Türkiye İş adamları ve Sanayiciler Federasyonu (TUSKON) ve üye şirketlerine yönelik FETÖ/PDY soruşturması tamamlanarak FETÖ lideri Fetullah Gülen ve 35'i tutuklu 85 iş adamı olmak üzere 86 sanık hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede 1 numaralı şüpheli olarak FETÖ elebaşı Fetullah Gülen gösterildi. Gülen, TUSKON Başkanı Rızanur Meral ve TUSKON Genel Sekreteri Mustafa Muhammet Günay'ın 'anayasayı ihlal', 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek' ve 'Özel belgede sahtecilik' suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Aralarında Ömer Faruk Kavurmacı, Ahmet Tuzlu, Cahit Durmaz, Faruk Güllü, İsmail Hakkı Kısacık, Mehmet Fatih Baltacı, Murad Abdurrahman Baltacı, Murat Atakan Kayalar, Mustafa Şevki Kavurmacı, Rana Tezcan Açıkgöz, Harun Akca, Mehmet Zenginer, Salih Zeki Azak, Semih Sadır, Tolga Güven, Yüksel Nalbant ve Süleyman Düzgün'ün de bulunduğu diğer 83 iş adamının 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüphelilerden Ramazan Erdem, Serkan Ercan ve Süleyman Tari'nin örgüt üyeliği suçunun yanında 'özel belgede sahtecilik' suçundan 1'er yıldan 3'er yıla kadar hapisleri istendi.
06.05.2017 17:12 Gizli tanık ifadelerine yer verilen iddianamede, örgüt üyelerinin ekmeklerde büyü olduğu için Halk Ekmek'ten asla ekmek almadıklarını, fişlenecekleri korkusuyla da uçuşlarda Türk Hava Yolları'nı kullanmadıkları belirtildi. Bir tanık, 'FETÖ/PDY örgütü 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Amerika'dan örgüt liderinden aldığı talimatla darbe girişiminin bir senaryodan ibaret olduğu ve cemaatin bu olaylarda dahli olmadığı algısını oluşturmak için büyük çaba sarf etmektedir' ifadelerini kullandı.
Türkiye İş adamları ve Sanayiciler Federasyonu (TUSKON) ve üye şirketlerine yönelik FETÖ/PDY soruşturması tamamlanarak FETÖ lideri Fetullah Gülen ve 35'i tutuklu 85 iş adamı olmak üzere 86 sanık hakkında iddianame hazırlandı.
3 Mayıs'taki gelişmeye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan 120 sayfalık iddianamede, İsa Akalın ve Emre Er adlı kişiler ‘ihbar eden' sıfatıyla yer aldı. İddianamede 1 numaralı şüpheli olarak FETÖ elebaşı Fetullah Gülen gösterildi. İddianamede firari şüphelilerden FETÖ lideri Fetullah Gülen, TUSKON Başkanı Rızanur Meral ve TUSKON Genel Sekreteri Mustafa Muhammet Günay'ın “anayasayı ihlal”, “TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek” ve “Özel belgede sahtecilik” suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 16 yıldan 25 yıl 6'şar aya kadar hapisleri istendi.
THY UÇAKLARINA BİNMİYORLARDI
Gizli tanığın ifadesine yer verilen iddianamede, örgüt üyelerinin ekmeklerde büyü olduğu için Halk Ekmek'ten asla ekmek almadıklarını ve fişlenecekleri korkusuyla uçuşlarda Türk Hava Yolları'nı kullanmadıkları belirtildi.
Gizli tanık ifadelerinin de yer aldığı iddianamede bir ifade dikkat çekti. Savcılık tarafından ifadesi alınan gizli tanık Boran örgüte ilişkin çarpıcı bilgiler paylaşarak, “FETÖ/PDY örgütü 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Amerika'dan örgüt liderinden aldığı talimatla darbe girişiminin bir senaryodan ibaret olduğu ve cemaatin bu olaylarda dahli olmadığı algısını oluşturmak için büyük çaba sarf etmektedir” ifadelerini kullandı.
HALK EKMEĞİNDE BÜYÜ VAR DİYE YEMİYORLAR
Örgütün 15 Temmuz darbe girişiminden sonra irtibat ve faaliyetlerini akıllı telefonların “Facetime” programıyla gerçekleştirdiğini anlatan gizli tanık, “Uçuşlarda THY'yi fişleneceklerini düşündükleri için kesinlikle kullanmıyorlar. İstanbul Halk Ekmeğin ürettiği ekmeği almazlar. Bu ürünlerde büyü olduğu algısı vardır” dedi.
FAALİYETLERİNE DEVAM EDİYORLAR
Gizli tanık verdiği ifadede çarpıcı bir bilgiye de yer verdi. 15 Temmuz sonrası yapılan binlerce gözaltı ve tutuklamaya rağmen örgütün hala faaliyetlerine aralıksız devam ettiğini anlatan gizli tanık, “Şunu net olarak söyleyebilirim ki 15 Temmuz olaylarından ve bunca gözaltı ve tutuklamalardan sonra dahi örgüt ayakta kalmak için faaliyetlerine aralıksız devam etmektedir. İşadamları kendilerini gizleyerek örgütü finanse etmeye, yandaş toplamaya ve algı oluşturmaya devam etmektedir” dedi. Gizli tanık KHK ile kapatılan derneklerin de gayri resmi olarak örgüte maddi ve manevi yardıma tüm hızlarıyla devam ettiklerini söyledi.
7,5 YILDAN 15 YILA VARAN SÜRELERDE HAPİS
İddianamede aralarında Ömer Faruk Kavurmacı, Ahmet Tuzlu, Cahit Durmaz, Faruk Güllü, İsmail Hakkı Kısacık, Mehmet Fatih Baltacı, Murad Abdurrahman Baltacı, Murat Atakan Kayalar, Mustafa Şevki Kavurmacı, Rana Tezcan Açıkgöz, Harun Akca, Mehmet Zenginer, Salih Zeki Azak, Semih Sadır, Tolga Güven, Yüksel Nalbant ve Süleyman Düzgün'ün de bulunduğu diğer 83 iş adamının “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüphelilerden Ramazan Erdem, Serkan Ercan ve Süleyman Tari'nin örgüt üyeliği suçunun yanında “özel belgede sahtecilik” suçundan 1'er yıldan 3'er yıla kadar hapisleri istendi.
Çiğ Köfte Kralına Müebbet
FETÖ'cü TUSKON'a yönelik yürütülen soruşturmada 85 sanıklı iddianame tamamlandı. İddianamede anılan isimler arasında yer alan ünlü çiğköfte markasının ortaklarından Çetin Tekdemir müebbet istemiyle yargılanacak.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ercan Devrim'in imzasını taşıyan iddianame 120 sayfadan oluşuyor. Şüpheli listesinin bir numarasını, terör örgütü lideri Fetullah Gülen yer alıyor. İddianamede yer alan isimler arasında, şirketleri TMSF denetimine alınan Ömer Faruk Kavurmacı, Faruk Güllü gibi isimlerin yanı sıra, gıda sektöründe bilinen çok sayıda markanın ortağı da bulunuyor.
900 ŞUBESİ BULUNUYOR
Türkiye genelinde 900'e yakın şubesi bulunan ve sektörün en büyüğü konumundaki ünlü çiğköfte markasının ortaklarından Çetin Tekdemir (45) de soruşturma kapsamında 8 Eylül'den bu yana tutuklu. İddianamede beyanları yer alan ve 2009-2013 döneminde FETÖ görev alan gizli tanık "Boran"ın iddiasına göre Çetin Tekdemir halen örgütü savunan, önceki dönemde de mali destek veren isimlerden biri.
Dosyasının şüphelileri arasında yer alan Yüksel Nalbant ise ifadesinde, 2004 yılı sonrası cemaat sohbetlerine katıldığını, toplantıların ise Çetin Tekdemir'in bir yakının evinde yapıldığını öne sürdü. İddianameye göre, Çetin Tekdemir, bir ara kaynak sıkıntı içinde olan Bank Asya'nın finansal olarak güçlendirilmesi için bankadaki hesabına para yatırdı.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET TALEBİ
2013 yılı Aralık ayında bu bankadaki bakiyesi 114,5 lira olan Çetin Tekdemir'in Ocak 2014'teki bakiyesi ise 47 bin 599 TL olarak kayıtlarda göründü. İddianamede, Tekdemir hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi.
Dosyada tutuklu bulunan isimler arasında Ovalı Restoran'ın sahibi Ahmet Tuzlu da bulunuyor.
DETAYLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında 86 şüpheliye ilişkin hazırlanan iddianamede, "Firari şüpheli TUSKON Genel Başkanı Rıza Nur Meral'in 1 Mart 2014'te gerçekleşen TUSKON 5. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda FETÖ/PDY propagandası yaptığı ve hükümeti alenen tehdit ettiği konuşmasına, çoğu şüphelinin ayakta alkışlayarak destek vermelerinin, örgütsel tavırlarının ve örgüte mensubiyetlerinin birer delili olarak kabul edildiği" belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Ercan Devrim'in hazırladığı 120 sayfalık iddianamede, diğer iddianamelerde olduğu gibi, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) kuruluşu, hiyerarşik yapısı, nihai amacı ve bu amaca ulaşabilmek için kullandığı yöntemler anlatıldı.
İş adamlarına yönelik soruşturmada izlenen yöntemle ilgili ilk aşamada 86 şüphelinin iddianame kapsamına alındığı ve haklarında yakalama kararı çıkartılan 103 şüphelinin evraklarının ayrılarak başka bir soruşturma numarasına kaydedildiği vurgulanan iddianamede, yakalama emri çıkartılan şüphelilerden Fetullah Gülen, Mustafa Muhammet Günay ve Rızanur Meral'in ise örgüt içi konumları ve haklarında deliller itibariyle iddianame kapsamında tutulduğu belirtildi.
25 şüpheliye ilişkin dosya ayrıldı
İddianamede, soruşturma kapsamında tutuklanan ve adli kontrolle serbest bırakılan 25 şüpheli hakkında delil incelemesi ve yeni araştırma yapılması gerektiğine vurgu yapılarak, MASAK raporlarının henüz dosyaya girmemesi, örgüt üyeliğine işaret eden bulgular arasında sadece tek tespit yapılmış olması ve digital materyal inceleme sonucunun henüz dosyada olmaması nedenleriyle ayırma kararı verildiği, bu şüphelilerle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ileride birleştirme talepli kamu davası açılmak üzere soruşturmaya devam edildiği anlatıldı.
Soruşturmaya esas alınan 1 Mart 2014 tarihli Türkiye İş adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) 5. Olağan Genel Kurulunda firari şüphelilerden örgüt yöneticisi Rızanur Meral'in yaptığı konuşma içeriği ile bu konuşmanın amacına yönelik başsavcılıkça yapılan değerlendirmelere yer verildiği belirtilen iddianamede, TUSKON'un kuruluşu, yapısı ve soruşturmanın ne şekilde başladığı da özetlendi.
FETÖ ile organik bağı ortaya koyan 1 dolarlar
Bazı şüphelilerde FETÖ/PDY'nin şifreli haberleşme programı ByLock kullandığı tespit edilmesinin örgüt üyeliğinin önemli bir delili olarak kabul edildiği vurgulanan iddianamede, bir kısım şüphelilerin üzerlerinde veya eşyalarının içerisinde bulunan 1 ABD doları banknotların terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen tarafından bu kişilere ya da örgüte esaslı desteği bulunanlara bereket getirmesi için sembolik olarak ve özellikle F, C ve J serisi şeklinde gönderildiği yönünde itiraf niteliğinde birçok ifadenin tespit edildiği de kaydedildi. Ele geçirilen 1 dolarların, diğer paralardan ayrı şekilde bulundurulması veya taşınmasının şüphelilerin FETÖ ile organik bağlarını ortaya koyan bir yan delil olarak görüldüğüne dikkat çekildi.
Şüphelilerin, FETÖ/PDY elebaşı kaçak şüpheli Fetullah Gülen'in, 17-25 Aralık 2013 sürecinin hemen sonrasında, örgütün finans organı Bank Asya'nın yeniden ayağa kalkması ve finansal açıdan güçlenmesi için tüm örgüt üyelerine verdiği talimata uyarak bankada yeni hesap açtıkları, mevcut hesaplarında artışa gittikleri ya da örgütün yayın organı görevini gören Samanyolu grubu kanallarının Digitürk platformundan çıkartılması hususunun 8 Ekim 2015'te ulusal medyada yer alması sonrasında Digitürk aboneliklerini bu nedenle iptal ettirdikleri dile getirilen iddianamede, şüphelilerin bu hareket tarzlarının, FETÖ'ye aidiyeti gösteren birer örgütsel tavır olarak değerlendirildiği vurgulandı.
"TUSKON toplantısında hükümet açıkça tehdit edildi"
"Şüphelilerin ev ya da iş yerlerinde yapılan aramalarda ele geçen ve örgüt elebaşının görüntülerinin yer aldığı materyallerin sözde sohbet adı altında örgüt üyelerine birer mesaj ya da talimat niteliği taşıdığı, aynı şekilde, yine örgüt elebaşı tarafından kaleme alınan kitap veya yayımlanan makalelerin de aynı amaca hizmet ettiği gözetilerek, bu içerikteki kitap ve materyaller ile sair eşyalar örgüt üyeliğinin devamının birer delili olarak görülmüştür." ifadesi yer bulan iddianamede, 1 Mart 2014'te gerçekleşen TUSKON 5. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda, seçimle iş başına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin açıkça tehdit edildiği anlatıldı.
Bu toplantıya Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına hiçbir temsilci katılmaması, bu hususun önceden bilinmesi ve bu tarihten çok kısa bir süre önce FETÖ/PDY'nin tüm yapılarıyla ortaya çıktığı eylemler silsilesi olan, "17-25 Aralık" ve "MİT tırları" olarak bilinen, sadece o dönemin hükümetini değil, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden süreçlerin yaşanmış olmasına rağmen iştirak edildiğine dikkat çekilen iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:
"Bu toplantıda konuşmacının ( Rıza Nur Meral) bir yandan açık şekilde FETÖ/PDY propagandası yaparak, diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti hükümetini açıkça tehdit ederek ve bir diğer yandan da 15 Temmuz darbe girişimiyle sonuçlanan örgüt eylemlerinin fitillerinden birini ateşleyecek sözlerle, özelde Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, genelde ise Türkiye Cumhuriyeti devletini ve örgüte biat etmeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını hedef almasına karşın, şüphelilerin bu konuşmaya çoğu zaman ayakta alkışlayarak destek vermeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüphelilerin örgütsel tavrının ve örgüte mensubiyetlerinin birer delili olarak kabul edilmiştir.
FETÖ/PDY ile iltisaklı görülerek KHK'ler kapsamında faaliyetleri sonlandırılan ve kapatılan federasyon ve derneklere örgütün tüm yapılarıyla ortaya çıktığı eylemler silsilesinin gerçekleştiği 17-25 Aralık 2013 sürecinde ya da sonrasında üye olan, belirtilen tarih sonrasında söz konusu federasyon veya derneklerin yönetiminde yer alan, süreç içerisinde makul sayılabilecek bir sürede bu faaliyetlerini terk etmeyen ve üyeliklerini sonlandırmayan şüphelilerin bu hareket tarzları da örgüt faaliyeti çerçevesinde görülmüştür."
"Meral'in söylemi FETÖ'nün varoluş amacıyla birebir örtüşüyor"
Söz konusu toplantıda kaçak şüpheli Rızanur Meral'in yaptığı konuşmanın içeriği ve amacı yönünden değerlendirme yapılan iddianamede, yaptığı açılış konuşmasında Meral'in kullandığı birçok ifadenin ve genel olarak söyleminin FETÖ/PDY'nin kuruluş ve varoluş amacıyla birebir örtüştüğü aktarıldı.
Şüpheli Meral'in konuşmasında, "Yurtta sulh ve cihanda sulh' prensibi ve 'hayır sulhtadır ve sulh hayırdır' düsturu iç politikamız için olduğu kadar dış politikamızı için de çok önemlidir.. Oylarınızla yönetime gelenlerin sizleri haşhaşilikle, ur, virüs, kandan beslenen vampirler olmakla suçlamaları çok ağırınıza gidiyor biliyorum ama sokakta, otobüste, kahvede, medyada duyup gördüklerimize ve işittiklerimize göre şuna da inanıyorum ki, yakın gelecekte kimlerin inlerde yaşadığını, kimlerin saklanacak in arayacağını, kimlerin müsvedde, kimlerin asıl olduğunu herkes görecek. (salondaki şahıslar tarafından ayakta alkışlanıyor)." şeklinde ifadeler kullandığı belirtilen iddianamede, konuşma metninin esasen Türkiye Cumhuriyetinin seçimle işbaşına gelmiş hükümetini doğrudan hedef alan, tehdit eden ve açık bir şekilde FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen'in ve örgütün propagandasını yapan bir metin olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.
Konuşmada geçen "Yurttu sulh ve hayır sulhtadır" gibi ifadelerin, FETÖ/PDY'nin Türkiye Cumhuriyeti hükümetini yakın bir zamanda yasa dışı yollarla ortadan kaldırmak amacıyla bir hareket içerisinde olduğu ve bunun talimatının da alındığının açık şekilde itirafı niteliği taşıdığı vurgulanan iddianamede, "Bu ibarelerle ilk bakışta barışa dönük, masumane ve hemen her kesim tarafından kabul gören mesajlar verdiği düşünülür ise de, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirildiğinde artık hiçbir şüphe bulunmayan darbe girişimini yöneten terörist grubun kendisini 'Yurtta Sulh Konseyi' olarak tanıtmış olması ve FETÖ/PDY'nin, örgüt yapısında subliminal mesaj olarak tanımlanan, normal insan algısı limitlerinin altında bırakılarak o anda fark edilmemek üzere tasarlanan ve bilinçli dikkat tarafından da o an için fark edilemeyen, bununla birlikte bilinç altını etkileyen mesajları televizyon dizi ve reklamları başta olmak üzere birçok alanda kullandığı dikkate alındığında, söz konusu ifadelerin örgütün üst düzey bir yöneticisi konumunda bulunan konuşmacı şüpheli tarafından belli bir amaçla kullanıldığı değerlendirilmiştir." ifadesi yer aldı.
Toplantıdaki konuşmadan darbe teşebbüsüne giden 2 yıl
Şüpheli Meral'in konuşma yaptığı tarih ile darbe girişimi tarihi arasında uzun sayılabilecek bir zaman bulunduğu ve şüphelinin kastının bu olamayacağı savunmasının bir an için ileri sürülebileceği anlatılan iddianamede, bizzat FETÖ/PDY elebaşının, "Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır." şeklindeki ifadelerine göre, örgüt için iki yıllık bir zamanın uzun sayılamayacağı, 30 yıl önce askeri okullara katılan örgüt üyelerinin 30 yıl sonra ülkede tüm hakimiyeti sağlamak amaçlı kalkışmada bulunmalarının da varılan bu sonucu doğrulayan bir tespit olacağı dile getirildi.
Söz konusu konuşmada, Bank Asya'ya yönelik operasyonların da eleştirildiği ve "Hamdolsun ki bu millet kendi kurumuna sahip çıkmış, gerektiğinde arabasını, evini, yüzüğünü satarak hem bankayı hem de ekonomimizi kurtarmıştır." ifadeleriyle Bank Asya'nın FETÖ/PDY'nin en önemli finans kaynağı olduğunun ortaya konulduğuna dikkat çekilen iddianamede, "Bankanın paralel yapıya yakınlığıyla bilinen iş adamlarına ve örgüte müzahir şaibeli şirketlere yüksek miktarlı ve usulsüz krediler kullandırdığı, BDDK murakıp raporlarına göre, iflasın eşiğine gelen firmalara dahi kredi verilmesine göz yumduğu, Bankalar Kanunu'na göre, bir bankanın yöneticilerinin hiçbir şekilde nakdi ve gayri nakdi kredi kullanmaması gerekirken, anılan bankada tam tersine çok yüksek miktarlı kredilerin kullandırıldığının tespit edildiği, yurt dışında faaliyet gösteren ve FETÖ/PDY'ye müzahir yabancı kurum ve kuruluşlara- legal görüntü altında- yapılan ve terörizmin finansmanına yönelik yüklü miktarlı tüm ödemelerin de yine aynı banka üzerinden gerçekleştirildiğinin Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporlarına açıkça yansıdığı, hal böyleyken ve Bank Asya'nın FETÖ/PDY'nin bir numaralı finans kaynağı olduğu net şekilde ortadayken, bu durumu bilen ve bulunduğu konum ve üstlendiği görev itibarıyla da bilmesi gereken şüpheli Rızanur Meral'in açıkça Bank Asya'yı sahiplenip, örgüt üyelerinin örgütsel bir tavır göstermek suretiyle bankaya desteklerini de överek, bir bakıma, bankanın tüm yasa dışı faaliyet ve işlemlerine de -örgütün finans kaynağının kesilmemesi uğruna- örgütsel bir tavırla sahip çıktığı anlaşılmıştır." denildi.
İddianamede, iş adamı olan şüphelilerle ilgili, "İş hacimlerini olabildiğince arttırmak, sektörlerindeki rakip şirketlerden her zaman bir adım önde olmak, varlıklarına varlık katmak, rakip şirketleri her alanda mevcut yasa dışı örgüt yapılanmasının sağladığı güçle bertaraf etmek saikiyle hareket eden örgüt üyesi iş adamlarının, FETÖ/PDY'ye maddi ve manevi tüm varlıklarıyla bağlandıkları ve şirketleri örgüt sayesinde paraya para kattıkça bu yükselişin bir diyeti olarak örgüte her daim finansal destek sağladıkları anlaşılmıştır." ifadesi de yer buldu.
Kavurmacı'nın Odasında "Gülen'in Ayak Ölçüsü"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında 86 şüpheliye ilişkin hazırlanan iddianamede, "Aydınlı Hazır Giyim Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin Büyükçekmece ilçesindeki idari binasında şüpheli Mustafa Şevki Kavurmacı'nın makam ve çalışma odalarında yapılan aramada, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in ayak ölçüsü ile Fetullah Gülen için yaptırılacak olan ayakkabının kastedildiği 'ince deriden yapılacak' notunun bulunduğu üç sayfalık çizim ele geçirildiği" belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Ercan Devrim'in hazırladığı 120 sayfalık iddianamede, bu soruşturmayla olan irtibatı nedeniyle birleştirilen soruşturma kapsamında, Florya İşadamları Derneği (FİADER) ile ilgili olarak hakimlik kararı uyarınca 13 Ekim 2015'te başlatılan arama işleminde, polisin binaya girdiği sırada 19 şüpheli ile dosyası ayrılan bir şüphelinin toplantı hazırlığı halinde olduklarının görüldüğü belirtildi.
Yapılan aramada toplamda, 361 bin 590 lira, 600 Avro ve 56 bin 691 ABD doları para ile 10 adet çekin elde edildiği aktarılan iddianamede, şu ifadeler yer buldu:
"Ufuk Akçakaya ismiyle başlayıp, 20 numarada 'Hoca Efendi' ibaresiyle biten ve her ismin karşısında 'Nafile' ya da 'Vacip' yazılı olan, tahsilatın yapılıp yapılmadığını belirten ibarelerin yazılı olduğu, söz konusu listenin 18. sırasındaki 'Peygamber Efendimiz' ibaresinin ise dikkat çekici olduğu, benzer şekilde, sarı renkli A-5 kağıdında da çeşitli isimler ve karşılarında para miktarlarının belirtildiği, aynı kağıtta BTM şeklindeki kısaltmaların ise örgütün hiyerarşik yapılanmasında, 'Bölge Talebe Mesulü' olarak görev yapan örgüt üyelerinin kastedildiğinin ve söz konusu paraların da öğrencilere elden teslim edilmek üzere hazırlandığının değerlendirildiği, FETÖ/PDY'nin, kendi kontrolü altındaki dershane ve eğitim kurumları üzerinden örgüt yapılanmasına eleman temin ettiği, örgütü ayakta tutan en önemli stratejinin de bu şekilde sürekli eleman temini olduğu, bu kapsamda FETÖ/PDY'nin kontrol ve denetimi altında bulunan eğitim ve öğretim kurumlarının basit ve masum birer eğitim ve öğretim iştigal alanı olarak değil, tam aksine örgüte keskin militanların yetiştirildiği bir alan olarak değerlendirilmesi gerektiği dikkate alındığında, ortaya çıkan tespit de bir örgüt faaliyeti olarak görülmüştür."
FETÖ/PDY için faaliyet gösteren derneklerin ortak özelliğine bakıldığında, sıradan herhangi bir iş adamının bu derneklere üye olamadığı, derneklere üye olan kişilerin yaptıkları ticaretten çok bir ideoloji dahilinde bir araya geldikleri ve kendilerinden farklı düşünen bir kişinin bu yapıda yer almasının istenmemesi nedeniyle referanslı kişilerin tercih edildiğine de dikkat çekilen iddianamede, örgüte üye kazandırmak amacıyla düzenlenen toplantılarda stratejiler belirlendiği, örgüt üyelerinin ifadesiyle 'vizyon sohbetleri' düzenlendiği, bu toplantılarda örgüt elebaşının vaazlarından kesitlerle örgüt üyelerine talimat aktarıldığı, FİADER'de yapılan aramada da adrese girildiğinde projektörden yapılan yansı ile bir görüntünün izlendiği ancak görevlilerin girmesi üzerine söz konusu görüntünün apar topar kapatıldığı ve örgüt elebaşının sözde sohbet videolarının izletildiğinin değerlendirildiği bilgisi verildi.
"Halı saha maçı aynı yerde mi?"
Şüphelilerin "maç izlemek için bir araya geldikleri" yönünde beyanda bulunmalarına rağmen, toplandıkları binanın ikinci katındaki arama esnasında girişe göre sağda bulunan odada izledikleri yansı ve projektörü kapatmaları ve bu projektörde bilgisayar bağlantısı haricinde televizyon bağlantısının olmamasının şüphelilerin örgütsel toplantı yapmak ve bu kapsamda örgüt elebaşının talimat niteliğindeki sözde sohbetini dinlemek amacıyla bir araya geldiklerini açıkça gösterdiği de kaydedilen iddianamede, "Kaldı ki, söz konusu toplantı odası salon diye tabir edilebilecek geniş bir yer iken, televizyon ünitesinin olduğu tek odanın 15-20 metrekarelik çocuk odası şeklinde bir oda olması ve şüphelilerin tamamının aynı odada maç izlemek için bir arada bulunmalarının olanaklı olmaması yönündeki polis tespitinin de şüphelilerin doğruyu söylemediklerini ve örgütün deşifre olmamasını amaçladıklarını gösterdiği, benzer şekilde, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma evrakında da yakalanan suç faillerinin örgüt mütevellisi oldukları halde, arama öncesinde sözde imamlarının el yazısı ile yazmış olduğu ve örgüt faaliyetlerini belirledikleri toplantı notlarını yırttıkları ve toplantıya gelmeden önce de cep telefonlarında birbirlerine, 'Halı saha maçı aynı yerde mi?' şeklinde şifreli organizasyon gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir." denildi.
İnkar ve yalan beyanın FETÖ/PDY'nin bir nevi örgütsel tavrı haline geldiği vurgulanan iddianamede, suçlamaları tümüyle reddeden şüphelilerin haklarındaki iddia ve delillere tatmin edici cevap veremedikleri anlatıldı.
Soruşturma kapsamında yapılan arama işlemlerinde şüphelilerin salı günü bir araya geldikleri, polisin girdiği esnada sinevizyondan Fetullah Gülen'in sohbetini dinleme hazırlığı içinde bulundukları, gelişi güzel zarf içerisine konulmuş ve himmet olarak verildiği değerlendirilen yüksek miktarlı paralar, çek ve senetlerin ele geçirildiği, bu para ve belgelere mantık çerçevesinde, hayatın olağan akışına ve ticaret gereklerine uygun bir açıklama getirilmediği ve "maç izleme" savunması yapıldığı belirtilen iddianamede, "Buna karşılık, soruşturmayı başlatan ihbarda iddia edilen gizli toplantı, para, senet, himmet gibi konulara ilişkin bulgulara ulaşılması hususları birlikte değerlendirildiğinde, şüphelilerin FETÖ/PDY faaliyeti çerçevesinde hareket ettikleri ve bu itibarla da bu örgütün birer üyesi konumunda bulundukları anlaşılmıştır." değerlendirmesi yapıldı.
"Güllüoğlu ve Aydınlı şirketinden FETÖ şirketlerine havale"
Şüphelilerin eylemlerinin anlatıldığı iddianamede, şüpheli Faruk Güllü'nün adresinde yapılan aramada örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in yazdığı "Mefkure Yolculuğu" isimli kitabın bulunduğu anlatılarak, FETÖ/PDY'nin finans organı olan Bank Asya'nın finansal açıdan acilen ayağa kaldırılması için örgüt elebaşının 2013 yılı Aralık ayında örgüte verdiği talimata uyarak Bank Asya'da 5 Mayıs 2014 tarihinde TL hesabı açtığı kaydedildi.
İddianamede, MASAK'ın 14 Aralık 2016 tarihli mali analiz raporuna göre, şüpheli Faruk Güllü'ye ait Baklavacı Güllüoğlu Gıda Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi ile şüpheli Ömer Faruk Kavurmacı'nın ortağı olduğu Aydınlı Hazır Giyim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hesaplarından, hesaplarına havale yapılan gerçek veya tüzel kişilerin büyük çoğunluğunun FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak ve terörizmin finansmanı suçlarından haklarında soruşturma yapılan veya yapılmakta olan kişiler olduklarına yer verildi.
Aydınlı Hazır Giyim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 1 Nisan-23 Haziran 2014 tarihleri arasında çalışanı olduğu tespit edilen ve 15 Temmuz sonrası yurt dışına çıktığı belirlenen Ali İhsan Gökay'ın hesabına, şirket hesaplarından yüklü miktarda havale ve EFT işlemi gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, Gökay'ın ayrıca 672 sayılı KHK uyarınca FETÖ/PDY ile iltisakı tespit edilerek kapatılan Gelişim Platformu Derneğinin yöneticisi olduğu da vurgulandı.
"Faruk Kavurmacı, TUSKON toplantısında en ön sırada"
Şüpheli Ömer Faruk Kavurmacı'nın 1 Mart 2014 tarihinde yapılan TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu'nda en ön sırada yer aldığı ve bu toplantıda yapılan yeni görev dağılımında da kendisine TUSKON Yönetim Kurulu üyeliğinin verildiğine dikkat çekilen iddianamede, soruşturma kapsamında dinlenen gizli tanık "Berat"ın anlatımlarında da Kavurmacı'nın FETÖ/PDY içerisinde hareket ettiğine ilişkin ifadelerinin bulunduğu hatırlatıldı.
TUSKON Yönetim Kurulu'nda Başkan Yardımcısı olan şüpheli Rana Tezcan Açıkgöz'ün de bu toplantıya en ön sırada katıldığı ve firari şüpheli TUSKON Genel Başkanı Rızanur Meral'in FETÖ/PDY ağzıyla yaptığı konuşmanın bazı bölümlerini de ayakta alkışladığı vurgulanan iddianamede, şüphelilerden Açıkgöz'ün 17-25 Aralık sürecinden sonra FETÖ/PDY elebaşının verdiği örgüt talimatına uyarak 27 Ocak 2014 tarihinde Bank Asya'da altın hesabı açtığı, mevcut hesabında ise 2013 yılı Aralık ayında 93 bin 884 lira varken 2014 yılı Ocak ayında bu rakamın 98 bin 217 liraya çıktığı, şüphelinin, Samanyolu grubunun Digitürk platformundan çıkartılması üzerine 8 Ekim 2015 tarihinde Digitürk üyeliğini iptal ettirdiği de ifade edildi.
"FETÖ elebaşı Gülen'e ince deriden ayakkabı"
İddianamede, Aydınlı Hazır Giyim Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin Büyükçekmece ilçesindeki idari binasında şüpheli Mustafa Şevki Kavurmacı'nın makam ve çalışma odalarında arama yapıldığı da anlatılarak, odada, "örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in ayak ölçüsü, 'Mustafa Kavurmacı' yazısı ile Fetullah Gülen için yaptırılacak olan ayakkabının kastedildiği 'ince deriden yapılacak' notunun bulunduğu üç sayfalık çizimin ele geçirildiği dile getirildi.
Mustafa Şevki Kavurmacı'nın odasından, şüphelilerden oğlu Ömer Faruk Kavurmacı'ya gönderdiği, "Koru Florya'da ofisteki gazetelerin gizlenmesi söyleniyor" ibareli e-posta çıktısının da ele geçirildiği kaydedilen iddianamede, Florya grubunun 2010 yılına kadar mütevelli heyetinde bulunan Mustafa Şevki Kavurmacı'nın ifadesinde, "2008 yılından önce bir kez Pensilvanya'da Fetullah Gülen'in sohbetini dinlediği ve Gülen'in 2008 yılı öncesinde rahatsızlanması nedeniyle kendisini arayıp 'geçmiş olsun' dediği" beyanında bulunduğu belirtildi.
Kavurmacı'nın oğluna yazdığı mektup
Mustafa Şevki Kavurmacı'nın ikametinde yapılan aramada, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yazıldığı değerlendirilen ve oğlu Ahmet Said Kavurmacı'ya el yazısıyla yazdığı mektuba rastlandığı da anlatılan iddianamede, bu mektupta Kavurmacı'nın şu ifadeleri kullandığı aktarıldı:
"Oğlum Ahmet Said, içinde bulunduğumuz şartlar senin Aydınlı ile irtibatta bulunmamanı gerektiriyor. Bu özel şartların üzerimize getireceği anormal durumlardan korunmak için bugünden itibaren işle ilgili hiçbir arkadaşla her ne şekilde olursa olsun muhabenatta bulunmaman bizim için çok elzem ve fitnenin olmamasını sağlayacak bir neticedir. Bununla beraber senin yurt dışına yerleşmiş olman ve ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik konjonktür dolayısıyla şirketimizin yönetim ve organizasyon yapısını revize etmemiz gerekmektedir. Yeni dönemde Amerika'da planlamakta olduğun herhangi bir ticari faaliyet veya girişim varsa bununla ilgili iş planlarını, pazar araştırmalarını, sermaye gereksinimlerini ve geleceğe dair vizyonunu bizlerle paylaşman bu yeni girişiminin çerçevesini, yatırım ve sermaye limitlerini istişare etmemiz açısından azami önem arz etmektedir..."
Mektuptaki bu tespitin, "Ömer Faruk Kavurmacı ile Ahmet Said Kavurmacı'nın tümüyle yollarını ayırmadıkları ve siyasi konjonktüre göre bu ilişkilerini bir dönem gizlediklerini" ortaya koyduğu belirtilen iddianamede, şüpheli Mustafa Şevki Kavurmacı'nın Fetullah Gülen'in örgüte talimatından sonra Bank Asya'daki 7 numaralı hesabında artış tespit edildiği de vurgulandı.
AVUKAT KATAR'A DİKKAT
Gizli tanık "Boran"ın ifadesinde, 2009-2013 yılları arasında Fetullah Gülen cemaatinin çeşitli departmanlarında bulunduğunu ve çeşitli görevlerde aktif rol aldığını anlatarak, iş adamlarıyla alakalı sohbet programlarını ve toplantılarını organize ettiğini söyledi.
Başka bir dosya üzerinden soruşturma yürütülen avukat Mehmet Katar'ın Hava Kuvvetlerinden atılma eski bir asker olduğunu ifade eden gizli tanık "Boran", bu kişinin en önemli görevinin, FETÖ/PDY terör örgütünün nihai amaçlarından biri olan yargı içine sızabilmek amacıyla hukuk mezunlarını tabiri caizse tedrisattan geçirip, yine örgütün kilit noktalarındaki adamları vasıtasıyla hakimlik ve savcılık mesleğine dahil ettirmek olduğunu kaydetti.
Bu kişinin devletin aleyhine sonuç doğuracak davalarda da karşı taraf için vekillik üstlendiğini vurgulayan gizli tanık, Mehmet Katar'ın Malatya Zirve Yayınevi cinayetleri, Akdeniz'e düşen Türk F-16 pilotları için açılmış tazminat davaları, Başakşehir Metrosu yapılırken mağdur olan vatandaşların tazminat davaları gibi davalarda rol aldığını anlatarak, bu kişinin bürosunda staj gören ve bilahare hakimlik ve savcılık mesleğine kabul edilen tüm şahısların ayrıntılı şekilde araştırılması ve bu şahısların yaptıkları soruşturma ve baktıkları davaların yakından incelenmesi gerektiğini aktardı.
Gizli tanık "Boran", 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yürütülen soruşturmalar sonrasında bile örgütün ayakta kalmak için faaliyetlerine aralıksız devam ettiğini vurgulayarak, iş adamlarının kendilerini gizleyerek örgütü finanse etmeye, yandaş toplamaya, algı oluşturmayı sürdürdüğünü kaydetti.
"MUSTAFA GÜNAY, 17-25 ARALIK DARBESİYLE EKONOMİ BAKANLIĞINA GETİRİLECEKTİ"
TUSKON'un yaptığı bir kısım resmi programlar nedeniyle devletten aldığı hibenin yanı sıra aynı desteği sponsor firmalar ve katılımcı iş adamlarından da temin ederek mükerrer yardım aldığını anlatan gizli tanık "Boran", şunları kaydetti:
"Eski bakan Zafer Çağlayan TUSKON'a bu hibenin ya iş adamlarından ya da devletten alınmasına bağlı olduğunu ifade edince Mustafa Günay ile şahsi mücadelesi oldu. Mustafa Muhammet Günay bir sonraki kabinede Zafer Çağlayan'ın bakan olamayacağı ve onun bakan olmasını engelleyeceği yönünde Zafer Çağlayan ile konuşmalar yaptı. Buna rağmen bakan olan Zafer Çağlayan bilindiği gibi 17-25 Aralık sürecinde oldukça yıprandı. Bunun temelinde tamamen cemaatin çıkar savaşı ve örgütün bakanı hedef alması yatmaktadır. Zafer Çağlayan'ın devlet menfaatlerini korumak karşısında bu şekilde algıya maruz bırakılması dikkat çekicidir. Mustafa Muhammet Günay 17-25 Aralık süreci sonrasında örgütün başarılı olması halinde Ekonomi Bakanlığına getireceği isimdir. TUSKON'un düzenlediği uluslararası programlarda büyük devlet işleri ve ihaleler yine örgüte komisyon karşılığı Mustafa Muhammet Günay'ın işaret ettiği iş adamlarına verilir. TUSKON her zaman Türkiye genelinde Sanayi ve Ticaret Odası seçimlerinde etkili rol oynamıştır. Bunu da yine örgüt liderinden gelen talimata göre Mustafa Muhammet Günay gerçekleştirir. ABD ile iletişim, lokal Amerikan hattı ve bir telefon cihazıyla gerçekleştirilerek bu hat ve cihaz tek kullanımdan sonra imha edilir."
"Boran", Mustafa Muhammet Günay'ın ayrıca her ay bir ya da iki kez ABD'ye gidip Fetullah Gülen ile görüşüp talimat aldığını dile getirerek, "Halen Etiyopya ve Almanya örgüt tarafından iş adamlarının kaçma üssü olarak kullanılan ülkelerdir. Örgüt artık Türkiye'den umudunu kestiği için hem mal varlığını özellikle bu ülkelere çıkartıyor ve hem de özellikle Almanya ve Fransa'da tescil edilen şirketleri vasıtasıyla Afrika ülkelerinde iş almaya ve bu suretle de örgüte finans sağlamaya devam ediyor." ifadelerini kullandı.
"Gülen, o ismi ekonomi bakanı yapacaktı"
TUSKON iddianamesinde gizli tanık Boran’ın TUSKON Genel Sekreteri firari şüpheli Mustafa Muhammet Günay hakkındaki “Günay, sabah uyandığında saçını ne tarafa taraması hususunu dahi Fetullah Gülen’e soran şahıstır. Cemaate milyon dolarlar aktarmaları şartıyla iş adamlarına fahri konsolosluklar satıyordu” ifadesi dikkat çekti. Gizli tanık, FETÖ'nün 17-25 Aralık süreci sonrası başarılı olunması halinde Günay'ın ekonomi bakanlığına getirmeyi planladığını öne sürdü.
85 iş adamı hakkında hazırlanan TUSKON iddianamesinde gizli tanık Boran’ın şüpheli iş adamları hakkındaki ifadeleri yer aldı. İfadesinde firari şüpheli TUSKON Genel Sekreteri Mustafa Muhammet Günay’ın örgüt içindeki en etkili şahıslardan biri olduğunu söyleyen gizli tanık Boran, “Hatta Fetullah Gülen bu şahıs hakkında; ‘Sabah uyandığında saçını sağa mı yoksa sola mı taraması hususunu bana soran şahıstır’ şeklinde beyanda bulunarak kendisine ne kadar bağlı olduğunu ifade etmiştir. Mustafa Muhammet Günay bir dönemin Uganda fahri konsolosu idi. Ayrıca TUSKON'un yönetim kurulu üyeleri de özellikle Afrika ülkelerinin fahri konsolosları idiler” dedi.
Mustafa Günay’ın bu fahri konsoloslukları cemaate para aktarmaları şartıyla ve en az milyon dolar bedelle iş adamlarına bir nevi sattığını söyleyen gizli tanık Boran, “Fahri konsolos olan iş adamları da böylece diplomatik dokunulmazlık alıyorlar ve iş hacimlerini de olağanüstü büyütüyorlardı. Mustafa Günay gerçekten örgüt içinde en etkili şahıslardan birisidir. TUSKON yaptığı bir kısım resmi programlar nedeniyle devletten hibe alıyordu" dedi.
Gizli tanık "Mustafa Muhammet Günay 17-25 Aralık süreci sonrasında örgütün başarılı olması halinde Ekonomi Bakanlığına getireceği isimdir. Mustafa Muhammet Günay ayrıca her ay bir ya da iki kez ABD'ye gidip Fetullah Gülen ile görüşüp, bu şekilde de talimat alırdı” diye konuştu.
İŞ ADAMLARINA BEREKET OLSUN DİYE 100 DOLAR GÖNDERMİŞ
2009-2013 yıllarında cemaatin çeşitli departmanlarında bulunduğunu anlatan gizli tanık Boran’ın ifadelerinde, örgüt lideri Fetullah Gülen’in örgüt mensuplarının doğan her çocuğuna isim koyduğunu, bunun örgüt içerisinde bir mecburiyet ve itaatin sınanması olduğunu belirtti. Gülen’in iş adamlarına bereket için ve cüzdanlarında peçete içerisinde muhafaza edilmek üzere 100 dolar banknot gönderdiğini, başarılı bölgecilere de kendi taktığı takke, gömlek ve benzeri eşyasını gönderdiğini de ifade etti. Örgüt mensuplarının üstünden çıktığı belirtilen 1 dolarlık banknotların da böyle olduğunu belirten tanık Boran’ın, "Örgüt mensubu kim olursa olsun, bu paraları ya da eşyayı hiçbir şekilde elinden çıkarmaz ve imha edemezler" dediği belirtildi.
THY’Yİ KULLANMIYORLAR, HALK EKMEĞİNİ ALMIYORLAR"
Gizli tanık Boran, örgütün 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında irtibatını ve faaliyetlerini Iphone uygulaması olan Facetime programıyla yürüttüğünü belirterek "Uçuşlarda THY’yi fişleneceklerini düşündükleri için kesinlikle kullanmıyorlar, örneğin Hamidiye suyunu içmezler ve İstanbul Halk Ekmeğin ürettiği ekmeği almazlar. Bu ürünlerde büyü olduğu algısı vardır" dediğine yer verildi. Tanık Boran ayrıca şüpheli TUSKON Genel Sekreteri Mustafa Muhammet Günay’ın örgüt içinde en etkili şahıslardan birisi olduğunu, 17-25 Aralık süreci sonrasında örgütün başarılı olması halinde Ekonomi Bakanlığı’na getireceği bir isim olduğunu da ileri sürdü.
Paralel yapı-16 Ağustos (2016) 'İstanbul Tuskon Yapılanması/örgüte finansal destek 86 sanık' davası
(06 Mayıs 2017, 17:12)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: