Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulu'nda yaşanan eylemlere ilişkin aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davaya üçüncü haftadaki duruşmalarla devam edildi.
19.05.2017 20:59 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulu'nda yaşanan eylemlere ilişkin aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davaya üçüncü haftadaki duruşmalarla devam edildi.
15.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davada, savunma yapan sanık kursiyer Nurettin Kaylıalp, Genelkurmay Başkanlığı karargahını ele geçiren darbeciler ile helikopterlerin sivil halka ateş ettiğini belirtti.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam alarm verildiğini, bunun üzerine kendisinin de aralarında bulunduğu kursiyerlerin tören alanında toplandığını anlatan Kaylıalp, burada bir rütbelinin okulun bombalanma ihtimaline karşı kendilerini daha güvenilir bir bölgeye götüreceklerini söylediğini aktardı.
Rastgele oluşturulan gruplar halinde helikopterlere bindirildiklerini ifade eden Kaylıalp, güvenilir yer diye çatışmaların yaşandığı Genelkurmay Başkanlığı karargahına getirildiklerini kaydetti. Tüfeklerinde şarjör bulunmadığını, kendisinin sivil halka zarar verecek hiçbir eylemin içinde yer almadığını savunan Kaylıalp, şöyle devam etti:
'Karargahta bulunduğumuz sürede kimseye zarar vermediğim gibi darbecilerin emirlerini de yerine getirmedim. Arkadaşlarımızla buradan kaçmaya çalıştık ama Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) mensubu askerler tarafından engellendik. Yine ÖKK mensubu iki askerin halka ateş ettiklerini gördüm. Aynı şekilde helikopter de halka ateş ediyordu.'
Kaylıalp, kendilerini güvenilir bölge diye Genelkurmay Başkanlığına götüren rütbelilerden şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.
'Kandırıldık, yanlış bir işin içine çekilmek istendik'
Sanık kursiyer Okan Durna da uçakların alçaktan uçmasıyla o gece Kara Harp Okulu'nda kargaşa, kursiyerlerde ise korku ve paniğin hakim olduğunu ifade etti.
Üsteğmen Ahmet Önder Biberoğlu'nun 'kendilerini daha güvenli bir bölgeye götürüleceğini' söylediğini ifade eden Durna, Biberoğlu'nun, tören alanındaki kursiyerlerden rastgele gruplar oluşturduğunu ve bu kişileri helikopterlere bindirdiğini kaydetti.
Güvenli bölge hakkında kendilerine bilgilendirme yapılmadığını belirten Durna, kısa bir süre sonra Genelkurmay Başkanlığına getirildiklerini anlattı. Burada arkadaşlarıyla bir duvarın dibinde sabah saatlerine kadar beklediklerini, bu sırada Üsteğmen Hasan Ali Seyrek'in yanlarına gelerek, 'Kandırıldık, yanlış bir işin içine çekilmek istendik, buradan kaçacağız' dediğini iddia etti.
Buldukları ilk fırsatta Seyrek'in komutasında karargahtan kaçarak polise sığındıklarını ifade eden Durna, 'Darbecilerden kaçarak polise gittik. Darbecilerin emirlerini yerine getirmedik, onların kirli işlerinin bir parçası olmamak için elimizden geleni yaptık.' diye konuştu.
'Emirleri sorgulayamazdım'
Sanık kursiyer Mustafa Güney ise komutanlarının yönlendirmesiyle helikopterlere bindirildiklerini belirterek, bulunduğu konum gereği bu emri sorgulamaya yetkili olmadığını savundu.
Genelkurmay Başkanlığına neden götürüldükleri konusunda bir fikrinin bulunmadığını öne süren Güney, 'Bizler sadece 4 aylık asker geçmişi olan kursiyerleriz. Bu konumdaki birinin komutanlara, 'Bizi nereye götürüyorsunuz' demek gibi bir şansımız yoktu.' ifadesini kullandı.
Üsteğmen Seyrek'in komutasında darbecilerden kaçarak polislere sığındıklarını anlatan Güney, tutuklu olduğu sürenin göz önünde bulundurularak, tahliyesini talep etti.
Sanık kursiyer Mustafa Şahin, tarihe kara bir leke olarak geçen darbe girişiminin hiçbir safhasında yer almadığını, karargahta yaşanan olağandışı gelişmeler karşısında burada kalmasının doğru olmayacağına karar verdikten sonra arkadaşlarıyla darbecilerden kaçmak için plan yapmaya başladıklarını öne sürdü.
Sabah saatlerine doğru korkuluklardan atlayarak polis akademisine gittiklerini ifade eden Şahin, iddianamede darbecilerin güvenliğini sağladığı şeklinde bir suçlamaya maruz kaldığını hatırlatarak, 'Bu iddiaları kesinlikle kabul etmiyorum. Her fırsatta oradan kaçmaya çalıştık ve bunu başarana kadar da denedik.' şeklinde savunma yaptı.
17.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulu'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki mahkeme salonunda görülen davanın duruşmasında, sanık kursiyer Yunus Emre Bilgin, alarmın ardından silahını alıp otopark bölgesinde takımına katıldığını, burada okul dekanı Tuğgeneral Kerim Acar ve nöbetçi subay kolluklu birini gördüğünü söyledi.
Arkadaşlarına 'Ne oluyor?' diye sorduğuna 'OHAL ilan edilmiş. Ortalık karışmış.' cevabını aldığını öne süren Bilgin, sonrasında okulun güvenli olmadığı söylenerek güvenli bölge diye helikopterle götürüldükleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu Ankara'da yaşadığı için anladığını bildirdi. Bilgin, 'İndikten sonra, 'Arkadaşlar buranın güvenliğini alacağız, sağlayacağız' ifadelerini duydum.' dedi.
Bunun üzerine telefonundan kız arkadaşına mesaj atmaya başladığını anlatan Bilgin, buradan kaçmak istediğini ancak önlerindeki parmaklıkların yüksek olduğunu, arkasında ise Özel Kuvvetler Komutanlığından askerler bulunduğunu söyledi.
Hasta numarası yapmış
Savunmasında, 'Aklıma gelen tek yol hastalanmış taklidi yapmaktı. Kendimi yere attım. Arkadaşlar gelip beni gerideki bir binanın yanına götürdü. Burada özel kuvvetlerin askerleri de dinleniyordu. Bir rütbeli yanıma geldi, 'Neyin var?' dedi. 'Kalbim sıkışıyor' dedim. Bileğimden nabzımı ölçtü. 'Senin bir şeyin yok' dedi.' ifadelerini kullanan Bilgin, daha sonra bir başka özel kuvvetler askerinin şok geçirdiğini söyleyip kendisini revire taşıdığını anlattı.
Bilgin, revirde muayene olmadığını, burada da kız arkadaşına polise haber vermesi için mesajlar attığını öne sürdü.
Revirdeki, hemşire ve tabip yarbayın konuşmalarından, onların da bu girişimden hoşnut olmadığını anladığını ve tabip yarbaya soru sorması üzerine bir şeyden haberi olmadığını belirterek uzaklaştığını iddia eden Bilgin, bir süre sonra bu yarbayın telefonla gelip isim söylemeden 'Kurmay Başkanı konuşmak istiyor' dediğini ve kendisinin de telefonla konuştuğunu anlattı. Bilgin, '(Sizin ne işiniz var orada?) diye sordu. (Komutanım, güvenli bölgeye götürüleceğimiz söylenerek buraya getirildik) dedim. (Ne yapacağız komutanım?) diye sorduğumda cevap vermedi.' diye konuştu.
Bir binanın bodrum katında beklediklerini ve Üsteğmen Hasan Ali Seyrek'in talimatları doğrultusunda dışarı çıkmaya başladıklarını anlatan Bilgin, ancak önlerinin bir rütbeli tarafından kesilmesinden sonra dönüp Polis Akademisi karşındaki parmaklıkların üzerinden geçtiklerini bildirdi.
FETÖ/PDY ile bağlantısı olmadığını savunan Bilgin, tahliyesini talep etti.
'Genelkurmay Başkanlığı tabelasını görünce ateşe atıldığımızı düşündüm'
Sanık kursiyer Vedat Sevimli de 15 Temmuz'da içtima sonrası tam yatacakken alarm seslerini duyduğunu ve bunun üzerine kamuflajını giyip rastgele boş bir silah aldığını söyledi.
Kargaşanın hakim olduğunu belirten Sevimli, güvenli bölge denilerek götürülmek istenmeleri üzerine tören alanına getirildiklerini ve burada tanımadığı rütbeliler gördüğünü dile getirdi. Sevimli, rastgele bindiği helikopterden inip tabelayı gördüğünde buranın Genelkurmay Başkanlığı olduğunu anladığını ifade ederek, 'Genelkurmay Başkanlığı tabelasını görünce kandırıldığımızı, ateşe atıldığımızı düşündüm.' dedi.
Şarjörsüz olduklarını belirten Sevimli, rütbelilerin gece boyunca kendilerine 'yerinizden ayrılmayın' dediklerini söyledi.
Sevimli, yarbay ya da albay rütbeli birinin 'Benimle gelin' diyerek gittiğini ve bir kursiyerin cep telefonundan arayıp kaçmak için çağırması üzerine tarif ettiği hizmet binasına gittiğini belirtti.
Kaçmak üzere parmaklıkların arasında açılan boşluktan geçmek istediğinde, önüne çıkan bir rütbelinin silahını göğsüne doğrulttuğunu öne süren Sevimli, '(Vatan hainleri, şerefsizler, geri dönün) diye bağırdı. Sonra dönüp parmaklıklardan atladım. İlk atlayanlardan biriyim. Benden sonra polisler merdiven getirdi.' diye konuştu.
Halka silah doğrultmadığını savunarak suçlamaları kabul etmeyen Sevimli, tahliyesini istedi.
-'Fail değil, mağdurum'
Sanık kursiyer Uğur Doğan ise astsubaylıktan subaylığa geçtiğini ve bunu, açılan sınava çok çalışarak gerçekleştirdiğini söyledi.
15 Temmuz'da içtimadan sonra yorgun olduğu için üzerini değiştirip yatmak üzereyken alarm verildiğini, bu alarmın Afyon'daki tatbikat için bir hazırlık olduğunu düşündüğünü anlatan Doğan, arkadaşlarından terör saldırısı, seferberlik ve savaş gibi ifadeler duyduğunu ifade etti.
Doğan, güvenli bölgeye götürüleceklerinin söylenmesinin ardından helikopterlere bindirildiklerini ve kısa süre sonra indikleri yerde Genelkurmay Başkanlığı tabelasını gördüğünü belirterek, silah ve patlama sesleri üzerine önce bir duvar dibine sığındıklarını, sonra da hizmet binasına girdiklerini dile getirdi.
Sabaha doğru gelen takım elbiseli iki kişinin, darbe girişimi yaşandığını ve koruması oldukları Genelkurmay Başkanının darbe girişimcilerince gözaltına alındığını aktardığını öne süren Doğan, durumu Üsteğmen Hasan Ali Seyrek ile paylaştıklarını bildirdi.
Sonrasında polislerce açılan parmaklıklardan çıkmak isterken bir rütbelinin kendilerini engellediğini belirten Doğan, bunun üzerine başka bir tarafta parmaklıklardan atlayıp polise sığındıklarını söyledi.
Doğan, darbe girişiminin faili değil mağduru olduğunu savunarak, FETÖ/PDY ile irtibatı bulunmadığını iddia edip tahliyesini istedi.
Sanık kursiyer Uğur Ertürk de o gece Önder Biberoğlu'nun verdiği alarm sonrası kıyafetlerini giyinip otopark bölgesine geçtiğini anlattı.
Ertürk, otopark bölgesinde tanımadığı rütbelilerin bulunduğunu ancak oraya gittiklerinde hitap eden kimsenin bulunmadığını, arkadaşlarından terör saldırısı, Rusya ile savaş ihtimali gibi şeyler duyduğunu öne sürdü.
Patlamalar, yemekhanenin camlarının sallanması gibi etkenlerin okulun güvensiz olduğunu düşündürdüğünü, bu nedenle güvenli bölgeye götürülecekleri yönündeki açıklamalar üzerine helikoptere bindiğini anlatan Ertürk, indiklerinde bir helikopterden yakın bir yere ateş edildiğini söyledi.
Ertürk, bir albayın kendilerini Genelkurmay Başkanlığı binasına götürdüğünü, burada bir yaralıyı revire taşıdıklarını ve ardından Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafında bir yere getirildiklerini aktardı.
Rahatsızlanan birini revire götürme bahanesiyle bulunduğu yerden uzaklaşmak istediğini, bunu başkası yapınca uzaklaşamadığını anlatan Ertürk, sonrasında rütbelilerin görüş açısından çıkarak revire gittiğini ifade etti.
Ertürk, bir rütbelinin çıkmak üzereyken önlerini kesmesi sonrası başka bir tarafta parmaklıklardan atladığını söyledi.
Suçlamaları reddeden, FETÖ/PDY ile bağlantısı olmadığını ileri süren Ertürk, tahliyesini talep etti.
Sanık kursiyerler Erdem Duman, Yasin Demirel, Yunus Karabela'nın da savunma yaptığı duruşmaya öğle arası verildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada savunmasını yapan sanıklardan Süleyman Polat, 15 Temmuz akşamı geç saatlerde alarm verildiğini, alarmdan sonra silahını alarak içtima alanına geçtiğini beyan etti.
İçtima alanında tanımadığı iki rütbelinin emir komutayı devraldığını kaydeden Polat, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Alarm verilmesi üzerine rastgele bir silah alarak içtima alanına geçtim. Daha önceden tanımadığım bir tuğgeneral ve bir albay da içtima alanındaydı. Onlar bizim komutanlarımıza emir komutanın kendilerinde olduğunu söyledi. Bu esnada helikopterler ve uçaklar uçuş yapıyorlardı. Albay bizlere, 'Burası güvenli değil, sizi güvenli bir alana götüreceğiz' dedi. Bir süre sonra gelen helikopterlere bindik ve bilmediğimiz bir yere götürüldük. Biz güvenli bir yere gideceğimizi düşünürken, Genelkurmay'a götürüldüğümüzü helikopterden inince anladım.'
Genelkurmay Başkanlığı'na indiklerinde darbeci bir üsteğmenin vatandaşların geri çekilmesi için konuşma yaptığını beyan eden sanık Polat, 'Genelkurmay'da bir üsteğmen, nizamiyenin dışında bekleyen vatandaşlardan yaşlı bir amcayı çağırdı. Ona, 'Kimseye zarar vermek istemiyoruz. Sadece buranın güvenliğini sağlayacağız. Genelkurmay Başkanı içeride, biz onu koruyoruz. Gidin uzakta bekleyin.' dedi.' ifadelerini kullandı.
Darbe girişiminden önceden haberdar olmadığını ve olay gecesi hiçbir olaya karışmadığını ileri süren sanık Polat, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanık Yasin Koca, 15 Temmuz'da çarşı izninden döndükten sonra alarm verildiğini, yaşananlardan darbe girişimi olduğunu anlamadığını beyan etti.
İddianamede yer alan suçlamaları reddettiğini aktaran sanık Koca, şöyle devam etti:
'Helikopterin inişe geçtiği sırada Genelkurmay'ın tabelasını gördüm. İndiğimizde içeriden silah sesleri geliyordu. Bir süre sonra yanımıza gelen teğmen Rıdvan Bozdemir, bize kandırıldığımızı söyledi. Daha sonra onunla güvenli olduğunu düşündüğümüz revir bölgesine geçtik. Darbe girişiminden ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın rehin alındığından burada haberdar olduk. Daha sonra Rıdvan teğmen polisle iletişime geçerek dışarıya çıkmamız için girişimlerde bulundu. Sabaha karşı gelen polisler eşliğinde de Genelkurmay'dan ayrıldık. Ben olay gecesi hiçbir olaya karışmadım, hiç ateş etmedim. Tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum.'
Savunmasını yapan diğer sanıklar Zekeriya Tüzün, Ümit Hamarat, Şahin Kara, Tuncer Doğan ve Turgut Şahin de suçlamaları kabul etmeyerek tahliye ve beraat taleplerini iletti.
Dosya kapsamındaki sanıkların ilk savunmalarının tamamlandığını beyan eden Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik, yarın devam edilecek duruşmada iddia makamının mütalaasının alınmasının ardından ara kararı açıklayacaklarını beyan ederek duruşmaya ara verdi.
18.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davada, kanser teşhisi konulan sanık kursiyer Bayram Altunbaş tahliye edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davada, sanık ve avukatlarının savunmalarının tamamlanmasının ardından duruşma savcısının mütalaasını alan mahkeme, ara kararını açıkladı.
Buna göre sanıklardan kanser teşhisi konulan Altunbaş'ın tahliyesine karar verildi. 'Suçun vasıf ve mahiyeti', 'delil durumu', 'tanık beyanlarının alınmamış olması' ve 'adli kontrol şartlarının bu aşamada yetersiz kalacağı' gerekçesiyle diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamı kararlaştırıldı.
Mahkeme, 65. Hükümetin davaya müdahil olup olmayacağının sorulmasına, örgütün haberleşme programı olan ByLock kullandıkları tespit edilen sanıkların yazışma içeriklerinin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığından istenmesine hükmetti.
Ayrıca dönemin Kara Harp Okul Komutanı Tümgeneral İzzet Çetingöz ile okul dekanı Tuğgeneral Kerim Acar'ın da aralarında bulunduğu sanıkların dinlenmesini kararlaştıran mahkeme bir sonraki duruşmanın 24 Temmuz'da yapılmasına karar verdi.
İddianameden
İddianamede sanıkların, 'anayasayı ihlal' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsin yanı sıra 'terör faaliyeti çerçevesinde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme' suçundan da cezalandırılmaları talep ediliyor.
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda subaylık eğitimi gören askeri öğrencilerin Genelkurmay Başkanlığı karargahına helikopterlerle nakledildiği belirtilen iddianamede, sanıkların 'sivil halk katliamı yapmak için buraya götürüldüğü ancak kursiyerlerin kullandığı eğitim tüfeklerine karargahtaki mühimmatların uymadığı' iddia ediliyor.
Sanıklardan 37'sinin ByLock kullandığı, bir kısmının da anne, baba ya da kardeşlerinin bu programın kullanıcısı olduğu aktarılan iddianamede, yine sanıklardan 7'sinin Bank Asya'da kendi adına, bir kısmının ise yakınları adına hesaplar bulunduğuna, bazı sanık yakınlarının kamudan ihraç edildiğine dikkat çekiliyor.
İddianamede, sanıklardan 9'unun FETÖ'ye bağlı kurumlarda çalıştığı, kimi sanık yakınlarının da buralarda görev yaptığı bildiriliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-08 Mart (2017) 'Ankara Kara Harp Okulu Darbe Yapılanması 164 sanık' davası
(19 Mayıs 2017, 20:59)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: