Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi, Ankara'da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir'in şehit edilmesiyle ilgili 18 sanığın yargılandığı davanın görülmesine tanıkların dinlenmesiyle devam edildi. O gece vurulan Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir'in nabzını kontrol eden astsubay henüz yaşadığını, ancak araya giren bir kişinin iki el daha ateş ederek onu şehit ettiğini belirtti. Duruşma sonunda tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, Zekai Aksakallı'nın tekrar dinlenme talebininin de reddine karar veren mahkeme, duruşmayı 13 Temmuz'a erteledi.
19.05.2017 14:18 Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi, Ankara'daki Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda, Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir'in şehit edilmesiyle ilgili 18 sanığın yargılandığı davada ara kararını açıklayan mahkeme, tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi.
16.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin davanın görülmesine 7. celse ile devam edildi. Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davaya tutuklu sanıklar, taraf avukatları, müştekiler Ömer Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir ile kardeşi Soner Halisdemir ve İsmail Oğuz katıldı.
Duruşmaya, Hakimler ve Savcılar Kurulunca Bölge Adliye Mahkemesi Üyesi olarak atanan Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Ademoğlu'nun yerine Kıdemli Üye Fahrettin Aksoy başkanlık etti.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Özel Kuvvetler Komutanlığı 11'nci Tabur Komutanı Yarbay Erkan Tokgöz, Cizre ve Silopi'deki meskun mahal operasyonlarında 12 Ocak 2016'de yaralandığını anımsatarak, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında tedavi sürecinde olduğunu, akşam saatlerinde de GATA'da tedavisi devam eden devresi yarbay Yakup Kutman'ı ziyaret ettiğini söyledi.
GATA'da bulunduğu sırada Ankara üzerinden savaş uçaklarının alçak uçuş yaptığını, televizyondan da Başbakan Binali Yıldırım'ın 'kalkışma' yönündeki açıklamalarını gördüğünü anlatan Tokgöz, ÖKK'yı arayarak neler olduğunu sorduğunu, telefonu açan başçavuşun da bilgi vermediğini kaydetti.
Tokgöz, GATA'dan Ankara'ya doğru baktığında taarruz helikopterinden şehre ateş açıldığını gördüğünü o an Rusya'nın saldırı düzenlediğini düşündüğünü ifade ederek, bir süre sonra televizyonda ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı'nın 'Paralel ihanet şebekesi kalkışma içerisinde, biz buna karşı koyacağız' şeklindeki açıklamasını gördüğünü, koridora çıktığında da Kara Kuvvetleri Komutanı'nın koruması Yüzbaşı Burak Akın'ın yaralı olarak getirildiğine şahit olduğunu anlattı.
Burak Akın ile görüştüğünü, kendisini ÖKK'dan birilerinin vurduğunu söylediğini, gece saat 03.00 gibi GATA'ya Sikorsky helikopterinin indiğini, aynı saatlerde telefonundan aranarak girişe çağrıldığını aktaran Tokgöz, aşağıya indiğinde Semih Terzi'nin emir astsubayı Ahmet Kara, Binbaşı Fatih Şahin ve astsubaylar Hasan Aksoy ve Hüseyin Oğuz'u silahlı, tam teçhizatlı gördüğünü, ne olduğunu sorduğunda Semih Terzi'nin vurulduğunu ve yaralı olarak yoğun bakıma alındığını öğrendiğini belirtti.
GATA Kurmay Başkanı Albay Muammer Alper'in de yanlarına geldiğini aktaran Tokgöz, bu kişilerden silahlarını bırakmalarını istediğini dile getirdi. Tokgöz, kendisinin de silahların bırakılmasını istediğini aktardı.
Albay Alper'in telefonundan Zekai Aksakallı ile görüştüğünü, kendisine 'Semih Terzi hain, yanındakiler de darbeci, onları yakala, kaçmasınlar. Fatih Şahin'e de 'Mihrali'ye ulaşsın bizi adamları vurmasın, kardeş kanı dökülmesin'' emrinin verildiğini belirten Tokgöz, emri teyit etmek, konuştuğu kişinin Aksakallı olup olmadığını anlamak için Albay Cengiz Turan'ı aradığını, onun aracılığıyla Zekai Aksakallı'nın emir astsubayına ulaştığını ve emri teyit ettirdiğini söyledi.
Telefon görüşmeleri sırasında astsubaylar Hasan Aksoy, Ahmet Kara ve Hüseyin Oğuz'un silahlarını bırakmayı kabul ettiğini, Fatih Şahin'in ise kaçtığını öğrendiğini ifade eden Tokgöz, sabah saat 06.00 gibi telefonla sanık Şahin'e ulaştığını, kendisinden teslim olmasını istediğini, buluşma noktası belirlediklerini ve Fatih Şahin'in yanına giderek teslim aldığını kaydetti. Fatih Şahin ile telefon görüşmesinde, Mihrali Atmaca'ya ulaşıp ulaşmadığını sorduğunu, Şahin'in de 'Hayır, benim telefonlarımı açmıyor' yanıtını verdiğini kaydetti.
Tanık Tokgöz, Fatih Şahin'in teslim olduğu andan itibaren pişmanlık içerisinde olduğuna şahitlik ettiğini belirterek, Şahin ve astsubayların, kaçmalarını engellemek için fazla sıkıştırmadıklarını, bir ara terör operasyonunda yaralanan ÖKK personelini bile ziyarete gittiklerini anlattı.
Fatih Şahin ve beraberindeki astsubayların silahlarını, teçhizatlarını aldıktan sonra polise teslim ettiklerini anlatan Tokgöz, Semih Terzi'nin emir astsubayı Ahmet Kara'nın bir ara Terzi'den bahsederken, 'Bu adamın dirisiyle çok uğraştım, ölüsü de beni uğraştıracak.' dediğini söyledi.
Tanık Tokgöz'e soru sormak isteyen sanık Fatih Şahin'in avukatı Çiğdem Koç, sorulara net cevap alamaması üzerine Tokgöz'ü sorulara net cevaplar vermesi yönünde uyardı. Bunun üzerine Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga, Mahkeme Başkanı Aksoy'un yanına giderek, avukatların doğrudan tanıklara soru soramayacağına yönelik kanun maddesini gösterdi.
Bunun üzerine de avukat Çiğdem Koç, Cumhuriyet Savcısı Manda'ya tepki göstererek, 'Soru sorma hakkımız yoksa burada boşuna vakit harcıyoruz. Yargının sac ayağı isek sizinle aynı haklara sahibiz. Mahkeme Başkanımız da CMK'dan, ilgili kanundan haberdardır, göstermenize gerek yok.' diye konuştu.
Cumhuriyet Savcısı Manga, sanıkların tutukluluk hallerinin devamını, olay yerinde yapılan keşfe ilişkin raporun ve dava dosyasındaki eksikliklerin tamamlanmasının beklenmesini mütalaa etti.
Sanık Fatih Şahin'in avukatı Çiğdem Koç, ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı'nın celse arasında verdiği ifadeyi kabul etmediklerini belirterek, duruşmada ifade vermesini istedi.
'KOBRALAR BÖLGEYE ATEŞ EDİYORDU'
Mahkeme heyeti tarafından 14 Nisan'da ÖKK'de yapılan keşifte yer alan tanıklardan Albay Mustafa Sayar'ın ifadesi dinlendi. Sayar, 15 Temmuz günü Okul Komutanı Ömer Faruk Bozdemir'in kendisini aradığını belirterek, Bozdemir'in ortalığın karışık olduğunu, birliğe gitmelerinin gerekli olduğunu söylediğini kaydetti. Konya yolu üzerinde Üzümcü mevkiine geldiklerinde Kobraların bölgeye ateş ettiğini gördüklerini anlatan Sayar, 15-20 dakika durum değerlendirmesi yapmalarının ardından birinci bariyer noktasına gittiklerini söyledi.
Sayar, 2 saat bariyerlerden geçmek için çalıştıklarını ifade ederek, saat 02.30 sıralarında Özel Kuvvetler Komutanlığı civarında iki adet Skorsky tipi helikopter gördüklerini belirtti. Sayar, helikopterlerin karargaha indiğini ve bir müddet sonra kalktığını anlatarak, helikopterlerin kalkmasının ardından yoğun atış sesleri duymaya başladıklarını dile getirdi.
'YAPTIKLARININ DOĞRU OLMADIĞINI SÖYLEDİK'
Daha sonra nizamiye bölgesine gittiklerini, orada bulunan darbeci askerlere kendilerini tanıttıklarını aktaran Sayar, 'Oradakilere yaptıklarının doğru olmadığını söyledik. İçeriye kimsenin alınmayacağı yönünde talimat olduğunu söylediler. 'Buradan ayrılın yoksa Kobralara vurdururuz' dediklerini duyduk. Ardından yoğun silah atışı yapıldı. Bunun üzerine kenarlara geçip korunmaya çalıştık. Saat 04.00-04.30 sıralarında içeridekileri aradım. Bunlardan biri de Mihrali Atmaca'ydı. Onu aradım ve içerdeki durum hakkında bizi bilgilendirmesini istedim. O da bilgilendireceğini söyledi. 05.30 sıralarında İsmail Başçavuşun kafasından vurulduğunu öğrendim. İsmail Başçavuşun bölgeden tahliyesinin yapılmasını gördüm. Ardından nizamiye bölgesine tekrardan gittim ve megafon ile oradakileri uyardım. Nizamiyeye girdiğimizde bir astsubay yerde yatar duruyordu. Yanında atışa hazır M-16 olduğunu gördüm. Daha sonra 14 askerin daha yerde yattığını gördüm. Onları silahlarından arındırıp kontrol altına aldık' diye konuştu.
'ONURUMUZ KURTARMAK İÇİN GİTTİK'
Sayar'ın konuşmasının ardından sanıklardan Mehmet Bilge söz istedi. Bilge, Sayar'a 'Nizamiyeye gelip 2 saat pazarlık yaptığınızı söylediniz. Rehine kurtarma yapmıyorsunuz. Neden içeriye sızmaya tenezzül etmediniz? Karargaha sızmak için birçok nokta var ben biliyorum. Birkaç kez içeriye sızdım' yönünde soru yöneltti. Sayar, 'Üzerimizde ne varsa gittik, sivildim ve benim üzerimde sadece beylik tabancam vardı. Neyle karşılaşacağımızı bilemediğimiz için ikna yolunu denedik' cevabını verdi. Bilge'nin 'Kıyafetiniz yok ama ısrarla kurşunun olduğu yere gidiyorsunuz' sorusu üzerine Sayar, 'İhanet şebekesi tarafından ele geçirilmişti. Onurumuzu kurtarmak için gittik' dedi.
HALİSDEMİR'E İLK MÜDAHELEYİ YAPAN ASTSUBAY KONUŞTU
Duruşmada daha sonra şehit Ömer Halisdemir'e ilk müdahaleyi yapan sağlıkçı Astsubay Kamil Aksoy'un tanık olarak ifadesi dinlendi.
'Yerde bir kişi yatıyordu. Ben hemen ona yöneldim. Bir kişi 'ona değil, içeride' dedi. İçeriye yöneldiğim zamanda başka biri 'girmeyin' dedi. Bana 'yerdekine bak sen' denildi. Tekrardan ona yöneldim ve çok zayıf olsa da nabzı vardı. Bunun üzerine ambulanstan malzemeleri istedim. Benim gördüğüm bir tane yara vardı, o da sol alt karnındaydı. Yaralıya bakarken uzun boylu bir kişi bana 'çekil' dedi ve ardından iki el ateş etti. Vurulanın neden vurulduğunu, kim olduğunu bilmiyordum. Sonradan öğrendim kim olduğunu. Çok genç gözüküyordu, er olduğunu düşündüm. Bu arada biri içeri girdi ve geri çıktı. Ona biri 'niye vurdun iyi çocuktu' dedi. Bir başka kişi de 'konuştururduk' dedi'
Mahkeme Başkanı'nın 'Sana göre o anda yaşıyor muydu?' sorusuna Aksoy, 'Yaşadığını düşündüğüm için hafif nabız aldığımı söyledim' diye yanıt verdi.
Halisdemir vurulduktan sonra revirden çağrıldıklarını, geldiklerinde Halisdemir'den çok zayıf da olsa nabız aldığını anlatan Aksoy, şunları söyledi:
'Çok zayıf da olsa nabzı olduğunu fark edince malzemeleri istedim. Malzemeleri getirmeye giderken, çekilmemiz söylendi. Kenara çekildik. Uzun boylu şahıs geldi, iki el daha ateş etti. Vuran ve yerde yatan kişinin kim olduğunu bilmiyordum. Yerde yatan personelin bilinci yoktu. Atar damarına baktım, ben 'nabzı var' dedim, arkadaşım da beni onayladı. Vurduktan sonra birisi 'Neden vurdun, iyi çocuktu' dedi, bir başkası da 'Konuştururduk' dedi. Neyin ne olduğunu anlayamamıştık, yerde yatanın kim olduğunu, vuranların ne olduğunu anlamadık.'
Avukatların soruları üzerine Aksoy, 'Defalarca nabız almış bir insanım. İlk defa bu işi yapmıyorum. Birden fazla kez kontrol ettim, nabzı vardı. Elim boynundaydı, nabzı alana kadar kontrol ettim. İlk başta hissedemedim, tekrar kontrol ettim, zayıf da olsa nabzının olduğunu söyledim. Nabzı çok zor hissediliyordu. Yaşadığını düşündüğüm için nabzının olduğunu söyledim' diye konuştu.
Tanık olarak dinlenen sıhhiyeci acil sorumlusu Mustafa Afyonlu, revirde beklerken, yaralıya müdahale için çağrıldıklarını, Astsubay Kamil Aksoy ile Ömer Halisdemir'e ilk müdahaleyi yaptıklarını anlattı.
Afyonlu, 'Kamil astsubayım boyundan ben elinden nabız ölçtüm. Elinden fazla nabız gelmiyordu. Bir de boynuna baktım. Çok hafif bir nabız vardı. Müdahale edecekken, çekilmemiz söylendi. Uzun boylu birisi iki el daha ateş etti. Yerde yatanın şehit Halisdemir, vuranın da Mihrali Atmaca olduğunu bilmiyordum.' şeklinde ifade verdi.
'Şaşkınlık ifadesi vardı'
Tanık Albay Tan Dervişoğlu da nizamiyeye girme faaliyetleri sırasında Mihrali Atmaca ile telefonda görüştüğünü belirtti. Mihrali Atmaca'ya telefonda ne yaptıklarını sorduğunu, her taraftan ateş edildiğini söylediğini belirten Dervişoğlu, şöyle konuştu:
'Şaşkınlık ifadesi vardı. Nizamiyedeki adamların onun adamı olup olmadığını, ne yaptıklarını sordum. 'Bana emir verdiler, Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik'i gözetim altına aldım' dedi. Başlangıçta bir anlam veremedim. Yaralıyı sordum, 'Üzerimize ateş edildi, komutanımızı vurdu, o yüzden vurduk' dedi. Bak ve Çelik'i niye aldıklarını da sordum, 'Komutanım emir vermiş' dedi. Komutanım diyerek, Zekai Aksakallı'yı kast etti. Semih Terzi'nin darbeci olduğunu söyledim, 'Neler oluyor komutanım anlayamıyorum' tarzı şeyler söyledi.'
Dervişoğlu, sabah 7 civarında nizamiye bölgesinin ele geçtiğini, komutanlık binasına doğru ilerlediklerini, yaklaştıklarında kendilerini Mihrali Atmaca'nın karşıladığını belirterek, şunları söyledi:
'Mihrali sakatlanmıştı, iki omzu da çıkmıştı. Onun kılavuzluğuyla komutanlık binasına yaklaştık, sol tarafta yine onun timinin gözaltına aldığı şüpheliler vardı. Mihrali burada bir şeyler oluyor ama ne olduğunun farkında değilmiş gibiydi. Kendisine verilen emirleri yerine getirmiş, oradakileri gözetim altına almış. Tüm komutanları komutanı olarak biliyor. Terzi'nin darbeci olduğunu benim söylememle anlamış gibiydi. Yeni telefon görüşmesinde bende bıraktığı izlenim, orada neler döndüğünün bilmediği yönündeydi.'
Tanık Albay Mustafa Yılmaz Sayar, darbe girişimi gecesi ÖKK'ya geldiklerinde, kobra helikopterinin birliği vurduğunu gördüğünü, içeri giremediklerini ve girmeye kalkışmaları halinde vurulacakları yönünde tehdit edildiklerini anlattı.
Durum değerlendirmesi yaptıktan sonra içeri girmeye çalıştıklarını, bu çabalarının yaklaşık iki saat sürdüğünü belirten Sayar, sabah saat 04.00 civarında Başçavuş İsmail Oğuz'un da içinde bulunduğu ekiple nizamiyeye yaklaşma hazırlıklarına başladıklarını söyledi.
Eş zamanlı olarak telefonla içerideki personelden ilave bilgiler almaya çalıştıklarını, içeriden Mihrali Atmaca'yı aradığını, 'Durumla ilgili bizi sürekli bilgilendirin' dediğini, 'Bilgilendireceğiz' yanıtını aldığını kaydeden Sayar, içeri girmeye çalışırken açılan ateş sonucu Başçavuş İsmail Oğuz'un yaralandığını öğrendiğini aktardı.
Sayar, ÖKK'ya girmeye çalışırken, Mihrali Atmaca'ya cep telefonundan ulaştığını, yanındakilerin de Atmaca ile irtibat halinde olduklarını ifade ederek, 'Mihrali Atmaca, içeride bizim ne olduğunu açıklığa kavuşturabileceğimiz, irtibat kurabildiğimiz bir kaç kişiden birisiydi.' dedi.
Avukatların soruları üzerine tanık Sayar, 'Karargahtan atılan bir kurşunun İsmail Oğuz'u yaralama ihtimali yoktur, fizik kurallarına göre bu pek mümkün değil' diye konuştu.
Bir avukatın, 'Mihrali ve ekibini dost olarak mı görmüştünüz?' sorusuna Sayar, 'Biz, o gece muhatap aldığımız kişilerin durumunu kesin olarak kestirebilecek durumda değildik. Mihrali Atmaca ile yaptığım görüşmede olumlu bir cevap aldım elimdeki bütün değerlendirme budur.' yanıtını verdi.
Söz alan sanık Astsubay Erhan Almaz, FETÖ ile mücadele ettikleri gerekçesiyle rütbe alan komutanların kendilerine kefil olduklarını ve tanık ifadelerinde de suçsuz olduklarının ortaya çıktığını belirterek, şunları söyledi:
'Astsubayın biri şehit, biri gazi, biz sanık sandalyesindeyiz. Biz neden darbeyi destekleyelim. Biz gariban aile çocuklarıyız. Biz mi general olacaktık, biz mi Büyükşehir Belediye Başkanı olacaktık. Biz neden darbeyi destekleyelim. Bizim cezaevinde olmamız FETÖ'cüleri sevindiriyor. Bizim halen cezaevinde olmamız onların tezgahı olarak düşünüyorum'
Sanığın bu savunması salonda bulunanlar tarafından alkışlanınca mahkeme başkanı, sanık yakınlarını salon düzeni konusunda uyardı.
Sanık eski Piyade Üstçavuş Erhan Almaz, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 16 Temmuz günü saat 04.00'da darbeciler hakkında gözaltı kararı verdiğini kaydederek, 'Biz saat 03.00'da darbecilere karşı geliyorduk. 1 saat öncesinde darbeye karşı dik duruşumuzu sergilemişiz. Bunun üzerine kimse hiç gitmiyor. Biz savcılıktan önce atak yapmışız. Bu insanlar milliyetçi insanlar. Bu insanlar gavur kapılarında medet umacak kişiler değildir. 'Tutukluluk halinin devamına karar verilmesine' sözünü duymak istemiyorum artık. 15 gün boyunca ÖKK'de görev yaptık. Kaçacak olsak 15 gün içinde dünyanın öbür ucuna kaçardık. Buradaki insanlar eninde sonunda beraat edecek. Sayın savcım sürekli 'mevcut delil durumu...' deyip duruyor. Nedir bu mevcut delil durumu? Biz neden göremiyoruz? ByLock, ByLock diyorlar benim bir tane akıllı telefonum var o da savcılıkta, bir tane laptopum var o da savcılıkta. ByLock yok diye mektup gelmiş evimize' diye konuştu.
Savunmasına duruşmanın savcısı Mustafa Manga'ya hitap ederek devam eden Almaz, 'Size soruyorum sayın savcım astsubay mı darbeye destek verdi? Astsubayın biri şehit, biri gazi. Diğer astsubaylar da burada. Ben mi general olacaktım, 15 Temmuz'da beni mi general yapacaklardı? Ben neden darbeci olayım? Helikopterden indikten sonra Ömer Astsubayımın yanına gittim ben. Yenge hanımla benim bir manevi bağım var. 15 Temmuz'dan bir gün önce ağabey kardeştik. Ben bir tane mermi atmamışım' ifadelerini kullandı.
Tanıkların ifadelerinin tamamlanmasının ardından savcı, mütalaasını açıkladı.
Mütalaa karşısında savunma yapan sanık avukatlarından bazıları, davanın tanıklarından daha önce mahkemeye yazılı olarak ifade veren Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın mahkeme huzurda dinlenmesini talep etti.
Sanıklar ve avukatlarının tahliye taleplerinin ardından Mahkeme Başkanı Aksoy, duruşmaya 10 dakika ara verdi.
Aranın ardından açıklanan ara kararda, tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, sanık Fatih Şahin'in avukatı Koç'un, Zekai Aksakallı'nın duruşmada dinlenmesi talebinin reddine karar verildiği belirtilerek duruşma 13 Temmuz'a ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Eylül (2016) 'Ankara ÖKK Darbe Yapılanması 18 sanık' davası
(19 Mayıs 2017, 14:18)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: