Fetullahçı Terör Örgütü'nce (FETÖ) Polis Akademisinin 2012'deki giriş sınavı sorularının aynı yapılanmaya mensup kişilere verildiği iddiasıyla 80 kişinin yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam etti.
25.05.2017 13:02 Fetullahçı Terör Örgütü'nce (FETÖ) Polis Akademisinin 2012'deki giriş sınavı sorularının aynı yapılanmaya mensup kişilere verildiği iddiasıyla 80 kişinin yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam etti.
22.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesinde bulunan salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile sanık yakınları katıldı.
Kimlik tespiti ve Mahkeme Başkanı Muhammet Karaca tarafından iddianamenin özetinin okunmasının ardından sanıkların savunmalarına geçildi.
Tutuklu sanık Abdurrahim Metin iddiaları reddederek, Emniyette kendi verdiği beyanların haricinde ifadesinin yazıldığını iddia etti. Emniyet ifadesini kabul etmeyen Metin, FETÖ üyesi olmadığını ve soruların dağıtılmasıyla herhangi bir ilgisinin bulunmadığını savundu.
Sanık Ahmet Faruk Sait Eroğlu da Polis Akademisine girişte kimseden soru almadığını ve örgüt üyesi olmadığını iddia etti.
Ticaretle uğraştığını kaydeden sanık Ali Turgay "Sorular bende olsaydı öncelikle kendim için kullanırdım. Soruları dağıttığım doğru değildir." şeklinde savunma yaptı.
"Soruları veren ahlak yoksunlarını ben de merak ediyorum"
Sınav sorularının örgüt üyelerine verilmesine aracılık ettiği ileri sürülen tutuklu sanık Abdurrahman Kum, suçlamaları reddetti. FETÖ'nün şifreli haberleşme ağı "ByLock" kullanıcısı olduğu belirlenen Kum, bu programı kullanmadığını ileri sürdü.
Kum, sınav sorularının dağıtılmasına yardımcı olmadığını, soruların verildiği ileri sürülen İstanbul Bahçelievlerdeki örgüt evine gitmediğini iddia etti. Sanık Kum,"Soruları veren ahlak yoksunlarını ben de çok merak ediyorum. Onların bulunmasını ben de çok istiyorum." dedi.
Girdiği Kamu Personeli Seçme Sınavından (KPSS) aldığı yüksek notun ardından Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcısı olarak atandığını söyleyen Kum, 3 yıl iş bulamadığını aktardı.
Örgüt üyelerine soru verdiği iddia edilenler arasında yer alan tutuklu sanık Ali Deveci ise FETÖ ile bağlantısı olmadığını, ByLock kullanmadığını savundu. Deveci, Polis Akademisinde eğitim gören örgüt üyelerinin "abisi" olarak nitelendirildiğini ancak böyle bir görevinin olmadığını öne sürdü.
Duruşmaya, yarın diğer sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
23.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile sanık yakınları katıldı.
Savunması alınan sanık Ferhat Ay, hakkında isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirtti.
Bugüne kadar illegal bir oluşum içinde yer almadığını ifade eden Ay, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen bir kişinin aleyhinde verdiği ifade nedeniyle tutuklu olduğunu öne sürdü.
Bu kişinin ifadesinde kendisi için "Furkan kod isimli Faruk" dediğini aktaran Ay, "Bu şahıs, teşhis işlemi sırasında kimlik bilgilerimi gördükten sonra ismimi Ferhat olarak düzeltiyor. Bu da açıkça gösteriyor ki bu şahısın aleyhimde verdiği ifadeler çelişkilerle doludur." dedi.
İfadeyi veren kişinin, Kayseri'deki özel bir hastanenin FETÖ üyelerince kullanılan gizli odasında kendisiyle görüştüğünü iddia ettiğini öne süren Ay, söz konusu sağlık kuruluşunda keşif yapılması halinde böyle bir yerin olmadığının ortaya çıkacağını savundu.
Polis Akademisi sınavında kendi çabasıyla başarılı olduğunu ve soruları önceden görmediğini iddia eden Ay, daha önce hakkında uygulanan adli kontrol şartlarının yeniden sağlanmasını talep etti.
- "Babam da tutuklu, tahliyemi istiyorum"
Sanık Esad Orhan da başarılı bir öğrencilik süreci geçirdiğini, girdiği sınavların büyük bir kısmında derece aldığını dile getirdi.
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandığını, daha sonra Polis Akademisine kayıt yaptırdığını anlatan Orhan, "Akademinin kapatılmasıyla Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümüne geçiş yaptım. Mezuniyetten sonra girdiğim KPSS'de kendi alanımda Türkiye 23'üncüsü oldum." şeklinde konuştu.
Üniversiteye giriş sınavındaki başarısının, Polis Akademisi sınavına göre daha iyi olduğuna işaret eden Orhan, iddia edildiği gibi sınav sorularını önceden görmediğini savundu.
Babasının da FETÖ soruşturması kapsamından 10 aydır tutuklu olduğuna dikkati çeken Orhan, ailesinin yaşadığı mağduriyetin artmaması için mahkeme heyetinden tahliye talebinde bulundu.
- "Başarılı olmam şaşılacak bir durum değil"
Sanık Halil İbrahim Kuru da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olduğu sırada girdiği sınav sonucunda Polis Akademisine kayıt yaptırma hakkı kazandığını bildirdi.
Sınavdan önce kimseden soru almadığını ileri süren Kuru, "Ankara Hukuk Fakültesi gibi Türkiye'nin en yüksek puan isteyen bir bölümünü kazanan birinin, Polis Akademisi sınavından da başarılı olması şaşılacak bir durum değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Üniversite sınavına hazırlanırken FETÖ'nün kapatılan dershanesine gittiği için suçlanamayacağına vurgulayan Kuru, aksi halde bu dershaneye giden herkes hakkında dava açılması gerektiğini, bunun da hayatın doğal akışına aykırı olduğunu iddia etti.
Kullandığı telefon hattının HTS kayıtlarına göre, davanın bazı sanıklarıyla irtibatının ortaya çıktığının hatırlatılması üzerine Kuru, "Söz konusu hattı o zaman 18 yaşından küçük olduğum için ailem adına çıkartmıştım. 5 yıl önce kimlerle görüştüğümü hatırlamam çok zor. Görüştüğüm söylenen kişilerin birçoğu zaten babamın arkadaşları." ifadelerini kullandı.
Babasının FETÖ soruşturması kapsamında Malatya'da tutuklu yargılandığını belirten Kuru, nişanlı olduğunu, ailesine bakacak kimsenin bulunmadığını gerekçe göstererek tahliyesini istedi.
Sanık Batuhan Ersoy'un da savunmasını alan mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
24.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesinde görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile sanık yakınları katıldı.
Sanıklardan Hamza Öztürk, savunmasında, bir lisede ücretli öğretmenlik yaptığını, 35 saat ders karşılığında en fazla 800 lira aldığını belirterek, geçinmek için bu para yeterli olmadığı için özel ders vermek zorunda kaldığını söyledi. Türkçe ve tarihten özel ders verdiğini belirten Öztürk, özel ders için çevre gerektiğini, bu yüzden çağrıldığı her yere gittiğini, çağrıldığı yerin nasıl olduğunu sorma ihtiyacı görmediğini savundu.
"Çağrıldığım evlerden bazıları cemaat evi olabilir." diyen Öztürk, bu evlerde akranı olanlarla muhabbet etmişliği olduğunu, bazı öğrencilere ismini dahi bilmeden ders verdiğini iddia etti.
"Özel ders verdiğim hiçbir öğrenciye 'Şu kurumun sınavına girdin mi? Girecek misin?' demedim, teşvik etmedim." diye konuşan Öztürk, sınav sorularını verdiği yönündeki iddiayı ise kabul etmedi.
Öztürk, hayatının hiçbir döneminde takma isim kullanmadığını savunarak, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e "halife" dediği yönündeki iddiaları ise reddetti. Böyle bir ifade kullanmasının mümkün olmadığını öne süren Öztürk, bunun iftira olduğunu söyledi.
Örgütün haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını da iddia eden Öztürk, HTS kayıtlarında kullandığı belirtilen hattın kendine ait olmadığını, kayıtlarda adı geçen kişileri de tanımadığını savundu.
Öztürk, iki çocuğundan büyüğünün hasta olduğunu, tedavisini sürdüremediğini anlattı. Sanık Öztürk, ailesinin mağdur durumda olduğunu belirterek tahliyesini talep etti.
Üniversiteyi kazanınca "cemaat" bağlantı kurmuş
Sanık Kadir Atmaca da 2008'de lise son sınıfta Sakarya'da dershaneye gittiğini ancak bu dershanelerin FETÖ ile bağlantısı bulunmadığını iddia ederek, İTÜ İşletme Mühendisliğini kazandığını anlattı. Üniversiteyi kazanana kadar, o zamanlar "cemaat" olarak bilinen yapıyla bağlantısı bulunmadığını öne süren Atmaca, kazandığı yıl henüz Sakarya'da iken tanımadığı iki kişinin kendisini arayıp bu okulda öğrenci olduklarını, İstanbul'da ikameti konusunda cemaatin ev veya yurtlarıyla yardımcı olabileceklerini söylediklerini ve kendisiyle yüz yüze görüşme talebinde bulunduklarını bildirdi.
"Okula yürüme mesafesinde ev önerisi"
Ailesinin de onayını aldıktan sonra bu kişilerle Sakarya'da görüştüğünü ifade eden Atmaca, ikamet konusunda yardımcı olabileceklerini, fakülteye yürüme mesafesindeki evlerde çok ucuza hatta bedavaya kalabileceğini anlattıklarını, masa ve dolabının olacağını, ibadetini de rahatlıkla yapabileceğini söyleyip gittiklerini ifade etti.
"O yıl ben devlet ve okul yurtlarına başvurmuştum. Devlet yurdunu kazanamadım. 1,5 yıllık periyotta bana sıra gelmesi mümkün görünmüyordu." diyen Atmaca, bu sırada başvurduğu okul yurdunu kazandığını, ancak burada maddi manevi pek çok sıkıntı yaşadığını öne sürdü.
Atmaca, şöyle konuştu:
"Çok rahat bir ortam vardı. Sürekli gürültü ve karmaşa vardı. Ders çalışmak, uyumak mümkün olmuyordu. Sabah derslerine aç ve uykusuz gittiğim de oldu. Odalar küçüktü. Bazı odalar güneş dahi almıyordu ve benim odamda güneş almıyordu. Yemek de dahil olmadığı için ekstra para harcıyordum. Yurttan okula giderken ulaşım masraflarına da katlanmak zorundaydım. Manevi zorluklarla da karşılaşmaktaydım."
Bu sıkıntılarının yanı sıra babasının 5 kardeşini daha okuttuğunu ifade eden Atmaca, başka yurtlara baktığını, bunların da kaldığı yerden pek farklı olmadığını, bu sırada Sakarya'da kendisiyle tanışmaya gelen iki kişiden biriyle okulda karşılaştığına kaydederek, savunmasına şöyle devam etti:
"Bana yine kalabileceğim yerleri anlattı. Ben de ailemin görüşünü alarak, bu evlerde kalmaya karar verdim. Benim kaldığım evde üniversite öğrencisinin dışında kimse kalmıyordu. Özellikle bu cemaatin evinde kalmak gibi bir durumum yoktu. Başka bir dini cemaatle tanışmış olsam muhtemelen onların evinde de kalabilirdim. Benim evlerde kalmam tamamen öğrencilik hayatımla sınırlıdır. 2014 yılının ilk yarısında, üniversitede olan son dönemde evlerle olan ilişkimi kesmeye başlamıştım. Dersler azaldığı için okula çok gitmiyordum. Sakarya'dan git gel yapmaya başlamıştım."
Mezun olduktan sonra evlerle tamamen ilişiğini kestiğini iddia eden Atmaca, bu dönemde yüksek lisans ve iş başvuruları yaptığını, bir ara Sakarya'ya geldiğini, ancak sonradan İstanbul'a döndüğünü belirtti. Atmaca, yüksek lisansa başladığını, işe girip kendi evini tuttuğunu belirterek, Abdullah Furkan Söylemez ve İbrahim Absuz ile evlerde kaldığı sırada Ekrem isimli daha üst konumdaki birisi aracılığıyla tanıştırıldığını anlattı.
Atmaca, Söylemez ve Absuz'un Polis Akademisi birinci sınıfta olduklarını tanıştıklarında öğrendiğini, önceden bilmediğini ve akademiye nasıl girdiklerine dair en ufak fikrinin olmadığını iddia ederek, bu kişilerle ilk olarak İstanbul'da görüştüğünü söyledi.
Söylemez ve Absuz ile ibadet amaçlı buluşup görüştüklerini, suç unsuru oluşturabilecek bir eylemde bulunmadıklarını savunan Atmaca, cemaat evlerinde kendisine manevi şekilde destek olunduğunu, kendilerinden de alt sınıflardan birileri gelince yardımcı olmalarının istendiğini öne sürdü.
"Tamamen manevi duygularla yapıldı. Namaz kıldık ve Kur'an okuduk." diyen Atmaca, Söylemez'in ikametinin İstanbul'da olduğunu, o ve Absuz ile görüşmek için Ekrem isimli kişinin verdiği otobüs bileti ve yemek parasıyla zaman zaman Ankara'da da buluştuklarını anlattı.
Mahkeme Başkanı Muhammet Karaca'nın, "İstanbul'daki ve Ankara'daki Kur'an farklı mı? Sana mantıklı geliyor mu?" demesi üzerine Ankara'ya gelmenin onun işine de geldiğini, burayı gezdiğini de söyledi.
"Abilik yaptım"
Atmaca, "Evlerde abilik yaptım. Bana yardım edildiği gibi ben de bu evlerde kalan öğrencilere abilik yaptım. Onlar da İTÜ'lü öğrencilerdi." dedi.
Mahkeme Başkanı Muhammet Karaca'nın "ev abisinin" ne yaptığına yönelik sorusu üzerine Atmaca, "Evin maddi giderleri vardır. Evin kirasını biz takip ederdik. Öğrenciler kira verdiğinde biz alıp yatırırdık. Faturaları yatırırdık. Evde 3-4 kişi bir aradaydık. Evin temizliği, namaz kılarken, Kur'an okurken birinin abilik yapması gerekirdi. Tamamen bundan ibaretti." diye konuştu.
Karaca'nın, imam hatip lisesi mezunu olmadığını söylemesi üzerine de Atmaca, mahallesindeki camide dini eğitim aldığını, ayrıca ailesinin de muhafazakar bir aile olduğunu ifade etti.
Başkan Karaca'nın bir kod adı kullanıp kullanmadığını sorması üzerine Atmaca, kimlikte isminin Kadir olarak yazılmasına rağmen yakınlarının hep Serdar diye hitap ettiğini, bunun göbek adı olduğunu ve kod adı kullanmadığını öne sürdü.
"3. sınıftayken sorumlu oldum"
Üniversite 3. sınıftayken evde sorumlu olduğunu anlatan Atmaca, Ekrem isimli şahsın daha üst konumda olduğunu, bir kolejde öğretmen olduğunu bildiğini dile getirdi.
Mahkeme Başkanı Karaca, Abdullah Furkan Söylemez ve İbrahim Absuz'a akademide nasıl davranması yönünde telkinde bulunup bulunmadığını sorduğu Atmaca, bu yönde talimat vermediğini savundu.
Atmaca, kendisine "semt abisi" ya da "bölge abisi" tarafından da talimat verilmediğini söyledi.
Terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmediğini, "cemaat" ile hiç kimsenin FETÖ diye bir örgütten haberi olmadığı bir dönemde ilişkisi olduğunu ve kamuoyunun "cemaati" dini bir yapı olarak gördüğünü savunan Atmaca, kendisinin de suç unsuru olabilecek bir davranışta bulunmadığını öne sürdü.
Hikmet Dağcı, Hüseyin Yağız ve Mehmet Mutlu Atasoy'un da savunma yaptığı duruşma yarın da sanık savunmalarıyla devam edecek.
25.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuksuz sanık F.S. savunma yaptı.
Lisedeyken ismini Hamdi olarak hatırladığı bir kişinin ders çalışmak amacıyla kendisini cemaat evine davet ettiğini, bunun üzerine lise eğitimi boyunca haftada bir kez bu evlere gitmeye başladığını anlatan F.S, dördüncü sınıfa geldiğinde cemaat abilerinin kendisini harp okulu ya da Polis Akademisine girmesi için yönlendirdiğini kaydetti.
"Bende de buna dönük bir fikir oluştu üniversite sınavında istediğim puanı alamamıştım. Kendi çabamla kazanacağım düşüncesiyle Polis Akademisi sınavına hazırlanmaya başladım." diyen F.S, İstanbul Feriköy'deki cemaat evinde bulunduğu sırada "Ömer" kod isimli abiyle tanıştığını vurguladı.
Bu kişinin kendisini tembihledikten sonra sınavda çıkacağını söylediği soruları verdiğine dikkati çeken F.S, şöyle devam etti:
"Sınava girdiğimde cemaat abisi Ömer'in bana verdiği sorularla sınavda çıkan soruların aynı olduğunu gördüm. O anki şaşkınlık ve telaşla soruları çözdüm. Sınavdan çıktıktan sonra benimle ilgilenen Celil diye bildiğim cemaat abisine, bana verilen soruların sınavda çıktığını söyledim. O da bu durumun daha hayırlı olacağını, başkalarının yerine benim akademiye girmemin daha hayırlı olacağını söyledi."
"Önce yemin ettirdiler"
Mahkeme Başkanı Muhammed Karca, sanığa, sınav sorularını veren "Ömer" kod isimli kişiyi daha önce görüp görmediğini, soruların kendisinin dışında başkasına verildiğine dair bilgisini olup olmadığını sordu. Bu kişiyi daha önce görmediğini, soruların başkasına verildiği konusunda da bilgisini olmadığına işaret eden F.S, "O bağlantıda olup sınava girenlere verilmiş olabilir. Sorular bana verilirken yanımızda üçüncü bir şahıs yoktu." dedi.
Başkan Karaca'nın, "Sana nasıl güvenip bu soruları verdiler?" sorusuna F.S, "Ömer isimli abi, soruları bana vermeden önce namus, din, bayrak, millet gibi her türlü kutsal değerin üzerine söz vermemi istedi." yanıtını verdi.
Ankara'ya geldiğinde kendisi gibi Polis Akademisinde öğrenci olan Kadir Atmaca ile Pursaklar'daki bir cemaat evine 2 haftada bir gittiklerini bildiren F.S, bu eve, kendisine soruları veren Ömer ile Ekrem isimli bir kişinin de geldiğini söyledi.
"Emeklerin zayi edilmesine nasıl razı geldin?"
Sanık F.S, ev toplantılarına iyi bir insan olma gayesi için gittiğini savundu.
Başkan Karaca'nın "Sen buraya gitmeyince iyi bir insan olmayacağını mı düşünüyordun?" şeklindeki sorusunu F.S, "Belki de öyle düşünüyorduk. O zaman tam birey olamamanın verdiği bir şeydi. Birilerinin yolunda gitmek gerektiğini düşünüyorduk. 17/25 Aralık sürecinden sonra cemaatin söylediği kavramlarda tutarsızlık gördüm. Hiç olmayacak şekilde çatışmalar çıkarılıyordu. Buna istinaden cemaatle bağımı kestim." diye yanıtladı.
HAKİMDEN SANIĞA KUL HAKKI HATIRLATMASI
"Soruları almanız kul hakkına girmiyor mu? Allah her şeyi affediyor, bir kul hakkını affetmiyor. Bunu bildiğin halde milletin emeğinin zayi edilmesine nasıl razı geldin?" sorusu üzerine de F.S, "Okuldan ihraç edildik. Vicdanımda, o durumun bir sonuç doğurmayacağını gördüm. Daha önceden (mahkemeye) gelinmesi gerektiğini düşünüyorum." şeklindeki değerlendirmelerde bulundu.
26.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen tutuksuz sanıklar, Polis Akademisi sınavından birkaç gün önce cemaat abilerinin Kur'an-ı Kerim'e el bastırıp yemin ettirerek sınav soru ve cevaplarını kendilerine gösterdiklerini söyledi.
Tutuksuz sanık B.Y, lisedeyken cemaatle tanıştığını, gittiği örgüt evlerinde abilerin kendisiyle ilgilendiğini belirterek, dini bir cemaat görüntüsü verdikleri için o dönem bu yapıya güvendiğini söyledi.
Üniversite sınavlarında başarılı olduktan sonra cemaat abilerinin kendisiyle irtibata geçerek, evlerinde kalmaları için teklifte bulunduklarını anlatan B.Y, söz konusu evlerde kalmaya başladığı sırada Polis Akademisi sınavlarına girmesi için yönlendirildiğini ifade etti.
"Ali" kod adlı davanın sanıklarından Mustafa Meğer'in sınavdan birkaç gün önce kendisini başka bir cemaat evine götürerek, daha önce görmediği bir şahısla tanıştırdığını, burada kendisine soruların gösterildiğini anlatan B.Y, şöyle devam etti:
"Gittiğimiz evde benden Yasin suresini okumamı istediler. Bir odaya geçtim ve beklemeye başladım. Daha önce görmediğim biri geldi. Soruların olduğu kağıtlara bakıp cevaplara konsantre olmamı istedi. Birkaç gün sonra yapılacak sınavın soruları olduğunu anladım. Üç dört sayfa zımbalanmış haldeydi, cevaplar da soruların üzerine işaretlenmişti. Bu sorularla sınavda çıkanların birçoğu aynıydı."
Camide namaz yasak
Akademiyi kazandıktan sonra cemaatteki abilerle görüşmeye devam ettiğini, haftada bir kez önceden belirlenmiş bir evde buluştuklarını ifade eden B.Y, deşifre olmamak için akademide aleni bir şekilde namaz kılmaması gerektiği konusunda uyarıldığını söyledi.
Cemaat evlerinde buluştukları sırada kitap okuduklarını, gündeme dair sohbetler yaptıklarını savunan B.Y, şöyle devam etti:
"Toplantılarda, akademide cemaatçi olduğumu göstermem gerektiğini söylüyorlardı. Gözle namaz kılma diye bir şey öğrettiler. Gözünüzle üç nokta belirliyorsunuz. Biri kıyam, ortadaki rüku, en alttaki ise secde noktasıydı. Akademinin gazinosunda gözlerimle namaz kılıyordum, karşımda da çıplak kadın oynuyordu. Bu durum bana saçma gelmeye başlamıştı. Birilerinin beni 'Allah diyerek' kullandığını anladım. Bunun üzerine beni aramamalarını söyleyerek irtibatımı kestim."
"Sorular bire bir aynıydı"
Tutuksuz sanık M.K. de Ankara'da FETÖ'ye ait Maltepe Dershanesine gittiğini, daha sonra cemaat evlerine gitmeye başladığını belirtti. Buradakilerin yönlendirmesiyle Polis Akademisi sınavlarına girmesi için yönlendirildiğini anlatan M.K, sınavdan birkaç gün önce cemaat abisi Ersin Ceylan'ın ısrarla kendisini eve çağırdığını söyledi.
Söz konusu yere gittiğinde daha önce tanımadığı bir şahısla tanıştırıldığını belirten M.K, soruların kendisine nasıl verildiğini şöyle anlattı:
"Her zaman gittiğimiz yerin yakınında bir eve geçtik. 30-35 yaşlarında bir adam deneme soruları getirdi. 'Bunları çözün yardımcı olacaktır' dedi. Yaklaşık 75 soru vardı ve üzerinde işaretlemeler yapılmıştı. Deneme sorusu olduğuna inanmıştım. Bu şahıs abdest almamızı söyledi. Kur'an-ı Kerim'e el bastırdı. O an yaşadıklarımızı 'Anne babanız dahi kimse bilmeyecek' diye yemin ettirdi. Şok oldum, neye uğradığımı şaşırdım. Bu soruların sınavda çıkacağına ihtimal veremiyordum. Sınavda soruların bire bir aynısı çıktı. Şıkların da aynı olduğunu gördüm. Bazı sorular bilinçli bir şekilde yanlış şık olarak işaretlenmişti."
Mahkeme huzurunda bu itiraflarda bulunduğu için vicdanen rahatladığını, mutlu olduğunu dile getiren M.K, "Devletime her zaman yardımcı olurum. Soruların alınması olayında basiretimiz bağlandı. Suç oluşturabilecek bir algı oluşturulmadı. Akademi kapandıktan sonra vicdanen rahatladım." dedi.
Akademiye başladıktan sonra cemaat abilerinin kendisini aramaya devam ettiklerini belirten M.K, mescitte namaz kılmaması için abiler tarafından uyarıldığını ifade etti. Kendisine, bulunduğu ortamda su olmasına rağmen teyemmüm alması, dikkat çekecek bir tutumdan kaçınması gerektiği söylendiğini aktaran M.K, "'Namaz kılmayacaksınız, mescide, camiye gitmeyeceksiniz. Cuma ve bayram namazı kılmayacaksınız' dediler. 'Gözle namaz kılacaksınız' dediler. Pis yerlerde bize teyemmüm aldırıyorlardı. Savaş zamanında böyle namaz kılındığını söylediler. Halbuki savaşta bile namaz kılındığını biliyordum. Bizi ikna etmek için olsa gerek 'Sizin bu şekilde kılacağınız bir rekat namazınıza, Fetullah Gülen ömrü boyunca kıldığı namazlarla değişir' diyorlardı. Buna rağmen hiçbir zaman imayla namaz kılmadım." diye konuştu.
Polis Akademisinde bulunduğu dönemde yaptığı gözlem sonucu akademinin yüzde 95'inin FETÖ mensubu olduğuna kanat getirdiğini savunan M.K, "Kime gideceğimi bilmiyordum. Savcılığa, mahkemeye gitsem belki onlar da FETÖ'cü çıkacaktı. Ben de gördüklerimi babama anlatıyordum." dedi. M.K, akademide yaşadıklarını babası aracılığıyla tanıdıkları bir siyasetçiye ulaştırdıklarını iddia ederek, savunmasını tamamladı.
İDDİANAME
İddianamede zanlılar, "resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve silahlı terör örgütü üyesi olmak" ile suçlanıyor.
Sınava ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Talim Terbiye Kurulu ve ÖSYM Başkanlıklarıyla Hacettepe Üniversitesinden bilirkişi veya inceleme raporları alındığına yer verilen iddianamede, "Belirtilen 5 bilirkişi raporu ve değerlendirme raporlarının analizi neticesi 'Sonuçlarda oluşan çift tepeli dağılım, fen bilimleri, matematik, yabancı dil testlerindeki beklenmedik sonuçlar ve kopya şüphesi kanaati' olarak ortak özellikler belirlenmiştir. Mülkiye Müfettişliği inceleme raporu içeriğinde bahsedilen bilirkişi raporunda da 'Çift tepeli dağılım, sonuçlarda istatistiki anormalliklere' ait tespitler belirtilmiştir." ifadesi yer alıyor.
İddianamede örgütün "ev abileri" olarak nitelendirdiği kişilerce "soruların sınava gireceklere dağıtıldığı" belirtiliyor.
Paralel yapı-09 Kasım (2016) 'Ankara 2012 Polis Okulu sınavlarında yolsuzluk 80 sanık' davası
(25 Mayıs 2017, 13:02), son güncel.: (27 Mayıs 2017, 13:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: