Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Mamak 28. Piyade Tugay Komutanlığına bağlı tank taburu personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 64 kişinin yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
23.09.2017 16:13 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Mamak 28. Piyade Tugay Komutanlığına bağlı tank taburu personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 64 kişinin yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
20.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşma, Genelkurmay Başkanlığı kavşağında tankın namlusuna taktığı polis aracını sürükleyerek 4 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan zırhlı araç sürücüsü sanık eski uzman erbaş Ali Aksoy'un savunmasıyla başladı.
Olay tarihinde 28. Mekanize Piyade Tugayında, tank sürücü uzman erbaş olarak görev yaptığını söyleyen Aksoy, 15 Temmuz'da nöbet istirahatli olmasına rağmen bölük komutanı sanık eski yüzbaşı Adil Baykal'ın mesajı üzerine karargaha gittiğini ifade etti.
Garajlar bölgesine geldiğinde Baykal'ın "Herkes tankını hazırlasın" emri verdiğini bildiren Aksoy, bunun üzerine sürücüsü olduğu tankı çalıştırdığını, ardından dağıtılan mühimmattan aldığını kaydetti.
Bu işlemden sonra daha önce görmediği, sonradan adının Fatih Anaz olduğunu öğrendiği yüzbaşının da tanka bindiğini anlatan Aksoy, Baykal'ın yüzbaşı Anaz'ın tank komutanı olduğunu, onun emirlerine harfiyen uymaları gerektiğini söylediğini aktardı.
Baykal'ın komutasındaki tankı takip ederek karargahtan ayrıldıklarını ifade eden Aksoy, "Baykal telsizden tabur komutanı Yarbay Nuri Büyükyazıcı'ya 'Bizi nereye götürüyorsunuz, burada trafik karıştı' dedi. Telsizden harekat astsubayı Turan Baysal da tabur komutanının koduyla 'Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı var, biz de oranın emniyetini almaya gidiyoruz' karşılığını verdi. Nereye gittiğimizi ilk defa orada öğrendim." iddiasında bulundu.
Kızılay'a geldiklerinde vatandaşları gördüğünü, yolda polis aracına rastlamadığını savunan Aksoy, Genelkurmay Başkanlığı'na geldiklerinde yarbay Büyükyazıcı'nın emriyle karargahın bahçesine girdiklerini belirtti.
Anaz'ın nişancı uzman çavuş Şerafettin Atmaca'ya tankın silahıyla havaya ateş etmesini emrettiğini, Atmaca'nın namluyu yukarıya kaldırarak havaya ateş ettiğini anlatan Aksoy, bunun üzerine halkın dağıldığını söyledi.
Tankta bulunan asteğmen Ersel Yaşar'ın, yakınlarıyla görüşmesinin ardından Genelkurmay Başkanlığına darbe girişimi amacıyla getirildiklerini söylediğini, Anaz'ın da "Böyle bir şey yok" diyerek konuyu geçiştirmeye çalıştığını dile getiren Aksoy, "Uzman çavuş Selim Gedikli'yi arayarak kendisine nerede olduğunu sordum. O da acilen tankı terk edip sığınağa gelmemizi istedi. Tanktan çıkarak Baykal'ın yanına gittik. Zekai Aksakallı ile görüştüğünü söyledi. Bunun üzerine polise teslim olduk." ifadelerini kullandı.
"Dört kişinin ölümüne neden oldun"
Çapraz sorgu sırasında Aksoy, tank komutanının emriyle harekat ettiğini, kimseye zarar vermediğini belirterek bütün sorumluğun komutanda olduğunu öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Mustafa Çorumlu'nun "Genelkurmay Başkanlığına girerken polis aracına namluyu takarak ilerleyen sen miydin?" sorusuna Aksoy, "Evet, benim tankımdı. Polis aracının namluya takıldığını görmedim. Sağ ve sol tarafım ile arka tarafımı görmüyorum. Araç sol taraftan takılıyor." cevabını verdi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Çorumlu, "Görmedim dediğin o an 4 kişinin ölümüne, birçok kişinin yaralanmasına neden oldun." diyerek tepki gösterdi.
"Cumhurbaşkanının çağrısıyla babam sokağa çıktı"
Sanık eski uzman erbaş Yusuf Kenan Deniz de evinde bulunduğu sırada bölük komutanı Baykal'ın emriyle karargaha geldiğini söyledi.
Baykal'ın telaşlı bir şekilde teçhizat alıp tanka binmesi için emir verdiğini ifade eden Deniz, tankla 2 nolu nizamiyeye gittiklerinde yoğun bir şekilde personelin birliğe katılış yaptığını anlattı.
Telsiz görüşmelerinde bir terör saldırısı olduğunu duyduğunu aktaran Deniz, Genelkurmayın önüne geldiklerinde silah seslerinin arttığını, Baykal'ın emriyle karargaha girdiklerini belirtti.
Deniz, "Annemi aradım, büyük bir terör saldırısı olabileceğini anlattım. Annemin okuma yazması yoktur. Babamın Cumhurbaşkanının çağırısı üzerine sokağa çıktığını söyledi. Gelişmelere anlam veremedim." dedi.
Karargahta çay almaya gittiği sırada televizyonda darbeci askerlerin gözaltına alındığına ilişkin alt yazı geçtiğini ifade eden Deniz, diğer arkadaşlarına durumu anlatarak olay yerinden uzaklaşmaya çalıştıklarını savundu.
Darbeyi eşinden öğrendi
Sanık eski uzman erbaş Şerafettin Atmaca ise terör saldırısı olduğu gerekçesiyle komutanlarının emriyle Genelkurmaya geldiklerini söyledi.
Uzman erbaş olduğunu, kendisine verilen emirleri sorgulama konumunda olmadığını belirten Atmaca, emir komuta zinciri içinde hareket etmenin cezasını çektiğini savundu.
Eşiyle yaptığı telefon görüşmesiyle darbe girişiminden haberdar olduğunu iddia eden Atmaca, "Bunun üzerine tanktan çıkıp oradan uzaklaşma kararı aldık. Yüzbaşı Fatih tabancasını çıkararak 'olmaz öyle şey, inanmayın haberlere' dedi. Buna rağmen tanktan çıkarak oradan uzaklaştık." ifadelerini kullandı.
"Genelkurmayda teçhizatlı askerler vardı"
Sanık asteğmen Ersel Yaşar da bilgisayar mühendisliğinden mezun olduğunu, 30 Kasım 2015'te asteğmen olarak vatani görevini yapmaya başladığını söyledi.
Orduevinde bulunduğu sırada bölük komutanı Baykal'ın mesaiye gelmeleri için mesaj attığını belirten Yaşar, konuştuğu birçok arkadaşına da benzer içerikli mesajların geldiğini aktardı.
Kışlaya geldiğinde daha önce görmediği bir kargaşanın hakim olduğunu dile getiren Yaşar, üzerini değiştirip tabur alanına gittiğinde bölük komutanı Baykal'ın geç kaldığı için kendisine kızdığını, bu nedenle kendisine gelişmeler hakkında bilgilendirme yapmadığını ifade etti.
Kısa bir süre sonra Baykal'ın emriyle tanka bindiğini, buradaki askerlere neler olduğunu sorduğunda onların da gelişmelerden habersiz olduklarını savunan Yaşar, tanklara mühimmat yüklendikten sonra daha önce görmediği yüzbaşı rütbeli birinin de tanka bindiğini aktardı.
Söz konusu kişinin kendisine destek olmaya geldiğini düşündüğünü belirten Yaşar, "Bu kişinin kışlanın içinden tanka binmesi, önceden yüzbaşı Baykal ile görüşmesi bende bir şüpheye neden olmadı. Tanka binince kendisini yüzbaşı Fatih Anaz olarak tanıttı. Tanklarla nizamiyeden çıktıktan kısa bir süre sonra telsizden Genelkurmaya terör saldırısı olduğu, müdahale için gideceğimiz söylendi. Bu anonsu ilettiğim Fatih yüzbaşıya, 'komutanım siz yüzbaşısınız ben asteğmen, saldırı durumunda ateş emrini veremem, siz verirsiniz' dedim. O da başıyla 'tamam tamam' yaptı. Neticede ben tecrübesi olmayan bir asteğmendim." ifadelerini kullandı.
Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiklerinde vatandaşların toplandığını fark ettiğini belirten Yaşar, Baykal'ın bu sırada tank kapaklarının kapatılması emrini verdiğini söyledi.
Tankın içinde olmaları nedeniyle halkın ne dediğini duymadıklarını, karargahın önünde toplanmalarına anlam veremediğini dile getiren Yaşar, telsizden vatandaşlar için "Durmayın, onlar FETÖ'cüdür, geçin ve Genelkurmayın içine gelin, hızlı hareket edin." anonsu geçtiğini aktardı.
Genelkurmay içinde askerlerin tam teçhizatlı gezdiğini bildiren Yaşar, kendisi gibi asteğmen olan arkadaşından, "Tabur komutanının emrini dikkate alma" içerikli bir mesaj aldığını söyledi.
Bunun üzerine tanktan çıkarak sığınağa girdiklerini, sabah saatlerinde polise teslim olduklarını anlatan Yaşar, bu süre zarfında kimseye ateş etmediğini, yasadışı bir faaliyette bulunmadığını iddia etti.
21.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümü, sanık eski Uzman Çavuş Süleyman Erkaç'ın savunmasıyla başladı.
Erkaç, sanık eski Yüzbaşı Hüseyin Nişancı'nın emriyle 15 Temmuz akşamı birliğine katıldığını belirterek, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini söyledi.
Tanklara mühimmat taşınmasından sonra hareket ettiklerini belirten Erkaç, yoldayken kendilerine Genelkurmaya terör saldırısı olduğu için gittiklerinin söylendiğini iddia etti. Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiklerinde dışarıda vatandaşların toplandığını anlatan Erkaç, bu sırada telsizden, sanıklardan Üsteğmen Mahmut Onur Uçar'a, Hava Kuvvet Komutanlığının duvarlarına ateş etmesi için emir verildiğini duyduğunu aktardı.
"Beklemeyin, ezin geçin"
Sanık Uzman Erbaş Mehmet Akdeniz de emir üzerine karargaha geldiğinde tankların hazır olduğunu, bölük komutanı Nişancı'nın emriyle teçhizatını aldıktan sonra zırhlı araca bindiğini ifade etti.
Sıhhiye Köprüsü'ne geldiklerinde bölük komutanının telsizden "Barikatlarda beklemeyin, ezin geçin" emrini duyduğunu bildiren Akdeniz, köprüde bir grup vatandaşın kendilerine tepki göstermesine anlam veremediğini ifade etti.
Genelkurmay Başkanlığına geldiklerinde bir helikopterin karargah bölgesine ateş ettiğini belirten Akdeniz, ilerleyen saatlerde aynı birimde görev yaptığı Astsubay İ.T'nin kendisini arayarak, "Bana, 'Mehmet neredesin? FETÖ'cüler darbe yapıyor, ne işin var orada?' dedi. Ben de 'Komutanım Genelkurmayı korumak için bizi getirdiler' deyince, 'Mehmet bak, sizi kandırıyorlar. Kaçın oradan, darbe oluyor' dedi. Bunun üzerine bu durumu komutanıma aktarınca o da FETÖ'cülere karşı buraya geldiğimizi söyledi." ifadelerini kullandı.
Söz konusu astsubayın aracılığıyla bir emniyet müdürüyle telefonla görüştüğünü aktaran Akdeniz, "Emniyet müdürü, karargahtan kaçmamızı istedi ancak içeride özel kuvvetler mensubu askerler vardı. Helikopterler inip kalkıyordu ateş çemberi içindeydik kaçmamız mümkün değildi." diye konuştu.
Bu durumu tanktaki personelle paylaştığını, yasa dışı bir işin içinde yer alamamak için tankın silah sistemlerini bozduğunu daha sonra görüştüğü emniyet müdürünü, kendilerini bulundukları bölgeden almaları için aradığını anlatan Akdeniz, sabaha karşı polise teslim olduklarını söyledi.
"Anlamsız bir tablo vardı"
Sanık eski Astsubay Mehmet Cankurt ise olay günü arkadaşlarıyla bir kafede bulunduğu sırada bölük komutanı Nişancı'nın birliğe katılması için mesaj attığını, vakit kaybetmeden karargaha gittiğini kaydetti. Cankurt, İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatıldığına ilişkin haberleri gördüğünü, bu gelişmeyi sorduğu Nişancı'nın bilgisinin bulunmadığını söylediğini iddia etti.
Tabur komutanı yarbay Nuri Büyükyazıcı'nın emriyle mühimmat aldıklarını kaydeden Cankurt, öndeki tankı takip ederek birlikten ayrıldıklarını söyledi.
Sıhhiye'ye geldiklerinde, telsizden Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğunu, müdahale için gittiklerinin bilgisini aldıklarını ifade eden Cankurt, bir süre sonra Genelkurmay Başkanlığı karargahına girdiklerini anlattı.
Burada beklemedikleri bir duruma karşılaştıklarını belirten Cankurt, "Karargahta özel kuvvet mensubu askerlerin yanı sıra denizciler, farklı birlikten askerler dolaşıyordu. Helikopterlerden garip şekilde inenler vardı, silah sesleri geliyordu. Karmakarışık, anlamsız bir tablo hakimdi." dedi.
Olağandışı gelişmeler karşısında 155 polis ihbar hattını aradıklarını, onlardan yeteri kadar yardım alamadıkları için kaçmayı planladıklarını anlatan Cankurt, "İsmet uzmanla 'kaçalım' dedik ama içeride darbeciler, dışarıda onlara kızgın halk, yol boyunca sıralanmış silahlı özel kuvvetler personeli vardı. Biraz daha bekledikten sonra arka tarafta açılan bir kapıdan kaçarak polise sığındık." ifadelerini kullandı.
"Tankın ateşleme sistemini bozduk"
Sanık eski Astsubay Yunus Akyüz, Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiklerinde burada her taraftan silah sesleri geldiğini anlattı. Darbe girişiminden haberdar olduktan sonra mürettebatına kimseye ateş etmemeleri için emir verdiğini, aynı zamanda tankın ateşleme sistemini de bozduğunu iddia eden Akyüz, Büyükyazıcı'nın Genelkurmay Başkanının birazdan gelip açıklama yapacağını söylemesi üzerine tankta beklemeye başladıklarını kaydetti.
"Gerekirse ezin geçin" talimatı
Sanıklardan suç tarihinde tank şoförü olan eski Uzman Onbaşı Kadir Özsağlam, 15 Temmuz'da mesaisinin ardından evine gittiğini, bölüğün WhatsApp grubuna, komutanı Hüseyin Nişancı tarafından gönderilen "Kışlaya gelin" talimatıyla kışlaya döndüğünü söyledi.
Emir üzerine tankını hazırlayıp garaj önüne çıkardığını anlatan Özsağlam, mühimmat dağıtıldıktan sonra tankların hareket ettiğini, Samsun Yolu'ndan Sıhhiye'ye ulaştıklarını dile getirdi.
Burada vatandaşların direnişiyle karşılaştıklarını ifade eden Özsağlam, "Telsizden bölük komutanı 'Genelkurmaya saldırı var. Emniyeti alıyoruz. Takılmayın, gerekirse ezin geçin' talimatı verdi. Bu şekilde Genelkurmay Başkanlığına ulaştık" diye konuştu.
Kimseye ateş etmediklerini, darbe girişimi kapsamında hiçbir faaliyette bulunmadıklarını, sabaha kadar tankın başında beklediklerini öne süren Özsağlam, sabaha doğru polise sığındıklarını anlattı.
Darbe girişimini polisten öğrendiklerini iddia eden Özsağlam, şunları söyledi:
"Suçlamaları kabul etmiyorum. Darbeyi bilecek bilgi ve tecrübeye sahip değilim. Kanunsuz bir harekette bulunmadım. Bana, 'Terör saldırısı var' denildi. Darp, cebir, şiddet kullanmadım. Kimseye silah doğrultmadım. FETÖ üyesi değilim. 14 aydır tutukluyum. Çorum'da örgüte bağlı olduğunu sonradan öğrendiğim bir dershaneye 2007-2008 yılında bir dönem gitmiştim, babamın maddi gücü buraya yetti. Evlerinde, yurtlarında kalmadım. Hiçbir şekilde bu hain örgüte sempatim yok. Vatan haini değilim, darbeci değilim. Vatan haini suçlaması altında ezilerek yok oluyorum. Çocuğum beni görevde biliyor. Tutuksuz yargılanmayı talep ediyorum."
"Bu duruma düşürenlerden şikayetçiyim"
Sanıklardan tank şoförü eski Uzman Erbaş Sinan Karışmaz da 2002'de uzman erbaş rütbesiyle mesleğe başladığını, daha önce inşaatlarda çalıştığını anlattı.
Suç tarihinde akşam ailesiyle parkta çay içerken WhatsApp grubuna gelen mesajla kışlaya geldiğini savunan Karışmaz, tank başında beklerken rahatsızlandığını söyledi.
Revire götürüldükten sonra GATA'ya sevk edildiğini anlatan Karışmaz, darbeyi burada öğrendiğini öne sürdü.
GATA'da sivil polislerce gözaltına alındığını ifade eden Karışmaz, "Ben ne darbeci ne FETÖ'cü ne de vatan hainiyim. Aklımı kiraya verip kendimi, onur ve şerefimi, vatanımı satmadım. Benimle aynı durumda olan ancak personeli eksik olduğu için kışladan çıkamayan kişiler görevlerinin başında. Komutanların niyetini okumak gibi bir şansım yok. Devletimiz bu kişiyi başımıza atamış. Beni bu kumpasa düşüren herkesten şikayetçiyim." ifadelerini kullandı.
Duruşmada, sanık eski üsteğmen İsmail Göktürk de savunma yaptı.
Darbe girişimi akşamı tugay genelinde alarm verildiğini, karargaha gittiğinde daha önce hiç görmediği kargaşanın hakim olduğunu anlatan Göktürk, emir üzerine tanklarla nizamiyeden çıktıklarını söyledi.
Sıhhiye Köprüsü'ne gelene kadar vatandaşlardan tepki görmediklerini, olağan dışı gelişmeye şahit olmadığını savunan Göktürk, "Daha sonra birden küçük bir grubun tepkisi değişti. 'Komutanım ne oluyor, çıkıp durumu anlatalım.' dedik. Yüzbaşı Hüseyin Nişancı, durumu anlatmak için çıkmak istediyse de atılan cisimler nedeniyle başarılı olamadı." diye konuştu.
Genelkurmay karargahına geldiklerinde silah seslerini duyduğunu söyleyen Göktürk, eski tabur komutanı yarbay Nuri Büyükyazıcı'ya, "Komutanım, 'Darbe oluyor diyorlar', bize yanlış bir şey yaptırmıyorsunuz değil mi?" diye sorduğunu anlattı.
Büyükyazıcı'nın da "Hayır, öyle bir şey yok, birazdan Genelkurmay Başkanı gelip basın açıklaması yapacak." dediğini ifade eden sanık Göktürk, "Genelkurmay Başkanlığına darbe için değil, terör saldırısına karşı güvenlik önlemi almak için geldiğimizi biliyorduk. Vatanseverlik ve mutlak itaat anlayışımız sömürülmüştür." şeklinde savunma yaptı.
Çapraz sorgu sırasında Mahkeme Başkanı Mustafa Çorumlu'nun, "Genelkurmay'da halka ateş ediliyor, bir üsteğmen olarak gelişmeleri kavrayamadınız mı?" sorusuna Göktürk, "Kavrayamadım. O gece karargaha hiç girmedik, tankın yanında durduk." yanıtını verdi.
"Tabur komutanı telaşla geldi"
Daha sonra Genelkurmay karargahındaki güvenlik kamera kayıtlarının depolandığı hard diskleri ezen tankı kullanan sanık eski uzman erbaş Vedat İpek'in savunmasına geçildi.
İpek, 15 Temmuz'da karargahta nöbetçi olduğunu, sanık eski üsteğmen Mahmut Onur Uçar'ın kışlada alarm verdiğini, herkesin kendisine bağlı askerleri birliğe çağırmasını istediğini söyledi.
Kısa süre sonra eski tabur komutanı yarbay Büyükyazıcı'nın da telaşlı şekilde geldiğini, askerlerin garajlar bölgesinde toplanması emrini verdiğini dile getiren İpek, Büyükyazıcı'nın, nöbetçiler arasındaki sürücülerin tankların başına geçmesini istediğini anlattı.
Tank komutanı sanık eski astsubay Rıfat Gökçen'in yanlarına gelerek gelişmeler hakkında sorular yönelttiğini belirten İpek ancak kendisinin de bilgisinin olmadığını söylediğini, daha sonra tank mürettebatı olarak bölük komutanı sanık eski yüzbaşı Hüseyin Nişancı ile konuşmaya gittiklerini kaydetti.
Yaşananlar hakkında kesin bilgi alamadıklarını savunan İpek, daha sonra tanklara mühimmat yüklediklerini ifade etti.
"Eze eze gelin"
Bölük komutanı Nişancı'nın komuta ettiği tankı izleyerek karargahtan ayrıldıklarını anlatan İpek, Sıhhiye'ye geldiklerinde yolun kapatıldığını, Nişancı'nın bulunduğu tankın araçların yan tarafından geçtiğini, kendisinin de aynı yolu takip ettiğini söyledi. Nişancı'nın telsizden, "Barikatlara takılmayın, eze eze gelin." emri verdiğini savunan İpek, "Bunun üzerine Rıfat Başçavuş, 'Böyle bir şey yapmıyoruz, kimseye zarar vermeden gideceğiz.' dedi. Kimseye zarar vermeden takibe devam ettik." ifadelerini kullandı.
İntikal sırasında yaşananlardan dolayı Kızılay'a geldiklerinde Rıfat Başçavuş'un telsizden Nişancı'ya hitaben, "Komutanım, bizi nereye götürüyorsunuz?" diye sorduğunu öne süren İpek, Nişancı'nın da Genelkurmay'a terör saldırısı olduğunu, müdahale için gittiklerini söylediğini iddia etti.
Genelkurmay karargahına girdikleri sırada silah seslerini duyunca internetten haberlere baktıkları, "olabilecek her şeyin olduğunu" gördüklerini anlatan İpek, kendilerini darbe girişiminin içinde bulduklarını belirtti.
Karargahta özel kuvvetler mensubu çok sayıda silahlı asker olduğunu anlatan İpek, Rıfat Başçavuş'un, "Hiçbir şey net değil, bizi buraya getirdiler. Hiçbir şey yapmıyorsunuz, ikinci bir emre kadar burada bekliyoruz." dediğini ifade etti.
Kamera kayıtlarını imha ettiler
Tankta bulunduğu sırada uyuyakaldığını, Nişancı'nın sesiyle irkildiğini dile getiren İpek, kendisine geldiğinde darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığında yaşananları kaydeden güvenlik kameralarına ait görüntülerin imha sürecinin başladığını söyledi.
İpek, şöyle devam etti:
"Komutan, 'Vedat Vedat' diye bağırıyordu. 'Emredin.' deyince, 'Tankı çalıştır, öne alacağız.' dedi. Gün ağarmıştı. Karşımda safari kıyafetli bir albay, tabur komutanımız Büyükyazıcı ile birkaç bölük komutanı vardı. Hard diskleri ezen benim tankımdır. Kılavuzlamayı ilk önce tabur komutanı yapmaya çalıştı. 'Şoför gel.' dedi, gitmedim çünkü bizde bu ifade ve yaptığı el hareketi, tankın hareket etmesi için uygun bir talimat değildi. Büyükyazıcı, yapamayınca bölük komutanı karşıma geçti ve beni yönlendirdi.
Üç metre kadar geriye çıktım. Sonra 'İleri gel.', dedi, gittim. Sonra bir daha... Yere inince bir başçavuş tankın altından siyah kutular alıyordu. Aldığı kutuya bakarak, 'Bu olmamış, bunları yakacağız.' dedikten sonra siyah poşete koyduklarını götürdü. Sonradan öğrendiğime göre yakmış. Komutana, paletlerin altındaki malzemenin ne olduğunu sordum, o da 'Seni ilgilendiren bir şey yok.' dedi. Hard diskleri ezdim, buna kılıf bulmaya çalışmıyorum, durumu izah ediyorum ancak tankta bulunduğumda paletlerin altına atılanın ne olduğu konusunda fikrim yoktu. Görüntülerin olduğunu bilsem yapmazdım çünkü darbede yer almadığımın en büyük kanıtı o görüntülerdi."
Tankla kamyona ateş ettiler
İlerleyen saatlerde sürücü Uzman Çavuş Sinan Karışmaz'ın rahatsızlanması sebebiyle onun kullandığı tanka geçmesi için emir aldığını anlatan İpek, tank komutanı Mahmut Onur Uçar'ın talimatıyla hareket ettiğini söyledi.
Uçar'ın ilerlemesini istediğini kaydeden İpek, "Kuleyi sağ tarafa çevirmemi istedi. Yol üzerinde kimsenin olmadığını söyledi. Ateş yapacağını bildirince, kendisine engel olmaya çalıştım. 'Komutanım yapmayın, kime ateş edeceksiniz?' dedim. 'Kamyonun dorsesine, emir aldım.' dedi. Telsizden 'Doğrula, takip et.' dedi. Tetiğe dokundu, iki el ateş etti. Dorseden toz çıktı. 'Komutanım hedef aldı, yapmayın.' dedim. Akabinde bir kaç el daha ateş etti." ifadelerini kullandı.
FETÖ üyesi olmadığını, olay günü şahit olduklarını samimi şekilde anlattığını belirten İpek, kandırıldığını iddia ederek tahliye talebinde bulundu.
22.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümü, tank sürücüsü eski uzman erbaş Uğur Aymaya'nın savunmasıyla başladı.
Evde bulunduğu sırada birliğin yazışma grubuna, herkesin ivedi şekilde karargaha gelmesini isteyen mesajın geldiğini belirten Aymaya, kısa süre sonra benzer içerikli bir mesajın da 4. Kolordu Komutanlığından geldiğini anlattı.
Bunun üzerine karargaha gittiğini ifade eden Aymaya, burada büyük bir hareketliliğin yaşandığını, daha önce görmediği bir kargaşanın birliğe hakim olduğunu belirtti.
Herkesin teçhizatlı şekilde tanklara geçmesi emrinin verildiğini kaydeden Aymaya, sanık eski bölük komutanı Yüzbaşı Hüseyin Nişancı'nın emriyle tanka bindiklerini bildirdi.
Tankta kendisiyle Astsubay Mehmet Cankurt, nişancı Uzman Çavuş İsmet Uğurlu ve doldurucu er F.T'nin bulunduğunu söyleyen Aymaya, öndeki tankları takip ederek nizamiyeden çıktıklarını anlattı.
Tanklarla Genelkurmay Başkanlığı karargahına gelmelerine ilk başta anlam veremediğine dikkati çeken Aymaya, komutanlarıyla yaptığı görüşmede terör saldırısını önlemek için geldiklerini öğrendiğini iddia etti.
İlerleyen saatlerde emekli bir astsubayın uyarısıyla darbe girişiminden haberdar olduğunu savunan Aymaya, kandırıldıklarını anlayınca hiçbir şey yapmadan sabaha kadar sığınakta beklediklerini belirtti.
Buldukları ilk fırsatta polise sığındıklarını anlatan Aymaya, darbe girişiminde yer almadığını, yasa dışı bir emri yerine getirmediğini öne sürdü.
Uzman erbaş olarak hiyerarşide en alt sırada yer aldığını, bu nedenle verilen emirleri sorgulama konumundan olmadığına işaret eden Aymaya, "Benim tek suçum disiplinli bir asker olmak. Meslek hayatım boyunca komutanlarımın takdirini kazandım. Her şeyimiz komutanlarımızın iki dudağı arasında. Kimi komutanlar vardır astlarını kahraman yapar, 15 Temmuz'da olduğu gibi. Kimi komutanlar ise gördüğünüz gibi askerini böyle mağdur eder. Askerlik yeminime sadık kaldım, bir yanlışın içinde olmadım. Tahliyemi istiyorum." ifadelerini kullandı.
"Peygamber ocağından cezaevine düşürdüler"
Sanık er M.M.G. de hazırlık aşamasında verdiği ifadelerini kabul ettiğini belirterek, savunmasına başladı.
Yat içtimasından kısa bir süre sonra alarm verildiğini ve garajlar bölgesine geldiklerini anlatan M.M.G, neler olduğunu anlayamadan tanklara bindirildiklerini ifade etti.
İlerledikleri sırada dışarıdan insan ve silah seslerinin geldiğini bildiren M.M.G, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı karargahına gittiklerini söyledi.
Darbe girişiminden habersiz olarak verilen emirleri yerine getirdiğini savunan M.MG, "Darbenin ne olduğunu o ana kadar bilmiyordum. Ben erim, verilen emri sorgulayamam. 'Araca bin.' dediler, bindim ve bu hale geldim. Vatani görevimi yapmaya geldiğim peygamber ocağından, cezaevine düşürdüler. Adalete güveniyor, tahliyemi istiyorum." dedi.
"Darbenin nasıl yapıldığını bile bilmem"
Sanıklardan eski uzman er Ziya Özgür Çiçek de suçsuz olduğunu, Genelkurmay'ın emniyetini sağlamak için kışladan çıkarıldığını ve emirler doğrultusunda hareket ettiğini öne sürdü.
Savunmasını verirken ağlayan Çiçek, ailesinin hiçbir geliri bulunmadığını, komşularının yardımıyla geçindiklerini dile getirdi.
Tahliyesi ve beraatini isteyen Çiçek, "Beni cezaevine düşürenlerden, ailemi, evlatlarımı benden ayrılanlardan, darbede sorumluluğu bulunan başta terörist başı Fetullah Gülen'den ve kalleşçe hareket eden mensuplarından şikayetçiyim." şeklinde konuştu.
Sanık er Y.E.Ö ise ortaokul mezunu olduğunu, vatani görevini yaptığını ve FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını söyledi.
Beraatini isteyen Y.E.Ö, şunları kaydetti:
"15 Temmuz'da garajlar bölgesine geçmemiz emredildi, geçtik. Yunus Parakazan, silahlarımızı almamızı istedi. Tanklara bindik, yola çıktık. Bir vatandaşın tankın önüne durduğunu gördüm. Ben kapaktan indim, Mehmet Akdeniz yukarıya çıktı. Bu sırada havaya ateş etmiş olabilir. Genelkurmaya geçtik. Ben darbeci değilim, darbenin nasıl yapıldığını bile bilmem. Vatani görevimi yapmak için geldim. Ankara'ya gelmeyi de tankçı olmayı da ben seçmedim. Aynı durumdaki er arkadaşlarımız tahliye oldu, sadece biz kaldık. Ben ve ailem perişan olduk."
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'na giden tanklarda görevli sanıklardan eski Uzman Erbaş Mutlu Dilek hakim karşısına çıktı.
Üzerine atılı suçları reddeden ve FETÖ mensubu olmadığını savunan Dilek, "Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı düzenlendi. Emniyet almaya gidiyoruz." denilerek kışladan çıkarıldıklarını öne sürdü.
Yolda darbeyi önlemeye çalışan vatandaşların mukavemetiyle karşılaştıklarını ifade eden Dilek, bu sırada sanıklardan Adil Baykal'ın, telsizden, "Altınızdaki oyuncak değil. Gereğini yapın. Onu da mı ben söyleyeyim. Gerekirse vurun." dediğini söyledi.
Hiçbir eyleme katılmadığını, sabah saatlerinde polise sığındıklarını anlatan Dilek, "Suçum yok. Vicdanım rahat. Silahımın namlusunu asla vatandaşıma çevirmedim, çevirmem. FETÖ alçağının dershanelerine gitmedim, bankalarında hesap açmadım, okullarına gitmedim. Tüm sicil amirlerimiz başımızdaydı. Bu nedenle olayı anlayamadık. Sivil kimseden veya tanımadığım bir askerden emir almadım. Kandırıldığımızı anlayamadım." diye konuştu.
- "Terör yanlıları sandım"
Sanıklardan Uzman Erbaş Samet Karakuş, 15 Temmuz Cuma günü rutin mesai ve bakım faaliyetleri yapıldığını, mesainin ardından 17.00 sularında evine geçtiğini, eşinin bir akrabasına ziyarete gittikleri sırada mesai arkadaşı Yusuf Kenan Deniz'in telefonla arayıp, kışlada alarm verildiğini söylediğini, bunun üzerine birliğin WhatsApp grubundan alarm mesajını gördüğünü söyledi.
Yakınlarına ait araçla kışlaya geldiğini dile getiren Karakuş, şunları söyledi:
"092666 numaralı tanka nişancı olarak binmem emredildi. Mürettebat eksikliği nedeniyle bu tanka bindirildim. Yolda vatandaşların tepkisiyle karşılaştık. Nişancı periskopu kırıldı. Çok kuvvetli ses duyduk. Sürücü Aslan Köse hareket etmiyordu. Öldüğünü sandık. Tankın üzerine çıkanlar oldu. Kuleden tankın üstüne branda çekenleri gördüm. Aracı ateşe vereceklerini söylüyorlardı. Terör yanlıları sandım. Telsizden anonslar yaptık. Tankımız yedeklenerek Genelkurmay Başkanlığına alındık."
Darbe girişimini sabah saatlerinde sığındıkları polisten öğrendiğini öne süren Karakuş, 10 ay önce göreve başladığını, FETÖ veya başka bir terör örgütünün mensubu olmadığını belirterek, tahliyesini ve beraatini istedi.
- "Osman Hilmi Özdil'i tanımıyor"
Takım komutanı eski Üsteğmen Eray Koç, suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini, FETÖ veya başka terör örgütüyle bağlantısının olmadığını öne sürdü. "Vatanıma asla ihanet etmedim, etmem. Terörist değilim." diyen Koç, 16 Temmuz'da İzmir'de bir düğüne davetli olduğunu, uçak bileti aldığını, yolculuk hazırlığı yaparken alarm durumunu haber alıp kışlaya geldiğini öne sürdü.
Komutanın emriyle 3 tankı harekete hazırladığını ifade eden Koç, araçlardaki mühimmatlarla ilgili, "Ben müsaade etmeden, ne olduğu anlaşılmadan silahları kesinlikle kullanmayacaksınız" şeklinde personele talimat verdiğini anlattı.
Genelkurmay Başkanlığına geldiklerinde girişi kapatan bir otobüsü tankı ile itip içeri girdiklerini, peşinden diğer tankların da geldiğini belirten Koç, hava aydınlanıncaya kadar tanktan çıkmadıklarını, sabah saatlerinde polise sığındıklarını ileri sürdü.
Koç, babasının FETÖ'nün emniyet imamı Osman Hilmi Özdil ile telefon görüşmesi yaptığına dair iddianameye giren bilginin gerçeği yansıtmadığını, bu konuyu babası ile görüştüklerini, babasının bu kişiyi tanımadığını beyan ettiğini savundu.
Sanıklardan Mustafa Duru da Genelkurmay girişinde bir aracı iterek içeri girdiklerini, tankın kör noktasında kaldığı için bariyerleri görmediğini söyledi. Sabaha kadar araçtan ayrılmadığını dile getiren Duru, tahliye ve beraat istedi.
Bayram Kılıç ise önceki ifadelerini reddedip, mahkemede vereceği ifadenin dikkate alınmasını istedi. 27 yıllık meslek hayatında her zaman devlet ve millete büyük bir özveriyle hizmet ettiğini savunan Kılıç, mağdur ve müşteki olması gerekirken, sanıklar arasında yargılandığını savunarak tahliyesini istedi.
Mahkeme heyeti, savunmaların ardından pazartesi devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-28 Nisan (2017) 'Ankara 64 sanık Mamak 28. Mekanize Tugayı Darbe Yap.' davası
(23 Eylül 2017, 16:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: