Çeşitli illerde görülen çok sayıdaki az sanıklı Darbe davası ile diğer Fetö davalarında sanıkların yargılanmasına ilk kez başlandı ya da duruşmalara devam edildi.
11.06.2017 09:51 Çeşitli illerde görülen çok sayıdaki az sanıklı Darbe davası ile diğer Fetö davalarında sanıkların yargılanmasına ilk kez başlandı ya da duruşmalara devam edildi.
1) ANKARA: KASTAMONU ESKİ JANDARMA BÖLGE KOMUTANI FARUK BAL'IN DAVASI
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, "GSM şebekesi ile Türk Telekom alt yapısının kullanımında güçlük yaşanması durumunda alternatif muhabere vasıtası olarak kullanılmak üzere 190 el telsizinin FETÖ/PDY mensuplarına dağıtılması talimatı verdiği" gerekçesiyle hakkında dava açılan eski Kastamonu Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Faruk Bal'ın yargılanmasına devam edildi.
8 Haziran'da Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada sanık Bal, tutuklu bulunduğu Tokat'taki cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi ile bağlanarak savunmasını yaptı.
Darbe girişimine ilişkin bir faaliyeti bulunmadığını, bu yüzden hakkında takipsizlik kararı verilmesi gerektiğini savunan Bal, sözlerine şöyle sürdürdü:
"FETÖ'nün düşünce yapısı, benim ve ailemin düşünce yapısına tamamen terstir. Hayatım boyunca siyasi oluşumlardan, dini tarikat ve cemaatlerden uzak durdum. Ben FETÖ'yü yabancı servislerin kurduğunu düşünüyorum. Vehhabilik diye bir inanç var. Bu inanç Osmanlı'nın son döneminde, Osmanlı'yı yıkmak için İngilizlerce ortaya çıkarılmıştır. Ben FETÖ'yü bunlara benzetiyorum. Bunları düşünürken nasıl FETÖ'cü olabilirim?"
Atama listesinde adı var
Darbe planlamasında yer almadığını, asker ve sivil şahıslarla toplantı yapmadığını ileri süren Bal, 15 Temmuz günü aile fertlerinden birinin sağlık sorunu yaşaması üzerine acilen Ankara'ya gittiğini söyledi.
Yaşanan askeri hareketlilik sonrası Kastamonu'ya doğru yola çıktığını ifade eden Bal, yolda görüştüğü emrindeki askerlere, darbeye ilişkin emirlere uymamaları yönünde talimat verdiğini iddia etti.
Bal, sözde atama listesine adının iradesi dışında yazıldığını, söz konusu listeyi 16 Temmuz sabahı Kastamonu'daki karargaha gittiğinde gördüğünü beyan ederek, hakkındaki gözaltı kararını öğrendikten sonra emniyete kendisinin teslim olduğunu belirtti.
ByLock'u reddetti
İddianamede yer alan hakkındaki "GSM şebekesi ile Türk Telekom alt yapısının kullanımında güçlük yaşanması durumunda alternatif muhabere vasıtası olarak kullanılmak üzere 190 el telsizinin FETÖ/PDY mensuplarına dağıtılması talimatı verdiği" suçlamasını da kabul etmeyen Bal, 12 Temmuz'da Jandarma Genel Komutanlığının direktifleri ile telsizlerin istenildiğini öne sürdü.
Telsizlerin akıbetini bilmediğini beyan eden Bal, telsizlerin kimler tarafından kullanıldığının tespit edilmesi talebinde bulundu.
ByLock kullanıcısı olduğu yönünde iddianamede yer alan raporun doğruyu yansıtmadığını ve raporda hata olduğunu öne süren Bal, ByLock kullanıcısı olmadığını savundu.
İl Jandarma Komutanı tanık oldu
Duruşmada tanık olarak dinlenen Kastamonu İl Jandarma Komutanı Albay Yavuz Selim Kapancı, eski tuğgeneral Bal'ın 15 Temmuz öncesi ilk sicil amiri olduğunu bildirdi.
Kapancı, 15 Temmuz'da sanık Bal'ın Ankara'ya gittiğinden habersiz olduğunu ifade ederek, 16 Temmuz saat 02.55'te görüştüğü sanığın darbeye yönelik emirlere uyulmaması yönünde talimat verdiğini aktardı.
Ara karar
Beyanların ardından ara kararı açıklayan Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Muhammet Karaca, sanık hakkında Jandarma ve Emniyet birimlerine yazılan müzekkerelere henüz cevap verilmediği ve deliller doğrultusunda sanık hakkında somut bulgular olduğu gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verildiğini açıkladı.
İddianame
Şüpheli Faruk Bal'ın olay tarihinde, tuğgeneral rütbesiyle Kastamonu Jandarma Bölge Komutanlığı yaptığına yer verilen iddianamede, Bal'ın, "darbe girişimi esnasında veya sonrasında GSM şebekesi ile Türk Telekom alt yapısının kullanımında güçlük yaşanması durumunda alternatif muhabere vasıtası olarak kullanılmak üzere FETÖ/PDY mensubu personele 190 adet Jemus 4900 Atlas el telsizinin tertip ve dağıtımının yapılması konusunda talimat verdiği" kaydedildi.
Bal'ın, olay tarihinde Ankara'da bulunduğuna dair HTS kayıtları bulunduğu bildirilen iddianamede, Bal'ın, telsizlerin dağıtımı ile ilgili haklarında ayrıca soruşturma yürütülen, suç tarihinde Jandarma Muhabere'de albay olan Şükrü Demirtürk ve yüzbaşı olan Kamil Çetin ile olay günü irtibatının bulunduğu, bu telsizlerin darbeye kalkışmaya iştirak eden birlik ve personele dağıtımı hususunda beraber hareket ettikleri aktarıldı.
Sözde "Yurtta Sulh Konseyi" atama listesinde Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı ve İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olarak görevlendirilen Bal'ın, cep telefonunda 4 Ekim 2014'ten itibaren FETÖ üyelerinin haberleşmede kullandığı belirtilen ByLock programı kullanıldığı tespit edildi.
Bal, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, TBMM'yi ortadan kaldırma veya görevini engellemeye teşebbüs etme" suçlarından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
2) ANKARA: HSYK ESKİ ÜYESİ ÖMER KÖROĞLU
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Üyesi Ömer Köroğlu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu gerekçesiyle iddianame düzenledi.
5 Haziran'daki gelişmeye göre, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tamöz'ün hazırladığı iddianame Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
İddianamede, FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin ardından, örgütün emir ve komutası doğrultusunda hareket ettiği anlaşılan yargı mensupları hakkında soruşturmalara başlandığı anımsatılarak, örgütün yargı yapılanması içerisinde şüpheli Köroğlu'nun da bulunduğunun anlaşıldığına yer verildi.
Köroğlu'nun, 2010'daki HSYK seçimlerinde FETÖ/PDY yapılanması adayı olarak listeye girdiği ve seçimlerde örgütün stratejisi sonucu 5 bin 833 oy alarak asıl listede kurul üyeliğine seçildiği aktarılan iddianamede, 2010'dan sonra oluşan HSYK'da, Fetullah Gülen yapılanması içerisinden olmanın; görev alma, atama ve yükselmede yeterli tek kriter olduğu bir dönemin yaşanmaya başladığı kaydedildi ve "Yüksek yargıya yapılan seçimlerde de aynı kriter uygulanarak, yargının etkin kadrolarının örgütün kontrolüne geçtiği anlaşılmıştır. Aynı kriter diğer kamu kurumlarında da gerçekleşmeye başlamıştır." değerlendirilmesinde bulunuldu.
İddianamede, örgütün HSYK'da çoğunluğu ele geçirip, etkin olmasının ardından, hangi örgüt üyelerinin yüksek yargıya gönderileceğini belirlemek amacıyla örgüt içerisinde yer alan HSYK üyeleri Ömer Köroğlu ile İbrahim Okur, Ahmet Hamsici, Bülent Çiçekli, Teoman Gökçe, Hüseyin Serter, Nesibe Özer, Ahmet Kaya, Resul Yıldırım, Ahmet Berberoğlu ve Birol Erdem ile kurul üyesi olmayan örgüt mensupları Mehmet Kaya, Engin Durnagöl, Muzaffer Bayram, Aydın Boşgelmez, Önder Aytaç, Nazmi Dere, Salih Özaykut, Muzaffer Özdemir ve Ahmet Toker'in, Mehmet Kaya ve Bülent Çiçekli'nin evlerinde toplandıkları ve belirlenen kişilerin yüksek yargıya atandıkları ifade edildi.
Köroğlu'nun HSYK'daki görevi döneminde, Ahmet Hamsici, Resul Yıldırım ve Ahmet Kaya ile hareket ederek, FETÖ/PDY mensubu hakimlerin usulsüz ve kanuna aykırı işlemleri için yapılan şikayetler hakkında soruşturma yapılmaması kararı verilmesinde etkin olduğu anlatılan iddianamede, buna yönelik itirazlarda da Köroğlu'nun, HSYK Genel Kurulundaki örgüt mensupları ile birlikte hareket ederek, soruşturma açılmaması kararları çıkmasını sağladığı aktarıldı.
FETÖ/PDY mensubu hakim ve savcılarla kolluk görevlileri hakkında adli süreç başlamasının ardından, Köroğlu'nun bu kişilere destek verecek mahiyette olan ve kamuoyunda "HSYK'nın bildirisi" olarak bilinen bildirinin yayınlanmasında rol aldığına yer verilen iddianamede, Köroğlu'nun, HSYK'da görev yapan müfettişler dahil olmak üzere örgüt mensubu hakim ve savcıların uzaklaştırılması için toplanan HSYK Genel Kurul kararını, örgüt mensubu kurul üyeleriyle birlikte engellediği anlatıldı.
Kurul üyesi seçildikten sonra, kuruldaki örgüt mensuplarıyla "sohbet" olarak nitelendirilen örgüt toplantılarına katılan Köroğlu'nun, himmet adı altında örgüte para ödediği ve örgütün talimatlarını yerine getirdiği bildirilen iddianamede, "FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütü mensubu olduğu kanaatine varılan Günal Akyol'un", şüpheli olarak verdiği ifadesinde, 1995'te Afyonkarahisar Başmakçı'ya kura sonucu hakim olarak atandığında, FETÖ/PDY'nin toplantılarına Köroğlu'nun da katıldığına ilişkin beyanına dikkat çekildi.
Mahkemeye sunulan iddianamede, Köroğlu’nun FETÖ üyesi olduğu, 2010 yılında HSYK üyesi olarak seçildikten sonra “Örgüt üyesi kimlerin yüksek yargıya gönderileceğini belirlemek amacıyla yapılan gayri resmi toplantılara” katıldığı belirtildi.
Çarpıcı ByLock yazışmaları: “2016 yaz sonu itibariyle sıkıntılı süreç bitecek”
İddianamede, FETÖ’nün yargı yapılanmasının bütün detayları ele alındı. Örgütün, şeytani bir planlama yaparak, yargı eliyle binlerce muhalifini hedefe alarak mağdur ettiği belirtilerek, “Örgüt yargıyı her açıdan etkin bir silah olarak kullandığı görülmüştür” denildi. “Türkiye’de yargı bir dönem tamamen FETÖ/PDY isimli örgütün denetimindedir” tespiti de yapılarak, “Örgütün emir ve talimatları ile karar veren yargı mensuplarının ülkemizde yaptığını kabullenmek ise akla ziyan bir sapkınlıktır” denildi. FETÖ’nün etkin olduğu dönemde Adalet Akademisinin hâkim ve savcı adayları yönünden fişleme merkezine dönüştürüldüğü de anlatılarak, “Didem Yaylalı isimli hâkim adayı uğradığı haksızlıklara dayanamayarak intihar etmiştir” denildi.
Örgüt mensubu hakim ve savcıların talimatla karar verdikleri, bu kapsamında iş adamı Mehmet Emin Karahamehmet hakkında yurt dışı yasağın kaldırıldığı savunuldu. “Yargısı düne göre bugün daha bağımsız olan Türkiye’deki kişi hak ve özgürlükleri ileri seviyede korunmaktadır” denilen iddianamede, “Yargı dün bir örgüt abisinin tekelinde ve emrinde hareket ederken bugün devletin egemen bir erki olarak hareket etmekte, bağımsız ve tarafsız davranmaktadır” iddiasına da yer verildi.
Darbe mesajları
Yargı mensuplarının sorumlusu olduğu iddia edilen Yusuf Doğan’ın kendisi ile aynı görevde bulunan Hacı Uzdil’e ByLock programı üzerinden “Darbe olacak, gidişat o” mesajı yolladığı belirtildi. Görüşmelerde hazırlık yapan ve emir veren kişinin “HE” olarak belirtildiği ifade edilerek, “söz konusu kişinin hoca efendi şifresi ile şifrelendirilen örgüt lideri Fetullah Gülen olduğu anlaşılmaktadır” denildi.
Sivil imam Levent Özgüzel’in de (36450 ID numaralı) kendisi ile aynı görevi üstlenen kişiye (203670 ID numaralı) 28 Ocak 2016 tarihinde “Abi demiş ki, ‘ben askerler ile konuştum, biz darbe yapağız ortamın biraz daha hazır olması gerek. Bana söz verdiler’ demiş” şeklinde darbeye ilişkin mesaj gönderdiğinin tespit edildiği belirtildi.
Bir başka sivil imam olduğu ileri sürülen Oktay Kaya’nın 4 Şubat 2016 tarihinde, kendinde kayıtlı olan birden çok örgüt mensubuna aynı anda gönderdiği mesajda “2016 Yaz sonu itibariyle sıkıntılı süreç bitecek” dediği ileri sürülerek, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya yönelik paylaşımlar yaptığı ve bu suretle örgüt mensuplarının motivasyonunun yüksek tutulmasını sağladıkları görülmektedir” değerlendirilmesi yapıldı.
İddianamede, "FETÖ/PDY'nin yargı içerisindeki yapılanması içerisinde şüpheli Ömer Köroğlu'nun da yer aldığı" belirtilerek, Köroğlu'nun, "terör örgütü mensubu olmak" suçunu işlediği kanaatine varıldığı bildirildi.
İddianamenin kabulü halinde Köroğlu, atılı suçtan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis talebiyle yargılanacak.
"Şehitlerimize bir kez daha rahmet dileriz"
Öte yandan, iddianamede FETÖ/PDY mensuplarının 15 Temmuz 2016'da darbe girişiminde 249 vatandaşın şehit edildiği, 2 bin 186'sının da yaralandığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Türkiye merkezli olarak dünyanın 160 ülkesinde faaliyet gösteren ve ABD Pensilvanya'da bulunan örgütün kurucusu Fetullah Gülen tarafından yönetilen FETÖ/PDY'nin, Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirip, yönetimi değiştirmeye yetecek kadar kendisini güçlü görerek darbe giriminde bulunduğu görülmektedir. Ancak bu hainlerin Türk milletinin gücünü, vatan, millet, devlet ve bayrak sevgisini, mukaddes değerlerine bağlılığını göz ardı edip, hafife aldıkları görülmüştür. Türk milleti bu örgütle birlikte bunlara yardım edenlere gerekli dersi bir kez daha vermiştir. Türk milletinin bu özverili hareket ve eylemleri nedeniyle minnetle anılmayı hak ettiğini belirtmeyi bir borç biliriz. Gazi ve demokrasi şehitlerimizi hiçbir zaman unutmayacağımızı ve onlara borçlu olduğumuzu belirtip, şehitlerimize bir kez daha rahmet dileriz."
"Tarihi, psikolojik kinlerini tatmin etme imkanı yoktur"
Türkiye'deki her darbenin veya sosyal siyasi operasyonun mutlaka bir dış desteği bulunduğu ifade edilen iddianamede, buna ilişkin şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Türkiye'nin zenginleşmesi, güçleşmesi, söz sahibi olması hep bazı ülkeleri ürkütmüştür. Onlara göre Türkiye, daima kontrol edilebilir, istikrarsız, iç sorunları ile boğuşan bir ülke olmalı, korku, endişe ve ürperme kaynağı olmamalıdır. Türkiye'deki siyasi ortam, birkaç yüzyıldan beri şartların olağan sonucu ve konjonktürün gelişimine göre seyir almayıp doğal bir evrim ile değil, doğrudan el atılarak radikal bir şekilde düzenlenmektedir. Türkiye'deki siyasi sonuç doğuran dış destekli operasyonlarda bazen ordu, bazen sermaye grupları, bazen medya, bazen de cemaat ve etnik gruplar alet olarak kullanılmıştır. Ekonomisi kontrol edilen ve krizlerle tüketilen Türkiye, önemli devlet adamlarını dış destekli bu operasyonlara acı şekilde feda etmiştir. Bazı ülkelerin Türkiye üzerindeki bu tarihi psikolojik kinini tatmin etme imkanı yoktur. Bu nedenle yabancı ülkelerin istihbarat servisleri, dünya çapında örgütlenen aşırı ihtiraslı FETÖ'yü keşfetmiş ve kontrol ederek Türkiye'ye karşı kullanmıştır."
İddianamede, örgütün yargıdaki yapılanması gözler önüne serildi.
Yargı camiası içindeki yapılanmada, 2010'dan sonra terör örgütü içerisinde yer alan yargı mensuplarının sohbet gruplarında bulunan, yargı mensuplarına örgütün talimatlarını ileten ve yargı mensuplarına talimatlar veren, örgütün finansmanı için para toplayan kişiler, "yargının sorumlu imamları" olarak isimlendirildi.
Yargı mensubu olmayıp, genellikle eğitimci olarak bilinen ancak herhangi bir eğitim kurumunda çalışmayan, sadece örgüt içinde yer alan yargı mensuplarından sorumlu olarak çalışmak suretiyle örgüt yapılanmasında görev alan bu kişiler gerçek isimlerini hiçbir zaman kullanmadı.
Örgüt adına yaptıkları bu görev nedeniyle oluşan masrafları örgütten karşıladıkları, maaşlarını örgütten aldıkları belirlenen yargı imamları, İzmir, Erzurum, Ankara, İstanbul ve Gaziantep bölgesi şeklinde yapılandı.
FETÖ mensubu hakim, savcı hatta yüksek yargı üyelerinin, bu kişilerin emir ve talimatlarını, isteklerini sorgulamadan, karşı gelmeden yerine getirdikleri de belirlendi.
ByLock yazışmaları çözüldü
İddianamede yer alan, yargı imamlarının çözülen ByLock yazışmaları, darbe teşebbüsünden yaklaşık 1 yıl önce, örgüt üyelerinin darbeden haberdar olduğunu ortaya koydu.
Yargı mensuplarının sorumluluğunu üstlenen bazı kişilerin, şifreli haberleşme programı ByLock üzerinden, 15 Temmuz darbe girişiminden önce darbeye ilişkin yapılan hazırlıklar, yapılacak eylem ve tasarruflarla ilgili paylaşımlarda bulundukları tespit edildi.
Buna göre, yargı mensuplarının sorumlusu olarak örgüt tarafından görevlendirilen Yusuf Doğan'ın, kendisiyle aynı göreve örgüt tarafından atanan Hacı Uzdil'e ByLock programı üzerinden "Darbe olacak, gidişat o" şeklinde mesaj yolladığı tespit edildi. Doğan, mesajlarda, "Başka yerlerden not geliyor, darbe olacak gidişat o. Aylık erzak al eve koy, makarna, un, şeker. Özel not atacağım ama kimseyle paylaşma. Abla okusun problem yok, dağılmasın yeter." ifadelerini kullandı.
Yargı mensuplarından sorumlu sivil imamlardan Fatih Açık'ın örgütün Ankara ve civarında bulunan yurtlarından sorumlu olduğu anlaşılan Mustafa Harput'a gönderdiği benzer nitelikteki ByLock mesajları da çözüldü.
Fatih Açık'ın, Mustafa Harput'a 2015 Kasım ve Aralık aylarında yolladığı mesajlarda, darbeye ilişkin verilen kararlar, yapılan hazırlıklar, yapılacak eylem ve tasarruflarla ilgili paylaşım yaptığı belirlendi.
Mesajda, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere kamu görevlilerine yapılacak eylem ve tasarruflar, toplanacak kişilerin listesinin oluşturulduğu, kolluk gücü olarak askerin makul şüphe altında gözaltı yapacağı gibi konular, hazırlık ve çalışmalara ilişkin daha önce de örgütün yönetici kadrosuna notlar gönderildiği belirtildi.
Fatih Açık'ın Mustafa Harput'a 7 Aralık 2015'te gönderdiği ByLock mesajları şöyle:
"- Birim abileriyle geçen toplantı vardı, 102 kişi öldü tık yok. Saraya yürüyüp o adamı taşlayıp indirmeden düzelmez.
Bizim işle ilgili emniyet çözemedi. Y. mahalleye sorduk 'bizimkilerin tarzı değil' dediler. Kapıcıya ve yöneticiye uğramamışlar. Bir işler oldu da polis kıyafetli ama başkalarıydı ihtimal, çünkü emniyette gözükmüyor bir olay
Artık gruplarla görüşmeyin dendi. Benim yaşadığım olayı örnek verdiler.
17'si için hazırlık yapıyorlarmış. Zor günler bekliyor bizleri. İş dört seneye kalırsa gemi çok su alır Allah muhafaza.
Şeytan bunlar, Rusya işinden de karlı çıkarlar.
Neyi satmaz ki, bu krizi kendileri bile özellikle çıkarmış olabilirler, başkanlığın yolunu açmak için.
Aslında bir sabahlık işi var hepsinin, savcı yazacak iddianameyi, kolluk gücü olarak asker, makul şüphe gözaltı yapacak, hakimlerde 2. günü ayarlanıp iş bitecek
Kurul üyelerini de alacan, medyayı da bir günde toplar geçersin, bir hafta da her şey değişir
- TV'ler anlatmaya başlasın bunları, biter bence
17 aralık olsaydı da böyle olmayacak mıydı zaten, 17-25'i niye yaptık o zaman.
Böyle gitmemeli bu süreç. Anormal durumlar çıkmaya başlar bi müddet sonra aramızda kalsın, ama yaparlar mı bilmiyorum, toplanacakların listesini oluşturuyorlar
Tam o tarz mı bilmiyorum belki direk asker girer
Yok ya kim çatışacak?
Mısır'daki kadar bile olmaz
17'si neydi ki, medya elde olursa her şeyi anlatabilirsin, tek zor kısmı y.dışı, notta vardı okudun mu, iş Türkiye olsa sadece parmak şıklatmak kadar..."
Örgüt tarafından yargı mensuplarının sorumlusu olarak atanan "yargı mensuplarının sivil imamı" olarak nitelendirilen Levent Özgüzel'in, kendisi ile aynı görevi üstlenen kişiye, 28 Ocak 2016'da ByLock üzerinden "Abi demiş ki 'ben askerler ile konuştum biz darbe yapacağız, ortamın biraz daha hazır olması gerek. Bana söz verdiler' demiş" şeklinde darbeye ilişkin mesaj gönderdiği de tespit edildi.
"Yüz yıllık bir filmin finalindeyiz..."
Örgüt hakkındaki soruşturmaların 2015'te yoğunlaşmasının ardından örgütün yargı içindeki mensuplarından sorumlu olduğu anlaşılan ve "yargının sivil imamı" olarak nitelendirilen Oktay Kaya'nın 4 Şubat 2016'da ByLock programı üzerinden kayıtlı olan birden çok örgüt mensubuna aynı anda gönderdiği e-posta metnine de ulaşıldı.
"Yaz sonu itibarıyla sıkıntılı sürecin biteceği" ifade edilen e-postada, "... Yüz yıllık bir filmin finalindeyiz. Finalde Allah'ın size biçmiş olduğu role bakın. Finale yakışır duruş sergileyin. Bu süreç (yaz sonu itibarıyla) bitti. Artık imtihan faslındayız ta ki bütün karakterler iyice gün yüzüne çıksın. Hamlar haslardan tamamen ayrılsın..." ifadeleri yer aldı.
Bazı görüşmelerde, hazırlık yapan ve emir veren kişinin "HE" olarak belirttiği, söz konusu kişinin "hocaefendi" şifresi ile şifrelendirilen örgüt lideri Fetullah Gülen olduğu tespiti yapıldı.
3) ANKARA: GÜLEN'İN DİŞÇİSİ TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF.DR.ABDULKADİR ŞENGÜN
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in özel dişçisi olduğu iddia edilen, kapatılan Turgut Özal Üniversitesinin eski rektörü Prof. Dr. Abdulkadir Şengün'ün terör örgütü üyeliği iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına başlandı.
6 Haziran'da Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan Şengün ile avukatı katıldı.
Kimlik tespitinin ardından savunmasını yapan Şengün, diş hekimliği alanında önemli bilimsel çalışmalar yaptığını ve alanında sayılı akademisyenlerden biri olduğunu söyledi.
Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi dekanı olarak görev yaptığı dönemde Turgut Özal Üniversitesinden teklif aldığını dile getiren Şengün, Ankara'da 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın adını taşıyan, eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut'un mütevelli heyeti başkanlığını yaptığı bir üniversitenin terör örgütüyle bağlantılı olabileceğini düşünemediğini, üniversitenin mütevelli heyetiyle yaptığı görüşmenin ardından teklifi kabul ettiğini belirtti.
ByLock kullandığı iddiasını reddeden Şengün, iddianamedeki IMEI numarasının kullandığı telefona ait olmadığını öne sürdü. Mahkeme başkanının ByLock yazışmalarını okuduğu Şengün, bu programı kullanmadığı yönündeki iddiasını sürdürdü.
ABD'ye bilimsel konferanslara katılmak için gittiğini belirten Abdulkadir Şengün, Gülen'in özel dişçisi olduğu yönündeki iddiaya ilişkin, "Bu, asılsız ve yersiz bir iddia. Takdir edersiniz ki diş hekimleri birçok alet edevat kullanıyor. Bir hekimin hiçbir malzemesi olmadan hasta muayene etmesi söz konusu olamaz. ABD'ye gittim ama Pensilvanya'ya hiç gitmedim." dedi.
Ömrünü insan sağlığı ve bilime adadığını, suçsuz olduğunu ve hiçbir terör örgütüyle irtibatının bulunmadığını öne süren Şengün, tahliye ve beraat talep etti.
Savunmanın ardından ara kararı açıklayan mahkeme, Şengün'ün tutukluluk halinin devamına hükmederek, dosyadaki eksiklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
4) SEMİH TERZİ'NİN EŞİ NADİRE TERZİ
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen darbeci general Semih Terzi'nin eşi Nazire Terzi hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım", "terör örgütü üyesi olmak" ve "suç örgütlerinin isimlerini kullanarak tehditte bulunmak" suçlarından 52,5 yıla kadar hapis talebiyle açılan davanın görülmesine devam edildi.
8 Haziran'da Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık Terzi ile avukatlar katıldı.
Duruşma savcısı, mütalaasında, dijital materyallerin incelenmesine ilişkin müzekkerelerin cevaplarının beklenmesi ve isnat edilen suçların niteliği, suçları işlediği yönünde somut deliler olması nazara alınarak sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden sanık Nazire Terzi, Semih Terzi'nin eşi olduğu için suçlu olduğunun takdir edildiğini ileri sürdü. Terzi, "Ben ülkeye adalet geldiğinde yargılanmak istiyorum." dedi.
Sanık avukatı ise müvekkilinin tutuksuz yargılanmasını talep etti.
Nazire Terzi'nin tutukluluk halinin devamına hükmeden mahkeme heyeti, duruşmayı 27 Eylül'e erteledi.
İddianame
İddianamede Nazire Terzi ile darbeci eşi Semih Terzi'nin darbe girişimini bir hafta kadar öncesinden bildikleri, darbenin başarıya ulaşması için görev yeri Silopi'den Ankara'ya dikkati çekmeden ve sorunsuz gelmek isteyen Semih Terzi'nin eşini 13 Temmuz'da aradığı, "Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın eşini ara, annemin çok hasta olduğunu ve beni çok sevdiğini söyle." dediği, Nazire Terzi'nin de eşinin isteğini yerine getirdiği ve iki gün sonra gerçekleştirilecek darbe içinde yer alacak eşinden şüphe edilmemesini sağlamaya çalıştığı belirtilerek, Nazire Terzi "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım"la suçlandı.
Terzi'nin, doktor kıyafeti ile 23 Temmuz'da GATA acil servisine gidip, "Asos" isimli program yüklü bilgisayarı kimseye haber vermeden izinsiz kullandığı sırada görevli personelce fark edilip yakalandığı, kim olduğu sorulduğunda "Onkoloji Hastanesi'nde doktor olduğunu, GATA ile Sağlık Bakanlığı arasında protokol bulunduğunu, bundan sonra GATA'da çalışacağını" belirttiği aktarılan iddianamede, görevlilerin resmi yazı talep ettikleri Terzi'nin, böyle bir yazı olmadığını söylediği kaydedildi.
Nazire Terzi'nin buradan hastane morguna gittiği, görevlilere Semih Terzi'nin eşi olduğunu, cenazeyi görmek istediğini söylediği, görevlilerin izin vermediği ifade edilen iddianamede, görevli doktorların olayı tutanağa geçirdiği bildirildi.
Terzi'nin 11 Ağustos'ta gittiği noterde de kendisine vekaletname çıkarmayan noter görevlisini FETÖ adına tehdit ettiği belirtilen iddianamede, şöyle denildi:
"Nazire Terzi'nin 15 Temmuz'dan önce eşinin izin alması için tavassutta bulunması, 23 Temmuz'da GATA'ya giderek bilgisayarlarda sahte işlem yapmaya çalışması, hastanede görevli olmadığı halde görevlendirilmiş gibi eşinin öldürüldüğü saati değiştirmeye çalışarak örgüt adına faaliyet yürütmesi, darbeci eşinden kalan mal varlığını tedbir konulmadan başkasına devredebilmek için vekaletname çıkarmak için gittiği noterde aynı örgütün korkutucu gücünü kullanarak 11 Ağustos'ta tehditte bulunması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren fiillerinin bütün halinde Fetullahçı Terör Örgütü'nün üyesi olmak suçunu da ayrıca oluşturduğu anlaşılmaktadır."
İddianamede, Nazire Terzi'nin "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım", "terör örgütü üyesi olmak" ve "suç örgütlerinin isimlerini kullanarak tehditte bulunmak" suçlarından 52,5 yıla kadar hapsi isteniyor.
5) ANKARA: SÖZDE BATMAN SIKIYÖNETİM KOMUTANI JANDARMA ALBAY ŞENOL YELOĞLU
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde, Batman'a sıkıyönetim komutanı olarak atanan eski Jandarma Teknik ve Yardımcı Sınıflar Eğitim Merkezi Komutanı albay Şenol Yeloğlu'nun yargılanmasına başlandı.
6 Haziran'da Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Yeloğlu ile avukatı katıldı. Kimlik tespitinin ardından savunmasını yapan Yeloğlu, kendi eylem ve iştiraki dışında oluşturulan bir listede adının bulunmasından dolayı suçlanmasının hukuki olmadığını söyledi.
Listedeki görevlendirmeyi kabul etmediğini dile getiren Yeloğlu, "15 Temmuz günü izindeydim. Kalkışmayı televizyondan öğrendim ve komutanı olduğum birliğe geldim. Mesai arkadaşlarımla gelişmeleri televizyondan takip ettik. Saat 23.00'de Batman'da görevli bir binbaşının aramasıyla sıkıyönetim komutanı olarak atandığımı öğrendim." dedi.
Kendisini telefonla arayan binbaşıya Batman'a gelmeyeceğini söylediğini belirten Yeloğlu, "Ben Ankara'da görevliyim. Batman'a gitmem bir günümü alır. Darbeciler eski görev yerim Siirt'te bulunduğumu düşünerek bu görevlendirmeyi yapmışlar. FETÖ'nün mensuplarını nasıl takip ettiği biliniyor. Benim bir yıl önce Siirt'ten Ankara'ya geldiğimi bilmemeleri, bu örgütle hiçbir irtibatımın olmadığını da gösteriyor." diye konuştu. Suçsuz olduğunu öne süren Yeloğlu, beraat ve tahliye talep etti.
Savunmanın ardından Yeloğlu'nun tanıklarını dinleyen mahkeme heyeti, daha sonra ara kararını açıkladı. Sanığın tutukluluk halinin devamına hükmeden heyet, dosyadaki eksiklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
6) DİYARBAKIR: ALBAY CEYHUN KELEŞ İTİRAFÇI OLDU
Diyarbakır’da 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması çerçevesinde tutuklanan ve itirafçı olan eski Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Hasan Ceyhun Keleş davasında, Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy tanık olarak dinlenecek.
9 Haziran'da, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY soruşturması çerçevesinde tutuklu yargılanan ve itirafçı olan eski Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Hasan Ceyhun Keleş, hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "FETÖ/PDY üyesi olmak" iddiasıyla üç kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın 2. duruşması görüldü. Savunması alınan Keleş, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianamede, TCK 221 maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinden yaralanması yönündeki talebi kabul ettiğini söyledi. İfadesinin doğru olduğunu ve yer göstermeleri sonucu bir kısım operasyonlar gerçekleştiğini kaydeden Keleş, etkin pişmanlıktan faydalanmak istediğini darbeye teşebbüs ile ilgili suçlamayı kabul etmediğini ifade etti. Darbe girişiminin yaşandığı gece, Diyarbakır Valisi Halil Aksoy, Emniyet Müdürü ve MİT Bölge Başkanı ile görüştüğünü, Vali Aksoy'u bu konuda bilgilendirdiğini dile getiren Keleş, "Mahkemenin uygun görmesi durumunda Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy'un tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. Darbe gecesi ilk bilgiyi vali bey benden almıştır. Ben kesinlikle darbe teşebbüsünün karşısında yer aldım. Üyelik ile ilgili olarak geçmişte bu yapı ile olan ilişkimi ben ayrıntılı olarak anlattım. Bunun için pişmanım" dedi.
Yapılan savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Diyarbakır Valiliğine müzekkere yazılarak, Vali Aksoy'un tanık sıfatıyla dinlenmesi için günsüz davetiye gönderilmesine karar verdi. Mahkeme, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.
7) ERZURUM: ZABIT KATİBİ MUAMMER ÖZİL İTİRAFÇI OLDU
Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen FETÖ/PDY davasında tutuklu yargılanan zabıt katibi Muammer Özil, "İlk anda yaşadığımız şok ve olaylar sebebiyle ayrıca bu yapıdan çekindiğim için olanları söyleyemedim.
8 Haziran'da Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlanan Muammer Özil, örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmedi. Cumhuriyet Savcılığına verdiği son ifadesinde tüm samimiyetiyle örgüt hakkında bildiklerini anlattığını belirten Muammer Özil, "Savcılıkta örgüt hakkında bildiklerimi, kişileri açıkça anlattım. İlk anda yaşadığımız şok ve olaylar sebebiyle ayrıca bu yapıdan çekindiğim için, olanları söyleyemedim. Cezaevindeyken itirafçı olan veya suçunu kabul edenlere karşı çok olumsuz bir tavır ve reddetme şeklinde davranışlar vardı. Ek beyanımı dahi gizlice verdim. Ben bu yapının örgüt olduğunu kesinlikle bilmiyordum. Sadece dini hassasiyetler ve Allah rızası için Kuran okumak ve ibadet etmek maksadıyla katıldım. Örgüt faaliyeti denebilecek hiç bir olayda yer almadım. Tüm olanları ve bütün içtenliğimle anlattım. Uzun zamandır tutukluyum, kaçma şüphem yok. İstendiği kadar adli kontrol tedbiri uygulanabilir. Tahliyeme ve beraatime karar verilmesini talep ederim" diye konuştu.
Duruşma savcısı Fatih Yılmaz mahkemeye sunduğu mütalaada, Muammer Özil'in iddianamedeki gibi cezalandırılmasını istedi. Müvekkilinin 2 aylık çocuğu olduğunu söyleyen Avukat Timurhan Gür ise Özil'e etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının gerektiğini savundu.
Mahkeme heyeti, Muammer Özil'in savunması sırasında vermiş olduğu kişiler hakkında, silahlı terör örgütü eyleminden dolayı bir soruşturma yapılıp yapılmadığının araştırılmasını talep ederek duruşmayı erteledi.
15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası, FETÖ/PDY'nin adliye yapılanmasına yönelik sürdürülen soruşturma kapsamında Erzurum Adliyesi'nde görevli Muammer Özil, geçen 7 Aralık günü tutuklanarak cezaevine kondu. Özil hakkında 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemi ile 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'u kullandığı tespit edilen Muammer Özil'in iddianamede sohbet toplantılarına katıldığı ve himmet verdiği belirtildi.
8) ESKİŞEHİR: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR İL MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞANI 4 SANIK
Eskişehir'de, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü eski çalışanı 1'i tutuklu 4 sanığın yargılanmasına devam edildi.
8 Haziran'da 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ikinci duruşmasında tutuklu sanık İshak Ertuğrul, tutuksuz sanıklar Nazlı Altın, Mehmet Aşıcı ve Mustafa Üretir ile avukatları hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan sanıklar, iddianamede geçen suçlamaları kabul etmeyerek haklarında beraat kararı verilmesini istedi.
Mütalaa veren cumhuriyet savcısı, sanıklardan İshak Ertuğrul ve Mustafa Üretir'in "terör örgütüne yardım etmek" suçundan cezalandırılmasını, diğer iki sanığın ise beraatını talep etti.
Sanıkların mevcut hallerinin devamına karar veren mahkeme heyeti, mütalaaya karşı beyanda bulunulması için duruşmayı 16 Haziran'a erteledi.
9) İZMİR: ÖDEMİŞ SAVCISI HASAN BİLİCİ VE HAKİMİ NESLİHAN BİLİCİ'YE İDDİANAME
İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında tutuklu bulunan eski Ödemiş Cumhuriyet Savcısı Hasan Bilici ile adli kontrol şartıyla serbest bırakılan eşi eski Ödemiş Hakimi Neslihan Bilici hakkında hazırlanan iddianamede, aynı adliyede görev yapan örgüt üyesi hakim ve savcıların birbirlerini bilmeyeceği, bilseler bile bu yapıdan olup olmadıklarını sorma konusunda yasakların olduğuna ilişkin bilgilere yer verildi.
7 Haziran'daki gelişmeye göre, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, meslekten ihraç edilen Hasan ile Neslihan Bilici hakkında "Silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlamasından 15'er yıla kadar hapis cezası talep edildi.
İddianamede, FETÖ/PDY'nin yargıda hiyerarşik yapısının bulunduğuna, bu örgüt aracılığıyla kendinden olmayanlar başta olmak üzere kullanamadığı, örgüte boyun eğmeyen veya farklı düşünen herkesi "düşman" kabul ederek yargı kararları ile emniyet operasyonlarının hedefi haline getirdiğine vurgu yapılarak, örgüt mensuplarının tayin, terfi ve görevlendirmelerinde FETÖ/PDY'nin amaçlarını önde tuttuğunun altı çizildi.
Örgütün, yüksek yargıya üye seçiminde organize olarak kendi mensuplarını seçtirdiği ve bu yönde kulis yaptığı, 2014'teki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna (HSYK) üye seçimlerinde kendi mensuplarının seçilmesi için örtülü çalışma düzenlediği, meslek kuruluşları içine sızmak suretiyle yönetimini ele geçirmeye çalıştığına dikkat çekilen iddianamede, örgütün yargı içerisinde etkili hale gelmek için Ankara başta olmak üzere büyük şehirlerde hakim ve savcılık sınavına hazırlık evleri kurduğu, başlarına mensuplarından sorumlular atadığı, sınav sorularını yasal olmayan yollarla temin edip sınavdan birkaç gün önce örgüt mensubu "abiler/ablalar" aracılığıyla mensuplarına verdiği ifade edildi.
Kendi içerisinde evlendirme birimi kurduğu ileri sürülen FETÖ/PDY'nin örgüt içinden evlenmeyi kabul etmeyen mensuplarını dışlayarak takip altına aldığı, organik ve hiyerarşik yapı, alt-üst ilişkisi, emir-komuta zinciri ile mensupları üzerinde hakimiyet kurduğu, bu şekilde yargı içerisinde de örgütsel bir yapı olarak faaliyet gösterdiğine değinilen iddianamede, sanıklar Hasan ve Neslihan Bilici'nin FETÖ/PDY mensuplarınca kullanılan kriptolu haberleşme programı olan "ByLock" kullanıcısı oldukları, bu hususun HTS kayıtları ile de sabit olduğuna yer verildi.
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturmalar kapsamında Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde gözaltına alınan bazı şüphelilerin de ifadelerinin yer aldığı iddianamede, sanık Hasan Bilici'nin 11. ve 12. dönem FETÖ/PDY mensubu hakim adaylarından sorumlu olduğu, eşi Neslihan Bilici'yle örgütün sohbet ile toplantılarına katıldığı ileri sürüldü.
"Aynı adliyedekiler birbirini bilmez"
İddianamede ifadelerine yer verilen, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli olarak ifadesi alınan ve örgütte "abi" olarak nitelendirilen bir pozisyonda olan H.I, Türkiye'de kaç hakim ve savcının örgüt mensubu olduğunun bilinemeyeceğini, böyle bir bilginin de gizli tutulduğunu savunarak "Aynı adliyede görev yapan hakim ve savcılar aynı grupta değillerse birbirlerini bilmezler ancak tahmin edebilirler. ya da öncesinden birbirlerini tanıyorlarsa bilebilirler, birbirlerinin bilseler dahi birbirlerine söylemezler, birbirlerine yapıdan olup olmadıklarını soramazlar, bu konuda yasak vardır." beyanında bulundu.
Cuma namazı için izin istemiş
FETÖ/PDY'nin, örgüt mensubu hakim ve savcıların dikkati çekmemesi ve deşifre olmaması için "Namaz kılmamaları ve cuma namazına gitmemeleri" yönünde talimat verdiğini iddia eden H.I, "Bildiğim kadarıyla akademi döneminde hakim ve savcılar, adliyede namaz kılmamaları ve cuma namazına gitmemeleri konusunda uyarılmışlar, bu nedenle namaz kılmazlar ve cuma namazına gitmezler. Ancak küçük bir yer olan Ödemiş'te görev yapan Hasan Bilici bir gün bana geldi. Bilici, 'Abi cumaya gidebilir miyim? Adliyede cumaya tek gitmeyen benim. Benimle dalga geçiyorlar. 'Eşinle evde cuma namazı mı kılıyorsun?' şeklinde sözler söylüyorlar.' diyerek cumaya gitmek için benden izin istedi. Ben de 'Senin cumana karışmam ben sana kıl da demem kılma da demem ama devre abinize sorun.' dedim. 'Sorun oluyorsa arada bir cumaya git' dedim." şeklinde ifadeler kullandı.
Operasyon
FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca (HSYK) açığa alınan Hasan Bilici ve eşi Neslihan Bilici hakkında yakalama kararı verilmişti.
İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele şubesi ekipleri 11 Ağustos 2016'da düzenlediği operasyonda, Hasan ve Neslihan Bilici'yi gözaltına almıştı. Hasan Bilici çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklanmış, Neslihan Bilici ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Şüphelilerin 29 Kasım 2016'da meslekten ihraç edildikleri öğrenilmişti.
10) KIRŞEHİR: DARBECİ ASTSUBAY İHSAN B. VE UZMAN ÇAVUŞ ALİ S.
Kırşehir'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine karıştıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan eski astsubay ve uzman çavuş, darbe mesajını birliklere askeri mevzuat gereği üstlerinden emir almadan gönderdiklerini ileri sürdü.
8 Haziran'da Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya meslekten ihraç edilen ve müebbet hapis istemiyle yargılanan eski astsubay İhsan B. ve eski uzman çavuş Ali S. ile avukatları katıldı.
Mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısının mütalaasında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemi talebini yinelemesi üzerine sanıkların son savunmalarını aldı.
Sanık Ali S, sıkıyönetim direktifini sıralı amirlerinden emir almadan gönderdiğini kabul etti. Bunun askeri mevzuatta yer aldığını ve suç teşkil etmediğini öne süren Ali S, bu nedenle beraatını ve tahliyesini istedi.
İhsan B. ise iddianamedeki suçlamaları kabul etmeyerek, beraatını talep etti.
Savunmaları alan heyet, kararını açıklamak üzere duruşmayı 11 Temmuz'a erteledi.
Önceki duruşmada tanık olarak dinlenen Kırşehir Jandarma Komutanlığından bir subay, 15 Temmuz darbe girişimi akşamı destek için gittikleri Kırşehir Valiliğinden gece saat 03.30 sıralarında Jandarma Komutanlığına döndüklerinde, darbeciler tarafından gönderilen sıkıyönetim direktifi mesajının emirleri dışında ilçelere gizlice gönderildiğini, bunu yapanların da Muhabere Şubesi'ndeki eski astsubay İhsan B. ve eski uzman çavuş Ali S. olduğunu belirlediklerini ifade etmişti.
11) NİĞDE: İL JANDARMA KOMUTANI ALBAY İBRAHİM TAŞKIN
Niğde'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında hakkında dava açılan eski İl Jandarma Komutanı Albay İbrahim Taşkın'ın yargılanmasına devam edildi.
8 Haziran'da Taşkın, Niğde 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Konya'nın Akşehir ilçesindeki cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
"Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "silahlı terör örgütüne üye olma", "suç delillerini gizleme", "resmi evrakta sahtecilik", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" ile suçlanan Taşkın savunma yaptı.
Önceki ifadelerini tekrarladığını belirten Taşkın, tahliyesini istedi.
Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek, dosyadaki eksiklerin giderilmesi için duruşmayı 18 Temmuz'a erteledi.
Öte yandan, aynı mahkemede "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan tutuklu yargılanan meslekten ihraç edilen öğretmenler M.Y, E.U, N.T, M.M.G, A.L, A.Ö, B.G, M.D, A.Y, M.D, A.G, M.S, F.A. ve B.C.Y'nin de yargılanmalarına devam edildi.
Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, bazı tanıkların dinlenmesi için duruşmayı erteledi.
12) SİVAS: SİVAS 5'İNCİ PİYADE EĞİTİM TUGAY KOMUTANI TUĞGENERAL FATİH CELALEDDİN SAĞIR
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan eski Sivas 5’nci Piyade Er Eğitim ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Fatih Celaleddin Sağır’ın yargılanmasına devam edildi.
7 Haziran'da Sivas 2'nci Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya Sağır, tutuklu bulunduğu Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme" suçlamalarıyla yargılanan Sağır üzerine atılan suçlamaları reddederek, "Sanal bir suçun faali olarak burada bulunmaktayım. Sivas'ta kalkışma yaşanmamıştır. Ortada sanal bir suç bulunmaktadır. Hak ve adalet benim tutukluluğumu gerektiriyorsa burada bulunayım. Hak ve adalet istiyorum" dedi.
Duruşmaya sanığın yakınları ile avukatları katıldı. Duruşma başlamadan önce sanık avukatları, basın mensuplarının mahkeme salonundan dışarı çıkarılmasını istedi. Ancak duruşmaların herkese açık olması nedeniyle bu talep mahkeme heyeti tarafından reddedildi.
Duruşmaya SEGBİS ile İzmir 2'Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi'nden katılan eski Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) Kurmay Başkanı Tümgeneral tanık Hamza Koçyiğit, sanık Sağır ile görevi gereği zaman zaman telefonla görüştüğünü söyledi. Sağır'ın 15 Temmuz gecesi emir astsubayı vasıtasıyla telefonla aradığını belirten Koçyiğit, "15 Temmuz gecesi bağlık birliklerin birçok komutanı aradı. Darbe teşebbüsü ile ilgili ne yapılması gerektiğini sordular. Aynı şekilde Fatih Celalettin Sağır da 23.30'da emir astsubayı vasıtasıyla aradı. Kalkışmanın cunta faaliyeti olabileceğini, ordu içerisinde bir grup tarafından kalkışma olabileceğini izinli olan personelin çağrılmaması gerektiğini, karargah dışından kimsenin sokulmaması gerektiğini söyledim. Sanık darbeyi desteklemiş olsaydı beni aramazdı. Zira beni aramayanlar, ya da arayıp da ulaşamadığım birlikler darbe faaliyetinde bulundular. Sanığın darbeye destek vermesi yönünde bende en küçük intiba uyanmadı. Emirleri uygulamayacağını söyledi ve darbeye destek vermediğini bu şekilde belirtmiş oldu. Kurmay başkanlığına bağlı harekat merkezi aracılığıyla darbeye iştirak eden birliklerin, darbeye katılan personel ve silahları sözlü olarak bildirin dedik. 16 Temmuz'da da bunu mesajla ilettik. Ancak bize ilk başta sağlıklı bilgi akışı gelmiyordu. Fatih Celalettin Sağır'ın birliğinin darbeye iştirak ettiği yönünde de herhangi bir bilgi gelmedi" diye konuştu.
Çorum L Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Erzincan 3. Ordu Karargahı eski Harekat Kurmay Yar Başkanı Tuğgeneral Ekrem Çağlar ise sanık Sağır ile çeşitli dönemlerde farklı illerde görev yaptığından dolayı tanıdığını ifade etti. Sanık ile darbe teşebbüsünün olduğu gece telefon konuşmalarının olmadığını belirten Çağlar, "Ortak yerlerde çalıştığımızdan dolayı bir dostluğumuz oldu ancak hiçbir dönemde sanığın cemaat yapılanmasını över, onunla ilgili konuşur tarzda bir konuşmamız olmadı. Sanığın bu yapıyla ilgili mensubiyeti olduğunu dair hiçbir bilgim, görgüm ve intibahım olmadı. Sanığın Ergenekon ve Balyoz sürecinde de bu yapıyla ilgili bana hiçbir yorumu olmuş değildir" şeklinde konuştu. Sanık Sağır ile darbe teşebbüsünün yaşandığı gece görüşmediklerini belirten Çağlar, "Ortak yerlerde çalıştığımız için bir dostluğumuz oluşmuştu. Ancak hiçbir dönemde sanığın cemaat yapılanmasını över bir konuşması olmadı. Sanığın bu yapıyla ilgili mensubiyeti olduğunu dair hiçbir bilgim, görgüm ve intibahım olmadı. Sanığın Ergenekon ve Balyoz sürecinde de bana bu yapıyla ilgili hiçbir yorumu olmadı" dedi. Tanık olarak duruşmaya katılan Sivas Orduevi Müdürü Albay Sadık Yoldaş ise darbe girişiminin yaşandığı gece Tuğgeneral Sağır ile birlikte olduklarını belirterek, "Sanıkla birlikte olduğumuz zamanda veya telefonda konuştuğumu zamanda birliklerin hazırlanması veya destek anlamına gelebilecek herhangi bir emir vermedi. Konutuna gitmeden önce de birliğe dışarıdan kimsenin alınmamasını ve böyle bir durum olduğu halde kendisine haber verilmesi gerektiğini söyledi. Farklı bir uygulama yapılmaması gerektiğini söyledi. Tugay komutanımızın her günkü hali vardı. Bunun dışında telaş ve panik gibi bir halini görmedim. Darbe teşebbüsü gecesi onu en çok gören kişi bendim. Soğukkanlıydı. Sert mizaçlı bir kişi olduğu için her konuyu ona açamazdık. O gecede aramızda samimi bir konuşma geçmedi. Sanığın o gece darbe yanlısı, darbe karşıtı veya bekle-gör şeklinde bir tavrını sezmedim. Gayet soğuk kanlıydı" dedi.
Tanık Astsubay Mustafa Bektaş, eşinin doğumu nedeniyle 12 Temmuz'da izne ayrıldığını darbe gününün öncesinde birlikte herhangi bir hareketlilik olmadığını dile getirdi.
Tanık Orduevi Müdürü Personel Albay Sadık Yoldaş ise, "Sanık birlikte olduğumuz zamanda veya telefonda konuştuğumuz zamanda birliklerin hazırlanması veya destek anlamına gelebilecek herhangi bir emir vermedi. Konutuna gitmeden önce birliğe dışarıdan bir şahsın alınmaması ve böyle bir durum olduğu halde kendisine haber verilmesi gerektiğini söyledi. Farklı bir uygulama yapılmaması gerektiğini söyledi. Tugay komutanımızın her günkü hali vardı. Bunun dışında telaş ve panik gibi bir halini görmedim. Darbe teşebbüsü gecesi onu en çok gören kişi bendim. Soğukkanlıydı. Sert bir mizaçlı kişi olduğu için her konuyu ona açamazdık. O gece de aramızda samimi bir konuşma geçmedi. Sanığın o gece darbe yanlısı, darbe karşıtı veya bekle, gör şeklinde bir tavrını sezmedim. Gayet soğuk kanlıydı. Ertesi gün kendisini arayıp mühimmat ve araç sayımı ile ilgili yazıyı imzalaması gerektiğini söylediğimde 'tugay komutan yardımcısına imzalatın' şeklinde talimat vermişti. Kendisi o anda emniyete davet edildiği halde bunu belli etmedi. Tavrı önceki günler nasılsa aynıydı" ifadelerini kullandı.
Sanık Sağır ise Sivas'ta bir kalkışma yaşanmadığını belirterek, "Ben darbe girişimi gecesi Hamza Koçyiğit'i arayıp EDOK Komutanı ile irtibatı olup olmadığını sordum. Olmadığını söyledi. Ben o gece gelen yazıyı uygulamayacağımı söyledim. Eve gidip istirahat edeceğimi söyledim. O da 'Tamam' dedi. Ortada sanal bir suç bulunmaktadır. Ortada suç yok ama suçun faali var. Hak ve adalet benim tutuklu olmamı gerektiriyorsa burada bulunayım. Hak ve adaletin gereğinin yapılmasını istiyorum" dedi.
İfadelerin ardından Tuğgeneral Sağır'ın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı 23 Ağustos 2017 tarihine erteledi.
Paralel yapı-08 Haziran (2017) 'Ankara Kastamonu Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Faruk Bal 1 sanık' davası
Paralel yapı-05 Haziran (2017) 'Ankara Yargı Yapılanması/HSYK üyesi Ömer Köroğlu 1 sanık' davası
Paralel yapı-06 Haziran (2017) 'Ankara Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Abdulkadir Şengün 1 sanık' davası
Paralel yapı-26 Ocak (2017) 'Ankara ÖKK Darbe Yapılanması Semih Terzi'nin eşi 1 sanık' davası
Paralel yapı-06 Haziran (2017) 'Ankara Batman Jand.Tek.Yard.Sınıf.Eğit.Mrk.Kom.Albay Şenol Yeloğlu 1 sanık' davası
Paralel yapı-27 Nisan (2017) 'Diyarbakır Darbe Yap./İl Jand.Kom.Albay H.Ceyhun Keleş'in itirafları 1 sanık' davası
Paralel yapı-08 Haziran (2017) 'Eskişehir Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Yapılanması 4 sanık' davası
Paralel yapı-07 Haziran (2017) 'İzmir Ödemiş savcı Hasan Bilici, hakim Neslihan Bilici 2 sanık' davası
Paralel yapı-08 Haziran (2017) 'Kırşehir Darbe Yapılanması/Astsubay İhsan B, Uzman Çavuş Ali S 2 sanık' davası
Paralel yapı-23 Nisan (2017) 'Niğde Darbe Yap./Garnizon Komutanı Albay İbrahim Taşkın'ın itirafları 1 sanık' davası
Paralel yapı-20 Mart (2017) 'Sivas 5. Piyade Er Eğ. Tugayı ve Gar. Komutanı Tuğg. Celaleddin Sağır 1 sanık' davası
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi' ve soruşturmaları
Paralel yapı-Az sanıklı davalar
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
(11 Haziran 2017, 09:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: