Tam
EskidenYeniye
 

16 sanıklı Türksat Baskını davası

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a giderek yayınları kesmeye çalışan 5'i sivil, 16 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.

Önceki haber title=Sonraki haber

04.04.2017 16:34 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a giderek yayınları kesmeye çalışan 5'i sivil, 16 sanığın yargılandığı dava başladı. Sanıklardan Uğur Özüdoğru, 'Ramazan Genç, bana dönerek, elini omuzuna götürdü ve 'Amcalar, Amerika ile anlaşmış, müdahale olacak.' dedi. Elini omuzuna götürünce işin içinde askerin olduğunu anladım.' dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a giderek yayınları kesmeye çalışan 5'i sivil, 16 sanığın yargılandığı davaya başlandı.

04.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmaya, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanan tutuklu sanıklar, avukatları ve yakınları ile müştekiler katıldı.

Sanıklardan Uğur Özüdoğru, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, "Şehitlerimizin olduğu bir davada, olayların içerisinde olmasam da bu davada yargılanmam beni derinden üzmektedir. Davanın 4 sanığının benim arabamda yakalanmalarından dolayı buradayım, şahısların hiçbirini tanınmam." diye konuştu.

Anlatacaklarını saklamanın bir anlamı olmadığını ve anlatacaklarının davanın sanıklarıyla alakası olmadığını belirten Özüdoğru, "2007'de Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğünde işe başladım. 2008'de Havelsan'da kısa süreli çalıştım, aynı yıl girdiğim BTK'da 2014'e kadar çalıştım. 2014'te ABD'de Boston Üniversitesinde yüksek lisans yaptım. BTK'da bir süre daha çalıştıktan sonra Başbakanlık İzleme Birimine atamam yapıldı, buradan da KHK ile ihraç edildim." ifadelerini kullandı.

Ailesiyle birlikte 15 Temmuz'dan önceki hafta eşinin yıllık izninin bir kısmını kullanmak için Zonguldak'ta olduklarını öne süren Özüdoğru, şunları belirtti:

"15-22 Temmuz haftası Marmaris'e gidecektik. 11-13 Temmuz arasında Havelsan'dan arkadaşım olan Murat Yıldız'dan güzel bir iş teklifi olduğu yönünde mesaj geldi. Bende iş ihtiyacım olduğu için ilgi gösterdim. 14 Temmuz akşamı görüşebileceğimizi söyledim. Murat, yanında Serdar Kaya ile geldi.

15 Temmuz günü Balgat'ta bir pastanede buluştuk. Ramazan Genç ve Murat Yıldız, bana bir resmi kurumda kurulum yapılacağını, benim de danışmanlık yapacağımı söylediler. Kurumun neresi olmadığını söylemediler, akşam 20.00'de Serdar'ın Bağlıca'daki evinde olmamı istediler."

"Amcalar, Amerika ile anlaşmış"

Eve gittiğinde, Ramazan Genç, Murat Yıldız, sonradan tanıdığı Onur Demircan ve tanımadığım bir kişi ile ev sahibi Serdar Kaya'nın olduğunu öne süren Özüdoğru, şunları kaydetti:

"Ben önce namaz kılacağım, deyip bir süre odaya girmedim. Namaz kıldıktan sonra yanlarına gittim. Ramazan, bana dönerek, elini omuzuna götürdü ve 'Amcalar, Amerika ile anlaşmış, müdahale olacak.' dedi. Elini omuzuna götürüp apolet işareti yapınca işin içinde askerin olduğunu anladım.

Danışmanlık dedikleri iş bu. Bana, 'Askerler, sizi bazı yerlere götürecekler. Bilgisayarla ilgili bir şey olursa size soracaklar, sormazlarsa bir şeye karışmayın. Bütün komuta kademesi anlaştı, ABD ve NATO'nun onayı ve izni var.' dedi.

Şoktaydım ve o sıra tanımadığım kişi 'Başarısız olursa sonuçları kötü olur ama kesinlikle herşey hazır ve başarılı olacak" diye konuştu. Sokağa çıkma yasağı ilan edileceğini ve saat 3 de darbe olacağını söylediler."

Mahkeme başkanı: "Niye seni çağırdılar?"

Konuşmalara tepki gösterdiğini ileri süren Özüdoğru, "Onay vermeyince şaşırdılar. Kapıya yakın oturuyordum, terası çıkıp bir sigara içtim. 'Acaba beni mi dinliyorlar?' diye düşündüm. Her halükarda karşı gelmem gerektiğine karar verdim." diye konuşunca mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, "Niye seni çağırdılar?" diye sordu.

Önceki tanışıklığından dolayı ya da Murat Yıldız'ın tavsiyesi ile seçilmiş olabileceğini söyleyen Uğur Özüdoğru, "Sigaramı içtikten sonra aşağı indim. Ramazan Genç, beni 'Mecbur değilsin' diye teskin etti ve Ümitköy'deki ofisine gidip gelmek için arabamı istedi. Ramazan'a güvendiğim için verdim keşke vermeseydim. O sıra bunları düşünemedim ve aracı verdim." dedi.

Evde olduğu sıra, 15 Temmuz akşamı saat 20.45'te kapının çaldığını ve telaşlı birisinin içeri girdiğini belirten Özüdoğru, şöyle devam etti:

"İçeri giren kişi, 'İfşa olduk, hemen çıkmamız lazım.' dedi. Yani darbe girişiminin ifşa olduğunu anladım ve kaygılandım. Onlar, apar topar hazırlanıp hemen çıktılar. Şahsı tanımıyorum, savcılıkta eşkalini vermiştim. Evdekiler çıkarken bana dönerek, 'Sen de geliyor musun?' diye sordular. Bende 'Hayır gelmiyorum, gidin arabamı getirin evime gideceğim.' dedim. Eve girerken telefonumu kapatmamı istemişlerdi, evdeyken telefonum hep kapalıydı. Evde biraz zaman geçirdim, kimse gelmeyince telefonumu açıp ailemle haberleştim."

"Halkın arasına karışın" talimatı

Evde uyuduğunu ileri süren Özüdoğru, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kapının açıldığını duyunca uyandım. Onur, Murat ve Serdar eve geldi. Ramazan gelmediği için Serdar'dan beni evime bırakmasını istedim. Serdar, 25-30 askerle TRT'ye gittiklerini ve vatandaşların gelmesi üzerine askerlerin kendilerine 'halkın arasına karışın' dediğini anlattı. Serdar beni eve bıraktığı sırada, kendisine 'Gidin arabamı bulun, çıkartın' dedim. Evde durumu eşime anlattım, eşim de Murat'ın eşini arayarak arabanın yerini sormuş. Murat'ın eşi de saat 9 gibi arabamızın TÜRKSAT'ta olduğu mesajını atmış.

Murat geldi ve arabayı almaya gittik, Murat çok gergindi ve direksiyona vurarak, 'Bizi tufaya getirdiler, kandırıldık' gibi şeyler söyledi. TÜRKSAT kavşağa kadar gittik ama arabam yoktu, Murat ile tartıştım ve araçtan indim. TÜRKSAT'a girdiğimde aracımı terk edilmiş şekilde gördüm. Torpido kapağı açıktı ve ehliyetim ve bütün belgelerim içindeydi."

Gazetelerde, Onur Demircan'ın ABD'ye gittiğini okuyunca savcılıktaki ifadesinde, "arabamı Onur'a vermiştim" dediğini öne süren Özüdoğru, ifadesini şöyle tamamladı:

"Ramazan'ın haricindekilerin 15 Temmuz darbe girişiminden önce bilgilerinin olmadığını düşünüyorum. Başıma ne geldiyse cemaat yüzünden geldi, hiç 'Cemaatçiyim' diyen cemaatçi de görmedim. Var desem değil yok desem çok sıradan. En son 2012'de sohbetlerine katıldım.

(Mahkeme Başkanının 3 Ocak 2015'te ByLock yüklendiğini sorması üzerine) ByLock nasıl yüklenmiş bilmiyorum, bunu kabul de etmiyorum.

Ramazan hakkında daha önce şikayetçi oldum, eğer birisi yakalanıp da gerçekleri söylerse suçsuzluğum ortaya çıkacak. Kimseyle yüzleşmekten çekinmiyorum. Arabamı verdiğim için çok pişmanım, suçluluk hissediyorum. İş imkanı ve parlak bir gelecek hedefi için gittim."

Duruşmada sivil sanıklardan Samanyolu TV binasına kurulan Sistem Elektronik isimli şirketin sahibi Birol Baki de savunma yaptı.

Elektrik Mühendisi olması nedeniyle elektronik şirketiyle ilgili iş görüşmesi için 15 Temmuz günü diğer sanıklardan Burhan Güneş, Salih Mehmet Dağköy ve Aydın Yavuz ile Ankara'da buluştuklarını, akşam yemeğinin ardından darbe girişiminden haberdar olduklarını savundu.

Bir arkadaşının ayarladığı araçla yemekten kalktıktan sonra sokaklarda "Rabia işareti" yapan insanları gördüklerini, darbe karşıtı eylemlere katılmak için konvoy aradıklarını savunan Baki, "Bir konvoy bulduk, Konya yoluna ilerledik" dedi.

Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun, "Niye konvoy aradınız? İş için, akıllı bina sistemini konuşmak için toplanmıştınız hani?" sorusu üzerine Baki, "Darbe olmuş, millet Rabia işareti yapıyor, ne işi, işi düşünecek halimiz yoktu" dedi.

Konvoyu takip ederken TÜRKSAT yakınlarında kendilerini bulduklarını iddia eden Baki, "Bize silah çektiler, çekince durduk, inmemizi istediler, ellerimizi kelepçelediler. TÜRKSAT'tan araçlar ateş ederek çıkmaya başladı. Ellerimiz kelepçeli ateş arasında kaldık. Sonra gözaltına alındık" iddiasında bulundu.

Başkan Ademoğlu'nun sorusu üzerine Baki, iş görüşmesi için Ankara'ya gelirken gece kalmak için rezervasyon yaptırmadığını söyledi.

Ademoğlu'nun bir başka sorusuna karşılık, uydu sistemlerinden anlamadığını söyleyen Baki, TÜRKSAT'ta yayınların nasıl kesileceğine ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılmasını istedi. Bunun üzerine Başkan Ademoğlu, "Ne yapalım, yeteneklerinizi mi test edeceğiz?" dedi.

FETÖ ile bağlantısı bulunmadığını ileri süren Baki, telefon hattını 15 Temmuz günü saat 14.14'ten sonra kullanılmadığını, şarjı bittiği için telefonunun kapalı olduğunu ileri sürdü.

Bank Asya'da hesabı sorulan Baki'nin avukatı hesap ücreti alınmadığı için müvekkilinin Bank Asya'da hesabı olduğunu belirterek, "Havale ücretini düşünün, Kenya'da şirketi bulunuyor ve her ay para gönderiyor. Başka bankadan Kenya'ya havale yapsa dünyanın komisyonunu alırlar." dedi.

-"Piyasa araştırması için geldim."

Sanıklardan Burhan Güneş de yazılım şirketlerine danışmanlık yaptığını ve 15 Temmuz günü Ankara'ya akıllı ev sistemleri araştırması için geldiğini öne sürdü.

Aydın Yavuz ve Birol Baki ile buluşup yemek yedikten sonra araç kiralamak istediklerini kaydeden Güneş, "Orada bulunan bir taksiciye araba kiralamak istediğimizi söyledik. Günlüğü 100 liraya bir araç kiraladık. Akşam saatlerinde bir hareketlilik oldu, radyodan darbe girişimi olduğunu öğrendik. İnsanların dışarıya çıktığını gördük, merkezin tehlikeli olacağını düşünerek, Konya yoluna çıktı. Ortalık kararınca geri döndük, geldiğimiz yerin TÜRKSAT Kavşağı olduğunu öğrendik." ifadelerini kullandı.

Yolun itfaiye araçlarıyla kapatıldığını gördüklerini, elleri silahlı sivil kişilerin araçtan inmelerini söylediklerini belirten Güneş, "TÜRKSAT'tan araç çıkışları olurken bize ters kelepçe takıp farklı araçlara bindirdiler. Silah sesleri geliyordu, polisler beni araçta bırakıp siper aldılar. TÜRKSAT uydusuna girmeye çalıştığımız iddia ediliyor, ben Ankara'ya iş yapmak ve piyasa araştırması için geldim." dedi.

FETÖ ile hiçbir ilgisi olmadığını savunan Güneş'e telefonunda kayıtlı ByLock uygulaması olduğu söylendi. Güneş, iddiaları kabul etmeyerek, beraatini talep etti.

Keskin F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan sanık Aydın Yavuz, savunmasında, "Burhan bana, Ankara'daki işler için 2 arkadaşını tanıştıracağını söyledi. Akıllı ev yazılımı için Ankara'ya gittik. Darbe girişiminin ardından bir konvoyla Konya yoluna çıktık, karanlık olunca da geri döndük. TÜRKSAT Kavşağında gözaltına alındık." ifadelerini kullandı.

FETÖ'nün haberleşme uygulaması ByLock'u kullandığı tespit edildiği hatırlatılan Yavuz, "Elektronik mühendisiyim ama haberleşme alanında yüksek lisans yaptım. ByLock'un, kullandığım akıllı telefona uyumlu olmadığını okudum. Suçlamaları kabul etmiyorum." dedi.

Olay tarihinde İzmir'de ikamet ettiğini ve iş için Ankara'ya geldiğini savunan sanıklardan Salih Mehmet Dağköy, "15 Temmuz günü daha önce iş yaptığım Birol Baki ve Aydın Yavuz İstanbul'da buluşup Ankara'ya gittik. Darbe girişimini öğrendik ve Konya yoluna çıktık. TÜRKSAT önünde aracımızı durdurdular ve bizi gözaltına aldılar. TÜRKSAT'tan yoğun çıkışların olduğu anda 'Burayı bombalayacaklar' dediklerini duydum. Bir süre sonra bomba sesleri duyulmaya başlandı." ifadelerini kullandı.

Duruşmaya, verilen öğle arasının ardından sanıkların savunmalarıyla devam edildi.

Sanıklardan eski astsubay Osman Kemal Küçük, Özel Kuvvetler Komutanlığı Eğitim Destek Taburu TİM personeli sağlık uzmanı astsubay kıdemli başçavuş olarak görev yaptığını, 14 Temmuz günü öğle saatlerinde cuntacı general Semih Terzi'nin, iş yerindeki telefondan kendisini arayarak, 15 Temmuz'da gizli bir koruma tatbikatı yapılacağını söylediğini aktardı. Terzi'nin, "Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın kendisine talimat verdiği"ni söylediği ve yine bu davanın sanıklarından üsteğmen Ergun Özyurt'u aramasını istediğini belirten Küçük, Özyurt ile irtibata geçtiğini anlattı.

Emir üzerine, 15 Temmuz günü saat 21.00 gibi Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiklerini, Ergun üsteğmenin talimatıyla TÜRKSAT'a gidileceğinin belirtildiğini ifade eden Küçük, helikopterle TÜRKSAT'a geçtiklerini kaydetti.

FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını, "ByLock" kullanmadığını iddia eden Küçük, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi.

Küçük, şunları söyledi:

"Tatbikat yapılacağı gerekçesiyle emir verildi, verilen emre uyarak hareket ettim. TÜRKSAT'ta açılan ateş sonucu yaralananları görünce bunun tatbikat olmadığını anladım. Kimseyi yaralama amacıyla ateş etmedim. Personel muhafaza altına alınmıştı, o işlemleri ben yapmadım. Dışarıdan bir araç hızla gelmeye başladı, 'dur' ihtarına uymadı, ateş açıldı. İki ateş arasında kaldım, yere çöktüm, rastgele havaya ateş ettim."

Küçük, daha sonra TÜRKSAT'tan ayrılmalarının istendiğini, TÜRKSAT'ın bombalanacağının söylendiğini, bunun üzerine orada bulunan personele ait üç araçla TÜRKSAT'tan ayrıldıklarını söyledi.

Konya yoluna çıkarken tekrar ateş altında kaldıklarını, aracın devrildiğini anlatan Küçük, Konya yolunda tarlalara doğru 1-2 saat yürüdüklerini, daha sonra üsteğmen Ergun Özyurt'un birileriyle bağlantı kurduğunu, bulundukları yere gelen bir helikopter ile Akıncı Üssü'ne götürüldüklerini kaydetti.

Küçük, sabah 07.00-08.00'e kadar Akıncı Üssü'nde kaldıklarını, daha sonra tel örgülerden kaçtıklarını belirterek, "Birilerini öldürme, yaralama gibi bir amacım olsaydı karşıma gelen herkesi vurabilecek güçteyim. Özel kuvvetler personeliyim. Kimseye zarar vermeden kendimiz de zarara uğramadan kaçmayı düşündük." dedi.

Ayaş yolu üzerinde hobi bahçelerinden birinden kıyafet alarak üzerlerini değiştirdiklerini, Yenikent'te yiyecek, içecek aldıklarını, Ahmet Kultar ile parklarda yattıklarını anlatan Küçük, şunları kaydetti:

"Kendisine daha önce yardım ettiğim için bana minnet borcu olan Recep Cicos isimli şahıs aklıma geldi. Adresini vermişti. Onun yanında kalabileceğimizi düşündüm. Kapucu'ya da Recep Cicos'un adresini verdim, evine gittik. Başımızdan geçenleri anlattık. Bizim de darbeci olarak arandığımızı, aslında içinde olmadığımızı, bu nedenle saklanmak için bir yere ihtiyacımız olduğunu söyledim. O da bizi saklayabileceğini söyledi. Daha sonra Ali Kapucu, yine bizimle birlikte görev yapan astsubay başçavuş Uğur Demirtaş ile eve geldi. Bu şekilde orada kaldık. Eşi hamileydi, ailesinin evine göndermişti, evde yalnızdı. Maddi sıkıntı çekiyordu, bin 500 liraya evini kiraladık, ocak ayına kadar bu evde kaldık. Cicos'un eşi hakkında yakalama kararı varmış, polisler, 'Kimin için geldik kimi bulduk' dediler."

"TÜRKSAT'a gitmedim"

Sanıklardan Fatih Aslan da 11 Temmuz'da eşinin sınava girmesi ve 8 aylık kızına bakması gerektiğinden komutanlarından izin istediğini, izin verilmemesi üzerine 15 Temmuz sabahı rapor aldığını söyledi ancak o gece için tatbikat yapılacağının söylendiğini, Özel Kuvvetler'de bu işler önemli olduğu için raporlu olmasına rağmen tatbikata katılmaya karar verdiğini savunan Aslan, tatbikat amacıyla saat 22.30 sıralarında Çankaya Köşkü içindeki Muhafız Alayı'na gittiğini söyledi.

Aslan, "İnternetteki haberlere baktım, olağan dışı durumdan şüphelendim. Yaşananları sordum, 'darbeyle ilgimiz yok' dediler. Tabancamı çekmeye çalıştım üzerime atladılar, ağaç altına yatırıldım buradan Akıncı Üssü'ne götürüldüm. TÜRKSAT'a gitmedim. Akıncı Üssü'ndeki kargaşadan yararlanarak kaçtım, yolda sivil ekipleri görünce durumu anlattım, gözaltına alındım" şeklinde ifade verdi.

Aslan, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini, hiçbir örgütsel faaliyet içinde bulunmadığını ileri sürdü.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "Sanıklardan Semih Sancak, senin de orada olduğunu söylüyor. Helikopterle birlikte gitmişsiniz" demesi üzerine Aslan, "Yalan söylüyor veya yanlış hatırlıyor" dedi.

Ademoğlu'nun, "İddianamede de kamera kayıtlarına göre 9 kişilik ekiple nizamiye bölgesinde bulunduğun iddia ediliyor. Güvenlik görevlisi Ferhat Derecik'in aracına ateş ettiğin de söyleniyor. Ayrıca müştekiler arasında da seni fotoğraf üzerinden teşhis edenler var" sözleri üzerine, sanık Aslan, bu suçlamaların hiçbirisini kabul etmediğini söyledi.

Sanıklardan Mesut Sancak'ın, tutuklu bulunduğu cezaevinden sesli ve görüntülü kayıt sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurularak, savunması alındı.

Olaydan 3,5 ay sonra Kayseri'de kendi isteğiyle teslim olduğunu, teslim olduktan sonra emniyette alınan ifadesinde tartaklandığını iddia eden Sancak, bu nedenle Fatih Aslan ile ilgili ifadesini değiştirmek istediğini belirtti. Sancak, "Polisler tarafından tartaklandığım ve hakarete uğradığım için ifade verdim, bu ifademde 'Fatih Aslan benimle geldi' demiştim, bu bana zoraki söylettirildi" diye konuştu.

Sanık Sancak, Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli iken 15 Temmuz'da tatbikat yapılacağı talimatının verildiğini, kalbindeki rahatsızlık nedeniyle GATA'da tedavi görmesine ve raporlu olmasına rağmen tatbikata katıldığını anlattı.

Başkan Ademoğlu'nun, "Arkadaşım Fatih Aslan ile helikopter pistine gittik" ifadesini neden verdiğini sorması üzerine Sancak, "Emniyette ifadem çok sağlıklı alınmadı. Fatih hakkındaki delil yetersizliği nedeniyle bana bunu söylettiklerini düşünüyorum" iddiasında bulundu.

"Sivil şahısların derdest edilmesinde görev aldım"

Tatbikat için gittiği Muhafız Alayı'ndan helikopterle TÜRKSAT'a gidecekleri emrinin verildiğini, helikoptere giderken, "Genelkurmay Başkanının emriyle ordunun yönetime el koyduğu"nun söylendiğini belirten Sancak, şu savunmayı yaptı:

"Halkın bunu destekleyip desteklemediğini sordum, muhatap alınmadım. Yurtta Sulh Konseyinin adını televizyonlardan duydum. Helikopterle indikten sonra bir sivil şahsın açılan ateşle vefat ettiğini görünce bu olaydan kurtulmaya çalıştım. Yayınların kesilmesi için çalışıldı ama ben orada toplanan sivil şahısların derdest edilmesinde görev aldım. TÜRKSAT'ın bombalanacağı bilgisi gelince oradan araçla ayrıldım. Araçla kaçtıktan sonra Konya yolu kenarındaki tarlaya kendimi attım. Silahımı ve teçhizatımı orada bıraktım. Sabah saatlerinde bir köye vardım. Mevsimlik işçilere rastladım, bir oyunun içine çekildiğimden bahsettim, bana yiyecek ve sivil eşya verdiler. Oradan birinin telefonuyla annemi aradım, anneme de 'bir oyun, var beni de içine çektiler, hakkını helal et' dedim. Anayola çıktım, otostopla Kayseri'ye ulaştım. ATM'den para çekip Antalya otobüsüne bindim. Olayın biraz geçmesini bekledim. Antalya'da vakit geçirmeyi düşündüm. Girişte polis çevirmesi oldu, kimliğimi verdim, tutanak tuttular ama almadılar."

"Uyku tulumu bisiklet satın aldım"

Antalya'da bir spor mağazasından sırt çantası, uyku tulumu, bisiklet satın aldığını, uyku tulumunda yatarak, ekim ayı sonuna kadar Antalya'da kaldığını anlatan Sancak, "Sosyal medyayı takip ettim, suçlu ve suçsuzun çok iyi ayırt edilmediğini düşünerek, erken teslim olmamayı düşündüm. 28 Ekim'de yine otostop çektim, Kayseri'ye geldim. 29 Ekim'de ilk gördüğüm polis ekibine teslim oldum." dedi.

Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Sancak, "Bir şekilde çekildim. Ekipten sonra sıyrıldım, kimseyi yaralamadım. Şarjörlerim kontrol edilirse ateş etmediğim görülecektir. Kimseye zarar vermedim, istemeyerek olaya çekildim" diye konuştu.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "İfadendeki Fatih'e ilişkin kabul etmediğin bölümü, iki kez savcılıkta bir kez de sulh ceza hakimliğinde vermişsin. ' Fatih yalan' söylüyor demişsin. Hakim karşısına çıktığında da aynı ifadeleri tekrar etmişsin. Ama şimdi ' Fatih yoktu' diyorsun." sözlerine karşılık sanık Sancak, "Tekrar aynı şekilde ifademin alınması endişesi nedeniyle ifade değiştirmedim, tartaklanıp sözlü hakarete maruz kalmak istemedim." dedi.

Ademoğlu, sanık Fatih Aslan'a, "Cep telefonunun o gece Gölbaşı'ndan baz hizmeti aldığı tespiti var. Buna ne diyeceksin?" diye sordu. Aslan, cep telefonunun yanında olduğunu, Muhafız Alayı'ndan Akıncı Üssü'ne götürülürken helikopterle havada uzun süre kaldıklarını, bu sırada o bölgeden geçerken sinyal almış olabileceğini ileri sürdü.

Davanın yarınki duruşmasında taraf avukatlarının çapraz sorgusuyla devam edilecek.

05.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a giderek yayınları kesmeye çalışan 5'i sivil 16 kişi hakkında açılan davanın ikinci celsesinde müştekiler yaşadıklarını anlattı.

Duruşmada, Mustafa Altunay dışındaki tutuklu sanıkların savunmaları tamamlandı. Altunay, avukat tutacağını belirterek, süre istedi. Başkan İsmail Ademoğlu, "3 aydır içeridesin, barodan sana zorunlu müdafi atanmış ama onu kabul etmiyorsan, en kısa zamanda avukat tut. Sana bir kez süre vereceğim." dedi.

Sanıklardan Eray Uçkun, Tayfun Karaöz, Mesut Sancak ile tesisin diğer bölgelerindeki çalışanları toparlamaya, tesisin tamamını kontrol altına almaya ve yayınları kesmeye çalıştığı iddia edilen sanık Melih Varol'un avukatı, sanıklara müvekkilini TÜRKSAT'ta görüp görmediklerini sordu. Sanıklar, Varol'u TÜRKSAT'ta görmediklerini söyledi. Duruşmada daha sonra müştekilerin beyanları alındı.

Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, müşteki beyanlarının alınmasına şehit ailelerinden başlanmasını istedi.

Olay günü şehit edilen, darbecilerin TÜRKSAT'a gelmesinden önce tedbir amacıyla kuruma gelen ve personeli yönlendiren TÜRKSAT AŞ Tesisler İşletme Direktörü Ahmet Özsoy'un eşi Yasemin Özsoy'a ilk söz verildi.

Eşi Ahmet Özsoy'un şehit edilmesinin ardından darbecilerin şehidin başında üç yudumda su içtiğini, nedeninin sorulması üzerine bu kişinin, "Ona şehitlik mertebesi ikram ettik." dediğini belirten Yasemin Özsoy, sanıklara dönerek, şunları söyledi:

"Şu an konuşacak halde değilim, hepinizi Allah'a havale ediyorum. Bu insanlar size ne yaptılar? Şurada nasıl konuşuyorsunuz bilmiyorum. Siz nasıl askersiniz, ülkeyi nasıl koruyorsunuz? Bana Silopi, Karayılan bilmem ne diyorsunuz? Biz sizler için dua ediyoruz, sizin yaptığınıza bak. Gurur duyun kendinizle. Burada kendinizi savunurken hepiniz masum olduğunuzu iddia ederken, üstlerinizi şikayet etmek içinizden geçiyor mu? Aranızda bir yiğit yok mu? 'Emir aldık.' diyorsunuz, bunu veren kimlerse, bunları yaptıranları şikayet edebiliyor musunuz? Oturun Kurtlar Vadisi seyredin. Burada teknoloji devinin davası görülüyor, bu nasıl bir aymazlıktır?"

Sanıkların yaptığı savunmaları eleştiren Özsoy, "Müslüman Türk kadını olarak, olayların başlaması üzerine, lojman bahçesindeki çardağa komşularıyla inerek dua etmeye başladıklarını" anlattı.

Özsoy, burada helikopterle tarandıklarını, yanlarında çocukların da bulunduğunu ifade ederek, "Esed'in son yaptığını duydunuz, orada sizin yaptığınızın ondan ne farkı var? Bunları yapıp hala Müslümanız diyebilecek misiniz? Evlere kaçtık, kapılarımız yumruklandı, 'Tahliye olacaksınız, buralar bombalanacak.' dediler. Ben giderken arkamda şehit etmişsiniz Ahmet'i, orada yatıyordu. Hepiniz bu acıyı yaşayın, hepiniz mahvolun, kahrolun. Allah'ın gazabı hepinizin üstüne olsun istiyorum." diyerek duygularını dile getirdi.

Konuşması sırasında gözyaşlarını tutamayan Yasemin Özsoy, sanıklardan şikayetçi olduğunu ve davaya katılma talebinde bulunduğunu söyledi.

Ahmet Özsoy'un oğlu Abdullah Enes Özsoy da olay gecesi yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Annemle evdeydik. Annemler komşularla dua etmek için dışarı çıktılar. Annemlerin üzerine helikopter hedef gözetmeden ateş etmeye başladı. Orada camekanlı kafeterya, çocukların oynadığı park da vardı. Ateş sonucu evlere dağıldılar, ışıkları kapattık. Annem Kur'an-ı Kerim okudu. Sonra kapı sert şekilde yumruklandı. Sonra 'Bizi almaya geldiler.' diye düşündüm. 'TÜRKSAT lojmanlar dahil bombalanacak, herkes çıksın.' dendi. Evden çıktık, alt komşumuzun 1 aylık bebeği vardı, araca onları da aldık. Farlar kapalı ilerlerken, durdurulduk. 'Erkekler aşağı insin.' dediler. Bizi kurşuna dizecekler zannettim. Sonra bizi bıraktılar yola devam ettik. Sabaha karşı babamın şehit haberi geldi. Babamı ben teşhis ettim. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum."

Müşteki Asım Akkaya, "Ailem benim öldüğümü sandı. Onların döktüğü her gözyaşı için bunlardan şikayetçiyim. Bunların kellesini istiyorum. Dinimizde kısasa kısas diye bir hüküm vardır. En azından bunlardan 2 tanesinin idam edilmesini talep ediyorum" dedi.

TÜRKSAT'ta şehit olan Ahmet Özsoy'un eşi müşteki Yasemin Özsoy, eşinin şehit edilmesinin ardından darbecilerin eşinin başında üç yudumda su içtiğini, bunun nedenini sorduklarında da "ona şehitlik mertebesi ikram ettik" denildiğini belirterek, sanıkları Allah'a havale ettiğini söyledi. Sanıklara göre herkesin suçlu, bir tek kendilerinin suçsuz olduğunu belirten Özsoy, "Benim kocam size ne yaptı? Siz nasıl askersiniz? Nasıl ülkeyi koruyorsunuz? Bana Silopi'den, bilmem nereden bahsediyorsunuz. Biz sizler için dua ediyorduk, sizlerin yaptığınıza bakın. Sizin için dua eden insanlara yaptıklarınıza bakın" ifadelerini kullandı.

"Sizin Esed'den ne farkınız var?"

Olay esnasında evinde oturduğunu, olayların başlamasının ardından "Müslüman bir Türk kadını" olarak lojman bahçesindeki çardağa komşularıyla çıktığını anlatan Özsoy, "Biz orada otururken bizi taramaya başladılar. Esed'in yaptıklarını gördünüz, duydunuz. Sizin onlardan ne farkınız var? Halen Müslümanlık iddiası yapabilecek misiniz? Kapımız yumruklandı, 'Boşaltacaksınız burayı' dediler. Ben giderken eşimi şehit ettiler. Eşimi arkada bıraktım ben. Kayınpederim bana 'Kızım Ahmet'i almadan neden çıktınız' diye sordu. Hepiniz yaşayın bu acıyı, kahrolun" dedi.

Sanıkların tamamından şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini belirten Özsoy, gözyaşlarına hakim olamayarak salonu kısa süreliğine terk etti.

"Çocuklarınız için itiraf edin"

Şehit olan Ali Karslı'nın ağabeyi müşteki İbrahim Karslı ise, "Hanımefendi konuşurken herkes duygulandı. Ancak ben farkettim bir duygulanmayan o yarbay (Eray Uçkun) vardı. Hanımefendinin gözüne hiç utanmadan baktı. Kapılmışlar bir meczubun peşine ülkeyi ateşe attılar. Ben idama karşıyım. Onlar için bu bir kurtuluş. Bir ömür boyu hücre cezasında vicdanları ile baş başa olmalarını istiyorum. Bu çocuklar 'babam şehit' diye başları dik gezecek. Sizin çocuklarınız için aynı şey geçerli olacak mı? Bir meczubun peşine takılmayın. Çocuklarınız için itiraf edin. Sanıklardan şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum" diye konuştu.

"TSK yönetime el koydu"

Müşteki Ali Bolat, saat 00.45 sıralarında iki helikopterin kendisinin bulunduğu bölgeden geldiğini gördüğünü, helikopterlerin çanak bölgesini ve çevresini yaylım ateşine aldığını söyledi. Darbeci askerlerin kendisine silah doğrulttuğunu, "TSK yönetime el koydu" dediğini anlatan Bolat, "Bize silahlarımızı bırakmamız yönünde uyarılarda bulundular. Bende silahımı bırakmak zorunda kaldım. Beni götürürlerken belimde bir silahın daha olduğunu gördüler. Bana 'silahlarını bırak demedik mi?' diye bağırdılar. Üzerimde çelik yeleğim vardı, onu çıkardılar. Sürekli 'yayınları kapatın' diye bağırıyorlardı. Bana jeneratörlerin yerini sordular. Ben de 'Bilmiyorum, işe yeni başladım' dedim. Taranan araçtaki arkadaşlarımızın şehit olduğunu öğrenince çok üzüldüm" diye konuştu.

"Birini öldürelim korksunlar"

Müştekilerden teknik personel Asım Akkaya, olay tarihinde nöbetçi olduğunu, akşam saatlerinde genel müdür yardımcısının kendisine TRT yayınının kesilmesi talimatını verdiğini belirtti. Kıdemli uzmanlara ulaşmaya çalıştığını, ancak ulaşamadığını ifade eden Akkaya, "Eray Uçkun ve beraberindeki birkaç asker bizi yakaladı. 'Mukavemet etmeyin, TSK yönetime el koydu' dediler. İçeriye girdiğimizde 2 kişinin diz çöktürülmüş olduğunu gördüm. İçlerinden 'Birini öldürelim korksunlar' diyen oldu. Buranın sorumlusunun kim olduğunu sorduklarında 'Benim' cevabını verdim. Bana 'TRT dışındaki tüm yayınları keseceksiniz' dediler" şeklinde konuştu.

"Bunların kellesini istiyorum"

Akkaya, darbecilerin TÜRKSAT'ın bombalanacağını söylemesi üzerine binayı boşalttıklarını belirterek şunları kaydetti:

"Arabaya bindim, nizamiye bölgesine geldim. Sonra barikatla karşılaştık. Çıkarken Gölbaşı'ndan tanıdığımız polis Hacı'yı gördüm. 'Biz operasyon yapmaya geldik' dedi. Ben de ona 'Abi bombalayacaklarmış' dedim. O da bana 'Blöf yapıyorlardır' cevabını verdi. Biz çıktık oradan. Polis Hacı'yı aradım, yaralanmış. Bana 'Doğru söylüyorlarmış, bombalandı' dedi. Biz tekrardan şirkete dönmeye karar verdik. Son F-16'nın bombayı bırakıp gittiğini gördük. Vatandaşlarla birlikte girdik içeri. Çatılarımız yanıyordu, antenler yaralanmıştı. Ancak sistem yara almamıştı. Vatandaşlar içeride asker arıyordu. Sonra helikopterler yukarıdan gelerek binlerce sivil vatandaşın üzerine ateş ettiler. Poliste yanında getirdiği 'ejder' aracıyla helikoptere ateş etmeye başladı. Ailem benim öldüğümü sandı. Onların döktüğü her gözyaşı için bunlardan şikayetçiyim. Bunların kellesini istiyorum. Dinimizde kısasa kısas diye bir hüküm vardır. Şehitlerimize kan parası istemiyorum. En azından bunlardan 2 tanesinin idam edilmesini talep ediyorum."

"Çok kan dökülecek"

Başka bir müşteki ise, kendisinin ve bazı arkadaşlarının darbeci askerler tarafından rehin alındıklarını anlatarak, "Melih Varol bana 3 kez 'A Haber'i kapatmayı biliyor musun?' diye sordu. Mehmet Varol 'Bizim sizinle bir işimiz yok. Haramzadelerle ve kolluk severlerle işimiz var. Eğer A Haber kapanmazsa çok kan dökülecek haberiniz olsun' dedi. Eray Uçkun, sürekli telefon ile konuşup mesajlaşıyordu. Sonra bizi ayağa kaldırdılar. Tek sıra şeklinde dizdiler ve bize nişan aldılar. Üstümüzde silah olup olmadığını soruyorlardı. Eray Uçkun 'Burada saklanan bir kişi dahi çıkarsa hepinizi öldürürüm' dedi. Eray Uçkun, bir müddet sonra planın değiştiğini söyleyerek '5 dakika içerisinde burası bombalanacak, herkes burayı terk etsin' dedi" ifadelerini kullandı.

Olay gecesi şehit edilen TÜRKSAT A.Ş. Tesisler İşletme Direktörü Ahmet Özsoy'un oğlu Muhammed Tahsin Özsoy, sanıkların savunmalarında suçlamaları kabul etmediğini anımsatarak, "Buradaki hainlerin ifadelerine bakarsak hiçbiri TÜRKSAT'a gitmemiş, ateş açmamış, olaylara karışmamış. Kamera görüntülerinde görünen insanlar nasıl olur da yüzsüzce 'ben orada değildim' diyebilir? Hepsinden şikayetçiyim. Bu hainlerin ailelerinin de bunların yakınları olduklarını bir ömür boyu hissetmeleri için hepsinden şikayetçiyim." dedi.

Müşteki TÜRKSAT A.Ş. Genel Müdür Özel Kalem Müdürü Abdullah Bulut da darbeciler tarafından nizamiye bölgesinde rehin alındıklarını, şehit Ahmet Özsoy'a ilk müdahalede bulunduklarını ancak ambulansla hastaneye gönderilmesine izin verilmediğini anlattı. Bulut, şu an firari olan bir teğmenin, "Bizi Genelkurmay Başkanı gönderdi. Ordu yönetime el koydu, direnmeyin, büyükleriniz de direnmesin" şeklinde lojmanlar bölgesine sürekli anonslar yaparak, lojmanları boşaltmaya çalıştıklarını, yayınların kesilmesi için de teknik personelin tehdit edildiğini kaydetti.

"A Haber kapanmazsa çok kan dökülecek"

Müşteki Ahmet Şeflek de darbeciler tarafından nizamiye bölgesinde rehin alındığını ve kendisinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın yayınlarının sıklıkla yer aldığı televizyonların acilen yayınlarının düşürülmesini istediklerini söyledi. Şeflek, yaşananlar sırasında bir darbeci askerin kendisine, "A Haber'i kapatmayı biliyor musunuz? Sizinle işimiz yok, yukarıdakilerle haramzadelerle koltuk severlerle işimiz var. A Haber kapanmazsa çok kan dökülecek." dediğini aktardı.

TÜRKSAT'ta güvenlik görevlisi olarak çalışan müşteki Ali Bolat da olay gecesi saat 00.45 civarında 2 helikopterin ışıkları kapalı TÜRKSAT üzerine gelir gelmez nizamiye ve çanaklar bölgesini taradığını anlatarak, darbeci askerler tarafından rehin alındığını, bu kişilerin yayınların kapatılmasını ve tesisin elektriğinin kesilmesi için uğraştıklarını kaydetti. Rehin alındıktan sonra nizamiye binasına götürüldüğünü ve burada şehitler Ali Karslı ve Ahmet Özsoy'u kendisine taşıttıklarını ifade eden Bolat, tesiste bulundukları süre boyunca darbecilerin baskısına maruz kaldıklarını belirtti.

TÜRKSAT'ta teknik personel olarak çalışan müşteki Asım Akkaya da darbeciler tarafından rehin alındıktan sonra uplink binasında kendisinden TRT hariç tüm televizyon yayınların kesilmesinin istendiğini, kumanda masasında uğraşıyor gibi görünerek, zaman kazandığını, daha sonra istediklerini antenler bölgesinden yapabileceğini belirterek de darbecileri yaklaşık 1,5 saat oyaladığını ifade etti.

Darbecilerin tesiste bulunduğu süre boyunca TÜRKSAT çalışanlarının tamamının savunma güdüsüyle hareket ettiğini ve darbecilerin işini zorlaştırmak için çabaladığını vurgulayan Akkaya, rehin alınan personelin tamamının darbecilerce kendilerinden istenen teknik işleri mümkün olduğunca yavaş ya da tersi yönünde yaptığını söyledi.

Müşteki Asım Akkaya, "Helikopterlerle nizamiyeyi, sivilleri taradılar hepsinden davacıyım. Hepsinin kellesini istiyorum. Dinimizde kısasa kısas hükmü vardır. Bunlardan kan parası istemiyorum, 2 şehit verdik, en azından bunlardan 2 tanesinin idam edilmesini talep ediyorum." diye konuştu.

Darbe teşebbüsünün yaşandığı dönemde Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde komiser olarak çalışan ancak 1 Eylül 2016'da emniyet teşkilatından ihraç edilen Cengizhan Solak da davada müşteki olarak dinlendi.

Solak, mesleğinden ihraç edilene kadar darbecilerin TÜRKSAT baskınına ilişkin soruşturmayı yürüttüğünü belirterek, "Ben bu işi namus davası olarak görüyorum. Devletin itibarını ayaklar altına almış insanlar, benim gözümde her türlü çatışmaya girilmesi gereken insandır." dedi.

Cengizhan Solak, TÜRKSAT'ta darbecilerle çatışmaya girdiklerini, yanındaki polis memurunun yaralandığını, darbecilerin kaçarken Konya karayolunda araçların altında kalma tehlikesi yaşadığını anlatarak, "Üzerimize o kadar çok ateş açıldı ki bizi Allah korudu. Biz de TEM'den yardım gelene kadar çatıştık. Olay yeri safhasından soruşturmanın tamamında, 19 Ağustos'ta açığa alınana kadar dosyayı takip ettim. 120-125 askerin ifadesini ben aldım, fezlekelere imza attım, zerre kadar yanlış iş yaptığımı düşünmüyorum. Ben bu davanın benim için onur davası olduğunu düşünüyorum. Asgari ücretle bir yerde çalışıyor olsam da ben bu davaya gelebildiğim kadar gelmeye çalışacağım. Sanıklardan şikayetçiyim." diye konuştu.

Solak'ın, son günlerde aracının üzerine boş tehdit zarfları konulduğunu ve bunun da yaptığı soruşturmadan kaynaklandığını düşündüğünü söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Solak'a bu konuda şikayette bulunabileceğini hatırlattı.

Duruşmada, TÜRKSAT A.Ş. Genel Müdürü Cenk Şen'in de müşteki olarak ifadesi alındı. Şen, olay günü akşam 19.00'da uçakla İzmir'e gittiğini, saat 23.00'da darbe teşebbüsünden haberdar olunca da Ankara'ya dönmek için yola çıktığını anımsatarak, olaya uzaktan yaptığı koordinasyonla müdahil olduğunu, şehit Ahmet Özsoy ve diğer direktörlere gerekli talimatları verdiğini, darbecilerin tesise girişi karayoluyla yapacağı düşüncesiyle yola kamyon ve itfaiye aracıyla barikatlar kurduklarını anlattı.

Şen, "Belli bir süre sonra, TRT'den darbe bildirisi okunmaya başlanmasından sonra ulaşabildiğim yetkili personele TRT'nin yayından kaldırılması talimatını verdim. Farklı yöntemle TRT'yi yayından kaldırdık. Bununla ilgili hukuk müşaviri, devlet büyüklerimiz, Başbakanlık yetkilileri ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri ile görüşmelerimiz oldu." dedi.

TÜRKSAT A.Ş. Genel Müdürü Şen, "15 Temmuz'da 2 şehit, 4 yaralı ve 7 milyon liradan fazla zararımız var. Şehitlerimize, yaralılarımıza sebep olanlardan şirketim adına şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum." diye konuştu.

Olay gecesi şehit edilen TÜRKSAT görevlisi Ali Karslı'nın ağabeyi İbrahim Karslı da sanıklara tepkilerini dile getirdi. Şahit Ahmet Özsoy'un eşi Yasemin Özsoy'un konuşması sırasında salonda herkesin duygulandığını söyleyen Karslı, "Bir duygulanmayan o yarbay kılıklı adam. Takılmışlar bir meczubun peşine ülkeyi ateşe verdiler. Aleyhine olacak işleri hatırlamıyor ama lehine olacak şeyleri hatırlıyor." dedi.

Şehit çocuklarının başları dik gezeceğini söyleyen Karslı, "İdama karşıyım, çünkü bunlar için kurtuluş olur. Bir ömür boyu hücre cezasıyla vicdanlarıyla baş başa kalsınlar. Siz bir meczubun peşine takılıp çocuklarınızı da yakmayın, çocuklarınızı kurtarın. İtiraf edin bari, bir faydanız olsun." diye konuştu.

Sanıkların avukatlarına da tepki gösteren Karslı, "Her meslek toplum için, insan için vardır. Savunma yaparken bunları da dikkate alın" demesi üzerine bazı sanık avukatları, "Bizimle ne alakası var, sadece mesleğimizi yapıyoruz" karşılığını verdi. Karslı, tüm sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, davaya katılma talebinde bulundu.

Müştekilerden Cemil Özteğil de darbe girişiminde TÜRKSAT'a giriş yolunu kapattıklarını belirterek, "Gelen konvoydakilerin asker olduğunu gördükten sonra biraz rahatladım. İkinci araçtan üzerimize ateş edildi. Öldürme teşebbüsü ile açılan ateşten arkadaşlarım yaralandı. Uçak ve helikopterlerden sabaha kadar bombalama yapıldı. Olayda ilgisi bulunan herkesten şikayetçiyim." dedi.

Gölbaşı Kaymakamlığında koruma görevlisi Erdal Söğünmez ise TÜRKSAT çıkışındaki araçların ateş açmasından sonra karşılık verdiklerini, "Özel Harekattan destek gelmesinden sonra daha rahat hareket edemediler. Şehit, yaralılar ve kendi adıma şikayetçiyim. Davaya katılmak istiyorum." diye konuştu.

TÜRKSAT Genel Müdür Yardımcısı Halil Yeşilçimen de "Genel Müdürümüz, TRT'nin darbecilerin elinde olduğunu ve izlenemez hale getirilmesi talimatını verdi. Yolda giderken arkadaşıma TRT'nin yayınının etkisiz hale getirilmesi için ne yapılması gerektiğini anlattım. TÜRKSAT'a vardığımda genel müdürümüz, darbecilerin TRT'de bildiri okuduğunu ve TRT'nin etkisiz hale getirilmesini söyledi." dedi.

Talimatın ardından yayını kestiklerini belirten Yeşilçimen, şu ifadeleri kullandı:

"Helikopter ve silah sesi duydum, megafonla kısık bir ses teslim olmamızı istedi. Yarbay Eray Uçkun, bulunduğumuz yere girerek, 'Sizden başka kimse var mı? Yanlış bir şey yaparsanız zarar görürsünüz.' dedi. Telefonlarımızı kapattırarak, bizi TV Uplink Merkezine götürdü. 2 dakika içinde TRT hariç bütün yayınları kesmemizi istediler. Beni ilk gördüklerinde 'Sen teknisyen misin?' diye sordular. Yayınları kesemeyeceğimi, uydu ile ilişkili olmadığımı söyledim, bana 2 dakikalık süre içerisinde bu işlemi yapmam gerektiğini söylediler. Bana ve yanımdaki arkadaşlara silah doğrultarak, TRT'nin açılması, diğer tüm kanalların kapatılması şeklinde benden yüksek sesle bir kez daha talep ettiler. Silah zoruyla rehin alındım, telefonum gasp edildi. Sanıklardan şikayetçiyim ve kamu davasına katılmak istiyorum."

"Hainler helikopterle geldiler"

TÜRKSAT'ta özel güvenlik görevlisi olarak çalışan Erkan Kaya, "Darbe girişiminde çalışmıyordum, yöneticilerimizin araması üzerine gece olay yerine gittim. Arkadaşlarımızı rehin aldıklarını söyleyerek, teslim olmamızı istediler. TSK'nın yönetime el koyduğunu belirten Yarbay Eray Uçkun, 'Planda değişiklik oldu, TÜRKSAT'ı boşaltıyoruz.' dedi. Herkesten şikayetçiyim ve davaya katılma talebinde bulunuyorum." diye koştu.

Müştekilerden Erol Ölçer ise darbe girişimi gecesi Gölbaşı Kaymakamı ve korumalarının TÜRKSAT'a geldiğini belirterek, "Kaymakama, '5 Güvenlik görevlisiyiz, uzun namlulu silahımız var.' dedim, Kaymakam bey, 5 dakika sonra bize dönerek 'Toplanın gidiyoruz. Kimseyi öldürtemem.' diyerek gitti. Kaymakam bey ve korumaları gittikten bir süre sonra bizi rehin aldılar, silahlarımızı gasp ettiler. Arkadaşlarımızın şehit edilmesinden sonra beni bir odaya alarak silahların yerini sordular, yerde cenazeleri gördükten sonra 'Allah, belanızı versin.' diye bağırdım o sırada Ergün Özyurt bana dönerek, 'Bağırma onlar şehit oldu' dedi. Beni zorla odadan çıkarttılar. Herkesten şikayetçiyim." dedi.

TÜRKSAT Güvenlik Sistemleri personeli Fatih Polat da saat 00.40'ta 2 helikopterin TÜRKSAT'a gelerek ateş ettiğini belirterek, "Bir müddet sonra askerler gelerek teslim olmamızı söylediler. Arka taraftan çıkmaya giderken Eray Uçkun ile karşılaştık ve bana elimi kaldırarak teslim olmamı söyledi. Bana teknik personel olup olmadığımı sordu, ben de evet deyince, 'TRT 1 hariç tüm kanalların yayınını kes.' dedi. Yapamayacağımı söyleyince silah doğrulttular. Yöneticilerimizi getirdiler o sıra bir şey yapamayınca da bizi çıkarttılar. Daha sonra askerler, 'TÜRKSAT'ı bombalayacaklar, 5 dakika müsaadeniz var çabuk boşaltın' diye bağırdılar." ifadesini kullandı.

Müştekilerden Fatih Uçar da TÜRKSAT'ta özel güvenlik görevlisi olarak görev yaptığını belirterek, "Darbe girişimi gecesi ilk nizamiyedeki arkadaşlarımız, 'Askerler burayı teslim almaya geldiler, içerideler.' dediler. Megafonla bağırarak teslim olmamızı söylediler, üstümüzü aradılar. Yaşanan gerginlikte diz çöktürüp, yerde sürüklediler. Bize 'Lojmandakilere de söyleyin 5 dakika içinde bombalanacak, çabuk boşaltsınlar.' dediler. Olaya karışan herkesten şikayetçiyim." dedi.

TÜRKSAT'ta özel güvenlik görevlisi olan müşteki Fatih Ünver de ana nizamiyede öncü görevi yaptığını bildirerek, "Ön kapıdan gelmelerini beklerken hainler helikopterle geldiler. Uzun namlulu silah bendeydi, ateş etmeye başladılar, karşılık verince üzerime ateş ettiler. Bulunduğum yerden seken mermiler, arkadaşlarıma isabet etti. Kendimi içeri attım, otomatik silahlarla bulunduğum yere gelerek teslim olmamı istediler. Nereden geldiklerini sorduğumda, 'Genelkurmay'dan geliyoruz. Durum bildiğiniz gibi değil, çok vahim' dediler. Belimdeki silahları aldılar, tuvalete sakladığım uzun namlulu silahı da bulmuşlardı. Herkesten şikayetçiyim." diye konuştu.

"Babam ne zaman gelecek?"

TÜRKSAT Güvenlik Amiri Ferhat Derecik ise 12 yıldır kurumda çalıştığını, güvenlik amiri olarak görev yaptığını belirterek, "Sanıklar ve avukatları zor şartlarda savunma yaptıklarını söylüyorlar. Çocuklarını ve ailelerini göremediklerini söyleyip mağdur edebiyatı yapıyorlar ama unuttukları bir şey var, kendileri sağ ve aileleri burada görebiliyor. Şehit Ali Karslı'nın 10 yaşındaki evladı her gittiğimde bana, 'Ferhat amca babam ne zaman gelecek?' diyor. Bunu da unutmamak lazım. Darbe girişimi gecesi olayların başlamasından sonra yöneticilerimiz, acilen gelebilecek tüm personeli çağırmamızı söyledi. TÜRKSAT'a gittiğimizde nizamiyedeki arkadaşımız helikopterin ateş açtığını söyledi. Kampüs içindeki camiye bile ateş ettiler. O sıra telsizden 'Muhammet vuruldu' diye bir anons geldi. Cevap vermeyince arkadaşlarımızın da rehin alındığını öğrendik." ifadelerine yer verdi.

TÜRKSAT Yer Görevlisi Güner Gani de darbe girişiminde TÜRKSAT Kurumsal Bilgi ve Siber Güvenlik Yönetimi Direktörü Mehmet Ali Ortayatırtmacı'nın kendisini arayarak TRT'nin yayınını kesmesini söylediğini belirterek, şunları kaydetti:

"Akşam 20.00 gibi nöbetime başladım, 6 kişi görev yapıyorduk, saat 22.00 gibi bir kalkışma olduğunu televizyondan gördük. Güvenlikçi arkadaşlarla konuştuk. Daha sonra saat 00.30 gibi TRT'de darbe açıklamasını gördük. TRT'nin yayınının kapatılmasından kısa bir süre sonra helikopter ve silah sesleri duyduk. Bulunduğumuz yerden hiç ayrılmadık, saat 03.00'te tekrar TRT yayınının açılması için talimat geldi, yayın açıldıktan kısa bir süre sonra TÜRKSAT'ın bombalanacağı haberi geldi ve uçaklardan ilk bomba bina içerisindeyken atıldı, arkadaşlarla helalleştik. Sesler kesilince tekrar binaya, görev yerime döndüm, sabah 11'e kadar sistemde kaldım. Olaylar nedeniyle şahıslardan davacı ve şikayetçiyim."

"Kurum kimliklerini istedik ama TÜRKSAT kimlikleri yoktu"

Darbe girişiminde TÜRKSAT'ta çıkan olaylarda yaralanan Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memuru Hacı Bölükbaşı da olay günü izinli olduğunu bildirerek, "Bir arkadaşım MİT'e yoğun şekilde ateş edildiğini gördüğünü söyledi. Daha sonra da ben, Özel Harekat'a atılan bombayı duydum. Silahımı ve yedek şarjörümü alarak görev yerime gittim." dedi.

TÜRKSAT'a askerlerin girdiği haberi üzerine, kurulan ekiple olay yerine gittiklerini bildiren Bölükbaşı, şunları kaydetti:

"TÜRKSAT'a vardığımızda helikopterin geldiğini, yaylım ateşine tuttuğunu söylediler. Kaymakamımız, teçhizat yetersizliğinden geri çekilmemizi söyledi. Bölgeden ayrılıp, yarım saat sonra tekrar TÜRKSAT'a intikal ettik. Nizamiyeye gittik daha sonra üzerimize 7-8 araç gelmeye başladı. Yolu kapatıp araçları durdurduk. TÜRKSAT çalışanları olduğunu söyleyen davanın sanığı 4 sivil kişi, şüpheli hareketlerde bulundu. Gözaltına aldığımız bu kişilerden birisi telefonundan bir şey silmeye çalışınca telefonunu aldık. Kurum kimliklerini istedik ama TÜRKSAT kimlikleri yoktu. Ellerinde uzun namlulu silah olan 4 asker gördüm. Araçlar konvoy halinde gelmeye başladığı sırada araçlardan ateş edilmeye başlandı. O yarbay denen arkadaş, kendi araçlarından ateş edilmediği söyleniyor. Ben ilk ateşi birinci araçtan yedim. Biz de onlara ateş edince Konya Yolu'ndan kaçmaya başladılar, şikayetçiyim. Yarbay, üzerimde yelek olmadığını söylüyor ama üzerimde yelek vardı."

Müştekiler Fatih Aksoy, Halil Ersoy, Fatih Mehmet Kayabaşı, Hüsamettin Demirel, Hüseyin Türkmen, Hakan İlhan, İsmail Açıkal ve İbrahim Atilla da katılma talebinde bulundu.

Duruşmada beyanı dinlenen müştekilerden özel güvenlik görevlisi Kadir Karabıyık, 15 Temmuz akşamı mesai arkadaşının aramasıyla askeri hareketlilikten haberdar olduğunu ve amirini aradıktan sonra TÜRKSAT'a geçtiğini söyledi.

Silah ve tesisatını kuşandıktan sonra nizamiyeye geçmek üzere güvenlik görevlisi arkadaşıyla araç almak için garaja gittiklerini belirten Karabıyık, o sırada helikopter sesi duyup garaja sığındıklarını, bir süre sonra helikopterlerden nizamiye bölgesine ateş edildiğini bildirdi.

Ateş kesilince arkadaşlarını yalnız bırakmamak için garajdan çıkıp nizamiyeye geçtiklerini belirten Karabıyık, nizamiyeye 50 metre kaldığında yoğun ateşe maruz kaldıklarını, buradan uzaklaşmak için geri manevra yaptıkları sırada aracın bir ağaca çarpıp durduğunu söyledi.

Bu sırada arkadaşının boğazından vurulduğunu dile getiren Karabıyık, gömleğiyle yaraya tampon yaparken 2 askerin kendilerine yaklaşıp teslim olmalarını istediğini belirtti. Karabıyık, "Araçtan indim. Silahımı aracın altına doğru attım. Asker geldi, 'Yere yat' dedi, yattım. 'Arkadaşım ağır yaralı. Boynundan kan geliyor' dedim. Nizamiyeye götürüldük. Hakarete maruz kaldık. 1,5 saat civarı esir tutulduk. Tesisin bombalanacağı, burayı terk etmemiz gerektiği söylendi, biz de ayrıldık." diye konuştu.

Karabıyık, sanıklardan şikayetçi olduğunu bildirdi.

Güvenlik görevlisi Lokman Sonsoy da suç tarihinde kurumda "yayın 9" adı verilen bölgede görevli olduğunu, helikopterlerin kampüsü silahla taradığını, kendisinin de nizamiye bölgesinde ateş altında kaldığını belirterek, sanıklardan şikayetçi oldu.

Güvenlik görevlisi Mehmet Bayar da "yayın 6" denilen bölgede görevli olduğunu, helikopterlerin TÜRKSAT'a ateş etmesini gördüğünü, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti.

"4 kişiyi gözaltına aldık"

Polis memuru Mahmut Başpınar, Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğünde görev yaptığını, TÜRKSAT'ın askerlerce işkal edildiği bilgisini alınca, kuruma hareket ettiklerini söyledi.

Nizamiyedeki güvenlik görevlilerinden içeriye 2 helikopterle asker indirildiğini öğrendiklerini anlatan Başpınar, bu sırada yayını kesmek için dışarıdan gelen 4 kişiyi gözaltına aldıklarını, kurumun bombalanacağını öğrenince Konya Yolu çıkışına geçtiklerini ve burada barikat kurduklarını belirtti.

Resmi aracı yola çektiği sırada askerlerin bulunduğu araçları görüp durmaları için ihtarda bulunduklarını anlatan Başpınar, "Askerler ateş ederek geldiler. Aracın radyatörü isabet aldı. Aracı bırakıp yere indim. Arkadaşlar emniyetini alıp bunlara karşılık verdiler. Onlar ateşi sürdürüyordu. Hacı Bölükbaşı 'Ben vuruldum' diye seslendi. Biz de karşılık verdik. Şahıslar geçince arkadaşlarımızla ilgilendik. Onu hastaneye götürdük. Bu sırada helikopterden ateş geldi. Siper ararken yaralandım. Yoldan geçen bir aracı durdurarak hastaneye devam ettim." diye konuştu.

Polis memuru Mehmet Göksel, telefonuna gelen mesajla görevli olduğu Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğüne geçtiğini, kaymakam ve emniyet müdürünün TÜRKSAT'ın ele geçirildiğini ve kuruma operasyon yapılması gerektiğini söylediklerini, bunun üzerine 15 kişi gönüllü olup TÜRKSAT'a geçtiklerini söyledi.

Nizamiyedeki güvenlikçilerle görüştüklerini anlatan Göksel, şunları söyledi:

"Kaymakam bey, 'Tekrar ilçe emniyete dönelim. Ağır silah alalım' dedi. Silahları aldık, ikinci kez geldik. İkinci kez geldiğimde yayını kesmeye gelen 4 kişiyi durdurduk. Tedirginlerdi. Neden geldiklerini sorduğumuzda 'Bizi içeriden çağırdılar' dediler. Baş komiser, 'Bunları gözaltına alıp kelepçeleyin. Ayrı ayrı tutun' dedi. Bu sırada kurumdan araçlar çıkmaya başladı. Durdurduk. TÜRKSAT çalışanları olduklarını, askerlerin burayı bombalayacağını söylediler. Konya Yolu çıkışına barikat kurduk. Silahlar patlamaya başladı. Hacı abimizin yaralandığını öğrendim. Onu hastaneye götürdük. Benim araçtaki mühendisi, polis merkezine bıraktık. Tekrar TÜRKSAT'a gittik. Bombalanmıştı. Bir helikopter geldi. Helikopterden ateş edildi. Gün ışıyana kadar bekledik. Konya Yolunda kaçan askerlerin bıraktığı araçlara ilişkin ihbar geldi. Gittik. Otomobili bulduk. İçinde silah ve telefonlar vardı. Daha sonra hafif ticari aracı gördük. Bariyere çarpmıştı. İçinde ölü bir asker vardı. Bacaklarında kurşun yaraları vardı ve başından vurulmuştu. Yürüyemeyeceği için infaz edildiğini düşündük. Üçüncü aracı da tarlalarda bulduk. Köylüler helikopterin indiğini söyledi. Askerlerin helikopterle tahliye edildiğini öğrendik."

Polis memuru Özcan Şen de yayını kesmek için gelen 4 mühendise, "Gecenin bu saatinde burada ne arıyorsunuz?" diye sorduklarını, içeriden çağrıldıklarını söylemeleri üzerine yayını kesmek için geldiğini düşünüp, bu kişileri gözaltına aldıklarını belirtti.

Konya Yolu çıkışında barikat kurduklarını anlatan Şen, askerin ateş etmesi üzerine karşılık verdiklerini, ateşten kurtulan askerlerin hızla bölgeden uzaklaşıp Konya Yoluna doğru kaçtığını anlattı.

İhbar üzerine askerlerin kaçarken kullandıkları araçları bulduklarını dile getiren Şen, "Otomobilde silahlar vardı. Olay yeri inceleme çağırdık. Hafif ticari araç bariyere çarpmış, ters yöne dönmüştü. İçinde bir asker vardı. Başından vurulmuş. O şahsın aracın içinde infaz edildiğini düşündük. Kafasından çok ağır yaralanmıştı, Yakın atış yapıldığı belliydi. Bir insanın o yarayı alıp 100 metre gitmesi mümkün değil. Üçüncü araca geçtik. Bezirhane Köyünde buğday tarlasındaydı. Burada da askeri malzemeler vardı. Araçtaki ilk yardım kitiyle bir yaralıya müdahale edilmişti." diye konuştu.

"Burası bombalanacak"

Müştekilerden Mehmet Ali Ortayatırtmacı, TÜRKSAT'ta siber güvenlik teknikeri olarak görev yaptığını, girişimi televizyondan öğrendiklerini, lojman bölgesinden iş yerine geçtiğini, helikopter sesini duyup saklandıklarını, askerlerce rehin alındıklarını, askerlerin "Burası bombalanacak" demesi üzerine ailesini alıp kampüsten ayrıldığını söyledi.

Muhammet Emin Sergili de uydu haberleşmede güvenlik şefi olarak çalıştığını, girişimi televizyondan öğrendiğini, kuruma geçtiğinde nizamiyenin araçlarla kapatıldığını gördüğünü belirterek, "Havadan bir saldırı geleceğini düşünmüyorduk. Bir helikopter sesi duyduk. Yerini tespite çalışırken, yoğun ateşe maruz kaldık. Bacaklarımdan yaralandım. Nizamiyeye sığındım. Ateş kesildikten sonra yaraya turnike yaptım. Nizamiyeye eli silahlı askerler geldi. Başlarındaki Eray Uçkun, 'Genelkurmay'ın talimatıyla geldik. Her şey güzel olacak' gibi şeyler söyledi. Cep telefonum çaldı. Elime almaya çalışırken İbrahim Altınok telefonumu aldı. Sivil bir araç geldi. Uyarmamıza rağmen askerler ona ateş ettiler. Ali Karslı ve Ahmet Özsoy şehit oldu." ifadelerini kullandı.

"Levent diye biri vardı"

Mustafa Karadayı da hukuk müşaviri asistanı olarak görev yaptığını, olay günü İstanbul'dan Ankara'ya gelip lojmana geçtiğini, darbe girişimini o sırada öğrendiğini anlattı.

Silah sesleri duyduklarını belirten Karadayı, ardından nizamiyeye gittiğini belirterek, "Burada kimseyi göremedim. Diyafondan 'ellerini yukarı kaldır' diye bir ses geldi. Darbeciler 'Sen teknisyen misin?' diye sordu. Yönetici asistanı olduğumu söyledim. 'Yere yat' dediler, yattım. Silahımın olmadığını söyledim. Bana neden nizamiyeye geldiğimi sordular. Ardından lojmanlara geçip ' Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Kimse dışarı çıkmasın. Dışarı çıkan vurulacak' diye bağırmamı istediler. Tamam dedim. Bu şekilde bağırdım. Gece buranın bombalanacağı söylendi. TÜRKSAT'tan ayrıldık." diye konuştu.

Sistem mühendisi Ömer Kuzu da kalkışmayı televizyondan öğrendiğini, genel müdür yardımcısıyla lojmanlardan TÜRKSAT'a geçtiklerini söyledi.

Nizamiye girişini iş makinesi ve itfaiye aracıyla kapattıklarını anlatan Kuzu, askeri kıyafete benzeyen avcı elbisesi giydiğini ve askerlere yakın yerlerde bulunduğunu belirterek, "Bu şahısların 'Levent' diye seslendiği, sarışın birini gördüm. Aksanı da Türk gibi değildi. Öyle bir yabancı kişi vardı. Daha sonra ne burada ne de fotoğraflarda bu kişiyi gördüm. Sanıklardan bu kişinin sorulmasını istiyorum." dedi.

Kuzu'nun beyanının ardından duruşma yarına ertelendi.

06.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a giderek yayınları kesmeye çalışan 5'i sivil 16 sanığın yargılandığı davada gergin anlar yaşandı. Müşteki beyanlarına başlamadan önce sanıklar söz isteyince mağdur yakınlarından bazıları bağırarak tepki gösterdi.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler katıldı. Müşteki beyanlarının alınmasına geçilmeden önce sanıklar mahkeme heyetinden söz istedi. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu sanıklara, "Soracağınız bir şey mi var?" diye sordu. Sanıkların 'Evet var' demesi üzerine izleyici sıralarında oturan mağdur yakınları tepki gösterdi. Mağdur yakınları, "Ne soracaksınız şerefsizler. 250 kişiyi katlettiniz, hain köpekler. 250 ocağı söndürdünüz siz. Allah sizin de ocağınızı söndürsün" diye bağırmaya başladı. Bunun üzerine sanıklardan eski Yarbay Eray Uçkun, "kim yaptıysa Allah belasını versin" karşılığını verdi. Bu sözler üzerine mahkeme salonunda tansiyon iyice yükseldi. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu duruma müdahale ederek, "Karşılıklı söz dalaşı olmasına izin veremem. Burası mahkeme salonu. Siz böyle yaparsanız bu davaları nasıl görebiliriz" diye uyardı. Tartışmanın devam etmesi üzerine tepki gösteren mağdur yakınları salondan çıkartıldı.

Daha sonra müştekilerin beyanlarının alınmasına devam edildi. TÜRKSAT'ta özel güvenlik görevlisi olarak görev yapan Serkan Biren, nöbetinin olmamasına rağmen saat 22.00 sıralarında amirini arayarak kampüse gelmek istediğini anlattı. Kampüse vardıklarında helikopterin geldiğini ve ateş etmeye başladığını gördüğünü kaydeden Biren, "Bir tane kolonun arkasına saklandım. 1.5 dakika boyunca bizi ateş altına aldı. Bu ateş sonucunda 3 arkadaşımız yaralandı. İçeriye girdiğimde askerlerin geldiğini gördüm. 'Genelkurmay Başkanlığından geliyoruz, yönetime el konuldu, teslim olun' diye bağırdılar. Namluları bize doğrultarak yere yatırdılar. Yüzünü görmediğim şahıslar bana tekme vurarak dışarıya çıkardılar. Askerler 'Araç geliyor' diye bağırdılar. Araca 'dur' dediler ancak araç uzakta olduğu için duyma imkanı yoktu. Ardından araca ateş etmeye başladılar" ifadelerini kullandı.

Biren, sanıklardan İbrahim Altınok'a diğer askerlerin 'Eleman' diye seslendiğini belirterek, Altınok'un korkak, ürkek, zorla getirilmiş gibi bir halde olduğunu gördüğünü söyledi. Sanık Altınok'un kendilerinden daha çok korkuyor gibi davrandığını öne süren Biren, Altınok haricindeki diğer bütün sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti.

Salonda tansiyon yine yükseldi

Müşteki Tarık İnceveren, "Sanık sandalyesinde oturanlar ve kaçan namussuz ve şeref yoksunları" diye sözlerine başlayınca sanık Mustafa Altunay, "Sensin lan namussuz" diye karşılık verdi. İnceveren "Vatan hainlerinin verdiği ifadeleri dinledim" diye sözlerini sürdürünce sanık Altunay, "Bunların hepsi kaydediliyor. Vatan haini olmadığımız belli olacak" diye bağırdı. Bunun üzerine mağdur yakınları da tepki gösterdi. Mağdur yakınları, "Vatan hainisiniz, kaç kişiyi öldürdünüz. Sizin Allah'ınız yok. Vatan haini köpekler. Tehdit etmeyin kimseyi" şeklinde bağırdı.

Mahkeme Başkanı Ademoğlu, tekrardan araya girerek, "Bunu birileri bilinçli mi yapıyor? Böyle olmaz. Dışarıya çıkardıklarımı tekrar içeriye almayın" uyarılarında bulunarak tepki gösteren kişileri salondan çıkarttırdı. Çıkan mağdur yakınlarından biri "Birilerine mi dokunuyor söylediklerimiz? Zorunuza mı gidiyor" dedi.

Duruşmada müşteki beyanlarının tamamlanmasının ardından avukatı olmadığı için savunmasını yapmayan sanık Mustafa Altunay'ın savunmasına geçildi. Daha önce savunma yapmak istemediğini, şimdi savunma yapmaya karar verdiğini belirten Altunay, "Sebebi de öyle ya da böyle biz bir şekilde TÜRKSAT'ta bulunduk. Oraya helikopter ile gittik. Eray Uçkun Yarbaydan sonra en kıdemli kişi benim. Ben yüzbaşıyım ve kimse benim yüzbaşı olduğumu bilmediğine göre orada komutan olarak davranmadığım görülüyor" iddiasında bulundu.

Altunay, helikopterdeki kimseyi tanımadığını öne sürerek, "Biz oraya giderken telsiz aldık ve bataryaları boştu. Bilinçli olarak oraya gitsek 1 hafta öncesinden hazırlıklar yapılır, bataryalar doldurulurdu. Ben telsizleri alırken Eray Yarbaya 'Bunlar boş' dedim. Tatbikata gideceğimizi düşündüğüm için fazla teçhizat almadım. Helikopter TÜRKSAT'ın üzerinde dönmeye başladı. Ben ilk defa TÜRKSAT'a gittim, ne yerini biliyorum ne de başka bir şey. Planlı bir şekilde oraya gitsem daha önceden bunun planını yaparım, en kötü ihtimal uydudan görüntülerini araştırırdım" ifadelerini kullandı.

Olayları bilmediğini iddia etti

TÜRKSAT'ta bulunduğunu kabul eden Altunay, "Bir yerden 'araç geliyor' diye ses geldi. 'Dur' diye bağırdılar ama o aracın bunu duyması imkansız. Araç askerleri görünce gaza bastı, ardından ateş edildi. İlk olarak arabaya mı ateş edildi bilmiyorum. Araç tam nizamiyenin önünde durdu. Yaralı olup olmadığını bilmiyorum. Eray Yarbay ile birlikte biri geldi, 'Komutanım ne oluyor' dedi. 'Yemin ediyorum bilmiyorum' dedim. Onların şehit olduğunu burada öğrendim" dedi.

Sanıklardan Eray Uçkun'un sürekli telefonla konuştuğunu anlatan Altunay, "Kendisine ne olduğunu sorduğumda yayınların kesileceğini söyledi. Bana teknisyen olup olmadığını sordu. Birini bulduk ve teknisyenle birlikle sistemlerin oraya gittik. Kendisine silah doğrultmadım. 'Sistemler nasıl kapatılıyor' diye sordum. Ardından Eray Yarbay geldi 'Kapatabiliyor musunuz?' diye sordu. Ben de ilgilenildiğini söyledim. Birkaç kanal kapandı, hangilerinin kapandığını bilmiyorum. Daha sonra imha edilme kararı alındı. Eray Yarbay 'Uçaklar burayı bombalayacak' dedi. Bunun üzerine lojmanları boşaltmaya başladık. En son biz çıktık oradan. Ön tarafta tır vardı, yolu kapatmıştı. Araçlarla oradan geçtik. Birkaç kişiyi gördüm, polis olduğunu fark etmedim. Onlar bizi sivil sandı. Biz normal geçiyorduk oradan, ardından 'askerler' diye bağırdılar. Benim olduğum araç da dahil ateş etmeye başladılar. Arkadaki aracın durumundan haberimiz yoktu. Sonra arkamızdan bir araç selektör yaparak gelmeye başladı. 'Galiba bunlar bizi takip ediyorlar' dedim. Eray Yarbay 'Yapacak bir şey yok devam edeceğiz' dedi. Selektör yapan araç bizim araca ateş etmeye başladı" diye konuştu.

Gölbaşı istikametinde ilerlerken bir köye doğru gittiklerini, orada bir helikopterle bağlantı kurduklarını, sabaha karşı onları almaya geleceklerinin söylenildiğini anlatan Altunay, helikopter ile birlikte Akıncı Üssü'ne gittiklerini kaydetti.

"Aklı başında olan herkes bunu anlar"

Gölbaşı Kaymakamının dinlenilmesini talep ettiğini belirten Altunay, "Neden sadece TÜRKSAT'ın önüne araç çekildi? Nereden öğrenmiş, kim söylemiş TÜRKSAT'a baskın olacağını. Ben helikoptere binmeden önce öğreniyorum TÜRKSAT'a gideceğimi ama biz oraya gitmeden hazırlık yapılmıştı. Bizi oraya gönderenler kimse, orada hazırlıklar yapan, güvenlik önlemleri alanlar da aynı kişilerdir diye düşünüyorum. Bu konunun açıklığa kavuşması için Gölbaşı Kaymakamının dinlenmesini istiyorum" şeklinde konuştu. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, "Aklı başında olan herkes bunu anlar" cevabını verdi.

Mahkeme salonundan alkışlar yükseldi

Altunay, "Biz darbeciysek, suçluysak o polis memurları neden bizimle çatıştığını kabul etmiyor. Neden bu polis memurlarından kimse aracın içinde vurulan askeri vurduklarını söylemiyor" dedi. Altunay'ın bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Ademoğlu, "Ne demeye çalışıyorsun? Polisler için darbecileri öldürmek bir şereftir. Bu saklama gereği neden hissetsin ki? Zaten ülke savunma halinde. Bunu bir polis memuru neden saklasın?" cevabını verdi. Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun sözleri üzerine mahkeme salonunda "Bravo" sesleri ve alkışlar yükseldi. Sanık Mustafa Altunay, "Ben de polislerin bunu neden saklamaya çalıştığını merak ediyorum." dedi.

Ardından eski Yarbay Eray Uçkun söz istedi. Müşteki beyanlarında paniğe kapılıp rica ettiğinin söylenildiğini hatırlatan Uçkun, "Ben astlarımla konuşurken nezaket kuralları çerçevesinde 'Gelir misin?' yönünde rica ederim" dedi.

ARA KARAR

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde, salı günü başlayan ve üç gün süren davada tutuklu sanıkların savunmaları ve müşteki beyanlarının alınması tamamlandı. Taraf avukatlarının beyanlarının alınmasının ardından davanın savcısı mütalaasını verdi.

Duruşmaya verilen 15 dakikalık aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Mahkeme heyeti tüm tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 20 Nisan tarihine erteledi. Mahkeme heyeti, dosyaya girip ifade veren tüm müştekilerin katılma talebini kabul etti.

İDDİANAME

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki TÜRKSAT'a yayınları kesmek üzere giden 5'i sivil 16 kişi hakkında Cumhuriyet Savcısı Tolgahan Öztoprak'ın hazırladığı iddianamede, sanıklardan Eray Uçkun, İbrahim Altınok, Melih Varol, Mustafa Altunay, Mesut Sancak, Ergün Özyurt, Ersan Kuluçlu, Osman Kemal Küçük, İbrahim Yılmazbaş, İsmail Donat ve Tayfun Karaöz'ün "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "2 kişiyi kasten öldürmek" suçlarından 5'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.

Bu sanıkların "silahlı terör örgütü üyesi olmak", "nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs", "cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak", "nitelikli yağma", "kamu malına zarar vermek" ve "mala zarar vermek" suçlarından ayrıca cezalandırılmaları talep edilen iddianamede, sivil zanlılar Aydın Yavuz, Birol Baki, Burhan Güneş, Salih Mehmet Dağköy ve Uğur Özüdoğru için "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapsin yanı sıra "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan cezalandırılmaları talebinde bulunuluyor.

Darbecilerin TÜRKSAT'a gelmesinden önce tedbir amacıyla kuruma gelen ve personeli yönlendiren TÜRKSAT AŞ Tesisler İşletme Direktörü Ahmet Özsoy ile şirket görevlisi Ali Karslı'nın "ölen" olarak gösterildiği iddianamede, bu kişilerin yakınları ve TÜRKSAT AŞ Genel Müdürü Cenk Şen'in de arasında bulunduğu 60 kişi ile TÜRKSAT AŞ tüzel kişiliği "müşteki" olarak yer alıyor.

Sivil şüphelilerden Dağköy'ün FETÖ/PDY ile irtibatlı Yamanlar Lisesi mezunu olduğu, Samanyolu TV'de bilgi işlem direktörlüğü yaptığı ve El Cezire Türk'te çalıştığı, Yavuz'un TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezinde kurumsal gelişim başkan yardımcılığı yaptığı, Burhan Güneş'in de bilgisayar mühendisliği mezunu olduğu ve TÜBİTAK'ta İdari İşler Başkan Yardımcılığı yaptığına dikkati çekilen iddianamede, şüpheli Baki'nin elektronik şirketi olduğu, Samanyolu TV'de bir süre çalıştığı, Özüdoğru'nun ise HAVELSAN, BTK ve son olarak Başbakanlık Sektörel İzleme Birimi'nde bilişim uzmanı olarak görev yaptığı belirtiliyor.

İddianamede, sanıkların darbe girişimi gecesi yayınların kesilmesi için TÜRKSAT'a gittikleri, sivil şüphelilerin de bu amaçla "teknik personel" olarak burada bulundukları kaydediliyor.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-06 Ocak (2017) 'Ankara Darbecilerin Türksat'a Baskını 16 sanık' davası

(04 Nisan 2017, 16:34), son güncel.: (08 Nisan 2017, 12:45)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=10036    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.001.473