FETÖ'nün yargıdaki yapılanmasına yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada tutuklanan Balyoz Davası savcıları Hüseyin Kaplan ile Savaş Kırbaş'ın 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi. İddianamede Kaplan'ın FETÖ'nün hiyerarşik yapılanması içerisinde bilerek ve isteyerek yer aldığı belirtildi. İddianamede itiraflarına da yer verilen Kaplan, Ergenekon ve Balyoz gibi davalar dönemiyle ilgili olarak, 'Sivil abi, adliyede yürümekte olan davalardan çok önemli olan olup olmadığını sorar, dosya hakkında bilgi alır, gerektiğinde gazetede haber yaptırırdı' diye konuştu. Kaplan'ın ifadelerinden örgüt yandaşlarının adliyedeki toplantılarında 'Hakan Fidan ve Efkan Ala cemaati hedef alıyor' diye konuştukları da öğrenildi. Kaplan, İlker Başbuğ'un gözaltına alınmasına ilişkin de 'savcı ile FETÖ abisinin konuşmuş olabileceğini' söyledi. Yine diğer Balyoz savcısı Savaş Kırbaş hakkında da iddianamede önemli suçlamalara yer verildi. HSYK 3. Dairesinin hazırladığı rapora yer verilen iddianamede, rapor göre şüpheli Kırbaş'ın da içinde olduğu yapının 'Söz konusu (Balyoz) davanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında, birçok general, amiral ve subayın hürriyetlerinin kısıtlanmasına, terfilerinin engellenmesine çalıştıkları, kurumlardan ayrılmalarına sebebiyet verdikleri, sahte belgeleri delil olarak kabul etmek, evvelce mevcut olmayan delilleri ortaya çıkarmak, gerçek delilleri gizlemek ve gerçek failleri serbest bırakmak suretiyle bilerek ve isteyerek teröristlere ve vatan hainlerine yardım ettikleri, iftira attıkları, sahte deliller oluşturdukları, ölüme sebebiyet verdikleri, masumiyet karinesini ihlal ettikleri ve vatana ihanet ettikleri' değerlendirilmesinde bulunuldu. İddianamede, Balyoz soruşturmasında ve dava aşamasında yapıldığı belirtilen usulsüzlükler tek tek sıralandı.
20.05.2017 18:40 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ'nün yargı yapılanmasında hakim ve savcılara yönelik başlatılan soruşturmada Balyoz Davası savcıları Hüseyin Kaplan ile Savaş Kırbaş hakkında ayrı ayrı hazırlanan iddianamelerde 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve ek hapis cezaları istendi.
1) SAVCI HÜSEYİN KAPLAN'A AÇILAN DAVA
18 Mayıs'taki gelişmeye göre, iddianamede, Kaplan'ın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kriptolu haberleşme programı ByLock kullanıcısı olduğu, örgüt üyeliğinden soruşturma yapılan ve meslekten ihraç edilen HSYK eski müfettişinin İstanbul Adliyesinin 2013 yılı denetiminde parlatıldığı, yüksek not (85) aldığı ancak sonrasında raportör incelemesinde notun 77'ye indirilmiş olduğu anlatıldı.
Yaklaşık 30 yıl boyunca terör örgütü içerisinde yer aldığı kaydedilen Kaplan'ın, FETÖ'nün evlerinde kaldığı, ev 'abiliği', semt 'abiliği' ve bölge 'abiliği' yaptığı, Ankara'ya gittiğinde FETÖ/PDY mensubu tetkik hakimlerinin evlerinde kaldığı, 2014 HSYK seçimlerinde yoğun şekilde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sözde bağımsız adayları lehine çalıştığı ve oy istediği belirtildi.
Önemli noktalarda görev aldı
Kaplan'ın, Gölcük Cumhuriyet savcısı iken Poyrazköy soruşturması ile ilgili talimat araması yaptığı, özellikle İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görev yapan kolluk görevlilerinin görev sebebiyle işledikleri iddia edilen suçların soruşturmalarını yürütmek gibi kritik öneme sahip Fatih (Kapatılan) ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıkları Memur Suçları Soruşturma Büroları'nda ve yargı yapılanmasının en mahrem sınıfı olan özel yetkili savcılık ve mahkemelerde görev almış olduğu kaydedildi.
Şüphelinin firari durumda iken bir televizyon kanalına verdiği röportaja da değinilerek, 'Esasen şüphelinin de konumu ve örgüt adına gerçekleştirdiği eylemler ile anılan örgütün adeta silah olarak kullandığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapılanması içerisinde bilerek ve isteyerek yer aldığı' vurgusu yapıldı.
Kaplan'a 3 kez ağırlaştırılmış müebbet
İddianamede Kaplan'ın, 'Anayasayı İhlal', 'Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ve TBMM'ni Ortadan Kaldırmaya veya Görevlerini Yapmasını Kısmen veya Tamamen Engellemeye Teşebbüs' ve 'Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma' suçlarından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi.
Savcıdan çarpıcı itiraflar
FETÖ üyesi olduğunu kabul eden 'Balyoz Planı' davasının duruşma savcısı Hüseyin Kaplan hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın iddianamesinde, şüpheli Kaplan'ın örgüte ilişkin itiraf niteliğindeki ifadelerine yer verildi.
Kaplan, 'Sivil abi, adliyede yürümekte olan davalardan çok önemli olan olup olmadığını sorar, dosya hakkında bilgi alır, gerektiğinde gazetede haber yaptırırdı' diye konuştu. Örgüt yandaşları adliyedeki toplantılarında 'Hakan Fidan ve Efkan Ala cemaati hedef alıyor' diye konuşmuş. Kaplan, İlker Başbuğ'un gözaltına alınmasına ilişkin de 'savcı ile FETÖ abisinin konuşmuş olabileceğini' söyledi.
30 yıl Fetö üyesi
111 sayfalık iddianamede, 30 yıl boyunca FETÖ yapılanması içinde yer aldığını kabul ettiğini belirten Hüseyin Kaplan'ın, Balyoz Planı Davası'nın duruşma savcılarından olduğu ve kapatılan İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ve diğer savcısı Savaş Kırbaş ile birlikte hareket ederek, örgütün amacı doğrultusunda usulsüz ve hukuka aykırı yargılama yaptığı vurgulandı.
Bylock'u kabul etti
İddianamede, şüpheli Kaplan'ın 2014 yılından beri ByLock kullanıcısı olduğu belirtilirken, ayrıca meslekten ihraç edilen HSYK Müfettişi Halil Şener'in, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2013 yılı denetiminde, hak etmediği halde örgütsel amaç doğrultusunda şüphelinin parlatılması ve gelecekte önemli görevlere getirilmesini sağlamak için 85 olarak not takdir ettiği ve sonrasında raportör incelemesinde notun 77'ye indirildiği tespitine yer verildi.
Lise sonda Fetö'yle tanıştı
Şüpheli savcı Kaplan'ın savcılık ve hakimlik ifadesine yer verilen iddianamede, şüpheli Kaplan ifadesinde “Hizmet hareketi” ile lise son sınıfta Samsun'da tanıştığını, ancak son gelişmelerden sonra 15 Temmuz darbe girişimi akabinde bu kavramı reddettiğini belirterek, örgüte nasıl girdiğini ve örgütün eylemlerini anlattı. Şüpheli Kaplan ifadesinde, 3 yıl cemaat evinde kaldığını, ilerleyen süreçte “ev abiliği, semt abiliği ve bölge abiliği” yaptığını, “bölge abisi ve semt abisinin” evde kimlerin kalacağından ve ihtiyaçların temininden sorumlu olduğunu belirterek, “hizmet hareketinden olduğu halde aynı adliyede ya da bölgede çalışanların birbirini bilmeyebileceğini, sadece aynı okulda okuduklarında, aynı evde kaldıklarında, belli müşterekleri varsa ya da birbirlerine işleri düşmüşse birbirlerini tanıdıklarını” anlattı.
Çağlayan ve Beşiktaş'ta görev yaptı
Çağlayan Adliyesi'nde 2011 yılında 'memur büroda' görevlendirildiğini, 2011 Kasım ayında da Beşiktaş Adliyesi'nde görevlendirildiğini, haklarında FETÖ'den dava açılan hakim Ali Efendi Peksak ve savcı Savaş Kırbaş'ın arkadaşı olduğunu, kendisini sevdikleri için duruşmalara girmesini tavsiye ettiklerini, Balyoz davasının ikinci iddianamesinden sonraki duruşmalarına katıldığını anlattı.
Adliyeden sorumlu 'sivil imam'
Kaplan, adliyedeki yapılanmayı şöyle anlattı: “İstanbul Adliyesinde adliye imamı diye bir yapılanma yok ancak sivil bir yargı imamı var. Bu imamın görevi İstanbul genelindedir. Çağlayan Adliyesindeki hakim savcıları ele alacak olduğunda, bunların 3-4 kişilik sohbet grupları var. Bazen sivil abiler de sohbete katılır. Bu abi bazı haberler getirir. Bu Türkiye içinden veya Amerika'dan olabilir, Sivil abi, adliyede yürümekte olan davalardan çok önemli olan olup olmadığını sorar, dosya hakkında bilgi alır, gerektiğinde gazetede haber yaptırırdı.
İmamlar kod adı kullanır
İmamlar genelde kod adı kullanır, meslekten olmaz. İrtibatı sadece sohbetle sağlanır. Bir sohbet abisi birkaç gruba sohbet verebiliyordu. Adliye içerisinde hiyerarşik bir yapılanma yoktu ancak bilgi ve beceresine göre iş verilirdi, gönüllülük esasına göre himmet adı altında para ödemesi yapılırdı. Bu parayı sohbet abisi alırdı. İmam kesinlikle kuruma (çalıştıkları) gelmezdi, 'cemaate' mensup hakim-savcılar Zaman gazetesine abone olmazdı. Hizmetin kolejlerine ve dershanelerine çocuklarını özellikle göndermezlerdi'
MİT müsteşarının ifadeye çağrılması
İfadesinde MİT müsteşarının ifadeye çağrılmasına ilişkin olaydan da bahseden şüpheli Kaplan'ın, dosyayı savcı Sadrettin Sarıkaya'nın yaptığını, kendisine sadece Hakan Fidan ve arkadaşlarının ifadesini almak için adliyeye çağırdığını söylediğini, sonradan duyduğuna göre Oslo belgelerinin Diyarbakır'da yapılan bir aramada ele geçirilmesinden dolayı ifadelerine başvuracağını ve Hakan Fidan haricindeki diğer üç kişiyi tutuklamaya sevk edeceğini, Hakan Fidan'ı tutuklamaya sevk etmeyeceğini söylediğini, ancak sonradan yakalama çıkarttığını söylediğini anlattı.
Bu konuyu FETÖ davalarından yargılanan meslekten ihraç edilen emniyet müdürü Yurt Atayün ve istihbaratçı Erol'un, yine FETÖ'ye iltisaklı olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilen Fikret Seçen'e açtıklarında Seçen'in “Bu hassas konu, görevinizden olabilirsiniz” dediğini duyduğunu, zaten görevden alındıklarını ifadesinde anlatan şüpheli Kaplan, bu kadar önemli bir konunun muhtemeldir ki “cemaat abisiyle” görüşüldüğünü tahmin ettiğini, ancak gizli bir konu olduğu için ancak birebir konuşulmuş olabileceğini söyledi.
İlker Başbuğ'un gözaltına alınması...
Şüpheli Kaplan, sohbete katılanların olayı arkadan takip ettiğini belirterek, “Örneğin; İlker Başbuğ'un alınması olayını ilgili savcı ile abinin konuşmuş olabileceğini, kendilerinin ise alındıktan sonra duyduğunu” öne sürdü.
'Hakan Fidan ve Efkan Ala uğraştı' demişler...
ByLock programını bir süre kullandığını, abiler tarafından güvenli bir program olduğunun söylendiğini, bir müddet bunu kullandığını anlatan şüpheli Kaplan, son iki yıldır sohbetlere katılmadığını, bu nedenle son olarak ne tavsiye edildiğini bilmediğini, sohbetlerin genellikle duruşma günlerine göre ayarlandığını, gizlilik açısından telefon götürülmediğini söyledi. Kaplan, seçimlerde “cemaatle” Ak Parti arasındaki kavga büyüdüğü için doğrudan parti ismi verilmediğini ancak AK Parti'nin karşısında hangi parti güçlü ise ona oy verilsin denildiğini kaydetti.
Şüpheli Kaplan, 2011 yılında “cemaatle” hükümet arasında gerginlik çıktığında gerek özel toplantılarda gerekse adliyedeki çay sohbetlerinde eski İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın birkaç kişilik grupla “cemaati” hedef aldıklarını ve tasfiye etmek için çalışmalar yaptıklarını duyduklarını, özellikle emniyette tasfiye çalışmaları yapıldığı haberleri gelince kendilerinde rahatsızlık oluştuğunu ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı gelişmeye başladığını, kendisinin Gezi Parkı'nda hükümetin zarar görmesini istediğine ilişkin beyanlarda bulundu.
Dindar, hizmete yakın, alevi diye fişlemişler
Şüpheli Kaplan ifadesinde 17/25 Aralık olaylarından “abilerin” haberi olduğunu düşündüğünü anlatarak, adliyede hakim-savcılar arasında fişleme yapıldığının doğru olduğunu, bunu yapan özel bir görevli bulunmadığını, herkesin bildiği konularda fişleme yapabildiğini, “Dindardır, hizmete yakındır, hizmete düşmandır, Alevidir” gibi bilgi notları tuttuklarını, muhatapları tanıma ve insan tanıma açısından bu fişlemeleri yaptıklarını söyledi.
İmzasız ve kim tarafından hazırlandığı belli olmayan dijital veriler delil kabul edildi
İddianamede 30 yıl boyunca FETÖ yapılanması içinde yer aldığını kabul ettiğini belirten Hüseyin Kaplan'ın, Balyoz Planı Davası'nın duruşma savcılarından olduğu ve kapatılan İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ve diğer savcısı Savaş Kırbaş ile birlikte hareket ederek, örgütün amacı doğrultusunda usulsüz ve hukuka aykırı yargılama yaptığı belirtildi. İddianamede şu tespite yer verildi; 'İsnat edilen suçların sanıklar tarafından işlendiğine dair somut herhangi bir delil bulunmadığını dikkate almadan, dava dosyasındaki imzasız ve kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan dijital verileri delil kabul ederek yargılama yapıldı.'
Mütalaa iddianameden önce yazıldı
İddianamede Kaplan ve diğer şüphelilerin söz konusu Balyoz Planı Davası'nda, CD ortamında verilen esas hakkındaki mütalaayı, iddianamenin kabulünden önce yazmaya başladıkları belirtilerek, sanık olan E.S.'nin savunması almadan mütalaayı tamamladıkları kaydedildi. Söz konusu mütalaanın 241. sayfasında, sanıklar aleyhine konuşmayan tanıklarla ilgili olarak, 'kanaatlerini ve görgülerini özgürce dile getiremediklerini' belirterek, adeta tanıkları yalancı tanıklıkla itham ettiği ifade edildi.
Yargılamalarda haysiyet kırıcı beyanlarda bulundu
Yine Balyoz Davası sanıklarından İ. T.'in lehine olan delilleri toplamadıkları, haklarını korumak amacıyla çaba sarf etmedikleri ve sanıkların delil toplanması yönündeki taleplerinin reddi yönünde görüş beyan ettikleri ileri sürüldü. Duruşmalarda sanıkları, kurmay olan veya olmayan şeklinde sınıflandırdığı, hatırlamadığını söyleyen tanığın sağlık durumunu sorgulamak gibi haysiyet kırıcı beyan ve davranışlarda bulunduğu vurgulandı.
Ali Fuat Yılmazer ve Yurt Atayün hakkındaki şikayetlere soruşturma açmadı
Yine çok sayıda şikayetçinin, yargılandıkları davadaki bilirkişi raporu ile emniyet fezlekesinin gerçeğe aykırı bilgiler içerdiği gerekçesiyle aralarında İstanbul Emniyet Müdür yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ile Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün de bulunduğu 11 emniyet personeli hakkında, 'Resmi belgede sahtecilik, iftira, görevi kötüye kullanma' gibi suçlardan şikayette bulunduğu, ancak bu kişiler hakkında haksız yere kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği ifade edildi.
Parlatılmak istendi
İddianamede Kaplan'ın 2014 yılından beri Bylock kullanıcısı olduğu belirtildi. Ayrıca meslekten ihraç edilen HSYK Müfettişi Halil Şener'in, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2013 yılı denetiminde, hak etmediği halde örgütsel amaç doğrultusunda şüphelinin parlatılması ve gelecekte önemli görevlere getirilmesini sağlamak için 85 olarak not takdir ettiği ve sonrasında raportör incelemesinde notun 77'ye indirildiği tespitine yer verildi.
İfadesinde Fetö'yü kabul etti
İddianamede eski savcı Hüseyin Kaplan'ın ifadesine de yer verildi. Kaplan, lise yıllarında tanıştığı cemaatle ilişkisinin 30 yıl sürdüğünü, ev abiliği, semt abiliği ve bölge abiliği yaptığını söyledi. Örgüt üyesi olduğunu ancak herhangi bir suça bulaşmadığını ifade eden Kaplan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra cemaate karşı tutumunun değiştiğini, isim verip itirafçı olmak istemediğini ancak pişman olduğunu ve kanuni haktan yararlanmak istediğini söyledi.
'Balyoz davasındaki delillerin gerçek olduğuna inanıyorum'
Balyoz Davası'na ilişkin delillerin gerçek olduğunu ileri sürdü. Kaplan, 'Davanın diğer savcısı Savaş Kırbaş ile hakim Ali Efendi Peksak'ın tavsiyesi üzerine Balyoz Davası'na ikinci iddianameden sonra katıldım. Duruşma savcılığı yaptım. Şu anda bile Balyoz davasındaki delillerin gerçek olduğuna inanıyorum. O tarihlerde dijital verilerin doğruluğuna dair bir sürü rapor vardı. Ancak aleyhe raporlar da vardı' dediği belirtildi. Balyoz davasının kendi görüşüne göre savunma haklarının en rahat kullanıldığı dava olduğunu savunan Kalan, bu davaya katıldıktan sonra dava ile ilgili kendisine abi ya da imam dedikleri kişilerden emir gelmediğini ileri sürdü.
Örgütün adliye yapılanmasını anlattı
Kaplan'ın ifadesinde FETÖ'nün adliye yapılanmasına ilişkin bilgilerde yer aldı. Kaplan, İstanbul Adliyesi'nde imam olmadığını, ancak sivil bir yargı imamının bulunduğunu bu imamın görevinin de İstanbul genelini kapsadığını söyledi. Çağlayan Adliyesi'nde 3-4 kişilik sohbet gruplarının bulunduğunu bazen sivil abilerin de sohbete katıldığını, gelen haberleri bu sivil abinin bildirdiğini söyledi. Sivil abinin sohbetlerde daha çok önemli dosyalar hakkında bilgi alıp, gerektiğinde gazetede haber yaptırdığını, buna beraat ya da mahkumiyet verin diye bir talebinin olmadığın söyledi. İmamların genelde kod adı kullandıklarını, meslekten olmadıklarını, irtibatı sadece sohbetle sağladıklarını belirten Kaplan, himmetin de gönüllülük esasına göre yapıldığını ileri sürdü.
Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması
Kaplan ifadesinde MİT krizine ilişkin de konuştu. Dosyayı yürüten savcı Sadrettin Sarıkaya'nın kendisine sadece Hakan Fidan ve arkadaşlarının ifadesini almak için adliyeye çağırdığını söylediğini belirten Kaplan, sonradan, savcının Oslo belgelerinin Diyarbakır'da yapılan bir aramada ele geçirilmesinden dolayı Hakan Fidan haricindeki diğer üç kişiyi tutuklamaya sevk edeceğini duyduğunu söyledi. Savcının kendisine Hakan Fidan'ı tutuklamaya sevk etmeyeceğini söylediğini, ancak sonradan yakalama çıkarttığını belirten Kaplan, bu konuyu Yurt Atayün ve istihbaratçı Erol'un Başsavcıvekili Fikret Seçen'e açtıklarında, Seçen'in 'Bu hassas konu, görevinizden olabilirsiniz' dediğini aktardı. Bu kadar önemli bir konunun cemaat abisiyle birebir görüşülerek yapılacağını tahmin ettiğini belirten Kaplan, 'Örneğin; İlker Başbuğ' un alınması olayını ilgili savcı ile abinin konuşmuş olacağını, kendilerinin ise Başbuğ'un alındıktan sonra duyacağını' söyledi.
'Bylock kullandım'
Bylock programını abiler tarafından güvenli bir program olduğunun söylenmesi üzerine bir müddet kullandığını anlatan Kaplan, 2011 yılında cemaatle hükümet arasında gerginlik çıktığında eski İç İşleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın birkaç kişilik grupla 'cemaati' hedef aldıklarını, tasfiyeler de başlayınca kendilerinde rahatsızlık oluştuğunu ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı gelişmeye başladığını anlattı.
Adliyede fişlemeler yapıldı
Şüpheli Kaplan ifadesinden 17/25 Aralık olaylarından 'abilerin' haberi olduğunu düşündüğünü anlatarak, adliyede hakim-savcılar arasında fişleme yapıldığının doğru olduğunu, daha çok 'Dindardır, hizmete yakındır, hizmete düşmandır, alevidir' gibi bilgi notlar tuttuklarını, bunu da muhatapları tanıma ve insan tanıma açısından yaptıklarını söyledi.
Hüseyin Kaplan hakkındaki iddianame İstanbul Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
2) SAVCI SAVAŞ KIRBAŞ'A AÇILAN DAVA
Öte yandan, Balyoz Planı davasında savcılarından Savaş Kırbaş hakkında da, 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs' suçlarından üç kez ağırlaştırılmış müebbet ile 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
17 Mayıs'taki gelişmeye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından örgüte iltisaklı hakim-savcılara yönelik başlatılan soruşturma kapsamında, örgüte üye olduğu iddiasıyla 20 Ağustos'ta tutuklanan ve 24 Ağustos 2016'da da meslekten ihraç edilen, kamuoyunda 'Balyoz Planı'' davası olarak bilinen Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli rütbeli askerlerin yargılandığı davanın duruşma savcılarından Savaş Kırbaş hakkındaki soruşturma tamamlandı.
Soruşturma sonucunda Başsavcıvekili Önder Yaman koordinesinde, cumhuriyet savcısı İsa Dalgıç tarafından hazırlanan ve 106 sayfadan oluşan iddianamede, şüpheli Kırbaş'ın, Balyoz davasında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Ömer Diken, aynı mahkemenin eski üye hakimleri Ali Efendi Peksak, Murat Üründü ve Aytekin Özanlı ve Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Kaplan ile birçok hukuka aykırı işlem yaparak hak ihlallerine neden oldukları belirtilerek, bu kişilerin bir kısmı hakkında iddianamelerin hazırladığı, bir kısmı hakkında da soruşturmaların sürdürüldüğü anımsatıldı.
Şikayet işleme konulmamış
Balyoz Planı davasının, FETÖ'nün yargı içindeki mensupları aracılığıyla ortak bir merkezde hazırlanan kumpas davası olduğu ve Kırbaş'ın da bu yapı içerisinde hareket ettiği savunulan iddianamede, ''Balyoz Planı'' davasında yargılanan 21 kişinin, uğradığı hak ihlallerine ilişkin dönemin savcısı Savaş Kırbaş'ı 2013'te HSYK'ya şikayet ettiği ancak şikayetin işleme konulmadığı, 2014'te yapılan itirazın da yine reddedildiği belirtilerek, şikayetçilerin avukatının yeniden itiraz etmesi üzerine 5 Ocak 2015 tarihinde HSYK tarafından incelemeye alındığı vurgulandı.
HSYK 3. Dairesinin hazırladığı rapora yer verilen iddianamede, rapor göre şüpheli Kırbaş'ın da içinde olduğu bu yapının 'Söz konusu davanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında, birçok general, amiral ve subayın hürriyetlerinin kısıtlanmasına, terfilerinin engellenmesine çalıştıkları, kurumlardan ayrılmalarına sebebiyet verdikleri, sahte belgeleri delil olarak kabul etmek, evvelce mevcut olmayan delilleri ortaya çıkarmak, gerçek delilleri gizlemek ve gerçek failleri serbest bırakmak suretiyle bilerek ve isteyerek teröristlere ve vatan hainlerine yardım ettikleri, iftira attıkları, sahte deliller oluşturdukları, ölüme sebebiyet verdikleri, masumiyet karinesini ihlal ettikleri ve vatana ihanet ettikleri' değerlendirilmesinde bulundu.
İddianamede, Balyoz soruşturmasında ve dava aşamasında yapıldığı belirtilen usulsüzlükler de şöyle anlatıldı:
'Mehmet Baransu'nun kapatılan özel yetkili savcılığa teslim ettiği 19 CD, bilirkişi incelemesi yapılması için TÜBİTAK görevlisi Hayrettin Bahşi'ye, görevlendirme yapılmasından beş gün önce teslim edildi. Donanma Komutanlığında yapılan aramada bulunan ve soruşturmaya esas alınan 5 numaralı hard disk, bilirkişi incelemesine gönderilmedi. Yasal görevleri olan maddi gerçeğin ortaya çıkması için sanıklar lehine delillerin toplanması ve adil yargılanma konusundaki talepler karşısında kayıtsız kalındı. Savunma tarafından üniversiteler, bilirkişiler ve adli bilişim uzmanlarına yaptırılan incelemelerde, gerek CD'lerde, gerekse 5 numaralı hard diskte delil bütünlüğü olmadığını gösteren sahtelik izleri ve çelişkiler tespit edilmesine rağmen, savunma hakkını ihlal ederek soruşturma aşamasında herhangi bir işlem yapılmadı. Yargılama süresince bu talepler konusunda ısrarla olumsuz görüş bildirildi. Sanıklar lehine delillerin zamanında toplanmaması nedeniyle masum insanların özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına neden olundu.''
İddianamede, şüpheli Kırbaş'ın Balyoz davasında sanık, tanık ve avukatlarına yönelik hukuk dışı beyanlarına da değinilerek, Kırbaş'ın 2012'de görülen 75. duruşmada, 'Cumhuriyet savcılığı iddianamede belgelerini, delillerini, görüşlerini söylemiştir. Savunmaya göre bunun hatalı veya doğru olması önemli değildir, sanık delilleri çürütmekle görevlidir.' şeklindeki beyanına yer verildi.
Şüpheli Kırbaş'ın, yine başka bir duruşmada, 'Bakın oradan, yani ukalalık derler bunun adına, kıçınızı dönerek bize karşı oturuyorsunuz' dediği anlatılan iddianamede, davalarda tanıkların sorulan sorulara 'hatırlamıyoruz' demelerine rağmen şüpheli Kırbaş'ın mütalaasında, 'Huzurda dinlenilen tanıkların büyük çoğunluğunun en uzman kişiler olmasına rağmen sorulan sorulara kurumsal arkadaşlık ve halen aynı sistemin içinde bulunmanın verdiği etki sonucu kanaatlerini ve görgülerini özgürce dile getiremedikleri, böyle bir davanın ilk defa görülmesi ve birçok rütbeli kişinin sanık olması sebebiyle kararsız kaldıkları ve dosyadaki bilgi ve delillere çok da fazla katkı sağlamadıkları değerlendirilmiş...' diyerek tanıklara ithamlarda bulunduğu ve hukuka aykırı davrandığı belirtildi.
İddianamede, şüpheli Kırbaş'ın 25 Kasım 2011 tarihli duruşmada, suç tarihi 2002-2003 yılları olarak gösterilen iddianameye konu yargılamada, dava konusu ile hiçbir ilgisi olmayan şekilde, 1998 yılına ait bir belge içeriği ile ilgili olarak, adı geçen sanığa tekrar tekrar soru sorduğu, sanığın ısrarla cevap vermeyeceğini söylemesine ve Mahkeme Başkanının da 'Savcı Bey, başka sorunuz varsa onu sorun. Susma hakkı sanığın hakkıdır' demesine rağmen, 'Tekrar ediyorum verip vermemekte serbestsiniz... Bu nedenle cevap vermemeniz aleyhinize değerlendirilecektir' şeklindeki beyanlarına da yer verildi.
Bylock kullanıcısı çıktı
İddianamede, şüpheli Kırbaş'ın FETÖ'nün şifreli mesajlaşma programı olan ByLock'u 2014 yılından kullandığı vurgulanarak, FETÖ'nün 2014'teki HSYK seçimlerinde kendi mensubu olan hakim ve savcılarını tespit emek amacıyla örgütün kriptolu haberleşme programını kullandığı, şüpheli Kırbaş'ın kullandığı telefon cihazında da, 20 Ağustos'tan tarihinden itibaren ByLock programını kullanmaya başladığının tespit edildiği belirtildi.
Başka soruşturmanın şüphelisi olan Cumhuriyet Savcısı K.Y'nin, Salihli'de görev yaptığı dönemden tanıdığı Birol Çengil ve Savaş Kırbaş'ın özel yetkili olmalarından dolayı bu yapının içinde olduklarını bildiğini söylediği belirtilen iddianamede, şüpheli Kırbaş hakkındaki diğer delillere de yer verildi.
Başsavcılıkça onaylanarak İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde gönderilen iddianame kabul edildi. Şüpheli Kırbaş önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.
Paralel yapı-11 Şubat 2015 'Balyoz'da paralel bilirkişilere kumpas suçlaması' davası
Paralel yapı-11 Şubat 2015 'Balyoz Davası Üzerinden Masum Sanıklara Kumpas' (ana) soruşturması
Paralel yapı-16 Mayıs (2015) 'Balyoz Kumpası'nda Taraf gazetesinin rolü' soruşturması
Paralel yapı-26 Temmuz (2016) 'Konya Avukat yapılanması/Balyoz kumpası 45 sanık' davası
Paralel yapı-20 Mart (2017) 'İstanbul Balyoz Davasında Bilirkişi Sahteciliği/Albay Ahmet Erdoğan 1 sanık' davası
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
(20 Mayıs 2017, 18:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: