Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan ana darbe davasına devam edildi.
10.09.2017 13:37 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan ana darbe davasına devam edildi.
06.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davaya, olay tarihinde 143. Filoda harekat subayı olarak çalışan eski binbaşı Ali Karabulut'un savunmasıyla devam edildi.
ALİ KARABULUT
Sanık Karabulut, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, 15 Temmuz 2016'da kendi birliği olması nedeniyle 143. Filo Komutanlığında bulunduğunu söyledi.
Öğretmen uçucu kol komutanlığı ve son olarak harekat subaylığı görevlerini yürüttüğünü belirten Karabulut, mesainin o gün saat 14.00'te bitmesine rağmen birlikte kaldığını ancak bunun kendi isteğiyle gerçekleşmediğini savundu.
Karabulut, "İlk amirim olan filo komutanı Mustafa Azimetli, terör harekatı olacağını belirterek kalmamı istediğinden kaldım. Bu bir darbe emri değildi.
Terörle mücadele harekatı, 7 gün 24 saat herhangi bir zaman diliminde yapılmaktadır. Bu nedenle amirimin emri benim gibi bir asker için kuşku duyulacak durum değil, yerine getirilmesi gereken görevdir." dedi.
Azimetli'nin kendi ifadesinde bu şekilde emir verdiğini belirttiğini, diğer sanıkların da bunu doğruladığını ifade eden Karabulut, askeri mevzuat uyarınca alınan emrin sorgulanmadan yerine getirilmesi gerektiğini anlattı.
Darbe girişiminin planlanması ya da icrasında yer almadığını iddia eden Karabulut, İstanbul'dan bir arkadaşının misafir olarak Akıncı Üssü'ne geldiğini, mesaiye kalması nedeniyle ertesi gün buluşmak üzere sözleşerek arkadaşını gönderdiğini, buluşma planı yapmasının darbeden haberdar olmadığını gösterdiğini öne sürdü. Karabulut, arkadaşıyla yaptığı görüşmelerin HTS kayıtlarından takip edilebileceğini bildirdi.
Nizamiyeden filoya dönerken eşi ve çocuklarının yanına uğrayarak mesai yapacağını söylediğini, daha sonra üs komutanıyla karşılaştığını kaydeden Karabulut, komutanın terörle mücadele harekatı olduğunu belirterek, 141 ve 142. filolardaki uçak bakım personeli mevcudunu öğrenip bunu sorumlu astsubaya bildirmesi yönünde emir verdiğini belirtti.
Emri yerine getirdiğini ve terörle mücadele harekatı nedeniyle telefonunu yanında taşımamak için uçuş dolabına koyduğunu ileri süren Karabulut, akşam saat 19.00'a kadar dikkat çekici bir durum olmadığını, ardından filonun kalabalıklaşmaya başladığını söyledi.
Gelenlerin harekat komutanının misafiri olduğunun söylendiğine dikkati çeken Karabulut, bu kişiler arasında askerler ve asker olduğunu düşündüğü sivillerin bulunduğunu ifade etti.
İlerleyen saatlerde üs komutanı Hakan Evrim'in kendisini aradığı ve Ahmet Özçetin'i bulmasını istediğini vurgulayan Karabulut, Özçetin'i bulamayınca Evrim'in yeni bir emir verdiğini bildirdi. Karabulut, Evrim'in kendisinden kuleyi araması ve gelen helikopterlerin "Yurtta Sulh" kodunu kullanarak ineceklerini bildirmesini istediğini aktardı.
"Yurtta Sulh"un konsey ismi olduğunu savcılıkta ifade verirken öğrendiğini öne süren Karabulut, terörle mücadele harekatında buna benzer kod kelimelerin hem uçuş hem de yer personelince kullanılmasının rutin uygulama olduğunu, bu nedenle şüphelenmediğini savundu.
Belli bir zamana kadar kendisine verilen emirleri yerine getirdiğini, bunların hiçbirinin kanunsuz olmadığını iddia eden Karabulut, darbeyle ilgili emir almadığı ve vermediğini ileri sürdü.
Sanık Karabulut, darbe girişimi olduğunu gece yarısından sonra öğrendiğini ve saat 03.30 civarında filodan ayrıldığını kaydetti.
Sorular
Ali Karabulut'un savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Selfet Giray'ın sorularını yanıtlayan Ali Karabulut, üste bulunduğu sırada beylik silahının yanında olmadığını, emri aldıktan sonra silahını kursiyer teğmenlere evden aldırdığını, dolabına koyduğu silahı tüm gün çıkarmadığını savundu.
Daha önce verdiği ifadesindeki "Hakan Evrim'in tek başına karar almadığı gün gibi ortada" şeklindeki sözlerini kabul etmeyen Karabulut, "Hakan Evrim'i ve diğerlerini koridorda, gazinoda gördüm, gördüklerimi söyledim ben sadece. Önceki ifadelerim yönlendirmeyle alındı, kabul etmiyorum." diye konuştu.
Kursiyerlere o gece "TRT'yi açın." dediği yönündeki ifadeleri de reddeden Karabulut, "Birinci ifademi verdim, ikinci ifademi vermeye giderken ne dediğimi bilmiyordum. O gün şok içindeydim, ikinci ifadeyi vermeye giderken, önceki verdiğim ifademi, ne dediğimi bilmiyordum." savunmasını yaptı.
Bir başka soru üzerine Karabulut, darbe yapıldığını gece yarısından sonra televizyondan öğrendiğini, o süreden sonra da hiçbir şeye karışmadığını iddia etti.
Karabulut, Başkan Giray'ın kalkan uçaklardan bilgisi olup olmadığı sorusuna, "Televizyondan uçakların kalktığını gördüm ama kalkan uçaklar bizden mi kalkıyor, onu da bilmiyorum şüpheleniyorum sadece." yanıtını verdi.
Başkan Giray'ın, diğer bazı sanıkların, eli silahlı kişilerce tehdit edildiğini söylediğini hatırlatması ve "Herkes eli silahlı darbecilerden söz ediyor ama biz bulamadık da o yüzden sana da soruyorum. Silahlı tehdit eden kişiler falan var mıydı?" sorusu üzerine Karabulut, "Kimsenin kafasına silah dayandığını görmedim, etrafta, kamelya etrafında da silahlı kişiler vardı." şeklinde konuştu.
Sorular üzerine Kayseri ve Diyarbakır'dan uçakların, helikopterlerin kalktığını bilmediğini, sadece duyduğunu öne süren Karabulut, derdest edilen kimseyi de görmediğini savundu. Karabulut, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın da derdest edilerek değil, sadece üsse geldiğini duyduğunu belirtti.
HTS kayıtlarını da reddeden Karabulut, "Kimseyle görüşmedim, telefonu dolabıma koydum." dedi.
Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanmada sözde müdür yardımcısı Sinan Kurt'un ifadesinde ismini verdiğinin hatırlatılması üzerine Karabulut, "Sinan Kurt'u kesinlikle tanımıyorum." ifadesini kullandı.
143. Filo koridorundaki görüntüleri izletilen sanık Ali Karabulut, kayıtların kendisine ait olduğunu kabul etti.
Görüntüleri izlemediğini, izledikten sonra ayrıntılı açıklama yapabileceğini söyleyen Karabulut, "Ben o gece uçmadım, burası benim üssüm, görüntüm olması normal. Üçe kadar orada bulundum, çok görüntüm var. İnceleyip ondan sonra ayrıntılı cevap verebilirim." değerlendirmesinde bulundu.
Bir başka soru üzerine görüntülerdeki sivilleri tanımadığını ifade eden Karabulut, "O akşam sivil kıyafetli kişiler vardı, hiçbiri benim dikkatimi çekmedi. Çok kişi vardı suratlarına bile bakmadım, kim olduklarını bilmiyorum, tanımıyorum." diye konuştu.
Duruşmada savunma yapan sivilleri o gece üste görüp görmediği sorulan Karabulut, "Kim olduklarını bilmiyorum, görmedim." demekle yetindi.
Duruşmaya verilen öğle arasının ardından Karabulut'un çapraz sorgusuna devam edildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, sanık Karabulut, Mahkeme Başkanı Selfet Giray ile müşteki ve sanık avukatlarının sorularını yanıtladı.
Başkan Giray'ın, "Savcılık ifadelerinde sanık Ahmet Özçetin'in senden uçmanı istediğini ancak senin karşı geldiğini söylemişsin, bu olay gerçekleştiğinde darbe teşebbüsünü öğrenmiş miydin?" sorusu üzerine Karabulut, "Gecenin ilerleyen saatlerinde bu emri vermişti. 'Terörle mücadele kapsamında sen de uçacaksın.' demişti. Gece yarısından sonraydı ancak darbe teşebbüsünü henüz öğrenmemiştim. Şüphelendiğim için emri yerine getirmedim." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, üsse silahsız gelmesine karşın sonradan neden silahını aldırdığını sorduğu Karabulut, üsse genelde silahsız geldiğini terörle mücadele harekatı olduğunun söylenmesi nedeniyle yanında olması gerektiği için silahını getirttiğini savundu.
Karabulut, darbeyi öğrendikten sonra önlemeye yönelik bir faaliyette bulunup bulunmadığının sorulması üzerine, en önemli hareketinin uçmamak olduğunu, kursiyer pilotlara da "Bizim silahla işimiz olmaz." şeklinde telkinde bulunduğunu ileri sürdü.
Bazı gazilerin avukatı Fatih Atalay ise sanığın savcılık ifadesinde darbenin Akıncı Üssü'nden yönetildiğini belirttiğini hatırlatması üzerine sanık Karabulut, önceki ifadelerini kabul etmediğini söyledi. Karabulut'un, darbenin nereden yönetildiği sorusuna "Bilmiyorum." yanıtını vermesine karşılık Atalay, "Önceki ifadelerinizi neden inkar etme ihtiyacı hissettiniz? Örgütün size bir baskısı mı oldu? Savcılıkta verdiğiniz ifadeleri neden burada reddediyorsunuz? Örgüt mü baskı yapıyor? Örgütün baskısından kurtulsanız da anlatsanız." diye konuştu. Sanık Karabulut ise "Buna daha önce cevap vermiştim." demekle yetindi.
Bazı sanık avukatları ve sanıkların da sorularının ardından Karabulut'un çapraz sorgusu tamamlandı.
Daha sonra savunma yapan Karabulut'un avukatı, müvekkilinin ismini veren Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanmada sözde müdür yardımcısı Sinan Kurt'un tanık olarak mahkemeye çağrılmasını istedi. Karabulut'un avukatı, Kurt'un baskı altında ifade verdiğini, burada müvekkilini tanıyamayacağına inandığını savundu.
Sanık avukatının "Peygamberimiz, 'Bir günlük adalet 60 yıllık ibadetten faziletlidir.' diyor." ifadesini kullanarak, müvekkili hakkında tahliye ve beraat talep etmesi üzerine müşteki sıralarında oturan izleyiciler avukata tepki gösterdi. Yaşanan gerginliğin ardından duruşmaya ara verildi.
HAKAN KARAKUŞ
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbe girişiminde önce Akıncı Üssü 141. Filo komutanı olan 15 Temmuz'da kursiyer teğmenlerle darbe toplantısı yaptığı ve bu yönde emirler verdiği, kalkış yapan uçakları kuleden yönlendirdiği iddia edilen eski Kurmay Yarbay Hakan Karakuş savunmasını yaptı. Savunmasına gözaltına alındıktan sonraki yaşadıklarını anlatarak başlayan sanık Karakuş, bugüne kadar verdiği ifadelerin tamamının işkence altında alındığını bu nedenle polis ve savcılıktaki ifadelerinin tamamını kabul etmediğini söyledi. Gözaltına alındıktan sonra polis, jandarma ve hatta savcılık gözetimindeyken kayınpederi Akın Öztürk'ün aleyhine, darbeyi sivillerle planladığını ve askeri kanadın bir numarası olduğu yönünde ifade vermesinin istendiğini de ileri sürerek, bunu kabul etmeyince işkence gördüğünü söyledi. Kayınpederinin gözaltına alındığını polisteki sorgusu sırasında öğrendiğini belirten Karakuş, "Kayınpederimin FETÖ ve darbe ile bir alakası olamaz" diye konuştu.
Foto: Hakan Karakuş
Gözaltına alınmasıyla birlikte hakkında yapılan haberlerle birlikte linç kampanyasına uğradığını öne süren Karakuş, kendisiyle birlikte ailesinin de bu kampanyaya dahil edildiğini savundu. Suçun şahsiliği ilkesinin yok sayıldığını belirten Karakuş, "Malatya'da oturan annemin babamdan kalan emekli maaşı 5 gün sonra kesildi. Kardeşim darbe girişimi üzerinden bir hafta geçmeden işinden ihraç edildi. Daha sonra gözaltına alınarak 70 gün işkenceye maruz kaldı. Bu süreçte Malatya'da bulanan kayısı ağaçlarımız kimliği belirsiz kişilerce kesildi. Annemin yaşadığı evimiz saldırıya uğradı. Lojmandaki evimiz arama bahanesiyle talan edildi. Düdüklü tencereden tutun buzdolabına kadar eşyalarımıza el konuldu. İlkokula başlaması gereken oğlumu can güvenliği nedeniyle okula başlatamadık" diye konuştu.
15 Temmuz'da söz konusu darbe girişimi için hiç kimsenin kendisine bilgi vermediğini söyleyen Karakuş, "Hiçbir teklifte, telkinde, imada bulunulmadı. Ben de bu anlamda hiç kimsenin niyetini okumadım. 141. Filo'dakiler olarak Terörle Mücadele Harekatı kapsamında verilen bir emir kapsamındaki kumpasla olayların içerisine çekildik. Gerek ben gerekse personelim bunun bir kumpas olduğunu anlayamadık. Çünkü darbe girişimden tam bir yıl önce 23 Temmuz 2015'de de benzer bir emir verilmiş ve yarım saatte faaliyete geçilmişti. Bu tarihte yapılan faaliyetle terör örgütü PKK'ya tarihindeki en büyük darbe vurulmuştu. 15 Temmuz 2016 her açıdan 23 Temmuz 2015'deki gibi başlandığından hiç kimse bunun bir darbe girişimi olduğunu anlamamıştır" ifadelerini kullandı.
141. Filo'ya diğer filolardan da pilotların gelmeye başlaması ile bunun bir TMH olduğu hissinin arttığını belirten sanık Karakuş şunları söyledi:
"Tüm bunlar göz önüne alındığında olay gecesi icra edileceği söylenen Terörle Mücadele Harekatı uçuşları için, diğer filolardan pilotların 141'e gelmesini yadırgamadım. Hatta bendeki TMH olmazı fikrini de pekiştirdi. Bunun üzerine birinci ve ikinci sicil amirlerim olan Hakan Evrim ve Ahmet Özçetin'den aldığım emirleri personelime ilettim. Bu kapsamda başta kursiyer pilotlarla, sonrasında kadrolu pilotlarla yaptığım toplantılarda kalkışma faaliyetlerine yönelik hiç bir husus konuşmadım. Görevlendirme yapmadım. Emir vermedim. Ben sadece birinci ve ikinci sicil amirlerimin TMH konusunda verdiği emirleri ilettim."
Saat 21.00'den sonra bu faaliyetlerin filoyu kaos ortamına bıraktığını dile getiren Karakuş, "Bu saatten sonra 'uçaklar hazır mı, uçaklar nerede' sözleri işitmeye başladım. Normalde bunlar programda yazar. Kalkış saati bellidir. 'Uçaklar kalksın, ne zaman, kaç uçak, pilotlar kim, kim kiminle uçsun, mühimmat ne, hedef ne, kiminle temas kurulacak' Tüm bunlar belli değil, tam bir kaos ortamı. Herkes soru soruyor ancak bende hiç cevap yok. Darbe faaliyetinin başarılı olması için hiç kimse ile koordine kurmadım, hiç bir hususu koordine etmedim. ve bu kapsamda emir vermedim" dedi.
Saat 21.30 sıralarında telaşla 'kalkışlar başlasın' emri aldıklarını iddia eden sanık Karakuş, "Ancak kim kiminle hangi uçakla uçacak, kim lider kim numara olacak, rota, irtifa ne olacak sorularının cevapları yoktu. 'Hemen kalkılsın, zaman kaybedilmesin, koordinat uçak başında' denildi. Normalde uçak başı emri ile kalkış arası 45 dakikadır. Bu süre içinde koordinat ve diğer bilgiler gelir diye söylendi. O andaki kaos ortamında bunları kimin söylediğini de bilmiyorum. Bunun emrin üst komutanından geldiğini tahmin ettik. Filo komutanı benim. Ben kalk demedim. Ben bu emri vermediysem üst komutanı ya da harekat komutanı bu emri vermiştir diye tahmin ettim" dedi.
Saat 23.00 civarında harekat komutanının kendisini aradığını belirten Karakuş, "Uçuş Kontrol Amirliği (UKA) görevi için kuleye gitmemi emretti. O saatten sonra birinci sicil amirimin emri ile kulede bulundum. Buradaki görevim meteoroloji incelemek, hava değişimine karşı dikkatli olmak, pist yönü değişikliğine karar vermek, trafik akışına emniyet açısından yardımcı olmak, acil durumlarda kulenin trafik yönlendirmesine tavsiyede bulunmaktı. Bunlar benim yaptığım görevler. UKA kuleye ve yaklaşmaya yaptığı görevler bakımından karışmaz. UKA'nın kulede bulunması demek uçakları yönlendirdiği anlamına gelmez. Diğer bir ifadeyle talimat vermeye karışmaz. Bu onun işi değildir. Kalkışını yapan uçak kuleyle ilişkisini sonlandırır. Bu hep böyledir. Kalkış yapan uçaktan kule sorumlu değildir. Akıncı Yaklaşma ardından da Esenboğa Yaklaşma sorumludur. 'Hakan Karakuş kuleden uçakları yönlendirmiş, uçakları kontrol etmiş' iddiaları bu nedenle tamamen düzmecedir, yalandır" sözleriyle kendini savundu.
Kuleye gittiğinde Özcan Murat Doğan, Nihat Altıntop, Hakan Bölükbaş, hava trafik sınıfından 4 astsubay ile Mustafa Elez'i gördüğünü söyleyen Karakuş, "Özcan Murat Doğan'ın hangi şubede görevli olduğunu bilmiyordum. TMH kapsamında geldiğini düşündüm. Sanırım ben gelmeden Yarbay Nihat Altıntop ile aralarında gerginlik olmuş. Görev stresinden kaynaklandığını düşündüm. Ben oradayken de tartışma oldu ancak kısa sürdü. Kulede herkes çok gergindi. Bu şekilde çalışırken ilk kalkan uçaklar gelip indi. Bu uçuşların normalde 4 saat sürmesi gerekiyordu. O yüzden bu durum bizi şaşırttı. Görevin iptal olduğunu değerlendirdik ancak havada ikmal uçağının olduğunu öğrendim. Neden erken geldiklerine bir anlam veremedim. Bu esnada sosyal medyadan İstanbul'da köprülerin kapatıldığı, Ankara'da uçakların uçtuğu haberlerini görünce kulede stres daha da arttı. Bunun üzerine kulede bağırış çağırışlar da başladı" dedi.
Gece yarısından sonra kulede bulunan bir astsubayın ayağa kalkarak, "Ben bu şekilde çalışmak istemiyorum, bu durum nedir" diye bağırdığını söyleyen Karakuş, şöyle devam etti:
"Nihat Yarbay astsubaya kızdı ve susturdu. Görevine devam etmesini söyledi. Olanlar karşısında yine kafam karıştı. Bu kaos ortamında kıdemliler olarak ben, Nihat ve Özcan Yarbay havada uçak olduğunu belirterek görevimize odaklanmamız gerektiğini hatırlattık. İtidali sağlamaya çalıştık. Benim görevim uçakların sağ salim inmesini sağlamaktı. Yönlendirmeyi ve idareyi Nihat Altıntop ve personeli yapar. Altıntop, 'herkes görevini yapsın, sorun yok, sizden beklenileni yerine getirin' tarzında konuşmalar yapıyordu. Ses kayıtlarının alındığından ve sonradan birbirimizin şahidi olacağından bahsetti. Ortam biraz sakinleşince Nihat Altıntop filolara bakmak istediğini söyleyerek kuleden ayrıldı."
Altıntop'un ayrılmasından hemen sonra kuleye silahlı komandoların geldiğini söyleyen Karakuş, "Yarım saat sonra Nihat Altıntop tekrar kuleye geldi. Komandolara kuleden kendisinin sorumlu olduğunu, kuledekilerin rahat çalışması ve uçuş emniyeti için kuleden ayrılmalarını söyledi. Bu olaydan sonra Nihat Yarbay ve personeli bazen telsize bazen de telefonlara cevap vermeyerek, bezen geç bazen de benim cevap vermemi isteyerek zaman geçirdi. Eskişehir DHM aramalarını bana yönlendiriyorlardı. ya da aramalara 'buradan Karakuş Yarbay sorumlu' diyerek açar açmaz ikazda bulunuyorlardı. Ben de telsiz ve telefonlara bakmanın görevim olmadığını, sorumlu olmadığım konularda talimat veremeyeceğimi, taleplerin kule personeli tarafından değerlendirilmesi gerektiğini söyledim. Nihat Yarbay'ın personeline baskı oluşturmak suretiyle beni zorladığını fark ettim. Bunun üzerine Nihat Altıntop ile kimsenin sorumluluk almadığı bir ortamda neden benim ön plana çıkarılmaya çalıştığım konusunda tartıştık. ve bir daha hiç bir telsiz ve telefona çıkmadım. Buna rağmen kule personeli halen 'buradan Karakuş Yarbay sorumlu, o böyle istiyor, o söylüyor' şeklinde telefon ve telsizlere cevap verince Nihat Altıntop ile sözlü kavga ettik. Bir ara bana 'üst komutanı ve harekat komutanı ile temas halinde misin, soralım neler oluyor' dedi. Ben de kendisine onların 143. filoda olduklarını bildiğini telefon numaralarının kendisinde olduğunu ve arayıp sorabileceğini söyledim" diye konuştu.
Yaşadıkları tartışma sonrası tam olarak hatırlamadığını harekat komutanı ya da üst komutanını kendisinin aradığını söyleyen Karakuş şöyle devam etti:
"Bana Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın üstte olduğunu ve onun emirlerine göre hareket ettiklerini söyledi. Komutanımızın emri altında olduğumu öğrenince biraz rahatladım. Bu konuşmadan sonra tam hatırlamıyorum ama saat 03.30 gibi Nihat Yarbayın isteğiyle konuşmak üzere balkona çıktık. Bana kendisinin böyle bir faaliyeti beklediğini, öncesinde başkalarıyla da koordine kurduğunu, MİT'ten temasta olduğu kişinin arkadaşı olduğunu, onun talimatıyla hareket ettiğini söyledi. Devamında sabaha karşı operasyon yapılacağını ve herkesin cezasını göreceğini, bazılarının sonun geldiğini, benim de kendisiyle birlikte hareket etmemin benim için iyi olacağını söyleyince şok oldum. Darbe kelimesini ilk defa bu suretle duydum. 'Benim ne yaptığım ne yapmadığım belli, en büyük şahidim sensin' dedim. Ne yapmam gerektiğini sordum. Çünkü kendisi bütün olaylara vakıftı. Darbecileri biliyordu. Talimatlarla işler yapıyordu. Sabah olmasını bekliyordu. Bana, 'Olaylara karışma, seyrine bırak, kulede kalmaya devam et ama kimseye bahsetme. Benim personelim olayları biliyor. Sabaha çok adam ölecek' dedi. Bu konuşmadan sonra daha büyük bir şok yaşadım. Hiçbir şeye karışmadan koltukta oturmaya devam ettim. O andan itibaren benim bilgisizliğimden faydalanıldığını fark ettim. Kısacası Nihat Altıntop meydandan kalkan ve inen tüm uçak ve helikopterlerden sorumlu kişidir. Resmi olarak da sınıfı hava trafiktir. Fiili olarak da tüm bunlardan sorumludur. Bu kişi MİT'teki arkadaşını, kendi ifadesinde daha önce MİT'te daire başkanlığı yapmış K.G.'yi, 15 Temmuz günü saat 22.30 sıralarında aradığını ve gelişmeleri aktardığını söylüyor. Yine kendi ifadesinde bu kişiyi defalarca aradığı ve saat 23.10'daki aramasında K.G.'ye 'darbe oluyor, helikopterler VİP misafirler getiriyor' diyor. Yani ben olaylardan hiç bir haberim yokken Nihat Altıntop basın bildirisi hazırlayacak kadar olaylara hakim. Bütün bunları nereden biliyor. Hiç bir karşı koyma göstermiyor. K.G.'den aldığı talimatlarla her şeyin kendi belirledikleri çizgide gitmesi talimatını veriyor personeline. Onlara 'siz merak etmeyin, size bir şey olmayacak, ben şahidim' dediğini duydum. Nihat Altıntop'un buraya gelerek dinlenmesini istiyorum. Kendisi o gün kuleden güle oynaya gitti. Benim darbeci olmadığımı, hiç bir faaliyette bulunmadığımı en iyi kendisi biliyor. İlk ifadesinde bana hiç bir suçlama yönlendirmezken nedense verdiği ek ifadede bütün suçlamaları bana yöneltmiş."
Savunmasında, iddianamede kendisine yöneltilmiş suçlamalara yönelik de ayrıntılı savunma yapan Karakuş, uçakların kalkmasından sonra kendisinin bir sorumluluğu olmadığını tekrarlayarak, hatta bu kalkan uçakların Ankara üzerinde uçtuğunu bile bilmediğini söyledi. Evinde bulunan 113 adet birer Dolar'ı kabul eden Karakuş, üstteki odasında bulunduğu iddia edilen 2 adet birer Dolar'ın ise kendisine ait olmadığını söyledi. Karakuş, "Doların böyle bir anlamı olduğunu bilseydim evimde tutar mıydım. Evimde bulunan 113 doları kabul eden ben ofisimdeki 2 doları neden kabul etmeyim. Bu kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
Darbeye hazırlık toplantıları yapan, darbeye katılacak pilotlara Ankara'daki hedeflerin şifrelenmiş hallerini aktaran, pilotlara talimatları telsiz konuşmalarına yansıyan, Akıncı Üssü'nde 15 Temmuz 2016 öncesi sorgu odalarını temizlettirdiği iddia edilen ve evinde bir dolarlar bulunan Karakuş, hakkındaki tüm iddiaları reddetti.
İddianamedeki bazı bilgi ve belgelere ulaşamadığını, kendisine avukat atandığını ancak avukatıyla henüz tanışamadığını belirten Karakuş, bu nedenlerle "kısmi savunma" yapmak istediğini söyledi.
Savunmasında, gözaltında kaldığı süreçte işkence gördüğüne ilişkin iddiaları anlatan Karakuş, emniyet ve savcılıktaki ifadelerinin işkence altında alındığını savundu.
Sanık Karakuş, darbe girişiminin ardından Akıncı Üssü'nden 16 Temmuz günü çıkarak evine gittiğini, eşi ve çocuklarının evde olmadığını, eşini aradığını, Çankaya'daki kayınvalidesinin evine gittiklerini öğrendiğini aktardı.
Kayınpederi Akın Öztürk'ü sorduğu eşinin, henüz bir haber almadıklarını söylediğini belirten Karakuş, "Herhangi bir olaya karışmadığım ve Filo komutanı olduğum için evde beklemeyi tercih ettim. Cumartesi ve pazar gününü geçirdim, pazartesi günü kantine gittim. Üste iki pilot cesedi bulunduğu, birinin Hakan Karakuş olduğunu duydum. Dönüşte apartmanın önünde özel harekat polislerini gördüm, beni aradıklarını anladım. Binaya yaklaştım, kendimi tanıtmak düşüncesindeyken, iki polisin benim hakkımda küfür ederek konuştuklarını duydum." dedi.
"Polisleri görünce oradan geçiyormuş gibi yoluma devam ettim"
Sanık Karakuş, polislerin kendisi hakkında, "Kaçmış o... çocuğu, bunu ben öldürmek istiyordum ama komiser 'kimseye bırakmam' demiş" dediğini duyunca oradan geçiyormuş gibi yoluna devam ettiğini ileri sürerek, "Anahtarı bende olan arkadaşımın evine gittim, cep telefonum yoktu. Polislere sığınmayı istedim ama öldüreceklerini düşündüm. Cumartesi günü kapı kırıldı, polis özel harekat içeri girdi. Beni darp etmeye başladılar." dedi.
Gözaltına alındığı sırada kayınpederi Akın Öztürk ile ilgili iddiaları duyduğunu belirten Karakuş, "Ailemle tehdit ettiler. 'Kayınpederim buna izin vermez, darbe ile FETÖ ile ilgisi yoktur, evdedir' dedim. Kayınbabamın askeri kanadın bir numarası olduğunu söylememi istediler." iddiasında bulundu.
Sanık Karakuş, önceki ifadelerinin tamamını reddetti, "ByLock" kelimesini hiç duymadığını, doların manevi değeri olduğunu cezaevinde öğrendiğini ileri sürdü.
Bank Asya ile hiç işinin olmadığını, FETÖ'nün hiçbir yayınını almadığını, okul ve dershanelerine gitmediğini savunan Karakuş, kardeşinin kendisinden dolayı polislikten ihraç edildiğini, aynı durumun kendisi için suç unsuru olarak görüldüğünü iddia etti.
Karakuş, "Kardeşim 2010-2016 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu'nun yakın koruması olarak çalışmıştır. Hem kendisi hem de çevresi kategorisinde ben ve ailem hakkında MİT tarafından defalarca araştırma yapılmıştır. Hakkımda açılmış hiçbir FETÖ tahkikatı yoktur." savunmasını yaptı.
Konuşmalarını da kabul etmedi
İddianame ekleri tarafına verilmediği için inceleyemediğini öne süren Karakuş, telsiz, telefon kayıtları, video görüntüleri ve iddianamede aleyhine yer alan tüm konuları ve suçlamaları reddettiğini, tapeleri kabul etmediğini söyledi. Karakuş, iddianameye yansıyan konuşmaların kendisine ait olmadığını da savundu.
Kandırıldığını, bir kumpasla sanık konumuna düştüğünü öne süren Karakuş, Terörle Mücadele Harekatı (TMH) kapsamında olayların rutin şekilde başladığını iddia etti.
Akıncı'da olay günü veya öncesinde kalkışmaya yönelik bir hazırlık sezmediğini savunan Karakuş, Filo komutanlıklarının pilotların harbe hazır olmasını sağlamakla yükümlü olduğunu, bu kapsamda bir pilotun diğer filoda uçabileceğini, bir filoya tahsisli uçağın diğer bir filo tarafından kullanılabileceğini, bunların rutin uygulamalar olduğunu söyledi.
Darbe girişiminden 1 yıl önce TMH kapsamında yürütülen bir operasyonu anlatan Karakuş, bu operasyon için izindeki bazı pilotları hemen, bazılarını 1 gün sonra çağırdıklarını kaydetti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016 günü de birinci ve ikinci sicil amirleri Ahmet Özçetin ve Hakan Evrim'in o gece TMH uçuşu yapılabileceğini söylediğini ifade eden Karakuş, komutanların emirlerini personeline ilettiğini söyledi.
Pilotlarla yaptığı toplantılarda kalkışmaya yönelik konuşma yapmadığını, görev ve emir vermediğini ileri süren Karakuş, "Saat 21.00 civarında faaliyetler kendini kaos ortamına bıraktı. 'Uçaklar hazır mı, nerede, uçaklar kalksın, kaç uçak, pilotlar kim, kim kiminle uçsun, mühimmat ne, hedef ne, kiminle temas kurulacak?'. Tam bir kaos ortamı, herkes soru soruyor ancak bende hiç cevap yok." dedi.
Darbe faaliyetine ilişkin kimseyle görüşmediğini savunan Karakuş, sadece SOLOTÜRK ekibinin planlı gösterisi için görüşme yaptığını öne sürdü.
Karakuş'un, "Kaos ortamı vardı. Saat 21.30 civarında bir telaşla 'Kalkışlara başlansın' denildi ancak 'Kim kiminle uçacak, kim lider, rota, irtifa ne olacak?' gibi soruların cevapları yoktu. 'Hemen kalkılsın, zaman kaybedilmesin, koordinat uçak başında yetişmezse havada aktarılır' dendi." sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, kalkış emrini kimin verdiğini sordu. Sanık Karakuş ise "O an bir kargaşa ortamı oldu. Bir şahıs çıkıp da 'şu söyledi' diyemez. Kimse kimin söylediğini bilmiyor. Üs komutanı, harekat komutanı demiştir mantığıyla hareket edildi." dedi.
Başkan Giray'ın, "Emir veren kişi olmadan pilotlar kalkabilir mi?" sorusu üzerine Karakuş, "Kesinlikle kalkamaz, emir gelmesi lazım." diye konuştu.
Talimatın nasıl geldiğini de bilmediğini savunan Karakuş, daha sonra harekat komutanı Ahmet Özçetin'in emriyle uçuş kontrol amiri olarak kuleye gittiğini söyledi. Karakuş, "Uçuş kontrol amirinin kulede olması bütün uçuşları kontrol ettiği anlamına gelmez." savunmasını yaptı.
Karakuş, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı uçaklarla irtibatın sağlandığı kontrol kulesinde, Uçuş Kontrol Amiri (UKA) olarak görev yaptığını belirtti.
UKA olarak uçaklara doğrudan talimat verme yetkisinin bulunmadığını, hava trafik akışına yönelik tavsiyede bulunabildiğini iddia eden Karakuş, "UKA kulede bulunur ama bu, bütün uçakları yönlendirebilir anlamına gelmez. UKA talimat iletmeyle uğraşmaz, bu onun işi değildir. Kalkışa geçen pilot artık kule ile irtibatını kesmiştir. Kalkışa geçen pilottan kule sorumlu değildir." ifadesini kullandı.
Kuleden uçakları yönlendirdiğine ilişkin iddiaları kabul etmeyen Karakuş, iddiaların asılsız olduğunu, isminin medyada yer alması nedeniyle hedef gösterildiğini öne sürdü.
Karakuş, darbe girişiminin ilk saatlerinde, uçakların havalanmaya başladığı sırada kuledeki herkesin gergin olduğuna işaret ederek, ilk gruptaki uçakların havalandıktan kısa bir süre sonra piste geri gelmesi karşısında şaşırdığını ve duruma anlam veremediğini söyledi. Bu sırada sosyal medyada İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatıldığına dair haberleri gördüğünü aktaran Karakuş, bu gelişme üzerine kuledekilerin strese girdiğini, tepkilerini ise bağırarak dile getirdiklerini bildirdi.
Bir astsubayın, "Ben böyle çalışmak istemiyorum" şeklindeki tepkisi üzerine olay gecesi kule amiri olarak görev yapan Yarbay Nihat Altuntop'un uyarıda bulunduğunu belirten Karakuş, "Kuledeki yönlendirmeyi ve idareyi Nihat Altuntop ve personeli yapar. Altuntop, 'Herkes görevini yapsın, siz sadece görevinize odaklanın ve talep edileni yerine getirin' tarzında açıklamalar yapıyordu." iddiasında bulundu.
-"Darbeye yönelik görev dağılımı yapmadım"
Sanık Karakuş, Filo'da düzenli toplantı yaptıklarını, bu toplantılarda "darbe" kelimesinin geçmediğini savundu. Darbe girişimi günü de İngilizce öğrenmeleri, sağlıklarına dikkat etmeleri ve işlerine konsantre olmaları konusunda kursiyerlere uyarılarda bulunmak üzere toplantı yaptığını belirten Karakuş, ancak Terörle Mücadele Harekatı (TMH) yapılacağı bilgisinin gelmesiyle toplantının konusunun da değiştiğini ileri sürdü.
Darbeye hazırlık toplantısı yaparak, darbe girişimi günü kursiyerlerin telefonlarını toplattığı iddialarına yanıt veren Karakuş, bu toplantıda darbeye yönelik görev dağılımı yapmadığını iddia ederek, "48 kursiyere TMH görevi olabileceğini, bu işle iyi tecrübe kazanacaklarını söyledim. Telefon hassasiyetinden de bahsedince bir kaç kursiyer yanlarında telefon olduğunu söyleyince 'getirin' dedim." savunmasını yaptı.
Kadrolu pilotlarla yaptığı toplantıda da TMH görevi olabileceğini söylediğini aktaran Karakuş, "Onlara, kendilerini yormamalarını, en az iki sorti yapabileceklerini ve gelişmelerden haberdar oldukça kendilerine aktaracağımı söyledim." ifadesini kullandı.
Hiç kimseye "Ankara üzerinde uç" talimatı vermediğini ileri süren Karakuş, "Tüm cümleler 'Akın Öztürk'ün damadı diye başlayınca bütün hava kuvvetlerini ben yönetiyormuşum gibi yansıtıldı." dedi.
Evinde ve makam odasında ele geçirilen 1 dolarlara ilişkin de Karakuş, "Evimdeki çekmecemde 113 tane 1 dolar vardı ve saklamamıştım. Doların örgüt içerisindeki anlamını bilsem evde tutar mıyım? 3-4 gün evde saklanırken onları imha etmez miyim? Evimde bulunan 113 tane 1 doları kabul ediyorum ama sümenimin altında bulunduğu ileri sürülen L ve F serisi 2 tane 1 doları kabul etmiyorum." görüşüne yer verdi.
İncirlik'ten ABD'ye gittiği ve dolarlar getirdiği iddialarının "palavra" olduğunu ileri süren Karakuş, "F-16 uçağı ile tatbikat için ABD'ye gittim. İncirlik'ten 3 günde gittim, 3 günde geldim. Herhangi bir yerden dolar getirmedim." ifadesini kullandı.
FETÖ ile irtibatlı okullarda okumadığını ve bu yapıyla kesinlikle ilgisi olmadığını dile getiren Karakuş, mahkemeden adil bir yargılama beklediğini söyleyerek savunmasını tamamladı. Duruşma yarın Karakuş'un çapraz sorgusu ile devam edecek.
07.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan davanın 21. celsesi, şehit ve gazilerin kanlarının itfaiye aracıyla yıkanması talimatını veren pilot eski Kurmay Binbaşı Murat Bicil'in çapraz sorgusuyla devam etti. Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanık hakkında açılan davanın 21. celsesi görüldü. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler katıldı.
Duruşma, dün savunmasına başlanılan Hava Kuvvetleri eski Komutanı Akın Öztürk'ün pilot damadı eski Yarbay Hakan Karakuş'un çapraz sorgusuna geçilmesiyle devam edildi. Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar, sanığa eşi ve çocuklarına ilişkin soru sorunca öfkelenen Karakuş, "Lütfen eşimle ilgili soru sorulmasın. Çocuklarımın darbeyle, iddianame ile ne ilgisi var, itiraz ediyorum" diye tepki gösterdi.
Karakuş, sanık avukatlarından gelen dikta kayıtlarında ve telefon konuşmalarında kendisini hep "Üstçavuş Uzun" diye tanıttığına ilişkin sorulara, "Başka isimle tanıtmadım, kendi ismimle cevap verdim" yanıtını vererek aksini iddia etti.
Sanık avukatı Berktin: "Onurlu Türk halkı adına sizden özür diliyorum"
Akıncı Üssü davasında ilk günden beri gerginlik dinmedi. Mağdur ve müştekiler zaman zaman, "FETÖ'cüleri savunanlar da haindir" şeklinde sanık avukatlarına tepki gösterdi. Bugün sanık avukatlarından yine tepkiye yol açan bir hareket geldi. Sanık avukatı Hande Berktin, çapraz sorgu sırasında Karakuş'a, "Darbe sürecine gözaltına alındığınızda işkence gördüğünüzü beyan ettiniz, ben şiddete karşı biri olarak onurlu Türk halkı adına sizden özür diliyorum. Biz bebek katillerine bile bebekler gibi bakıyoruz" deyince salonda sesler yükseldi. Sanık avukatları Avukat Berktin'i alkışlarken, şehit ve gazı yakınları ise tepki gösterdi.
Darbe gecesi Ankara'ya bomba yağdıran uçakları kuleden yönlendirdiği iddia edilen Karakuş, iddianameye giren kule konuşmalarını kabul etmedi. Karakuş, sanıklardan Akıncı Üssü eski Komutanı Hakan Evrim ile yaptığı konuşmada Evrim'e havada uçak olduğu bilgisini vermiş ve Evrim'in 'Süratli geçsinler, tacize devam' emrini yerine getirmişti. Bu konuşmaları kabul etmeyen Karakuş, "Benim adımı kullanmış olabilirler. Bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Düzmece. Ben yapmışım gibi yazılmış" iddiasında bulundu.
Savunmasını tamamlayan sanık Karakuş'un çapraz sorgusuna geçildi. Karakuş, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın "Bu darbeyi kim yaptı?" sorusuna, "Bu soru yorum sorusu" diyerek cevap vermedi.
Duruşmada, eski 141. Filo Komutanı Karakuş, müşteki ve sanık avukatlarının sorularını yanıtladı.
Başkan Selfet Giray, önceki ifadelerini tümüyle reddettiğini hatırlattığı Karakuş'a, "Ankara Batı Savcılığında ve Sulh Ceza Hakimliğinde ifadeniz alınmış, sonra avukat tutmuşsunuz ve kendi atadığınız avukat huzurunda ifade vermişsiniz. Bu ifadeyi de reddediyorsunuz. Bu ifadelerde öncekilerden çok da farklı bir şey söylememişsiniz." dedi.
Karakuş'un, ifadelerinin hiçbirinde suçlamaları kabul etmediğini, herhangi bir faaliyete katıldığına dair beyanda bulunmadığını belirten Giray, "Bu ifadeleri tümden reddettiğinizi söylerken neyi düşündünüz? Size baskıyla neyi söylettirdiler? 'Büyük bir işkence ve baskıyla ifade verdirdiler.' derken başka bir ifadeden mi bahsediyordunuz? Ankara Batı Savcılığında avukatınızla verdiğiniz ifadede savcı bey, bazı isimleri belirterek bunlardan emir, talimat alıp almadığınızı sormuş, siz de bu kişileri görmediğinizi, emir talimat almadığınızı söylemişsiniz. Neyi zorla söylettiler? Hangi kısmı kabul etmiyorsunuz anlayamadım." diye konuştu.
Sanık Karakuş'un, "Bu anlattıklarınızdan şunu görüyorum, o kadar işkenceye rağmen o isimleri söylememişim." demesi üzerine Başkan Giray, "O zaman niye kabul etmiyorsun ifadeyi?" diye sordu.
Psikolojisinin çok bozuk olduğunu ve o an için ne söylediğini bilmediğini kaydeden Karakuş, "Psikolojim iyi değildi. Söyledim mi söylemedim mi bilmiyorum. Kafamda ailem vardı. İddianame çıktıktan sonra okuduğum bölümlerde katılmadığın hususlar var." ifadelerini kullandı.
Diğer ifadeleri de reddetti
Giray, daha sonra diğer sanıkların Karakuş hakkındaki ifadelerini okudu. Karakuş, acil bir harekat olduğunu söyleyerek, uçuş koordinatlarını getirdiği yönündeki ifadeleri reddetti.
Kimseye koordinat vermediğini savunan Karakuş, "Bunu kesinlikle kabul etmiyorum, koordinatları filo komutanı vermez, pilotlar hedefi bilgisayardan alır. Hangi bombayı, kaç dereceyle atacağını ona göre seçer, rotayı ona göre belirler. Dolayısıyla bir kağıda yazmış vermişle hedef vurulmaz." şeklindeki değerlendirmeleri paylaştı.
Kendisinin de katıldığı toplantıda darbeden söz edildiği yönündeki ifadelerin de hatırlatılması üzerine Karakuş, bunların tamamının yalan olduğunu iddia etti.
"Üste yabancı kimseyi görmek istemiyorum." şeklinde emir verdiği anımsatılan Karakuş, Solotürk'ün kendi filosunun bir unsuru olduğunu, insanların Solotürk pilotuyla tanışmak, tişörtünü, şapkasını almak için filoya geldiğini, terörle mücadele harekatı olabileceği gerekçesiyle bu kişileri kastederek o emri verdiğini ileri sürdü.
Darbe girişiminden bir gün önce lazer podu bulunan jetle neden uçtuğu sorulan Karakuş, lazer podlarının kursiyerler için geldiğini, kendisinin de bunun öğretmenliğini yapmak için öğrenmek amacıyla uçtuğunu savundu. Karakuş, uçuşun darbe girişiminden bir gün önce gerçekleşmesinin tesadüf olduğunu iddiasında bulundu.
"Biri benim adımı kullanmış olabilir"
Başkan Giray, daha sonra dikta ve kule kayıtlarını okudu. Üs komutanı Hakan Evrim'in uçuş kontrol amirliğiyle yaptığı görüşmede "Akın paşa nerede şu anda Hakan?" diye sorduğunu, "Evde herhalde." diye cevap verildiğini aktaran Giray, "Bu konuşmayı sen mi yaptın?" sorusunu yöneltti. Karakuş'un "hayır" demesi üzerine Başkan Giray, "Demek biri senin adını kullanıyor." diye konuştu. Karakuş ise "Sadece isim değil, ses olarak uydurulmuş olabilir." savunmasını yaptı.
İddianamede yer alan ve Hakan Evrim ile Hakan Karakuş arasında geçen "Ankara'da sürekli uçak olacak, sürekli taciz olacak." konuşmasını hatırlatan Giray, Hakan Evrim'in karşısındaki kişiye yine "Hakan" diye hitap ettiğini vurguladı. Karakuş, "Kesinlikle kabul etmiyorum. Ne talimat aldım ne de talimat verdim." dedi.
Konuşma kayıtlarında kendisini "Hakan Karakuş" diye tanıtmasına karşın konuşmaların tamamını reddeden Karakuş, "Buradaki hiçbir konuşma bana ait değil. Birisi benim adımı kullanmış olabilir. Kesinlikle yalan, düzmece." iddiasında bulundu.
Daha sonra fotoğrafları gösterilen Karakuş, 141. filoyu gösteren fotolardaki kişinin kendisi olduğunu söyledi. Karakuş, 143. filoda olduğunu gösteren fotoğrafı ise reddetti. Karakuş, "O saatte oraya gitmediğim için bu kişi ben değilim diyeceğim." ifadesini kullandı. Karakuş'un 141. filodaki bir başka fotoğraf için "Benim herhalde, benziyor." demesi gülüşmelere neden oldu.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanığa MASAK raporlarındaki para transferlerini sordu. Karakuş'un Hasan Hüsnü Balıkçı'ya arsa alacağı için 44 bin lira, bir başkasına alacağı ev için 41 bin lira ödediğini söylemesi üzerine Aydın, "Filonun en varlıklı personeli siz misiniz?
Niye herkese siz borç veriyorsunuz? Arsa alan, ev alan sizden para istiyor." ifadelerini kullandı. Karakuş ise "Herkese vermedim, 2 kişiye verdim. Gazeteye manşet attırılmak isteniyorsa ne diyeyim." şeklindeki görüşlerini dile getirdi.
Bunun üzerine avukat Aydın, "Beni böyle bir şeyle itham edemezsin. Gerçekleri öğrenme niyetiyle sormuyorum, gerçekleri söylemeyeceğini gayet iyi biliyorum." şeklinde konuştu.
Bu sırada Karakuş'un avukatı araya girerek, "Avukat beyin ciddiyeti yok. Gerçeği öğrenme maksadı yoksa başka avukata söz verin." dedi.
Bu sözlere tepki gösteren Aydın, "Siz kimsiniz ki benim ciddiyetimi sorguluyorsunuz. Sorumu soracağım, eğer varsa itirazınız sonra itiraz edersiniz." değerlendirmesini paylaştı.
FETÖ sorusuna cevap vermek istemedi
Başbakanlık avukatı İskender Minar da "Davanın 73 sanığının aleyhinizde beyanları var. Kabul etmediğiniz kayıtlarda konuşmalarınız var. Orada konuşulan her şey o gece bu ülkede yaşandı. Uçaklar alçaktan uçtu, uçaklardan bombalar atıldı. Sizin komutanı olduğunuz filodan uçtu bu uçaklar. Sizce bu darbeyi kim yaptı?" sorusuna Karakuş, "Bu, düpedüz bir yorum sorusu." demekle yetindi.
Bunun üzerine Minar, "Yıllarca bu devletin ekmeğini yediniz, ülkenin güvenliğinden sorumlu bir işin başındasınız, buradan bakınca darbeyi kimin yaptığı sorusunun cevabı sizi ilgilendirmiyor mu?" sorusunu yöneltti.
Davanın sanığı olduğunu ve sorunun cevabının kendisini de ilgilendirdiğine dikkati çeken Karakuş, "Benimle ilgili, hayatımla ilgili. Dolayısıyla mahkemenin bir şekilde sonuçlanmasını istiyorum. Çünkü mağduru benim bu sürecin. Suçlular kimse ortaya çıksın." dedi.
Karakuş, avukat Minar'ın, "Olayın merkezinde ve olayların olduğu her yerde siz varsınız, kurmay tecrübenizle söyleyeceğiniz yok mu?" sorusuna ise "??Ben bütün olayların olduğu yerde değilim." karşılığını verdi.
Bir başka müşteki avukatının, çocuklarını FETÖ'nün okullarına gönderip göndermediği ilişkin sorusuna da Karakuş, davanın kapsamıyla ilgili olmadığını savunarak, cevap vermek istemedi.
Sanık avukatlarından Halil Acar'ın sorularına cevap vermekten kaçınan Karakuş, soruların yoruma dayalı olduğunu öne sürdü.
Sanık avukatlarından Fatma Çiftlik de Karakuş'a darbe girişimi kursiyer ve kadrolu pilotlara yaptığı toplantının mahiyetini sordu. Kursiyer ve kadrolu pilotlarla yaptığı toplantıdan önce terörle mücadele harekatı yapılacağı bilgisinin geldiğini ileri süren Karakuş, pilotlara kendilerini geliştirmeleri için uyarılarda bulunduğunu tekrarladı.
Avukat Çiftlik, bazı sanıkların ifadelerinde Karakuş'un kursiyerlere silah verdiğini belirtmesini hatırlatması üzerine Karakuş, kimseye silah vermediğini savunarak ifadeleri yalanladı.
Darbe girişimi gecesi kursiyerlerle toplantı yapacağı için "içecekleri doldurun" talimatını verdiğini savunan Karakuş, 48 kursiyerle yapacağı toplantı için mevcut içeceklerin yetmeyeceği için böyle bir talimat verdiğini öne sürdü.
Darbe girişiminde derdest edilen hiç kimseyi görmediğini öne süren Karakuş, bazı sanıkların ifadelerinde Karakuş'un kendilerine 15 Temmuz gecesinde 141. Filo'ya bazı misafirlerin geleceğini söylediğini hatırlatan avukat Çiftlik'in sorusu üzerine böyle bir talimat vermediğini ileri sürdü.
İddianamede üzerine atılı suçlamalarda Karakuş ile görüştüğünün geçtiğini belirten sanık Abdurrahman Aslan da Karakuş'a, darbe gecesi kendisiyle görüşüp görüşmediğini sordu. Karakuş da Aslan ile görüşüp görüşmediğini hatırlamadığını söyledi.
Karakuş, duruşma savcısının "İddia ettiğiniz gibi darbe girişimine katılmadığınız varsayalım. Peki, sabaha kadar kulede ne yaptınız?" sorusuna, "Kaos vardı, ona rağmen piste araç koymayı önerdim. Ancak şoför olmadığını söylediler." cevabını vermekle yetindi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın da "Kuleye gelen silahlı, maskeli askerleri gördüğünüzde üssü koruyan güvenlik taburundan neden destek istemediniz?" diye sordu.
Akıncı Üssünde dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı bir güvenlik komutanlığının olduğunu belirten Karakuş, "Ama bunların kuleye gelecek durumda olup olmadıkları bilmiyordum, aklıma gelmedi. Aklıma gelmediği için aramadım." iddiasında bulundu.
MURAT BİCİL
Karakuş'un savunmasının tamamlanmasının ardından şehit ve gazilerin kanlarının itfaiye aracıyla yıkanması talimatı verdiği belirlenen sanık eski binbaşı Murat Bicil'in savunmasına geçildi.
Duruşmanın öğleden sonraki kısmında savunmasını tamamlayan, şehit ve gazilerin kanlarının itfaiye aracıyla yıkanması talimatını veren pilot eski Kurmay Binbaşı Murat Bicil'in daha sonra çapraz sorgusuna geçildi.
Bicil, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, darbe girişiminin yöneticileri arasında yer almakla suçlanmasına karşın girişimden haberinin dahi olmadığını savundu.
Bundan önce verdiği iki ifadeyi de kabul ettiğini belirten Bicil, bununla birlikte zaman, mekan ve ayrıntılar açısından bugün yapacağı savunmanın esas alınmasını istedi.
Akıncı'ya, 141. filo komutanlığı emrine harekat subayı olarak atandığını anlatan Bicil, 2016'da çeşitli görevlendirmelerle buradan uzaklaştırıldığını, Nisan 2016'da şehir dışına görevlendirildiğini, ardından göreve döndüğü gün 141. filo ile ilişiği kesilerek karargaha atandığını söyledi.
Darbe girişiminin gerçekleştiği gün normal mesaisine gittiğini, sıcak hava nedeniyle öğleden sonra mesai yapılmayacağının belirtilmesi üzerine mezuniyet ve komuta devir teslim törenine çalışmak üzere odasına geçtiğini belirten Bicil, saat 16.30'a kadar çalıştıktan sonra üs lojmanlarındaki evine hareket ettiğini bildirdi.
Eve dönerken 141. filoda hareketlilik fark ettiğini ve harekat komutanı Ahmet Özçetin'i gördüğünü aktaran Bicil, Özçetin'in, bir faaliyet olduğunu, kendisine ihtiyaç bulunmadığını, ayrılabileceğini söylediğini söyledi.
Evde saat 21.00 civarında uçak motorlarının çalıştığını duyduğunu, planlı uçuş olmadığı için şüphelendiğini anlatan Bicil, durumu anlayabilmek için çağrılmadığı halde üsse geri döndüğünü bildirdi. Bicil, 143. filoya gittiğini giriş çıkışların yasaklanmasına karşın ısrar ederek içeri girdiğini iddia etti.
Burada 143. filo harekat subayı Ali Karabulut'un kendisine Terörle Mücadele Harekatı (TMH) görevi olduğunu söylediğini dile getiren Bicil, Ahmet Özçetin'in de "Senin burada bulunmana gerek yok. Nizamiyeye git." dediğini kaydetti.
Nizamiyeye gönderilmesini anlamlı bulmadığını ancak emri sorgulayacak durumda olmadığını savunan Bicil, saat 22.00 civarında nizamiyede olağan dışı bir hareketlilik gördüğünü belirtti.
Bicil, "Köpekli devriyeler, kursiyer üsteğmen pilotlar ve nöbetçi uzmanlar vardı. Nöbetçi uzmanlarla görüşerek neler olduğunu sordum. Üs emniyet tedbirinin artırıldığını, TMH kapsamında ilave birliklerin geldiğini belirttiler.
Ön taraftaki karacılara gittim, TMH kapsamında güvenliği alma emri verildiğini söylediler." dedi.
-"Gece yarısına doğru darbe girişimi olduğunu anladım"
Bilgi almak için harekat komutanını aradığını ancak ulaşamadığını öne süren Bicil, "Nizamiyede beklemeye başladım. Oradakilere bir şeye karışmamalarını, herhangi bir emir olmadan silah kullanmamalarını söyledim. Gece yarısına doğru darbe girişimi olduğunu anladım. Bu girişimin içinde olmadım, hiçbir talimat vermedim." şeklinde savunma yaptı.
Daha sonra eve gittiğini ve sabaha kadar orada kaldığını öne süren Bicil, sabah saatlerinde döndüğünde şehit ve yaralıların olduğunu, doktor ve ambulansların müdahale ettiğini gördüğünü kaydetti.
İlerleyen saatlerde eşiyle lojmanlardan ayrıldığını ve Samsun'a gittiğini bildiren Bicil, orada bulunduğu 15 gün boyunca Hava Kuvvetleri Komutanlığına bilgi verdiğini savundu. Bicil, cumhuriyet savcısının çağrısıyla ifadeye gittiğini ve tutuklandığını anlattı.
Sanık Bicil, "F-16 pilotu olmama rağmen filolara giremedim. En ufak eylemim söz konusu değildir. Darbeyi yönettiğim iddiası gerçek dışıdır. Sıkıyönetim direktifinde parmak izim olduğu iddia edilmektedir. Böyle bir dökümanı ne gördüm, ne duydum. Dolayısıyla parmak izim olamaz. Yeniden incelenmesini istiyorum." diye konuştu.
Bicil, nizamiyede "Teslim olmayalım." dediği, şehit veya gazi olan Kahramankazanlıların kanlarının itfaiye aracıyla temizlenmesini istediği yönündeki suçlamaları da reddetti. Savunmanın ardından Bicil'in çapraz sorgusuna geçildi.
Mahkeme Başkanı Giray'ın görev tanımını sorduğu Bicil, "Savcıya da anlatmaya çalıştım ama tam olarak izah edemedim. Harekat Kısım Amirliğinde harekat plan subayıydım." dedi.
Bicil, darbe girişiminde sniper pod (hassas vuruş sağlamak için kullanılan uygulama) için yazışmalarını yaptığına dair soruya, "Darbe girişiminden bir buçuk ay önce kursiyerlerin uçma zamanı gelmiş fakat sniper podları gelmemişti. Muharip Hava Kuvvetleri ile yazıştım, ret cevabı geldi. Hava Kuvvetleri Komutanı çok sık 141. filoya gelirdi, bir gelişinde de bu durum kendisine aktarıldı. Kendisi de 'Mutlaka getirilsin, emrini sözlü veriyorum.' dedi. Normalde yazı yazmam gerekirdi ama komutan sözlü talimat verdiği için yazı yazmadım. 14 Temmuz Perşembe günü de sözlü olarak sniper pod konusunda görüşmeler yaptım." yanıtını verdi.
-Önce "girmedim", sonra "hatırlamıyorum"
Bicil, ekrana yansıtılan fotoğraflar ve görüntülerden kendisini teşhis etti.
Sanık Bicil, 143. filoda komutan odası önündeki fotoğrafının gösterilmesi üzerine odaya girmediğini söyledi. Daha sonra Bicil'e odaya girdiğini gösteren görüntüler izletildi ve kimle görüştüğü soruldu. Bicil, "Odaya girmediğim görülüyor zaten. Kim var diye bakıp çıkmışım. Biriyle konuşup konuşmadığımı hatırlamıyorum." ifadesini kullandı.
Daha sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanığa "Siz motorun sesini lojmandan duyuyorsunuz fakat filodaki bazı sanıklar uçakların kalktığından haberdar olmadıklarını söylüyor. Motorun sesi lojmandan duyulacak kadar yüksek bir ses mi?" diye sordu. Sanık Bicil ise "Uçakların kalkışını Sincan cezaevinden duyuyordum, lojmandan duymanız çok normal." dedi.
Bir başka soru üzerine, aleyhine ifade verdiği belirtilen Sinan Kurt'u tanımadığını savunan Bicil, "Sinan Kurt ile hiç tanışmadım. İstanbul'da birçok havacı, karacı, denizci kişi, tayin döneminde Ankara'ya tayin olurlar. Söylediklerinin benimle ilgisinin olduğunu düşünmüyorum." diye konuştu.
Diğer bazı sanıkların, Bicil tarafından askerlere silah dağıtıldığı yönündeki ifadelerin hatırlatılması karşısında Bicil, "O esnada karanlık ortam nizamiyeye araç geliyor, ben de o bölgedeyim. Bu ifadeleri verenler orada bir tek uçuş tulumlu beni tanıyorlar ve bu silahları Murat Bicil getirmiştir diye düşünüyorlar. Bu çok normal. Ben de orada olsam, kimseyi tanımasam bir tek Murat Bicil'i gördüm derim. Oradaki subayları bilme ihtimali yok bu kişilerin. Sonuç olarak ben silah almadım, verilmesi için de öncesi gerekir. Getirenlere sormak lazım." savunmasını yaptı.
Duruşmaya, Bicil'in çapraz sorgusuyla yarın devam edilmek üzere ara verildi.
08.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM, Başbakanlık, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın da aralarında bulunduğu müştekilerin avukatları ve bazı müştekiler katıldı.
Davada, olay tarihinde Akıncı'da harekat subayı olarak görev yapan eski Binbaşı Murat Bicil'in çapraz sorgusu tamamlandı.
İddianamede Bicil'in Akıncı Üssü'ndeki darbe toplantılarına katıldığı, MAK timleri ve kursiyer teğmenlerin görev yerlerini belirlediği, üsse giriş çıkış yapacakların koordinasyonlarını sağladığı belirtiliyor. Bicil'in ayrıca şehit ve gazi olan Kahramankazanlıların kanlarının itfaiye aracıyla yıkanması talimatını verdiği, sıkıyönetim direktifi ile hedeflerin yer aldığı renkli uydu baskılarında parmak izinin bulunduğu da ifade ediliyor.
Sanık Bicil, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, müşteki ve sanık avukatlarının sorularını yanıtladı.
Başbakanlık avukatı İskender Minar'ın sorusu üzerine Bicil, F-16'larda hassas vuruş sağlamak için kullanılan sniper podlarını kimlerin getirdiğini bilmediğini, bunu takip etme sorumluluğunun bulunmadığını ancak bu uçuşa kimlerin gittiğinin sistemden görülebileceğini söyledi.
O gece kuleyi neden aramadığı sorulan Bicil, birinci ve ikinci sicil amirine ve filoda harekatla ilgili kişilere ulaşmaya çalıştığını, kule ile görüşmenin aklına gelmediğini savundu. Bicil, harekat subayı olmasına karşın uçaklara mühimmat yükleme işleminden de haberdar olmadığını, bunun görev kapsamına girmediğini ileri sürdü.
Bazı gazilerin avukatı Mehmet Zeki Kaplan, Bicil'in evinde bulunan 1 doların sanığa mı yoksa eşine mi ait olduğunu sordu.
Bicil'in evinde 1 dolar bulunmadığını söylemesi üzerine Kaplan, "Evinizde yapılan aramada 'G' ile başlayıp 'F' ile biten 1 dolar bulundu." dedi. Bicil ise bunu ilk kez burada duyduğunu, söz konusu dolarlardan bilgisinin olmadığını savundu.
Sanık Bicil'in avukatı Burçin Hekimoğlu söz alarak, dosyada bunu gördüğünü ancak seri numarasını araştırdıktan sonra bir sıkıntı olmadığını düşündüğünü, bu nedenle önemsiz olduğuna kanaat getirerek müvekkiline bundan söz etmediğini söyledi.
Bazı gazilerin avukatı Kaplan ise "Önemsiz dediğiniz, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in baş harflerini taşıyan, emniyetin özellikle aradığı bir dolar." diye konuştu.
Sanık Bicil, FETÖ elebaşı Gülen'in darbe girişimindeki rolünün sorulması üzerine de "Medyadan takip ettiğim kadarıyla bu darbenin içerisinde olduğunu düşünüyorum." dedi.
Bazı gazilerin avukatı Fatih Atalay'ın "Ahmet Özçetin'in darbeci olduğunu hissettiğiniz için mi emrine aykırı şekilde nizamiyeden ayrıldınız?" sorusuna karşılık Bicil, "Özçetin ve üs komutanı Hakan Evrim'le birebir çalıştığım için böyle bir şey kesinlikle aklıma gelmedi." ifadelerini kullandı.
İtfaiye aracını çağırdığına ilişkin çok sayıda ifade bulunduğu hatırlatılan Bicil, bu ifadeyi verenlerin olaydan 1,5 ay sonra bunları söylediğini, oradaki en rütbeli kişi olduğu için ismini vermiş olabileceklerini, nizamiyedeki uzman çavuşların ifadelerinde "İtfaiye aracını biz çağırdık" dediklerini ileri sürdü.
Daha sonra savunma yapan Bicil'in avukatı Burçin Hekimoğlu, müvekkilinin parmak izinin bulunduğu belirtilen sıkıyönetim direktifi ve hedeflere yönelik uydu görüntüsü baskılarına ilişkin dosyada parmak izi raporu bulunmadığını savunarak bu konunun açıklığa kavuşturulmasını istedi.
Hekimoğlu, müvekkilinin evinde bulunan 1 doların yanında başka dolarların da bulunmuş olabileceğini, 1 dolarlar önemsendiği için bunun yazılmış olabileceğini söyledi.
Bu durumun savcılık makamı tarafından da önemsenmediğini öne süren Hekimoğlu, bu nedenle savcılık sorgusunda konunun gündeme gelmediğini savundu.
AHMET TOSUN
Duruşmada daha sonra, olay tarihinde Akıncı Üssü 4. Ana Jet Üs 141. Filo'da Pilot Kurmay Yüzbaşı olarak görev yapan ve Ankara'nın bombalanmasında aktif rol oynayan Ahmet Tosun'un savunmasına geçildi.
Darbe girişimi gecesi telsizden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uçağının takip edilmesi talimatı veren Tosun'un, TBMM, Özel Harekat, TÜRKSAT ve emniyetin bombalanması emirlerini verdiği hatta "AK Parti ve Beştepe üzerinden bütün cam çerçeve kırılacak, alçak irtifa uçuş" dediği de ortaya çıkmıştı.
Darbeyi kimin yaptığını anlamadığını, burada bulunma nedeninin Terörle Mücadele Harekatı'na (TMH) katıldığını zannetmesi olduğunu iddia eden Tosun, "Darbeden haberdar değildim. Darbeden habersiz bir yüzbaşı olarak bu menfur darbe girişiminin planlayıcısı olmam mümkün değildir. Kabul etmiyorum." iddiasında bulundu.
Gözaltında kaldığı sürede işkence gördüğünü öne süren Tosun, baskı altında verdiğini savunduğu önceki ifadelerini reddetti. Sanık Tosun, daha önceki ifadelerinin polislerin baskısı altında, zorla yazdırıldığını iddia ederek, yalnızca buradaki ifadesinin esas alınmasını istedi.
"Herhangi bir pilota bombalama, alçak uçuş talimatı vermedim. Kimseden talimat almadım. Şahsıma ait olduğu iddia edilen ses kayıtları bana ait değildir." ifadelerini kullanan Tosun, ses kayıtları ve görüntülerin orijinal hallerinin kendisine verilmesini talep etti.
Görüntüler ve ses kayıtları üzerinde tarafsız bilirkişi heyetince inceleme yapılmasını da isteyen Tosun, ses tapeleri ve video görüntüleri kendisine verilmeden sağlıklı bir savunma yapamayacağını dile getirdi.
Tosun, hiçbir pilota talimat vermediğini yineleyerek, rütbe olarak birçok pilottan kıdemsiz olduğu için emir vermesinin de söz konusu olamayacağını savundu.
O gece uçan pilotlara emir ve talimat veren kimse de görmediğini öne süren Tosun, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Telsizdeki talimatların nereden, kimden verildiğini bilmiyorum. Bir filo deskinden böyle bir harekatı yönetmek mümkün değildir. Bu kadar kapsamlı bir harekat, Filo'daki desk bölgesinden yönetilemez. Böyle bir harekat, ancak harekat merkezinden ya da radar kabiliyeti olan bir yerden yönetilebilir. Aynı anda havada 20-30 hava unsurunun bulunduğu söyleniyor. Böyle bir büyük harekat, hava sahası kontrol yönetim tedbirleriyle kurulabilir. Öyle olmasa uçakların çarpışması lazımdı. Bu nedenle hava harekatının başka yerden yönetildiğini düşünüyorum."
Tosun, darbe yapılacağından haberi olmadığını, darbeden haberi olan kişilerin emir komuta sistemi içinde kendisini ve kendisi gibi askerleri kullandığını ileri sürdü.
Akıncı Üs Komutanı Hakan Evrim ile Diyarbakır'a uçuşunun planlı olduğunu bildiren Tosun, "Diyarbakır'a Hakan Evrim ile gittim, sonra ondan ayrıldım. Evrim, 181 ve 182. filoları ziyaret etti. Ben onun yanında değildim. Toplantılara katılmadım gazinoda oturdum. Ayrıca Diyarbakır'a gidiş sebebimiz F-16'larda hassas vuruş sağlamak için kullanılan sniper podlarını getirmekti. Kursiyerlere gelişmiş eğitim verebilmek için podları getirdiğimizi biliyordum." dedi.
İddianamede Yurtta Sulh Konseyi üyesi olarak suçlandığını ifade eden Tosun, yüzbaşı rütbesiyle neden yönetici kapsamına sokulduğunu anlayamadığını savundu.
Tosun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otelin koordinatlarını araştırdığı ve olay gecesi Cumhurbaşkanı uçağına yönelik tespit çalışması yaptığı iddialarını da reddetti. Tosun, TBMM'nin bombalanmasına ilişkin bir talimat vermediği ve bir yüzbaşı olarak buna yetkisi olmadığı şeklinde savunma yaptı.
-"Tuzağın içine düştüğümü anladım"
Darbe yapıldığını saat 01.00 sıralarında cep telefonundan öğrendiğini iddia eden Tosun, şunları kaydetti:
"Silahlı, maskeli askerlerin Filo'ya gelmeleri üzerine şüphelenmiştim. Bu şahıslar desk bölgesinde bizleri izlemekteydiler. Zaman zaman bazıları bağırıyorlardı, gerginlerdi. Ben de bu gergin ortamdan kurtulmak için gazinoya geçtim. Telefonum gazinoda şarjdaydı. Darbeden haberim yoktu. Darbe ortamının nasıl olacağını tahmin edemem. TMH icra ediliyor sandım. Darbeyi öğrendikten sonra nasıl bir tuzağın içine düştüğümü anladım. Telefonuma bakınca darbeyi fark ettim. Bulduğum ilk fırsatta Filo'dan ayrılmaya karar verdim, yürüyerek ayrıldım. Giriş-çıkış komandolar tarafından tutulmuştu, çıkamadım. Tekrar gazinoya geçtim. Bu andan itibaren, amirlerim tarafından verilen emirleri yerine getirmeme kararı aldım. Çünkü güvensiz bir ortam vardı. Eli silahlı, maskeli askerlere karşı koyma cesaretini kendimde bulamadım. Bende silah dahi yoktu, onlara direnç gösteremedim."
Tosun, savunmasını şöyle bitirdi:
"Haberim olmayan bu darbe girişiminde, 'TMH görevi var.' denilerek bir gecede kandırıldım, kumpasa getirildim. Alçakça kullanılan bu darbe girişiminden kurtulmaya çalıştım. Silahlı ve maskeli komandolar nedeniyle direnç gösteremedim. Bu hain darbe girişiminde beni kullanmak istediklerini düşünüyorum. Bu darbe girişiminde bilerek ve isteyerek yer almadım. FETÖ/PDY terör örgütünü lanetliyorum. Laik ve Atatürkçü bir subay olarak böyle illegal bir örgütün üyesi olmam mümkün değildir. Beraatıma karar verilmesini istiyorum."
Duruşmaya verilen öğle arasının ardından sanık Ahmet Tosun'un çapraz sorgusu yapıldı.
Sanık Tosun, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorularını yanıtladı.
Giray, sanığa "Kandırıldığını ve kullanıldığını beyan ettin ancak bütün ifaden boyunca ne yaptığını anlatmadın. Hangi konuda kandırıldın, ne yaptın?" sorusunu yöneltti.
Tosun ise kendisine uçuşla ilgili görev verilmediğini, yerde bulunması nedeniyle böyle bir kanıya kapıldığını söyledi. Terörle Mücadele Harekatı (TMH) görevi yapılabileceğinin belirtildiğini, program subayı olduğu için mesaiyi erken terk etmesinin mümkün olmadığını savunan Tosun, uçuşları takip etmek için filoda kaldığını, pilotların kullanacağı teçhizatın hazırlanmasını sağladığını ve telsizi açtığını söyledi.
Sanık Tosun, TMH ihtimali olduğu için normalde bu işi yapan çavuşun filoda bulunmadığını, telsizi kendisinin açtığını kaydetti.
O gün deskte kiminle konuştuğu, kaç uçağın kalktığı yönündeki soru üzerine Tosun, pilotların uçakla ilgili problem olduğunda deski aradığını, buna ilişkin koordinasyonu kurduğunu ifade etti. Tosun, "Somut olarak 'kimlerle konuşuyordun' derseniz, yaptığım konuşmaları iddianamede göremedim. O yüzden tamamını istiyorum. Tamamen uçuşlarla alakalı konuşmalar konulmuş, onların da benimle alakası yok." savunmasını yaptı.
Uçuşa giden hangi pilotlarla konuştuğu sorusuna karşılık Tosun, telsizden bunu tespit etmesinin mümkün olmadığını, sürekli desk bölgesinde bulunmadığını öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Niye sürekli desk bölgesinde durmuyorsun? Önemli bir TMH görevi yapılıyor, çavuş yerine senin gibi önemli bir subayın orada bulunmasını düşünmüşler. Seni oraya sadece pilotlara malzeme vermen için göndermediler herhalde." sözleri üzerine Tosun, uçakların arıza yaptığında filoya çağrıda bulunduğunu, aksi halde bağlantı kurmadıklarını, bu nedenle sürekli orada olmadığını savundu.
Başkan Giray ise "Ben de onu anlamıyorum, desk bölgesindesin, orayı boş bırakıyorsun, oraya çağrı olsa nereden haberin olacak?" diye sordu. Tosun, filonun kalabalık olduğunu, bütün pilotların uçuşa gitmediğini, deske yakın bir bölgede bulunduğunu ve çağrı yapıldığında duyduğunu söyledi. Sanık Tosun, o anda deskte kim bulunuyorsa telsize cevap verebildiğini ileri sürdü.
"Çelişen bir durum"
Başkan Giray'ın "TMH görevi yapılıyor, 'deskte kim varsa' diye olur mu? Var sayalım ki uçakta arıza oldu. Orada kimsenin olmadığını düşün. Kimseye emanet ediyor musun orayı? Çavuşlara güvenilmiyor, sen 'koridordan geçen herhangi birisi çağrıya bakabilir' diyorsun, bu çelişen bir durum." demesi üzerine Tosun, TMH kapsamında görevinin olmadığını, çavuşun yapması gereken faaliyetleri yaptığını, kendi aracılığıyla kimseye görev verilmediğini iddia etti.
Sanığın önceki ifadelerinde bir sürü isim verdiğini hatırlatan Giray'ın, "Bu kişiler veya yakınlarınca tehdit edilmen büyük olasılık. İfadeni değiştirmen yönünde ailene, sana yönelik tehdit geldi mi?" sorusuna karşılık Tosun, "Hayır gelmedi. Ölüm tehdidi almadım. O anki psikolojik baskıyla o şekilde ifade verdim, o ifadeleri kabul etmiyorum." dedi.
Eski Akıncı Üssü harekat komutanı Ahmet Özçetin'in emriyle pilotlara bomba atılması talimatları verdiği yönündeki savcılık ifadesi hatırlatılan Tosun, bu konuşmaların kendisine ait olmadığını, ifadeyi kabul etmediğini bildirdi. Tosun, Ankara'da bombalama yaptıktan sonra pilotlara "eline sağlık" dediği yönündeki telsiz kayıtlarını da inkar etti.
Önceki ifadelerinde geçen, eski üs komutanı Hakan Evrim, harekat komutanı Ahmet Özçetin ve filo komutanı Hakan Karakuş'un darbenin başında olduğuna ilişkin sözlerini de kabul etmeyen Tosun, darbeyi kimin yönettiğini bilmesinin mümkün olmadığını savundu.
Hakan Evrim'den Fetö Sanıklarına "Savunma Talimatı"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davanın sanığı eski üs komutanı Hakan Evrim'in, cezaevindeki diğer FETÖ sanıklarına, savunmasında eski ifadesini reddeden, sorulara genellikle "Hatırlamıyorum" şeklinde yanıt veren sanık Ali Durmuş'un taktiğini kullanmaları talimatı verdiği ortaya çıktı.
Foto: Hakan Evrim
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, savunmasının ardından çapraz sorgusu yapılan ve eski ifadelerini reddeden Ahmet Tosun, eski müşteki avukatlarının da sorularını yanıtladı.
Sanık Tosun, Cumhurbaşkanlığı Avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Ali Durmuş'u tanıyor musunuz? Savunmasından çok mu etkilendiniz?" sorusu üzerine, Durmuş'u tanımadığını söyledi.
"AYNI TAKTİKLE SAVUNMA YAPIN"
Aydın, "Onun savunmasından sonra pilotların savunmalarında önemli değişiklik var. Hakan Evrim'in cezaevinde 'Ali'nin taktiği güzeldi, aynı taktikle savunma yapın' diye bağırdığı tespit edilmiş. Hakan Evrim'in bu sözleri üzerine mi ifade değiştirdiniz?" sorusuna karşılık, "Kimsenin etkisi ve baskısı altında değilim, suçsuzluğumu kanıtlamaya çalışıyorum." yanıtını verdi.
Avukat Aydın'ın, "Savunmalarınız birbirine benziyor, genel çerçevesini Hakan Evrim mi belirliyor?" sorusu üzerine de sanık Tosun, "Hayır." dedi.
Hakan Evrim'in talimatı tutanakta
Sanık eski üs komutanı Hakan Evrim'in, Ali Durmuş'un yaptığı savunmanın ardından 16 Ağustos 2017 günü saat 21.00'de cezaevindeki odasından diğer odalara doğru yaptığı konuşma tutanak altına alındı.
Mahkemeye de sunulan tutanakta, "Cezaevi koridorunda yüksek sesle gelen konuşmaları dinlendiğinde, tek odada kalan Evrim'in, diğer odalardaki sanıklara, 'Yarın duruşmaya ben gelmeyeceğim. Ali'nin taktiği çok güzeldi. Bundan sonra aynı taktiği izleyeceğiz, aynı taktikle savunma yapın.' diye bağırdığı, dinlendiğini anlayınca bağırmasına son verdiğine dair bu tutanak tarafımızca tanzim edilerek imza altına alınmıştır." ifadelerine yer aldı.
Ali Durmuş, 15-16 Ağustos'ta savunma yapmıştı
Sanık eski kurmay albay Ali Durmuş, 15-16 Ağustos'taki savunmasında, eski ifadelerini reddetmiş, görüntülerle ilgili sorulara da genellikle "Hatırlamıyorum" şeklinde yanıt vermişti.
Akıncı Üssü'nde 143. Filo koridorunda sivil imamlar Harun Biniş ve Kemal Batmaz ile görüntüleri izlettirilen Durmuş, yanındakileri tanımadığını, hatırlamadığını öne sürerek, şu anda görüntülerle ilgili soruları yanıtlamayacağını söylemişti. Uçuş tulumu ile koridorda yürüdüğü görüntüleri izletilen Durmuş, görüntüye rağmen tulum giyip giymediğini bile hatırlamadığını dile getirmişti.
Durmuş, darbe girişimi gecesi, saat 01.22'de İncirlik'ten izinsiz kalkış yapan iki F-16 uçağına kalkış emri verdiği iddiasını reddetmiş, Diyarbakır'daki uçakların kalkıp kalkmadığına ilişkin bilgi sorduğu yönündeki daha önceki açıklamalarını da kabul etmemişti.
Soruları genellikle "Hatırlamıyorum, HTS kayıtlarından bakıp ona göre yanıt vermem lazım." şeklinde geçiştiren Durmuş, iddianamede, "TSK yönetime el koydu." dediği yönündeki ifadeleri de reddetmişti.
Sanık Durmuş, darbeden 2 gün önce bazı kişilere, "Cuma günü bir sürpriz yapılacak, hazırlıklı olun." dediği yönündeki ifadeleri de yalanlamıştı.
Darbecilerle yaptığı telefon görüşme kayıtları okunan Durmuş, bu yöndeki soruları da "Hatırlamıyorum." diyerek yanıtlamış, sorulara karşılık, 143. Filo içinde asker olmadığını düşündüğü sivil kişiler görmediğini de öne sürmüştü.
HASAN BALCI
Duruşmada, oğlu darbe girişimi sırasında İstanbul'dan komutanların Akıncı Üssü'ne kaçırılmasında görev yapan ve darbe sonrasında 17 Temmuz'da firari Adil Öksüz'e ait telefondan aranarak 3 kez görüşme yaptığı belirtilen sivil sanık Hasan Balcı da savunma yaptı.
Balcı, savunmasında, 17 Temmuz 2016'da cenazeye katılmak üzere İstanbul'dan eşinin memleketi Güdül'e hareket ettiğini, taziye evinde otururken bir gün önce gözaltına alındığını öğrendiği oğlu Halil Burak Balcı'nın, rehberinde kayıtlı olmayan bir numaradan kendisini aradığını anlattı.
Oğlunun, Sincan Batı Adliyesinde olduğunu, mahkemeye çıkarılacağını, avukata ihtiyacı olabileceğini söylediğini savunan Hasan Balcı, bu ilk görüşmenin 60 saniye sürdüğünü iddia etti.
Ardından 3-4 kez avukatı aradığını ancak ulaşamadığını öne süren Balcı, saat 15.20'de oğlunun aynı numaradan tekrar aradığını, 10 saniyelik bu görüşmede avukata ulaşamadığını söylediğini kaydetti.
Sanık Balcı, bundan 5 dakika sonra oğlunun yeniden aradığını, yine avukatla ilgili bu görüşmenin 54 saniye sürdüğünü savundu.
Balcı, oğlunun aynı telefondan eşinin amcasına da avukat için mesaj attığını ileri sürerek, "Olayın özeti, gözaltında olan oğlumun tanımadığı bir şahsın telefonunu kullanarak beni araması ve avukat bulmamı istemesinden ibarettir." şeklinde savunma yaptı.
Oğlu Halil Burak Balcı'nın Akıncı Üssü'nden, Adil Öksüz'ün ise Kazan Jandarma Karakolundan Sincan Batı Adliyesine getirildiğini aktaran Balcı, ikisinin aynı nezarete konulduğunu söyledi.
Burada nezarethane görevlisi jandarma kıdemli başçavuşun "Mahkemeye çıkarılacaksınız, avukatınız varsa arayabilirsiniz." demesi üzerine Adil Öksüz'ün muhafaza altındaki telefonunu istediğini anlatan Hasan Balcı, nezarethane görevlilerince telefonun getirildiğini ve "Görüşmelerinizi kamera karşısında yapın, bittikten sonra telefonu tekrar bize teslim edin." denildiğini kaydetti.
Oğlunun telefonunun olmaması nedeniyle Öksüz'ün telefonunu kullandığını öne süren Balcı, oğlunun nezarethanede bulunan kişileri olayın şahitleri olarak gösterdiğini bildirdi.
Sanık Balcı, "Öksüz ile eylem ve iş birliği içinde olsaydım, gözaltına alındığım 7 Eylül'e kadar normal hayatıma devam etmezdim." iddiasında bulundu.
Duruşmaya, 11 Eylül Pazartesi günü sanık savunmalarıyla devam edilecek.
İki oğlu da darbeci
İddianamede, sanık Hasan Balcı'nın suç tarihinde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda, Atatürk Araştırma Merkezinde şube müdürü olarak görev yaptığı, küçük oğlu Halil Burak Balcı'nın Konya 3. Ana Jet Üs Komutanlığında MAK timinde astsubay rütbesiyle görevli olduğu ve darbe girişiminde Konya'dan İstanbul'a giderek, darbe karşıtı komutanların Akıncı Üssü'ne kaçırılması eylemine katıldığı belirtiliyor. Balcı'nın diğer oğlu Gökhan Balcı'nın da Tekirdağ'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde 8. Piyade Tank Taburunda kurmay binbaşı rütbesiyle görev yaptığı, Genelkurmay Karargahında darbeye teşebbüs faaliyetine katıldığı ifade ediliyor. Hasan Balcı'nın, 17 Temmuz 2016'da Adil Öksüz tarafından kullanılan hat ile 3 kez telefon görüşmesi yaptığı, darbeyi yönetip organize eden diğer sanıklarla eylem ve iş birliği içinde bulunduğu, darbecilerce verilen görevleri yerine getirdiği kaydediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 486 sanık Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası
(10 Eylül 2017, 13:37)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: