FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin 244 şüphelinin yer aldığı iddianame tamamlanarak mahkemeye gönderildi.
01.07.2017 12:56 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahında meydana gelen olaylara ilişkin 244 kişi hakkında iddianame düzenleyerek, mahkemeye gönderdi.
29 Haziran'daki gelişmeye göre, Ankara Cumhuriyet Savcısı Ender Coşkun'un hazırladığı iddianamede, şüphelilere "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, silahlı terör örgütü üyesi olmak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, askeri komutanlıkların gasbı, kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma, silahlı terör örgütü yöneticisi olmak, sağlık görevlisinin suçu haber vermemesi" suçları yöneltildi.
İddianamede, 15 Temmuz 2016 saat 21.00 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı nizamiyesi önünde bombalı araç saldırısında bulunulduğu şeklindeki bilgilerin dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Galip Mendi'nin koruma personeline intikal etmesi ile Mendi'nin Tümgeneral Arif Çetin'i aradığı, koruma personelinin ise Cari Harekat Daire Başkanı Albay Ali Demir'i telefonla arayarak bilgi istediği, bunun üzerine Çetin ve Demir'in Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezini telefonla aradıkları ancak cevap alamadıkları belirtildi.
Nitekim Jandarma Genel Komutanlığı Karargahında bulunan darbeci personelin Harekat Merkezi ve nöbetçi heyetleri rehin aldığı ve görevlerinin başından uzaklaştırdığı ifade edilen iddianamede, Jandarma Genel Komutanlığı Karargahında kontrol dışı bir hareket olduğunun anlaşılması üzerine müdahale amacıyla buraya intikal edilmesine karar verildiği kaydedildi.
Albay Ali Demir'in Tümgeneral Arif Çetin'i arayarak, durum hakkında bilgi verdiği, Çetin'in de "Siber saldırı ya da kontrol dışı bir hareket olabilir" değerlendirmesinde bulunduğu ve karargaha gidilmesine karar verdiği anlatılan iddianamede, Albay Ali Demir tarafından Albay Nurettin Alkan, Albay Güven Şağban, Albay Aziz Yılmaz ve Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu'nun telefonla arandığı, durum hakkında bilgi verildiği, darbeye kalkışan personele karşı konması konusunda mutabakata varıldığı ve saat 22.30 civarında Beştepe Karargah binası C kapısı nizamiyesi bölgesine intikal edildiği aktarıldı.
Nizamiye bölgesinde teğmen rütbesindeki askerlerin müdahaleye giden 4 albaya tüfek doğrulttuğu, albayların yaptıklarının suç olduğu konusunda darbeye teşebbüs eden askerlerin uyarıldığı belirtilen iddianamede, bu esnada Albay Şağban'ın kendisine silah doğrultan askerlerce zorla içeriye sokulduğu bildirildi.
Eş zamanlı olarak albaylar Yılmaz, Alkan ve Demir'e de silah doğrultulması üzerine Albay Yılmaz tarafından zati tabanca ile darbeye teşebbüs eden bir personelin şakağına silah dayanılması suretiyle yere yatırıldığı ifade edilen iddianamede, bu personel derdest edilmek üzereyken diğer darbeci bir personelin Yılmaz'a silah çektiği, arbede ve mücadele esnasında darbeci personelin Albay Alkan'ı kolundan silahla yaraladığı kaydedildi.
Alkan'ı yaralayan darbeci personele Albay Yılmaz ve Albay Demir'in müdahale ettiği, arbede sırasında anılan personelin darbedildiği, havaya ateş edildiği ve personelin kışla içerisine kaçtıkları aktarılan iddianamede, Yılmaz ve Demir'in, yaralı Alkan'ı geri bölgeye çekerken, darbecilerin uzun namlulu silahlarla ateş açtıkları anlatıldı.
İmamın evi "taktik komuta yeri" oldu
Alkan'ın taksiyle hastaneye gönderilmesinden sonra Albay Demir'in, Tümgeneral Arif Çetin'i aradığı, Beştepe Karargah binasının darbeye teşebbüs eden personelin kontrolüne geçtiği, nizamiyeden içeri girilmemesi, nizamiye karşısındaki Rıfat Hisarcıklıoğlu Camisine gelmesinin uygun olacağını bildirdiği kaydedilen iddianamede, Çetin'in, saat 22.40 sıralarında camiye geldiği, durum hakkında İçişleri Bakanlığı ile mülki ve adli makamlara bilgi sunulduğu, cami imamının evinden "taktik komuta yeri" olarak faydalanıldığı bildirildi.
Tümgeneral Çetin'in direkt olarak Jandarma Komando Özel Arama Kurtarma Tugay Komutanlığı kuvvetinin acil olarak Beştepe Karargah binasına gelmesi emri verdiğine, daha sonra mülki ve emniyet makamlarıyla yapılan görüşmeler sonucunda Polis Özel Harekat (PÖH) timi talebinde bulunulduğuna yer verilen iddianamede, kendisine telefonla bilgi verilen Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu'nun da saat 22.50 sıralarında camiye geldiği ve burada planlama yapıldığı belirtildi.
Bu sırada nizamiyenin gözetlendiği, isyana kalkışan personelin kendi özel araçları ile nizamiyeden içeri girdikleri, bir kısmının ise araçlarını dışarıda bırakarak yaya olarak karargaha girdiklerinin görüldüğü ifade edilen iddianamede, yaklaşık 30 dakika sonra bir zırhlı araçla PÖH unsurunun geldiği ifade edildi.
Tuğgeneral Hacıoğlu'nun talimatıyla nizamiyenin önüne zırhlı araç çekilerek, gelen şahısların durdurulması ve yakalanması yoluna gidildiği anlatılan iddianamede, karargaha girmek isteyen 8-10 şahsın yakalandığı ancak o anda yeteri kadar personel olmadığından bir kısmının kaçtığı aktarıldı.
Bu sırada Mamak Zırhlı Tugayından gönderilen zırhlı muharebe araçlarının (ZMA) karargahın dış kısmına geldikleri, bazı personelin araçlarının ateş edilmek suretiyle durdurulduğu, daha sonra ilave PÖH'lerin geldiği, kışla duvarı boyunca mevzilendiği bildirilen iddianamede, darbecilerin etkisiz hale getirilmesi maksadıyla PÖH'lerden 3 keskin nişancının karargah binasına hakim yüksek binalara yerleştirildiği ve bunlarca ilk etapta tahmini saat 01.00 sıralarında bir kısım darbecilerin vurulduğu anlatıldı.
İlave zırhlı araçların gelmesiyle ağır silahlarla nizamiyedeki bina ve mevzilerin ateş altına alındığı kaydedilen iddianamede, şu bilgilere yer verildi:
"Nizamiye bölgesinden yaya olarak timlerle müdahale düşünülmüş ise de nizamiye binasından yoğun ateş gelmesi ve keskin nişancıların kışla içinde ZMA'ların tertiplendiğini bildirmesi üzerine risk alınmaması için zırhlı araçlar ile girilmesinin planlandığı, ancak nizamiye önündeki çelik bariyerlerin zırhlı araçların girmesini engellemesi nedeniyle Tümgeneral Arif Çetin vasıtasıyla olay bölgesine zırhlı iş makineleri talep edildiği, saat 03.00 sıralarında bir dozer, bir loder ve bir ekskavatör geldiği anlaşılmıştır.
Müdahale için tehdit oluşturan ZMA'ların saf dışı bırakılması için, dışarıda biriken vatandaşların da görülmesi üzerine, bir kobra zırhlı aracının, yanına PÖH personeli de verilerek ZMA'ların yanına gönderildiği, yaklaşık 45 dakika görüşmeyi müteakip ZMA'ların başında bulunan üsteğmenin, Tuğgeneral Hacıoğlu'nun yanına getirildiği, üsteğmene 'karargahta bulunan şahısların darbeci oldukları, kendilerine her ne kadar tatbikat var dense de derhal araçlarının söylenen alana çekilerek teslim olmaları gerektiği, aksi taktirde vatana ihanetten yargılanacaklarının' bildirildiği, üsteğmenin 'kendilerini tugay komutanının gönderdiğini, başkasından emir almayacaklarını' ifade etmesi üzerine, 2-3 saatlik ikna çalışması sonucu tahmini 6 ZMA'nın C nizamiyesinin yanına çektirildiği, personelin araçlarından indirilerek caminin yanındaki sitenin garaj kısmında silahlarından arındırılarak gözetim altına alındığı belirlenmiştir."
Akıncı Üssü'nden destek aldılar
İddianamede, keskin nişancıların atışları ve zırhlı araçların atışları sonucu nizamiye bölgesine sıkışan ve zayiat veren isyancıların Akıncı Üssü'nden uçak ve helikopter desteği istemeleri üzerine gece boyunca sadece alçak uçuş yapan uçakların bir anda bomba attığı, ilk bombanın müdahale unsurlarının bulunduğu caminin kuzey tarafındaki sokak başına düştüğü, 10-15 dakika sonra gelen bir uçağın ise karargahın önündeki vatandaşların da bulunduğu Beştepe Köprüsüne bomba attığı anlatıldı.
Bu patlamada araçların infilak ettiği ve vatandaşların zarar gördüğü, ayrıca zaman zaman silahlı helikopterlerinin karargahın etrafında uçuş yaptığı ve gerek vatandaşlar üzerine ve gerekse cami önünde bulunan müdahale unsurlarına ateş ettiği anlatılan iddianamede, ZMA'ların ikna edilmesi sonucu çelik mantar bariyerlerin imha edildiği ve tahmini saat 06.10 civarında zırhlı araçlarla karargaha girilerek, operasyon başlatıldığı bildirildi.
Müdahale sırasında ayrıca saat 06.15 sıralarında iki Sikorsky helikopterin karargah üzerine geldiği, ancak yoğun ateş sonucu bölgeyi terk ettiği belirtilen iddianamede, karargaha müdahale eden unsurlarca öncelikle garaj bölgesinde rehin tutulan yaklaşık 200 civarındaki erbaş er ile rütbeli personele ulaşıldığı, rehinelerin arasına isyancı teröristlerin de karışması üzerine ihtiyaten tüm personelin polis gözetiminde İl Emniyet Müdürlüğüne sevk edildiği, kışla duvarı boyunca yaralı olarak bulunan isyancı teröristlerin ambulanslarla polis gözetiminde hastanelere sevk edilmeye başlandığı anlatıldı.
Müdahale üzerine başarısız olduklarını anlayan teröristlerin helikopterle tahliye edilmek üzere 11. kata (çatı katı) çıktıkları, ancak yoğun ateş üzerine helikopterlerin bölgeyi terk etmesinden sonra kaçamayacaklarını anlayınca bir kısmının silahlarını 11. kata bıraktıkları ve komuta katı merdivenlerinden müdahale unsurlarına teslim olmaya başladıkları belirtilen iddianamede, isyancılardan 60-70 tanesinin karargahın önünde kıyafetlerinden arındırılarak emniyete sevk edilmesi üzerine karargah binasının ve isyancılar tarafından çok kullanılan Harekat Merkezi binasının aramasına geçildiği kaydedildi.
Karargah ana binası A Blok ve Harekat Merkezinin aranmasının ardından PÖH mensuplarının görevlerini tamamlayıp karargahtan ayrıldıkları aktarılan iddianamede, bu esnada 11. katta dumanların yükseldiği, olay yerine gelen 2 itfaiye aracı vasıtasıyla yangının kısa sürede söndürüldüğü, tüm faaliyetler sonucunda 16 Temmuz 2016 Cumartesi saat 14.00 itibarıyla karargahta tam anlamıyla kontrol sağlandığı belirtildi.
Kamera görüntülerinden, o gece kalkışmaya katılan personelin belirlenerek, adli makamlara teslimi çalışması başlatıldığı ifade edilen iddianamede, tahkikat boyunca 140 personelin silahlı kalkışmaya katıldığına dair kamera görüntüleri ve teşhis tutanakları tanzim edilerek savcılığa teslim edildiği aktarıldı.
İddianamede, Demir, Alkan, Şağban ve Yılmaz'a ilişkin, "Darbeci personele karşı müdahalede bulunmak amacıyla büyük bir kahramanlık örneği göstererek silahlı olan darbecilerle mücadele ettikleri anlaşılmıştır." denildi.
Karargah çevresine gelen ekipler ile darbeye kalkışan personel arasında yaşanan silahlı çatışmalar neticesinde darbeye kalkıştığı belirlenen Abdulkadir Karadağ, Batuhan Zengin, İlyas Pekdemir, Ramazan Erdoğan, Şükrü Eğin, Yakup Başibüyük, Yasin Özdemir ve Zekeriya Açıkgöz'ün ölü olarak ele geçirildiği ifade edilen iddianamede, "FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olan bir kısım Türk Silahlı Kuvvetler mensubunun darbeye kalkıştığını öğrenen halkımızın darbe girişimine karşı durabilmek için kahramanca sokaklara çıktığı ve darbecilerin ele geçirmeye çalıştığı askeri birliklerin bulunduğu yerlere intikal ettikleri, bu şekilde Beştepe'de bulunan Jandarma Genel Komutanlığı Karargahının bulunduğu yere gelen vatandaşımızın üzerine karargah içerisinde konuşlanan darbeci personel ve aynı bölgeye gelen darbecilerin kontrolünde bulunan zırhlı araçlardan, aynı zamanda yine darbecilerin kontrolünde bulunan helikopterlerden ateş açıldığı, bu açılan ateş sonucunda ve meydana gelen olaylarda, Erkan Er, Medet Ekizceli, Ömer Can Açıkgöz, Rüstem Resul Perçin, Sedat Kaplan, Sümer Deniz, Ümit Çoban, Emin Güner, Tevhit Akkan şehit olmuştur." ifadeleri kullanıldı.
Aslan ve korumasının vurulması
İddianamede, olay günü TEM Daire Başkanı Turgut Aslan ve koruması Hasan Gülhan'ın vurulmasına ilişkin şu bilgilere yer verildi:
"Görüntü kayıtlarının incelenmesinde, 16 Temmuz 2016 günü saat 05: 59: 44 kayıtlı görüntüde gözleri kapalı ve elleri arkadan bağlanmış olan Turgut Aslan'ın yanında bulunan Jandarma Teğmen İrfan Çakmakçıoğlu kontrolünde ve hemen arkasında Albay Erkan Öktem olmak üzere Atalay Salonundan çıkartılarak merdivenlere yöneldikleri, aynı tarihli 06:00:07 saat kayıtlı görüntüde koruma polisi Hasan Gülhan'ın gözleri kapalı ve elleri arkadan bağlı ve hemen arkasında Albay Güven Şağban'ın gözleri kapalı ve elleri arkasından bağlı olarak yanlarında Üsteğmen Mehmet Emin Deniz, Teğmen Ali Karaahmetoğlu ve önlerinde Albay Erkan Öktem olmak üzere merdivenlerden aşağıya indirildikleri, 16 Temmuz 2016 tarih 06: 02: 05 saat kayıtlı görüntüde karargah komutan yan giriş kapısı önünde TEM Daire Başkanı Turgut Aslan'ın yanında Albay Erkan Öktem ve Teğmen İrfan Çakmakçıoğlu ile dışarıya çıkartıldığı, hemen arkasından koruma polisi Hasan Gülhan'ın Üsteğmen Mehmet Emin Deniz eşliğinde dışarıya çıkartıldığı ve dış bahçeden fastfood bölgesine götürüldükleri, TEM Daire Başkanı Turgut Aslan'a öldürmek maksadıyla karargahın bahçe kısmında elleri bağlıyken ateş edildiği ve yoğun düzeyde hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı, aynı yerden bina dışına çıkarılan koruma polisi Hasan Gülhan'ın darbeciler tarafından açılan ateşle şehit edildiği anlaşılmıştır."
İddianamede, şüphelilerden Öktem'in, tabancasının mekanizmasını kurarak, rehin tutulduğu sırada Albay Güven Şağban'a ateş ettiği ancak silahın ateş almadığı bildirildi.
Danıştay Üyesi Muharrem Özkaya ile Nurettin Alkan, Aydın Boz ve Dilek Kurşun'a darbecilerce öldürme amacıyla ateş edildiği ifade edilen iddianamede, Aslan ve Gülhan'ın da arasında bulunduğu 38 kişinin, darbecilerce rehin alınarak, hürriyetlerinden yoksun bırakıldığı kaydedildi.
Soruşturma aşamasında FETÖ/PDY terör örgütünün "imam" olarak vasıflandırdığı Mehmet Yıldırım Ergider, Mesut Özgen ve Muhterem Çöl'ün tespit edilerek, terör örgütü yöneticisi olmak suçundan soruşturma kapsamına alındıkları belirtilen iddianamede, "maktuller" olarak Emin Güner, Erkan Er, Hasan Gülhan, Medet Ekizceli, Ömer Can Açıkgöz, Rüstem Resul Perçin, Sedat Kaplan, Sümer Deniz, Tevhit Akkan ve Ümit Çoban'ın ismine yer verildi.
TEM Daire Başkanı Turgut Aslan, Danıştay Üyesi Muharrem Özkaya ile Emniyet Genel Müdürlüğü tüzel kişiliğinin de arasında bulunduğu 54 ismin "müşteki" olarak gösterildiği iddianamede, 4 kişi ise "mağdur" olarak yer aldı.
Şüpheliler
İddianamede yer alan şüpheliler şöyle:
"Abdulaziz Akkılık, Abdulbaki Kesimci, Abdulhamit Özmen, Abdulkadir Baytak, Abdullah Aslan, Abdullah Çevik, Abdullah Elma, Abdullah Sarıkaya, Abdullah Soylu, Abdurrahman Özdemir, Adem Eker, Adem Küçük, Adem Taşcıoğlu, Adnan Cuman, Ahmet Aldırmaz, Ahmet Eser, Ahmet Özcan, Ahmet Parlak, Ahmet Emre Köse, Ahmet Evren Saka, Ahmet Furkan Kılıç, Ahmet Selçuk Tezcan, Ahmet Tamer Oğuz, Akif Cin, Akif Ekici, Akif Uykun, Ali Karaahmetoğlu, Ali Aydın Kurt, Alper Özkan, Anıl Keleş, Ayetullah Ruhula Akyüz, Ayhan Ceylan, Barış Yalçın, Bayram Kaplan, Bekir Olukbaz, Berkan Ersin Arı, Beytullah Özdemir, Bilal Erdoğan, Birkan Karakurt, Bora Polat, Burak Hancılar, Burak Tipi, Bülent Ak, Bünyamin Tekin, Cebrail Yılmaz, Celil Şahin, Cemal İyigün, Cenk Burak Canberg, Coşkun Yetim, Cüneyt Berber, Davut Emen, Deniz Kaygusuz, Dursun Korku, Ekrem Kibar, Emrah Bulut, Emre Atmaca, Emre Cambaztepe, Emre Çevik, Emre Demir, Emre Kubatoğlu, Emre Tonyalı, Emrullah Danışman, Engin Vardar, Ercan Öngür, Erdal Karlıdağ, Erdem Küçük, Erdem Okul, Erdoğan Çiçek, Erhan Cantekin, Erhan Mumcu, Erkan Demir, Erkan Öktem, Erol Yılmaz, Ertuğrul Terzi, Fahri Koçuk, Faruk Örnek, Fatih Karabağ, Fatih Karaca, Fatih Tatlıcı, Fatih Tavuz, Fatih Tokenmiş, Ferdi Kepez, Ferhat Burak Önal, Fikret Özdemir, Fuat Pala, Göksel Seri, Gürsel Ayan, Hacı Ahmet Kılıç, Hakan Bilgili, Hakan Güler, Hakkı Samet Koç, Halil İbrahim Yıldırım, Hamit Alemdar, Hamza Toprak, Harun Aydın, Harun Bükücü, Harun Işık, Harun Kurtaran, Hasan Abazaoğlu, Hasan Göktaş, Haydar Aksoy, Hayri Kocaçınar, Hüseyin Kartal, İbrahim Abanuzoğlu, İbrahim Güler, İlhan Salici, İlker Çiçek, İlker Palalı, İrfan Çakmakçıoğlu, İrfan Satır, İsmail Nefes, İsmail Yapıcı, İsmail Hakkı Avuç, Kadir Balcı, Kadir Çelik, Kadir Söylemez, Kani Özkaç, Kenan Değirmenci, Levent Demir, Mahir Kabar, Mecit Karakuş, Mehmet Aydın, Mehmet Deniz, Mehmet Kabaoğlu, Mehmet Kurnaz, Mehmet Ozansoy, Mehmet Özkan, Mehmet Sezgin, Mehmet Şanal, Mehmet Akif Şeker, Mehmet Emin Bayrak, Mehmet Emin Deniz, Mehmet Faik Keçeci, Mehmet Kürşat Yaman, Mehmet Nur Çinpolat, Mehmet Tevfik Yurtdaş, Mehmet Yıldırım Ergider, Meriç Sarıçalı, Mesut Özgen, Metin Sönmez, Metin Yağcı, Metin Yarar, Mevlüt Bozer, Muammer Gürbüz, Muhammet Ali Akyüz, Muharrem Demirkale, Muhterem Çöl, Murat Akkaya, Murat Çakan, Murat Düzenli, Murat Kalaç, Murat Kara, Murat Saçıkara, Murat Sönmez, Murat Can Özarslan, Murat Dursun Gökkaya, Musa Kılıçaslan, Mustafa Akdeniz, Mustafa Kürklü, Mustafa Tavukçu, Mustafa Yivli, Mustafa Alper Ateş, Mustafa Kemal Yaraş, Mustafa Şahin Almalı, Mutlu Kıratlı, Muzaffer Taha Gümüş, Necip Erkul, Oğuzhan Esmer, Oktay Çağlayan, Onur Akpınar, Orhan Akdemir, Orhan Karaca, Osman Tosun, Osman Tuş, Ömer Çağmel, Ömer Polat, Özgür Karslı, Özgür Özbay, Özkan Oguş, Özkan Öztürk, Özkan Yılmaz, Ramazan Karabulut, Ramazan Karlıer, Ramazan Öztürk, Rıdvan Anur, Rıdvan Kılınç, Sabri Tunçer, Sadık Çetin, Sadık Elçik, Salim Baktaş, Salim Keskin, Samet Bayram, Samet Delibaş, Sefa Aytürk, Selim Baran, Selim İnanır, Serdar Avcı, Serdar Kaşıkçıoğlu, Serdar Kılıç, Sergen Toprak, Serhat Savcı, Serkan Polat, Seyfullah Demir, Sezer Ergin, Sıtkı Çam, Sinan Çekim, Sungur Poroy, Süleyman Bilir, Süleyman Karaca, Şakir Ali Kaya, Şuayip Turna, Şükrü Demirtürk, Tahsin Egin, Taner Yurt, Tarık Turgut, Teyfik Karaduman, Tuğrul Satun, Tuncay Koçak, Tuncay Taştan, Turgut Yücel, Uğur Elciyar, Uğur Erdoğan, Uğur Özaslan, Ümit Tekerlek, Ümit Yolcu, Ünal Akbulut, Üzeyir Beyazkaya, Vasfi Dinçer, Veli Köse, Veli Yırtık, Veysi Araz, Yahya Yangun, Yakup Acar, Yasin Kayabaşı, Yavuz Aydın, Yavuz Karakaya, Yavuz Keçeci, Yener Ekinci, Yılmaz Çetin, Yunus Özer, Yusuf Egrik, Yusuf Ataman, Yusuf Köz, Yusuf Ziya Şimşek."
Sanıklardan Binbaşı Karlıdağ itirafçı oldu
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine katılan ve itirafçı olan eski İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Erdal Karlıdağ, darbe girişiminden iki gün önce örgüt "abilerinin" kendisini bilgilendirdiğini, bir parkta buluşarak planlamalar yaptıklarını anlattı.
Ankara Cumhuriyet savcıları Ender Coşkun ve Abbas Arınan tarafından hazırlanan FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahında meydana gelen olaylara ilişkin iddianamede, eski İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Karlıdağ'ın ifadesine de yer verildi.
Karlıdağ, ifadesinde olayla ilgili bildiği tüm gerçekleri anlatacağını belirterek, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini söyledi.
"Cemaat abileri" ile 1997 yılından itibaren aralıklarla görüştüğünü, himmet vermediğini ancak kurban bağışında bulunduğunu anlatan Karlıdağ, Ankara'ya 2012'de geldiğini, 2014'te İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğüne atandığını, burada Murat isimli kamu dairesinde çalıştığını düşündüğü bir "abi" ile irtibat kurduğunu söyledi.
Karlıdağ, darbe girişiminden iki gün önce adresini Murat'tan aldığını belirten iki kişinin evine geldiğini, bunlardan Halil isimli kişinin, Jandarma'da cemaat içinde aktif olan, cemaate destek verenlerden oluşan 3 bin kişilik liste hazırlandığını, listede kendisinin de bulunduğunu, Ağustos şurasında bu kişilerin meslekten atılacağını söylediğini aktardı.
Halil'in kendisini Yarbay Süleyman Karaca ile buluşturacağını beyan ederek sıkıyönetim ilanıyla ilgili konuştuğunu anlatan Karlıdağ, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Ben bunun nasıl olacağını sordum. O da bana her şeyin planlandığını söyledi. Halil'in aracıyla Anıttepe'de bulunan bir parka gittik. Süleyman yarbay ile buluştuk. Orada Altındağ İlçe Jandarma Komutanı Murat (Düzenli) da vardı. Konunun ne olduğunu sorduğumuzda cuma günü bir faaliyet olacağını, faaliyette bizim de görevli olduğumuzu söyledi. Bize olay başlayınca Gölbaşı'nda bulunan uydu sisteminin bulunduğu TÜRKSAT'a gitmemiz talimatını verdi."
Perşembe günü aynı parkta tekrar buluştuklarını, buluşmada Genel Komutanlıktan yüzbaşı olduğunu bildiği Yavuz isimli subay ile Altındağ İlçe Jandarma Komutanı Murat Düzenli'nin de bulunduğunu belirten Karlıdağ, Yarbay Süleyman Karaca'nın aracıyla bir iş yerine gittiklerini, burada kimin kiminle nereye gideceğini belirten bir yazı bulunduğunu anlattı. Karlıdağ, kendisinin komutası altındaki Yunus Özer, Serkan Polat, Cüneyt Berber, Akif Uygun, Yakup Karakaya ve bir kıdemli çavuş ile ismini hatırlamadığı iki şahısla beraber yazıldığını, bu iki kişiyle Balgat'ta bir araya geldiğini, darbe girişiminin yapılacağı cuma akşamı saat 22.00'de AŞTİ'de buluşmayı planladıklarını kaydetti.
Herkesten sırt çantasına kamuflajlı kıyafet almasını istediğini dile getiren Karlıdağ, ardından evine geçtiğini söyledi.
Evdeyken Altındağ İlçe Jandarma Komutanı Düzenli'nin aradığını ve acil olarak Beştepe'ye gitmesini istediğini anlatan Karlıdağ, bunun üzerine telefonla aradığı üsteğmen Yunus Özer'in kendisini birlikte görevlendirildiği isimlerle Beştepe'ye çağırdığını belirtti. Karlıdağ, ifadesinde şunları aktardı:
"Saat 22.00'ye doğru Atatürk Orman Çiftliğinin bulunduğu yerden beni aldılar. İki araç olduğu için araçta kim var görmedim. Beştepe'ye girerken nizamiyede elleri silahlı askerler vardı. Süleyman (Karaca) Yarbay oradaydı. Yanında bir yarbay daha vardı. Ben normal sivil kıyafetle gittim. Birden ismini bilmediğim diğer yarbay 'Çevrenin emniyetini alın.' dedi. Oradan geçen birine sordum. Bana '1 ve 2 numara alındı.' dedi. 1 ve 2 numaralı şahısların Jandarma Genel Komutanı ile Kurmay Başkanı olduğunu düşündüm. Ancak birinin izinde, birinin de evinde olduğunu öğrendim. Alınanların Genelkurmay Başkanı ile ikinci başkan olduğunu öğrendim. Ortalıkta bir hengame vardı. Bizlere silah almamız söylendi. Ancak silahlığın kapısı kilitliydi. Geri döndüm. TEM Daire Başkanı ve korumasını nizamiyeye doğru yürürken gördüm. Özkan Yılmaz yarbay da oradaydı. Özkan yarbay tören kıyafeti olan bir numaralı kıyafeti giymişti. Özkan yarbay TEM Daire Başkanına 'Ordu yönetime el koymuştur. Sizi misafir edeceğiz.' dedi. Yanındakine 'Bunu Arif Çetin paşamın odasına alın, orada misafir edin.' dedi."
"Bu, FETÖ'nün yapmış olduğu bir organizasyondur"
Ardından çatışmaların başladığını ifade eden Karlıdağ, hiç silah kullanmadığını savunarak, "Bu olayda bir yanlışlık olduğunu kavradım. Pişman oldum. TEM daire başkanının içeriye götürüldükten sonra ona kimin ne yaptığını bilmiyorum. Korumasına da kimin ne yaptığını bilmiyorum. Sadece benim yanımda ilk geldiği anı gördüm ve konuşmaları duydum. TEM Başkanını vuranı da gözaltında gördüm. Ramazan isimli yüzbaşıymış. Ramazan şu an buradaysa kesinlikle FETÖ ile bağlantısı vardır. Bu organizasyon FETÖ'nün yapmış olduğu bir organizasyondur." diye konuştu.
Darbe girişiminin, bu kadar birbirini tanımayan ve ilgisi olmayan insanların bir araya gelip spontane gerçekleştirebilecekleri bir eylem olmadığını dile getiren Karlıdağ, bu nedenle darbeyi FETÖ'nün planladığını yineledi.
Karlıdağ, vatandaşların ve personelinin vurulması nedeniyle bunları anlattığını belirterek, "Vatandaşın bu FETÖ'nün bir terör örgütü olduğunu görmesini istiyorum." dedi.
Bu arada, Jandarma Genel Komutanlığına gelen FETÖ ihbarlarının buradan il jandarma, emniyet ve MİT'e gönderildiğini aktaran Karlıdağ, perşembe günü bölge komutanının il jandarma alay komutan yardımcısını arayarak neden savcılığa gitmediğini sorduğunu ve bu konunun sıkıntı yarattığını ifade etti.
Bu konuyla ilgili Yozgat Çekerek'ten tanıdığı Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen'den randevu talep ettiğini belirten Karlıdağ, İşçimen'in cuma günü saat 10.00'a randevu verdiğini, Yunus üsteğmen ile bu nedenle adliyeye gittiğini, suikast veya farklı bir düşünce taşımadığını savundu.
İddianamede, Karlıdağ'ın olay tarihinde İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapmasına rağmen görev yeri olmayan Jandarma Genel Komutanlığına geldiği, şüphelinin ifadesinde etkin pişmanlıktan faydalanmak istediğini beyan ederek olay gününe ait birtakım beyanlarda bulunduğu belirtildi.
Karlıdağ'ın FETÖ silahlı terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu, personelini örgütleyerek karargaha getirdiği, bu kişilere emir ve talimat verdiği, silahlıktan silah aldığı ve karargahta meydana gelen işgali organize ettiği kaydedildi.
Ayrıca, Karlıdağ'ın 21 Eylül 2014'ten itibaren örgütün haberleşme programı ByLock kullandığı bildirildi.
Diğer detaylar
İddianamede yer alan 244 şüpheliden Mehmet Yıldırım Ergider, Mesut Özgen ve Muhterem Çöl FETÖ'nün sivil imamlarından. Şüpheliler anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, silahlı terör örgütü üyesi olmak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, askeri komutanlıkların gasbı ve silahlı terör örgütü yöneticisi olmak gibi suçlardan dosyada yer alıyor.
İddianameye göre Jandarma Genel Komutanlığı Beytepe Karargahında meydana gelen olaylarda, Genelkurmay Başkanlığı nizamiyesi önünde 15 Temmuz 2016 Cuma günü saat 21.00 sıralarında bombalı araç saldırısında bulunulmasının ardından Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi'nin durumunun koruma personeline intikal etmesiyle Harekat Başkanı Tümgeneral Arif Çetin ve Cari Harekat Daire Başkanı Albay Ali Demir telefonla aranarak, konu hakkında kendilerinden bilgi istendi. Tümgeneral Arif Çetin ve Cari Harekat Daire Başkanı Albay Ali Demir'in Harekat Merkezindeki 7 ayrı telefonu aramasına rağmen telefonlara cevap verilmedi. İddianamede yer alan bilgilere göre yaklaşık 90-95 rütbeli personel tarafından 15 Temmuz 2016 Cuma günü saat 21.30 sıralarında Harekat Merkezleri ile nöbetçi heyetleri silah zoruyla görev başından uzaklaştırıldı. Tümgeneral Çetin ve Albay Demir tarafından Harekat Merkezinin ısrarlı bir şekilde aranması sonrasında Harekat Merkezinde görevli olmayan askerler tarafından, "TSK tarafından yönetime el konuldu. Sıkıyönetim ilan edildi. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi"' şeklinde sözde darbe duyurusu okundu. Bunun üzerine nizamiye bölgesine müdahaleye giden 4 albaya, G-3 Piyade tüfeği ve MP-5 makinalı tabanca doğrultuldu. İddianamede Albay Aziz Yılmaz'ın darbeye teşebbüs eden bir personelin şakağına silah dayayarak yere yatırdığı, ancak darbeci askerler ve albaylar arasında yaşanan arbede sonucu darbeci askerin kaçtığı belirtildi. Yaşanan arbede sonrasında Albay Ali Demir, Tümgeneral Arif Çetin'i telefonla arayarak Beştepe Karargahı binasının darbeye teşebbüs eden personelin kontrolüne geçtiğini, nizamiyeden içeriye girilmediğini, C Nizamiyesi karşısındaki Rıfat Hisarcıklıoğlu Camii'ne gelmesinin uygun olacağını bildirdi. Tümgeneral Çetin de saat 22.40 sıralarında Hisarcıklıoğlu Camii'ne giderek, durum hakkında İçişleri Bakanlığı ile mülki ve adli makamlara bilgi verdi. Tümgeneral Çetin, mülki ve emniyet makamlarıyla yapılan görüşmeler sonucunda Polis Özel Harekat Timi talebinde bulundu. Yaklaşık 30 dakika sonra zırhlı araçla polis özel harekatın gelmesiyle Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu, öncelikle nizamiyeden girişlerin durdurulması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine zırhlı araç nizamiyenin önüne çekilerek, gelen şahısların durdurulması ve yakalanması yoluna gidildi. Karargaha girmek isteyen 8-10 kişi yakalanırken, bir kısmı kaçtı, bir kısmı ise derdest edilerek cami avlusunda gözetim altına alındı. Daha sonra ilave polis özel harekat ekiplerinin gelmesi ile 3 keskin nişancı polis karargah binasına hakim yüksek binalara yerleştirildi. Keskin nişancılar tarafından ilk etapta saat 01.00 sıralarında bir kısım darbeci vuruldu.
Tümgeneral Çetin ve Tuğgeneral Hacıoğlu o gece karargahı darbecilere teslim etmedi
Tuğgeneral Hacıoğlu tarafından birlikler sevk ve idare edilirken, Tümgeneral Çetin tarafından da Güvercinlik'teki generaller tarafından oluşturulan taktik komuta yeri ile sürekli irtibat sağlandı. Karargaha müdahale eden unsurlarca öncelikle garaj bölgesinde rehin tutulan yaklaşık 200 civarındaki erbaş, er ile rütbeli personele ulaşıldı. Rehinelerin arasına isyancı teröristlerin de karışması üzerine ihtiyaten tüm personel polis gözetiminde İl Emniyet Müdürlüğüne sevk edildi. Müdahale sırasında başarısız olduklarını anlayan darbeciler, helikopterle tahliye edilmek üzere 11. kata (çatı katı) çıktı ancak yoğun ateş üzerine helikopterlerin bölgeyi terk etmesi ile bir kısmı silahlarını 11. kata bırakarak teslim oldu. İddianamede ayrıca bu sırada 11. kattan dumanlar yükseldiği ve dumanın umudu kalmayan darbecilerin notlarını yakmış olmasından kaynaklandığının değerlendirildiği belirtildi. 16 Temmuz 2016 Cumartesi günü saat 14.00 itibariyle karargahta tam anlamıyla kontrol sağlandı.
Darbeci Üsteğmenden "Halkı Tereddütsüz Vurun" Emri
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimi gecesi nöbetçi olmamasına rağmen Jandarma Genel Komutanlığı Karargahına gelen şüpheli eski Jandarma Muhabere Üsteğmen Metin Yağcı'nın, "Polislerin zırhlı aracını helikopter biçti, eski başkan uzun adam televizyonda konuşma yaptı. Halkı galeyana getirdi ama sorun yok, her şey kontrol altında. Çitleri geçen olursa halkı da vurabiliriz, tereddüt yok." emrini verdiği bildirildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahında meydana gelen olaylara ilişkin iddianamede, karargahta darbe girişimi gecesi yaşanan olaylar anlatıldı.
İddianameye göre, darbe girişimi gecesi karargaha gelen Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan, koruması ve bazı personel, FETÖ'cü askerler tarafından rehin alındı.
Darbeci askerler, Aslan ve korumaları ile diğer personeli kelepçeleyerek, ağızlarını bantladı ve toplantı salonunda bekletti.
Bu sırada karargah binası dışında yaşanan çatışmalar nedeniyle bazı camların kırılması üzerine salonda bulunan herkes tam siper vaziyetine geçerek yere yattı. Saat 02.00 sularında salona gelen şüphelilerden üsteğmen Yağcı, "Polislerin zırhlı aracını helikopter biçti, eski başkan uzun adam televizyonda konuşma yaptı. Halkı galeyana getirdi ama sorun yok, her şey kontrol altında. Çitleri geçen olursa halkı da vurabiliriz, tereddüt yok." dedi.
Olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı Fotofilm Merkez Amirliğinde "üsteğmen" rütbesiyle görev yapan şüpheli Metin Yağcı sorgusunda, 16 Temmuz Cumartesi günü nöbetçi olması nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığı Beştepe Kışlasına eşyalarını almak üzere geldiğini, bu sırada sıkıyönetim ilan edildiğini öğrendiğini, ardından da karargahta çatışmaların çıktığını savundu.
Görüntüler yalanladı
Çatışmalar sırasında teslim olana kadar saklandığını, silah kullanmadığını ileri süren Yağcı'nın, karargahta bulunan kamera görüntülerinin çözümünde, silahlıktan silah aldığı, makam girişi karşısındaki ön bahçede, toplantı salonu girişinde ve karargahta çeşitli yerlerde silahlı bulunduğu tespit edildi. Metin Yağcı, rehin alınan er ve erbaşların tutuldukları konferans salonunun girişinde talimat verirken de görüntülere yansıdı.
İddianamede ise olay tarihinde nöbetçi olmamasına rağmen Jandarma Genel Komutanlığına geldiği, üzerine atılı suçlamaları inkar ettiği, ancak şüphelinin Sükan Toplantı Salonu'nun önüne gelerek, orada bulunan Yusuf Köz ve yanındaki kişilere karargah dışında meydana gelen olaylar hakkında bilgi verdiği tespit edildi.
Yağcı'nın karargah içerisinde birçok noktada görüldüğü, üzerine atılı suçları işlediği kaydedildi.
Darbeciler, Yaralılara Yardım Ederken Ateş Açmış
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine karşı çıkmak için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne giden Danıştay Üyesi Muharrem Özkaya'nın, yaralı vatandaşa yardım etmeye çalışırken aracındayken darbecilerin atışlarına maruz kaldığı tespit edildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahında meydana gelen olaylara ilişkin iddianamede, Danıştay Üyesi Özkaya da müştekiler arasında yer aldı.
Buna göre, Özkaya beyanında, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sırasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi olarak görev yaptığını belirtti.
Darbe girişimini saat 22.44'te öğrendiğini anlatan Özkaya, hızlıca Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ile irtibata geçtiğini kaydetti.
Daha sonra demokrasiye sahip çıkan diğer tüm vatandaşlar gibi darbeye karşı gelmek amacıyla evinden ayrıldığını ifade eden Özkaya, eş zamanlı olarak tüm tanıdıkları ve akrabalarından demokrasiyi sahiplenmeleri için dışarıya çıkmalarını istediğine dikkati çekti.
Özkaya, önce hakimevi, ardından sırasıyla Adalet Bakanlığı, Kızılay, Genelkurmay kavşağı ve son olarak da Beştepe'ye doğru gittiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gideceği sırada Jandarma Genel Komutanlığını işgal eden darbecilerin atışları sonucu bir vatandaşın yaralandığını gördüğünü vurgulayan Özkaya, şöyle devam etti:
"İvedi bir şekilde aracımı durdurarak araçtan indim. Araçtan indiğimde de bize doğru atış yapılıyordu. Ben geri çekilmedim. İvedi bir şekilde yaralı vatandaşımızı başka bir araca taşıdık. Hastaneye gitmesini sağladık. Araç içerisindeyken benim aracıma ve bana doğru hedef gözeterek atış yapıldı. Aracıma toplamda 4 kurşun isabet etti. Bu atışlarda herhangi bir şekilde yara almadım. Ancak ön camın sağ kısmına giren kurşun, ben aracın şoför koltuğunda bulunduğum esnada geldi. Diğerlerinin benim araç içerisinde bulunduğum esnada gelip gelmediğini hatırlamıyorum."
Özkaya, sabah saatlerine kadar orada bulunduğuna işaret ederek, darbecilerin kullandığı uçaklardan 2 bomba atıldığına da şahit olduğunu belirtti.
Kendisine ateş edenleri bilmediğini ancak karargahın çatısından atış geldiğini tahmin ettiğini dile getiren Özkaya, "O gece 249 şehit ve 2 bin 193 gazimiz vardı. Milletimize ve demokrasiye kurşun sıkanlardan şikayetçiyim." ifadelerini kullandı.
Darbeci Albay "Acımayın, Konuşan Olursa Kafasına Sıkın" Talimatını Vermiş
İddianamede eski Kurmay Albay Erkan Öktem'in "Hiç acımayın, konuşan olursa kafasına sıkın, tetiğe basmakta tereddüt yok" dediği, eski Jandarma Muhabere Üsteğmen Metin Yağcı'nın da halkın da vurulabileceğini söylediği ifadeleri yer aldı.
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanlığında yaşanan olaylara ilişkin hazırlanan iddianame tamamlandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 244 şüpheli yer alıyor. Şüpheliler, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, silahlı terör örgütü üyesi olmak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, askeri komutanlıkların gasbı ve silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" gibi suçlardan hakim karşısına çıkacak.
İddianamede, 15 Temmuz 2016 günü saat 20.30-21.00 sıralarında Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezinde görevli olan personelin bir kısmının arka tarafta bulunan harita odasında yemek yedikleri, yemek yemeyenlerin de harekat merkezindeki faaliyetlerine devam ettikleri sırada Jandarma Kurmay Yarbay Bülent Ak'ın yemek yiyen personelin yanına giderek "Arkadaşlar, sıkıyönetim ilan edildi, cep telefonlarınızı olduğunuz yere bırakın, derhal ikinci kat Sükan Toplantı Salonuna çıkın, orada size açıklama yapılacak, emirlere riayet ederseniz canınıza zarar gelmez" dediği belirtildi. Bunun üzerine harekat merkezinde görevli olan tüm personelin darbeciler nezaretinde Sükan Toplantı Salonuna götürüldüğü ve eski Kurmay Albay Erkan Öktem'in salondaki herkesin duyabileceği şekilde, "Hiç acımayın, burada konuşan olursa kafasına sıkın, tetiğe basmakta tereddüt yok" dediği kaydedildi. Darbeciler tarafından rehin alınan Jandarma Kurmay Albay Güven Şağban'ın da elleri arkadan kelepçeli şekilde salona getirildiği belirtildi. İddianamede Jandarma Kurmay Albay Güven Şağban'ın kapıdan girer girmez bu yapılanın açık bir darbe girişimi olduğunu ve bunu yapanların suç işlediğini belirtmesi üzerine Kurmay Albay Öktem'in, "Ne çektiysek senin elinden çektik, seninle hesaplaşacağız Güven Bey, seni vururum" diyerek tabancasını çıkarıp tetiğe bastığı ancak tabancanın tutukluk yapmasından dolayı ateş almadığı ifade edildi.
Eski Üsteğmen Yağcı'dan halkın vurulabileceği sözleri
Personel Sükan Toplantı Salonunda bekletildiği sırada karargah binası dışında yaşanan çatışmalar nedeniyle bazı camların kırıldığı ve salonda bulunanların tam siper vaziyetine geçerek yere yattığı belirtildi. Bir süre sonra saat 02.00 sıralarında eski Jandarma Muhabere Üsteğmen Metin Yağcı'nın kapıya gelerek, "Polislerin zırhlı aracını helikopter biçti, eski başkan uzun adam, televizyonda konuşma yaptı. Halkı galeyana getirdi, ama sorun yok, her şey kontrol altında ama çitleri geçen olursa halkı da vurabiliriz, tereddüt yok" ifadelerini kullandığı belirtildi. İddianamede salondaki bekleyişin sabaha kadar bu şekilde devam etmesinin ardından sabah saat 05.58'de darbeci personelin binayı uçakların vuracağını söyleyerek, salonda rehin tutulan personeli muhafızlar eşliğinde tahliye etmeye başladığı kaydedildi. Darbeci personelin rehineleri önce komuta katına götürdüğü, daha sonra B-1 katına indirdiği ifade edildi. İddianamede darbecilerin buradan ormanlık alana doğru kaçmaya teşebbüs ettikleri, bu sırada dışarıda önlem alan güvenlik güçleri ile darbeciler arasında çatışma çıktığı, darbecilerin kaçmayı başaramayacaklarını anlayarak ellerindeki silahları bırakıp üstlerini çıkartarak rehin alınan personelin arasına karıştıkları, sonrasında rehin personel ile bir kısım darbecinin güvenlik güçlerine teslim oldukları bilgisi yer aldı.
Müşteki ifadeleri
İddianamede yer alan müştekilerden Tayin Daire Başkanı Tuğgeneral Veli Turan, 15 Temmuz tarihinde akşam saat 22.00 sıralarında odasında Ağustos ayında yapılacak atamalarla ilgili çalışma yaptığını, o sırada haberci erin odasına girerek nizamiyede bir karışıklık olduğunu söylediğini belirtti. Bunun üzerine Kurmay Albay Yusuf Kelleli'nin kendisini telefonundan arayarak Albay Güven Şağban'ın, Fetullahçıların karargahı ele geçirdiklerini söylediğini ifade ederek, "Bir şey bilmediğimi ama nizamiyede bir karışıklık olduğunu, durumu araştıracağımı söyleyip kapattım. Bu sırada dışarıdan seri ve tek tek atışlar gelmeye başladı. Terör saldırısı olduğunu düşünerek haberci ere MP-5 makinalı tabancayı getirmesini söyledim. Harekat merkezini 1967 numaralı telefondan arayıp ne olduğunu sordum, telefonu açan kişi, 'Silahlı kuvvetler yönetime el koydu' dedi. 'Ne demek istiyorsun, sen kimsin' sorularıma ısrarla aynı cevabı verdi. Telefonu kapattım. Bu sırada odama Üsteğmen İlker Çiçek ve tanımadığım kamuflaj elbiseli ve G-3 piyade tüfeği taşıyan 3 kişi girdi. Ortada duran kamuflajlı kişi 'Silahlı kuvvetler yönetime el koydu, buyurun komutanım gidelim dedi.' Ben 'Siz kimsiniz?' diye üst üste ısrarla sordum, 'zor kullandırmayın, buyurun gidelim' dedi ve tabancasını tam dolduruş yaparak yanıma yaklaştı. Ben bilgisayarları da kapatmak istediğimi söyledim, kabul etmek istemedi. Devamlı 'buyurun gidelim' diye bağırıyorlardı. Bana kendisinin Yüzbaşı Hakan olduğunu söyledi, Genelkurmay'dan emir geldiğini söyleyerek 'girin koluna, alın bunu' diye bağırdı. Haberci er engel olmaya çalıştı ama bu sırada odanın kapısında sayısını bilmediğim, başka kamuflajlı, tabancalı ve sivil elbiseli kişiler belirdi. Yüksek sesle devamlı 'yat yere! yat yere!' diye bağırıyorlardı. Beni zorla yere yatırarak şiddetle sırtıma ve omuzlarıma bastırarak ellerim arkada olacak şekilde plastik kablo kelepçesi ile bağladılar. Ceplerimde bulunan malzemeleri çıkardılar, apoletlerimi söktüler, gözlerimi de bir bezle bağlayarak beni odadan dışarı çıkartıp asansörle 2 numaralı nezarethaneye götürdüler. Sesinden tanıdığım Kurmay Yarbay Yusuf Köz, 'infaz edin' dedi. Gece boyunca orada gözlerimiz kapalı, ellerimiz kelepçeli bir şekilde bekletildik" ifadelerini kaydetti.
"Teğmenlere 'eğer buraya gelen olursa bunları infaz edin' diye talimat verdi"
İddianamede yine müşteki olarak yer alan Jandarma Albay Güven Şağban ise o gece olayların başladığı sıralarda Kurmay Albay Nurettin Alkan'dan durumu telefonda haber almasının ardından C Nizamiyesine gittiğini ancak nizamiyeden içeri alınmadığını ifadesinde belirterek, "Nizamiyeye vardığımızda tedbirlerin fazla olduğunu, iki silahlı tam teçhizatlı kişinin nizamiyenin önünde nöbet tuttuklarını gördüm. Araçtan indik. Nizamiyeye doğru ilerlemeye başladık. Bu arada nöbetçiler bize yaklaşmamamızı, buradan uzaklaşmamızı söylediler. Nizamiyeye doğru ilerlerken ben 'arkadaşlar yaptığınız iş kanunsuzdur, darbe yapıyorsunuz, bu bir suçtur, komutanlarınız biziz, bizden emir alın, size emir veren kişiler yetkili değildir' gibi yüksek sesle ifadelerde bulundum. Bu sırada nizamiyede nöbetçi olan iki kişi geri geri çekilmeye başladı. Biz ilerlememize devam ettik. En önde ben vardım. Biraz sonra nizamiyeden birkaç kişi daha çıktı. Bunlardan biri Yarbay Süleyman Karaca idi, sivil kıyafetliydi. Diğeri Kurmay Yarbay Ahmet Özcan'dı. Bir başkası üsteğmen ya da yüzbaşı rütbesinde biriydi. Bunlarla aramızda arbede ve itişme başladı. Ben teğmenlerin ateş etmesini engellemeye çalıştım. Benim silahım belimdeydi, teğmenlerle uğraşırken yüzbaşı ya da üsteğmen rütbesinde olan kişi silahımı belimden alıp kaçtı. Ben oldukça ileride olduğum için arkamda olanları görmüyordum. Daha sonra bir el ateş sesi geldi. Arkasından da otomatik silah sesleri duyuldu. Teğmenlerle beraber yere düştük. Silah sesleri kesildiğinde 3-4 kişi beni yakaladı ve ayağa kaldırdı. Bu aşamaya kadar sürekli yaptıklarının kanunsuz olduğunu teğmenlere söyledim. Nizamiyeden içeri götürdüler. Yine karargaha gidene kadar yüksek sesle 'bunlar darbe yapıyorlar, suç işliyorlar, sakın bunlara uymayın, kanunsuz iş yapmayın' diye bağırdım. Araç otoparkında Jandarma Kurmay Yarbay Bülent Ak'ı gördüm 'sen de mi bu şerefsizlerdensin' dedim. O da bana 'seninle hesaplaşacağız, ağzını kapatın' diye bağırdı. Sonrasında beni Atalay Salonu'na çıkarttılar ve ellerim bağlı şekilde orada bekledim. Salona gelen Kurmay Yarbay Yusuf Köz, teğmenlere 'eğer buraya gelen olursa bunları infaz edin' diye talimat verdi. Bir süre böyle bekledik" ifadelerini kullandı.
(01 Temmuz 2017, 12:56)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: