Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 43'ü tutuklu 47 kişinin yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
12.08.2017 19:47 Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 43'ü tutuklu 47 kişinin yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
10.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Yargılamaya bugün yapılan dördüncü duruşma ile devam edildi. Diğer duruşmaların aksine sanık darbeci askerler, cezaevi araçlarıyla salonunun bulunduğu binanın girişine kadar götürüldü. Burada araçlardan indirilen sanıklar, ardından duruşma salonuna alındı. Bu uygulama nedeniyle gazeteciler, sanıkların getirilmesini görüntülemekte zorlandı. Polis ve jandarmanın geniş güvenlik önlemleri altında salona alınan darbeci askerlerinde tek tip kıyafet giymedikleri, normal kıyafetlerle geldikleri görüldü.
ESASA İLİŞKİN SAVUNMALARINA BAŞLADILAR
Yoklamayla başlayan duruşmada, mahkeme ilk olarak esasa ilişkini son savunmalarını yapan sanıkların istedikleri takdirde duruşmalara katılmayabileceklerine karar verdi. 'Genelkurmay çatı davası' ile Akıncı Üssü davalarında yargılamaları süren, aralarında Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in de bulunduğu bazı askerler, duruşmaya katılmadı. Yargılamada, sanıklardan bazıları avukatlarının olmamasını ve hazırlanamadıklarını gerekçe gösterip savunmalarını yapmak istemedi. Savunmalarını hazırlayan sanıklardan ilk olarak Kara Havacılık Üs Komutanı Tuğgeneral Ünsal Coşkun savunma yaptı. Kanıtlarla ilgili bilirkişilerin incelemelerinin boşluklar yarattığını ilere süren Ünsal Coşkun, FETÖ üyeliğine ilişkin olarak şöyle konuştu:
'FETÖ üyesi olduğuma ilişkin iddianamede delil yok. 'Yurtta Sulh Konseyi' üyeliğiyle ilgili çatı davasında sadece 1.5 sayfalık bir mütaala var. Maddi delile dayanmıyor. FETÖ çatı davasında var olan gerçekten uzak olayla burada bağlantı kurulması gerçekle uyuşmamaktadır. Hiçbir zaman teşkilat harici, çıkıp terör örgütü bağlantısıyla emir vermedim. İrtibatta olduğum kişiler alay komutanlarıdır. FETÖ üyeliğim söz konusu değildir.'
Ünsal Coşkun'un avukatı da müvekkilinin azmettiricilikle suçlanmasının mümkün olamayacağını öne sürerek beraatini istedi.
Duruşmanın başında sanık avukatlarının çoğu, esas hakkında savunma için yeterli zaman verilmediği iddiasıyla süre talebinde bulundu. Sanıkların çoğunluğu da savunmalarının hazır olmadığını belirtti.
Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, süre talebiyle ilgili yoğun başvuru olduğunu, talepleri hafta başında değerlendireceklerini söyledi.
Yasada 'İddianamenin tebliğinden sonra en az bir hafta süre verilir.' hükmünün yer aldığını belirten Baştoğ, 'Aralık ayında iddianamenin tebliğinden sonra 2 ay süre verdik. 'Esas hakkındaki mütalaanın ardından makul bir süre tanınır.' deniliyor. Biz de 20 gün süre verdik ve bu, makul bir süredir. Savunması hazır olanlarla başlamak istiyoruz.' diye konuştu.
Baştoğ, önce sanıkların, ardından avukatlarının dinleneceğini belirtti.
ÜNSAL COŞKUN
Savunmasının hazır olduğunu belirten dönemin Kara Havacılık Komutan Vekili ve Kara Havacılık Okul Komutanı eski tuğgeneral Ünsal Coşkun dinlendi.
Coşkun, darbe girişimi gecesi gerçekleştirdiği telefon konuşmalarının rutin faaliyetlere ilişkin olduğunu savundu.
Kara Havacılık Komutanlığının görevinin sadece helikopterleri tahsis etmek olduğunu öne süren Coşkun, şunları ifade etti:
'Yaptığımız görev neredeyse bir araç kiralama şirketininkiyle aynı. Araç kiralama firmasının sorumluluğu ne orandaysa Kara Havacılık'ın tahsisten sonraki sorumluğu o kadar. Helikopterleri verdikten sonra harekatla ilgili bir sorumluluğumuz olmaz, sadece teknik danışmanlık yaparız. Görevin hangi koşullarla yerine getirilebileceğini bildiririz ama görevin içeriğine karışmayız.'
FETÖ üyesi olmadığını iddia eden Coşkun, bu suça ilişkin kendisiyle ilgili iddianamede bir şey bulunmadığını söyledi.
Coşkun, 'Teşkilat dışına çıkarak bir örgüt bağlantısıyla emir vermedim.' ifadelerini kullandı.
Coşkun'un, esas hakkındaki savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.
Darbe girişimi gecesi Marmaris'te suikast timince şehit edilen polis memuru Nedip Cengiz Eker'in annesi Güzel Eker, verilen arada sanık yakınlarına, 'Böyle evlat mı olur? Peşlerinde koşuyorsunuz. Benim oğlumu vurdu onlar.' diyerek tepki gösterdi.
MURAT ÖZDEN
Duruşmada helikopter ikinci pilotu Üsteğmen Haydar Murat Özden de esasa ilişkin savunmasını yaptı. Darbe teşebbüsü gecesi kendi isteğiyle teslim olduğunu söyleyen Haydar Murat Özden, savunmasında sık sık darbeye teşebbüsle ilgili verilen tanık ve sanık ifadelerinden örnekler sundu. Darbeye teşebbüs günü ya da önceki zamanlarda birliklerinde olağanüstü bir hareketlilik görmediğini de savunan Özden, 'Söz konusu uçuş için sanık Murat Dağlı değil, Albay Murat Bal tarafından seçildim. Sanıklardan hiçbirisi beni uçuş için seçmedi, adımı vermedi. Görevlendirilmem tamamiyle yasal yollardan oldu. O gece telefonum 35 saniye açık kaldı. Bunun 31 saniyesiyle eşim ve kardeşimle görüşme yaptım' dedi. Helikopter birinci pilotu Albay Zeki Göçmen'in verdiği talimatlar dışında bir harekette bulunmadım. Uçuşun tüm sorumluluğu birinci pilottadır. İkinci pilotu sadece birinci pilotun verdiği emirleri yerine getirir' dedi. Marmaris'e inmeye çalıştıkları sırada kendilerine ateş açılmasıyla yanlış bir iş yaptıklarını anladığını öne süren Haydar Murat Özden, 'Hemen havalanmamız gerektiğini komutanıma söyledim. Helikopteri havalandırdım. Albay Zeki Göçmen, uçuşun kritik zamanlarında yönetimi kendisi aldı. Düz uçuşlarda yönetimi bana verdi ve bana ne yapmam gerektiğini söyledi. Imsık'a indiğimiz zaman da Fethi Yarbay beni odasına götürdü. Ben zaten ne olduğundan şüphelendim. Televizyonu izlediğim sırada meclis ve polis özel hareket binası bombalanıyordu. O an şok oldum. Ne kadar büyük bir yanlışın içine girdiğimi gördüm' dedi.
FETÖ'den ömrü boyunca nefret ettiğini ve mağdur edildiğini savunan Haydar Murat Özden, 'Ömrüm boyunca nefret ettiğim bu örgüt tarafından kullanılmak beni daha da çok üzdü. Biz o gece havalanmak ve kaçmakla çok sayıda şehit verilmesini önledik. Biz kaçmasaydık Milas Havalimanı'ndan yakıt ikmali yapılırdı. Böylelikle görev sürdürülebilirdi. Kendi isteğimle teslim oldum. Ama ben suçumun olmadığını bildiğim için böyle davrandım. Üzerimde şahsi tabancam bile yoktu. Darbeden haberi olanlar, yurt dışına biletlerini aldılar. Bir helikopterle Yunanistan'a kaçtılar. Ben tabancamı bile almadım. Darbeden haberim olsa en azından beylik tabancamı alırdım' diye konuştu. Fetullah Gülen hakkında geçmişte sık sık eleştirilerde bulunduğunu da ileri süren Haydar Murat Özden, 'Soruşturma ve kovuşturmada ortaya konan örgüt üyelerinin sahip olduğu hiçbir emare bende bulunmamaktadır. ByLock ve gizli iletişim araçlarını kullanmadığım Muğla Emniyet Müdürlüğü'nün raporunda kanıtlandı. Örgüt lideri hakkında her yerde laf ettim, eleştirilerde bulundum. Örgüt beni tehdit olarak gördü. Beni mağdur etti. Bana kötü sicil verdiler. Ne öğretmen kursuna ne de başka bir kursa seçilmedim. Bu tür kurslara FETÖ'nün kendi adamlarını seçtikleri göz önünde. Örgütün üyesi olsaydım bu kişilerin beni ödüllendirmesi lazımdım' dedi.
Ömer Halisdemir'in ismini de savunmasında gündeme getiren Haydar Murat Özden, 'Adam öldürmek suç olduğu halde, Ömer Halisdemir komutanının emirlerine yerine getirdi ve sonrasında da maalesef şehit oldu. Ben de verilen emirleri yerine getirdim, hain ilan edildim' dedi.
Bu sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatları, itirazda bulunup olayın aynı olmadığını belirtip, Ömer Halisdemir'in ismini kullanmamasını istedi. Mahkeme Başkanı Emirşah Baytoğ da, Ömer Halisdemir'in ailesinin isminin kullanılmaması yönünde talebinin olduğunu söyleyip, sanıkları uyardı.
HÜSEYİN YILMAZ
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın bugünkü oturumunda, suikast girişimini planladığı belirtilen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'e telefonla Cumhurbaşkanı'nın yerini söylediği iddiasıyla yargılanan ve üçüncü duruşma sonunda tahliyesine karar verilen ancak Akıncı Üssü davasından da yargılandığı için tutukluluğu devam eden eski yarbay Hüseyin Yılmaz, esas hakkında savunmasını yaptı. Yılmaz, darbe teşebbüsüne hiçbir şekilde katılmadığını iddia etti. 15 Temmuz'da oğlunun doğum günü olduğu için evlerinin bahçesinde misafirlerini ağırladıklarını belirten Yılmaz, Ayhan isimli yarbayın saat 22.00 gibi kendisini arayarak 'Akıncı Üssü'ne uçuş kıyafetiyle gel.' dediğini söyledi.
O dönem Hava Kuvvetleri Merkez Karargah Komutanlığında görev yaptığını anlatan Yılmaz, 'Bana o gün yapılan çağrının cep telefonundan gelmesi ve uçuş tulumuyla çağrılmam beni bu durumu sorgulamaya itti. Ben ve ailem bu nedenle birçok kişiyi aradık.' dedi.
'CIA' isimli telefon uygulamasının yardımıyla kendisini arayan numaranın Yarbay Ayhan Çatıkkaya'ya ait olduğunu teyit ettiğini vurgulayan Yılmaz, bunun üzerine birinci sicil amirini arayarak Akıncı'ya neden çağırdığını ve bilgisinin olup olmadığını sorduğunu ifade etti.
Komutanının da bu durumu tuhaf karşıladığını dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:
'Amirim bana 'Hüseyin bizim bu işten bir bilgimiz yok, git Akıncı'ya bizi de bilgilendir.' dedi. Ben de aldığım emir doğrultusunda yola çıktım. Misafirlerimle ve ailemle evden helalleşerek çıktım. Saat 23.00 civarında Akıncı Üssü'ne giriş yaptım ve gitmem istenen 143'üncü filo yerine 141'inci filoya yönlendirildim. 143'üncü filoya girdiğimde benim gibi karargahtan gelen arkadaşları gördüm. Sorduğumda aynı kişi onları da aramıştı. Standart dışı bir şey olduğunu anladım ve komutanıma kısaca rapor verdim ve derhal orayı terk etmek istedim.'
Nizamiyede çatışmalar olduğu için çıkamadığına öne süren Yılmaz, 'Evimden ülkemi savunmak niyetiyle çıkmışken kendi ülkemin insanına silah çeken bir yapının elemanı olmayı asla kabul edemem. Komutanımın emriyle gittiğim Akıncı Üssü'nden çıkamadım. Kendi isteğimle de 16 Temmuz'da teslim oldum.' diye konuştu.
Sanık Sönmezateş'e telefonda kendini 'yarbay Hüseyin' diye tanıtan kişinin kendisi olmadığın iddia eden Yılmaz, hiçbir havacı subayın kendisini bu şekilde tanıtmadığını söyledi.
Baştan beri aleyhindeki tek delilin Sönmezateş'in yaptığını iddia ettiği telefon görüşmesi olduğunu savunan Yılmaz, 'Böyle bir görüşme olmadığı zaten HTS kayıtlarında ortaya çıktı. İlk günden beri tüm deliller bu işi yapanın benim olmadığımı ortaya koymuştur. Bu nedenle beratımı talep ediyorum.' dedi.
Yılmaz'ın savunmasının ardından mahkemeye heyetinin ara kararını açıklayan Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, sanıkların talepleri doğrultusunda belirlenen takvime göre esas hakkındaki savunmalarının 22 Ağustos'a kadar alınmasını planladıklarını kaydetti. Baştoğ, tarih bildirmeyen sanıkların alfabetik sıraya göre savunmalarının dinleneceğini bildirdi.
Mahkeme heyeti ayrıca, savunmasını tamamlayan ve savunmasını hazırlamak için süre talep eden sanıkların duruşmadan vareste tutulmasını kararlaştırdı.
Duruşmaya yarın sabaha kadar ara verildi. Sanıklar, güvenlik önlemleri altında cezaevine gönderildi.
Davada dördüncü duruşmasının ilk oturumunda Yılmaz'ın dışında sanıklar Ünsal Coşkun ve Haydar Murat Özden de esas hakkındaki savunmasını yaptı.
11.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 43'ü tutuklu 47 kişinin yargılandığı Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde esas hakkındaki savunmasını yapan sanıklardan Dalaman Deniz Hava Üs Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı, ifade verdi.
CENK BAHADIR AVCI
FETÖ üyeliği ve örgüt ile temasının olmadığını ileri süren Cenk Bahadır Avcı, 'ByLock'u burada duydum. TCG Anadolu projesinde görev aldım. Benden FETÖ'cü olmaz' dedi. Darbe girişimine ilişkin sıkıyönetim mesajının gelmesi üzerine Tuğamiral Tezcan Kızılelma'yı aradığını söyleyen Cenk Bahadır Avcı, savunmasını şöyle sürdürdü:
'Kendisine de mesaj geldiğini gerekli tedbirleri almamı istedi. Birliğin emniyetini aldırmamı istedi. Ben de gerekli önlemleri aldım. Saat 03.30 sıralarında Yavuz Özfidan (Muğla İl Jandarma Komutanı) aradı, ilk sorduğu 'Marmaris üzerinde uçan helikopterler size mi ait' dedi. Bizim havada helikopterimiz yok, dedim. Hangara gittim kontrol ettim yeniden aradım bizim helikopterlerimiz burada dedim. Sonra saat 03.45'te uçuş kulesinden aradılar tanımsız bir hava aracının yaklaştığını telsiz teması kurulamadığını bildirdi. Park sahasına geçtim görmek için, kısa süre sonra helikopter sesi duydum. Temas kurulmasını istedim kuleden, ancak helikopter indi. Hazır kıtayı hazırlamıştım onlara talimat vererek çatışma pozisyonuna girmelerini emrettim. Işığı yanmıyordu ve yüksek devirde bekliyordu. 'Meydanımıza izinsiz giriş yaptınız etrafınız sarıldı helikopterden inip teslim olun' anonslarının yapılmasını emrettim. Helikopter çok seri bir şekilde kalktı ve gözden kayboldu. Canımız pahasına namluya mermiyi sürerek kararlı bir tutum sergiledik.'
Geceye ilişkin gelişmeleri anlatan Cenk Bahadır Avcı, 'aat 03.50'de gelip 04.10'da kalktıktan yaklaşık 20 dakika sonra tekrar bir helikopter sesi duyduk. Kule helikopterle temas kurduklarını, yakıt talep ettiğini söyledi. İniş yaptı. El telsizinden panter 2 kodlu Emin Keskin Yarbay anons geçti. Deniz Hava Komutanı emriyle gelen helikoptere yakıt ikmali yapılacağı emri verildi. Tuğgeneral Tezcan Kızılelma'yı aradım. Konuyu söyledim, kendisi helikopterle ilgili sıkıntı olmadığını, Deniz Kuvvetleriyle temas halinde olduğunu, yakıt vermesinin sıkıntı olmayacağını söyledi' dedi.
O dönemin Muğla Valisi Amir Çiçek ve İl Jandarma Komutanı Yavuz Özfidan'la arasında geçen konuşma hakkında da bilgiler veren Cenk Bahadır Avcı, savunmasını şöyle sürdürdü:
'Yavuz Özfidan'la konuştuktan sonra bana telefonu valiye vereceğini söyledi. Bunun üzerine telefonu alan Vali Amir Çiçek bana, 'Komutan helikoptere yakıt verme' dedi. Sonra tehditvari bir şekilde 'Yakıt verme verirsen sonucuna katlanırsın, hesabını sorarız' dedi. Ben de valiyi tanımam, sesini bilmiyorum. Hiç temasım olmadığı için valiyi bilmiyorum. Yavuz Özfidan vali olduğunu söyledi, kişinin ne tarafta olduğunu ne bileyim. Vali mülki amir, yüksek perdeden, avam biri şekilde verme dedi. Bu atmosferden etkilenmiştim. Hemen arkadaşlara yakıtı keselim bu refleks olarak, yanlış bir şey yapıyorsak duralım dedim. Tankerden sorumlu olan arkadaşımız, 'Yakıt verildi komutanım gitti' dedi. Telefon konuşması sırasında yakıt ikmali yapılmıştı. Bunun üzerine vali telefonu kapattığı için Yavuz Özfidan tekrar aradı. Yakıt verdik dedim. O zaman bana 'Pilotları ikna et ne yaparsan yap ikna et, kalkamasınlar, gerekirse alıkoymaya çalış' dedi. Ben de helikopterin yanına gittim, pilot olan kişiye 'Jandarma komutanı sizin kalkmamanızı istiyor, ben de sizi misafir edeyim' dedim. O da 'Komutanım emir aldık gitmem lazım' deyip havalandı. Helikopter hemen kalktı. Kuleyi aradım, 'Takip etmeye çalışın' dedim. Sonra Tezcan Kızılelma'yı aradım. Valinin yakıt vermeyin söylemini anlatım ve 'Gerekli yerlere açıklamayı yapın ben rahatsız oldum' dedim. Bu gelişmeden sonra Tezcan Kızılelma aradı 'Bundan sonra helikopter gelirse kule vasıtasıyla indirme, inerse de helikoptere yer hizmeti verme' dedi. Bu arada görüştüğüm Donanma Kurmay Başkanı Yalçın Amiral, 'Bahadır aranızda hainlere var, Deniz Kuvvetleri Hareket Merkezi hainlerini elinde temizlenmek üzereyiz. Emir komuta yapısı değişti. Donanma Komutanı Veysel Kösele'den emirleri alacaksın' dedi.'
Bu arada araya giren Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ'un, 'Sıkıyönetim listesinde Tezcan Kızılelma için devam yönünde değerlendirmesi vardı, sizin için problem değil miydi' şeklindeki sorusuna Cenk Bahadır Avcvı, 'Ben görmedim. Gözlüğüm yoktu. Görmedim. Karşı olduğum için evraka bakmadım' yanıtını verdi. Cenk Bahadır Avcı'nın savunmasının uzaması üzerine, Mahkeme Başkanı Baştoğ, duruşmaya öğle arası verdi.
Yargılamaya öğleden sonra devam edildi. Duruşmada Dalaman Deniz Üs Komutanı Albay Cenk Bahadır Avcı, esasa ilişkin son savunmasını yapmayı sürdürdü. Cenk Bahadır Avcı, komutanların telkinlerine uyup, emri uyguladığını herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadığını söyledi.
MAHKEME BAŞKANINDAN UYARI
Muğla İl Jandarma Komutanı Albay Yavuz Özfidan'ın, kendisine konunun ayrıntıları hakkında bilgi vermediği gerekçesiyle bu şekilde davrandığını söyleyen Cenk Bahadır Avcı, yaşananların kendisini sinirlendirdiğini, yargılanmasına neden olduğunu söyledi . Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ sözünü kesti. Mahkeme Başkanı Baştoğ, 'Yavuz Özfidan burada yok. Mahkemeye hitap ediyorsun, saygısızlık kastın olmadığını fark ediyorum ama bu hareketlerine de yansısın. Ses tonunu düşür ve kürsüye vurma, bize karşı savunma yapıyorsun' dedi.
Sık sık masum olduğunu, kandırıldığını hissettiğini söyleyen Cenk Bahadır Avcı, 'Benim FETÖ'yle, franksiyonlarla işim olmaz. Ben Atatürk'ün şemsiyesi altında yetişen bir Türk subayıyım. Ama şimdi geldim böyle karşınızdayım. Darbeci değilim, darbenin hiçbir yerinde değilim. Yaptıklarım belli, yapmadıklarım belli. Çok sevdiğim mesleğimden ihraç edildim. Benim sınıf arkadaşlarım amiral oldu. Beni onlara sorun. İdari tahkikatta bir tane olumsuz cümle yok. Beni de katarak direk darbeyi katılmamıştır diyor ama endirek olarak oldum, kandırıldığımı hissediyorum, maalesef. İddia makamlarının iddialarını kabul etmiyorum. Masumum. Ailemde eşimde deniz kuvvetleri de biliyor masumum. Masumum da masumum. Acilen beraatimi talep ediyorum' diye konuştu. Sanık Cenk Bahadır Avcı'nın ifadesinin ardından duruşmaya ara verildi.
MAHKEME BAŞKANINDAN, HABERE TEPKİ
Duruşma başlamadan önce Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, bugün bazı gazetelerde çıkan, mahkemenin, sanıkların istekleri doğrultusunda, onları vatandaşların önünden yürütmek yerine bulundukları araçları otoparka aldırıp orada inmelerine sağlayacak karar verdiğine yönelik habere tepki gösterdi. Yaptığının bir basın açıklaması olmadığını vurgulayan Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, 'Bu bir basın açıklaması değildir. Biz burada hiçbir köşe yazarını tatmin etmek için görev yapmıyoruz, yargılama yapmıyoruz. İşimizi yapıyoruz. Basın açıklaması için iznimiz yok. Ama izin isteyeceğim, verirlerse gerekli açıklamayı yapacağım' dedi.
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince adliye binasındaki salonların fiziki yetersizliği nedeniyle Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Salonu'nda görülen duruşmanın ikinci oturumunda, dönemin Dalaman Deniz Hava Üs Komutanı eski albay Cenk Bahadır Avcı ve avukatının esas hakkındaki savunmaları dinlendi.
Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, açıkladığı ara kararda, sanıklardan Gökhan Şahin Sönmezateş'in başka illerde devam eden davaları nedeniyle savunmasını hazırlayamadığını, başka avukat tutma imkanının bulunmadığı ve barodan da atanmasını istemediğine ilişkin dilekçe vererek, savunmasını hazırlamak için ek süre talep ettiğini belirtti.
Baştoğ, savunma için yeterli sürenin tanınmış olduğu göz önünde bulundurularak, Sönmezateş'in süre talebinin reddedildiğini açıkladı.
Sanıklardan Sönmezateş, Murat Dağlı ve Özay Cödel'e avukatlarının duruşmada hazır bulunmalarını sağlamak üzere 5 gün süre verildiğini ifade eden Baştoğ, 'Süre sonunda müdafilerin duruşmaya katılmayacaklarının anlaşılması durumunda kendilerine barodan avukat atanmasına ve sanık Sönmezateş'in belirlenen takvim göz önünde bulundurularak 22 Ağustos 2017'ye kadar esas hakkında savunmasını tamamlamak üzere duruşmadan vareste tutulmasına' karar verildiğini kaydetti.
Duruşmaya 14 Ağustos Pazartesi gününe kadar ara verildi.
Sanıklar, jandarma eşliğinde cezaevine gönderildi.
İDDİANAME
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olarak yer aldığı iddianamede, sanıkların 'Cumhurbaşkanına suikast', 'anayasayı ihlal', 'yasama organına karşı suç', 'hükümete karşı suç', 'silahlı terör örgütü yöneticisi olma', 'yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme', 'yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs etme', 'kasten öldürmeye teşebbüs', 'zincirleme şekilde cebir ve tehdit kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama', 'zincirleme şekilde silahla tehdit', 'cumhurbaşkanına hakaret', 'zincirleme şekilde kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret', 'kamu malına zarar verme', 'mala zarar verme', 'nitelikli olarak konut dokunulmazlığının ihlali' ve 'nitelikli yağma' suçlarından cezalandırılmaları isteniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırıyı gerçekleştiren FETÖ'nün suikast timindeki biri firari 37 eski asker için en az altışar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 43'ü tutuklu 47 kişinin yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dördüncü duruşma ile devam ediliyor.
Geçen yıl 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinden oluşan 37 kişilik özel tim, 2 polisi şehit edip kaçtı. Otele saldırı düzenleyenlerden, aralarında İzmir'deki Çiğli Ana Jet Üssü'nün imamı olduğu belirtilen 'Paşa' lakaplı astsubay Zekeriya Kuzu'nun da aralarında bulunduğu 25'i ilk yakalanarak tutuklandı. Daha sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda tabur komutanı olan Binbaşı Şükrü Seymen ile önceden aynı birlikte eğitim alıp görev yapan askerlerden seçtiği Yüzbaşılar İsmail Yiğit, Mustafa Serdar Özay, Muammer Gözübüyük, Ergün Şahin, Bahadır Sagun, Mehmet Öztürk, Üsteğmenler Murat Köse, Mehmet Demir, Enes Yılmaz; Teğmen Muhammet Burak İpek de yakalanarak tutuklandı. Firari Yüzbaşı Burkay Karatepe ise, yakalanamadı.
Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianame ile sanıkların her biri için 6 kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istendi. Suikasta teşebbüs eylemini gerçekleştirmek üzere Marmaris'e gelen 37 askeri personelin yanı sıra azmettirici ya da yardımda bulunduğu belirlenenlerle birlikte aralarında örgüt lideri Fetullah Gülen'in de bulunduğu, 3'ü firari toplam 47 kişi hakkında dava açıldı. Sanıkların, 'Cumhurbaşkanına suikast', 'Anayasayı ihlal', 'Yasama organına karşı suç', 'Hükümete karşı suç', 'Silahlı terör örgütü yöneticisi olma', 'Yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme', 'Yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs etme', 'Kasten öldürmeye teşebbüs', 'Zincirleme şekilde cebir ve tehdit kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama', 'Zincirleme şekilde silahla tehdit', 'Cumhurbaşkanına hakaret', 'Zincirleme şekilde kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret', 'Kamu malına zarar verme, mala zarar verme, nitelikli olarak konut dokunulmazlığının ihlali ve nitelikli yağma' suçlarından 6'şar kez ömür boyu hapis cezasına çarptırılması istendi.
Geçen ay yapılan üçüncü duruşmada savcı tüm kanıtların toplandığını, sanıkların savunmalarını yaptığını ve tanıkların dinlendiğini, tüm gerçeklerin ortaya çıktığını ifade ederken dosyaya ilişkin esas hakkındaki görüşünü açıkladı. Savcı, 1 sanık hakkında beraat isteminde bulundu, diğer sanıklarla ilgili 6'şar kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istedi.
TARTIŞMA YARATAN TİŞÖRTLE İLGİLİ DAVA AÇILDI
Öte yandan geçen 13 Temmuz'da yapılan duruşmaya sanıklardan Gökhan Güçlü'nün, üzerinde İngilizce'de 'kahraman' anlamına gelen 'Hero' yazılı tişörtle gelmesi tartışma yarattı. Bu gelişmeden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yıldönümünde yaptığı açıklamayla, FETÖ üyelerinin tek tip kıyafet giymeleri gerektiğini söyledi. Gökhan Güçlü'nün 'Hero' yazılı tişörtle gelmesinden sonra başlatılan soruşturmada önemli gelişmelerin yaşandığı da öğrenildi. Sanık darbeci askerlerden Gökhan Güçlü ve tişörtü gönderen ablası bahar Güçlü hakkında örgüt propagandası yapmak suçundan dava açıldı. Ayrıca cezaevi ikinci müdürü, bir idari personel ile üç infaz korumla memuru da, Adalet Bakanlığı'nın kararıyla açığa alındı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Muğla 47 sanık Darbede Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi' davası
(12 Ağustos 2017, 19:47)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: