Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ'nün finans kaynaklarına yönelik, Koza Holding bünyesindeki 22 şirkete yönelik yürütülen soruşturma tamamlandı. İddianamede firari şüpheli Hamdi Akın İpek hakkında 77 yıl, kardeşi Cafer Tekin İpek hakkında 90 yıl, diğer şüpheliler hakkında ise 10 yıl ile 30 yıl arasında değişen hapis cezaları istendi. İddianamede ayrıca, İpek ailesinin TMSF yönetiminde bulunan 1.5 milyar TL değerindeki şirketlerine, ortaklık payları da dahil 'terörün finansmanı' ve 'güveni kötüye kullanma' suçlarını işledikleri gerekçesiyle el konulmasının talep edildiği belirtildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu Savcılığınca 45 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, Koza-İpek Holding bünyesindeki şirketlere yönelik yürütülen soruşturmanın FETÖ'ye finans sağlandığı gerekçesiyle başlatıldığı ifade edildi. Toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda Koza-İpek Holding bünyesinde bulunan şirketlerin ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve çalışanlarından oluşan 45 şüphelinin 'silahlı terör örgütüne üye olmak', 'Vergi Usul Kanunu'na muhalefet', 'güveni kötüye kullanmak', 'özel bölgede sahtecilik' ve 'ruhsatsız silah bulundurmak' suçlarından cezalandırılması istendi.
17.06.2017 12:41 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Musa Yücel tarafından hazırlanan iddianame tamamlanarak mahkemeye gönderildi.
15 Haziran'daki gelişmeye göre, iddianamede, soruşturmanın FETÖ'nün finans kaynağı olduğu belirtilen firari Hamdi Akın İpek ile yakın aile bireylerinin ortağı oldukları Koza- İpek Holdingi bünyesindeki şirketlere yönelik yürütüldüğü belirtildi. İddianamede, yapılan aramalarda ele geçirilen dijital materyaller ile mali kayıtlar üzerinde bilirkişi raporu, SPK, VDK ve MASAK tarafından düzenlenen raporlar, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, TEM Şube Müdürlüğü ve KOM Daire Başkanlığınca düzenlenen raporlar ile dinlenen tanık beyanları ve toplanan diğer delillerin savcılıkça değerlendirilmesi sonucunda, Koza-İpek Holding bünyesinde bulunan şirketlerin ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve çalışanlarından oluşan 45 şüphelinin 'Silahlı Terör Örgütüne üye olmak', 'Vergi Usul Kanuna Muhalefet', 'Güveni Kötüye Kullanmak', 'Özel Belgede Sahtecilik' ve 'Ruhsatsız Silah Bulundurmak' suçlarından cezalandırılmasının istendiği belirtildi.
İddianamenin şüphelileri şunlar:
'Hamdi Akın İpek, Cafer Tekin İpek, Melek İpek, Pelin Zenginer, Osman Zenginer, Nevin İpek, Ebru İpek, Harun Ekinci, Şaban Yörüklü, Ali Serdar Hasırcıoğlu, Hasan Burak Sertcan, Ayhan Yurttaş, İsmet Sivrioğlu, Özlem Özdemir, Fikret Şayan, Hüseyin Erdem, Selim Elmasoğlu, Mahir Şermet, Orhan Selçuk Hasırcıoğlu, Osman Aykaç, Serkan Karabulut, Hasan Bozkurt, Hasan Önal, Metin Arslan, Ali Kılıçarslan, Beytullah Ablak, Naci Bolat, Umut Gümüşkaya, Davut Karaman, Erkan Dursun, Hasan Varan, Hüsamettin Altıntaş, İ.H.T., Mevlüt Korkmaz, Oytun Ünal, Sinan Özden, Şevket Murat Aras, Ümit Arı, Zeki Baran Yenigül, Zeki Emre Özkişi, Selçuk Karataş, Ahmet Haşim Kaya, Beyazıt Bacak, Önder Deligöz, Şaban Aksöyek.'
Terörizmin finansmanı suçu
İddianamede, şüpheliler Hamdi Akın İpek, Cafer Tekin İpek, Melek İpek, Pelin Zenginer, Nevin İpek, Ebru İpek, Ali Serdar Hasırcıoğlu ve Şaban Aksöyek'in işledikleri 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunda düzenlenen terörizmin finansmanı suçu ile Sermaye Piyasası Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'ndaki görevi kötüye kullanma suçları nedeniyle, SPK tarafından düzenlenen raporda belirtilen 1,5 milyar lira tutarındaki mal varlıklarının halen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yönetiminde bulunan şirketlerdeki ortaklık paylarından başlamak üzere Türk Ceza Kanununun 55/2. maddesi gereğince müsaderesi talep edildi.
İddianamede, şüphelilerden Hamdi Akın İpek hakkında 77 yıl, kardeşi Cafer Tekin İpek hakkında 90 yıl hapis cezası, diğer şüphelilerin ise 10 yıl ile 30 yıl arasında değişen cezalara çarptırılması istendi.
Şüphelilerin vekilleri tarafından yapılan bazı şikayetlerle ilgili Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğince kayyım olarak görevlendirilen kişiler ile haklarında silahlı terör örgütüne üye oldukları yönünde yeterli delil elde edilemeyen iki şüpheli hakkında ise ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
FETÖ soruşturmaları ile ilgili olarak CMK 133/1. maddesi gereğince ilk kayyım atamasının bu dosya kapsamında yapıldığı belirtilen iddianamede, Koza İpek Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketlere kayyım atanması ile FETÖ'nün mali açıdan çok büyük yara aldığı, ayrıca Holding bünyesinde Bugün TV ve Kanaltürk isimli televizyon kanallarının yönetimlerinin kayyımlara geçmesiyle FETÖ basın gücünün büyük bir bölümünü kaybettiği tespitleri yapıldı.
İddianamede, halen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yönetiminde bulunan şirketlerin müsadere edilebilmesinin bu açıdan büyük önem taşıdığı vurgulanarak, bu amaçla gerekli tüm çalışmalar yapılarak ilgili yerlerden raporların tamamlanmasına büyük önem verildiği, soruşturmanın büyük bir titizlikle yürütülerek gerekli tüm delillerin toplanmasının ardından en kısa süre içerisinde iddianame düzenlendiği kaydedildi.
İddianamede, iş adamı Galip Öztürk, müşteki olarak yer alıyor.
Koza-İpek Holding'e ilişkin süreç
Bilgi notuna göre soruşturma kapsamında 1 Eylül 2015 tarihinde şüpheli Hamdi Akın İpek ile yakın aile bireylerinin ortağı olduğu holding bünyesindeki şirketler ile Hamdi Akın İpek'in ikametgahında arama yapıldı. Aramada el konulan tüm kayıtlar, defterler ve belgeler üzerinde bilirkişi heyeti incelemeleri neticesi düzenlenen rapor doğrultusunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle holding bünyesindeki 22 şirkete 26 Ekim 2015'te Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğince kayyım atandı.
674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19/1. maddesi gereğince holding bünyesinde bulunan ve kayyım idaresinde olan şirketler, Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 6 Eylül 2016 tarihli kararıyla TMSF'ye devredildi.
SORUŞTURMA SIRASINDA İLGİLİ KURUMLAR TARAFINDAN ÇOK SAYIDA RAPOR DÜZENLENDİ
Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan aramalarda elde edilen tüm suç deliller, gerekli incelemelerin yapılması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı (SPK), Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı ve Mali Suçları Araştırma Kuruluna (MASAK) gönderildi. Sermayesinin bir bölümü halka açık olan şirketler yönünden yapılan incelemeler sonucunda SPK tarafından 6, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığınca ise 7 ayrı suç raporu düzenlendi.
Şüphelilerce yapılan bağışlar ve harcamaların terörizmin finansmanı suçu kapsamında olup olmadığının tespitine yönelik MASAK da üç ayrı rapor düzenledi. Aramalarda ele geçirilen dijital materyaller ve mali kayıtların incelenmesi için de bilirkişi heyeti görevlendirildi. Dosya kapsamında düzenlenen bütün raporlar, tanık beyanları ve toplanan delillerin değerlendirilmesi neticesinde, holding bünyesindeki şirketlerin ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve çalışanlarından oluşan 45 şüpheli hakkında dava açıldı.
Holding bünyesinde kayyum atanan şirketler halen TMSF'nin görevlendirdiği yönetim kurulunca idare ediliyor.
22 ŞİRKETE KAYYIM ATANDI
İddianamede, soruşturma sırasında yapılan aramalarda el konulan tüm mali kayıtlar, defterler ve belgeler üzerinde bilirkişi heyetince yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen rapor doğrultusunda Koza Holding bünyesindeki 22 şirkete Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğince kayyım atandığı, 674 sayılı KHK'nın 19/1 maddesi gereğince de Koza İpek Holding bünyesinde bulunan ve kayyım idaresinde olan şirketlerin, Ankara 4 . Sulh Ceza Hakimliğinin kararı ile TMSF'ye devredildiği anlatıldı.
