Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, 6 general ve 17 subay olmak üzere 23 sanığın yargılandığı İstanbul'daki ana darbe davasına başlandı.
03.06.2017 16:21 Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, 6 general ve 17 subayın yargılandığı İstanbul'daki ana darbe davasına başlandı. Duruşmalarda sanıkların çok sayıdaki açık delilin her birisini reddederken zorlama yorumlara kaçması şaşırttı.
29.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşında yapılan binadaki salonda görülen duruşmaya 12 tutuklu sanık katıldı.
İddianamede "suçtan zarar gören" olarak yer alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 89 kişi ile bazı kurumların adına avukatların hazır bulunduğu duruşmaya, darbe girişimi sırasında şehit olanların yakınları da geldi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'ın savcı olarak görev yaptığı duruşma, sanıkların kimlik tespitlerinin alınmasıyla sürüyor.
Sanıklara kimlik tespiti sırasında maaşı, uyruğu ve adresi sorulurken bazı şehit yakınları, "zehir olsun", "TC vatandaşlığından çıkarılsın bunlar" ve "okumuş da ne olmuş" şeklinde tepki gösterdi.
Mahkeme başkanı duruşmanın kurallarına uyulması konusunda şehit yakınlarına uyarılarda bulundu.
Duruşmada daha sonra avukatların müdahillik talepleri alındı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile aralarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde şehit düşen İlhan Varank, Çengelköy'de şehit olan Murat Akdemir, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde şehit edilen Erol Olçok, oğlu Abdullah Tayyip Olçok ve Akın Sertçelik ile bazı şehit aileleri adına söz alan avukatlar, müdahillik taleplerini iletti.
Başbakanlık, Emniyet Genel Müdürlüğü, Casper Bilişim Sistemleri AŞ'nin de aralarında bulunduğu bazı kurumlar ile AK Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanı Şeyma Döğücü'nün avukatı da davaya müdahil olmak için talepte bulundu.
Yine 100'e yakın muvazzaf subayın aralarında olduğu bir grup emekli askerin avukatı Bülent Demir de suçtan zarar gördükleri için müdahil olmak istediklerini söyledi.
Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, AK Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanı Şeyma Döğücü ile muvazzaf askerin katılma talebini reddetti.
Mahkeme heyeti, diğer müdahillik taleplerinin kabulüne karar verdi.
Reddi hakim talebi
Daha sonra söz alan avukat Bülent Demir, Mahkeme Başkanı Cem Karaca'ya, bir kısım avukatların sanıklara yönelik beyanlarında "katiller" ifadesini kullandığını belirterek, "Siz de araya girerek 'Yargılama devam ediyor, katiller diyemezseniz, yargılamanın sonunda anlaşılacak' dediniz. İhsası reyde bulundunuz, yani tarafsızlığınızı kaybettiğinizi düşündüğümüzden dolayı reddi hakim talebinde bulunuyoruz." dedi.
Mahkeme heyeti, reddi hakim talebini değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.
REDDİ HAKİME RET
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul'da yaşanan eylemleri organize ettiği iddiasıyla Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 6'sı general, 17'si subay 24 kişinin yargılandığı davada, mahkeme heyeti, bir kısım muvazzaf askerin avukatı olan Bülent Demir'in davaya katılma talebinin kabul edilmediği, bu nedenle de söz konusu avukatın reddi hakim talebini yapmaya haiz olmadığı belirtilerek talebin geri çevrildiğini açıkladı. Daha sonra sanık savunmalarına geçildi.
KORGENERAL ERDAL ÖZTÜRK
İlk savunmayı yapan, 15 Temmuz'da 3. Kolordu Komutanı olan eski korgeneral Erdal Öztürk, öz geçmişini anlatarak, 12 yılı general olmak üzere 43 yıl boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri üniformasını taşıdığını söyledi.
Hain darbe girişimi olmasaydı ilk YAŞ'ta terfi ederek orgeneralliğe yükseleceğini belirten Öztürk, "Ben darbeci değilim, darbe girişimine hiçbir şekilde iştirak etmedim, Darbe girişimini öğrendiğim andan itibaren Side'de izinde olmama rağmen darbe girişimini başarısız kılmak için var gücümle çalıştım." dedi.
Adını 15 Temmuz darbe girişimine karıştıran başta firari sanık Uzay Şahin olmak üzere, herkesi lanetlediğini dile getiren Öztürk, FETÖ ve hiçbir terör örgütüyle irtibatının olmadığını savundu.
Öztürk, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini ifade ederek, savunmasını sadece mahkeme nezdinde değil, aynı zamanda Türk milletinin vicdanına, ismini temize çıkarmak ve tarihe not düşmek amacıyla da yaptığını söyledi.
Sanık Erdal Öztürk, egemenliğin millete ait olduğuna her zaman inandığını söyleyerek, "Bunları 15 Temmuz gecesi darbe girişimi anında NTV'ye canlı olarak bağlanıp verdiğim beyanda da söyledim." diyerek o gece televizyonlara yaptığı açıklamaya ilişkin ses kaydını dinletti.
Nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen darbe esnasında hayati tehdidi göze alarak canlı yayına çıkarak fikrini kamuoyuyla paylaştığını dile getiren Öztürk, "15 Temmuz'a karşı durdum ve darbe girişimi esnasında yasamalara, yönetmeliklere mutlak itaat ettim. Darbe girişimine hiçbir şekilde itaat etmedim." ifadesini kullandı.
"Darbenin başarısız olmasında katkı sağladım"
Öztürk, darbe girişimi sırasında Antalya'da tatilde olduğunu anlatarak, bu girişimi başarısız kılmak için var gücüyle çalıştığını, darbenin başarısız olmasında büyük katkı sağladığını iddia etti.
Sıkıyönetim direktifi ve emirlerinin kanunsuz olduğunu ve buna uyulmayacağını söylediğini aktaran Öztürk, "Askerlerin kışlaya dönmeleri için ilk yazılı emir yayınlattım. Ulusal kanallara bağlanıp bunun suç olduğunu söyleyip birliklerin kışlaya dönmelerini emrettim, aksi halde yasal işlem yapılacağını beyan ettim." dedi.
YıIlık izin planlamasının 2015'te 1. Ordu Komutanı tarafından onaylandığını belirten Öztürk, "Terfi ve atama sırasındaki generaller, YAŞ sonrasında yeni görev yerine katıldıkları için Temmuz ayında izin kullanırlar. Senelik izinde olacağım çok önceden bilinmekteydi. Buna uygun olarak izne ayrıldım. Bu nedenle 3. Kolordu Komutanlığındaki yetkilerimi, Yavuz Türkgenci ve Kemal Başak'a devrettim." diye konuştu.
Öztürk, darbe girişimi için yapılan hazırlık toplantılarına iştirak etmediğini ve sanıklarla hiçbir irtibatının olmadığını öne sürerek, darbe girişiminden haberdar olduğu saat 22.25'ten ertesi güne kadar darbeyi engellemeye yönelik 100'den fazla telefon görüşmesi yaptığını anlattı.
"Atama listesinde adım İstanbul sıkıyönetim komutanı olarak geçiyor"
Kendisine vekalet eden Yavuz Türkgenci'ye telefon görüşmesinde köprüye çıkan askerlerin yanına gidip megafonla onlara yaptıkları eylemin kanunsuz olduğunu bildirmesini istediğini savunan Öztürk, sıkıyönetim direktif ve atama listesinden ise saat 23.59'da haberdar olduğunu söyledi.
Atama listesine adının İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olarak yazıldığını hatırlatan Öztürk, "Adımı ve rütbemi kendi emelleri için kullanmışlar. Haberdar olduktan sonra Ümit Dündar'ı arayıp darbe girişimiyle ilişkimin olmadığını, askerlerle temasta olduğumu, kışlaya dönmeleri emrini verdiğimi söyledim." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünürü Özdemir Bayraktar'ın olay gecesi saat 00.56'da kendisini aradığını ve onunla bir süre görüştüğünü iddia eden Öztürk, şunları kaydetti:
"Bana durumun kritik olduğunu söyleyerek basın açıklaması yapıp yapamayacağını sordu. Darbeci hainlerin kurduğu komploya bir basın açıklaması cevap olabilirdi. Bayraktar, Cumhurbaşkanının direktifini de iletiyor olabilirdi, soramadım. Basın açıklaması yapma yetkim yoktu ve izinliydim ama olağanüstü durum var. Özdemir Bayraktar Bey'e 'konuyu değerlendireceğim' dedim."
Öztürk, saat 00.59'da MİT üst düzey görevlisinin arayarak darbe girişimi aleyhine konuşması için kendisini teşvik edip desteklediğini ifade ederek, "Basınla iletişim için yardım talep ettim. 01.04'te MİT'ten aradılar TV kanallarından birinin arayacağını bildirdiler. 01.05'te TGRT'den aradılar. İrticalen değerlendirme yaptık." iddialarında bulundu.
Darbe karşıtı açıklamayı yapan ilk general olduğunu savunan Öztürk, "Benim adımla ve rütbemle İstanbul'da bazı emniyet müdürleri aranmış teslim olmalarını istemişler. Bu ses kayıtlarının bana ait olmadığı Adli Tıp Kurumu tarafından belgelendi." dedi.
Öztürk, adını sıkıyönetim atama listesine yazanlardan şikayetçi olduğunu söyledi.
Şehit yakınlarından sanıklar tepki
Bu arada, duruşmayı izlemeye gelen şehit yakınları da sanıklara tepki gösterdi. Sultanbeyli şehitlerinden İhsan Yıldız'ın eşi Fatma Yıldız, "Duruşma salonu içerisinde takım elbiseli geldiklerini gördük. Bizim yüzlerimize bakarak mahkemeye çıkmalarını isterdik. Ama arka taraflarında oturuyorduk. Onların yüzlerine, karşılarına geçip bakmak istiyorum. İçeride bir avukat sorun çıkardı olay çıkarmak istedi. Kendisinden şikayetçi olacağız. Onların karşısında bizler dimdik ayaktayız. Allah'ın izni ile bunları üstesinden geleceğiz inşallah." dedi.
Şehit Muhammed Fazlı Demir'in eşi annesi Saliha Demir ise "Vatan hainlerini affetmiyorum. Devletim de affetmeyecek. Avukatları gelip onları savunurken, bizler arka tarafta oturuyorduk. Bunu kabul etmiyoruz. Dört tane evladım var. Vatanımın için canım feda olsun. Vatan olmazsa hiç bir şeyimiz olmazdı." diye konuştu.
Sanık Öztürk'ün savunmasını tamamlamasının ardından, mahkeme heyeti duruşmayı çarşamba gününe (31 Mayıs) erteledi.
31.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul'da yaşanan eylemleri planladığı ve "Yurtta Sulh Konseyi" üyesi oldukları iddiasıyla bir numaralı sanığı Fetullah Gülen olan, 6'sı general, 17'si subay olmak üzere 15'i tutuklu 9'u firari 24 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri'de yapılan duruşmada 13 sanık hazır bulundu. İstanbul'daki darbe girişiminde şehit olanların yakınlarıyla, gaziler de duruşmaya katıldı. Mahkeme heyeti başkanı Cem Karaca duruşmayı başlatırken kısa bir açıklama yaptı.
"EĞER BURADA YARGILAMA YAPABİLİYORSAK ŞEHİTLERİMİZ SAYESİNDE OLMUŞTUR"
Mahkeme Başkanı Karaca, "15 Temmuz basit bir durum değil, dış güçler eliyle ülkemize açıkça işgal girişimiydi. Bu girişim başta aziz şehitlerimiz ve gaziler olmak üzere üniformasına leke sürmemiş TSK'nın ve emniyetin kahraman evlatlarını tarafından püskürtülmüştür. Eğer burada yargılama yapabiliyorsak gerektiğinde vücudunu tankın paletlerine siper edebilmiş cesur şehitlerimizin sayesinde olmuştur. Şehitlerimizin ruhlarını saygıyla anıyoruz, sizleri anlıyoruz. Aziz Türk milleti adına yargılama yapan mahkemenin görevi, suçu ve suçsuzu ayırıp suçluları gerekli şekilde cezalandırmaktadır. Bu bizim hukuki ve ahlaki görevi sorumluluğumuz dışında inancımızın gereğidir. Yargılamanın ilk aşaması da savunmadır. Savunma alınırken yargılama faaliyetleri sırasında dışarıdan yapılacak müdahalelere engel olmak mahkememizin sorumluluğudur. Savunmalar sırasında savunmayı kesmek slogan atmak alkışlamak gibi durumlar yasaktır. Ben de dahil olmak üzere herkes sırayla konuşmak durumundadır. Uyulmadığı taktirde yasanın bana verdiği yetkiye dayanarak gerekli müdahalelerde bulunacağım" dedi.
Duruşma başkanın açıklamasının ardından savunması biten dönemin 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Erdal Öztürk'ün çapraz sorgusuna geçildi.
Öztürk, Mahkeme Heyeti Başkanı Cem Karaca'nın "Terör saldırısı denilerek dışarıya çıkıldığı savunmaları yapılıyor. KOKTOD kapsamında asker kışladan dışarıya çıkabiliyor mu?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"15 Temmuz'dan önce daha çok DEAŞ ve PKK'nın saldırıda bulunacağı şekilde duyumlar geliyordu. Kışlalardaki emniyetin artırılması, kışla dışındaki emniyetin sağlanması için de polisle işbirliği gerekiyor. Ancak kışlaların dışına çıkılması valinin kararına bağlıdır. Aksi taktirde kışladan çıkılması söz konusu değildir. Öyle bir talep olursa dahi önce polis, sonra jandarma en son olarak asker çıkar."
"Suçu firari ve kaçak olanların üzerine atıyorsunuz"
Cumhuriyet Başsavcıvekili Fatih Karakuş da sanığa, "Darbe başarılı olsaydı sizin atama listesinde sıkıyönetim komutanı olacağınız belirtiliyor. Sizce bu durum olağan ve makul mu?" diye sordu.
Sanık Öztürk, bu söylentilerin doğru olması halinde kendisinin de önceden haberinin olması gerektiğini savunarak, "Ancak beni hiç kimse aramadı. Ben izindeyken onlar toplantı yapıp benim ismimi kullanarak istismarda bulunmuşlar. Sadece benim ismimi değil, Genelkurmay Başkanının da bu işin içinde olduğunu söyleyerek katılım sağlamaya çalışmışlar." ifadelerini kullandı.
Sanık Öztürk, Başsavcıvekili Karakuş'un, "Atama listelerini oluşturanların FETÖ'cü olduklarını söylüyorsunuz ancak bunların kim olduklarını söylemiyorsunuz. Kim bu isimler?" sorusuna, "Ben, sınırlı bilgilerimle konuşuyorum. Bildiklerim basına yansıyanlar kadardır. Uzay Şahin'i biliyorum. Keşke diğerlerini de bilseydim söylerdim" şeklinde yanıt verdi.
Bunun üzerine araya giren Başsavcıvekili Karakuş, "Ankara'daki davalarda da aynı şeyi yapıyorlar, suçu firari ve kaçak olanların üzerine atıyorsunuz. Buradaki sanıklar arasında bildiğiniz kimse yok mu?" diye tepki gösterdi.
Öztürk de "Sanıklardan Muzaffer Düzenli'den de şikayetçiyim. Kendisiyle konuştum her şeyi inkar ediyor. Benim ismime leke sürenlerden şikayetçiyim." dedi.
Avukat Yasin Şanlı, "22.25'te darbenin olduğunu öğrendiğinizi söylediniz ancak televizyonlara çok sonra çıktınız, bu gecikmeyi neyle izah ediyorsunuz. Aradaki zamanı nasıl açıklıyorsunuz?" sorusuna Öztürk, şu yanıtı verdi:
"Bir yakınımın araması üzerine İstanbul'da hareketlilik olduğunu öğrendim. 3 dakika sonra vekil olan tümgenerali aradım cevap vermedi. Diğer tümgenerali aradım, sırasıyla AK Partili bir milletvekili olan eski bakan aradı bana ne olduğunu sordu. 'Ben de ne olduğunu çözmeye çalışıyorum' dedim. Sürekli telefonla Jandarma Komutanını aradım, normal şartlarda basına açıklama yapma şansım yok. MİT'le görüştüm. MİT'ten yardım talep ettim. Basının bizi aramasına yardımcı oldular. O bakımdan onlara da teşekkür ederim."
Avukat Şanlı'nın darbe gecesi kalkışmada aktif görev alan İlhan Talu ve Bahadır Köse'yi aramasının sebebini sorması üzerine Öztürk, Genelkurmay Karargahının akıbetini öğrenmek için aradığını öne sürdü.
Sanık Öztürk, bu kişilerin darbeci olmayacağını düşündüğü için aradığını savunarak, sıkıyönetim direktifinde bu kişilerin imzasının olmadığını anlattı.
"Bir Ömer Halisdemir yetiştiremedin mi?"
Avukat Cüneyt Toraman'ın, "Darbenin başarısız olacağını düşündüğünüz için mi iki gün önce izne ayrıldınız?" sorusu üzerine Öztürk, izin planlamalarını 2015 yılında yaptığını anlattı.
Toraman, sanık Öztürk'e "Bir Ömer Halisdemir'i neden yetiştiremediniz. Güvenilir bir askeriniz hiç mi yoktu? Televizyonlara çıkıp anlattınız güzel de neden güvendiğiniz birini bırakmadınız?" sorusunu yöneltti.
Öztürk bunun üzerine, şöyle devam etti:
"O gece 900 kilometre uzaktayım, ben birliklerin derhal kışlalara dönülmesi emrini cumhurbaşkanının açıklamalarından 1,5 saat önce verdim. Telefonla emir yazdırdım, birlik komutanlarına emir verdim, yetmedi televizyonlara çıktım, bir kez de oradan söyledim, benim yaptığım Ömer Halisdemir'in yaptığının bir diğer şeklidir. Ben bu şekilde müdahale ettim. Şehitlerimizin acısı yüreklerimizin derinliklerindedir. Allah rahmet eylesin."
Sanığın bazı sorulara maksatlı olduğunu söylemesi üzerine söz alan avukat Yurdal Kılıçer, "Sanığın sorulan sorulara 'Maksatlı sorular', 'hala anlamamışlar', 'anlamadınız' değerlendirmeleri haddine değil. Üslubuna dikkat etmesi gerekir." dedi.
Sanık Öztürk, "Darbe gecesi 'Erdal Paşa ne diyor?' şeklinde şaşkınlık ifadesi içeren yazışmalar var, şaşkınlığının sebebi darbeye destek olduğunuzdan kaynaklı olabilir mi?" şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi:
"İsmimi bu listeye yazıp Türkiye'ye dağıtmışlar 'Erdal paşa ne yapıyor' yazan şahıs İstanbul dışında biri. İstanbul'da görev yapan kimseden böyle bir tepki gelmiyor. Şahsın bu ifadesi, listenin kendisinde yarattığı algılama ve sonrasında yaşadığı paniktendir. Burada esas olan benim tavrımdır, ne yaptığımdır. O listede adımı görüp de beni televizyondan görmesi korkutmuş olabilir."
Bir avukatın "İnegöl'de köfte yerken yakalandığı" haberiyle ilgili sorusuna Öztürk, söz konusu haberin gerçek olmadığını savunarak, bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.
Sanık Erdal Öztürk, atama listesinde isminin yazılmış olma nedeninin tekrar sorulması üzenine, "Bu Haşhaşilerin, hem bedenlerini hem ruhlarını okyanus ötesindeki adama satan bu adamların gelip Türk adaleti önünde yargılanmasını talep ediyorum." karşılığını verdi.
Bazı avukatların sorularına tepki gösteren Erdal Öztürk, "Burada ısrarla suçlu yaratmaya çalışıyorsunuz. Masum olamaz mıyız? Bir tane delil yok, elinizde hayali sorular soruyorsunuz." dedi.
Öztürk, tümgeneral iken emekli olmak istediğini ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isteğiyle göreve devam ettiğini iddia etti.
Öztürk'ün çapraz sorgusunun ardından mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.
EYYÜP GÜRLER
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda sanık eski 1. Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Eyyüp Gürler savunmasını yaptı.
Gürler, darbe teşebbüsünden önce (13 Temmuz) Harp Akademileri Komutanlığı'nda yapılan ve iddianamede darbe toplantısı olarak geçen toplantıya katıldığını söyledi.
Bu toplantıda olası terör eylemi karşısında alınacak önlemlerin konuşulduğunu dile getiren Gürler, toplantının kısa sürdüğünü savundu.
Gürler, toplantıda İstanbul'da büyük çaplı eylemler konusunda bilgilendirildiğini öne sürerek, şunları kaydetti:
"Bize verilen bilgileri kimseyle paylaşmamamız uyarısında bulunuldu. Başka kimseyle konuşmadım. Albay Muzaffer Düzenli ile ertesi gün tekrar görüşmek için sözleşerek ayrıldık. Verilen görevi yerine getirmeye odaklı alışkanlığım faaliyetleri irdelememi engelledi. Her şey çok çabuk gelişti. Sayın ordu komutanımız birliğe gelirse her şeyin hazır olması için askerleri bilgilendirdim. Kandırmaca olduğunu anlayamadım. Yapılan hazırlıklar terör eylemine karşı bende inanç oluşturdu, körlüğümü arttırdı, sağlıklı muhakeme yapmamı engelledi."
Söz konusu toplantıda kendisine ordu komutanlığında sevk ve idarenin sağlanması ile herhangi bir sorun halinde takviye asker çağırma görevinin verildiğini anlattı.
"Yurtta Sulh ismini medyadan öğrendim"
Tuğgeneral Gürler, "Yurtta Sulh" ismini herkes gibi medyadan ve cezaevinde öğrendiğini öne sürdü. Gürler, birliklerin sevk ve idaresinin WhatsApp grubu üzerinden yapıldığını, askeri personelin sevk ve idaresinin bilgisini bu gruptan paylaştığını söyledi. WhatsApp grubuna kendisini kimin dahil ettiğini bilmediğini savunan Gürler, "Bilgilendirmenin buradan yapılacağın söylenmesi üzerine, birlikleri buradan sevk ettikten sonra buradan bilgilendirici mesajlar attım." ifadesini kullandı.
Bu arada, iddianamede, Gürler'in grubun adını sabaha karşı "Yurtta Sulh Biziz" şeklinde değiştirdiği tespiti de yer alıyor.
"Siz saf mısınız ya?"
Gürler, Yurtta Sulh Konseyi'nden de haberinin olmadığını yineleyerek, bunun marjinal bir grubun eylemi olduğunu düşünemediğini anlattı.
Bunun üzerine araya giren İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fatih Karakuş, "Siz saf mısınız ya?" dedi.
Bunu alkışlayan bazı şehit yakınları "Biz mi yaptık bu darbeyi?", "Allah belanızı versin" şeklinde Gürler'e tepki gösterdi.
"Kandırılarak görevlendirildim"
Terör saldırısı gerekçesiyle bu kalkışmanın içinde olduğunu savunan Gürler, şunları söyledi:
"Terör tehdidine karşı faaliyetlerde kandırılarak görevlendirildim. Marjinal bir grubun faaliyeti olacağı hiç aklıma gelmedi. Bu gücü onlarda görmedim, fark etsem geri dönerdim aldatıldım, hata ettim. Bütün yaşananları TSK'nın bir faaliyeti olarak algıladım. Gerekenleri ve yapılacakları soru sormadan yerine getirmenin ilk kez zararını gördüm. Görevlendirme yapılan personellerde ölüm ya da yaralama olmamıştır. Ben FETÖ'cü değilim, darbeci değilim. Aldatılarak bu işin içine itildim."
Gürler, iddianamede yer alan ve 15 Temmuz'da 1. Ordu Komutanı olan Ümit Dündar ve diğer bazı rütbelilerin gözaltına alınması emrini vermediğini iddia etti.
Mahkeme Başkanının darbe girişimi gecesi Whatsapp yazışmalarında kendi telefonundan yazılan, "Ümit paşaya 4 akademi öğrencisi gönderdim ancak yardım almalılar. Enterne." yazışmalarını sorması üzerine Gürler, bu mesajdan haberinin olmadığını, bunun Ahmet Zeki Gerehan veya başkaları tarafından atılmış olabileceğini öne sürdü.
"Gözaltıların olacağı 13 Temmuz'da konuşuldu"
Gürler, darbe teşebbüsü sabahında Hadımköy'deki cezaevinde görevli askeri personelin yeri bulmaları için mesajlar çektiğini ifade ederek, "Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na (KKK) bağlı ve benim de kim olduklarını bilmediğim muhtemelen gözaltıları yapacak personelin Hadımköy'deki cezaevini bulamadıkları için ben de onlar yanlış yere gitmesinler diye bilgilendirdim. O bölgeyi iyi biliyorum. Gözaltıların olacağı yönünde 13 Temmuz günü, Kara Kuvvetleri Komutanlığınca bize bilgilendirme yapılmıştı. Harp Akademileri Komutanı Korgeneral Tahir Bekiroğlu'nun gözaltına alınmasıyla ilgili bir ilgim yok. Kimseye emir, talimat vermedim." şeklinde konuştu.
TRT'de yayınlanan sözde "sıkıyönetim" ilanını gördüğünü belirten Gürler, şöyle devam etti:
"Yayımlanan sıkıyönetim ilanının sonunda 'yönetime el konulmuştur' deniliyordu. Ben hala terör tehdidiyle yapılan bir faaliyet olarak algılıyordum 'yönetime el koymaya gerek var mıydı?' diye söylendim. Şüphelerim başlamıştı. TSK'da hata yapılmış olabilir diye düşündüm. Bilgisinin olduğunu düşünerek ordu komutanımızı aradım. Durumu kendisine ilettim. 'Sıkıyönetim ilan edildi. Birlikler kışla dışına çıktı' dedim. Şaşırdı… 'Ne sıkıyönetimi? Kim ilan etti? Benim niye haberim yok?' dedi. Bu cevap karşısında haberi olmadığını anladım. Sıkıyönetim direktifi doğrudan Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelmişti. Kafam karıştı. 32 yıldır içinde bulunduğum ve hiç hata yaptığına şahit olmadığım Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında 'hata yapılmış olabilir' diye şüphelerim başladı."
Öztürk telefon görüşmesini anlattı
Gürler, ordu komutanı gelmeyince Genelkurmay Başkanlığınca ilan edildiğini sandığım sıkıyönetimle ilgili bilgi vermek için 3. Kolordu Komutanı Erdal Öztürk Paşa'yı telefonla aradığını ve "Karargaha ne zaman geleceksiniz?" diye sorduğunu belirterek, Öztürk'ün kendisini tersleyerek telefonu kapattığını anlattı.
Bunun üzerine tekrar söz verilen tutuklu sanık eski korgeneral Öztürk, telefon görüşmesinin 01.39'da gerçekleştiğini ifade ederek, şunları aktardı:
"01.06'da TGRT'de açıklama yaptıktan ve resmi birliklere dönülmesini içeren yazılı mesajın ardından arayıp kendisini tanıttı ve 'Komutanım emirlere aykırı davranıyorsunuz' dedi. 'Ne emri?' dedim. O da 'Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay'dan gelen sıkıyönetim emri' dedi. Ben de 'Böyle bir emir yoktur bu emri tanımıyorum, çıkan birliklerin geri dönmesi için elimden geleni yapmaya devam edeceğim' dedim. 'Konuta geri dönmeyecek misiniz?' diye sordu ben de 'git başımdan' dedim ve telefonu kapattım."
"Savaşa girsek vay bizim halimize"
Bazı ifadelerin savcılık ve mahkemedeki ifadelerle uyuşmamasının nedeninin sorulması üzerine sanık Gürler, daha önce mahkeme yüzü görmediğini, ilk ifadesinin yanlış olduğunu söyledi.
Bunun üzerine araya giren Başsavcıvekili Karakuş, "Siz savaş da görmediniz, millet olarak savaşa girsek vay bizim halimize." ifadesini kullandı.
Sanık Gürler de "Tükenmişlik sendromu içindeyim, o aşağılanma durumu içinde şoka girdim. O psikolojiyle ifade verdim." diye konuştu.
"Dünkü ifadeyi bugün reddedebiliyorlar"
Daha sonra çapraz sorgusuna geçilen sanık Gürler'e çeşitli sorular yöneltildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel de 15 Temmuz yargılamalarında üst düzey yapının elemanlarının ölmeyi hiç göze almayıp öldürmeyi göze aldıklarını belirterek, "Hayatları takiyecilik, sahtecilik üzerine geçmiş, dünkü ifadeyi bugün reddedebiliyorlar. Marmaris'te rögar çukurunda yakalananlar 'orada değildim' ifadesi verdi." dedi.
Özel'in, yakalanınca üzerinde ele geçirilen 1 doları kimin verdiğini sorması üzerine sanık Gürler, "Cebimde her zaman dolar olur, kimin verdiğinin listesini tutmuyorum. Bu 1 doların da elime nereden geçtiğini bilmiyorum." savunmasını yaptı.
Mahkeme heyeti Sanık Gürler"in çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından duruşmayı yarına erteledi.
01.06.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin "Yurtta Sulh Konseyi" İstanbul yapılanmasını da kapsayan İstanbul'daki darbe ana davasının görülmesine Silivri'de devam ediliyor. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 9'u firari 15'i tutuklu 24 sanık yer aldığı dava tutuklu sanıklardan Yüksel Durak'ın ifadesinin alınmasıyla başladı.
TUĞGENERAL YÜKSEL DURAK
Olay tarihinde Tuğgeneral rütbesiyle 1'nci Ordu İdari Kurmay Yarbaşkanı olarak görev yapan ve sözde atama listesinde ismi bulunan Tuğgeneral Yüksel Durak savunma yaptı. FETÖ'cü olmadığı, darbeye katılmadığını ileri süren Durak, kendisine sanıklardan Eyyüp Gürler'in sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini ancak bu duruma tepki gösterdiğini söyledi. Mahkeme Başkanı, "Kurmay başkanı olarak neden inisiyatif almadınız, karşı koymadınız?" diye sordu. Sanık Yüksel Durak da, "Çok ani böyle bir konuyla karşılaşınca şaşkınlık yaşadım" cevabını verdi. Darbe girişiminin yönetildiği 1. Ordu Komutanlığı içerisindeki harekat merkezine gitmediği ve kışla içinde kimseyle görüşmeden 2 saat boyunca yalnız dolaşarak hareketsiz kalmakla suçlanan Durak, "Neden gidip faaliyete engel olmadınız" sorusuna, "Gitsem de birşeyleri değiştiremezdim diye düşünüyorum" cevabını verdi.
Başsavcıvekili Fatih Karakuş da, "Eyyüp Gürler'den darbeyi öğreniyorsunuz. Darbeye önlemek için neden kimseyi arama ihtiyacı duymuyorsunuz?" diye sordu. Durak da "Şok halindeydim. Durum nedir onu anlamaya çalıştım. Komutanımız alındı denmişti. Bu işin gerçek olduğunu düşündüm. Genelkurmay Başkanı'ndan da haber yoktu" diye konuştu.
Avukat Yasin Şamlı da, "Eyyüp Gürler sizi birliğe çağırdı, durumu söyledi. Darbe olduğunuzu anladınız. Daha sonra kendisini vazgeçirmeye çalıştığınızı söylüyorsunuz, ne söylediniz?" diye sordu.
Sanık Durak ise, "Bunun kanunsuz olduğunu söyledim. Birkaç kere gecenin devamında da arayarak kendisine yapılanların kanunsuz olduğunu söyledim" dedi. Bunun üzerine Avukat Şamlı bu durumun Eyyüp Gürler'e sorulmasını istedi. Kürsüye çağırılan Eyyüp Gürler ise "Ben Yüksel komutanımla görüştüğümde 'sıkıyönetim' olarak ifade ettim. Darbe demedim. Komutanın tepkisi sıkıyönetimeydi. Tam hatırlamıyorum. Doğru söylüyor olabilir" diye konuştu. Durak son olarak sorulması üzerine Amerika'ya hiç gitmediğini, annesinin 17/25 Aralık sürecinde Bank Asya'ya yatırdığı 3 bin 900 TL'nin ise vefat eden babasından kalan para olabileceğini söyledi.
Durak, hakkındaki tutuklamaya sebep olan suçlamalardan birinin, sözde "sıkıyönetim" komuta listesinde isminin karşısında "mevcut görevine devam" yazılması olduğunu öne sürdü.
Söz konusu listeyi ne darbe gecesi ne de sonrasında gördüğünü savunan Durak, "Darbe girişiminin hiçbir aşamasına katılmadım. Nitekim 'Yurtta Sulh Konseyi' ile irtibatımla ilgili bir suçlama yok. Bilgim ve rızam olmayan bu görevlendirmeden haberdar olmadım. İsmimi kanunsuz listeye yazmak suretiyle şu an yaşadığım mağduriyete sebep olanlardan şikayetçiyim." dedi.
"Gelişmeleri bir süre radyodan dinledim"
Darbe girişime müteakip 4 gün boyunca mevcut görevine devam ettiğini anlatan Durak, daha sonra yapılan soruşturmalarda gözaltına alınarak tutuklandığını ifade etti.
Tutuklu sanıklardan Eyyüp Gürler'in darbe girişiminde saat 21.45 sıralarında kendisine "Sıkıyönetim ilan edildi" dediğini aktaran Durak, savunmasına şöyle devam etti:
"Harekat merkezine günlük kıyafetimle ve silahsız olarak gittim. Eyyüp Gürler'le burada 15 dakika görüştük. Kendisi bana, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile irtibatlı olduğunu ve daha sonra WhatsApp mesajı göstererek köprünün kapatıldığını söyledi. Sıkıyönetim kapsamında birliklerin hareketinin başlamış olabileceğini ifade etti. Başlangıçta büyük bir şaşkınlık yaşadım. Gürler'e 'Sen ne söylediğinin farkında mısın? Böyle bir şeyin içinde bulunmam.' dedim. 'Ordu komutanımız biliyor mu?' diye sordum. Onun da '1. Ordu Komutanı'nın bu işin içinde olmadığını, enterne edildiğini (gözaltına alındığını) ve ulaşamazsınız.' dediğini hatırlıyorum. Ben bu işin içinde olmam diye çıkıştım. Çünkü haberdar olmadığım bir konuydu."
Eyyüp Gürler'e karşı çıkarak bu girişimden vazgeçmesi gerektiğini söylediğini öne süren Durak, "Bundan vazgeçmelerini söyledim. Büyük üzüntü içindeydim. Gelişmeleri bir süre radyodan dinledim." dedi.
"Kurmay Başkanı olarak neden inisiyatif almadınız?"
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen sanık Yüksel Durak ile Mahkeme Başkanı Cem Karaca arasında şu diyalog geçti:
"Karaca: Kurmay Başkanı olarak neden inisiyatif almadınız?
Durak: Çok ani böyle bir konuyla karşılaşınca şaşkınlık yaşadım.
Karaca: Faaliyetin yönetildiği harekat merkezine gitsen, bir duruş sergilesen durumu değiştiremez miydin?
Durak: Değiştirmezdim diye düşünüyorum.
Karaca: Karargahta 2,5 saat kalıyorsunuz. Diğer komutanlar size soruyorlar ısrarla, sizden bir şey bekliyorlar Kurmay Başkanvekili olarak hareketsiz kalmanın sonuçlarını düşünemediniz mi?
Durak: Şok içerisindeydim. Bir cevap verip vermediğimi net hatırlamıyorum.
Karaca: Eyyüp Gürler sizi karargaha çağırıyor. Karargaha çağrılmanızın malzeme takviyesi olabileceğini düşündüğünüzü söylüyorsunuz. Telefonla çağrıldığınızda 'Ne emir gelecek?' diye sorgulamadınız mı? Siz 6 sene daha kıdemlisiniz. Sizden daha kıdemsiz biri karargaha çağırıyor. Bunu neden sormuyorsunuz?
Durak: Kendisi bana kritik bir konu olduğu için 'İçeriğini söyleyemem gelir misiniz?' dedi."
"Şok halinde olmanın psikolojik durumu vardı"
Mahkeme Başkanı Karaca'nın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fatih Karakuş da sanığa çeşitli sorular yöneltti.
Karakuş'un, "Size durumu sormaya gelen komutanlarla kapıda konuşmuyorsunuz, odanıza alıp gizli görüşüyorsunuz. Cumhurbaşkanı, Başbakan konuşuyor. Millet meydanlara iniyor. Saatler ilerlediğinde darbenin tutmayacağını anladınız ondan dolayı mı karargahtan çıktınız?" sorusunu Sanık Durak, "Öyle bir durumun söz konusu olmadı." şekline yanıtladı.
Sanık Yüksel Durak, Başsavcıvekili Karakuş'un "Eyyüp Gürler'den darbeyi öğreniyorsunuz. Darbeye önlemek için neden kimseyi arama ihtiyacı duymuyorsunuz?" şeklindeki sorusuna, "Şok halinde olmanın psikolojik durumu vardı. Durum nedir onu anlamaya çalıştım. 'Birinci Ordu Komutanımız alındı.' denmişti. Bu işin gerçek olduğunu düşündüm. Genelkurmay Başkanı'ndan haber yoktu." yanıtını verdi.
Başsavcıvekili Fatih Karakuş'un, "TSK'nın görevi ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı korumak değil mi? Kalkışma oluyor. Görevinizi neden yapmadınız diye soruluyor? 'Bilmiyorum, karargahtan çıktım.' diyorsunuz. Bir izah yapın." demesi üzerine Durak, "Önce durumu değerlendirmek için karargahta bir süre kaldım. Herhangi bir kasıt ve art niyetimin olmadığı açıktır." ifadesini kullandı.
KURMAY ALBAY SADIK CEBECİ
Davada olay tarihinde Esenler'de bulunan 47'nci Motorize Piyade Alay Komutanı olan Kurmay Albay Sadık Cebeci savunma yaptı.
14 kişinin şehit olduğu İstanbul Büyükşehir Belediye binasının işgal edilmesi ile İstanbul Valiliği ve Ak Parti İl Başkanlığı'nın işgal girişimi emrini verdiği belirtilen Cebeci, darbe girişimi olduğunu bilmediğini, kanunsuz hiçbir emir uygulamadığını, suçlamaları kabul etmediğini belirterek, daha önceki ifadelerini işkence altında verdiğini ileri sürdü.
İŞKENCE İDDİASINI DETAYLANDIRINCA MAHKEME BAŞKANI TEPKİ GÖSTERDİ
Gördüğünü iddia ettiği kötü muamelenin detaylarını anlatması ve o anki ifadelerini de bu şartlarda verdiğini söylemesi üzerine ilk tepki mahkeme başkanı Cem Karaca'dan geldi. Mahkeme başkanı Karaca sanığa, "89 şehit var. Bu kadar mağduriyet var. Kendi mağduriyetini anlatma burada. Burada sana işkence yapan polisleri yargılamıyoruz. Bunlar senin savunmana tesir edecek konular değildir. O kısımları atlayın sadece size yöneltilen iddialara cevap verin" diye uyardı. Bunun üzerine duruşmayı izleyen bazı gaziler ve izleyiciler, Mahkeme Heyeti Başkanı Karaca'nın bu sözünü alkışladı.
SAVCI: DAVANIN AİHM'DEN DÖNECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORSAN YANILIYORSUN
Başsavcıvekili Fatih Karakuş da sanığın işkence iddialarına ilişkin, "işkence altında ifade verdiğini söyleyerek bu davanın AİHM'den döneceğini düşünüyorsan yanılıyorsun" diyerek tepki gösterdi. İzleyicilerin bunu da alkışlaması üzerine araya giren sanık avukatlarından Ali Rıza Dizdar, mahkeme heyetinden alkış yapılmasına izin vermemesini istedi. Bunun üzerine duruşmayı izleyen bazı şehit yakınları, gaziler ve izleyici bölümüne oturanlar, avukata da tepki gösterdi.
Dizdar ile tepki gösterenler arasında sözlü atışmanın sürmesi üzerine duruşma salonunda kısa süreli kargaşa yaşandı.
Mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi. Bu sırada bazı izleyiciler Dizdar'ın bulunduğu bölüme geçmek isteyince jandarma araya girdi. Duruşmayı izleyen AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, "Bu oyunlara gelmeyin, vakur durun, adaletin sağlanmasına yardımcı olun, yoksa bunların oyununa geliriz" deyip kalabalığı sakinleştirdi. Bu tartışmanın ardından savunmasını tamamlayan sanık Cebeci'nin çapraz sorgusuna geçildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki "ana darbe davası"nda tutuklu sanık Kurmay Albay Sadık Cebeci, bir müşteki avukatının "O akşam yaşananlardan dolayı pişman mısınız?" sorusuna, "Benim askerlerim ölüm olaylarına karışmadı. Şehit olan ve yaralanalar için üzülüyorum. Görevimi yaptım. Hiçbir pişmanlığım yoktur." şeklinde cevap verdi.
Duruşmada, çapraz sorgusu yapılan tutuklu sanıklardan eski 47. Motorize Piyade Alay Komutanı Kurmay Albay Sadık Cebeci'nin "Yurtta Sulh Konseyi" WhatsApp grubunda attığı mesajlar hatırlatıldı.
"Mesajı sehven attım" savunması
Mahkeme Başkanı Cem Karaca'nın, "'İl Başkanlığını almak üzereyiz.' cümlesini KOKTOD kapsamında mı yazdın?" sorusunu Cebeci, "Yazışmalarımız hızlı faaliyet içindeydi. Sehven attım." şeklinde yanıtladı.
Bu cevap üzerine Karaca, "Bu mesajdan sonra sen hala terör faaliyeti kapsamında yazıştığını mı düşünüyorsun?" diye çıkıştı.
Müşteki avukatları, Cebeci'nin darbenin koordinesinin sağlandığı WhatsApp grubundaki yazışmalarını sürekli okuyarak hatırlattı.
"Valilik binasında terörist mi arıyordunuz?"
Bir avukatın, bu yazışmalardan "İl Başkalığı önünde kalabalık var', 'İl Başkanlığını almak üzereyiz', 'Takviye birlik, helikopter lazım' diyorsunuz. Sizce orada toplanan bu halkın çocukları mıydı, yoksa Rum çocukları mıydı?" sorusuna Cebeci, şu karşılığı verdi:
"AK Parti İl Başkanlığına giden komutan aradı. Orada herhangi bir derdest olayı yaşanmamıştır. Bir grup insanın ise kendilerine ateş ettiğini ve linç edilme durumlarının olduğu söylendi. Takviyeleri bu kapsamda istedim."
Bu cevap üzerine Karaca, "Kimi kimden koruyorsunuz? Valilik binasında terörist mi arıyordunuz?" dedi.
Bunun üzerine söz alan Cebeci, "Biz terör beklentisi ihtimali olduğu için görevlendirildik. Orada yaşananlardan haberim yok. Binaları korumak işimiz, halk gelince de geri dönmek için uğraştık." iddiasında bulundu.
"Pişmanlığım yok"
Bir müşteki avukatının "O akşam İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde ben de vardım. Orada sizin teröristlerinizden başka kimse yoktu. Ölümler yaşandı. Yaşananlardan dolayı pişman mısınız, size kim emir verdi?" sorusu üzerine Cebeci, "Ben kimsenin öldürülmesi emrini vermedim. Emri Kara Kuvvetleri Komutanlığı verdi. Orada bu olaylara kimin karıştığını bilmiyorum. Benim askerlerim ölüm olaylarına karışmadı. Hayır. Pişmanlığım yok. Şehit olan ve yaralananlar için üzülüyorum. Görevimi yaptım. Hiçbir pişmanlığım yoktur." diye konuştu.
Çapraz sorgu sırasında söz alan bir kadın avukat, Cebeci'ye soru sorarken konuşmakta zorlandı ve ağlayarak, "Siz, 'WhatsApp grubundan çıkmak istedim ama çıkmayı bilmiyordum.' dediniz. Hepimiz buna şahit olduk. Oradaki yazışmaları görmediniz mi? Karşınıza çıkan kim olursa 'Çakın' diye yazılan mesajı görmediniz mi? Bu grubun yasa dışı faaliyette olduğunu anlamadınız mı? 'Bu grupta olmak ve bu kalkışmanın bir parçası olmak istemiyorum' diyemediniz mi? Şerefli bir Türk subayı olarak şerefinizi kurtarmayı düşünmediniz mi?" şeklinde tepkisini dile getirdi.
Sanık Cebeci, müdahil avukatlarının "WhatsApp'ta, TV antenlerinin vurulması emrini neden verdiniz? Özel televizyonlarda ne gördünüz de susturulmasını istediniz?" sorusuna, "Askerlerimi kurtarmak için yaptım. Orada halk birikmişti. 200 askerim dışarıda, halk yayınlara bakıp onlara bir şey yapmasından korktum." iddiasında bulundu.
Sanığın cevap veremediği soru
Müdahil avukatlarından Mustafa Yağmur'un "Siz 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi kontrol altında, sorun yok.' demişsiniz. Ne gibi sorun vardı, kimden kontrolü aldınız?" sorusuna Cebeci, "Oradaki emniyet görevlilerine KOKTOD eğitimi için geldik. Kontrol edilip emniyeti alma mevzusudur o yazışma." yanıtını verdi.
Avukat Yağmur'un, "WhatsApp grubunda 'Valilik direnmeye görüşme devam ediyor. Görüşme sürüyor.' ve 'AK Parti kontrol altında, enterne yapılıyor.' demişsiniz. Kontrolü kimden almaya çalışıyorsunuz? Kiminle neyi görüşüyorsunuz?" sorusu üzerine sanık Cebeci, "Hepsi oradaki askerimi oradan kurtarılması oradan çekilmesi amacıyla yazıldı. Askerlerimin oradan çıkması için yazdım onları. Tek amacım oydu." dedi.
Bazı müdahillerin avukatı Ahmet Yılmaz da sanıkların terör saldırısına karşı askeriyeyi koruma gayretinden bahsettiğini anlatarak, "Ellerinde Türk bayrakları olan kadınlı erkekli insanların oluşturduğu grupların olduğu kaç terör kalkışmasını bastırdı, kaç tanesine şahit oldu?" demesi üzerine sanık Cebeci, "Buna cevap vermiyorum." ifadesini kullandı.
Sanık Sadık Cebeci'nin çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
02.06.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki "ana darbe soruşturması" kapsamında aralarında örgütün elebaşısı Fetullah Gülen, 6 general ve 17 subayın bulunduğu, 9'u firari 15'i tutuklu 24 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşında yapılan binadaki büyük salonda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen 4. duruşmaya, tutuklu 13 sanık ile avukatları katıldı.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında şehit edilen 89 kişinin yakınlarının yanı sıra müdahilliği kabul edilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı da hazır bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fatih Karakuş'un duruşma savcısı olarak görev yaptığı duruşmada, tutuklu sanıklardan eski 23. Alay Komutanı Ömer Faruk Özköse savunma yapıyor.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki "ana darbe davası"nda savunma yapan tutuklu sanık eski 23. Alay Komutanı Kurmay Albay Ömer Faruk Özköse, kendisinin emri altındaki birliğin KOKTOD (Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme Timi) faaliyeti icra ettiğini belirterek, darbe girişimi gecesi birliklerini kışla dışına çıkarma emrini kimden aldığını bilmediğini öne sürdü.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşında yapılan binadaki büyük salonda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmada savunma yapan Özköse, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, tahliye talebinde bulundu.
Özköse, 23 Alay Komutanlığının KOKTOD faaliyetini yürüttüğünü ve birliğinin teröre karşı daima hazır bulunduğunu anlattı.
Darbe girişiminden 2 ay önce 23. Alay Komutanlığına yönelik terör saldırısı yapıldığını anlatan Özköse, bu saldırıda 9 personelin yaralandığını söyledi.
Terör saldırıları konusunda tutuklu sanık Kurmay Albay Muzaffer Düzenli'den bilgi ve direktifler aldığını dile getiren Özköse, "İstanbul Anadolu yakasına yönelik asayiş ve güvenlik toplantıları yapılmaktadır. Bu toplantıya ilçe yöneticileri, ilçe emniyet müdürleri, MİT temsilcisi ve alay komutanları katılmaktadır. Bu toplantılarda, kamu kurum ve kuruluşları ile personel servislerine yönelik yapılacak muhtemel terör saldırıları hakkında bilgi verilirdi. Bu bilgilerle sürekli teyakkuzda bulunulması istenirdi. Birliğimiz bu kapsamda daima hazır bulunurdu." diye konuştu.
Muzaffer Düzenli ile 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında bir araya gelerek terör faaliyeti konusunda konuştuğunu savunan Özköse, şunları kaydetti:
"Muzaffer Albay beni aradı. Bulunduğum kışla projesiyle ilgili konuşacağımızı söylemişti. Önümüzdeki günlerde büyük çaplı terör eylemi olacağını ve emniyet teşkilatına yardımcı olacağımızı söyledi. Kendisinin daha önce ordu komutanlarıyla görüştüğünü ve emirleri ilk ağızdan ilettiğini biliyorum. Burada vurgulamak istediğim nokta, kendisi her ne kadar proje şube müdürü olsa da terörizmle ilgili konularda birebir çalışmakta olan biridir, verdiği bilgiler konusunda herhangi bir tereddütte düşmedim."
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı 23. Alay'ın kışladan çıkmadığını öne süren Özköse, "Genelkurmay Başkanlığından resmi kanallar yoluyla sıkıyönetim emrini aldım. WhatsApp grubundan (Yurtta Sulh Biziz) attığım tek mesaj da 'Sıkıyönetim direktifi geldi.' olmuştur." dedi.
Özköse, Genelkurmay Başkanlığından gönderilen sözde "sıkıyönetim direktifi" emrini de okumadığını öne sürdü.
İddianamede, Özköse'nin "Sıkıyönetim direktifi geldi." mesajını 15 Temmuz'da saat 23.15'te attığı bilgisi yer aldı.
"Birliği kışla dışına çıkartın emrini kimin verdiğini bilmiyorum"
Tutuklu sanık Ömer Faruk Özköse'nin savunmasını tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.
Bir müşteki avukatının, "KOKTOD kapsamında birliği kışla dışına çıkarmak için kimden emir aldınız?" sorusuna Özköse, "Askeri hattan biri aradı. Kimin aradığını bilmiyorum." yanıtını verdi.
"Emri yazılı mı sözlü mü aldınız?" sorusunu "Sözlü emir aldım." diye cevaplayan Özköse, iddianamede kullandığı belirtilen programı kullanmadığını iddia etti.
Sanığın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.
TÜMGENERAL FETHİ ALPAY
Duruşmada, olay tarihinde Hava Harp Okulu Komutanı olan ve darbecilerin atama listesinde İstanbul Valisi olarak görevlendirildiği belirtilen Tümgeneral Fethi Alpay savunma yaptı.
Darbe girişimi öncesi Hava Harp Komutanlığı'nda gerçekleştirilen darbe toplantısına katılmadığını, daha önceden tanıdığı Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş'in küçük bir grupla toplantı yapmak istemesi üzerine burayı tahsis ettiğini söyledi. Olay günü Yalova'da Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ile birlikte olduğunu ve 18.15'te düğüne katılmak üzere Moda Deniz Kulübü'ne gittiğini burada darbeciler tarafından 6 generalle birlikte derdest edilerek kelepçelendiğini anlattı. Daha sonra bir helikopterle Hava Harp Okulu Komutanlığı'na götürüldüğünü anlatan Alpay, burada generallerle birlikte odalarda tutulduklarını sabaha karşı da, yine helikopterle bindirilerek Ankara'daki Akıncı üssüne götürüldüğünü söyledi.
Gözlerinin kapatıldığını, elleri ile ayaklarının bağlandığını anlatan Alpay, darbenin başarısız olmasının ardından Yaşar Güler, Abidin Ünal ve Akın Öztürk'ün gelip kendisini kurtardığını, hatta plastik kelepçelerin kesilmesi sırasında yaralandığını, Abidin Ünal'ın bu durum üzerine kendisine o an gazi general dediğini anlattı. İstanbul'a geldiklerinde önce serbest bırakıldıklarını daha sonra kendisinin gözaltına alınarak tutuklandığını belirtti.
FETÖ'cü olmadığını, sadece bazı kişilerin kendisi hakkında doğru olmayan beyanlarda bulunmaları üzerine tutuklandığını belirten Alpay, aynı zamanda Ankara'da süren darbe davasında ise mağdur müşteki olduğunu belirterek, "Beni bu duruma düşüren hain FETÖ'den hesap sormak için tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Çapraz sorgusunda darbecilerin listesinde İstanbul Valisi olarak gösterildiği hatırlatılarak, "Listede bulunmanızın amacı, sizden beklentilerinin olmasından mı kaynaklanıyordu?" sorusuna sanık Alpay, "Sanırım, havaalanındaki pistleri kullanmak, yakıt ikmali gibi ihtiyaçları benim üzerimden yapacaklarını düşündükleri için beni listeye aldılar. Benim valilik gibi bir deneyimim yok. Oysa ki, FETÖ'den tutuklu valiler var. Onları vali olarak gösterebilirlerdi" dedi.
Alpay, hiçbir illegal yapıyla ilişkisinin olmadığını iddia ederek, "Ben de darbeciler tarafından el ayak ve gözleri bağlanarak derdest edilen ve Ankara'da devam edilen davada müşteki ve mağdurum. Bu darbe girişiminin bir parçası olmam mümkün değil. Darbe girişimin hiçbir aşamasında yer almadım." dedi.
Alpay, olay günü saat 20.20 sıralarında Kadıköy'deki Moda Deniz Kulübünde gerçekleşen ve başta Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal olmak üzere hava kuvvetinden birçok generalin katıldığı Muharip Hava Kuvveti Komutanı Korgeneral Mehmet S¸anver'ın çocuğunun düğün merasimine katıldığını anlattı.
Düğündeyken saat 21.20 civarında köprüde bir hareketlenmenin olduğu haberi aldıklarını dile getiren Alpay, bunun üzerine orada hazır bulunan komutanlarla bir araya gelerek toplantı yaptıklarını kaydetti.
Düğünde yaşananlar
Fethi Alpay, toplantı yaptıkları sırada odalarının basıldığını ve bir kargaşa meydana geldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Silah sesleri geldi, Hava Kuvvetleri Komutanı için geldiklerini söylediler. Komutanımız gitmek istemeyince kapıda nöbetçi bırakıp ayrıldılar, Yaklaşık yarım saat sonra havaya ateş ederek odayı bastılar. Bu esnada toplanan telefonlarımız komutanın ısrarı üzerine dağıtıldı. Benim telefonum verilmedi. Herkesi, ters kelepçe takarak koridora yatırdılar. Bu şekilde yarım saat bekledik. Bu sırada peyderpey birilerini aldılar. Beni de oradan alıp çıkış kapısında beklettiler. Sonra beni Hava Harp Okuluna götüreceklerini ve görevin başına geçeceğimi söylediler."
Makamda askeri üniformasını giydiğini ve okulda geçirdiği süre boyunca darbeci askerlerden ikisinin başında beklediğini iddia eden Alpay, bu sürede darbeci askerlerle hiçbir şekilde iş birliği yapmadığını savundu.
Sanık Fethi Alpay, şöyle devam etti:
"İş birliği yapmayacağımı göstermek için tekrar sivil kıyafetlerimi giydim. Sonra da beni kelepçeleyerek hapsettiler. O zamana kadar rehin alınan diğer generallerin de Hava Harp Okulunda olduğunu bilmiyordum. Başımızda sürekli bir darbeci vardı. Beni kimseyle görüştürmediler. Gün doğumuna kadar burada kaldıktan sonra helikopterle Akıncılar'a götürüldük. Burada el ve ayaklarımız, gözlerimiz bağlandı. Arada patlama ve uçak sesleriyle irkiliyorduk. Biz de birbirimize destek olmaya çalışıyorduk. Bir süre sonra Yaşar Güler, Abidin Ünal ve Akın Öztürk tarafından kurtarıldık. Esir olarak tutulduğum sırada askerlerin 'gerekirse hepsini denize atarız' şeklindeki bir ifadesini duydum."
"Whatsapp grubuna eklenmem bir komplo"
Sözde atama listesini savcılık sorgusunda öğrendiğini öne süren Alpay, bu listeyi de görmediğini savundu.
Darbe girişiminin koordine edildiği "Yurtta Sulh Biziz" Whatsapp grubuna giriş yapmadığını iddia eden Alpay, "Darbecilerin kendi aralarında haberleşmek için kurduğu Whatsapp grubuna nasıl eklendiğimi bilmiyorum. Whatsapp'a giriş yapmadığım da görülmüştür. Taktir edersiniz ki, gruba üyelik için herhangi bir onayın gerekmediği bilinmektedir. Tanımadığım kişilerce numaramı gruba ekletilmesi bilinçli bir komplonun sonucudur. Makamı kullanmak için yaptıklarını düşünüyorum. Ayrıca bu grupta hiç kimse ile irtibatım da olmamıştır." şeklinde konuştu.
Alpay, darbe girişimini herkes gibi sosyal medyadan öğrendiğini de sözlerine ekledi.
Çapraz sorgusunda ise Alpay'a Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Marmaris'te suikast girişimine ilişkin davada yargılanan eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in Muğla'da alınan ifadesinde yer alan, "MAK personelinin Moda Deniz Kulübü'ndeki rütbelilere ilişkin operasyonu yapacak olan grupta yer aldığı, olay tarihinde kendisini arayarak operasyona katılacak helikopterlerin yakıt ikmalinde sıkıntı yaşadıklarını, Hüseyin Ergezen ve Fethi Alpay'a ulaşmadıklarını söylediklerini, bunun üzerine Fethi Alpay'ı arayarak konu hakkında yardımcı olmasını söylediğini, Fethi Alpay'ın da konuyla ilgilendiğini ve yardım edeceğini söylediğini, yakıt problemini Fethi Alpay ile konuşup çözdüğü" beyanı soruldu.
Alpay da Sönmezateş'le telefonla hiç görüşmediğini, bahsedilen hava araçlarına yakıt vermediğini savundu.
Bunun üzerine araya giren Mahkeme Heyeti Başkanı Cem Karaca'nın, "Sönmezateş, yargılandığı davada, "FETÖ'cü olmadığını ancak darbeci olduğunu kabul ettiğini ve her türlü cezaya razı olduğunu söylüyor. Gemileri yakmış bir adam size niye iftira atsın?" demesi üzerine sanık Alpay, "Onu bilmiyorum." ifadesini kullandı.
"Yalnız kalmayayım diye…"
Mahkeme Başkanı Karaca'nın, Alpay'a derdest halindeki bazı subaylara neden "bir grup asker olarak darbe girişimini kendilerinin yaptığını, Genelkurmay Başkanının kendilerini desteklediğini, diğer kuvvet komutanlarının da destekleyeceğini" söylediğini sordu.
Sanık Alpay, bu soruya, "Darbeci askerler beni kışlaya götürecekti ben de onlara karşı koymak istediğimde yalnız kalmamak için yanımda birileri olsun diye oradaki bazı generallere böyle demek zorunda kaldım." yanıtını verdi.
Darbe gecesi yayınlanan atama listesinde İstanbul Valiliği'ne atanması konusu sorulan Alpay, darbe girişimini sosyal medyadan öğrendiğini ve bu listeden haberinin olmadığını savunarak, "Burada ismimin yazılmış olması bana kurulan bir komplodur." dedi.
Duruşma salonunda tartışma
Sanığın çapraz sorgusu sırasında sesli ve görüntü kaydıyla sürdürülen duruşmada kayıt yapılan CD'nin değiştirilmesi amacıyla duruşmaya 15 dakika ara verildi.
Bu sırada bir sanık avukatı ile bir kısım müşteki adına katılan bir avukat arasında yaşanan sözlü tartışmaya izleyiciler de katıldı.
Tartışmanın büyümesi üzerine, izleyicilerle avukatların arasına jandarma ekiplerinin girdi. Bazı avukatların şehit yakınları ile gazileri sakinleştirmesinin ardından duruşmaya yeniden başlandı.
"Duygularımızın mantığın önüne geçmemesi gerekiyor"
Mahkeme Heyeti Başkanı Cem Karaca, 15 Temmuz'da şehit olanlara rahmet dileyip önceki gün yaptığı açıklamayı tekrar etti.
Millet adına faaliyet yürüten mahkemenin görevinin, suçu ve suçsuzu ayırt etmek olduğunu vurgulayan Karaca, "Yargılama faaliyetlerinin en önemli hususu savunmadır. Savunmalar alınırken her türlü dış etkenden korunması gerekir. Sanık savunmaları alınırken avukatlarına sözlü fiili saldırı vesaire eylemlerin de kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle sizlerin de bu hususların riayet etmenizi diliyorum." şeklinde konuştu.
Karaca, bu dosyanın basit olmadığını, 89 insanın canının söz konusu olduğunu belirterek, "Bu dosyada duygu var elbette, bu dosyada vicdan var. Ancak vicdanımız ve duygularımız bir yana bunların mantığımızın önüne geçmemesi lazım. Böyle giderse bu yargılama faaliyetlerini makul sürede bitirmesini imkansız hale getirir." ifadelerini kullandı.
Sanık Fethi Alpay'ın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti, avukatların taleplerini aldı.
AK Parti İl Başkanlığı adına söz alan avukat, partilerinin davaya müdahilliğinin kabulüne karar verilmesini istedi.
Başsavcı Vekili Fatih Karakuş da AK Parti İl Başkanlığının talebinin kabulüne karar verilmesini talep etti. Karakuş ayrıca tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, taleplerin alınmasının ardından duruşmayı erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan 351 sayfalık iddianamede, İstanbul genelinde şehit edilen 89 isim "maktul" sıfatıyla, olay tarihinde kaçırılmaya teşebbüs edilen 15 Temmuz'da 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Harp Okulu Komutanı olan Mesut Özel, Deniz Harp Akademisi Komutanı Tayyar Ertem ve eşi Emel Ertem ile Harp Akademileri Komutanı Tahir Bekircioğlu müşteki, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu 89 kişi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, 65. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı, Doğan Şirketler Grubu Holding, Digitürk Genel Müdürlüğü, Casper Bilgisayarlar Sistemi Anonim Şirketi de "suçtan zarar görenler" sıfatıyla yer alıyor.
İddianamede davanın bir numaralı sanığı FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yanı sıra, eski askerler Tuğgeneral Mehmet Nail Yiğit, Albay Ahmet Zeki Gerehan, Kurmay Albay Onur Özden, Kurmay Albay Rıfkı Keser, Kurmay Albay Uzay Şahin, Kurmay Yarbay İrfan Arat, Kurmay Yarbay Engin Durmaz ve Kurmay Binbaşı Mehmet Murat Çelebioğlu, hakkında yakalama kararı bulunan firari sanık olarak geçiyor.
Davada, suç tarihinde 3. Kolordu Komutanı olan Korgeneral Erdal Öztürk, Tümgeneral Fethi Alpay, Tuğgeneral Eyyüp Gürler, Tuğgeneral Özkan Aydoğdu, Tuğgeneral Yüksel Durak, Kurmay Albay Ahmet Gümüş, Kurmay Albay Mehmet Kapan, Kurmay Albay Muzaffer Düzenli, Kurmay Albay Müslüm Kaya, Kurmay Albay Nebi Gazneli, Kurmay Albay Ömer Faruk Özköse, Kurmay Albay Sadık Cebeci, Kurmay Yarbay Şakir Çınar, Kurmay Yarbay Fatih Karakaya ve Kurmay Binbaşı Murat Yanık, tutuklu olarak bulunuyor.
1 NUMARALI ŞÜPHELİ FETULLAH GÜLEN
İddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında, "Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle ve kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme", "tasarlayarak bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle kasten öldürme", "cebir kullanarak, silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs etme, "cebir kullanmak suretiyle gece vakti, silahla, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ve birden fazla kişi tarafından birlikte konut dokunulmazlığını ihlal etme", "silahlı terör örgütü kurmak", "kara ulaşım araçlarının alıkonulması", "hava ulaşım araçlarının alıkonulması", "gece vakti, cebir kullanmak suretiyle, silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle iş yeri dokunulmazlığını ihlal", "haberleşmenin engellenmesi", "iş yeri dokunulmazlığını ihlal", "silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi" ile "silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi" suçlarından 92 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 56 yıldan 174 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Sanıklar Tümgeneral Fethi Alpay, Tuğgeneral Mehmet Nail Yiğit, Tuğgeneral Özkan Aydoğdu, Tuğgeneral Eyyüp Gürler, Muzaffer Düzenli, Uzay Şahin, Onur Özden, Ahmet Zeki Gerehan, Mehmet Murat Çelebioğlu ve Murat Yanık'ın da aynı suçlardan ayrı ayrı 92 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 56 yıldan 174 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, Engin Durmaz, Mehmet Kapan ve Fatih Karakaya hakkında 47 kez, Sadık Cebeci hakkında 17 kez, Nebi Gazneli, Müslüm Kaya hakkında 6 kez, Şakir Çınar, Rıfkı Keser, İrfan Arat, Ömer Faruk Özköse, Ahmet Gümüş, Erdal Öztürk ve Yüksel Durak hakkında ise üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
"Yurtta Sulh Konseyi" İstanbul yapılanması
İddianamede, İstanbul'daki darbe girişimi faaliyetlerini, öncesinde yaptığı toplantılarla planlayan, görev dağılımı yapan, kontrol altına alınacak bölgeleri belirleyen veya girişim günü icrasında yönlendirici ve azmettirici vasıfta olup darbe girişimi kapsamında hakimiyet sağlanması için işlenen muhtelif suçlardan doğrudan veya dolaylı fail sıfatıyla sorumlu olan "Yurtta Sulh Konseyi" İstanbul yapılanmasının, Fethi Alpay, Mehmet Nail Yiğit, Özkan Aydoğdu, Eyyüp Gürler, Muzaffer Düzenli, Uzay Şahin, Onur Özden, Ahmet Zeki Gerehan, Mehmet Murat Çelebioğlu ve Murat Yanık isimli sanıklardan oluştuğu vurgulanıyor.
İstanbul'da 89 kişi hayatını kaybetti
İstanbul'daki darbe girişimiyle ilgili istatistiki bilgilerin de yer aldığı iddianamede, askerlerin eylemleri sonucu 2'si asker, 5'i polis, 82'si sivil vatandaş olmak üzere toplam 89 kişinin hayatını kaybettiği, kolluk görevlileri dahil 719 kişiye karşı hedef gözetmeksizin silahla veya tankla ateş açılarak öldürülmelerine teşebbüs edildiği, eylemlerin yöneldiği mağdurlardan 685'inin yaralandığı, 34'ünün yara almadan kurtulduğu, 155 kişinin yaralama kastıyla gerçekleştirilen eylemlerin mağduru olduğu, kolluk görevlileri dahil 148 kişiye karşı yağma ve hürriyeti tahdit eylemi gerçekleştiği, 214 özel şahsa ait mal ile askeri kurumlara ait olanlar hariç 25 kamu malının zarar gördüğünün tespit edildiği belirtildi.
İddianamede, olay tarihinde 1. Ordu Komutanlığı görevini yürüten müşteki Orgeneral Ümit Dündar'ın darbeci askeri kanat tarafından hazırlanan sözde atama listesine göre mevcut görevine son verilerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrinde görevlendirildiği belirtildi.
Darbeci unsurların ele geçirdiği 1. Ordu Komutanlığı Harekat Merkezi'nde bulunan Eyyüp Gürler ve Ahmet Zeki Gerehan'dan alınan talimatla Harp Akademileri Komutanlığında öğrenci subay olan Muammer Karaman, Batur Alp Çakır, Murat İlhan ve Mehmet Akif Aslan'ın silahlı ve teçhizatlı şekilde saat 22.30 sıralarında müşteki Ümit Dündar'ın Fenerbahçe Orduevi sahasında bulunan konutuna gittikleri anlatılan iddianamede, ev içerisinde dolaşarak ve sorarak müştekiyi aradıkları ancak bulamayınca ayrılarak görevli oldukları 1. Ordu Harekat Merkezine döndükleri anlatıldı.
Notlar
Bu arada, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında yakınları şehit ve gazi olan vatandaşlar da duruşma salonunun önüne ellerinde Türk bayraklarıyla geldi.
Şehit yakınlarından Elyasa Cantürk, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Vatan hainleriyle bugün burada karşılaşmaya geldik. Vatana ihanet ettiler. Bizim yetiştirdiğimiz insanları arkasından vurdular." dedi.
Ayrıca duruşmanın yapıldığı binanın girişinde, aralarında Özel Harekat Timlerinin de bulunduğu güvenlik güçleri görev yapıyor.
MÜDAHİL AVUKATLARDAN SANIK SAVUNMALARINA TEPKİ
Öte yandan Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, 6 general ve 17 subayın yargılandığı İstanbul'daki ana darbe davasına katılma talepleri kabul edilen bazı avukatlar, davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşındaki binada görülen ana darbe davasına katılma talebi kabul edilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel, yaptığı açıklamada, bu davada, darbenin İstanbul ayağında "Yurtta sulh biziz" adı altında kurulan WhatsApp grubu içindeki ve darbenin İstanbul ayağını organize eden üst düzey rütbeli teröristlerin yargılandığını ifade etti.
Yargılamanın yeni başladığını dile getiren Özel, "Sanıkların daha ifadeleri alınmaya başlanmadı ama yüzlerinde görünen o ki özelikle Muğla ve Ankara davaları ile diğer davalarda gördüğümüz üzere, FETÖ yapılanmasındakilerin hayatları üçkağıt üzerine kurulu olduğu için hayatlarındaki üçkağıtçılığı ve sahtekarlığı burada da devam ettiriyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
"Kontrollü darbe" sözü FETÖ sanıklarını rahatlattı
Özel, bunun genlerindeki ruha ilişkin bir hayat felsefesi olması nedeniyle 40 yıldır ülkede sinsice ve gizlice değişik kurumlar içine girdiklerini belirterek, şöyle devam etti:
"Habis ur gibi orada büyümüşler ve o yapıyı tamamen ele geçirme doğrultusunda en son darbesini vurmaya çalışmışlar. Genlerinde bu olduğu için bu üçkağıtçılık normaldir. Suçüstü yapılan, suçüstü yakalanan sanıkların en azından bir mahcubiyet ifadesini yüzlerinde maalesef göremiyorum. Özelikle Muğla'daki Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasındaki sanıklarda olduğu gibi bu sanıkların da 'sanki hiç darbe yapılmamış' gibi bir psikoloji içinde olduğunu gördük. Özelikle son 2-3 ay içindeki duruşmalarda bunu gözlemliyoruz. 15 Temmuz sonrasında birçok subay ve astsubayın verdiği ifadeler, soruşturmaların yönünü genişleterek açtı. Bugün ise bazı sanıkların o günkü ifadeleri reddeden bir pozisyona geldiğini gördük.
İçerideki bu teröristler, dışarıdaki birtakım güçler tarafından muhtemelen psikolojik olarak rahatlattırıldı. Eğer ki siyaseten 'kontrollü darbe' derseniz ve bu kontrollü darbe girişimi basında da yansıma bulursa, basının bir tarafıyla siyasetin bir tarafı, yaşanmış 15 Temmuz'u, Meclisi, külliyesi bombalanmış, şehitlerin olduğu 15 Temmuz için 'kontrollü yapılmış' deniyor. Basın da bunu görüyorsa içeridekiler de bu psikolojiyle rahatlamış bir şekilde karşımıza çıkıyorlar."
Avukat Ahmet Özel, yurt dışında da bunların destekçilerinin olduğunu belirterek, "Muhtemelen bunlardan da aldığı destekle dışarıdakilerle içeridekiler kendi filmlerini, kendi senaryolarını yazmışlar, oynamaya devam ediyorlar. Türk yargısı adil yargılama neticesinde vereceği kararla bunu ortaya çıkaracaktır." dedi.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristlerin bir numaralı düşmanı"
İstanbul'daki 89 şehit adına şikayetçilerin duruşmada hazır olduğunu vurgulayan Özel, "Gazi yakınları, gazilerden duruşmaya katılan var. Gayet doğal bir şekilde içeride birtakım serzenişte bulundular. 'Sanıkların yakınına oturup, yüzlerine bakmak istiyoruz' dediler. Heyet, mahkeme salonu düzeni içinde bunu sağlayamadı. Katılım iyi, herkes hem devletine hem milletine hem de şehidine sahip çıkıyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanının anayasal düzeni yıkmaya yönelik olarak yapılan bu darbe girişiminde darbeci teröristlerin bir numaralı düşmanı olduğunu belirten Özel, bu sebeple suçtan zarar gördüklerini ve davaya katılma talebinde bulunduklarını anlattı.
"Savunmalar 'sanki hiç darbe olmamış gibi' yapılıyor"
Şehit İlhan Varank'ın ailesinin avukatı Mustafa Doğan İnal da katılma taleplerini sunduklarını belirterek, duruşmada avukat temsilin yüksek olmasının önemine işaret etti.
FETÖ/ PDY üyelerinin tamamının savunmalarını inkar üzerine kurduğuna dikkati çeken İnal, FETÖ üyelerinin inkardan sonra da örgüt liderini koruyucu beyanda bulunduğunu kaydetti.
İnal, genel anlamda FETÖ davalarında sanıkların "sanki hiç darbe olmamış gibi" savunma yaptığını belirterek, şunları söyledi:
"Darbe girişiminden hemen sonra onlarda bir umutsuzluk vardı ama süreç içinde belki cezaevindeki iletişimler, gördüklerini iddia ettikleri birtakım rüyalar, dışarıdan aldıkları destek, Türkiye'nin muhalif kesimlerinden aldıkları destekle daha diri hale geldiklerini gördük. Yüzlerinde pişmanlık yok, olmuş olan her şeyi sahiplenen, olanlardan da pişman olmayan bir bakış açısı görüyoruz."
Avukat Mustafa Doğan İnal, bu yargılamaların bir an önce neticelenmesi ve sanıklara hak ettikleri cezaların verilmesinin en büyük beklentileri olduğunu dile getirdi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-16 Şubat (2017) 'İstanbul Darbe Yap./Yurtta Sulh Konseyi liderleri 24 sanık' davası
(03 Haziran 2017, 16:21)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: