Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Esenler Birlik Köprüsü'nde çıkan olaylar ile İstanbul Emniyet Müdürlüğünün işgal girişimine ilişkin aralarında tankın içinden çıkan eski emniyet müdürü Mithat Aynacı'nın da bulunduğu 23'ü tutuklu 67 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. Şüphelilerin üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, şüpheli Aynacı'nın ayrıca 55 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
27.05.2017 18:30 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Esenler Birlik Köprüsü'nde çıkan olaylar ile İstanbul Emniyet Müdürlüğünün işgal girişimine ilişkin aralarında tankın içinden çıkan eski emniyet müdürü Mithat Aynacı'nın da bulunduğu 23'ü tutuklu 67 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. Şüphelilerin üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, şüpheli Aynacı'nın ayrıca 55 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
24 Mayıs'taki gelişmeye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Esenler Birlik Köprüsü'nde çıkan olaylar ile İstanbul Emniyet Müdürlüğünün işgal girişimine ilişkin 2'si emniyet personeli 21'i rütbeli asker olmak üzere 23'ü tutuklu 67 şüpheli hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı.
Soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün işgal edilmesine teşebbüs eden aralarında tankın içinden çıkan eski emniyet müdürü Mithat Aynacı, yine olay tarihinde Edirne Emniyet Müdürlüğünde görevli olup İstanbul Emniyet Müdürlüğü binası çevresinde bulunduğu tespit edilen emniyet müdürü İsmail Uğuz ile yarbaylar Osman Akkaya ve Fatih Sönmez'in de bulunduğu 23 rütbeli asker ile 44 er "şüpheli" sıfatıyla yer aldı.
Aralarında İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın da bulunduğu 74 kişinin "müşteki" ve 14 kişinin "mağdur" sıfatıyla yer aldığı iddianamede, FETÖ'nün yapılanması, faaliyetleri ile 15 Temmuz darbe girişimi ile darbecilerin İstanbul'daki yaptığı toplantı anlatıldı.
Darbe girişimi sırasında rütbeli askeri personel şüpheli Ömer Kalın'ın kullandığı tankı, duran araçların ve vatandaşların üzerine sürmesi sonucu Hüseyin Kısa, Muhammet Aksu, Mehmet Şefik Şefkatlioğlu ve Türkmen Tekin'in şehit oldukları, Ahmet Kocabay'ın ise şüpheli Yarbay Fatih Sönmez tarafından silahla vurularak şehit edildiği belirtilen iddianamede, her iki bölgede çıkan olaylarda 30 kişinin yaralandığı kaydedildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından hazırlanan iddianamede, FETÖ'nün darbe girişimi kapsamında İstanbul'da gerçekleştirdiği eylemlerin önündeki en büyük engel olarak emniyet teşkilatını gördüğü ifade edildi.
İddianamede, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün ele geçirilerek, koordinesinin kesilmesi, darbe girişimi karşısındaki direnişin önlenmesi, emniyet teşkilatında ve vatandaşların üzerinde panik ortamı oluşturulmasının amaçlandığı vurgulandı.
Ana dava kapsamında tutuklu bulunan Tuğgeneral Mehmet Nail Yiğit'in, şüpheli Osman Akkaya'yı telefonla arayarak, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün ele geçirilmesi konusunda FETÖ tarafından görevlendirilen 4. sınıf Emniyet Müdürü şüpheli Mithat Aynacı'nın kendisine yardımcı olacağını bildirdiği anlatılan iddianamede, Yiğit'in daha sonra Akkaya'ya telefondan "Emniyet Mithat Bey 05054108290 yardımcı olacak" şeklinde mesaj attığı kaydedildi.
İddianamede, bu irtibatı da suç tarihinde İstanbul İl Jandarma Komutanı olan ve atılı suçlardan başka bir soruşturma dosyasında tutuklu bulunan Albay Gürcan Sercan'ın sağladığı anlatıldı.
Şüphelilerin, olay gecesi Vatan Caddesi Astsubay Orduevi girişine 23.05'te geldiklerinde yolun kamyonlar ve polisler tarafından tıkandığını gördükleri belirtilen iddianamede, şüpheliler Fatih Sönmez ve Osman Akkaya'nın araçlarından inerek yolu açmaya çalıştıkları, Sönmez'in astsubay öğrenci şüpheliler Talip Akgün ve Süleyman Yalçınkaya'yı araçtan indirerek, "sivil araçların geçişini engellemeleri, mermiyi namluya sürmeleri ve gelen olursa ateş etmeleri" emrini verdiği aktarıldı.
İddianamede, Akkaya ve Sönmez'in, yolun kesildiğini görünce tankları ve zırhlı araçları kaldırımdan yürüttükleri, Mithat Aynacı'nın da aynı zırhlı araca bindiği dile getirilerek, şüpheli eski emniyet Müdürü İsmail Uğuz'un da Aynacı'ya darbe girişimi kapsamında destek olmak amacıyla Vatan Caddesi'nde hazır bulunduğu kaydedildi.
Darbe girişimini engellemeye çalışan vatandaşların tepkisi üzerine Akkaya'nın zırhlı araç GZPT'nin kulesine çıkarak yolu açmak için havaya ateş ettiği ifade edilen iddianamede, kendilerine "teslim olun" çağrısı yapan emniyet görevlilerine, "Sıkıyönetim ilan edildi, itaat edin, gelmeyin, gerekirse sizi vururum" diyerek, 5-10 metre mesafeden tüfekle ateş ettiği anlatıldı.
Şüpheliler Akkaya ve Sönmez'in emniyet güçlerinin ve vatandaşların yoğun çabalarına rağmen teslim olmayı reddettikleri belirtilen iddianamede, şüpheli Mithat Aynacı'nın da araç içerisinde "Ankara'yı, İzmir'i ele geçirdik, bir tek burası kaldı" şeklinde söylemlerde bulunduğu, Akkaya'ya hava desteğinin gerektiğini söylediği kaydedildi.