FETÖ BASIN GÜCÜNÜN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNÜ KAYBETTİ
İddianamede, Koza İpek Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketlere kayyım atanması ile FETÖ'nün mali açıdan çok büyük bir yara aldığı belirtilerek, 'Ayrıca holding bünyesinde yer alan Bugün Tv ve Kanaltürk isimli televizyon kanallarının yönetimlerinin kayyımlara geçmesi ile FETÖ basın gücünün büyük bir bölümü kaybetmiştir. Halen TMSF yönetiminde bulunan şirketlerin müsadere edilebilmesi bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla gerekli tüm çalışmalar yapılarak ilgili yerlerden raporların tamamlanmasına büyük önem verilmiştir. Soruşturma büyük bir titizlikle yürütülerek gerekli tüm delillerin toplanmasına müteakip en kısa süre içerisinde iddianame düzenlenmiştir' denildi.
'TERÖRİZMİN FİNANSMANI' VE 'GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA' SUÇLARI NEDENİYLE MALLARINA EL KONULMASI İSTENDİ
İddianamede, şüpheliler Hamdi Akın İpek, kardeşi Cafer Tekin İpek, anneleri Melek İpek ve diğer aile bireyleri, Pelin Zenginer, Nevin İpek, Ebru İpek, Ali Serdar Hasırcıoğlu ve Şaban Aksöyek'in 'terörizmin finansmanı' ve 'güveni kötüye kullanma' suçlarını işledikleri belirtilerek, 'SPK tarafından CMK'nın 128. maddesi kapsamında düzenlenen 16/01/2017 tarih ve XX1. 5/33-1 sayılı raporda belirtilen 1.5 milyar TL tutarındaki mal varlıklarının halen TMSF yönetiminde bulunan şirketlerdeki ortaklık paylarından başlamak üzere TCK'nın 55/2. maddesi gereğince müsaderesi talep edilmiştir' denildi.
AKIN İPEK İÇİN 77 KARDEŞİ İÇİN 90 YIL HAPİS İSTENDİ
İddianamenin mahkemece kabul edilmesi halinde, 'Silahlı Terör Örgütüne üye olmak', 'Vergi Usul Kanuna Muhalefet', 'Güveni Kötüye Kullanmak', 'Özel Belgede Sahtecilik' ve 'Ruhsatsız Silah Bulundurmak' suçlamaları yöneltilen 45 şüpheliden Hamdi Akın İpek 77 yıl, kardeşi Cafer Tekin İpek 90 yıl, diğer şüpheliler ise 10 yıl ile 30 yıl arasında değişen hapis cezasıyla yargılanacak.
Koza İpek'te Para Aklamak İçin 'Şirinler Köyü' Yöntemi Geliştirmişler
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) 'çatı davası'nın firari sanığı Koza Holding yöneticisi Hamdi Akın İpek'e ait şirketlerin, para aklamak için uluslararası bir kara para aklama yöntemi olan 'Şirinler' yöntemini, ulusal düzeyde farklı bir versiyon geliştirerek 'Şirinler Köyü (Smurfs Village)' yöntemi olarak kullandıkları belirlendi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Hamdi Akın İpek ve yakın aile bireylerinin ortağı olduğu Koza-İpek Holding'e ilişkin hazırladığı iddianame mahkemeye gönderildi.
Koza-İpek Holding AŞ bünyesindeki şirketlerde yapılan aramalarda ele geçirilen tüm defterler, belgeler, faturalar ve mali içerikli dokümanlar ile dijital kayıtlar üzerinde inceleme yapmak üzere konusunda uzman üç kişi Cumhuriyet Başsavcılığınca bilirkişi olarak görevlendirilmişti.
İddianamede, bilirkişi heyetince düzenlenen 16 Ekim 2015 tarihli rapora da yer verildi. Raporun, değerlendirme ve sonuç bölümünde Koza-İpek Holding AŞ bünyesindeki şirketlerle ilgili tespitler yapıldı.
Rapora göre, şüpheli kurum ve şahıs ve ilişkili olan kişi/kişiler ve kurumların yaptıkları parasal işlemlerin yardım ve bağış adı altında yine kendi kurucuları oldukları vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarına yöneldiği görüldü. Buna göre denetimlerinin daha kolay ve az yasal kurallara bağlandığı sivil toplum kuruluşlarının bünyelerinde parasal değerler toplanarak, söz konusu parasal değerlerin harcama alanlarına ilişkin fiziki ve fiili tespitler yapılamadığından harcamaların üzerinde kontrolsüzlük meydana getirildi.
Yardım ve bağışın gittiği yerlerde nasıl kullanıldıklarına dair net bilgiler de bulunamadı. Dijital kayıtlarda, üst düzey yöneticiler tarafından bağışların sahte faturalarla sistemden çıkışına dair yazışmalar yapıldığı, direktifler verildiği ve vergiden indirim konusu yapılacaksa bunların gider olarak yazılmasına yönelik işlem tesisi için talimatlar tespit edildi.
Raporda, birtakım ödemelerin öncelikle Koza İpek Eğitim Sağlık Vakfına oradan da İpek Üniversitesine dolaylı olarak yapılması şüpheli işlem niteliğinde değerlendirildi.
Harici kurumlardan alımı yapılan ürünlerde de sahtecilik ve para aklama eylemi tespit edildi. Özellikle madenlere dair yapılan harcamalarda alımı yapılan mazotların faturalarına bakıldığında binlerce ton mazotun teslim alındığı kağıt üzerinde görüldü ancak bu alımlara ilişkin fiziken binlerce litre mazotun depolandığı yere dair yeterli düzeyde somut bir tespit yapılamadı. Rapora göre, bu durum, olmayan mazot alımı için fatura düzenlendiği ve belge ayarlaması yapıldığını ortaya çıkardı.
Para aklama yöntemini geliştirdiler
Rapora göre, Koza İpek Holding AŞ ile Koza Altın İşletmeleri AŞ'nin, Doğu Anadolu Maden Arama ve Sondaj AŞ, ATP İnşaat ve Ticaret AŞ ve diğer ilgili, ilişkili kurum ve şahıslar arasında aslında uluslararası bir para aklama yöntemi olan 'Şirinler (Smurfs)' yönteminin kullanıldığı tespit edildi.
Raporda, bu yöntem şu örnekle anlatıldı:
'Örneğin, 20 kişi bir şirkete veya farklı şubelerine adam başı 9 bin lira yatırsa, günde 180 bin Türk Lirası 10 günde 1 milyon 800 bin lira yatırılmış olur. Aynı işlem bu kez yine aynı kişiler tarafından ilişkili bir başka şirkete yapılsa bunun anlamı 10 günde 3 milyon 600 bin liralık bir tutarın herhangi yasal bir sınıra takılmadan, küçük meblağlarla şirkete ve bağlı veya ilişkili kurumlara aktarılmış olması demektir. Bu durum şirketler arasında küçük ama yoğun ve çok sayıda mal ve hizmet alımları ile muhasebe sisteminin yorulması ile mümkündür. Burada şüpheli kurum ve şahıslar ile ilişkili kurumlar ve şahıslar arasında 'şirinler' yöntemi ulusal düzeyde farklı bir versiyonda geliştirilerek 'Şirinler Köyü' (Smurfs Village) yöntemi olarak kullanılmıştır. Bu yöntemde para aklamak isteyen kişi veya kişiler kurum veya kurumlar aracılığı ile eğer zorunluysa nakit işlem bildiriminden değilse şüphe çekmeyecek şekilde parayı yasal bir şekilde sisteme aktarır. Böylece sisteme aktarılan para, muhasebe sistemi aracılığıyla istenirse yurt içinde istenirse yurt dışında istenildiği gibi kullanıma sunulabilir.
Şüpheli kurum, şahıs ve ilgili kişi/kişiler ve kurum/kurumlar arasında da böyle bir döngü görülmektedir.'
Yardım ve bağışta da usulsüzlük
Raporda, aynı yöntemin, yardım ve bağışlar marifetiyle vakıf aracılığı ile de yapıldığı belirlendi. 'Şirinler Köyü' yönteminde olduğu gibi kurdukları köyde para aktarımının rahatça ve daha az denetimle üstüne üstlük sosyal bir vazife ifa ediliyormuş gibi gösterilerek küçük miktarlarda, ancak yekun tutacak şekilde yapıldığı tespit edildi.
Örgütsel düzeyde bu yöntemi deşifre edebilecek veya örgütsel faaliyet içinde kurumlarına zarar verebilecek kişi ve kişiler veya kurum ve kurumlar tespit edilerek haklarında bilgi toplama yoluna gidildi, bu bilgiler saklandı ve pozisyon belirlendi. Bu konuda özellikle yatırımları engelleyebilecek yerel mahaldeki yöneticilere ilişkin görüşmeler yapıldı, kayda alındı ve bunlar fişleme suretiyle ayrıştırıldı.
Paralel muhasebe defteri de tutmuşlar
Gayri yasal harcamaların belli dönemler itibarıyla yasal defterlere yansımayacak şekilde tamamen ikincil defter ve kayıtlarda tutulduğu da görüldü.
İkincil defter yani devletin muhasebe sisteminin dışında yasal olmayacak şekilde paralel bir muhasebe sistemi oluşturarak tutulan defter ve kayıtlarda bu tür harcamaları yapan ve yaptıranlar arasında bir mutabakatın olduğu tespit edildi.
ZEKERİYA ÖZ'ÜN 6 GÜNLÜK OTEL FATURASI 34 BİN LİRA
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Koza-İpek Holding yöneticileri hakkında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kapsamında hazırladığı iddianamede, İpek ailesinin 'sahibi oldukları şirketlerin imkanlarını FETÖ üyelerine kullandırdıkları' belirtildi.
İddianameye göre, İpek ailesinin Marmaris'teki Angel's Peninsula adlı otelinde, firari eski savcı Zekeriya Öz, hakkında FETÖ'den işlem yapılan eski Ankara Emniyet Müdürü Kadir Ay ile Hakan Şükür, bazı gazeteciler ve iş adamları kaldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının dün mahkemeye gönderdiği, FETÖ çatı davasının firari sanığı Hamdi Akın İpek ve İpek ailesinin diğer fertlerinin şüpheli olduğu iddianamede, 'İpek ailesinin, sahibi oldukları şirketlerin imkanlarını FETÖ üyelerine kullandırdıkları' belirtildi.
İddianamede, şüphelilerin sahibi oldukları Angel's Peninsula isimli otelde, haklarında FETÖ üyeliği nedeniyle işlem yapılmış birçok kişiyi misafir olarak ağırladıkları ifade edilerek, firari savcı Zekeriya Öz ve eski Ankara Emniyet Müdürü Kadir Ay ile Hakan Şükür, Verdal Hosta, Tarık Toros, Erhan Başyurt, Atalay Demirci, Mehmet Katırcı ve Boydak ailesi buna örnek gösterildi.
Kayda 'Hasan Sezer' olarak geçti, 33 bin 881 lira ücret çıkardı
İddianameye göre, FETÖ şüphelisi eski firari savcı Zekeriya Öz, 30 Haziran-5 Temmuz 2013 tarihleri arasında ailesiyle birlikte holdinge bağlı ATP İnşaat Otelcilik A.Ş'ye ait Angel's Peninsula isimli otelde 'Hasan Sezer' ismi ile kaldı. İncelenen faturalara göre, 33 bin 881 lira 38 kuruş otel ücreti, Koza İpek Holding tarafından ödendi.
Yine, FETÖ şüphelisi eski Ankara İl Emniyet Müdürü Kadir Ay da 8-18 Ağustos 2013 arasında ailesiyle beraber aynı otelde kaldı. Otel ücreti 15 bin 31 lirayı yine holding ödedi.
Koza Altın A.Ş'nin Bergama, Gümüşhane, Eskişehir gibi birçok ilde bulunan binaları da FETÖ ile irtibatlı kişi veya kuruluşlara değerinin çok altında bedellerle kiralandı.
Şirketin taşınmazlarını kullanan birçok kuruluşun faaliyetleri, FETÖ ile irtibatları nedeniyle kanun hükmünde kararnamelerle sonlandırıldı.
'Öz, tavla oynamak istedi'
İddianameye göre, soruşturma sırasında Angel's Peninsula otelinin bazı personelinin tanık olarak beyanına başvuruldu.
Buna göre 2011'den Aralık 2015'e kadar ön büro ekip şefliği yapan Zeki Balcı, 'Hakan Şükür ve Kadir Ay'ın otelde isimsiz olarak kaldığını düşündüğünü' ifade etti, eski savcı Zekeriya Öz'ün ise 'başkasına ait bir kimlik vererek otelde konakladığını' söyledi.
Balcı, şu beyanda bulundu:
'Hakan Şükür hemen hemen her sene gelerek otelimizde konaklardı. İsimsiz kalıp kalmadığını bilmiyorum. Kadir Ay'ın ise Muğla Emniyet Müdürüyken bir sefer ve Ankara Emniyet Müdürlüğünden alındıktan sonra 2015 içerisinde bir sefer olmak üzere iki sefer otelimizde kaldığını biliyorum. Kadir Ay'ı Muğla Emniyet Müdürüyken otelden ayrılışında gördüm. Göz aşinalığım vardı. İkinci seferde ise otelimizin asansöründe gördüm. Zekeriya Öz ise nargile kafede otururken Tekin Bey ve Hasan Burak Sertcan ile tavla oynamak istediğini bana söyledi. Bunun üzerine Burak Bey'i aradım, onlar da görüşmek istemediler ve 'geçiştir' dediler. Neden görüşmek istemediklerini yorumlayamadım.'
Balcı ayrıca, Hamdi Akın İpek'in, sahibi olduğu medya grubunun çalışanları Tarık Toros, Erhan Başyurt, Murat Uzun, Adem Yavuz Arslan ve Fatih Karaca geldiğinde, birlikte tekne turuna çıktıklarını ve marinada denize girdiklerini de anlattı.
'Ay operasyonu biliyor muydu?'
Aynı otelin resepsiyonisti Mona Atkan da Kadir Ay'ın değişik zamanlarda otelde ailesiyle konakladığını ifade etti.
İsimsiz olarak otelde bulunan Ay'ın, Ağustos 2015'in son günlerinde, Oktay Üçkardeş ve Hakan Şükür ile konakladığını, çıkış tarihlerinin belli olmadığını söyleyen Atkan, şunları anlattı:
'1 Eylül 2015'te benim görev yaptığım bir sırada, 04.00 ile 05.00 saatleri arasında gelen çağrıya baktığımda Kadir Ay isimli kişi, çıkış yapacaklarına dair talimatı bana bildirdi. Sistemde herhangi bir isim olmadığı için ben çıkış işlemi yapmadım. Transfer için araç ayarlaması yapılmadı. Büyük ihtimalle kendisine ait araç gelerek ailesi ile birlikte otelimizden ayrıldılar. Ertesi gün otele görevime geldiğimde Koza-İpek Holdinge operasyon yapıldığını öğrendik. Kadir Ay'ın otelimizden ayrılması ile ilgili 'Acaba operasyonun yapılacağını biliyor muydu da otelimizden kaçar gibi ayrıldı' şeklinde dedikodu da yapıldı.'
Yine otelde 'Maliye grubu' diye adlandırılan 50 kadar kişinin Ekim 2012'de 2-3 gün konakladıklarını, bu kişilerin ücret ödemediğini, faturaların holdinge kesildiğini anlatan Atkan, Bank Asya yöneticileri olarak bilinen 70-75 kişinin de Nisan 2013'te otelde kaldıklarını ifade etti.
Öz'ün bilgileri sistemden silinmek istendi
Otelde daha önce giderlerden sorumlu olan tanık Gül Çetinkol da otelde protokolden birçok kişinin kaldığını belirterek, 'Bunların ücreti Hasan Burak Sertcan'ın (iddianamenin şüphelilerinden) ve diğer yöneticilerin talimatı ile Koza Holdingin ve ATP Koza Turizmin adına fatura düzenlenerek ödeme yapılır. Yani protokolün bir kısmı, kendi ücretlerini ödemezler. Bunların ücretlerini Koza Holdinge bağlı şirketler öder.' dedi.
Çetinkol, eski savcı Zekeriya Öz'ün 30 Haziran-8 Temmuz 2013 arasında 'Hasan Sezer' kimliğiyle otelde kaldığını, hiçbir ücret ödemediğini bildirerek, 'Şahıs kendisi hiçbir ücret ödememiş, Koza İpek Holding A.Ş. tarafından konaklama bedeli, ekstra harcama bedeli ve diğer harcamalardan oluşan toplam 33 bin 881 lira 38 kuruş fatura ödenmiştir.' bilgisini verdi.
Bununla ilgili toplam 40 sayfa evrak teslim eden Çetinkol, adisyonların altında 'Hasan Sezer' ve 'Meryem Sezer' ile Hakan ve Zeynep Şükür'ün imzalarının bulunduğunu, otelin Operasyon Müdürü Funda Saka'nın faturaların holdinge kesilmesi ve bilgisayar kayıtlarından silinmesi talimatı verdiğini anlattı.
Çetinkol, 'Kimi sildirmeye çalıştıklarını öğrenmeye çalıştığımda, otelde esas kalanın Zekeriya Öz olduğunu anladım.' dedi.
İPEK ÜNİVERSİTESİNDE VATİKAN İZLERİ
Öte yandan konuyla bağlantılı bir başka gelişme Yenişafak gazetesinin haberinde yer aldı. Firari FETÖ'cü Akın İpek'in kamuya devredilen üniversitesi örgütün yönetim merkezi olarak kurgulanmış kaleyi andırıyor. Rektör Prof. Mehmet Barca'nın 'Mini Vatikan' dediği kampüs Batı ve Hıristiyanlığın sembol binaları örnek alınarak inşa edilmiş.
Kanlı darbe girişimi sonrası kamuya devredilen İpek Üniversitesi'nde önemli bir sır perdesi aralanıyor. 'FETÖ'nün kalesi' olarak gösterilen okula ilişkin kripto bilgiler ortaya çıktı. 15 Temmuz sonrası için hazırlandığı anlaşılan kampüs; bir üniversiteden daha çok örgütün Türkiye'deki yönetim merkezi olarak kurgulanmış bir kale görünümünde.
REKTÖR İLK KEZ KONUŞTU
Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan İpek Üniversitesi öğrencilerinin koordinatör üniversitesi olan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Barca, 10 aylık çalışmalarının neticesini anlattı.
'REKTÖRLÜK BİNASINDAN TEK BİR BELGE ÇIKMADI'
Rektör Mehmet Barca, devir sürecinde kendisini en çok şaşırtan hususun Rektörlük binasından tek bir belgenin bile çıkmaması olduğunu ifade etti. Barca 'Ana belgelere üniversitenin işleyişi ile ilgili bilgi ve belgelere ulaşabileceğimizi düşünüyorduk. Asıl dökümantasyonun rektörlük binasında olduğunu düşünüyorduk. Ancak hiçbir belge bulamadık. Emniyetten 14 Temmuz günü rektörlük binası boşaltılmış olduğunu öğrendik' dedi.
'DEVLET SİSTEMİNİ AŞAN BİR BİLGİ İŞLEM ALT YAPISI GÖRDÜK'
Emniyet; darbe girişiminden bir gün önce (14 Temmuz günü) rektörlük binasının boşaltıldığını tespit etti. Kampüste inceleme yapan emniyet birimleri; 1 kamyon dolusu dataya el koydu. Kampüste kurulan bilişim altyapısının dünyada ilk 50'ye girdiği rapor edildi. Devlet ihtiyaçlarının da üstünde bilgi işlem altyapısının kontrol edilmesi kolay olmadı.
'İNGİLTERE VE AMERİKA'DA YEDEK SERVERLAR ÇIKTI'
Darbe başarısız olunca örgüt üniversitedeki dataları İngiltere ve ABD'de kurdukları paralel sistem üzerinden boşaltmaya başladı. Yurt dışıyla bağlantılı hatlar devre dışı bırakılınca dışarıdan müdahale kesildi. Rektör Barca, bu dataların tamamının çözülmesinin 2-3 yıl alacağını belirtti.
'EŞİNE RASTLANMAYAN BİR FİLM PLATOSU YAPMIŞLAR'
İpek Üniversitesi kampüsün altı dünyada eşine rastlanmayan bir film platosu formatında. Kampüste inceleme için çağrılan sinema sektörünün yetkin isimleri ve TRT heyeti 'Hollywood ve Bollywood'un ardından en gelişmiş ve büyük plato planlanmış' değerlendirmesi yaptı. Binlerce metrekarelik film platosunun yüksekliği 18 metre civarında. 'Dünyanın 4. büyük film platosunun bir üniversitede kurulmasının bir mantığı ne?' sorusun peşine düştüklerini anlatan Barca, şu tespitleri paylaştı: 'Buranın piyasaya yönelik bir film platosu olma ihtimali yok. Çünkü bir film platosunun işleyebilmesi bir eko sistemin varlığına bağlı' diyor.
'AMAÇ KURŞUN ASKER YETİŞTİRMEK'
Piyasaya dönük olmayan film platosunun örgüt içi ihtiyaçlara yönelik olarak tasarlandığını düşündüklerini ifade eden Mehmet Barca, şu tespitlerini paylaştı: Bu örgütün stratejisinin odağında da algı yönetimine götürebilecek bir altyapı yatırım yapıldığı anlaşılıyor. FETÖ'nün sinemayı odağına alıp devasa yatırımın amacı; örgütün görsel sanatları kullanıp büyük kitlesel yandaşlar kazandıracak bir zihin kontrol merkezi oluşturmak ve kurşun asker yetiştirmek'
'BU SADECE BİR ÜNİVERSİTE YATIRIMI OLAMAZ'
Beş ayrı fakültenin olduğu kampüsün her yanı Batı mimarisi ile örülü. Hristiyanlık ve Roma'nın zirve yaptığı 17. Yüzyıla ait neoklasik sanat anlayışının hakim olduğu kampüste Şanzelize Caddesi, Venedik Gondolları, Eros Aşk Çeşmesi gibi Batı'nın ideal eserleri sembolize edilmiş. Barca, 'Bunu sadece bir üniversite yatırımı olarak düşünülmüş olmasına ihtimal vermiyoruz. İnşaat firmalarını çağırıp kabataslak bir maliyet çıkartmalarını istedik. Bir kesinlik olmamasına rağmen yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırımdan bahsettiler. Buradaki lükse değil buradaki kavram farklı. Burada farklı bir kampüs var' diye konuştu.
'KAMPÜSTE TÜRK İSLAM MİMARİSİNE AİT ESER YOK'
Rektör Barca'ya göre kampüs mini bir Vatikan görünümünde. Kampüs Batı'ya ait 18.Yüzyıl neo klasik örnekleri ile süslü. Çünkü kampüste tek bir Türk İslam mimarisine ait eser yok. Bunun sadece bir üniversite yatırımı olarak düşünülmüş olmasına ihtimal vermediklerini belirten Barca, şu çarpıcı bilgiyi paylaştı: 'Emniyet birimleri ile 240 bin metrekarelik kapalı alanı tek tek gezdik. Orada bize ifade edilen hususlardan birisi de şu oldu. Şayet 15 Temmuz başarılı olsaydı FETÖ buradan hitap edecekti. Kampüsün ana giriş kapısı bir dini liderin konuşma platformu olarak hazırlanmış bir yapı görünümünde. Bir üniversitede bunu görmek çok kolay birşey değil.'
'500 DOLARLIK BURS ZARFLARI BULDUK'
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Balca, okula alınan öğrencilerin sorumlukları kendilerine geçtiğinde öğrencilerin büyük kısmından para alınmadığı gibi para verilmiş olduğunu tespit ettiklerini söyledi. Özellikle uluslararası öğrencilerin öğretim harcı alınmamış olduğunu belirten Barca, 'Yurt, yemek, ulaşım bedava üstüne de 500 dolar burs verilmiş' dedi. Zarflara konmuş çok sayıda 500 dolar bulduklarını ifaden eden Barca, 'Burdan şu yargıya varmak mümkün. Burada temel amaç para kazanmak değil. Elit kesim yetiştirmeye dönük bir yatırım yapılmış. Hem ulusal hem uluslararası ölçekte bir yatırım yapılmış' dedi.
'ÜNİVERSİTE DATALARINI YURT DIŞINDAN SİLMEYE BAŞLAMIŞLARDI'
Üniversite koordinatörlüğünün kendilerine verilmesini Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile öğrendiklerini söyleyen Rektör Mehmet Barca, bu süreçten sonra yaşadıkları tuhaf olaylara ilişkin bilgiler verdi. Üniversite datalarının İngiltere ve Amerika'da bulunan bir server üzerinden silinmeye başlanıldığını anlatan Barca, şunları kaydetti: 'KHK çıkınca biz cuma günü devir alamayacağımızı düşündük. Pazartesiye hazırlıklarımızı yapma sürecine girdik. Ancak bir baktık ki cuma günü akşama doğru web sitesinden bilgiler aşındırılmaya başladı. Bürokraside ender görülen bir hızla geçişi başlattık. Yedeklerin İstanbul'da olduğu istihbaratını aldık. Sanırım ismi İpek Akademi Mecidiyeköy'de. Yedekleri hemen offline ettik. Bundan sonra kontrol bize geçmiş oldu. Bizim bilişimci ekip 2 yedeğin daha olduğunu ifade etti. Bir yedeğinin İngiltere'de diğerinin Amerika'da tutulduğunu söylediler.'
Paralel yapı-18 Haziran (2017) 'Ankara Koca-İpek Holding Yapılanması/Örgüte finansal destek 45 sanık' davası
Paralel yapı-01 Eylül (2015) 'İstanbul Koza-İpek' soruşturması
(17 Haziran 2017, 12:41)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: