´Kaos Planı´nın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek´ten, internet üzerinden savunma mahiyetinde bir mektup geldi. Star TV, dikkat çekici şekilde flaş haber olarak uzun dakikalarca ve dramatik tarzda yayınladığı haberinde Demokrasiye Müdahale Planı´nın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek´in yakınlarına gönderdiğini ileri sürdüğü bir elektronik postayı açıkladı. 43 word dosyasından oluşan mailde iddialar reddedildi. Star TV´ye 3 Kasım´da ulaşan mailde, Çiçek´in 3 yıl önceki imzasının kopyalandığı ileri sürüldü. Mailde ´Çiçek, cuntacı da değil, darbeci de. Adli Tıp uzmanlarına dava açacak´ denildi. Mektupta, kendisine yönetilen suçlamaları kesinlikle kabul etmediği aktaran Çiçek, ´Askeri usullere uygun olmayan bir belgenin altına imza atmam´ ifadesini kullanıyor: ´Kurmaylık ve doktora seviyesinde eğitim görmüş, uzun yıllar TSK bünyesinde verilen görevleri başarıyla tamamlamış bir subayın böylesine basit hatalar içeren bir planı yazıp, altına imzasını atacağını ve bu belgeyi amirlerine sunacağını düşünmek en büyük hatadır. Onaylanmamış ve kurumsal yaptırım gücünü arkasına almamış bir kağıt parçasının gündeme taşınması ve tartışılması iyi niyetle açıklanamaz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti anlayışını yapmış olduğu tüm eylemlerine yansıtan Albay Çiçek, ne bir cuntacı, ne de bir darbecidir.´ Mektubunda, imzası konusunda rapor hazırlayan Adli Tıp Kurumu´na da dava açacağını vurgulayan Albay Çiçek, suçsuzluğuna en büyük kanıt olarak açtığı 16 davayı gösteriyor: ´12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede yayınlanan plan, kesinlikle Albay Çiçek tarafından hazırlanmamış ve ilk defa Taraf Gazetesi´nde görülmüştür. Bu konuda dördü suç duyurusu olmak üzere 16 ayrı davada başlatılan hukuk mücadelesi devam etmektedir. Bu hukuk mücadelesine yeni davalar eklenecektir. Albay Çiçek, şekil ve içerik olarak kurumsal kriterlere uygun olmayan bir planın altına imzasını atmış olsaydı, kaybedeceği bu davaları açarak o kadar büyük hukuki sorumluluğun ve maddi riskin altına girer miydi, sorusuna verilecek cevap gerçeği ortaya koyan en önemli delildir.´
Albay Çiçek´ten savcılara ifade yerine medyaya mektup: Belge sahte
´Kaos Planı´nın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek´ten, internet üzerinden savunma mahiyetinde bir mektup geldi. Star TV, dikkat çekici şekilde flaş haber olarak uzun dakikalarca ve dramatik tarzda yayınladığı haberinde Demokrasiye Müdahale Planı´nın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek´in yakınlarına gönderdiğini ileri sürdüğü bir elektronik postayı açıkladı. 43 word dosyasından oluşan mailde iddialar reddedildi. Star TV´ye 3 Kasım´da ulaşan mailde, Çiçek´in 3 yıl önceki imzasının kopyalandığı ileri sürüldü. Mailde ´Çiçek, cuntacı da değil, darbeci de. Adli Tıp uzmanlarına dava açacak´ denildi. Mektupta, kendisine yönetilen suçlamaları kesinlikle kabul etmediği aktaran Çiçek, ´Askeri usullere uygun olmayan bir belgenin altına imza atmam´ ifadesini kullanıyor: ´Kurmaylık ve doktora seviyesinde eğitim görmüş, uzun yıllar TSK bünyesinde verilen görevleri başarıyla tamamlamış bir subayın böylesine basit hatalar içeren bir planı yazıp, altına imzasını atacağını ve bu belgeyi amirlerine sunacağını düşünmek en büyük hatadır. Onaylanmamış ve kurumsal yaptırım gücünü arkasına almamış bir kağıt parçasının gündeme taşınması ve tartışılması iyi niyetle açıklanamaz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti anlayışını yapmış olduğu tüm eylemlerine yansıtan Albay Çiçek, ne bir cuntacı, ne de bir darbecidir.´ Mektubunda, imzası konusunda rapor hazırlayan Adli Tıp Kurumu´na da dava açacağını vurgulayan Albay Çiçek, suçsuzluğuna en büyük kanıt olarak açtığı 16 davayı gösteriyor: ´12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede yayınlanan plan, kesinlikle Albay Çiçek tarafından hazırlanmamış ve ilk defa Taraf Gazetesi´nde görülmüştür. Bu konuda dördü suç duyurusu olmak üzere 16 ayrı davada başlatılan hukuk mücadelesi devam etmektedir. Bu hukuk mücadelesine yeni davalar eklenecektir. Albay Çiçek, şekil ve içerik olarak kurumsal kriterlere uygun olmayan bir planın altına imzasını atmış olsaydı, kaybedeceği bu davaları açarak o kadar büyük hukuki sorumluluğun ve maddi riskin altına girer miydi, sorusuna verilecek cevap gerçeği ortaya koyan en önemli delildir.´
Nafile çırpınışa devam: Islak imzalarını bile üstlenmekten korkuyorlar
Star TV, Demokrasiye Müdahale Planı´nın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek´in yakınlarına gönderdiğini ileri sürdüğü bir elektronik posta yayınladı. 43 word dosyasından oluşan mailde iddialar reddedildi. Star TV´ye 3 Kasım´da ulaşan mailde, Çiçek´in 3 yıl önceki imzasının kopyalandığı ileri sürüldü. Mailde ?Çiçek, cuntacı da değil, darbeci de. Adli Tıp uzmanlarına dava açacak? denildi. İhbar mektubunda ´Eylem Planı´nda bilinçli olarak farklı bir yazım tekniği kullanıldığı aktarılmıştı. Bazı internet sitelerine düşen ´Gerçeklerin Üstün Örtülemez ve Kamuoyunda Gizlenemez´ başlığını taşıyan mektubu Çiçek´in e-mail yoluyla arkadaşlarına gönderdiği iddia edildi. Haberlere göre, mektup ´Gerçeklerin peşinde olalım ile iftiralar ve gerçekler´ diye iki bölümde oluşuyor. Mektupta, komplo planının askeri yazım tekniklerine ve çalışma usullerine uygun olmadığı savunması yapılıyor. Mektupta, şu ifadelere yer veriliyor: Kurumda yapılan çalışmaların yasalara uygunluğu her seviyedeki amirler tarafından kontrol edilir ve düzeltilir. 12 Haziran 2009´da kamuoyu yönlendirme kampanyalarının odak noktası bir gazetede yayınlanan plan, askeri savcılık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında bilirkişi raporu ile tescil edildiği gibi askeri yazım tekniklerine ve çalışma usullerine kesinlikle uygun değildir. Mektubun devamında cuntacılık ve darbecilik iddiaları kesin bir dille reddediliyor. Bir subayın açık hataları içeren bir planı yazıp altına imzasını atarak, belgeyi amirlerine sunacağını düşünmenin büyük bir hata olacağı savunuluyor. (Zaman)
Çiçek, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti anlayışını yapmış olduğu tüm eylemlerine yansıtmış
Hakkındaki iddiaların hepsini reddeden Çiçek, Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti anlayışını yapmış olduğu tüm eylemlerine yansıtan Albay Çiçek, ne bir cuntacı, ne de bir darbecidir dedi. Albay Çiçek, Gerçekler başlıklı bir elektronik posta hazırlayarak mesai arkadaşlarına, devre arkadaşları ve yakınlarına gönderdi. 3 Kasım tarihli mektubun hukuki süreç nedeniyle, Çiçek´in kendi ağzından yazılmadığı görüldü. Mektubun eklerinde konuyla ilgili olarak basında çıkan çeşitli haberlere de yer veriliyor. Çiçek mektubunun girişinde şu ifadeleri kullanıyor: Bilgi kirliliği ve komplo teorileriyle atılan çamurlar, özü ve sözü doğru, millete ve orduya sadakatle hizmet eden, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan anayasal düzene bağlılık yemini etmiş olan insanlara yapışmaz. Bu konuda erinde gecinde gerçeklerin ortaya çıkması engellenemez. Hazırlanmamış bir planı ve atılmamış bir imzayı maksatlı olarak gündeme taşıyanlar ve yargısız infaz yapanlar kirli eylemlerinin hesabını vermekten kurtulamaz. Bir kağıt parçasını gerekçe göstererek gerçek emellerini gizleyen ve bilgi kirliliği yaratanlar, asimetrik, psikolojik harekat yapanlar ve onların komploları hakkında hazırlanan bazı gerçekleri dile getiren yazılar ektedir. Sağlık ve başarı dilekleriyle sevgi ve saygılar.
Başlık: Gerçekler
Bu girişle başlayan ve ´gerçekler´ başlığını taşıyan dosya 10 sayfa. Gerçeklerin üstü örtülemez ve kamuoyundan gizlenemez ana başlığının altında ise basından alıntılar ve iki ana bölüm yeralıyor. Bunlar, Gerçeklerin peşinde olalım diğeri ise İftiralar ve gerçekler. Çiçek, mektubunda kendini savunurken şunları söylüyor: Kurumsal olarak verilen görevleri yasalar ve emirler çerçevesinde başarı ile yapmak bir Türk subayı için esastır. Gücünü yasalardan alan, milletin gözbebeği bir kurumun üyesi bir kurmay subayın hukuken suç olan eylemleri planlara yansıtması düşünülemez. Kurumda yapılan çalışmaların yasalara uygunluğu, her seviyedeki amirler tarafından kontrol edilir ve düzeltilir. 12 Haziran 2009 tarihinde kamuoyunu yönlendirme kampanyalarının odak noktası olan bir gazetede yayımlanan plan, Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında bilirkişi raporlarıyla tescil edildiği gibi askeri yazım tekniklerine ve çalışma usullerine kesinlikle uygun değildir.
´Onaylanmamış bir kağıt...´
Kurmaylık ve doktora seviyesinde eğitim görmüş, uzun yıllar TSK bünyesinde verilen görevleri başarıyla tamamlamış bir subayın böylesine basit hatalar içeren bir planı yazıp, altına imzasını atacağını ve bu belgeyi amirlerine sunacağını düşünmek en büyük hatadır. Onaylanmamış ve kurumsal yaptırım gücünü arkasına almamış bir kağıt parçasının gündeme taşınması ve tartışılması iyi niyetle açıklanamaz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti anlayışını yapmış olduğu tüm eylemlerine yansıtan Albay Çiçek, ne bir cuntacı, ne de bir darbecidir. Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir vatandaşı ve TSK´nın şerefli bir üyesi olmaktan her zaman gurur duymaktadır.
´16 dava açtım. Haklı olmasam açar mıyım?´
Mektubunda, imzası konusunda rapor hazırlayan Adli Tıp Kurumu´na da dava açacağını vurgulayan Albay Çiçek, suçsuzluğuna en büyük kanıt olarak açtığı davaları gösteriyor. Çiçek mektubunda şu ifadelere yer veriyor: 12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede yayınlanan plan, kesinlikle Albay Çiçek tarafından hazırlanmamış ve ilk defa Taraf Gazetesi´nde görülmüştür. Bu konuda dördü suç duyurusu olmak üzere 16 ayrı davada başlatılan hukuk mücadelesi devam etmektedir. Bu hukuk mücadelesine yeni davalar eklenecektir. Albay Çiçek, şekil ve içerik olarak kurumsal kriterlere uygun olmayan bir planın altına imzasını atmış olsaydı, kaybedeceği bu davaları açarak o kadar büyük hukuki sorumluluğun ve maddi riskin altına girer miydi, sorusuna verilecek cevap gerçeği ortaya koyan en önemli delildir. ( sonsayfa)
Erke dönergeci-Erkenekon-Islak imza makinesi
Albay´ın altına imza attığı belgenin orjinalinin ortaya çıkması Ergenekoncu çevrelerin vücut (özellikle akıl) kimyalarını bozmuş görünüyor. Özel Harp Dairesi´ne bağlı 3. Destek Şubesi elemanı Albay´a hazırlatılan Kontrgerilla belgesinin fotokopisi bir Ergenekon sanığının bürosunda ele geçirilince önce kağıt parçası dediler. Orjinali ortaya çıkınca ıslak imza bile taklit edilebilir deyip kriminoloji bilimini de sarstılar. Daha sonra Adli Tıp raporunun şaibeli olduğunu iddia ettiler. Gerçeğikabul etmek bu kadar da zor mu dedirten ´ıslak direniş´te, sembol haline gelen ıslak imza makinesi akıllara ´erke dönergeci´ni getirdi. Hani şu 2006 yılında Ergenekon davasında şu an yargılanan Tuncer Kılınç, Kemal Yavuz gibi üst düzey generallerin de açılışına katılıp alkışladıkları müthiş buluş, ´ yakıtsız motor´. Hiç bir güç ve enerji harcamadan sürekli çalışabilen cihaz. Dünyadaki en muhteşem buluş! Ne olduğu, nasıl çalıştığı bir türlü anlaşılamayan ve bu nedenle ´ Türk şeyi´ olarak adlandırılan Erke Dönergeci. 2006 yılında büyük bir toplantıyla kamuoyuna duyurulan ve yakında piyasaya çıkacağı söylenen ´erke dönergeci´ kamuoyu tarafından büyük bir merak ve heyecanla beklenirken 2007 yılında ´Erke-nekon´ İstanbul Ümraniye´de ortaya çıktı. Dönergeç yapımında kullanılmak üzere depolanmış da olabilir düşüncesi doğuran çok sayıda el bombasının Ümraniye´de bir evde bulunmasıyla başlayan ´Ergenekon´ operasyonları, ´erke´ tarifine benzer şekilde kendi enerjisini kendisi üreterek 2 yıldır kesintisiz çalışıyor ve çalışmaya devam edeceği açıkça görülüyor.
Gerçeği kabul etmek bu kadar zor mu?
´İrticayla Mücadele Eylem Planı´nı inkar etmek ve konuyu saptırmak için Ergenekoncu çevreler bin dereden su getirme çabalıyor. Haziran ayında Ergenekon sanığı Avukat Serdar Öztürk´ün ofisinde fotokopisi ele geçen ve 1 hafta sonra Taraf gazetesinde yayınlandığında Türkiye´yi sarsan ´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ ya da diğer adıyla ´İrticaya Karşı Eylem Planı´nın ıslak imzalı aslı 23 Ekim 2009 tarihinde ortaya çıktı. Daha doğrusu basına bu tarihte yansıyan olayın aslında 23 Ekim´den yani basına yansımasından 12 gün önce yaşandığı, Belgenin fotokopisinin Taraf gazetesinde yayınlanması üzerine paniğe kapılan Genelkurmay´daki üst düzey subayların evrakları ve bilgisayar harddisklerindeki bilgileri imha etmeye başladıklarını ileri süren ve belgenin hazırlanmasında rol aldığını iddia eden Genelkurmay´daki adını vermeyen bir subayın, bu ve diğer bazı belgeleri hemen gizlice alarak imha edilmekten kurtarabildiğini ve diğer bazı vahim iddialarını da içeren bir ihbar mektubuyla birlikte Ergenekon savcılarına gönderdiği ortaya çıktı. Ergenekon savcılarının da ıslak imzalı belgeyi alır almaz Adli Tıp´a göndererek daha bu gelişmeler kamuoyuna yansımadan imzanın belgeyi hazırlayan Albay Dursun Çiçek´e ait olduğunu tespit ettikleri anlaşıldı. Savcıların daha sonra Genelkurmay´a başvurarak Albayın ve ihbar mektubunda adı geçen birçok subayın ifadesini almak istedikleri, ancak Genelkurmay´ın olay basına yansıyıncaya kadar savcılara cevap vermediği hatta askeri savcılık kanalıyla bir şekilde örtbas teklifi yaptığı ileri sürüldü.
Belge içeriğinin tartışılmaması için dikkatler başka yöne çevrilmeye çalışılıyor
Orjinal belgenin basına yansımasıyla Türkiye adeta bir deprem daha yaşadı. Dikkat çeken bir ayrıntı da Ergenekon soruşturmasını eleştirmeleriyle tanınan bazı gazetecilerin skandal olay üzerine görüş değiştirmelerine karşın başını CHP´lilerin çektiği bazı çevrelerin ise şok belgeyi tartışmak yerine belgenin ortaya çıkma zamanlamasını ya da başka ayrıntıları tartışmaya açmaları oldu. CHP´liler, ´Islak İmza´ olayının Adli Tıp´ta kontrolünden 1 hafta önce hükümetin kuruma üç uzman atadığını dolayısıyla ıslak imza´nın Albay Çiçek´e ait olduğunu tespit eden Adli Tıp raporunun siyasi ve güvenilmez olduğunu iddia ettiler. Bu çevrelerin son iddiası ise komedi filmlerini hatırlattı: ´Albay´ın ıslak imzası taklit edilmiş olabilir.´ Tüm dünya kriminologlarını şaşırtan bu iddianın ileri sürülebilmiş olması Ergenekoncu çevrelerin bilimsel gerçeklerden ne kadar habersiz olduklarını ortaya koyuyor.
Kriminologlar ergenekoncu çevreleri ikna etmek için yeni bir mukayese kriteri bulmalı
İmza sahibi Albay Çiçek´in avukatı tarafından başlatılan bu iddiaya göre, ´Islak İmza Makinesi´ adı verilen 1000 Dolarlık bir makineyle Albayın imzası kolayca taklit edilebilirdi ve bu olayda da edilmişti. Türkiye´nin varlığını Ergenekoncular sayesinde öğrendiği bu makine için yurtiçi ve dışından çok sayıda uzmanın görüş açıklamasıyla bunun kesinlikle doğru olmadığı ortaya çıktı. Makine şeklen bir imzayı benzetebilirdi ancak gerçek imzanın bazı özelliklerini, özellikle de basınç sonucu kağıtta oluşan derinlikleri kesinlikle taklit edemiyordu. Oysa kriminal incelemelere tabi tutulan bir ıslak imza, o şahsa ait örnek imzalar ile çok farklı açılardan mukayese edilmektedir: Tersim tarzı, işleklik derecesi, istif, eğim, doğrultu, hız, seyir, alışkanlıklar ve baskı derecesi. Bu farklı açıların tamamını taklit etmek tüm uzmanların ortak kanaatiyle imkansızdır ve Komplo Belgesi´ndeki ıslak imzanın Albay Dursun Çiçek´in el ürünü olduğu, tüm bu mukayese kriterlerini karşılaması neticesinde kesin olarak belirlenmiş ve 205 / 16.10.2009 57814-9760 / 8014 No´lu Adli Tıp raporuyla açıklanmıştır.
Albay´ın mektubunu dikkat çekici şekilde flaş haber olarak uzun dakikalarca ve dramatik tarzda yayınlayan Dündar ve Çiçek´e 6 önemli soru
07 Kasım 2009: Kurmay Albay Dursun Çiçek´in, e-posta yoluyla savunma yapması, mektubu ilk kez Uğur Dündar okuması ise manidar bulundu. Önceki gün Star TV Ana Haber´de yayınlanan mektup, acıklı bir fon müziği eşliğinde verilirken; özenle seçilmiş ajitasyon kokan cümlelerin ön plana çıkarılması, Dündar ne yapmaya çalışıyor? sorusunu beraberinde getirdi. Dündar´ın özel yayınının ardından ise Ergenekon bültenine dönen gazetelerin konunun üzerine atlayarak Dursun Çiçek´i aklama yarışına girmeleri, kamuoyunu yönlendirme çabası olarak değerlendirildi.
Böyle yapması şüpheleri artırıyor
Konu hakkında Vakit´e değerlendirmelerde bulunan İnfak Başkanı Avukat Ömer Köse, Çiçek´in Dündar ile birlikte hareket ederek toplum mühendisliği yapmaya çalıştığını söyledi. Bu tür ajitasyonlara karşı toplumun artık geçmişten deneyimli olduğunu vurgulayan Köse, Millet bunları yemez. Mazlum ve mağdur rolü oynayarak aklanılamaz. Hele bu rolü kendine dost olarak seçtikleri mihrakların kamuoyu önünde güvenirliği zedelenmişse, şüpheler iyice artar. Bunlar acemi ayak oyunlarıdır. Hala toplum mühendisliği yapmaya çalışanlara önerimiz; ´yargıya gel yargıya´dır. Kimse hukuku hiçe sayamaz dedi...
Star TV ve Çiçek suç işledi
Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Kamil Uğur Yaralı da, Dursun Çiçek´in gönderdiği mektubun televizyonda yayınlanması, kamuoyu desteği sağlamaya dönük bir halkla ilişkiler faaliyetidir dedi. Bir ordu görevlisinin böyle bir faaliyette bulunması, görüşlerini açıklaması suçtur diyen Yaralı, Dursun Çiçek kendisine isnat edilen suçu başka bir suç işleyerek aklamaya çalışmaktadır. Çiçek bu ağır suçlamalara karşı kendini sadece soruşturmayı yürüten makamlar önünde usulüne uygun olarak savunabilir. Medya üzerinden bir aklanma çabası içine girmiş olması, Çiçek´in dosyadaki delillere ve özellikle kendisine ait olduğu ortaya çıkan imzaya karşı yetkili makamlar önünde kendisini savunabilecek bir durumda olmamasından kaynaklanıyor olabilir. şeklinde konuştu. Dündar´ın Çiçek´i aklama çabası tepkiyle karşılanırken; kamuoyu şimdi şu sorulara cevap arıyor:
1) Bu mektup neden sadece Uğur Dündar´a sızdırıldı?
2) Çiçek muvazzaf bir subay. Muvazzaf subay, yazılı bir şekilde basın aracılığıyla savunma yapabilir mi?
3) Söz konusu savunma için amirlerinden izin alması gerekmiyor mu?
4) Bu mektuptan Genelkurmay Başkanı Başbuğ´un haberi var mı?
5) Çiçek´in anlatacakları varsa, neden sivil yargıdan kaçıyor?
6) Çiçek, yargıya güvenmiyor mu? ( Vakit)
(06 Kasım 2009, 10:15), son güncel.: (07 Kasım 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ manşetlerimiz
Flaş!!! Subaydan andıç ihbar mektubu
Ergenekon soruşturmasını/davasını akamete uğratma girişimleri
Kontrgerilla Medyası