Destek için gelen helikopter inemedi
İddianamede, Akkaya'nın telsizden, tankların namlularının İl Emniyet Müdürlüğüne doğrultulması emrini verdiği, burada sıkışan askerlere hava desteği sağlandığı belirtilerek, şöyle devam edildi:
"Binbaşı Mehmet Türk ve ekibi, helikopterle İstanbul Emniyet Müdürlüğü Vatan yerleşkesi üzerine geldiğinde inmek için yer aramış, bu amaçla eski lunapark olarak tabir edilen noktaya inmek için alçaldığında emniyet güçlerinin yerden atışıyla karşılaşmış, bunun üzerine Binbaşı Mehmet Türk, piyade tüfeğiyle helikopter içerisinden yere ateş etmeye başlamıştır. Ateş sonucu Mehmet Güler isimli vatandaşımız şehit olmuştur. Emniyet güçlerinin ateşle karşılık vermeleri sonucu helikopter bu noktaya inememiş, bir süre havada kaldıktan sonra Vakıf Gureba Hastanesinin arkasında bulunan okulun bahçesine inmiştir. Vatandaşlarımız helikopterden inen takviye ekibine yoğun tepki göstermişlerdir. Gerek vatandaşlarımızın burada gösterdiği tepki, gerekse de şüpheli Osman Akkaya ve ekibinin etrafının emniyet güçlerince ve vatandaşlarımızca çevrilmiş olması nedeniyle takviye ekibi ile Emniyet Müdürlüğünü ele geçirmeye gelen şüphelilerin buluşması mümkün olmamıştır."
Tankın ezdiği vatandaşlar şehit oldu
İddianamede, şüpheli Fatih Sönmez'in, şüpheli Osman Akkaya'nın içinde bulunduğu zırhlı aracın dönüşe geçemeyeceğini anlayınca personele dönüş emri vermek zorunda kaldığı, dönüşe geçen tankın vatandaşlarca durdurulmaya çalışıldığı ancak tank şoförü olan Ömer Kalın'a verilen "durmaması ve yola devam etmesi, durma, ez geç" emri üzerine, tankın vatandaşların üzerine sürülmesi sonucu Hüseyin Kısa, Muhammet Aksu, Mehmet Şefik Şefkatlioğlu ve Türkmen Tekin isimli vatandaşların feci şekilde can vererek şehit olduğu hatırlatıldı.
Tankların insanların ve araçların üzerlerine sürüldüğü anlatılan iddianamede, şüpheli Fatih Sönmez'in sıkışık trafikte tankın üzerine çıkarak kendisini engellemeye çalışan Halil Alğan, Mustafa Aras ve Ahmet Kocabay isimli vatandaşları tabancasıyla yakın mesafeden ateş ederek yaraladığı kaydedildi.
İddianamede, olaylar sırasında tankın üstüne çıkan Yasin Yavaş'ın tanktan atılmaya çalışıldığı, boğuşma sırasında şüpheli Fatih Sönmez'in tank sürücüsüne, "Sol tarafa gitme, araçlar var, sağ tarafta insanlar var, insanların içinden hızlanarak geç, sakın durma gerekirse araçları da ez geç, ateş et" şeklinde emir verdiği anlatılan iddianamede, Sönmez'in sıkışık trafikte tankın üzerine çıkarak kendisini engellemeye çalışan vatandaşlardan Ahmet Kocabay'a tabancasıyla yakın mesafeden ateş ederek yaraladığı, Kocabay'ın yaralı bir şekilde tankın üzerine kaldığı, İSTOÇ önüne gelindiğinde şüpheli Fatih Sönmez tarafından hareket halindeki tanktan aşağı atıldığı kaydedildi.
İSTOÇ'daki 13 numaralı kapıda güvenlik görevlisi olan tanık Ercan Basan'ın, Kocabay'ın tanktan atıldığını gördüğü belirtilen iddianamede, yaralı olan Kocabay'ın kaldırıldığı hastanede şehit olduğu anlatıldı.
4 KİŞİ TANKIN EZMESİ SONUCU BİR KİŞİ DE TANKTAN ATILARAK ŞEHİT EDİLDİ
İddianamede darbecilerin tankı üzerlerine sürmesi sonucu Hüseyin Kısa, Muhammet Aksu, Mehmet Şefik Şefkatlioğlu ve Türkmen Tekin'in şehit olduğu, Ahmet Kocabay'ın ise şüpheli yarbay Fatih Sönmez tarafından silahla vurularak şehit olduğu belirtildi. İddianamede, her iki bölgede çıkan olaylar 30 kişinin yaralandığı kaydedildi, aralarında İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın da bulunduğu 74 kişi ise müşteki sıfatıyla yer aldı.
SUÇLAMALAR VE İSTENEN CEZALAR
İddianamede, tüm şüpheliler hakkında "Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme", "Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15'er yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi.
Darbe girişimi sırasında tankın içinden çıkan şüphelilerden eski emniyet müdürü Mithat Aynacı, hakkında ayrıca "kasten öldürmeye teşebbüs", "hakaret" ve "tehdit" suçlarından 30 yıldan 55 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, 4 kişiyi kullandığı tank ile ezerek ölümüne yola açan şüpheli Ömer Kalın hakkında "kasten öldürme", kasten yaralama", "mala zarar verme" suçlarından 4 kez müebbet ile 529 yıldan 990 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörüldü.
Maktül Ahmet Kocabay'ın silahla vurarak şehit eden ve diğer maktüllerin ölümünden sorumlu tutulan şüpheli yarbay Fatih Sönmez hakkında ayrıca "kasten öldürmeye azmettirme" suçundan 5 kez müebbet ve "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama", "hakaret", "tehdit", "mala zarar verme" suçlarından 559 yıldan 1030 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Aynacı'nın bindiği tanktaki Yarbay Osman Akkaya hakkında da ayrıca "kasten yaralama", "kasten öldürmeye teşebbüs", "hakaret", "tehdit" suçlarından 113 yıldan 256 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Başsavcılıkça onaylanan iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
O GECE YAŞANANLAR İDDİANAMEDE ANLATILDI
İddianamede, FETÖ'nün darbe girişimi kapsamında İstanbul'da gerçekleştirdiği eylemlerin önündeki en büyük engeli Emniyet Teşkilatı olarak gördüğü bu nedenle de darbe girişimi sırasında İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nü ele geçirerek koordineyi kesmek, darbe girişimi karşısındaki direnişi önlemek, emniyet teşkilatında ve vatandaşların üzerinde panik ortamı oluşturmayı amaçlandığı belirtildi.
EMNİYET MÜDÜRÜ TANKA BİNDİ
Darbeci askerlerin 23.05'te Vatan Caddesi'ndeki Orduevi önüne geldikeri, yolun kamyonlar ve polis tarafından kapatıldığını görmeleri üzerine tankları kaldırımdan yürüttükleri belirtildi. Bu sırada eski Emniyet Müdürü Mithat Aynacı'nın darbecilerin başında bulunan Kurmay Yarbay Osman Akkaya'nın bulunduğu tanka bindiği belirtildi.
TANKA BİNEN EMNİYET MÜDÜRÜ: "ANKARAYI, İZMİRİ ELE GEÇİRDİK BİR TEK BURASI KALDI"
Emniyet mensuplarının ve vatandaşın tankların önünü kesmesi üzerine şüpheli Osman Akkaya'nın tankın üzerine çıkarak polislere, "Genelkurmay'ın emri üzerine geldik. Sıkıyönetim ilan edildi. İtaat edin, gerekirse sizi vururum" tehditinde bulunmuş, ardından da 5-10 metre mesafeden ateş etmeye başladığı, polislerin darbeci komutanın ateşinden korunmak için çevredeki araçların arkasına sığınarak siper aldıkları anlatıldı. Yolun açılmaması üzerine darbecilerin safında yer alan emniyet müdürü Mithat Aynacı'nın, "Ankarayı, İzmiri ele geçirdik bir tek burası kaldı" diyerek darbeci komutan Osman Akkaya'ya hava desteğinin gelmesinin gerektiğini söylediği belirtildi. Bunun üzerine darbeci komutanın, Yurtta Sulh isimli WhatsApp grubuna "Vatan'a giremiyoruz hava desteğine ihtiyacımız var" yazarak destek istediği ifade edildi. Daha sonra tankların namlularını emniyet müdürlüğü binasına çeviren darbeci komutan WhatsApp grubuna bu kez, "İl emniyete ateş etmeyi planlıyorum başka çare yok" yazdığı, Mithat Aynacı'nın da tankın içinde bulunan öğrenci astsubaylara "ateş etme yetkiniz var" dediği anlatıldı.
HELİKOPTERLE EMNİYETE İNİŞ YAPMAK İSTEYEN DARBECİLERE ATEŞ AÇILDI
Darbeci komutanın hava desteği istemesi üzerine Binbaşı Mehmet Türk, 20 darbeci askerle birlikte 66. Mekanize Tugay Komutanlığı'nda helikopterle havalanarak emniyet müdürlüğüne doğru yola çıktığı belirtildi. Helikopterle vatan emniyet müdürlüğü üzerine gelen darbecilerin, burada iniş yapmak için yer aradıkları ancak polislerin ateşiyle karşılaştıkları için inemedikleri anlatıldı.
HELİKOPTERDEN AÇILAN ATEŞ SONUCU ŞEHİT OLDU
İddianamede, iniş yapamayan helikopterde bulunan Binbaşı Mehmet Türk'ün helikopterden ateş etmesi üzerine Mehmet Gürler isimli vatandaşın şehit olduğu belirtildi. Takviye gelen ekibin daha sonra Vakıf Gureba Hastanesi'nin arkasında bulunan okulun bahçesine helikopteri indirdikleri, burada halkın yoğun tepkisi üzerine Millet Caddesi üzerinde zorla çevirdikleri bir minibüsle kışlaya geri döndükleri belirtildi.
Eski emniyet müdürü Mithat Aynacı'nın da içinde bulunduğu tanktaki darbeci askerlerin de bir süre teslim olmamak için direndikleri, havaya ve halka doğru ateş ettikleri bu sırada bazı polis ve vatandaşların yaralandığı, daha sonrada Aynacı'nın da aralarında bulunduğu şüphelilerin tanktan çıkarılarak gözaltına alındıkları anlatıldı. Diğer iki tankın ise yoğun baskı üzerine kışlaya geri dönmeye çalıştıkları bir tankın arıza yapması üzerine içinde bulunan şüphelilerin burada gözaltına alındıkları kaydedildi.
TANKTAN ÇIKAN EMNİYET MÜDÜRÜ İLE DARBECİLERİN TELEFON KAYDI ORTAYA ÇIKTI
İddianamede Mithat Aynacı hakkında yapılan değerlendirmede, Aynacı'nın 15 Temmuz günü saat 22.44'te eski İl Jandarma Komutanı Gürcan Sercan'ı aradığı ve 52 saniyelik bir görüşme gerçekleştirdiği, daha sonra Gürcan Sercan'ın Aynacı'yı aradığı ve bu görüşmenin de 12 saniye sürdüğü kaydedildi. Yapılan bu görüşmelerden sonra Aynacı'nın Vatan Caddesi'ndeki emniyet müdürlüğüne doğru yola çıktığı, bu esnada emniyeti işgale giden darbeci Osman Akkaya'nın Mithat Aynacı'yı aradığının HTS kayıtlarından tespit edildiği belirtildi. Aynacı ile Osman Akkaya arasındaki bağlantıyı darbe soruşturmasından tutuklu bulunan eski İstanbul İl Jandarma Komutanı Gürcan Sercan'ın sağladığı ifade edildi.
"DURMA EZ GEÇ"
Şüpheli Yarbay Fatih Sönmez yönetimindeki tankın ise dönüş yolunda vatandaşlar tarafından durdurulduğu ancak, Fatih Sönmez'in tank şoförü Ömer Kalın'a, 'Durma ez geç' demesi üzerine, şoförün tankı hunharca, duran araçların ve vatandaşların üzerine sürdüğü kaydedildi. Tankın altında kalan Hüseyin Kısa, Muhammet Aksu, Mehmet Şefik Şefkatlioğlu ve Türkmen Tekin isimli 4 kişinin feci şekilde can vererek şehit oldukları belirtildi. Yine tankın çarptığı ve ezdiği araçlarda bulunan 21 kişinin de yaralandığı kaydedildi.
YARALI HALDEKİ VATANDAŞI SEYİR HALİNDEKİ TANKIN ÜSTÜNDEN ATARAK ŞEHİT ETTİ
Bu durum üzerine vatandaşların tankın üzerine çıkarak darbecileri durdurmaya çalıştıkları ancak Fatih Sönmez'in tankın üzerine çıkanlara ateş ettiği, burada Ahmet Kocabay'ın yaralandığı ve yola devam eden tankın üzerinde kaldığı belirtildi. Yaralı şekilde tankın üzerinde giden Ahmet Kocabay'ın İSTOÇ önünde şüpheli Fatih Sönmez tarafından hareket halindeki tanktan aşağıya atıldığı anlatıldı. Olayı gören İstoç'un güvenlik görevlileri tarafından hastaneye kaldırılan 31 yaşındaki Kocabay'ın burada yapılan müdahaleye rağmen hayatını kaybettiği belirtildi.
Daha sonra tankla kışlaya giriş yapan darbecilerden Fatih Sönmez'in operasyona gelen polislerle bir süre çatıştığı daha sonra sivil kıyafet giyerek tel örgülerden atlamaya çalışırken yakalandığı kaydedildi.
"ASKERLER BENİ İÇERİ ÇEKTİ"
15 Temmuz'da 4.Sınıf Emniyet Müdürü olarak görev yapan ve aktif bir görev verilmeyen Mithat Aynacı ise ifadesinde olay günü saat 22.30 civarında emniyetten tüm personellerin tam teçhizatlı olarak intikal etmesi yönünde mesaj gelmesi üzerine Vatan Caddesi'ndeki yerleşkeye doğru yola çıktığını söyleyerek, "Yürüyüş güzergahı üzerinde asker gurubunun başında sonradan ismini öğrendiğim Osman Akkaya vardı. Kendisine hangi maksatlı görevli olduğunu sorduğumda bana cevap vermedi. Etrafta tepkili halk kitlesi olup polis olmayınca bende kendisine kışlalarına gitmelerini söyledim. O da kabul etti. Toplanan halka da dağılmalarını askerlerin kışlalarına gideceğini söyledim. Benim bunu söylemem üzerine vatandaşlar alkışlamaya başladı" dedi.
"YAKALANMA OLAYIM SAPTIRILDI"
Bu esnada vatandaşların arkasında daha önceden tanıdığı sivil polisleri gördüğünü ve bu polislerin havaya ateş etmeye başladığını söyleyen Aynacı, "Ateş ettikleri sırada ZPT'nin arkasına geçtim. ZPT'nin kapağı açıldığında oradaki askerler beni içeri çekti. Daha sonrada polisler araç içindeki tüm personeli yakaladıkları için orada yakalandım. ZPT aracına bindiğimde oradaki askerlere telkinde bulundum ancak kalabalık olduğundan dolayı askerler kışlalarına dönemediler. Daha sonra benim yakalanma olayım bir şekilde saptırıldı. Ben darbecilere iştirak etmedim. Hatta olay yerine emniyetten zırhlı araç getirilmesini ve askerlerin alınmasını dahi talep ettim" ifadelerine iddianamede yer verildi.
Tanktan çıkan FETÖ'cü emniyet müdüründen darbeci askerlere tepki: Bir işi beceremediniz
Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Esenler Birlik Köprüsü'nde çıkan olaylar ile İstanbul Emniyet Müdürlüğünün işgal edilmeye çalışılmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, Vatan Caddesi'nde tankın içinden çıkan eski emniyet müdürü Mithat Aynacı'nın eylemleriyle ilgili detaylara yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından 2'si emniyet personeli 21'i rütbeli asker olmak üzere 67 şüpheli hakkında hazırlanan 341 sayfalık iddianamede, şüpheli Aynacı'nın, 15 Temmuz'da 4. Sınıf Emniyet Müdürü olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev yaptığı ve kendisine aktif bir görev verilmeyerek Emniyet Müdürlüğü emrinde bekletildiğinin tespit edildiği yer aldı.
Darbe girişimi sırasında saat 23.00 sıralarında Vatan Caddesi Akgün Otel önüne tank ve ZPT araçlarla şüphelilerin geldiğinin görüldüğü aktarılan iddianamede, askeri araçların İl Emniyet Müdürlüğüne ulaşmasını engellemek için vatandaşların da yardımıyla trafiğin araçlarla her iki istikamete kapatıldığı anlatıldı.
İddianamede, askeri araçlara yaklaşıldığında tank içerisindeki askerlerin görevlilere ve sivil halka ateş açtığı, ayrıca helikopter ve uçakların, darbe girişimine karşı koyan insanları sindirmek için alçak uçuş yaptıkları vurgulanan iddianamede, askeri bir helikopterin İl Emniyet Müdürlüğü bahçesine inmeye çalıştığı fakat görevlilerin ateşle karşılık vermesi sonucu başarılı olamadığı kaydedildi.
İlerleyen saatlerde dirençleri kırılan darbeci askerlere görevlilerce megafonla "teslim olmaları" yönünde çağrı yapıldığı, darbeci askerlerin ikazlara havaya ateş ederek cevap verdiği belirtilen iddianamede, darbeci askerler teslim olmayınca vatandaşların tankların üzerine çıkarak asker kıyafeti giymiş kişileri darbettikleri ve bu sırada görevlilerin, askerleri vatandaşların elinden alarak gözaltı işlemi uyguladığı anlatıldı.
İddianamede, diğer askeri araçlardaki şüphelilerin dışarı çıkarıldığı esnada, üzerinde resmi polis üniforması olan Emniyet Müdürü Mithat Aynacı olarak tanınan kişinin de araçtan çıktığı ifade edildi.
- "Askerlerle görüştükten sonra evden çıktı"
Eski 4. Sınıf Emniyet Müdürü Mithat Aynacı'nın gözaltına alındıktan sonra üzerinden çıkan telefonda inceleme yapılmak istendiğinde şifre gerektiği anlatılan iddianamede, yazılım ve bu yazılıma ait donanımlar aracılığıyla şifreyi geçmeye yönelik yapılan çalışmalarda telefona daha önceden yüklenen güvenlik ayarı nedeniyle işlem sırasında telefonun otomatik fabrika ayarlarına döndüğü ve tekrar başlatılmasının mümkün olmadığı kaydedildi.
İddianamede, yapılan araştırmalarda örgütün şifreli haberleşme programı "ByLock" kullandığı belirlenen Aynacı'nın üzerinde 1 dolarlık banknot bulunduğu anlatılarak, şüphelinin kullandığı GSM hattındaki görüşmeler incelendiğinde 15 Temmuz'da başka dosyadan tutuklu eski İstanbul Jandarma Komutanı Gürcan Sercan ile bu dosyanın şüphelilerinden eski 66. Mekanize Tugayı Kurmay Başkan Yardımcısı Kurmay Yarbay Osman Akkaya ile bazı asker kişilerle birçok kez telefon görüşmesi yaptığının tespit edildiği kaydedildi.
Aynacı'nın kullandığı GSM hattının baz bilgisine göre, 15 Temmuz'da saat 20.00 sıralarında Küçükçekmece’de bulunan ikametinde olduğu ve 20.14'te aktif görevde olan bir uzman çavuş tarafından arandıktan sonra ikametinden ayrıldığı anlatılan iddianamede, şüphelinin, eski Albay Gürcan Sercan'la saat 22.49'da görüşme yaptıktan sonra Küçükçekmece ilçesinden ayrılarak İl Emniyet Müdürlüğünün bulunduğu Vatan Caddesi'ne hareket ettiği aktarıldı.
- "Aynacı'nın ismini ana darbe davası sanığı vermiş"
Şüpheli Mithat Aynacı ile ilgili ifadelere de yer verilen iddianamede, şüphelilerden eski 66. Mekanize Tugayı Kurmay Başkan Yardımcısı Kurmay Yarbay Osman Akkaya'nın savcılıktaki ifadesinde, Bezmialem Hastanesi'nin önüne vardığında İstanbul'daki ana darbe davası sanıklarından eski 66. Mekanize Tugay Komutanı Mehmet Nail Yiğit'in cep telefonundan kendisini aradığını anlattığı kaydedildi.
Yiğit'in, "Sana bir mesaj atacağım, o mesajdaki numarayı ara, emniyetten bir polis sana yardımcı olacak." dediğini aktaran Akkaya, şu ifadeleri kullandı: "Telefonu kapattıktan sonra 'isim ve numara' yazan mesaj geldi. Vatan Emniyete iyice yaklaştığımız esnada mesajda geçen numarayı fırsat bulunca aradım, kendisine 'Ben Yarbay Osman, Tugay Komutanı Mehmet Nail Yiğit verdi numaranızı.' dedim. O da kendisini tanıttı ve nerede olduğumuzu sordu. Ben de Bezmialem'in oralarda olduğumuzu söyledim. O da 'Tamam ben geliyorum.' dedi ve telefonu kapattık. Kendisi ile bu konuşmanın haricinde bir konuşmam olmadı."
Akkaya, Aynacı'nın halktan tepki alınca tankın içine girdiğini belirterek, "Bu şahıs üzerinde normal kendi polis kıyafeti vardı. Bilgim dışında ZPT aracına binen bu şahsın, aracın içerisinde polis üniformasını çıkartarak askeri elbise giydiğini, polis tarafından askeri üniformalı bir şekilde askeri araç içinde yakalandığını sonra öğrendim. Bu şahsın kim olduğunu ne amaçlı oraya geldiğini, üzerini neden değiştiğini bilmiyorum. Kendisiyle önceden bir tanışmam yoktur." beyanlarında bulundu.
İddianamede, başka dosya üzerinden hakkında soruşturma yürütülen Fatih Sultan Mehmet Samancı'nın da savcılıktaki ifadesinde, nezarette Mithat Aynacı'nın kendisine "bir işi beceremediniz" dediği, bunun üzerine Aynacı'ya küfrettiği yönünde beyanda bulunduğu anlatıldı.
Şüphelilerden Bora Serhat Seçkin de savcılıktaki ifadesinde, araçlarına binen Mithat Aynacı'nın telefonla sürekli yazışma yaptığını ve bu sırada "Ankara'yı, İzmir'i ele geçirdik. Bir tek burası kaldı" şeklinde kendi kendine söylendiğini belirterek, şu beyanlarda bulundu: "Osman Akkaya'ya 'Buraya helikopter desteği lazım.' diye söylüyordu. Bu sırada etrafta halk toplanmıştı. Ben dışarı çıkmadığım için tam göremedim. Ancak yarbay Osman Akkaya'nın halk tarafından araçtan indirildiğini gördüm. Bunun üzerine ismini Mithat Aynacı olarak öğrendiğim polis görevlisi bana, 'Halk Osman Akkaya'yı öldürdü. Eğer araçtan çıkarsak bizi de öldürürler.' diye söyledi. Ben Mithat Aynacı'ya bağırarak teslim olacağımızı söyledim. Polisler Mithat Aynacı'yı teslim olması için iknaya çalıştılar, bizden de destek göremeyince teslim olmak zorunda kaldı."
- İfadesindeki çelişkiler
Şüpheli Aynacı'nın sorgusunda, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün çağrısı ile olay yerine gittiğini anlattığı ancak şüphelinin kullanıldığı GSM hattının incelemesinde kendisine emniyetten gönderilen bir mesajın olmadığının tespit edildiği vurgulanan iddianamede, bu beyanı gerçeği yansıtmayan Aynacı'nın darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine böyle bir savunmaya girdiği değerlendirmesinde bulunuldu.
İddianamede, Aynacı'nın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadesinde, telefonla kendisini arayan ve asker olduğunu söyleyen bir kişinin görüşmek istediğini söylediğini ancak buna cevap vermeden telefonu kapattığını iddia ederek, "Sonrasında yürüyüş güzergahı üzerinde Osman Akkaya ile karşılaştım. Kendisine hangi maksatlı görevli olduğunu sorduğumda bana cevap vermedi. Etrafta tepkili halk kitlesi olup polis olmayınca ben de kendisine kışlalarına gitmelerini söyledim. O da kabul ederek kendilerini çıkarmalarını söyledi." şeklindeki beyanda bulunduğu ancak bunun, olay öncesi kendisiyle 6 farklı telefon görüşmesi yapan Akkaya'nın anlatımlarıyla ifadeleriyle çeliştiği vurgulandı.
İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan, 15 Temmuz gecesini anlattı
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğünün işgal edilmeye çalışılmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerden şikayetçi olan 'müşteki' İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, o gece yaşadıklarını tüm detaylarıyla anlattı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından 2'si emniyet personeli 21'i rütbeli asker olmak üzere 67 şüpheli hakkında hazırlanan 341 sayfalık iddianamede, 'müşteki' İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın beyanlarına yer verildi.
İddianamedeki ifadesinde darbe girişimi günü saat 21.00 sıralarında makamında terör ve istihbarat şubelerinden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Metin Turanlı, Terörle Mücadele Şube Müdürü Kayhan Ay ve İstihbarat Şube Müdürü Serdar Ali Sekkin ile DEAŞ terör örgütüne yönelik bir çalışma ile ilgili toplantı halinde olduğunu anlatarak, emniyet müdür yardımcılarından birinin telefonla, kendisini arayan askeri bir şahsın sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini aktardı.
O sırada müdür yardımcısının söylediğinin hayatın olağan akışına ters olması nedeniyle "Araştırın bu normal değil" dediğini belirten Çalışkan, şunları kaydetti:
"Kısa bir süre sonra Köprülerden Sorumlu Şube Müdürüm aradı, 30-40 kadar askerin, polislerin silahlarını almaya çalıştığını söyledi. Bunun üzerine 'Kesinlikle kimse silah vermeyecek' talimatıyla, Müdür Yardımcısı Yener Ülgütol'u bahsedilen yere gönderdim. Derhal ne olduğunu anlamak için Boğaziçi Köprüsü'ne (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) doğru yola çıktım. Köprüye hareket etmeden odadan çıkarken genel talimat olarak kesinlikle silah verilmeyeceğini belirttim. Bütün müdürlerin ikinci kanala geçmesini, benim emrimi beklemesini söyledim. Araca binerken de 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar Bey'i arayıp, konuyla ilgili bilgisi olup olmadığını sordum. Bilgisi olmadığını, araştırıp döneceğini söyledi. Bu arada korumalar ile süratle Boğaz Köprüsü'ne hareket ettik."
OLAYIN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN ANONS
Yolda bir iki kez Dündar'la konuştuklarını ve Dündar da kimseye ulaşamadığını ifade edince 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne geçtiklerini ve orada buluşabileceklerini söylediğini aktaran Çalışkan, "Oraya vardığımda köprü, Anadolu'dan Avrupa'ya geçiş yönü kapatılmıştı. Ümit Dündar Bey orada idi. Bir süre sonra il valimiz geldi. Kısa bir değerlendirme yaptık. Ben orada bulunan 15 kadar özel harekat polisi ile ayaküstü bir toplantı yaptım. Köprüyü ele geçirebileceğimizi değerlendirdik. 'Korkan, çekinen varsa ayrılabilir' dedim. Hiçbir polis tereddüt etmedi, 'Gerekirse ölürüz' dediler. 22.30 sıralarında teşkilatı ayakta tutmak, emir komutayı sağlamak ve hareket tarzımızı bütün İstanbul polisine iletmek amacıyla tüm birimlerime 2. kanala geçmelerini talimat verdim ve 2. kanaldan 'kesinlikle bulunduğumuz yerleri terk etmeyeceğimizi, silah teslim edilmeyeceğini, benim talimatıma göre hareket edilmesini' anons ettim" ifadelerini kullandı.
Çalışkan ifadesinde, bu anonsu binlerce polisin, karşısında tank ve uzun namlulu silah taşıyan askeri gördüğünde tereddüt yaşamamaları ve emir komuta içinde hareket etmelerini sağlamak amacıyla yaptığını vurgulayarak, söz konusu anonsun olayın seyrini değiştirdiğini kaydetti.
Her polisin ne yapması gerektiğini anlayarak, tecrübesini de katarak, öz güvenle hem bulundukları yerleri koruyup hem de halkı yönlendirerek beraber hareket ettiğini anlatan Çalışkan, şöyle devam etti:
"Burada gece boyunca karşımızdakilerin kanunları çiğnediğini biliyorduk. Fakat bu kişiler, Türk askeri üniformasını ve devletin verdiği silahla karşımızda bulunuyorlardı. Bunlara karşı mecbur kalmadıkça hiçbir polisin silah kullanmamasını ancak mecbur kalırlarsa da tereddüt etmemelerini defalarca emrettim. Genel olarak İstanbul polisinin tamamına yakını emrime göre hareket etti. İstisnaları sonradan tespit ettik ve işlem yaptık. 40 yardımcım, 56 şube müdürüm, 39 ilçe müdürümden hiçbirisi en ufak bir esneme göstermediler. Türk polisine yakışır şekilde görevlerini yerine getirdiler. Biri dahi tereddüt etmedi. Ara ara vali beyle ve ordu komutanıyla değerlendirme yaptık, onlar bir süre sonra ayrıldılar."
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, vatandaşların çoğalmasıyla birlikte tanklara doğru yürümeden önce bir aracın üzerine çıkarak vatandaşı sakinleştirmeye çalıştığını vurgulayarak, sonra halkla birlikte tankların üzerine yürüdüklerini kaydetti.
"BİR SANİYE DAHİ HEDEF KÜÇÜLTMEDİM"
Uçaksavar ve uzun namlulu silahlarla kendilerine ateş edildiğini belirten Çalışkan, "Benim Türk milletine, Türk ordusuna ve Türk askerlerine olan sevgim ve güvenime göre ve yine aldığım eğitimlerde çok iyi biliyorum ki hiçbir Türk, hele Türk askeri, halkın üzerine ateş etmez inancından dolayı hiç düşünmeden darbeci askerlerin üzerine doğru yürüdüm. Kesinlikle üzerimize ateş etmeyeceklerine inanıyordum ancak üzerimize doğru ateş etmeye başladılar ve başımızın üzerinden mermiler geçiyordu. Benim 7 yaşından beri inandığım birtakım kutsalımı yerle bir ettiler, gözümün önünde yaylım ateşi yaptılar, bir değil birkaç defa yaptılar. Bir saniye dahi hedef küçültmedim. Boynumu eğmedim, dimdik yürüdüm" şeklinde beyanlarda bulundu.
Çalışkan, bu sırada yakın koruması Münir Alkan'ın şehit olduğunu, Koruma Amiri Mehmet Onay ve Özel Kalem Müdürü Özgür Taşdemir'in yaralandığını ifade ederek, bulundukları yerde hem vatandaşları korumak hem de zayiatı azaltmak için çok dikkatli hareket etmek zorunda olduklarını anlattı.
Ara sıra ateş ettikleri zaman askerlerin halka ve kendilerine karşı çok ağır karşılık verdiğine dikkati çeken Çalışkan, şunları anlattı:
"4 defa tankla ateş açtılar, uçaksavarı yüzlerce defa kullandılar, uzun namlulu silahlar sabaha kadar susmadı. Zırhlı araç olarak bir kobramız vardı. Onunla ara ara ateş ediyor ve tankın hedefi olmaması için hareketli tutuyorduk. Bu olaylar esnasında yanımda bulunan Emniyet Müdür Yardımcısı Yener Ülgütol, Özel Kalem Müdürüm ve korumalarımın telefonlarına ve benim iki telefonuma devamlı cevap vermek ya da talimat vermek durumundaydım. Bir taraftan şehrin 26 farklı noktasındaki savunma, saldırı pozisyonlarını yönetmek ve en ufak bir boşluk vermemek için telsizi aralıksız takip ediyordum, zaman zaman da yapılması gerekenlerle ilgili müdahalede bulunuyordum. Bu arada Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, Sayın Bakanlarımız, milletvekillerimiz, STK başkanları, gazeteciler ve daha birçok kişiyle de telefonda konuşmak durumunda kaldım."
Başbakan Binali Yıldırım'ın kendisini arayarak "Durum nedir?" dediğinde 'askerlerin köprüyü kapattığını, olağanüstü birtakım gelişmeler olduğunu, İstanbul polisi olarak teyakkuzda olduklarını ve gereken neyse onu yapacaklarını' belirttiğini vurgulayan Çalışkan, Başbakan Yıldırım'ın sorularına cevap verdiğini söyledi.
"SELA OKUNMASI İÇİN MÜFTÜYLE GÖRÜŞÜLDÜ"
Çalışkan, aynı zamanda hem personelin hem de vatandaşların psikolojilerini düşünerek onları ayakta tutmak, moral vermek için yapılması gereken birçok şeyi o an düşünerek yaptıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bunlardan biri de sela okunması konusuydu. Bu hususla ilgili il müftüsüne ulaşıldı, Müftü Bey'in de 'Bu yetki Diyanet İşleri Başkanlığında...' demesi üzerine Ankara'ya durum iletilmiş ve Başkan'a ulaşılmıştır. Telsizde zaman zaman hainlerin konuşmalarına cevap vermek durumunda kaldım. Karşıdaki hain ve tahrik ediciydi. Ancak bizler devlet görevlisi olmanın ağırlığını muhafaza ettik. Personelimizi motive edici konuşmalar yaptık."
Cep telefonu operatörleri aracılığıyla halkı sokağa çağıran mesajlar gönderttiklerine vurgu yapan Çalışkan, metrobüsler dahi bütün araçların kullanılarak tankların ilerlemesinin durdurulduğunu söyledi.
Vatan Caddesi'ne gelen tanklarda bulunan bir yarbayın cep telefonunun ele geçirmesiyle devam eden WhatsApp yazışmalarına ulaştıklarına dikkati çeken Çalışkan, bu yazışmalar çerçevesinde il içerisinde ve dışarısında tedbirler aldıklarını anlattı.
CUMHURBAŞKANI'NDAN "ÜZERİNE YÜRÜYECEKSİNİZ" TALİMATI
Mustafa Çalışkan, hem Çanakkale hem de Tekirdağ tarafından gelecek birliklere karşı hem o ili ikaz ettiklerini hem de girişlerde tedbirler aldıklarını dile getirerek, şöyle devam etti:
"WhatsApp'ta geçen telefon numaralarını arayarak teslim olmasını söyledik. Bu yöntem çok etkili oldu. İstanbul polisi gece boyunca çok dikkatli ve dengeli davrandı. Bize ateş etmelerine rağmen mecbur kalmadıkça doğrudan ateş edilmedi. Gözaltına alınanlara da hiçbir şekilde kötü muamele yapılmadı. Belki de bu en zor kısmıydı gecenin, önümüzde vatandaşlar şehit edildi, meslektaşlarımız şehit edildi, bizler hiçbir şekilde hukukun dışına çıkmadık. Sayın Cumhurbaşkanımız ile gece boyunca birkaç defa telefonla görüştük. Birincisinde durumu sordu. Köprüdeki durumu anlatınca 'Siz de zırhlı araçlarınıza binip onların üzerine yürüyeceksiniz' talimatını verdi. Bir sonraki telefon görüşmesinde havaalanındaki durumu sordu, durumu anlattım, kulenin işgal altında olduğunu söyledim, bu görüşmeden İstanbul'a geleceğini değerlendirdim, kendisine 10-15 dakikada kuleyi kurtaracağımızı arz ettim."
"15 DAKİKADA KULE ALINDI"
Bunun üzerine Havalimanı Müdürü Emre Erdoğan ve Özel Harekat Müdürü Kadri Gençkaya'yı aradığını ifade ede Çalışkan, "Ölün, öldürün ama kuleyi çok hızlı bir şekilde alın" emrini verdiğini anlattı.
Bunun üzerine 15 dakika sonra kuleyi aldıklarını vurgulayan Çalışkan, ifadesinde şu beyanlarda bulundu:
"Ben de Sayın Cumhurbaşkanımıza durumu bildirdim. İstanbul'a inene kadar İstanbul'a geleceğini bilmiyordum. O gece onlarca personelime 'Gerekirse ölün fakat yerinizi terk etmeyin ya da ölün, öldürün belirttiğim yerleri kurtarın' şeklinde hiç de kolay olmayan 'Öl' emrini defalarca verdim. Allah'a şükürler olsun ki hiçbir personelim milim tereddüt etmedi, 'Emredersin' diyerek tabancayla MP-5 ile tankın, helikopterin, uzun namlulu silahların önüne çıktı."
"GENELKURMAY'IN TEMSİLCİSİYİM" TELEFONU
Mustafa Çalışkan, Boğaz Köprüsü'ne geldiği esnada telefonunu arayan birisinin Genelkurmay temsilcisi olduğunu belirterek, teslim olmasını istediğini anlatarak, "Ben de ismini söylemesini istedim tekrar 'Genelkurmay temsilcisiyim' deyince 'Adını söylemeyen şerefsizden Genelkurmay temsilcisi olmaz' diyerek telefonu kapattım" dedi.
Çalışkan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan'ın hainler için yakalama kararı çıkartması ve desteğinin önemine işaret ederek, provokasyon ihtimaline karşı basın kuruluşları, kritik tesisler, devlet büyüklerinin evleri, iletişim merkezleri, parti binaları, yabancılara ait ibadethane, okul, başkonsolosluklar, cemevleri gibi birçok yerde tedbirler aldırdıklarını söyledi.
"HELİKOPTER AİLEMİN DE BULUNDUĞU KONUTU DOLAŞTI"
Gece boyunca 'havada uçan her şeye ateş' emri verdiğini dile getiren Çalışkan, köprü, Borsa İstanbul, TRT İstanbul Radyosu, CNN Türk binası başta olmak üzere 26 farklı noktada bulunan personellerine emirler vererek yönlendirdiğini belirtti.
İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan, şunları kaydetti:
"Hassas olan bütün noktalarda gerekli tedbirler aldık. Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarında kontrolü sağladık ve buralarda çok sayıda darbeci gruba gözaltılar yaptık. O gece saat 21.00 sularında 1 helikopter ailemin de bulunduğu konutun üzerinde 10-15 dakika dolaşmış. Bunu ilk defa böyle bir şey olduğundan şaşkınlık yaşayan ailem söyleyince öğrendim. Türk milletinin demokrasi sınavı olan ve yüz akıyla çıkılan 15 Temmuz kalkışmasına karışanlardan Türk milleti, şehit olan vatandaşlarımız, şehit meslektaşlarımız, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve şahsım adına davacı ve şikayetçiyim."
İddianamede, emniyet müdürleri Ahmet Metin Turanlı ile Kayhan Ay ve diğer müştekilerin de ifadelerine yer verildi.
Darbe Girişimi Sırasında Edirne'de Görevli Emniyet Müdürü Vatan Caddesi'nde Çıktı
İddianamede, emniyet müdürlüğünü işgal eyleminde yer alan başka bir emniyet müdürünün daha olduğu belirlenirken, olay tarihinde Edirne Emniyet Müdürlüğünde görevli olan şüpheli İsmail Uğuz'un, Aynacı'ya darbe girişimi kapsamında destek olmak amacıyla Vatan Caddesi'nde hazır bulunduğu ortaya çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından hazırlanan ve mahkemeye gönderilen 324 sayfalık iddianamede, şüphelilere ilişkin önemli bir tespit yer aldı.
İddianamede yer alan şüpheli İsmail Uğuz'un, 15 Temmuz 2016'da 4. sınıf emniyet müdürü rütbesinde Edirne İl Emniyet Müdürlüğü emrinde görev yaptığı belirtilerek, 15 Temmuz darbe girişimi esnasında çıkan olaylar ile ilgili yürütülen soruşturmalar kapsamında, şüpheli İsmail Uğuz'un kullandığı tespit edilen GSM hattının Edirne Sulh Ceza Hakimliğinin 19 Temmuz 2016 tarihli kararına istinaden alınan HTS kayıtlarının incelenmesi sonucunda; olay gecesi darbeci askerlerin işgal etmek için geldiği Vatan Caddesi İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü çevresinde baz sinyalleri verdiğinin tespit edildiği vurgulandı.
Şüpheli Uğuz'un iletişim kayıtlarına ve internet iletişim sorgu sonuçlarına yer verilen iddianamede, telefonun, 15 Temmuz 2016'da saat 16.20 sıralarında Edirne'den, saat 17.18 sıralarında Kırklareli'nden, saat 18.00 sıralarında İstanbul'un Silivri ilçesinden sinyal verdiği, saat 18.00 ile 01.00 arasında hiç telefon görüşmesi yapmadığı, 16 Temmuz 2016'da saat 01.00 ile saat 01.10'da Fatih'te Akdeniz Caddesi No: 122 sayılı yerde (İl Emniyet Müdürlüğüne kısa mesafe) sinyal verdiği, saat 04.09'da Fatih'te Arpa Emini Mahallesi Gureba Hastanesi Caddesi Trafo Yanı Arsa sayılı yerden sinyal verdiği belirtildi.
Görevli olduğu yere çağrılmasına rağmen gitmemiş
İddianamede, şüpheli Uğuz'un, darbe girişimi eylemi esnasında gerek Emniyet Genel Müdürlüğünün göreve davet mesajı gerekse de Edirne İl Emniyet Müdürlüğünün göreve davetine rağmen görev yerine gitmediği, 17 Temmuz 2016'da düzenlenen tutanakta hala görev yerine gelmediği ve üstlerine herhangi bir bilgi vermediği, 18 Temmuz 2016'da düzenlenen telefon ile görüşme tutanağında şüphelinin kullandığı GSM hattını kapattığı ve kendisine ulaşılamadığı, 19 Temmuz 2016'da düzenlenen tutanakta halen görev yerine gelmediği ve üstlerine herhangi bir bilgi vermediğinin tespit edildiği kaydedildi.
Şüpheli İsmail Uğuz hakkında 21 Temmuz 2016'da Edirne Cumhuriyet Başsavcılığınca yakalama emri düzenlendiği anlatılan iddianamede, 14 Ekim 2016'da Bahçelievler İlçe Emniyet Müdürlüğünce yapılan uygulamalar esnasında şüpheli İsmail Uğuz'un yakalandığı, üzerinde sahte kimlik bulunduğu aktarıldı.
Çelişkili ifade
Şüpheli Uğuz'un alınan ifadesinde darbe girişimi gecesi rahatsızlandığı için Çapa Tıp Fakültesi Hastanesine saat 02.00 gittiğini ve saat 04.10'da taburcu olarak çıkış yaptığını anlattığı belirtilen iddianamede, şüpheli Uğuz ile ilgili İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinin 23 Şubat tarihli yazısında sunulan belgelerden Uğuz'un, 16 Temmuz 2016'da saat 03.51'de iç hastalıkları bölümüne giriş yaptığı, tıbbı müdahalesi bittikten sonra saat 04.11'de çıkış yaptığının tespit edildiği kaydedildi.
İddianamede, şüphelinin ifadesinde beyan ettiği hastaneye giriş saati ile hastane raporunun uyuşmadığı, şahsın darbe girişimin başarısız olduğunu anlaması üzerine hastaneye giderek rapor aldığı değerlendirildiği vurgulandı.
Ayrıca şüphelinin ifadesinde beyan ettiği eşinin Bank Asya'daki hesap durumu ile yapılan araştırmalarda tespit edilen bilgilerin uyuşmadığı, şüphelinin örgütün talimatları doğrultusunda 24 Aralık 2014 tarihi itibarıyla eşinin var olan Bank Asya hesabındaki miktarda ciddi bir artış yaptığı anlatılan iddianamede, şüphelinin "ByLock" programını kullanmadığı söylediğini ancak "ByLock" kullanıcısı olduğuna dair tespitin var olduğu ve söz konusu programı 11 Ağustos 2014 indirdiği bildirildi.
İddianamede, gizli tanık "afyon"un şüpheli Uğuz hakkında, "İsmail Uğuz, Ankara Koleji mezunudur, 1996 mezunu cemaat mensuplarının genel sorumlusudur, sivil resmilerden sorumlu cemaat mensupları ile irtibatları sağlayan kişidir, gerek İstanbul'da gerek Ankara'da sorumlu düzeyde kişiler ile toplantılara katılır, İstanbul, Ankara ve genel sorumluları bilir, onlarla görüşür, aldığı talimatları alt sorumlulara iletir." şeklindeki beyanlarına yer verildi.
"Hayat kadınlarının üzerine kayıtlı çakma hatlarla irtibat kuruyordu"
İddianamede, 21 Temmuz 2016'da Edirne 155 ihbar hattına yapılan ihbar içeriğindeki "İsmail Uğuz, İstanbul'da çalıştığı dönemlerde personel şubede atama amiriydi. FETÖ örgütüne bağlı abilerinden listeleri alır, ona göre atamalar düzenlerdi. İstanbul'da tankın içinden çıkan hainin samimi arkadaşıydı. Müdür, amir abisiydi. Vatan haini abicikleriyle hayat kadınlarının üzerine kayıtlı çakma hatlarla irtibat kuruyordu." şeklindeki ifadeler anlatıldı.
Şüphelinin HTS kayıtları, hakkındaki ifadeler, hesap hareketleri, "ByLock" kullanıcısı olması ve tüm soruşturma evrakı dikkate alındığında şüpheli Mithat Aynacı ile birlikte darbe girişiminin emniyet ayağı içerisinde yer aldığı vurgulanan iddianamede, "Uğuz'un, suç tarihinde bu amaçla Vatan Caddesi civarında hazır bulunduğu ancak diğer şüphelilerin gözaltına alınması üzerine yakalanmamak için hastaneye giderek kayıt yaptırdığı tespit edilmiş olup, şüphelinin savunmasına itibar edilmeyerek FETÖ silahlı terör örgütü üyesi olduğu ve atılı suçları işlediği değerlendirilmiştir." denildi.
Başsavcılıkça onaylanan iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
Öte yandan bu iddianame, İstanbul'daki darbe girişimine ilişkin hazırlanan 24. iddianame oldu.
(27 Mayıs 2017, 18:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: