FETÖ/PDY terör örgütü akademik yapılanmasının beyni diye nitelendirilen ve tüm üniversite yapılanmalarının yönetildiği yer olduğu ileri sürülen Dicle Üniversitesi Yapılanması davasında eski rektör Ayşegül Jale Saraç dahil 4 yöneticinin yargılanmasına başlandı.
01.07.2017 13:54 FETÖ/PDY terör örgütü akademik yapılanmasının beyni diye nitelendirilen ve tüm üniversite yapılanmalarının yönetildiği yer olduğu ileri sürülen Dicle Üniversitesi Yapılanması davasında eski rektör Ayşegül Jale Saraç dahil 4 yöneticinin yargılanmasına başlandı.
25 Haziran'da Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklanan Dicle Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, ilk kez hakim karşısına çıktı. Saraç, Fetullah Gülen'in kendisine ziynet eşyası gönderdiği haberlerinin yalan olduğunu ileri sürerek, 'Ziynet eşyası olayı şerefsizce bir iftiradır' dedi.
DÜ'de FETÖ'nün akademik yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma çerçevesinde ihraç edilen eski rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç ile yardımcıları Aytekin Sır, Aslan Bilici ve Sabri Eyigün hakkında, 'Terör örgütü kurma ve yönetme' suçlarından 22.5'ar yıla kadar hapis istemiyle açılan dava Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Duruşmaya tutuklu sanıklar Ayşegül Jale Saraç ile Aytekin Sır katılırken, tutuksuz sanıklar Aslan Bilici ve Sabri Eyigün katılmadı.
Duruşmada savunma yapan Saraç, FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı tek bir kişiyi bile üniversiteye almadığını savundu. 17-25 aralık öncesinde hükümet ve devlet tarafından bu kişilerin tehlikeli olduğuna dair bir bildirim yapılmadığını hatta olimpiyatlarına katılıp teşvik edildiklerini aktaran Saraç, '17 Aralıktan sonra çok dikkatli olduk. FETÖ'ye herhangi bir maddi yardımda bulunmadım. Bizden önce çok ciddi öğrenci olayları vardı. Bizden sonra bu olaylar düştü. Sur olaylarında dahi üniversitede sıkıntı çıkmadı. Üniversitenin çok ciddi sıkıntıları vardı. Sur olayları sırasında ilaç gönderdiğimiz tamamen iftiradır. Fetullah Gülen'in bana ziynet eşyası gönderdiği iddiası yalandır. Ziynet eşyası olayı şerefsizce bir iftiradır. Bu kadar şerefsizlik olmaz. Herkes benim hediye kabul etmediğimi bilir' diye konuştu.
Tutuklu sanıklardan Aytekin Sır da hakkındaki iddiaları reddederek, bir yıldır cezaevinde olduğunu kendisinin ve çocuklarının mağdur olduğunu kaydetti.
Tanık FETÖ ile bağlantılarını anlattı
Duruşmada tanık olarak dinlenen öğretim üyesi Hakan Samur, rektörlük seçimlerinde Ayşegül Jale Saraç'ı desteklemediğini ve bunu her ortamda dile getirdiğini söyledi. Sabri Eyigün ve Murat Akın'ın, Saraç'ın tüm cemaatlerin ortak adayı olarak kendisinden oy istediğini aktaran Samur, şöyle konuştu:
'Desteklediğim kişiyi biliyorlardı. Bir süre sonra sıkıntılar baş göstermeye başladı. Görev ve ders konularında haksızlık baş gösterdi. Her işe ayrım koyuldu. İşin en başında FETÖ vardı. Sadece FETÖ değil, cemaat yapılanmaları vardı. Üniversite yöneticileri FETÖ'ye hizmet etmişlerdir. Cemaat olmadan alım yapılmıyordu. Alımlarda cemaat üyeleri gözetildi. Ben ve bir kaç arkadaşıma mobbing uygulanmaya başlandı. Ben doçentlik sınavını kazandım, unvanımın verilmeyeceğini biliyordum, dönem ortasında beni İktisat Fakültesi'nden, Meslek Yüksekokuluna sürdüler. YÖK'e şikayet ettim. YÖK'ten çekindikleri için eski fakülteme tekrar gönderildim ve kısa sürede doçentlik kadrom da verildi. Sabri Eyigün bana, 'Doçentlik kadrosuna vereceğiz. Ama cemaatten arkadaşlar çok fazla konuştuğunu söylüyorlar. Artık sen de onları eleştirme' diyordu. Ben de kadro için söylemlerimden vazgeçmeyeceğimi ilettim. İçinde maddiyat olan her şeyi kendilerine yonttular. FETÖ'cüler ve diğer cemaatler pastayı birlikte götürüyorlar. Ancak aslan payını FETÖ alıyordu. Üniversite yöneticileri FETÖ'ye yardım ediyorlardı. Cemaat referansı olmadan alımlar yapılmıyordu. Rektör ve yardımcılarının FETÖ üyesi olup olmadığını bilmiyorum. Ancak o dönem yapılanlar, bunların bu yapıyla bağlantılarının olduğunu gösteriyordu.'
Savunmaların ardından kısa bir ara veren mahkeme, eski rektör Saraç ve eski rektör yardımcısı Aytekin Sır'ın kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin olması, delillerin henüz toplanmamış olması, toplanmamış delillerin arasında sanık beyanlarının da olması, şu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı ve tutuklamanın orantılı olacağı gözetilerek tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.
SANIK YAKINLARININ KAYIT YAPTIĞI İDDİASI
01.10.2017 12:08 Diyarbakır Barosuna kayıtlı Avukat Muzaffer Ava, eski Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, yardımcıları ve bazı akademisyenlerin yargılandığı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) davasında bazı sanık yakınlarının cep telefonlarıyla kayıt yaptığını ileri sürdü. Ava, "Halen 'Biz daha güçlüyüz, bize kimse bir şey yapamaz' şeklinde bir mana dünyası içerisindeler. Biz soru sorduktan sonra fotoğraflarımızı çekmeye başladılar" dedi.
Eski Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, yardımcıları ve bazı akademisyenlerin FETÖ/PDY davasına müşteki vekili olarak katılan Avukat Muzaffer Ava, duruşmalarda iki farklı uygulamaya maruz kaldıkları iddiasında bulundu. Ava, ilk duruşmada katılan vekilliği taleplerinin reddedildiğini ancak müşteki vekili olarak duruşmalara katıldıklarını ve çapraz sorgularını da gerçekleştirdiklerini kaydetti. Davanın ikinci celsesine bu sefer bir başka hakimin başkanlık ettiğini aktaran Ava, "Hakim, müşteki vekili olarak duruşmaya katılabileceğimizi ama soru soramayacağımızı söyledi. Bu durum aynı mahkeme tarafından uygulamaya yönelik bir iltibasa neden oldu ki bunu hakkaniyetle açıklamak pek olası bir durum değil. Keza, Ceza Muhakemeleri Kanununun 201'nci maddesi, 'Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere duruşma disiplinine uygun olarak soru yöneltebilir' diyor. Aynı şekilde Yargıtay'ın 10'ncu Ceza Dairesi'nin 2015 yılında verdiği bir karar var ki paralel ifadeler kullanmış, 'Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere duruşma disiplinine uygun olarak soru yöneltebilir' diyor. Yani katılan vekilliği eşittir müşteki vekilliği değildir diyor. Katılan vekilliği müessesesi sadece ve sadece kabul edilmesi yönünde bir karar çıksaydı sadece cumhuriyet savcısı iddia makamı yanında usulen taraf olma hakkını size veriyor. Yani mahkeme tarafından iki farklı uygulamaya tabi tutulmamız kanunun ve Yargıtay'ın istikrar kazanmış kararlarını alenen çiğnemektir" diye konuştu.
"Müşteki vekili olarak katılabilirsiniz ama soru soramazsınız"
Ceza Muhakemeleri Kanununun 201'nci maddesinin gayet açık olduğunu dile getiren Ava, "Madde, 'vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, katılana bile soru yöneltebilir' diyor. Henüz duruşma başlamadan bunu hakime söyledik. Kendisi kim olduğumuzu sordu. Biz de ilk celsede müşteki avukatı olarak duruşmayı takip ettiğimizi ve çapraz sorgumuzu da yaptığımızı ve müşteki vekili olarak katılmak istediğimizi söyledik. Kendileri de 'Müşteki vekili olarak duruşmaya katılabilirsiniz ama soru soramazsınız' dedi. Bunu Ceza Muhakemeleri Kanununun 201'nci maddesiyle açıklamak mümkün değil ve aynı şekilde Yargıtay 10'ncu Ceza Dairesinin 2015 yılında verdiği kararla da açıklamak mümkün değil. Kaldı ki aynı mahkeme tarafından iki farklı uygulamaya maruz bırakılmamız mağduriyetimize neden olmaktadır ve bu durumun derhal düzeltilmesi gerekmektedir diye düşünüyoruz. Burada bir art niyet olduğunu falan zannetmiyorum. Gerçekten hukuk farklı yorumlanabiliyor ancak istikrar kazanmış uygulamalar var. Buna dikkat edilmesi gerekirdi. Bu yönüyle üzerinde durulması gerekirdi. Dicle Üniversitesi dosyası FETÖ/PDY'nin çatı davalarından en önemlisidir. Genel durum itibariyle Diyarbakır'da bizim takip ettiğimiz Dicle Üniversitesi dosyasında daha henüz ikinci celse yapılmış ve dolayısıyla sağlıklı bir yargılama yapılıp yapılmadığını söylemek biraz erken ancak benim bizatihi maruz kaldığım olay, durumun pek iç açıcı olmadığını gösteriyor" ifadelerini kullandı.
Sanık yakınlarının yayın yaptıkları iddiası
İlk duruşmada izleyici bölümünde oturan sanık yakınlarının cep telefonlarıyla neredeyse naklen yayın yaptıklarını ileri süren Ava, şunları kaydetti:
"O duruşmada sanıklara soru sorduğumda benim fotoğraflarım çekiliyordu. Mahkeme heyeti son anda farkına vardı. Uyarısını yaptı. İşin orasında değilim ama burada sanık yakınları açısından şunu söyleyebilirim ki, 'Hala daha biz güçlüyüz, bize kimse bir şey yapamaz, devlet biziz' şeklinde bir mana dünyası içerisinde yaşadıklarını kendim gözlemledim."
"Soru sorduktan sonra fotoğraflarımızı çektiler"
Dicle Üniversitesi dosyasına bakıldığında birçok bileşene rastlandığını öne süren Ava, şunları söyledi:
"Mesela rektörün verdiği ifadede Muhafazakarlar Platformu'ndan bahsediliyor. Öyle bir şey ki hiç kadrolaşmadık diyen bir insan Muhafazakarlar Platformu'nu kurmak gereğini neden duysun? Kendi kendini yalanlayan bir beyanda bulunmuştu ve biz bu tespiti duruşmada yaptık. 'Hem kadrolaşmadığınızı söylüyorsunuz hem de kalkıp Muhafazakarlar Platformunu kurduk diyorsunuz. Bu çelişki değil midir?' diye kendilerine soru sorduk. Zaten fotoğraf çekmeler, dil çıkarmalar bizim bu sorumuzdan sonra başladı."
Paralel yapı-03 Nisan (2017) 'Diyarbakır Dicle Üniversitesi Yapılanması 4 sanık' davası
(01 Temmuz 2017, 13:54), son güncel.: (01 Ekim 2017, 12:08)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: