İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında, örgüte finansal destek sağladığı iddiasıyla tutuklanan ünlü iş adamları Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay, Şeref Sipahi ile tutuksuz sanık Metehan Kavuk'un yargılanmasına başlandı.
15.04.2017 21:23 İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında, örgüte finansal destek sağladığı iddiasıyla tutuklanan ünlü iş adamları Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay, Şeref Sipahi ile tutuksuz sanık Metehan Kavuk hakim karşına çıkarken, tanıklardan esnaf Bekir Gençer, "Cemaatin mütevelli heyetindeki sohbetlerde Abdullah Kavuk ve Ahmet Küçükbay cemaatin büyük abileri olarak bizlere tanıtılırdı. Himmeti daha çok verene büyük abi denirdi" dedi.
12.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir'de Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında örgüte finans desteği sağladıkları öne sürülen tutuklu işadamları Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi ile tutuksuz sanık Metehan Kavuk'un 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandıkları davaya başlandı. Abdullah Kavuk, ifadesinde, "Başbakan Binali Yıldırım da bakanken üniversiteye üç kez gelip namaz kıldı" dedi.
İzmir'de, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY üyesi işadamlarına yönelik operasyon kapsamında Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay, Şerf Sipahi ve Metehan Kavuk, polis tarafından gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen 4 kişi geçen yıl ağustos ayında tutuklandı. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zafer Dur, Gediz Üniversitesi'nin kurucularından Orkide Yağları ve Küçükbay Şirketler Grubu sahibi işadamı Ahmet Küçükbay, Kavuklar Şirketler Grubu sahibi ve Gediz Üniversitesi'nin eski Mütevelli Heyet Başkanı Abdullah Kavuk, oğlu Metehan Kavuk ile Şeref Kuyumculuk'un sahibi Şeref Sipahi hakkında hazırladığı iddianameyi, İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Örgütün Ege Bölgesi'ndeki para trafiğini yürüttükleri ve örgüte finansal destek sağladıkları iddiası ile tutuklu bulunan 4 işadamının dosyası, terör örgütü üyesi oldukları gerekçesi ile farklı zamanlarda tutuklanan diğer zanlıların dosyalarından ayrıldı.
İddianamede, işadamları Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay ve Şeref Sipahi'nin birlikte hareket edip FETÖ/PDY ile Gediz Üniversitesi'nin faaliyete geçirilmesi için Sipahi Eğitim Sağlık ve Spor Vakfı'nı kurdukları yer aldı. İşadamlarının kentte örgütün en önemli finansörleri oldukları, şüpheli Metehan Kavuk'un da üzerine atılı eylemleri babası Abdullah Kavuk ile birlikte gerçekleştirdiği, örgüte mensubiyetlerinin sonucu olarak maddi ve nakdi yardım yapmalarının yanında, örgüt adına toplanan paraları yurt içi ile yurt dışında örgüt adına muhafaza, saklama, aktarma eylemlerini gerçekleştirdikleri ileri sürüldü. İddianamenin kabulünün ardından mahkeme tutuklu sanık Metehan Kavuk'u tahliye etti.
İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün başlayan davanın ilk duruşmasına tutuklu yargılanan Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay, Şeref Sipahi, tutuksuz sanık Metehan Kavuk ile avukatlar katıldı. Üye hakim, sanıklar hakkındaki suçlamaları, iddianameden özetleyerek okudu. İlk ifadeyi tutuksuz yargılanan Metehan Kavuk verdi. Yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini söyleyen Metehan Kavuk, "Ben FETÖ terör örgütünün ne okulunda ne de yurtlarında kalmadım. ByLock'u da kullanmadım. Gizli tanık 'Ateş'in yalanlarıyla huzurunuzda bulunuyorum. Yedi ay boyunca özgürlüğüm kısıtlandı. Soyadım Kavuk olduğu için mi yoksa babamın soyadını taşıdığım için mi tutuklandım bilmiyorum. Ülkesinin çıkarını koruyan şerefli bir babanın oğluyum, değerli bir ailenin ferdiyim. Mahkemenin doğru ve adil karar vereceğini düşünüyorum. Ben hiçbir toplantıya da katılmadım. Afrika ve Kazakistan'a da gitmedim. Bank Asya'da hesabım da yoktur. Belirtilen ülkelere para da göndermedim" dedi.
Daha sonra ifade veren babası Abdullah Kavuk, "Benim ve ailemin yaşam şekli cemaatin yaşam şekli ile hiçbir şekilde uyuşmaz. Benim çocuklarım Atatürk Lisesi'nde, Çakabey Koleji'nde, Koç ve Dokuz Eylül Üniversiteleri'nde okumuşlardır. Küçük oğlum Saint Joseph Lisesi'nde okumaktadır. Bu nedenle FETÖ/PDY üyesi olduğum suçlamasını kabul etmiyorum. TUSKON'a bağlı hiçbir dernekte üyeliğim yoktur. Bank Asya'da şirket hesabı vardır, ancak işlemeyen bir hesaptır. 2014 yılının Ocak ayında paramızı çekmişiz" dedi.
Suçlamaları reddeden Abdullah Kavuk şöyle devam etti:
"Benim İzmir cemaat yapılanmasında önde gelen iş adamlarından olduğum ve yapılanmanın babalar grubunda bulunduğum doğru değildir. Ben bu gruba hiçbir şekilde yardım etmedim. Sadece üniversite kurulurken vakıfta olduğum için taahhüt ettiğim yardımı yaptım. 2012 yılından bu yana da herhangi bir yardımda bulunmadım. Benim cemaatin umuma açık toplantılarına katıldığım oldu. Ancak gizli hiçbir toplantısına katılmadım. Hiçbir himmet toplantısına katılmadım. Kısmen siyasi ve bürokratlar da bu toplantılara katılırlardı. Umuma açık toplantılar otelde yapılırdı. Bunlar çoğunlukla ramazan ayına denk gelirdi. Bu toplantılara birçok siyasi, bürokrat ve işadamları da katılırdı. Dolayısıyla katılanların kimliği itibariyle legal olmayan bir görünüm hissetmedim. Üniversitenin üçüncü katında gizli toplantılar yapıldığı belirtiliyor. Burayı dışarıdan gelen misafirler kullanırdı. Başbakan Binali Yıldırım da bakanken üç kez gelip burada namaz kıldı. Üçüncü katta kesinlikle cemaat toplantıları yapılmamıştır ve gizli oda da yoktur. Şifa Üniversitesi'yle bir ilgim yoktur. Avrasya Derneği üyesi de değilim. 8 Ağustos'ta, 80 yaşındaki babam elleri kelepçeli olarak Malatya'dan getirildi. Tüm ailem gözaltına alındı. Babam serbest kalır kalmaz da oğlum gözaltına alındı. Aileme karşı yapılan bu hukuksuz davranışı buradan kınıyorum. Şirketlerime kayyum atandı. Birçok kişiyi bu yüzden mağdur ettik. Suçlamaların hiçbiri belgeye dayalı değildir, şehir efsanesine dayanmaktadır. Bu iftiralardan dolayı hiç haketmediğim halde 9 aydır tutukluyum. Şirketler üzerindeki kayyumun kaldırılmasını istiyorum."
Üniversitenin mütevelli heyetinde bulunan Bekir Baz'ın 17-25 Aralık'tan sonra istifa etmesini kendisinin istediğini söyleyen Kavuk, "Ben 17-25 Aralık'ta devletimin yanında durdum. AK Parti meclis üyeliği yaptım. Halen de üyeliğim devam etmektedir. Hiçbir zaman FETÖ'nün partizanı olmadım. ByLock'u cezaevinde öğrendim. Vakıf üniversitesi açmak o kadar kolay değil. Devletin tüm kademeleri ve YÖK'ün şartları kapsamında bu üniversiteyi kurduk. Ülke ekonomisine ve eğitime katkı sağlamak için Gediz Üniversitesi'ni açmaya karar verdik. Üniversitede 8 bin öğrenci vardı. 700 kişilik personel içinde 390 kişi de akademik çalışandı. Bu akademisyenler Rektör tarafından verilen ilanla alınmıştır. İdari personelleri benim ve Bekir Baz'ın alması mümkün değildir. Ben sadece basın danışmanımı işe alınması için önerdim. Bekir Baz, üniversitenin kurulmasından iki yıl sonra geldi. Türkçe olimpiyatlarına bir kez katıldım. Açılış konuşmasını da Binali Yıldırım yaptı. Baz da o gün Yıldırım'ın yanında oturuyordu. Baz'ın cemaatin üst yöneticilerinden olduğunu öğrenince, mütevelli heyetinden istifasını istedim. Gediz Üniversitesi cemaati desteklememiştir. Okula öğrenci YÖK'ün belirlediği şartlarda alınırdı. Ben burada Gediz'in icraatlarından dolayı yargılanıyorum. 15 Temmuz'daki hain darbe girişimi olmasaydı, biz görevimizden istifa edecektik. Sadece üniversitenin yaşaması için çaba harcadım. Ben hiçbir zaman babalar grubu adı altında yapıldığı belirtilen toplantılara da katılmadım. Bu örgütle bir bağlantım yoktur. Tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
Sanık Şeref Sipahi de FETÖ/PDY'nin İzmir yapılanmasında babalar grubu olarak bilinen üst grupta kesintisiz olarak bulunduğu, örgütünün en önemli finansör, yönetici ve kasası olduğu, örgüt adına toplanan paraların yurtiçi ve yurtdışında kullanılması için kasa görevi yürüterek, örgütün parasını kuyumculuk ve inşaat sektöründe kullanarak akladığı ve ticari hacmini büyüttüğü iddialarını reddetti.
Balıkesir Susurluk yolunda bir AVM inşaatı yaptığını, İzmir Menemen yolundaki arsalarını müteahhitte kat karşılığı verdiklerini ve buradan kendilerine 42 daire geldiğini, Çiğli'de bir işhanı inşa ettiklerini söyleyen Sipahi, 28 yıldır esnaf olduğunu, bu nedenle 38 banka ile çalıştığını, bunların arasında da BankAsya'nın da olduğunu belirtti. Söz konusu bankanın Çiğli'deki işyerlerine yakın olmasından dolayı bu bankayı tercih ettiklerini aktaran Sipahi, "Buraya yatırdığımız paralar 15-20 günden fazla kalmamıştır. Destekleyecek olsam paralar burada aylarca kalırdı" dedi.
Babalar grubunun toplantılarına kesinlikle katılmadığını, böyle bir gruptan haberdar bile olmadığını da savunan Sipahi, Gediz Üniversitesi'nin kurucusu olan Sipahi Eğitim, Sağlık ve Spor Vakfı'nda yer almasıyla ilgili olarak da, "Ağabeyim Şerafettin Sipahi daha önce Bornova Süvari Caddesi'nde fotoğrafçılık yapıyordu. İşleri iyi gitmeyince rahmetli babamla döviz bürosu açtılar. Buraya Ege Üniversitesi'nden birçok öğretim üyesi ve hocalar geliyordu. Ağabeyim, babama üniversite kurma hayalinden bahsetmiş. Sonra bu konuyu bana da açtılar. Ortaokul mezunu olduğum için 'Ben bu işlerden anlamam. Ben yokum' dedim. Babam, 'Oğlum bu üniversitede ilerde öğrenciler okuyacak. Buradan mimar ve mühendis çıkar, iş bulup ekmek parası kazanırlar. Bu bir hayır, hasenat işi' dedi. Babamı kırmayarak içinde bulundum. Hatta 2002 yılında Çiğli Evka 5'te cami yaptırdık. Ağabeyim kurduğu vakfın devamlılığı olsun diye vakıf şartnamesine en az iki Sipahi'nin de görev alması gerektiğini yazmış. Bu nedenle ben de vakfa girdim" diye konuştu.
İşadamları ile iddianamede geçen toplantılara katılmadığını söyleyen Sipahi, "Salı toplantılarına hiç katılmadım. Pasaportuma bakılsın hiç Amerika'ya gitmedim. Sadece Güney Afrika, Senegal, Tunus ve umre için Arabistan'a gittim. Kimseden beş kuruş para almadım" dedi.
Mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.
Sabahki oturumda tutuksuz sanık Metehan Kavuk, tutuklu sanıklar Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi ifade vermişti.
"Derneklere nakti yardımım olmadı"
Öğle molasından sonra Abdullah Kavuk ifade vermeye başladı. Kavuk mahkemeye verdiği ifadesinde, "Örgütün İzmir yönetimi nedir bilmiyorum. Böyle bir yapılanma içinde olmadım. Bekir Baz'ın cemaate yakın olduğu herkes tarafından bilinir. 15 Temmuz'dan sonra kapatılan derneklere baktığımızda, yüzde 5'ine yardım etmişimdir. Onlarda, ramazan nedeniyle yaptığımız yardımlardır. Derneklere nakti yardımım olmadı" dedi.
"Derneklerden istifa ettim"
İddianamedeki suçlamalara tek tek değinen Ahmet Küçükbay örgütle tanışmasına da değindi. 1990'lı yıllarda STV ile bir ortaklık yaptıklarını anlatan ünlü iş adamı, "90'lı yıllarda kurulan STV ile cüzi bir ortaklığımız oldu. Hiç yönetiminde bulunmadım. Hiç kimseden talimat alıp hisse almadım. Paralel örgüt ile iktisatlı olduğunu sonradan öğrendiğim derneklerle üyeliğinizi iptal ettik. Örgüt adına bizim kimseden bir talebimiz olmadı. Hiçbir zaman kimsenin emri ile iş yapmadık. 17-25 Aralık sonrası; İzmir Genç İşadamları Derneği (İGİD) Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu (ESİDEF) ve Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) üyeliklerinden istifa ettim. Her zaman devletimizin yanında olduk" diye konuştu.
"Gülen ile 1982 yılında 'Dar daire' toplantıda bir araya geldim"
Cemaat ile temasının 80'li yıllarda olduğunu belirten Küçükbay, "80'li yılların başında cemaatten Dr. Mahmut Akdoğan bana gelip ' Ege Üniversitesinde okuyan talebelerimiz var. Onların ihtiyaçları var' diye gelmişti. Orada cemaati tanıdım. 1982 yılında İzmir'in Bozyaka semtinde 'Dar daire' denilen toplantı vardı oraya katıldım. 160 kişinin olduğu toplantıda Fetullah Gülen'de vardı. Bunun dışında Türkiye'de Fetullah Gülen ile bir araya gelmedim" şeklinde konuştu.
"İş adamları toplantılarına katıldım"
İş adamları toplantısına değinen Ahmet Küçükbay, "İzmir'deki iş adamlarının olduğu toplantılar oluyordu. 2010 ile 2012 yılları arasında. Ayda bir veya iki defa buraya katılıyordum. Burada yatırımlar konuşuluyordu. 2012 yılında, Kemalpaşa'daki kiraz bahçem de bende iftar yemeği verdim. Orada; iş adamı, bürokrat ve siyasilerden oluşan 25 kişi vardı. Bu yemeği de herkes verdiği için verdim. O günün şartlarında, görüştüklerim örgüt ile ilişiği olmayan kişiler. Hiçbir örgüt toplantısına katılmadım" ifadelerini kullandı.
ABD'de Fetullah Gülen ile görüşmüş
Amerika'da şirketinin bulunduğunu belirten Ahmet Küçükbay, şöyle devam etti:
"Şirketimin bulunması nedeniyle yılda bir defa Amerika'ya gidiyordum. Bir seferinde TUSCON'nun organize ettiği bir gezide Pensilvanya'ya gittim. Oraya 2 bakanımız ve 3 milletvekilinin olduğu grup ile gittim. Cuma namazından sonra yemek yedik. Yemekte Fetullah Gülen'de vardı. Başka da Fetullah Gülen ile bir araya gelmedim. Cemaatin terör örgütü olduğunu öğrendikten sonra bütün bağlantılarımı kestim. Yaptığım yardımlar da hiçbir zaman nakti olmadı. Paralel örgüt ile hiçbir bağlantım yok" dedi.
Şirketinin büyümesinde FETÖ'nün hiçbir katkısının olmadığını, buradan örgüte hiçbir para transferinin gerçekleşmediğini savunan Küçükbay, sahibi olduğu ve KHK ile kapatılan özel televizyonunun örgütle hiçbir bağlantısının olmadığını ileri sürdü.
"Örgütle bağlantımın kalmadığını ispat etmek için ne söylemem ya da nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum. Bunu mahkemenin takdirine bırakıyorum." diye konuşan Küçükbay, tahliye talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, öğleden önceki oturumda savunma yapan tutuklu sanıklar Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi ile Küçükbay'ın tahliye taleplerinin tanıkların dinlenilmesinin ardından değerlendirilmesine karar verdi.
Duruşma yarın tanıkların dinlenmesi ile devam edecek.
13.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmaya tutuklu sanıklardan iş adamı Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi, tutuksuz sanık Metehan Kavuk ile sanık avukatları ve yakınları katıldı. Duruşmanın ilk gününde sanık ifadeleri alınırken, ikinci gününde mahkemede tanıklar dinlenmeye başlandı.
Tanıklardan İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, sanıklar Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk, Şeref Sipahi ve Metehan Kavuk'un FETÖ/PDY ile bağlantıları olup olmadığı konusunda bir bilgisinin olmadığını söyledi. Bir diğer tanık iş adamı Murat Balta ise, "Ahmet Küçükbay'ın hayır işleri için yapılan sohbete katıldığını gördüm. Ahmet Küçükbay'ın fabrikasındaki sohbete katıldı. Hayır işi için, Allah rızası için, din iman için para toplanıyordu. Ben Yamanlar Kolejinde Abdullah Bey ile Ahmet Bey ile kesinlikle bir toplantıya katılmadım. Abdullah Bey'le de Çiğli Organize Sanayi Bölgesindeki sosyal tesislerde ekonominin konuşulduğu iş adamları toplantısına katıldım" diye konuştu.
"FETÖ'nün amaçları doğrultusunda bir ilişkilerinin olduğunu biliyorum"
Tanık Ukbe Akdoğan ise "Abdullah Kavuk ile Ahmet Küçükbay'ın FETÖ'nün amaçları doğrultusunda bir ilişkilerinin olduğunu biliyorum. Abdullah Kavuk ile Ahmet Küçükbay'ın cemaate yakın iş adamları ile toplantılarda bulunduklarını biliyorum" dedi.
Tanık Mali Müşavir Yılmaz Serdaroğlu de, Kanal 35'in cemaatin paralarıyla kurulduğunu iddia etti. Serdaroğlu, "Ben İzmir'de Mali Müşavirlik yapıyorum. Meslek siyaseti ile ilgilendiğim için kişilerle tanıştım. Abdullah Kavuk ile Ahmet Küçükbay'ın cemaate yakın kişiler olduklarını, hizmete yakın kişiler olduklarını ve cemaate maddi destek sağladıklarını biliyorum. Cemaat toplantılarına dönem dönem katıldım. Yusuf Pekmezci'nin ağzından Ahmet Küçükbay ve Abdullah Kavuk'un cemaate yakın olduklarını ve maddi kaynak sağladıklarını duydum. Kanal 35'in kuruluşundaki paraların aslında cemaatten geldiğini Ahmet Küçükbay'ın mali müşaviri ve kanalın kurucu ortağı, meslektaşım Nazmi Kalyoncu'dan duydum. Halil Mezit de, Cuma sohbetlerinde Kanal 35'in kuruluşunun parasının cemaatten geldiğini söylerdi" diye konuştu.
"Himmeti çok verene büyük abi denirdi"
Tanık Ümit Özyıldırım, ise çok çarpıcı bir iddiada bulundu. "Abdullah Kavuk ve Ahmet Küçükbay cemaatin büyük abileri olarak bizlere tanıtılırdı" diyen tanık Ümit Özyıldırım, şöyle devam etti:
"Abdullah Bey'i çalıştığım hastaneden tanıyorum. Şifa Hastanesi'ne gelip gidiyordu. Ahmet Küçükbay ve Abdullah Kavuk hastanenin mütevelli heyetindeydi. Hastane yöneticileri onlara saygı ve hürmet göstermemizi isterlerdi. Zafer Tokan, 'Bunlar bizim ağabeylerimiz. 'Şifa'nın kurucularındandır' dediğini bizzat duydum. Geldiklerinde herkes saygıda kusur etmezdi. Ben de önümü iliklerdim" dedi. Tanıklardan esnaf Bekir Gençer, "Cemaatin mütevelli heyetindeki sohbetlerde Abdullah Kavuk ve Ahmet Küçükbay cemaatin büyük abileri olarak bizlere tanıtılırdı. Cemaatte 'Abi' ve 'Büyük abiler' vardı. Himmeti daha çok verene büyük abi denirdi. Cemaatin büyüklüğünü ifade etmek için bizlere, mütevelli heyeti cemaati tanıtırken bizlere, 'Bunlar bizim esnaf abilerimiz' denilirdi. Cemaatin içindeydim bende. 2005 yılında girmiştim, 2010 yılında ayrıldım."
Duruşmada, tanık olarak dinlenen İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, sanıklar Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk, Şeref Sipahi ve Metehan Kavuk'un FETÖ/PDY ile bağlantıları olup olmadığı konusunda bir bilgisinin olmadığını söyledi. Tanıklardan esnaf Bekir Gençer ise "Cemaatin mütevelli heyetindeki sohbetlerde Abdullah Kavuk ve Ahmet Küçükbay 'cemaatin büyük abileri' olarak bizlere tanıtılırdı. Cemaatte 'abi' ve 'büyük abiler' vardı. Himmeti daha çok verene 'büyük abi' denirdi. Cemaatin büyüklüğünü ifade etmek için mütevelli heyeti cemaati tanıtırken bizlere, 'Bunlar bizim esnaf abilerimiz' denilirdi" dedi.
Tanık işadamı Murat Balta da "Ahmet Küçükbay'ın hayır işleri için yapılan sohbete katıldığını gördüm. Ahmet Küçükbay'ın fabrikasındaki sohbete katıldım. Hayır işi için, Allah rızası için, din iman için para toplanıyordu. Ben Yamanlar Koleji'nde Abdullah Bey ile Ahmet bey ile kesinlikle bir toplantıya katılmadım. Abdullah Bey'le de Çiğli Organize Sanayi Bölgesi'ndeki sosyal tesislerde ekonominin konuşulduğu işadamları toplantısına katıldım" diye konuştu.
Tanıklardan Ukbe Akdoğan, "Abdullah Kavuk ile Ahmet Küçükbay'ın FETÖ'nün amaçları doğrultusunda bir ilişkilerinin olduğunu biliyorum. Abdullah Kavuk ile Ahmet Küçükbay'ın cemaate yakın işadamları ile toplantılarda bulunduklarını biliyorum" dedi.
Tanıklık yapan mali müşavir Yılmaz Serdaroğlu da şunları söyledi:
"Ben İzmir'de mali müşavirlik yapıyorum. Abdullah Kavuk ile Ahmet Küçükbay'ın cemaate yakın kişiler olduklarını, hizmete yakın kişiler olduklarını ve cemaate maddi destek sağladıklarını biliyorum. Cemaat toplantılarına dönem dönem katıldım. Yusuf Pekmezci'nin (FETÖ'den aranıyor) ağzından Ahmet Küçükbay ve Abdullah Kavuk'un cemaate yakın olduklarını ve maddi kaynak sağladıklarını duydum. Kanal 35'in kuruluşundaki paraların aslında cemaatten geldiğini Ahmet Küçükbay'ın mali müşaviri ve kanalın kurucu ortağı, meslektaşım Nazmi Kalyoncu'dan duydum. Halil Mezit de, cuma sohbetlerinde Kanal 35'in kuruluşunun parasının cemaatten geldiğini söylerdi."
Abdullah Kavuk'u çalıştığı hastaneden tanıdığını belirten Ümit Özyıldırım da ifadesinde, şunları söyledi:
"Şifa Hastanesi'ne gelip gidiyordu. Ahmet Küçükbay ve Abdullah Kavuk hastanenin mütevelli heyetindeydi. Hastane yöneticileri onlara saygı ve hürmet göstermemizi isterlerdi. Zafer Dokan'ın (yöneticilerden), 'Bunlar bizim ağabeylerimiz. Şifa'nın kurucularındandır' dediğini bizzat duydum. Geldiklerinde herkes saygıda kusur etmezdi. Ben de önümü iliklerdim."
Tanık olarak dinlenen Jale Söz de " AK Parti Bornova eski İlçe Başkanı Hüseyin Özkan daha önce yanımda mühendislik şirketinde çalışıyordu. Bir süre sonra yanımdan ayrıldı ve siyasete atıldı. Bir gün yanına gittim ve 'Oğlum sen çalışmıyorsun bütün gün partidesin. Nasıl geçiniyorsun' diye sordum. Bana, 'Benim eşim Kavuklardan maaş alıyor, öyle geçiniyorum' dedi. Nasıl olur dedim? 'Devlet millet meselesi' diye yanıt verdi" dedi.
Dün başlanan yargılamada sanıkların ifadeleri alınmıştı. Bugün sabah başlayan oturumda tanıklar dinlenmeye başlamıştı. Öğle molasından sonra tanıklar dinlenmeye devam edildi.
"En kilit yapılanmayı sağlayan Adnan Yeşildal'dır"
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan eski Gediz Üniversitesi Rektörü Prf. Dr. Seyfullah Çevik, "Ben üniversiteye geldiğimde bu 4 sanığın hiçbirini tanımıyordum. Babam rahatsız olduğu için İstanbul'da çalışıyordum. Teklif geldi ve geldim. O dönem ki üniversitenin yapısı ile ilgili bilgi sahibi değildim. FETÖ ya da cemaat ile işbirliği içinde olduklarını bilmiyordum. Üniversitedeki vakfı hiç bilmiyordum. Üniversite mütevelli heyet başkanı olarak bizim tanıdığımız kişi Abdullah Kavuk'tu. Sipahi Eğitim Sağlık ve Spor Vakfını da Şeref Sipahi sayesinde tanıdım. Üniversite mütevelli heyeti bütün yetkileri Abdullah Kavuk'a verdi. Her kurumda olduğu gibi üniversitemizde de cemaatten insanlar vardı. FETÖ terör örgütü olarak anılmadan önce bu üniversite aracılığı ile bu ülkeye, tüm dünyaya 'iyi bir hizmet ediyoruz' diye canla başla çalıştık. Maalesef üniversitemize gelen kilit elemanlardan Adnan Yeşildal var. Kendisini Bekir Baz getirdi. Bu 7 yıl önceki bir olay. Burada Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay da vardı. Adnan Yeşildal için genel sekreter olsun dediler. Üniversite içerisindeki en kilit yapılanmayı sağlayan Adnan Yeşildal'dır" dedi.
"'Ne olur bu üniversite bu yapılanmadan kurtulsun' dedik"
Seyfullah Çevik, şöyle devam etti:
"Teknik olarak üniversitedeki yapılanmanın başıydı. Ben üniversitede rektörüm; ama benim istediğim kadroları kurma, yaşatma şansım yok. Bu yapılanmada Adnan Yeşildal bu eleman çok iyi, çok başarılı diye getiriyor. Mütevelli heyet başkanının da oluru ile biz bunları alıyoruz. Biz söz konusu kişilerin cemaatin elemanı olduğunu operasyonlardan sonra öğrendik. Üniversite içerisinde bu kişilerin detaylı yapılanma içine girdiklerini daha sonra öğrendik. O dönemlerde devlet bize derse ki bu arkadaşlarla ilgili atabilirsiniz ben bu çabayı göstermeye hazırdım ama biz bunu yapamadık. Mütevelli heyetinde değişimler oldu. Bahar havası geldi, ancak bize söylenen Mütevelli Heyetinin değil, vakıf üyelerinin değişmesi gerektiğiydi. Üniversitemize iki defa cemaat yapılanmasından kurtulması için fırsat geldi ama biz bunları değerlendiremedik. Abdullah beye 'Ne olur bu üniversite bu yapılanmadan kurtulsun' dedik; ama gerçekleştiremedik" dedi.
Eski rektör Çevik, "Murat Akbıçak diye birisi mali işlerden yetkili gelecek dediler. Ben mali işlere dışarıdan iki üç tane eleman almak istedim aldırmadılar. Abdullah Bey, bana bu eleman alınacak dediğinde almak zorundayım. Vakıf üniversitelerinde ben bu kişi ile çalışmıyorum deme lüksünüz yok. Abdullah Bey'in bana direk empoze ettiği insan sayısı çok sınırlıdır. Adnan Yeşildal aracılığı ile hem bana, hem Abdullah Bey'e söylenmişti. Abdullah Bey, direk bana 'bütün elemanları al' demedi; ama eleman alımında katkısı var. İdari personel alımında siz çok müdahil olmayın diye bana ilk toplantıda söylendi. Tam net hatırlamıyorum; ama üniversitenin yönetiminde etkin kişiler bana bunu söylediler. Akademik kadroya kimin alınacağını Adnan Yeşildal öneriyordu. O dönem cemaat yapılanmasının devleti tehdit eden bir terör örgütü olarak değerlendirmemiştik" şeklinde konuştu.
Çevik, şöyle devam etti:
"Üniversitenin kamuoyuna bu yapı ile ilişkisi olmadığını anlatmamız lazım dedim. Maalesef bu bildirgemizde de bazı mütevelli üyeleri beni eleştirdiler. 'Beni isterseniz görevden alabilirsiniz' dedim. 'Bunu ben söylemiyorum devlet söylüyor' dedim. Abdullah Kavuk, 'bu senatonun görevi değil, böyle bir şey yaparsa mütevelli heyeti yapar' dedi. Bu çok pespaye bir ifade. Çok basit kaleme alınmış. Bu engel olunur diye Abdullah Bey'in yurt dışında olduğu güne getirdik. Abdullah Bey Adnan Yeşildal'ı yanına aldığı için Adnan Yeşildal'ın onu dolaylı olarak uyardığı görüşündeyiz" dedi.
Gökdemir, "FETÖ ile bağlantısını itiraf etti"
Tanıklardan sanık Ahmet Küçükbay'ın eski ortağı iş adamı Selim Gökdemir ise ifadesinde Ahmet Küçükbay ile 7 yıl ortaklıklarının olduğunu söyledi. Gökdemir, "O dönem gözlemlerim oldu. Küçükbay'ın cemaat ile ilgili maddi desteklerinin olduğunu gözlemledim. Ben bu örgüte mensup olmadım. Ahmet Küçükbay ile yaptığım sohbetlerde de kabul etmişti. Ahmet Küçükbay'ın talebi üzerine 4 Kasım tarihinde bir araya geldik. Kendisini çok rahat gördüm. Küçükbay'a, 'Çok rahat görüyorum sizi. Siz FETÖ'nün Ege Bölgesi'nin en önemli finansörü değil misin?' dedim. O da başını sallayarak 'Evet' dedi. Ahmet Küçükbay cemaat tarafından itibar görüyordu. Ben cemaat toplantılara katılmadığım için detaylarını bilmiyorum" dedi.
Seçimlerden sonra Fetullah Gülen ile görüştü iddiası
Ahmet Küçükbay ile ortaklığının 7 yıl boyunca iyi olduğunu 2009'da sorunlar yaşamaya başladıklarını dile getiren Gökdemir, şunları söyledi:
"Ahmet Küçükbay'ın FETÖ'nün gücünü ile birlikte olması ben rahatsız etti. Bende bunun böyle gitmeyeceğini belirtip ortaklığı sonlandırdık. 1 Kasım seçimlerine müteakip yaptığımız bir konuşma var Ahmet Küçükbay ile. Ben devletin gücünden bahsettim. Devletin her şeyi bileceğinden, senin FETÖ ile alakan var mı diye sordum? 'En son Fetullah Gülen ile ne zaman ziyaret ettin' dedim. Bana verdiği cevap da 7 Haziran seçimlerinden sonraki Temmuz ayında ziyaret ettiğini söyledi. Bende bu ziyaretin uygun olmadığını söyledim. Ahmet Küçükbay'ın avukatı, savcı oldu; daha sonra FETÖ soruşturması sonrası savcı olan avukatı FETÖ'den dolayı savcılıktan atıldı" dedi.
Diğer tanıkların ifadeleri
Tanık olarak dinlenilen İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli de Küçükbay ile Kavuk'un FETÖ/PDY ile olan bağı konusunda bilgi sahibi olmadığını söyledi.
Tanık S.Y, Küçükbay ile Kavuk'un örgüte yakın iş adamları olarak maddi destekte bulunduğunu bildiğini savunarak, örgütün sohbetli toplantılarına zaman zaman katıldığını, burada örgüt mensubu Y.P'nin 'Kapatılan Kanal 35'in kuruluşundaki paralar Küçükbay'a ait değil. O paralar cemaate ait.' şeklinde sözler sarf ettiğini iddia etti.
Tanık Ü.Ö. ise kapatılan Şifa Üniversitesi Hastanesinde çalıştığından Kavuk ve Küçükbay'ı hastanede gördüğünü, hastane yöneticilerinin onlara saygı gösterilmesi konusunda personeli uyardığına şahitlik ettiğini söyledi.
Duruşma yarında devam edecek.
14.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir'de Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında örgüte finans desteği sağladıkları öne sürülen tutuklu işadamları Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi ile tutuksuz sanık Metehan Kavuk'un 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandıkları davanın üçüncü gününde, gizli tanıklar dinlendi. Gizli tanık Zaman, "Bunlar Bornova'da 'Babalar Grubu' olarak geçer. Cemaate yüksek miktarda bağış yaparlardı. Gediz Üniversitesi kurulacağı zaman yüksek miktarda bağış yaptılar" dedi.
İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada, bugün 4 gizli tanık ifade verdi. Gizli tanık Sızıntı, "Bizzat kendilerini tanımıyorum. Sadece 4 kişiyi isim olarak biliyorum. Hizmet içerisinde bunlar hizmete en büyük maddi destek sağlayan abiler olarak bilinir. Cemaat içerisinde konuşulanları duydum. Uzun zaman cemaat içerisinde yer aldım. Bunların katıldığı toplantıların hiçbirisine katılmadım. Buca ilçesindeki Zafer Öğrenci Yurdu'nda ramazan ayında yapılan bir himmet toplantısında bulunmuştum. Ahmet Küçükbay ve Abdullah Kavuk bu etkinlikte olmayınca birisi sordu. Hizmettekilerin, 'Onlar daha büyük toplantılarda bulunurlar' dediklerini duydum. Mesela cemaatçilerin Orkide Yağları'ndan sürekli yağ aldıklarını duydum. Abdullah Kavuk'un da cemaate yardım eden büyük abilerden olduğunu duydum" dedi.
GİZLİ TANIK ATEŞ: KAVUK İLE SİPAHİ BİRLİKTE HAREKET EDERDİ
Gizli tanık Ateş ise, "Şeref Sipahi ile ticari ilişkimden dolayı bizzat tanışıyorum. Şeref Sipahi bu örgüte 7-8 yıl önce üniversite açılırken arsa tahsisi yapıyordu. Mesela üniversitelerinin arsa tahsisini, para hareketlerini Şeref Sipahi yaptı. Her ortamda rahatça, çekinmeden dile getiriyordu bunu. Korkusuzca Fetullah Gülen'i anlatıyor ve savunuyordu. Abdullah Kavuk ile Şeref Sipahi birlikte hareket ediyorlardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu. Bazı ortamlarda örgüt adına toplanan paraların aklanması lazım. Birilerinin paraları bir yerde toplaması lazım. Bu da Şeref Sipahi aracılığı ile yapılıyordu. Mesela Şeref Sipahi'nin 10-11 kuyumcu dükkanı varken, 2 tanesi kapatıldı. Diğerleri önceden devredildi. Bunu da Şeref Sipahi bana kendisi söyledi. İzmir'de toplanan bütün himmet Şeref Sipahi ve Abdullah Kavuk'a getirildiğini, kendilerine yakın isimlerden duydum. Şeref Sipahi'nin de söz konusu paraları vakıf üzerinden akladığını duydum, ancak şahit olmadım" diye konuştu.
GİZLİ TANIK ZAMAN: BORNOVA'DA BABALAR GRUBU OLARAK BİLİNİRLER
Gizli tanık Zaman da ifadesinde, "Bunlar Bornova'da 'Babalar Grubu' olarak geçer. Cemaate yüksek miktarda bağış yaparlardı. Gediz Üniversitesi kurulacağı zaman yüksek miktarda bağış yaptılar. Bornova eyaletine bağlıydılar. Cemaatin gizli olarak yapılan toplantılarında beraber bulunduk. Herkesin gıpta ile baktığı cemaate, bol paralar verirlerdi. Cemaatin gözde kişileriydi. İzmir'de Abdullah Kavuk ve Ahmet Küçükbay cemaat içinde çok saygındırlar. Bu grubun statüsü bölge statüsündeydi. Bu grup, eyaletlerde toplanan himmet paralarının 10'da 8'ini karşılıyordu. Cemaatin gözdeleriydi. Bu babalar grubu bildiğim kadarı ile 8-10 kişiydi. Hatırladığım Ahmet Küçükbay, Mehmet Timuroğlu, Abdullah Kavuk vardı. Mütevellinin başında Abdullah Kavuk vardı. Şeref Sipahi'yi hatırlamıyorum. Metehan Kavuk farklı bir gruptaydı. Onun da farklı bir grupta mütevelli olduğunu biliyorum. 6 ayda bir mütevelli toplantıları yapılırdı. Herkes birbirinin mütevellisini tanırdı. Abdullah Kavuk eskiden beri cemaatin içerisindeydi. Bayağı büyük paralar bağışlamıştı. Gediz Üniversitesi açılacağı zaman da yüklü miktarda para bağışlamıştı. Ahmet Küçükbay da eski abilerdendi. Fetullah Gülen'in ve cemaatin gözdesiydi. Metehan Kavuk'u cemaat içinde ayda bir mütevelli toplantısı yapılırdı, kendisini orada gördüm" dedi.
GİZLİ TANIK YEĞEN: GİZLİ ŞEKİLDE YARDIMLARA DEVAM EDİYORDU
Gizli tanık Yeğen ise şunları söyledi:
"Ahmet Küçükbay'ın hizmet hareketinde olduğunu, 17-25 Aralık'tan sonra ayrıldığını duydum. Ramazan Özçelik katıldığı bir toplantıda Ahmet Küçükbay'ın hizmet hareketine gizli bir şekilde yardımlarına devam ettiğini, tedbir amaçlı 17-25 Aralık'tan sonra cemaatten ayrıldığını belirttiğini söyledi. Kavuklarla ilgili sadece hizmet hareketinde olduklarını duymuştum. Ege Bölgesi imamı Bekir Baz'ın özel mütevelli grubu vardır. Ahmet Küçükbay da bu grupta yer almaktadır."
Mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi. Aranın ardından, avukatların ve sanıkların taleplerinin alınıp, değerlendireceği belirtildi.
TUTUKLULUKLARA DEVAM
İzmir'de Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) finansal destek sağladıkları iddiasıyla eski Küçükbay Holdingin Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Küçükbay, kapatılan Gediz Üniversitesinin kurucu üyesi Abdullah Kavuk, oğlu Metehan Kavuk ve kuyumcu Şeref Sipahi'nin yargılanmasına devam edildi.
İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar Küçükbay, Kavuk ve Sipahi ile tutuksuz yargılanan Metehan Kavuk ve avukatları katıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayda alınan duruşmada iddia makamı, Metehan Kavuk'un tutuklanması, sanıklar Küçükbay, Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi'nin tutukluluk halinin devamına karar verilmesi ve sanıkların ortağı olduğu şirketlerindeki kayyum kararının kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesi yönünde mütalaa verdi.
Sanık Abdullah Kavuk, dün ve bugün dinlenilen tanık ile gizli tanıklardan sadece birinin kendisinin örgüt toplantılarına katıldığı yönünde bilgi sahibi olduğunu belirterek, duyuma ilişkin ifade veren tanıkların aleyhine verdiği beyanları kabul etmediğini söyledi.
FETÖ/PDY'nin üyesi olmadığını, örgüt mensuplarına emir vermediğini, örgütten herhangi bir talimat almadığını savunan Kavuk, örgütle bağlantılı dernek ya da vakıflara üyeliğinin bulunmadığını ifade ederek, "Örgütle anıldığım için üzüntülüyüm, ailemi zor durumda bıraktım. Oğlum Metehan yaklaşık 7 ay tutuklu kaldı ve şimdi de iddia makamı, oğlumun tutuklanması yönünde mütalaa verdi. Çocuklarımı devletin yanında yer alacak şekilde yetiştirdim. Tahliyemi istiyorum." dedi.
Küçükbay, 17-25 Aralık 2013 sürecinin ardından örgütle ilişkisini bitirdiğini tekrarlayarak, buna ilişkin olarak 2015 yılının şubat ve mart aylarında il emniyet müdürü ve şube müdürlerine, devletin bilmediği bazı konularda bildiklerini anlattığını ifade etti.
Terörle yan yana konulacak bir kişi olmadığını, hayır maksatlı yapılan bazı yardımlarda terör örgütüne yardım etmek amacıyla hareket etmediğini ileri süren Küçükbay, tutuksuz yargılanma talebini mahkeme heyetine iletti.
Metehan Kavuk, mahkeme heyetinin, iddia makamının kendisi hakkında verdiği tutuklamaya yönelik mütalaasına uymamasını isterken, tutuklu sanık Sipahi ise, tahliye talebinde bulundu.
Savcı, Metehan Kavuk'un tutuklanmasını talep etti
Sabahki oturumda gizli tanıkların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti öğle arası için ara verirken, öğleden sonra duruşma devam etti. Duruşma savcısı verdiği mütalaasında, dijital verilerin incelenmesi, inceleme sonucunun beklenmesi, bilirkişinin hazırladığı raporunun sorulması, sanıkların mal varlıklarını ve ortağı oldukları mal varlıklarını terör örgütüne aktarıp aktarmadıklarının belirlenmesi için yazının beklenmesine, sanıkların ortağı olduğu şirketlerinin kayyumun atamasının kaldırılmasına yönelik taleplerin reddine karar verilmesi, tutuksuz sanık Metehan Kavuk'un tutuklanmasına karar verilmesi, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.
Beraatlarını talep ettiler
Savcının mütalaasının ardından mahkeme heyeti sanıklara söz verdi. Tutuksuz sanık Metehan Kavuk, "Ben hala neden buradayım anlamıyorum. Suçsuz yere 7 ay hapis yattım. Tanıklarda biri benim milletvekili adayı olduğumu söyledi. Ben apolitik bir insanım, böyle bir girişimim olmadı. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum" dedi.
Tutuklu sanık Abdullah Kavuk ise, "Ben bu cemaatin ne üyesi olum ne de yöneticisi oldum. Kimseden emir aldım kimseye de emir vermedim. Çocuklarımı cemaatin okullarına dahi göndermedim. Ben her zaman devletimin yanında oldum. Şirketim üzerindeki kayyumun kaldırılmasını ve tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
Sanık Ahmet Küçükbay ise, "17-25 Aralık sürecinden sonra FETÖ'nün derneklerinden istifa ettim. Her zaman devletimizin yanında olduk. Tahliyemi ve şirketlerim üzerindeki kayyumun kaldırılmasını talep ediyorum" dedi.
Sanık Metehan Kavuk'un avukatları savcının tutuklanması yönünde verdiği mütalaasını reddederken, tutuklu sanıkların avukatları, müvekkillerinin tahliyesini, şirketlerinin üzerinde bulunan kayyumun kaldırılmasını talep etti.
Savcının tutuklama talebi reddedildi
Mahkeme heyeti karar için yaklaşık yarım saat ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti; tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, tutuksuz sanık Metehan Kavuk'un tutuksuz yargılanmasının devamına karar verdi. Sanıkların şirketleri üzerindeki kayyumun kaldırılması talepleri reddedilirken, eksikliklerin giderilmesi için duruşma 22 Ağustos'a ertelendi.
Olayın geçmişi
İzmir'de, 15 Temmuz darbe girişimin ardından, ünlü iş adamları Orkide Yağları ve Küçükbay Şirketler Grubu sahibi olan Ahmet Küçükbay, Kavuklar Şirketler Grubu sahibi ve Gediz Üniversitesinin eski Mütevelli Heyet Başkanı Abdullah Kavuk ile oğlu Metehan Kavuk, Şeref Kuyumculuk'un sahibi Şeref Sipahi tutuklanmıştı. Soruşturmayı yürüten savcı Zafer Dur, dört önemli isimle ilgili soruşturma dosyasını ayırdı ve savcı iş adamları hakkında hazırlanan iddianameyi İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti. FETÖ örgütüne finansal destek sağladıkları iddiasıyla tutuklanan iş adamları hakkındaki 168 sayfalık iddianame mahkeme tarafından kabul edilmiş, iddianamede 4 iş adamına 10 ile 15 yıl arasında ceza verilmesini istenmişti. İddianamenin kabul edildiği günde Metehan Kavuk dosya üzerinden görülen dava ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Paralel yapı-06 Ağustos (2016) 'İzmir Kavuklar Holding ve örgüte finansal destek 4 sanık' davası
(15 Nisan 2017, 21:23)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: