Aharun.8m.net|Kontrgerilla.com|HaberKanal.net|Haberver.in .. Terör, derin/paralel devlet, kontrgerilla ve bağlantılı konularda 2001'den beri yayındayız
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ´Darbe Günlükleri´ soruşturmasında ´yetkisizlik´ kararı vererek dosyayı tekrar İstanbul´a gönderdi. Başsavcılık bu karara gerekçe olarak, soruşturma dosyasının, ´Ergenekon´ ve ´Balyoz Planı´ iddialarına ilişkin soruşturmalarla ´fiili irtibatının´ bulunmasını gösterdi. Soruşturmayı ilk olarak 2007´de Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz başlatmış, komutanlar savcılarca sorgulanmış, ancak daha sonra dosya ilginç şekilde Zekeriya Öz´den alınarak diğer bir savcı Mehmet Ergül´e verilmişti. Ergül, olayın Ergenekon ve Balyoz´la bağlantısını tespit edilemediği gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiş ve dosyayı 2010´da Ankara´ya göndermişti.
FLAŞ!!! Darbe Günlükleri İstanbul´da
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ´Darbe Günlükleri´ soruşturmasında ´yetkisizlik´ kararı vererek dosyayı tekrar İstanbul´a gönderdi. Başsavcılık bu karara gerekçe olarak, soruşturma dosyasının, ´Ergenekon´ ve ´Balyoz Planı´ iddialarına ilişkin soruşturmalarla ´fiili irtibatının´ bulunmasını gösterdi. Soruşturmayı ilk olarak 2007´de Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz başlatmış, komutanlar savcılarca sorgulanmış, ancak daha sonra dosya ilginç şekilde Zekeriya Öz´den alınarak diğer bir savcı Mehmet Ergül´e verilmişti. Ergül, olayın Ergenekon ve Balyoz´la bağlantısını tespit edilemediği gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiş ve dosyayı 2010´da Ankara´ya göndermişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ´Darbe Günlükleri´ne ilişkin, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman hakkında yürüttüğü soruşturmada ´yetkisizlik´ kararı verdi.Başsavcılık, soruşturma dosyasını, ´Ergenekon´ ve ´Balyoz Planı´ iddialarına ilişkin soruşturmalarla ´fiili irtibat´ bulunduğu gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, terör ve organize suçlara ilişkin soruşturmalara bakmakla görevli Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının ´yetkisizlik´ kararı vererek, Ankara´ya gönderdiği ´Darbe Günlüklerine´ ilişkin soruşturma dosyasıyla ilgili incelemesini tamamladı. Başsavcıvekili Görüşen, eski kuvvet komutanları Örnek, Fırtına ve Yalman hakkındaki soruşturma dosyasında, ´yetkisizlik´ kararı vererek, dosyayı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Görüşen´in, ´Darbe günlüklerine´ ilişkin soruşturma ile ´Ergenekon´ ve ´Balyoz Planı´ iddialarına ilişkin soruşturmalar arasında ´fiili irtibat´ bulunduğu gerekçesiyle, dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği öğrenildi. ( AA)
Darbe günlükleri, Ergenekon ve Balyoz´la irtibatlı
23 Nisan 2011 - Dosya, geçen yıl ilginç bir yöntemle dönemin özel yetkili savcısı Zekeriya Öz´den alınarak Ankara´ya iletilmişti. ´Balyoz´la arasında bağ var mı inceleyeceğiz´ denilerek istenen dosya, bir daha iade edilmemişti. Nokta dergisinde Nisan 2007´de yayınlanmasıyla gündeme gelen ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´e ait olduğu ileri sürülen ´Darbe Günlükleri´ Ergenekon soruşturması savcıları tarafından soruşturma konusu yapıldı. Bu kapsamda 5 Aralık 2009´da emekli Oramiral Özden Örnek´i savcılar Zekeriya Öz ile Fikret Seçen, emekli Orgeneral Aytaç Yalman´ı savcı Ercan Şafak ve emekli Orgeneral İbrahim Fırtına´yı da Murat Yönder sorgulamıştı. Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek imzalı 1 Ocak 2006 tarihli genelge gereği emekli kuvvet komutanlarının sorgusuna İstanbul Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı da eşlik etmişti.
Dosya ilginç şekilde Öz´den alınmıştı
İfadeler alındıktan sonra soruşturma devam ederken 2010 yılı Ağustos ayında ilginç bir gelişme yaşandı. Dosya, Savcı Öz´den ´Balyoz darbe planı soruşturması ile arasında bir bağ var mı inceleyeceğiz´ denilerek istendi. O dönem başsavcı vekili olan Çolakkadı, dosyayı savcı Mehmet Ergül´e gönderdi. İncelenmek üzere istenen dosya ´iş yükü´ gerekçesiyle bir daha geri gönderilmedi. Ergül, 27 Ekim 2010´da ´yetkisizlik´ kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdi. Suç tarihlerinin 2002 ile 2004 yılları arasında olduğunu belirten Ergül, ´darbe günlükleri´ soruşturmasının Ergenekon soruşturması ile bağlantısı olmadığını iddia etti. Ancak, günlüklerde yer alan çok sayıda iddia Ergenekon iddianamesinde yer almış ve Ergenekon davası sanıklarına da soru olarak yöneltilmişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaklaşık 6 ay sonra dosyayla ilgili kararını verdi. Edinilen bilgilere göre, terör ve organize suçlara ilişkin soruşturmalara bakmakla görevli Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen, ´darbe günlüklerine´ ilişkin soruşturma dosyasıyla ilgili incelemesini tamamladı. Görüşen, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman hakkındaki soruşturma dosyasında, ´yetkisizlik´ kararı vererek, dosyayı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdi. Görüşen´in, ´darbe günlüklerine´ ilişkin soruşturma ile ´Ergenekon´ ve ´Balyoz Planı´ iddialarına ilişkin soruşturmalar arasında ´fiili irtibat´ bulunduğu gerekçesiyle, dosyayı İstanbul´a gönderdiği öğrenildi.
´Sarıkız´ planı 2. iddianamede
İkinci Ergenekon iddianamesinde ´Sarıkız´ kod adlı darbe planıyla ilgili ifadeler yer alıyordu. İddianamede, Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek tarafından kaleme alındığı anlaşılan günlük notlarında ele geçirilmiştir. ´Sarıkız´ kod adlı darbe planı çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, dernekler ile temasa geçip hükümet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür. ´Sarıkız´ kod isimli darbe planının Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına tarafından hazırlanmış olabileceği değerlendirilmektedir. tespitleri yer alıyor. Ergenekon davası tutuklu sanığı Mustafa Balbay´ın günlüklerindeki notlar ile Özden Örnek´in günlüklerindeki darbe suçlamasına ilişkin bilgilerin örtüştüğü de ortaya çıkmıştı. ( Zaman)
Nedim Şener´le birlikte tutuklanan Ahmet Şık´ın Nokta dergisinde Özden Örnek´in ´Darbe Günlükleri´ni yayınlayan gazeteci olduğu dolayısıyla Ergenekon ve darbecilerle mücadele etmiş biri olarak onun Ergenekoncu olamayacağı hemen her gazetede yer aldı. Olayın aslını bugün Alper Görmüş Taraf´ta yazdı. İşte yazısı:
Görmüş: Darbe günlüklerini yayınlayan Şık değil
Nedim Şener´le birlikte tutuklanan Ahmet Şık´ın Nokta dergisinde Özden Örnek´in ´Darbe Günlükleri´ni yayınlayan gazeteci olduğu dolayısıyla Ergenekon ve darbecilerle mücadele etmiş biri olarak onun Ergenekoncu olamayacağı hemen her gazetede yer aldı. Olayın aslını bugün Alper Görmüş Taraf´ta yazdı. İşte yazısı:
Nokta dergisinden çalışma arkadaşım Ahmet Şık´ın gözaltına alındığı gün televizyonlarda; ertesi gün gazetelerin haber sayfalarında ve köşelerinde patlayan Darbe Günlükleri´ni açığa çıkartan gazeteci Ahmet Şık ve benzeri cümlelerle her karşılaşmamda -çaresizliğim her defasında biraz daha artmış olarak- şu soruyu sordum kendi kendime: Ben şimdi ne yapacağım?
Dört yıl boyunca Darbe Günlükleri´ni gün yüzüne çıkartan, ardından da yargılanan bir gazeteci olarak bilindim. Bu yıllar boyunca sayısız söyleşi verdim, yazılar yazdım. Ve şimdi birdenbire, o haberin altında bir Nokta muhabirinin imzasının bulunduğuna, haberin ona ait olduğuna dair bir bilgi sağ-sol, liberal-muhafazakâr gazete ve gazetecilerin müşterek onayıyla izleyicilere, okurlara duyuruluyordu.
Haber ve yorumlar o kadar yoğun, o kadar yaygın oldu ki, bunları izleyenlerin ve okuyanların herhalde bir yanlış anlama olmuş deme şansları tümüyle ortadan kalktı.
Bu sürecin bir noktasında kendimi o izleyicilerin, okurların yerine koydum ve bana haklı olarak şu soruyu sorduklarını tahayyül ettim: Dört yıl boyunca Darbe Günlükleri´yle ilgili olarak yazdığınız yazılarda, verdiğiniz söyleşilerde Ahmet Şık´ın adını bir kez bile andığınızı hatırlamıyoruz... Doğrusu, bugünlerde öğrendiklerimizle bu tavrınızı birleştirdiğimizde sizi ayıplamamak elimizden gelmiyor.
Kısacası, dört yıl boyunca başkasının emeği üzerinden itibar devşiren, üstelik de o emeği bir gün bile anmayan bir gazeteci durumuna düşmüştüm. Gerçeği anlatmazsam, bu algının derinleşip yerleşeceği apaçıktı (Baksana, adam ağzını açıp tek laf edemedi).
Gazeteciliğimiz böyle işte...
Öte yandan meselenin bir de gazetecilik yanı var. Buradaki soru da şu: Dört yıl boyunca gündemde olan ve bu süre boyunca adı haberle bir kez bile anılmayan bir gazeteci bir gün âniden bu haberin sahibi olarak gösteriliyor ve bütün bir basın bu yeni bilgiyi, sorgusuz sualsiz haberlerinde, yorumlarında tekrar ediyor. Bu, gerçekten de çok tuhaf, açıklanması çok zor bir duruma işaret ediyor.
Adı dört yıldır Darbe Günlükleri´yle anılan gazeteci Alper Görmüş değil de başka birisi olsaydı bu yazıyı yine yazacağımı söylememe bilmem gerek var mı? Hatta, bu yazıyı keşke üçüncü bir gözden yazabilseydim: Yani Darbe Günlükleri´ni yayımlayan gazeteci ben değil de başka birisi olsaydı ve ben de dışarıdan olan biteni eleştiren bir pozisyondan duruma müdahil olabilseydim... O zaman işim çok daha kolay olacaktı.
Fakat ne yazık ki durum öyle değil; o gazeteci benim ve ben yıllardır ağırlıklı olarak medya eleştirisi alanında yazıp çizen bir gazeteciyim... Dolayısıyla, kendimi savunmayı bir hak, meslektaşlarımı eleştirmeyi bir görev sayıyorum.
Olan bitende hiçbir kusuru olmayan Ahmet tutuklu olarak cezaevinde olsa da, yazmak zorundayım bu yazıyı.
Ahmet, kusura bakma...
Beni böyle bir yazıya mecbur eden meslektaşlarım, size de teessüf ederim...
Bütün gazetelerde, bütün görüşlerden köşe yazılarında...
Yukarıda, konuya ilişkin haber ve yorumların, okurların herhalde bir yanlış anlama var deyip geçmelerini engelleyecek kadar yoğun ve yaygın olduğundan söz ettim. Şimdi size, bunun gerçekten de böyle olduğunu göstermek üzere 4 ve 5 mart tarihli gazetelerden bir seçki sunacağım, ardından birkaç şey daha söyleyip bu sıkıntılı yazıyı bitireceğim...
Ahmet Şık aynı zamanda Nokta dergisinde Darbe Günlükleri´ni ortaya çıkaran gazeteci olarak biliniyor. (Taraf)
Darbe Günlükleri haberiyle büyük ses getiren gazeteci Ahmet Şık... (Milliyet)
Şık, Ergenekon soruşturması delilleri arasında yer alan Darbe Günlükleri´ni de kamuoyuna duyuran isim oldu. (Milliyet)
Ahmet Şık, Nokta dergisinde emekli Oramiral Özden Örnek´in Darbe
Günlükleri´ni yazdı. (Sabah)
Günlükleri günışığına çıkardı / Nokta´da yayımlanan ve Türkiye gündemini sarsan ´Darbe Günlükleri´ haberinin altında onun imzası vardı. (Vatan)
Şık, Darbe Günlükleri haberini yazan isim... (Habertürk)
Ahmet Şık aynı zamanda Nokta dergisinde Darbe Günlükleri´ni ortaya çıkaran gazeteci olarak biliniyor. (Akşam)
Özden Örnek´e ait olduğu ileri sürülen Darbe Günlükleri´ni haberleştiren Ahmet Şık... (Cumhuriyet)
Ahmet ve arkadaşları Nokta´da Özden Örnek´in Darbe Günlükleri´ni yayımlamasa, bugün Ergenekon soruşturması da olmayacaktı. (Ertuğrul Mavioğlu, Radikal)
Özden Örnek´in Darbe Günlükleri´ni Ahmet yazmıştı Nokta dergisine... (Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet)
Nokta Dergisi´nde yayınlanan Darbe Günlükleri haberini hazırlayan Ahmet Şık´ın... (İbrahim Kiras, Star)
Ahmet´in, Özden Örnek´in günlüklerini yayımlayan muhabir olarak, darbelerin karşısında durduğunu unutmayalım... (Oral Çalışlar, Radikal)
Darbe Günlükleri haberinin altında imzası olan bir Ahmet Şık´ın... (Hasan Cemal, Milliyet)
Ahmet şu an Ergenekon davasından ötürü içeride yatan emekli Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu iddia edilen ´Sarıkız´ ve ´Ayışığı´ gibi darbe planlarının detaylarını içeren hatıra defterlerini ortaya çıkaran gazeteci olarak biliniyor. (Amberin Zaman, Habertürk)
Darbe Günlükleri´ni yazmaktan çekinmeyen bir gazetecilik sevdası... (Reha Muhtar, )
Ahmet Şık çalışkan bir gazeteci olarak, Silahlı Kuvvetler içinde 2002-2003 yıllarında en üst düzeyde ´darbe´ konuşulduğunu kanıtlayan, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´in günlüklerini yayınladı. Bu haberle birlikte Ergenekon yapılanmalarının boyutlarını Türk halkı açık olarak görebildi. (Okay Gönensin, Vatan)
Haberi Nokta çalışanları da dergide gördü
Şimdi de işin aslını anlatayım size: Darbe Günlükleri´ni yaklaşık üç bin sayfalık anılardan ben özetledim. İki yazı işleri müdürü ile bir başka yönetici neyin üzerinde çalıştığımı biliyorlardı, başka kimse Günlükler dergide yayımlanana kadar hiçbir şey bilmedi. Haberi, Nokta´nın öteki çalışanları gibi Ahmet de dergide yayımlanınca gördü.
Haberin altında imza yoktu, buna ben karar verdim; dava açıldığında (bundan emindim) haberi üstlenecektim.
Aslında ben bunları defalarca anlattım, fakat demek herkes unutmuş!
Keza, Darbe Günlükleri´yle ilgili olarak dört yıldır ilk kez bir başka gazetecinin adının telaffuz edilmesi, hiç kimsenin zihninde herhangi bir soru işaretine yol açmamış. (Ya da, yol açsa da dur şuna bir bakayım deme zahmetine katlanmamış.)
Ya da: Bilginin yanlış olduğunu bile bile, Bu, doğru olmasa da işe yarar bir bilgi, öyleyse işin aslını bir kenara bırakalım denmiş.
Bunlardan hangisinin hangi gazete ya da köşe yazarı için geçerli olduğunu bilmiyorum; tahminlerim var ama böyle bir işe girişmek işi çok uzatır.
Kimin hangi kategoriye dahil olduğu çok da önemli değil zaten, fakat kategoriler önemli: Hafızasızlık, tembellik, meraksızlık, bir bilgiyi yanlışlığını bile bile kullanmak (gönüllü dezenformasyon), vb.
Bu tatsız hikâyeyi, beni epeyce eğlendiren bir gözlemimle bitireyim: Basınımızın ulusalcı cenahı, Darbe Günlükleri´nden söz ederken, ilk kez bu metinlerin orduyu yıpratmak amacıyla uydurulmuş bir paçavra olduğu yorumunu yapmadılar.
Nokta Dergisi´nde yayınlanan ve Özden Örnek´in ısrarla yalanladığı darbe günlükleri, Gölcük´te ortaya çıkan yeni belgeler ile tescillendi. Özden´in bilgisayarından çıkan notlar ile Gölcük´te ele geçen belgelerdeki ifadeler örtüşüyor. Bu arada Genelkurmay Başkanlığı´ndan, Gölcük Donanması´ndaki yapılan arama ve Poyrazköy cephaneliği kazıları ile ilgili görüntülerin yayınlanmasına tepki geldi. Genelkurmay, internet sitesinde tepkisini yansıtan bir açıklama yayınladı.
Nokta Dergisi´nde yayınlanan ve Özden Örnek´in ısrarla yalanladığı darbe günlükleri, Gölcük´te ortaya çıkan yeni belgeler ile tescillendi. Özden´in bilgisayarından çıkan notlar ile Gölcük´te ele geçen belgelerdeki ifadeler örtüşüyor. Bu arada Genelkurmay Başkanlığı´ndan, Gölcük Donanması´ndaki yapılan arama ve Poyrazköy cephaneliği kazıları ile ilgili görüntülerin yayınlanmasına tepki geldi. Genelkurmay, internet sitesinde tepkisini yansıtan bir açıklama yayınladı.
Fuhuş ve casusluk soruşturması kapsamında yapılan aramadaDonanma´dan çıkan Toplumsal Durum Analizi ve Öneriler başlıklı belge, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek´e ait Darbe Günlükleri´ni tescil ediyor. Nokta Dergisi Mart 2007´de Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek´e ait Darbe Günlükleri´ni yayınlamıştı. O günden sonra başta Oramiral Özden Örnek olmak üzere bazı çevreler ısrarla günlüklerin sahte olduğunu iddia etti. Ancak Donanma´dan çıkan Toplumsal Durum Analizi ve Öneriler başlıklı belge Darbe Günlükleri´ni tescil ediyor. Bu da Oramiral Özden Örnek´in bu nottan sadece 4 gün sonra 6 Eylül 2003 günü bilgisayarına kaydettiği doküman. Başlık tam da günlükte bahsedildiği gibi. Toplumsal Durum Analizi ve Öneriler.
AK Parti içinde hizip çıkarma.. Başarılı olmazsa 27 Mayıs gibi müdahale
Belge açık bir darbe planı. 15 sayfalık plan Durum, AKP´nin Stratejisi, AKP´nin Zayıf Yönleri ve Kendi Harekât Tarzımız Ne Olmalıdır? başlıklı 4 bölümden oluşuyor. Hezeyanlar ve irtica paranoyasıyla dolu Durum tespitinin ardından, belgede iktidarın zayıf yönleri ve neler yapılması gerektiğine ilişkin planlar da yer alıyor. Fişleme ve AK Parti içinde hizip çıkarma en öncelikli iki hedef olarak sayılıyor. Peki bunu niçin yapıyorlar? Cevap Siyasi girişimler başlıklı bölümde. Siyaset mühendisliği ve toplumsal olaylarla iktidar alaşağı edilemez ise geriye tek bir şey kalıyor. O da tıpkı 27 Mayıs´tan bu yana olduğu gibi fiili müdahale..
Genelkurmay Başkanlığı, Gölcük Donanması´ndaki yapılan arama ve Poyrazköy cephaneliği kazıları ile ilgili görüntülerin yayınlanmasına tepki geldi. Genelkurmay´ın internet sitesinden yapılan açıklama şöyle:
1. Devam eden bir soruşturma kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, 06 Aralık 2010 tarihinde Donanma Komutanlığında arama yapılmıştır.
2. Cumhuriyet Savcısı nezaretinde askerî personel tarafından yapılan aramada, birtakım malzeme ve doküman bulunmuştur. Konuya ilişkin Askerî Savcılık tarafından adli soruşturma başlatılmış olup olayın idari soruşturması da hâlen devam etmektedir.
3. Bulunan dokümanın bir kısmı, 10´uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 19 Ocak 2011 tarihinde ilgili taraflara dağıtılmıştır.
4. Bu tarihten itibaren, bazı medya organlarında, ortaya atılan her iddiayı peşinen doğru kabul eden, adı geçen herkesi suçluymuş gibi gösteren ve farklı yollarla bunu başkalarına da kabul ettirmeye çalışan bir yaklaşım belirmiştir. Bu şekilde yapılan yayınlarla, kişilerin “masumiyet karinesinin korunması” ve “özel hayatın gizliliği” ilkelerinin ciddi şekilde ihlal edildiği, yargılama sürecinin “kamuoyu yargısı” şekline dönüştürülmek ve olumsuz yönde etkilenmek istendiği açıkça görülmektedir.
5. Türk Silahlı Kuvvetleri, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve anayasal değerlere bağlı bir kurum olarak, aksi yönde yapılan telkinlere rağmen, yargı sürecini sabır, sükunet ve itidalle izlemekte, bu çerçevede bağımsız ve tarafsız olduğuna inandığı yargının er ya da geç doğruyu ortaya çıkarmasını beklemektedir. ( tsk.tr)
Başsavcı İlhan Cihaner´in terör suçunun görev suçuna sokularak yerel mahkemelerden kurtarılması skandalının benzeri ´darbe günlükleri´ için gündemde. İlginç bir süreç sonunda ´görevsizlik´le Ankara´ya gönderilen ´Darbe Günlükleri´ Yüce Divan´a taşınmak isteniyor. AK Partili Üstün, ´Darbe suçu örtbas edilmek isteniyor´ dedi. Hukukçular, ´Darbe suçu görev suçu değil´ görüşünde. Emekli Başsavcı Petek ise yargılanacakları yerin özel mahkemeler olduğunu söyledi.
Komutanları kurtarmak için Yüce Divan hüllesi
Başsavcı İlhan Cihaner´in terör suçunun görev suçuna sokularak yerel mahkemelerden kurtarılması skandalının benzeri ´darbe günlükleri´ için gündemde. İlginç bir süreç sonunda ´görevsizlik´le Ankara´ya gönderilen ´Darbe Günlükleri´ Yüce Divan´a taşınmak isteniyor. AK Partili Üstün, ´Darbe suçu örtbas edilmek isteniyor´ dedi. Hukukçular, ´Darbe suçu görev suçu değil´ görüşünde. Emekli Başsavcı Petek ise yargılanacakları yerin özel mahkemeler olduğunu söyledi.
Darbe Günlükleri´ne ilişkin davanın ´Görev Suçu´ kapsamına alınarak Yüce Divan´a taşınmak istenmesi tartışmalara neden oldu. Anayasa Komisyonu Üyesi ve AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, Darbe suçu görev suçu değildir. Bu nedenle Yüce Divan´a taşınamaz dedi.
148. maddeye dayandırıldı
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek´in kaleme aldığı iddia edilen darbe günlükleriyle ortaya çıkan ve Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutanı eski İbrahim Fırtına´nın yargılandığı Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz darbe planları hakkındaki soruşturma ilginç bir boyut kazandı. İstanbul´dan Ankara´ya gönderilen soruşturma dosyasında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası´nın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında kanun ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası´nın 148. maddesinde yapılan değişiklik gereğince şüpheliler Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına´nın hukuki konumlarının da değerlendirilip takdir edilmesi sonucuna da ulaşılmıştır denilmesi tartışmalara neden oldu. Anayasa´nın 148. maddesinde yapılan değişiklikle kuvvet komutanlarının Yüce Divan´da yargılanması şartı getirildi. 148. maddede Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan´da yargılanırlar düzenlemesi yapıldı. Darbe Günlükleri ile ilgili soruşturmanın Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi´ne taşınmak istendiği belirtiliyor.
Darbe görev suçu değildir
Anayasa Komisyonu Sözcüsü AK Parti´li Ayhan Sefer Üstün, ´Darbe Günlükleri´ soruşturmasının Yüce Divan´a taşınmasına tepki gösterdi. Üstün, Darbe Günlükleri soruşturması kesinlikle Yüce Divan´a götürülemez. Komutanların Yüce Divan´da yargılanmaları sadece görev ile ilgili suçlarda geçerlidir. Darbe suçu ise görev suçu değildir. Biz bu konuyu Anayasa Komisyonu´nda ve Meclis´te çok tartıştık. Bu konu kesinlikle Yüce Divan´a götürülemez dedi. Anayasa´nın 145. maddesinde yapılan değişiklikle darbe suçlarının sivil mahkemelerde yargılanması şartını getirdiklerini belirten Üstün 145. maddede yapılan değişiklik göz ardı edilmesin. Darbe suçu Yüce Divan´da değil, özel yetkili mahkemelerde görülür. Yüce Divan sadece görevle ilgili suçlara bakar. Bunlar kuvvet komutanının zimmetine para geçirmesi veya ihaleye fesat karıştırması gibi suçlardır. Darbe suçu görev suçu kapsamına alınarak örtbas edilmek isteniyor diye konuştu.
Dosyanın Ankara serüveni
Ergenekon davası kapsamında yargılama konusu olan Darbe Günlükleri dosyası, dikkat çekici bir sürecin ardından Ankara´ya gönderildi. İlk etapta ´Darbe Günlükleri´ dosyası, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Savcı Zekeriya Öz´den, ´Balyoz dosyasıyla ilgisinin olup olmadığının inceleneceği´ gerekçe gösterilerek istendi. Öz´den alınan dosya, Balyoz soruşturmasında görevlendirilen Mehmet Ergül´e devredildi. Ergenekon soruşturmasında bir ifade dahi almayan, dosyayla ilgili hiçbir işlem yapmayan Mehmet Ergül, ´Darbe Günlükleri´ soruşturmasını aldıktan sonra inceleme sürecinde Ergenekon savcılarından ya da Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nden Ergenekon dosyasını isteyip herhangi bir incelemede bulunmadı. Ergül, günlüklerin Ergenekon´la bağlantılı olmadığını iddia ederek, birkaç ay elinde beklettiği dosyayı yetkisizlik kararıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdi. Balyoz soruşturması da savcılar Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk´ten alınıp Savcı Ergül´e verilmişti.
Görev suçu değil Anayasa´yı ihlal
Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük, ´Darbe Günlükleri´nde adı geçen komutanların Yüce Divan´da yargılanmalarının mümkün olmadığını ifade ederek, Yüce Divan´da yargılama olabilmesi için görevleriyle ilgili suçlar olması gerekir. Sözü edilen suç, görevleri ile ilgili suçlar değildir. Söz konusu suç Anayasa´yı ihlal suçudur ve özel yetkili mahkemelerde yargılama yapılır. Şayet görevle ilgili suç olsaydı, anayasa değişmeden önce bu soruşturmalar normal mahkemelerde değil, askeri mahkemelerde yapılırdı dedi.
Darbe girişimine meşruiyet kazandırır
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Şentop, anayasa değişikliğinde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları için getirilen Yüce Divan yargısının sadece görev suçları ile ilgili olduğuna dikkati çekerek, Darbe girişimi görev suçu değildir. Darbe girişimini görev suçu olarak nitelendirmek, darbeye meşruiyet kazandırmak demektir. Darbe girişimi anayasal suçtur, yargılama yeri özel yetkili mahkemelerdir diye konuştu.
Yargı yeri özel yetkili mahkeme
Emekli Başsavcı Reşat Petek, darbenin örgütlü suç olduğunu ifade ederek, Darbe, Ceza Muhakemeleri Kanunu´nun 250. maddesinde tarif edilen katalog suçlar arasında yer alıyor. Bu suçları işleyen kimsenin sıfatı ne olursa olsun, yargılanacağı yer özel yetkili mahkemelerdir. Kuvvet komutanı da olsu eğer hükümeti devirmek örgütlenme içinde bulunmuşlarsa bu görev suçu değil, terörle mücadele kapsamındaki saçlardandır. Yüce Divan iddiası tutarlı bir görüş değil. Bunun hiçbir hukuki dayanağı yoktur dedi. ( Yenişafak)
Cihaner´in terör suçu görev suçuna sokulmuştu
Erzincan´da yürütülen Ergenekon Terör Örgütü soruşturması davası, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi´ne görülürken, Yargıtay 11. Ceza Dairesi davanın 2 numaralı sanığı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner´in başsavcı olmasından hareketle hakkındaki terör suçlamasını görev suçu gibi göstermiş ve davayı kendi bünyesine almıştı. Yargıtay Ceza Kurulu´nda da onanan bu skandal süreçte Başsavcı Cihaner ve birlikte yargılandığı çok sayıdaki diğer sanık ilk duruşmada tahliye edilerek kurtarıldı.
Savcı Ergül´ün Yüce Divan´ı işaret etmesi Anayasa´ya aykırı
02 Kasım 2010: Eski kuvvet komutanları İbrahim Fırtına ve Özden Örnek, Ergenekon soruşturması kapsamında ifade vermişti. İstanbul özel yetkili savcısı Mehmet Ergül ise, Savcı Zekeriya Öz´den alınarak kendisine verilen ´Darbe Günlükleri´ adlı dosyayı ´yetkisizlik´ kararı ile Ankara savcılığına gönderdi. Ergül´ün, ´yetkisizlik´ kararında referandumla değişen Anayasa´nın 145´inci maddesini hatırlatarak Yüce Divan´ı adres göstermesi dikkat çekti. Çünkü bu madde, eski tartışmalara son noktayı koymuştu. İlgili maddede, kuvvet komutanlarının sadece göreviyle ilgili suçlardan Yüce Divan´a gideceği düzenlendi. Bu düzenlemenin tam aksine karar verilerek dosyanın Ankara´ya gönderilmesi, soru işaretlerini artırdı. Çünkü komutanlar ´darbe teşebbüsü ve terör örgütü üyeliği´ suçlarından şüpheli. Bu suçlar da askerin göreviyle ilgili suçlar arasında değil.
Şemdinli bile tekrar sivil mahkemeye geri döndü
Şemdinli sanığı muvazzaf askerler sivillere yönelik eylemleriyle ilgili sivil mahkemede 39 yıl 6´şar ay hapis cezası aldı. Yargıtay kararı bozup dosyayı askerî mahkemeye gönderdi. Askerî mahkeme, iki muvazzaf askeri tahliye etti, dosyayı tekrar sivil mahkemeye gönderdi. Anayasa´daki eski düzenlemeye göre muvazzaf askerlerin yargılanma şekli ´asker kişinin başka bir askere yönelik eylemi, asker kişinin askerî mahalde işlediği fiil ya da asker kişinin askerlik görevinden dolayı yaptığı bir eylem´ olarak düzenlenmiş ve bunun yargılama yeri olarak da askerî mahkemeler adres gösterilmişti. Ancak Anayasa´nın 145´inci maddesi referandum ile değiştirildi. Bu maddenin birinci fıkrası, Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin isleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. şeklinde düzenlendi. Ergenekon davası kapsamında kuvvet komutanları, TCK´nın 312 ve 314´üncü maddelerine göre ´darbe teşebbüsü ve terör örgütü üyesi olmak´ suçlarından şüpheli. Devletin güvenliğine ilişkin suçlar başlığı altında düzenlenen bu suçların yargılama yeri CMK´nın 250´nci maddesine göre özel yetkili ağır ceza mahkemeleri. Yeni anayasa değişikliği askerlerin yargılanmasının sınırlarını çok net çizmişken İstanbul Savcısı Ergül´ün Yüce Divan´ı adres göstermesi şaşırtıcı. ´Yetkisizlik´ kararındaki bu ifade, kararı daha da tartışmalı hale getiriyor. Dosyanın, Yüce Divan adres gösterilerek Ankara Savcılığı´na gönderilmesi Anayasa´ya aykırı görünüyor. ( Zaman)
Kararı Ankara savcılığı verecek
Kuvvet komutanları için de, Başbakan ve Bakanlara uygulanan prosedür geçerli kabul edilirse, Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek için 15 milletvekilinden oluşan TBMM Soruşturma Komisyonu kurulacak. Komisyonun raporu ´Yüce Divan´a sevk´ yönünde olursa ve Genel kurulda da 276 kabul oyu çıkarsa yargılama yapılabilecek. İstanbul Savcılığı, ´Yetkisizlik´ kararı verirken Anayasa´da yapılan ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan´da yargılanabileceklerine ilişkin hükme dikkat çekti. Bu durumda, komutanlar hakkındaki soruşturmanın akıbeti de Ankara´da belli olacak. Ankara Savcılığı, ´Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs´ suçunun komutanların görevleriyle ilgili olmadığı´ kanısına varırsa, soruşturmaya devam edip dava açabilecek. Yeterli delil olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı da verebilecek. Ya da, ´Kuvvet komutanları, Anayasa değişikliği sonucu ancak Yüce Divan´da yargılanabilir´ diyerek, yetkisizlik kararı verecek. Bu durumda yeni adres de, TBMM olacak.
Ergenekon Terör Örgütü davası kapsamında yargılama konusu olan ´darbe günlükleri´ soruşturmasının Ankara´ya gönderilmesi, Ankara´ya gönderilen dava ve dosyaların akıbetini gündeme getirdi. İşte bazı örnekler: 1- Ankara´ya gönderilen Erzincan davasında fotokopi üzerinden karar verilirken, davanın bir numaralı sanığı Orgeneral Saldıray Berk´in 212 gündür ifadesi dahi alınmadı. 2- Genelkurmay Başkanlığı, ´İnternet andıcı´ soruşturmasında 4 generalin ifadesini almadı, 57 gündür Savcı Zekeriya Öz´ün talimatını yerine getirmedi. 3- Milli Savunma Bakanlığı, dosyası İstanbul´dan Ankara´ya gönderilen ve ´Sahte çürük raporu çetesi´ soruşturmasında delilleri karartmakla suçlanan Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu hakkında işlem dahi yapmadı.
Ergenekon Terör Örgütü davası kapsamında yargılama konusu olan ´darbe günlükleri´ soruşturmasının Ankara´ya gönderilmesi, Ankara´ya gönderilen dava ve dosyaların akıbetini gündeme getirdi. İşte bazı örnekler: 1- Ankara´ya gönderilen Erzincan davasında fotokopi üzerinden karar verilirken, davanın bir numaralı sanığı Orgeneral Saldıray Berk´in 212 gündür ifadesi dahi alınmadı. 2- Genelkurmay Başkanlığı, ´İnternet andıcı´ soruşturmasında 4 generalin ifadesini almadı, 57 gündür Savcı Zekeriya Öz´ün talimatını yerine getirmedi. 3- Milli Savunma Bakanlığı, dosyası İstanbul´dan Ankara´ya gönderilen ve ´Sahte çürük raporu çetesi´ soruşturmasında delilleri karartmakla suçlanan Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu hakkında işlem dahi yapmadı.
Ergenekon Terör Örgütü davası kapsamında yargılama konusu olan “darbe günlükleri” soruşturması, Ankara´ya gönderildi. Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ile “Darbe günlükleri”ni yazdığı belgelenen Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ile ilgili yürütülen “Darbe günlükleri” soruşturmasının, ´yetkisizlik´ kararı verilerek Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı´na gönderilmesi, Ankara´ya gönderilen dava ve dosyaların akıbetini gündeme getirdi. Ankara´ya gönderilen Erzincan davasında fotokopi üzerinden karar verilirken, davanın bir numaralı sanığı Orgeneral Saldıray Berk´in 212 gündür ifadesi dahi alınmadı. Genelkurmay Başkanlığı, “İnternet andıcı” soruşturmasında 4 generalin ifadesini almadı, 57 gündür Savcı Zekeriya Öz´ün talimatını yerine getirmedi. Milli Savunma Bakanlığı, dosyası İstanbul´dan Ankara´ya gönderilen ve ´Sahte çürük raporu çetesi´ soruşturmasında delilleri karartmakla suçlanan Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu hakkında işlem dahi yapmadı. İşte o örnekler:
Erzincan´da yürütülen Ergenekon Terör Örgütü soruşturması davası, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi´ne görülürken, Yargıtay 11. Ceza Dairesi, dava dosyasını istedi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzincan davasına ilişkin dava dosyası kendilerine gelmeden fotokopi üzerinden, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner dahil, tutuklu 10 sanığın tahliyesine karar verdi. Davanın bir numaralı sanığı EDOK Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 11. Ceza Dairesi´nde görülen duruşmalara katılmadı. Saldıray Berk, 3 kez ifadeye çağırılmasına rağmen Erzincan Adliyesi´ne de gitmedi. Saldıray Berk, 212 gündür ne mahkemeye gidiyor, ne de duruşmalara katılıyor!
2- GENELKURMAY, 57 GÜNDÜR SAVCI ÖZ´Ü ENGELLİYOR!
“İnternet andıcı” soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Genelkurmay Başkanlığı tarafından kara propaganda amacıyla kurulan internet siteleri ve internet andıcıyla ilgili soruşturmada, Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´ne gelmeyen generaller için talimat yazısı çıktı. Savcı Zekeriya Öz, şüpheliler Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, korgeneraller İsmail Hakkı Pekin ile Mehmet Eröz´ün Ankara´da ve Tümgeneral Mustafa Bakıcı´nın Diyarbakır´da ifadelerinin alınması için talimat yazısı gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı, 57 gündür Savcı Zekeriya Öz´ün talimatını yerine getirmedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, ´sahte çürük raporu çetesi´ soruşturmasında delilleri karartmakla suçlanan Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu´yla ilgili görevsizlik kararı verdi. İstanbul Başsavcılığı´nın yazılı ve şifahi talebi üzerine dosya, Milli Savunma Bakanlığı´na gönderildi. Hıfzı Çubuklu hakkında işlem dahi yapılmadı. Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta´nın görevsizlik kararında, bilirkişi raporuyla tespit edilen 397 belgenin istemelerine rağmen savcılığa gönderilmediği, Hıfzı Çubuklu´nun hiyerarşik üstünlüklerini kullanarak askerî savcılara emir verdiği ve delilleri gizlediği vurgulanıyor. ( Kenan Kıran / Yeni Akit)
Darbe Günlükleri´nin ilginç bir süreçle Ergenekon´dan çıkarılıp Ankara´ya gönderilmesi hukukçuların tepkisini çekti. ´Ergenekon´da görev almayan bir savcının yetkisizlik kararı, günlüklerle Ergenekon arasındaki güçlü irtibatı ortadan kaldırmaz´ diyen hukukçular, Danıştay cinayetinde olduğu gibi soruşturmanın yine İstanbul´da tamamlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
Darbe Günlükleri´ni örtme girişimi tartışılıyor
Darbe Günlükleri´nin ilginç bir süreçle Ergenekon´dan çıkarılıp Ankara´ya gönderilmesi hukukçuların tepkisini çekti. ´Ergenekon´da görev almayan bir savcının yetkisizlik kararı, günlüklerle Ergenekon arasındaki güçlü irtibatı ortadan kaldırmaz´ diyen hukukçular, Danıştay cinayetinde olduğu gibi soruşturmanın yine İstanbul´da tamamlanması gerektiğine dikkat çekiyor.
´Darbe Günlükleri´ dosyasının Balyoz soruşturmasını yürüten Mehmet Ergül tarafından Ankara´ya gönderilmesi yeni bir tartışma başlattı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nın dosyayı Savcı Zekeriya Öz´den ilginç bir yöntemle alması ve sürecin Ergenekon´da görev almayan bir savcı eliyle yürütülmesi ´darbe soruşturmasına müdahale´ olarak değerlendirildi. Günlükler Öz´den istenirken, Balyoz dosyasıyla ilgisinin olup olmadığının inceleneceği gerekçe gösterilmişti. Savcı Ergül´e verilen dosya, geri gönderilmediği gibi ilginç bir yetkisizlik kararı çıktı. Ergül, günlüklerin Ergenekon´la bağlantılı olmadığını iddia etti. Soruşturmanın Ergenekon ana davasından ayrılamayacağının altını çizen hukukçular, sürecin İstanbul´da tamamlanması gerektiğine dikkat çekiyor. ´Hukukî ve fiilî irtibat´ nedeniyle Danıştay cinayeti dosyasının Ankara´dan İstanbul´a gönderildiğini hatırlatan hukukçular, Günlüklerle Ergenekon arasındaki güçlü irtibat iddianamelerde açıkça görülüyor. Davayla doğrudan ilgilenmeyen bir savcının kararı bu güçlü irtibatı ortadan kaldırmaz. diyor. Hukukçular Derneği Başkanı Cahit Özkan, darbe davasının örtülmek istendiğini vurguluyor. Adaleti Savunanlar Derneği Başkanı Ayhan Gültekin, davayı akim bırakma girişimlerinin sürdüğünü belirtirken, emekli Başsavcı Reşat Petek, Niye iki yıl beklendi? diye soruyor.
Alavere dalavere, dosya Ankara´ya
Darbe Günlüklerine ilişkin soruşturma ilginç bir seyir izledi. ikinci Ergenekon iddianamesinde, Özden Örnek´e ait günlüklerin ´darbe planlarıyla bağlantılı´ olduğu, ancak kuvvet komutanları hakkındaki soruşturmanın tefrik edildiği belirtiliyordu. Bu kapsamda savcılar üç eski kuvvet komutanını sorgulamak için adliyeye çağırdı. Bu sırada eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek imzalı 1 Ocak 2006 tarihli genelge gündeme getirildi. İstanbul Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, bu genelgeye dayanarak 5 Aralık 2009´da ifade alma işlemlerine katıldı. Çolakkadı sorgudan bir ay sonra genelgeye göre kuvvet komutanları hakkındaki soruşturmayı başsavcı vekili olarak kendisinin yürüteceğini belirterek dosyayı Savcı Zekeriya Öz´den aldı ve Balyoz soruşturmasında görevlendirdiği Mehmet Ergül´e devretti. Ergül de birkaç ay elinde beklettiği dosyayı yetkisizlik kararıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdi.Bu sürece bakıldığında dosyanın Ankara´ya hukuki bir şekilde gönderildiği söylenemez. Şöyle ki; en başta Çolakkadı, dosyayı genelge gereği ´kuvvet komutanlarının soruşturmasını başsavcı ya da görevlendireceği başsavcı vekili yürütür´ düzenlemesi nedeniyle istemişti. Başsavcıvekili, eğer genelgeye göre işlem yapmaktan bahsediyorsa soruşturmayı kendisinin yürütmesi gerekirdi. Ancak bunu yapmadı. Genelgeye göre el koyduğu dosyayı genelgeye aykırı bir şekilde savcı Öz´le aynı nitelikte olan Ergül´e gönderdi. Ergül de yine genelgeye göre görevli olmadığı bir soruşturmada dosyaya ilişkin ´Ergenekon soruşturmasıyla ilgisi olmadığı´ gerekçesiyle yetkisizlik kararı verdi.
Ergenekon dosyasını incelemeye gerek görmedi
Burada en çok dikkat çeken durum ise, savcı Ergül´ün Ergenekon soruşturmasında bir ifade bile almamış, dosyayla ilgili hiçbir işlem yapmamış olması. Mehmet Ergül, darbe günlükleri soruşturmasını aldı ancak inceleme sürecinde Ergenekon savcılarından ya da Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nden Ergenekon dosyasını isteyip herhangi bir incelemede bulunmadı. Eğer bu yetkisizlik kararını Ergenekon savcıları verse anlaşılabilir durum olurdu. Ancak dosyayla ilgisi olmayan bir savcının karar vermesi hukukçular tarafından da şaşırtıcı bulunuyor.Ergenekon sürecinde Savcı Öz´de bulunan internet andıcı, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay´ın baş şüpheli olduğu ´yargıyı etkileme´ gibi soruşturmalara yine bu genelge gereği müdahaleler gündeme gelmişti. Bu da müdahalenin son ayağı olarak değerlendiriliyor. Ancak gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta var. Günlük soruşturmasının tekrar İstanbul´a gönderilmesi mümkün. Çünkü Özden Örnek´in darbe günlüklerinde yer alan anlatımlar Ergenekon iddianamelerinde yer verilen iddialar ile aynı. Yani soruşturmayla halen süren davanın delilleri arasında hukuki ve fiili irtibat söz konusu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı Mehmet Ali Pekgüzel´in ikinci Ergenekon davasında Mustafa Balbay´ın çapraz sorgusunda sarf ettiği sözler de olayı çok net anlatıyor. Savcı Pekgüzel, darbe planları sorularına tepki gösteren Balbay´a Davanın özü bu. Darbe planları Sarıkız, Ayışığı, Eldiven gibi darbe planları. demişti. ( Zaman)
Ayrıntılar belli olmaya başladı
Darbe Günlükleri Dosyası´nın “yetkisizlik” iddiasıyla Ankara´ya gönderilmesinde tam bir “alicengiz oyunu” oynandığı öğrenildi... Akit´in edindiği bilgiye göre; dosya, Savcı Zekeriya Öz´ün elindeydi... Ama, bir “katakulli” ile alınıp Savcı Mehmet Ergül´e verildi... Ergül de, dosyayı Ankara´ya gönderdi. Balyoz operasyonları ile ilgili koordinatör savcı olarak görevlendirildikten sonra hiçbir askerin tutuklanmasını talep etmeyen İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ergül´ün yetkisi olmamasına rağmen Darbe Günlükleri dosyasını Ankara´ya göndermesi şok etkisine neden oldu. Dosyanın soruşturmanın asıl sahibi Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz´den bir “katakulli” ile kaçırıldığı öğrenildi. Darbe günlükleri Nokta Dergisi´nin Nisan 2007´deki sayısında yayınlanmıştı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´e ait olan “Darbe Günlükleri” Ergenekon soruşturması savcıları tarafından soruşturma konusu yapıldı. Bu kapsamda 5 Aralık 2009´da emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Orgeneral Aytaç Yalman, emekli Orgeneral İbrahim Fırtına Ergenekon savcıları tarafından sorgulandı. Genelge gereği Kuvvet Komutanlığı yapmış askerlerin sorgusuna başsavcı vekili de katılacağı için sorguda İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turhan Çolakkadı da hazır bulundu.
Yeni sinsi plan
İddialara göre; sorgu sonrası sanıklar hakkında iddianame hazırlayacağı belirtilen savcı Zekeriya Öz´e başsavcılık kanalıyla baskı başladı. Ergenekon Savcısı Öz´den; dosyayı yetkisizlik kararı vererek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermesi istendi. Öz´ün “dosyayı gönder senin işin değil” telkinine kulak asmaması üzerine yeni bir plan yapıldı. Bunun üzerine Balyoz sanıkları ile ilgili tutuklama istememesi ile dikkat çeken Mehmet Ergül devreye girdi. Ağustos ayında savcı Öz ile görüşen Mehmet Ergül Balyoz soruşturmasına koordinatör olarak atandığını belirterek; darbe planları arasında fiili bağ olup olmadığını araştırmak için dosyayı incelemek istediğini belirtti ve dosyayı aldı. Mehmet Ergül´e ulaşan dosya bir daha geri gelmedi. Üst üste 4 defa dosyayı isteyen Ergenekon savcısına olumsuz cevap verildi. Savcı Ergül iki ay elinde tuttuğu dosyayı “yetkisizlik” kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdi.
Başsavcı Engin: Zekeriya´ya ben baskı yapmadımSavcı Zekeriya Öz´e sözkonusu soruşturma kapsamında baskı yapılıp yapılmadığı konusunda görüştüğümüz İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Zekeriya Öz´e kendisinin baskı yapmadığını belirtti. Dosyanın Mehmet Ergül´e nasıl gittiğini bilmediğini ifade eden Engin “Ben Zekeriya´ya baskı yapmadım. Darbe günlükleri dosyasının nasıl gittiğini bilmiyorum. Zekeriya Öz ve Başsavcı Vekili Çolakkadı katılmıştı o soruşturmaya. Ama nasıl Mehmet Ergül´e gittiğini bilmiyorum. Yani bırakın Ankara´ya gitsin onlar da pekala yürütebilir bu soruşturmayı” dedi.
Eğer mesele darbe ise mevzuat teferruattır
İSTANBUL Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Çolakkadı, Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmalarda bakanlık kararnamesini hatırlatıp “Yetki bende, imzam olmalı” dedi. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, bugüne kadar birçok soruşturmada savcıların işlemlerine müdahale etmek için dayanak yaptığı genelgeyi, bu kez kendisi deldi. Önceki gün “Darbe Günlükleri” dosyasına ilişkin verilen “yetkisizlik” kararının altında Başsavcı ya da Başsavcı Vekili´nin imzası bulunması gerekirken, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ergül´ün imzasının olması kafaları karıştırdı. Adalet Bakanlığı´nın 2006 yılında yayımladığı genelge uyarınca kuvvet komutanlarıyla ilgili soruşturmalarda Başsavcı yada vekilinin imzasının bulunması gerekiyordu. Çolakkadı´nın kendisinin incelemesi gereken dosyayı Savcı Ergül´e vermesi, ´Çolakkadı genelgeyi deldi´ şeklinde yorumlandı.
Çolakkadı sadece Örnek´in sorgusuna katıldı
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, ´Ayışığı´, ´Sarıkız´, ´Yakamoz´ ve ´Eldiven´ darbe planlarıyla ilgili Ergenekon savcıları tarafından sorgulanmıştı. Genelge gereği Başsavcı vekili Turan Çolakkadı sadece Özden Örnek´in sorgusuna iştirak etmiş, Yalman ve Fırtına´nın sorgusuna ise katılmamıştı. İfadelerin ardından savcılar, bakanlık genelgesini dikkate alarak eski kuvvet komutanlarıyla ilgili dosyayı Çolakkadı´ya gönderdi. Çolakkadı, uzun süre kendisinde kalan dosyayı ağustos ayında Balyoz soruşturmasının koordinatör savcısı Mehmet Ergül´e iletti. Ardından incelemesini tamamlayan Ergül ise “Darbe Günlükleri” dosyasını “Ergenekon´la bağlantısı bulunmadığı” gerekçesi ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdi.
Savcıların da yetkisi var
Çolakkadı kararın altında imzasının bulunmamasını “Soruşturmayı ben yapıp bitirebilirdim ancak iş yoğunluğu nedeniyle sonuçlandırmayı savcılara bıraktım” sözleriyle açıkladı. 50-100 klasörü kendisinin inceleme imkânının olmadığını vurgulayan Çolakkadı, “Bu konuda savcıların yetkisi var. Ben yazarsam 30 savcı ne yapacak. Genelgede ´üst düzey birileri varsa başsavcı ya da vekilinin en azından ifadede hazır bulunması uygun olur´ deniyor. Diğer savcıların yürütmesinde sorun görmedim” dedi. Çolakkadı, günlüklerin İkinci Ergenekon İddianamesi´nin temelini oluşturduğunun hatırlatılması üzerine ise “Ergenekon´la ilgisi yok. Suç ayrı, suç tarihleri ayrı. Karara baktım. Savcılar da “suç yeri Ankara” dediler. Usul yönünden sorun yok” dedi.
Kriz yaşanmıştı
“İnternet Andıcı” soruşturmasında Savcı Zekeriya Öz´ün, eski 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız´ın ifadesini almak istemesi üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ile arasında yetki karmaşası yaşanmıştı. Engin, Bakanlık genelgesini gerekçe göstererek komutanlarla ilgili dosyanın kendisine gönderilmesi ve hiçbir işlem yapılmamasını istemişti. Benzer bir kriz, Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay´ın gözaltına alınması ve Deniz Baykal hakkında fezleke hazırlığı sırada da yaşanmıştı.
Genelge ne diyor
1 Ocak 2006 tarihli eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından hazırlanan genelgede şu ifadeler yer alıyor: “Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, yüksek yargı organı başkanları ve başsavcıları, Genelkurmay Başkanı, bakanlar, milletvekilleri, kuvvet komutanları gibi devlete üst düzey görevlerde hizmet etmiş veya hizmette bulunan kişiler hakkındaki soruşturmaların kolluğa bırakılmaksızın bizzat başsavcı veya görevlendirecekleri başsavcı vekilleri tarafından yürütülmesi esastır.” ( Taraf)
İlginç iddia: Yetkisizlik kararı aslında 30 Aralık 2009´da alınmış ve bu haber medyaya da yansımıştı. Öyleyse niçin 27 Ekim 2010´a kadar 10 ay beklendi ve dosya şimdi Ankara´ya gönderildi? - Cevap: Dosyanın askeri savcılığa gitme ihtimali nedeniyle yetkisizlik kararı için 10 ay beklendi..
Yargı kulisleri bu haberi konuşuyor
Yargı kulislerinde darbe günlükleri ile ilgili karar için referandumun beklendiği iddia ediliyor. Darbe günlükleri ile Ergenekon arasında bağ bulunmadığı, Ergenekon iddianamesinde de yer almıştı. Yargı kulislerinde günlüklerle ilgili karar için askeri mahkeme ihtimalini ortadan kaldıran Anayasa değişikliğinin beklendiği ileri sürülüyor... İstanbul Özel Yetkili Başsavcı Vekilliği´nin Ergenekon örgütü ile bağlantısını tespit edemediği gerekçesiyle yetkisizlik kararıyla Ankara´ya gönderdiği Darbe Günlükleri dosyasının son Anayasa değişiklikleri nedeniyle askeri yargıya gönderilmeyeceği ortaya çıktı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´in kaleme aldığı iddia edilen günlüklerde geçen “Ayışığı” darbe planı ile eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur tarafından hazırlandığı iddia edilen “Yakamoz” darbe planına ilişkin bilgisayar sunumlarına ilişkin dosyanın Ankara özel yetkili Başsavcı Vekilliği tarafından görevsizlik kararıyla Genelkurmay Askeri Savcılığı´na gönderilebileceği belirtiliyordu. Ancak referandumda kabul edilen Anayasa değişikliği dosyanın Askeri Savcılığa gönderilmesini imkansız kıldı.
´Darbe Günlükleri´nin askeri mahkemeye gitme olasılığı referandumda kalktı
Değişiklikle askeri yargının görev alanını düzenleyen Anayasa´nın 145. maddesine “Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür” hükmü eklendi. Böylece Ergenekon, Kafes, Balyoz, Poyrazköy gibi asker kişilerin de sanık olduğu davaların askeri mahkemelere gönderilmesi olasılığı tamamen ortadan kaldırıldı. Yargı kulislerinde İstanbul Başsavcı Vekilliği´nin, dosyanın askeri savcılığa gönderilmesi ihtimalinin Anayasa değişikliği ile ortadan kalkmasından sonra yetkisizlik kararıyla dosyayı Ankara´ya gönderdiği konuşuluyor. Ergenekon savcıları, 16 ay önce, yani Haziran 2009´da hazırladıkları 2. Ergenekon iddianamesinde ´Darbe Günlükleri´ ile Ergenekon örgütü arasında bir bağlantının tespit edilmediğini belirtmişlerdi. Bu tespitin yapılmasından yaklaşık 6 ay sonra kuvvet komutanları İstanbul´da savcılara ifade vermişti. Aradan geçen sürede dosyanın Ankara´ya gönderileceğine ilişkin haberler çıkmasına rağmen dosya Anayasa değişikliğinden sonra Ankara´ya gönderildi. Bu değişikliğe göre Darbe Günlükleri dosyası ile ilgili soruşturmayı yürütecek olan Ankara Özel Yetkili Başsavcı Vekilliği ya sanıklar hakkında dava açacak ya da takipsizlik kararı verecek.
Danıştay saldırısı örneği
Darbe Günlükleri dosyasının Ergenekon´dan ayrı olarak yürütülecek olması Yargıtay´ın Danıştay saldırısına ilişkin kararını da yeniden gündeme getirdi. Yargıtay, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin Danıştay saldırısının Ergenekon´la bağlantısının tespit edilemediği gerekçesiyle iki dosyanın birleştirilmesini reddeden kararını bozmuştu. Bu kararda saldırının faili Alparslan Arslan´ın Ergenekon´la bağlantılı olduğu iddiaları olduğu hatırlatılarak dosyanın Silivri´de birleştirilmesine karar verilmişti. Yargıtay´ın ilerde Darbe Günlükleri hakkında açılacak olası bir davada da benzer bir karar verebileceği belirtiliyor. ( Vatan)
Davanın akıbetinden endişeliyiz
Adaleti Savunanlar Derneği Başkanı Ayhan Gültekin, söz konusu gelişmelerin dava sürecini akim bırakma girişimlerinin sürdüğünün göstergesi olarak değerlendirildiğini anlatıyor. Hukukçular Derneği Başkanı Cahit Özkan ise Ergenekon ve Balyoz davası gibi dosyalara uzun zamandan beri müdahale girişimlerinin bilindiğini belirtiyor. İşte hukukçuların görüşleri:
Hukukçular Derneği Başkanı Cahit Özkan: Kamuoyunda öyle bir izlenim oluştu ki; yüksek yargı mensupları sanki çetecileri koruyor. Ankara´ya gönderilen soruşturma dosyasını da bu kapsamda değerlendiriyorum. Bütün darbe iddialarını Ankara´da birleştirip orada da üzerini örtmek mi istiyorlar? Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner´in yargılanmasında bu planı gördük. Ergenekon davasında görev almamış bir savcının ve makul gerekçeler sunmadan dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na göndermesi, davaya dışarıdan bir müdahale demektir. Soruşturma dosyasının Ankara´ya gönderilme kararı hukuki değildir. Ne yazık ki Türkiye´deki darbe soruşturmalarında adalete dayanmayan kararlar veriliyor.
Emekli Başsavcı Reşat Petek: Bu soruşturma kaldığı yerden Ankara savcılığınca da devam eder. Ancak şimdiye kadar bilinen darbe teşebbüslerinin özellikle darbe girişimini planlayan bir örgüt tarafından yapıldığı ve bu örgütün de darbeye zemin hazırlayıcı eylemler yaptığı noktasında iddianamede iddialar bulunuyor. Bu açıdan da hukukçu olarak bakıldığında yetkisizlik kararı ´Neden bu saatten sonra Ankara´ya gönderildi?´ sorusu zihnimizde bir soru, cevabını bulamıyor.
Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır: ´Yetkisizlik´ suçun işlendiği yer bakımından tabii ki uygulanıyor. Ağırlıklı olarak suç nerede işlenmişse orası yetkili oluyor. Bunun da amacı delillerin toplanmasını kolaylaştırmak. Eğer bu dosyadaki yetkisizlik kararı bu gerekçe ile verilmiş ise hukuki bir karar diyebiliriz. Ancak burada da bir tereddüt var. Darbe Günlükleri 2 yıldır sürüyor. Suçun işlendiği yerin ağırlıklı olarak Ankara olduğu en başından beri bilinen bir şeydi. Soruşturma başladıktan 1-2 ay sonra verilmiş olsaydı bu daha berrak bir şekilde verilmiş olacaktı. Ama 2 yıl sonra bu kararın verilmesi, zihinlerde soru işaretlerine neden oluyor. Maalesef Türkiye´de soruşturma sürecini uzatıp zamanaşımından dolayı gerek beraate giden gerekse de soruşturmayı kamuoyuna unutturarak takipsizlik kararı verilen birçok dosya oldu Türkiye´de. Bu karardan sonra kamuoyunda bu dosyanın da böyle bir akıbete uğrayacağı yönünde kaygılar oluştu.
´yetkisizlik´ kararı yanlış
Hukukun Üstünlüğü Platformu Başkanı Satılmış Şahin: Zannediyorum ki dosyayı ayırdılar. Hukuki altyapısı şu: Darbe Günlükleri´nin yazıldığı yerin Ankara olduğu yönünde bir görüş var. O gerekçeyle soruşturmayı Ergenekon´dan ayırmak suretiyle verilmiş olabilir. Bence yanlış bir karar. Gönderilmemesi gerekirdi. Yetkisizlik kararı ile dosyanın akıbetinden şüphe eder hale geldik. Soruşturmanın üzeri kapatılmak mı isteniyor? Umarım adalet terazisi şaşmaz, hukuku zan altında bırakacak bir karar çıkmaz.
Belli makamların dokunulmazlığı var
Adalet ve Hukuk Derneği Başkanı Ayhan Gültekin: Dosyanın Ankara´ya gönderilmesinde usul açısından bir sıkıntı olmayabilir. Ancak daha önce yaşanan yüksek yargı mensuplarına ve komutanlara dönük kurtarıcı uygulamalar, Darbe Günlükleri soruşturmasının Ankara´ya gönderilmesine kuşkuyla bakmamıza neden oluyor. Çünkü yüksek yargı ve general mertebesindeki askerlere yönelik soruşturmalarda dosya akim bırakılıyor. Ergenekon davası ile iç içe ve aynı tarihlerde gerçekleşen Darbe Günlükleri soruşturmasının Ankara´ya gönderilmesini manidar buluyorum. Bizim Türk hukukuna güvenimiz tam. Hangi adliyede görülürse görülsün hakimlerimiz kanunlar çerçevesinde karar verecektir. Ancak bu şekilde soruşturmanın ilgisi farklı bir ile gönderilmesi akıllarda soru işareti bırakıyor. CNR soruşturmasında iki hakim dinlemeye takılmıştı. Biri dinlemenin yapıldığı tarihte emekli olduğu için tutuklandı, diğeri görevi başında olduğu için ifadesi bile alınmadı. Türkiye´de belli noktalarda görev yapan kişiler için dokunulmazlık var. Bu dosyada da dokunulmazlık olsun istemiyoruz. ( Zaman)
´Savcıların ve gazetecilerin ortak imalatı abartılı tepkiler´
Alper Görmüş (Taraf): Darbe Günlükleri´ne ilişkin soruşturma evrakı, savcı Mehmet Ergül tarafından Ergenekon davasından ayrıldı ve “yetkisizlik” gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderildi. Savcı Ergül´ün imzasını taşıyan “yetkisizlik” yazısında, eski kuvvet komutanları Özden Örnek, Aytaç Yalman ve İbrahim Fırtına´nın “Ergenekon terör örgütüyle ilgi ve irtibatlarının tesbit edilemediği” de belirtiliyordu. Bu gelişme, Ergenekon davasını önemseyenlerde hayal kırıklığı; davayı “fasa fiso” olarak görenlerde sevinç yarattı. Her iki tepkinin de abartılı olduğunu düşünüyorum. Bu abartılı tepkilerin, savcıların ve gazetecilerin ortak imalatı olduğu kanaatindeyim: a) Savcılar, İkinci Ergenekon iddianamesinde Darbe Günlükleri´yle Ergenekon davası arasında her yana çekilebilecek muğlâk bir ilişki kurmuştu. b) Bu muğlâklık nedeniyle, gazeteciler Darbe Günlükleri-Ergenekon ilişkisine aşırı anlamlar yüklediler. Savcıların muğlâk ifadeleri gazetecilerin “aşırı” yorumlarıyla birleşince, kamuoyunda, Örnek, Fırtına ve Yalman´ın (da) Ergenekon örgütünün liderleri olarak yargılanması gerektiği gibi bir kanaat oluştu. Oysa iddianamenin hiçbir yerinde bu kanaati haklı çıkartacak bir suçlama yoktu. İşte bu nedenlerle son “yetkisizlik” kararı beni ne hayal kırıklığına uğrattı, ne de şaşırttı.
“Yetkisizlik” kararına giden süreçte yaşanan bir dizi tuhaflık
Bu söylediklerimi, Darbe Günlükleri´nin İkinci Ergenekon iddianamesinde (Mart 2009) ne surette yer aldığını alıntılarla göstererek cuma günkü yazımda açacağım... Böylece göreceğiz ki, tek başına bu “yetkisizlik” kararına bakarak ne Ergenekon davasının içinin boşaltıldığı ve davanın artık temelsiz kaldığı öne sürülebilir, ne de üç kuvvet komutanının yargılanmaktan “kaçırıldığı” ve artık kolay kolay yargılanmayacakları öne sürülebilir. Fakat “yetkisizlik” kararına giden süreçte yaşanan bir dizi tuhaflık, “kaçırılma” iddialarıyla ilgili olarak daha temkinli olmamızı gerektiriyor. Bugün, dosyanın Ankara´ya gönderilme sürecinde basında dile getirilen birkaç eleştiriyi ve nasıl olup da gözlerden kaçtığına hayret ettiğim bir noktayı dikkatlerinize sunarak Darbe Günlükleri´nin “kaçırılması” iddialarını ele alacağım.
Başsavcıvekilinden farklı standart
Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz yıl 5 aralıkta, Ergenekon davası kapsamında üç kuvvet komutanının ifadeleri alınmıştı. İstanbul Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek´in 1 Ocak 2006 tarihli genelgesini gerekçe göstererek, ifade alma işlemlerine bizzat katıldı. Çolakkadı, ifadelerden bir süre sonra, aynı gerekçeye dayanarak Darbe Günlükleri soruşturmasını savcı Zekeriya Öz´den kendi uhdesine aldı. (Genelge, kuvvet komutanlarının da dâhil olduğu üst düzey devlet görevlileriyle ilgili soruşturmaların başsavcılar ya da başsavcıvekilleri tarafından yürütülmesine âmirdi.) Fakat Çolakkadı, dosyayı bir süre kendinde tuttuktan sonra, Zekeriya Öz´le aynı seviyede olan Mehmet Ergül´e verdi. O da geçtiğimiz günlerde “yetkisizlik” kararıyla soruşturma dosyasını Ankara´ya gönderdi. Cevap bekleyen birinci soru bu: Çolakkadı, madem kendisi incelemeyecekti, dosyayı neden Öz´den alıp Ergül´e vermişti? Yine Çolakkadı, benzer birkaç durumda evrakın altında savcının yanı sıra mutlaka kendi imzasının da bulunması gerektiğini şart koştuğu halde, bu defa sadece savcı Ergül´ün imzasının bulunmasına tepki göstermemişti. Cevap bekleyen ikinci soru da buydu.
Savcının, dikkatsizlikle açıklanamayacak büyük maddi hatası
Fakat bu süreçteki en vahim nokta Başsavcıvekili Çolakkadı´nın birçok soru işaretine yol açan tasarrufları değildi. Altında savcı Ergül´ün imzasının bulunduğu “yetkisizlik” yazısındaki akıl almaz hatanın yanında, bunların lafı bile edilmezdi. Savcıya göre Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven üç aşamalı bir darbe planının adlarıydı. Fakat... Gerisini “yetkisizlik” yazısından aktarıyorum: “(...) Ancak o tarihte Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök´ün Başsavcılığımızca 22.04.2009 tarihli tanık olarak alınan yeminli ifadesinden de anlaşılacağı üzere hazırlanan Ayışığı ve Yakamoz kod isimli planların slayt sunumlarından haberdar olması üzerine bu planların tüm olarak uygulanamadığı ve bunun üzerine Sarıkız kod adlı başka bir planın hazırlandığı...” Oysa biz gerek Darbe Günlükleri´nden gerekse de İkinci Ergenekon iddianamesindeki çok sayıdaki tekrardan biliyoruz ki, sıralama, savcı Ergül´ünkinin tam tersidir. Gerçek şudur: Dört komutanlı (Örnek, Yalman, Fırtına, Eruygur) Sarıkız darbe planının rafa kaldırılmasından sonra Şener Eruygur, Sarıkız´daki hazırlıklardan da faydalanarak Ayışığı adını verdiği (sonraki aşamaları Yakamoz ve Eldiven) yeni bir darbe planının hazırlığına girişmiştir. Aşağı yukarı aynı kelimelerle İkinci Ergenekon iddianamesinde defalarca tekrar edilen bu bilgi şöyledir: “Söz konusu darbe planları incelendiğinde, ´SARIKIZ´ kod adlı darbe planının, darbe öncesi ülkede darbe zemini oluşturmak için yapılması gereken faaliyetleri içerdiği, ´AYIŞIĞI´ ve ´YAKAMOZ´ kod isimli darbe planlarının ise darbenin bizzat aktif olarak nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiğini, ´ELDİVEN´ kod isimli darbe planının ise gerçekleştirilecek darbe sonrası yapılacak faaliyetleri kapsadığı anlaşılmıştır.” Şimdi, bu kadar bariz bir bilgi yanlışı nasıl açıklanabilir? Savcı, iddianameyi hiç mi okumadı? Hadi ondan vazgeçtik, iki yıldır gazetelerde bu yönde çıkan haberlerden hiç mi haberi olmadı? Şimdi bu tuhaflığa bakıp da, dosyayla hiçbir ilgisi bulunmayan bir savcının böyle bir karar almasını yadırgayan hukukçulara hak vermemek mümkün mü? (Taraf)
İstanbul Başsavcılığı, Eski Kuvvet Komutanları hakkında yürütülen ´darbe günlükleri´ soruşturmasında yetkisizlik verdi. Yetkisizlik kararında ´Ergenekon örgütü ile bağlantı kurulamadığı´ belirtildi. Dosya Ankara´ya gönderildi. Ancak bu durum kafaları karıştırdı. Çünkü dosyanın Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcı Zekeriya Öz´den tuhaf bir şekilde kaçırıldığı iddiası gündeme gelmişti. Ağustos ayında Öz´den ´Balyoz dosyasıyla ilgisi olup olmadığının inceleneceği´ gerekçesiyle alınan dosya savcı Mehmet Ergül´e verilmişti. Dosyayı geri göndermediği öğrenilen Ergül, iki ay sonra günlüklerin Ergenekon soruşturması ile bağlantısı bulunmadığını gerekçe gösterip, dosyayı Ankara´ya gönderdi. Ancak günlüklerde yer alan çok sayıda iddia, Ergenekon davası sanıklarına da soru olarak yöneltilmişti. İkinci Ergenekon iddianamesinde Sarıkız kod adlı darbe planıyla ilgili, ´Plan çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, dernekler ile temasa geçip hükümet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür. Sarıkız kod isimli darbe planının Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına tarafından hazırlanmış olabileceği değerlendirilmektedir´ tespitleri yer alıyor. Yine Ergenekon davası tutuklu sanığı Mustafa Balbay´ın günlüklerindeki notlar ile Özden Örnek´in günlüklerindeki darbe suçlamasına ilişkin bilgilerin örtüştüğü ortaya çıkmıştı. Bu ilginç durum, ´Komutanların Ergenekon ilgisi yoksa Balbay´ın nasıl var, Balbay´ın varsa komutanların nasıl yok?´ sorusunu sorduruyor ve generallerin tıpkı balyoz soruşturmasında olduğu gibi yargıdan kurtarılmakta olduğuna dair şüpheler uyandırıyor. Savcı Ergül´ün, Ergenekon soruşturmasında hiç görev almamasına rağmen, yetkisizlik kararı vermesi de dikkat çekti. Dikkati çeken diğer bir ayrıntı da, Balyoz soruşturmasının kamuoyunda tepki doğuran bir müdahaleyle savcılar Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk´ten alınıp Savcı Ergül´e verilmiş olmasıydı. Bu gelişme balyoz soruşturmasının daha fazla derinleştirilmeden örtbas edilmek istendiği yorumlarına neden olmuştu.
Darbe Günlükleri soruşturması örtbas mı ediliyor?
İstanbul Başsavcılığı, Eski Kuvvet Komutanları hakkında yürütülen ´darbe günlükleri´ soruşturmasında yetkisizlik verdi. Yetkisizlik kararında ´Ergenekon örgütü ile bağlantı kurulamadığı´ belirtildi. Dosya Ankara´ya gönderildi. Ancak bu durum kafaları karıştırdı. Çünkü dosyanın Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcı Zekeriya Öz´den tuhaf bir şekilde kaçırıldığı iddiası gündeme gelmişti. Ağustos ayında Öz´den ´Balyoz dosyasıyla ilgisi olup olmadığının inceleneceği´ gerekçesiyle alınan dosya savcı Mehmet Ergül´e verilmişti. Dosyayı geri göndermediği öğrenilen Ergül, iki ay sonra günlüklerin Ergenekon soruşturması ile bağlantısı bulunmadığını gerekçe gösterip, dosyayı Ankara´ya gönderdi. Ancak günlüklerde yer alan çok sayıda iddia, Ergenekon davası sanıklarına da soru olarak yöneltilmişti. İkinci Ergenekon iddianamesinde Sarıkız kod adlı darbe planıyla ilgili, ´Plan çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, dernekler ile temasa geçip hükümet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür. Sarıkız kod isimli darbe planının Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına tarafından hazırlanmış olabileceği değerlendirilmektedir´ tespitleri yer alıyor. Yine Ergenekon davası tutuklu sanığı Mustafa Balbay´ın günlüklerindeki notlar ile Özden Örnek´in günlüklerindeki darbe suçlamasına ilişkin bilgilerin örtüştüğü ortaya çıkmıştı. Bu ilginç durum, ´Komutanların Ergenekon ilgisi yoksa Balbay´ın nasıl var, Balbay´ın varsa komutanların nasıl yok?´ sorusunu sorduruyor ve generallerin tıpkı balyoz soruşturmasında olduğu gibi yargıdan kurtarılmakta olduğuna dair şüpheler uyandırıyor. Savcı Ergül´ün, Ergenekon soruşturmasında hiç görev almamasına rağmen, yetkisizlik kararı vermesi de dikkat çekti. Dikkati çeken diğer bir ayrıntı da, Balyoz soruşturmasının kamuoyunda tepki doğuran bir müdahaleyle savcılar Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk´ten alınıp Savcı Ergül´e verilmiş olmasıydı. Bu gelişme balyoz soruşturmasının daha fazla derinleştirilmeden örtbas edilmek istendiği yorumlarına neden olmuştu.
Eski Kuvvet Komutanlarının darbe günlüklerine ilişkin soruşturma dosyası yetkisizlik kararıyla Ankara özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı´na gönderildi. Savcı Mehmet Ergül tarafından verilen kararda, Ergenekon örgütü ile bağlantı kurulamadığı belirtildi. Eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek hakkında Ergenekon kapsamında Darbe Günlüklerine ilişkin soruşturma yaklaşık bir senedir özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca yürütülüyordu. Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz ve Eldiven darbe planıyla ilgili olarak eski kuvvet komutanlarının 5 Aralık 2009´da Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde ifadesi alındı. Komutanların ifadesi İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı ve soruşturmayı başlatan Ergenekon savcıları tarafından alındı.
Öz´den Balyoz için alındı, iade edilmeyip Ergül´e verildi
Ergenekon savcısı Zekeriya Öz tarafından yürütülen soruşturma dosyası yaklaşık 4 ay önce Balyoz soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Ergül´e verilmişti. Ergül dosyayı inceledi ve yetkisizlik kararı verdi. 26 Ekim´de verilen kararda Fırtına, Yalman ve Örnek´in Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek ve 5607 Sayılı Kanuna Muhalefet etmekle suçlandıkları hatırlatıldı. Suç tarihinin 2002 -2004 olarak belirtildiği kararda, Ergenekon örgütü ile bağlantı kurulamadığı kaydedildi. Dosyanın bu nedenle ayrıldığını belirten Savcı Mehmet Ergül, suça isnat edilen konuların Ankara´da meydana gelmiş olması nedeniyle dosyayı Ankara özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı´na gönderdi. ( DHA)
Dosyanın Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcı Zekeriya Öz´den tuhaf bir şekilde kaçırıldığı iddiası gündeme gelmişti. Ağustos ayında Öz´den Balyoz dosyasıyla ilgisi olup olmadığının inceleneceği gerekçesiyle alınan dosya savcı Mehmet Ergül´e verilmişti. Dosyayı geri göndermediği öğrenilen Ergül, iki ay sonra günlüklerin Ergenekon soruşturması ile bağlantısı bulunmadığını gerekçe gösterip, dosyayı Ankara´ya gönderdi. Ergül´ün, Ergenekon soruşturmasında hiç görev almamasına rağmen, yetkisizlik kararı vermesi dikkat çekti. Soruşturmayı başlatan, delilleri toplayan ve sorguları yapan Savcı Öz´ün dışında dosyayı bilmeyen bir savcının ´Darbe Günlükleri´ için ortaya koyduğu girişim ilginç bulundu. Balyoz soruşturması da savcılar Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk´ten alınıp Savcı Ergül´e verilmişti. Soruşturmayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın yürüteceği ileri sürülüyor.
Komutanların Ergenekon ilgisi yoksa Balbay´ın nasıl var, Balbay´ın varsa komutanların nasıl yok?
Nokta dergisinde Nisan 2007´de yayımlanmasıyla gündeme gelen ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´e ait olan Darbe Günlükleri Ergenekon soruşturması savcıları tarafından soruşturma konusu yapıldı. Bu kapsamda 5 Aralık 2009´da emekli Oramiral Özden Örnek´i savcılar Zekeriya Öz ile Fikret Seçen, emekli orgeneral Aytaç Yalman´ı Savcı Ercan Şafak ve emekli Orgeneral İbrahim Fırtına´yı da Murat Yönder sorgulamıştı. İfadeler alındıktan sonra soruşturma devam ederken 2010 yılı Ağustos ayında ilginç bir gelişme yaşandı. Dosya, Savcı Öz´den Balyoz darbe planı soruşturması ile arasında bir bağ var mı inceleyeceğiz denilerek istendi. Başsacı Vekili Turan Çolakkadı, soruşturmayı Savcı Mehmet Ergül´e gönderdi. İncelenmek üzere istenen dosya iş yükü gerekçesiyle bir daha geri gönderilmedi. Dosyayı alan Savcı Ergül de iki ay sonra yetkisizlik kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdi. Savcı Ergül, ´Darbe Günlükleri´ soruşturmasının Ergenekon soruşturması ile bağlantısı olmadığını iddia etti. Ancak günlüklerde yer alan çok sayıda iddia, Ergenekon davası sanıklarına da soru olarak yöneltilmişti.
Balbay-Örnek günlükleri örtüştü
İkinci Ergenekon iddianamesinde Sarıkız kod adlı darbe planıyla ilgili, Plan çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, dernekler ile temasa geçip hükümet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür. Sarıkız kod isimli darbe planının Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına tarafından hazırlanmış olabileceği değerlendirilmektedir. tespitleri yer alıyor. Yine Ergenekon davası tutuklu sanığı Mustafa Balbay´ın günlüklerindeki notlar ile Özden Örnek´in günlüklerindeki darbe suçlamasına ilişkin bilgilerin örtüştüğü ortaya çıkmıştı. ( Zaman)
Özel yetkili savcıların 2003-2004´teki darbe girişimi iddialarıyla ilgili olarak üç eski kuvvet komutanı hakkında yürüttüğü soruşturmada ilginç bir gelişme yaşandı. ´Darbe Günlükleri´yle ilgili sorgulanan, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek, Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına´nın Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantısına ulaşamayan Ergenekon savcılarının, bu nedenle ´yetkisizlik´ kararı vererek soruşturma dosyasını Ankara´ya gönderecekleri öğrenildi.
Darbe Günlükleri soruşturmasında yetkisizlik kararı
Özel yetkili savcıların 2003-2004´teki darbe girişimi iddialarıyla ilgili olarak üç eski kuvvet komutanı hakkında yürüttüğü soruşturmada ilginç bir gelişme yaşandı. ´Darbe Günlükleri´yle ilgili sorgulanan, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek, Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına´nın Ergenekon Terör Örgütü ile bağlantısına ulaşamayan Ergenekon savcılarının, bu nedenle ´yetkisizlik´ kararı vererek soruşturma dosyasını Ankara´ya gönderecekleri öğrenildi.
İstanbul´daki özel yetkili savcıların 2003-2004´teki darbe girişimi iddialarıyla ilgili olarak üç eski kuvvet komutanı hakkında yürüttüğü soruşturmada, ilginç gelişme yaşandı. Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen “Darbe günlükleri”ndeki bilgiler ışığında ay başında 10 saat sorgulanan dönemin Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek´le ilgili olarak savcıların ´yetkisizlik´ kararı verdiği öğrenildi. Sarıkız, Ayışığı adlarıyla bilinen darbe planları yapıldığı sırada ´şüpheli´ kişilerin komutan olarak görev yapmaları ve bu yöndeki faaliyetleri Ankara´da yürütmeleri nedeniyle dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilmesi bekleniyor. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, Nokta dergisinin 29 Mart 2007´de yayınladığı ´günlükler´le ilgili soruşturma başlatıp, önce dergi yöneticilerinden belgeleri aldı. Ardından dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök´ü İzmir´de dinledi. Özkök, “bu yönde bazı bilgilere 2004 baharında ulaştığını” açıkladı.
Yetki Ankara´da
Soruşturmanın son ayağında ise, 5 Aralık 2009´da Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Ergenekon savcılarına 10 saat süreyle ifade verdi. Örnek´in ifadesini İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz ve Fikret Seçen aldı. Emekli Org. İbrahim Fırtına´nın ifadesinin Cumhuriyet Savcısı Murat Yönder, emekli Orgeneral Aytaç Yalman´ın ifadesinin de Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak aldı. Bu sorguda, darbe günlüklerinde yer alan toplantılar, darbeye ilişkin hazırlık çalışmaları tek tek soruldu. Bu ifadelerin ardından eski komutanlar serbest bırakıldı. Savcılar daha sonra dosya içindeki tüm bilgileri Askeri Ceza Kanunu ile Türk Ceza Kanunu ve ´askere sivil yargı yolunu açan´ CMK´daki son düzenlemeler ışığında gözden geçirdi. Ankara yargı çevrelerinden edinilen bilgiye göre, İstanbul´daki özel yetkili savcılar, soruşturmanın yeni adresinin Ankara olması yönünde karara vardılar. 2003-2004 döneminde komuta kademesini oluşturan “şüphelilerin” üzerine atılı suçlarla ilgili toplantıları Ankara´da yapmaları nedeniyle dosyanın yetkisizlik kararıyla Ankara Cumuhuriyet Başsavcılığı´na gönderilmesi görüşü ağırlık kazandı. Önümüzdeki günlerde bu yönde kararın verilmesiyle, ´Sarıkız ve Ayışığı´ darbe girişimleriyle ilgili soruşturmayı Ankara´daki Özel Savcılar yürütecek.
Yeni kurulan Ankara 12. Ağır Ceza bakacak
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, 2. Ergenekon iddianamesinde Sarıkız ve Ayışığı darbe planları ile Ergenekon örgütü arasında bir bağın “henüz” tespit edilemediğini belirtmişlerdi. Buna rağmen komutanların ifadelerini alan savcıların “yetkisizlik” kararı vermeleriyle bu bağın kurulamadığı da anlaşılmış oldu. Bu durumda Ankara´da yürütülecek soruşturma Ergenekon soruşturmasından bağımsız bir darbe girişimi soruşturması olacak. Ankara´da yürütülecek soruşturma sonunda dava açılması halinde bu davaya yeni kurulan özel yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin bakması bekleniyor. Ankara´da özel yetkili iki mahkeme bulunuyor. Özel yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki iş yoğunluğu ile yeni kurulan 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin iş yoğunluğunu denkleştirmek için yeni açılan davalar 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderiliyor. Soruşturmanın tamamlandığı aşamada iki mahkemenin iş yoğunluğu denk hale gelmişse bu defa davanın hangi mahkemede görüleceği bilgisayar kurası ile belli olacak. ( Vatan)
Fırtına´nın savcılık ifadesi ortaya çıktı
05 Ocak 2010: Eski kuvvet komutanları Örnek, Yalman ve Fırtına, ´darbe günlükleri´yle ilgili 5 Aralık´ta Ergenekon savcısı tarafından saatlerce sorgulanmıştı. İşte o sorguda dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına´nın verdiği ifade basına sızdı. 10 saat ifade veren Fırtına, darbe planlarıyla ilgili sorular karşısında zaman zaman sinirleniyor ve “Lanetliyorum, reddediyorum” gibi karşılıklar veriyor. İkinci Ergenekon iddianamesinde yer alan “Ayışığı”, “Sarıkız”, “Yakamoz” ve “Eldiven” darbe planlarıyla 2004´te hükümeti devirmeyi planladıkları iddia edilen dönemin Kara Kuvveti Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına ile darbe planlarının yer aldığı ´darbe günlükleri´nin yazarı olduğu öne sürülen dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli oramiral Özden Örnek, 5 Aralık´ta savcılara ifade vermişti. Savcı Murat Yönder´in 10 saat sorguladığı Fırtına´nın ifadesi ortaya çıktı.
Koç´u da sordular
131 ayrı soruya 35 sayfalık ifadeye cevap veren Fırtına´nın sorgulamanın ilk başlarında soğukkanlı olduğu, ancak dakikalar geçtikçe de atmosferin zaman zaman gerildiği anlaşıldı. Savcı Yönder´e, “Biz Kuvvet Komutanıyız. Siz yetkili değilsiniz. Genelkurmay Askeri Savcı ancak bizi sorgulayabilir” diyen Fırtına´nın, kendisine yöneltilen sorular karşısında bazen sinirlenerek ayağa kalktığı öğrenildi. Darbe planlarıyla ilgilenen Fırtına´ya ayrıca işadamı Rahmi Koç, Aydın Doğan ve Engin Akçakoca da soruldu. Rahmi Koç´u sanayici olması nedeniyle tanıdığını, Aydın Doğan´ı tanıdığını ama yüz yüze tanışmadığını, Engin Akçakoca´yı ise hiç tanımadığını söyleyen Fırtına, kendisine sorulan eski Oramiral Orhan Karabulut´u ise asker olması nedeniyle tanıdığını belirtti. İşte Fırtına´nın ´darbe günlükleri´yle ilgili sorulara verdiği yanıtlar...
SAVCI: “Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven adlı darbe planlarını siz mi yaptınız? FIRTINA: ”Bir darbe suçlaması kapsamı içerisinde bana soru yöneltilmesini üzüntü ile karşılıyorum ve reddediyorum. Darbe planlarına iştirak etmedim. Görev yaptığım süreçte bu türden bir girişime tanık olmadı. Darbe günlüklerini Özden Örnek yalanladı. Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven isimli darbe planlarından emekli olduktan sonra haberdar oldum.
SAVCI: Ayışığı kod adlı plan kapsamında Başbakan Erdoğan´dan azami sayıda milletvekili koparmak için neler yaptınız? FIRTINA: Bu konuda yukarıda açıklama yapmıştım aynısını tekrar ediyorum.
´10 Mart´ta ihtilal yapalım´
2007 yılında Nokta Dergisi´nde yayımlanan ve Örnek´e ait olduğu öne sürülen günlüklerde darbe planlarından şöyle bahsediliyordu: (6 Aralık 2003)- “Kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik. Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık... Sonra rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Dernekleri hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bunları yurt çapında yapacaktık. Yukarıdakiler Sarıkız olarak anılacaktı. (3 Şubat 2004)- Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10 Mart´ta ihtilal yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş. (...) Ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004 Aralık´tan önce yapılmamasını söyledim.”
Hilmi Özkök´e ´Çekil´ notu bence bir kurgudur
SAVCI: “Ayışığı darbe planında geçen 22 Eylül 2003´teki toplantıda, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´e hitaben ´Ya sen çekil ya da biz çekileceğiz´ notu verildi mi?” FIRTINA: “Notun tarihi Örnek ve benim göreve başladığımız ilk ay. Belki ilk kez bir toplantıda bir araya gelen kişilerin önceden planlayarak sarfedeceği sözler değildir. İlk ay zaten nezaket ziyaretleriyle, iade-i ziyaretlerle geçen dönemdir. Genelkurmay Başkanı´nın mektup yoluyla istifaya davet edildiği yönünde kendisinden bir şey duymadım. Mektupta TSK´nın protokol kuralları ihlal edilmiş. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´ndan önce yazılmış. Böyle bir yanlışı Eruygur´un yapacağına ihtimal vermiyorum. Bu nedenle yazının Şener Paşa´ya ait olmadığını, bir kurgu olduğunu düşünüyorum. Bu ifade Türkiye Cumhuriyeti´ni ve TSK´yı tahrip etmek amaçlı bir kötü niyet beyanıdır. Lanetliyorum.”
Dördümüz anlaşıp el sıkıştık
(22 Eylül 2003): Komutanlarla çok özel konuştuk. Org. Özkök AKP´ye karşı işlem yapılmasını kabul etmezse “Ya çekil, yahut da biz çekiliyoruz” diyeceğiz. Org. Fırtına istedi, dördümüz ellerimizi üst üste koyup el sıkıştık! Org. Eruygur kışkırtıcı rol oynuyor.
Şener Eruygur, Denktaş´a mektup yazdı mı?
SAVCI: “Eruygur´un dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş´a yazdığı ileri sürülen mektupla ilginiz var mı?” FIRTINA: “Annan Planı´na karşı yavru vatanın sokağa dökülmesi, Türkiye´de tepki gösterilmesi iddialarına ilişkin 2 noktada itirazım var. Birincisi doğru olmayan bu iddialar uluslararası boyutta tartışmaya yol açar. Bu husus iddianamede yer almasın ya da örtülü olarak kullanılsın. İkinci itirazım, bu iddia öncekilerde olduğu gibi ülkenin birlik ve dirliğine, yavru vatanda oluşabilecek çözümlere dinamit koyucu ve başkalarına istismar etme fırsatını veren yanlış bir kurgudur.”
Kıbrıslıları sokağa dökelim
5 Şubat 2004 : “Kara Kuvvetleri Komutanı (...) telefonla beni aradı ve gizli hattan görüşmek istedi. (...) ” Annan´ın mektubu (BM Genel Sekreteri Kofi Annan´ın Kıbrıs mektubu) gelmiş ve içerisindeki konular tamamen söylediklerimizin dışında olayları kapsıyor. Onur Öymen (CHP Genel Başkan Yardımcısı) ile İstanbul´da görüştük ve bana bunları anlattı. (...) Hava Kuvvetleri Komutanı 19:30´da geldi, konuştuk. Darbe olabilir mi konusunu açtık. Amacım Şener (Eruygur) yokken onunla teke tek konuşarak fikirlerimi söylemekti. Nitekim darbe konusundaki fikirlerimi ona naklettim ve zannediyorum aynı fikirde oldu. Ülkenin ekonomik zorluğu, ABD´nin diğer darbelerden farklı olarak bu kez hükümet tarafını tuttuğunu, halkın henüz destek vermediğini ve desteğin yahut zeminin oluşması gerektiğini kısaca anlattım. (...) TSK´nın Kıbrıs konusunda düşüncelerinin ne olduğunu açıklayıp istifa etmemiz gerektiğini söyledim. Hava Kuvvetleri Komutanı başka bir seçenek tavsiye etti. Kıbrıs´ta herkesi Annan Planı aleyhinde sokağa dökerek gösterilerin yapılmasını sağlama ve anavatandan da bu hareketlere destek vererek hükümet aleyhine olaylar çıkarmak.
´Hilafet´ toplantısına ben katılmadım
SAVCI: “Hilafetin ilgasıyla ilgili 3 Mart 2004´te toplantıda AKP´den milletvekili kopartılması, Cumhurbaşkanı Sezer´in görev süresinin uzatılması konuşuldu mu?” FIRTINA: “O toplantıya katılmadım. Ben o toplantı sırasında görev gereği Ankara dışındaydım.”
SAVCI: “Sezer´in görevini sürdürmesi için ne gibi görüşmelerde bulundunuz, Sezer´le görüşmeleri kim ya da kimler gerçekleştiriyordu?” FIRTINA: “(Sinirlenerek) Bu ifade Türkiye Cumhuriyeti´ni ve TSK´nın, birliğini tahrip etmek amaçlı bir kötü niyet beyanıdır, lanetliyorum.”
Paneli el altından biz teşvik ettik
(3 Mart 2004): Hilafetin kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat kanununun yürürlüğe girişinin yıldönümü toplantısı... ATO´da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveç´te olduğu için, Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine Konya´ya gittiği için bu panele katılamadı. Bu paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkışladılar ve “Cumhuriyetin Koruyucuları” diye slogan atmaya başladılar.
Komutanların zorlandığı soru
´Telefonda niye ortak hareket kararı aldınız?
5 Aralık´taki yaklaşık 10 saat süren ifade işlemi sırasında, savcıların Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek ile Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman arasında geçen yakın tarihli bir telefon görüşmesini de sorduğu ortaya çıktı. Teknik takibe takılan bu konuşmalarda iki eski komutanın, “sorulara ne şekilde yanıt verileceği konusunda” görüş alışverişinde bulunduğu belirtiliyor. Sarıkız, Ayışığı ve Eldiven darbe planlarıyla ilgili sorgulanacaklarını bilen eski komutanlar İstanbul Adliyesi´ne gelmeden önce bu iddialarla ilgili avukatlarıyla uzun süre hazırlık yaptı. Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen günlüklerdeki çelişkili ve hatalı anlatımları bulmaya çalışan askerler zaman zaman da telefonla görüştüler.
Polis dinlemiş
Haklarında, ´şüpheli´ sıfatıyla soruşturma sürdüğü için mahkeme kararıyla dinlenen iki komutan teknik takibe takıldı. Bu konuşmalarda Aytaç Yalman ile Özden Örnek´in, “Birbiriyle çelişen ifadeler vermemek üzere” sözleştikleri polis dinlemesine takıldı. Komutanların hangi konuyu yalanlayacaklarını ya da ´hatırlamıyorum´diyeceklerini birbirlerine aktardıkları iddia ediliyor. Yalman ve Örnek´in, Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına ile benzer görüşmeler yapmaması dikkat çekiyor. Aynı dönemde komutanlık yapan Örnek ile Fırtına´nın aralarının günlükler nedeniyle açık olduğu öne sürülüyor. 5 Aralık´taki sorgudan önce bu yöndeki bilgileri Terörle Mücadele Şubesi´nin bilgi notundan öğrenen savcılar, iki komutana da ayrı ayrı “Niçin ortak hareket etme kararı aldınız” diye sordu. Telefonlarının dinlendiğini bilmeyen Örnek ve Yalman´ın bu soru nedeniyle sıkıntı yaşadıkları öğrenildi.
Suçlamalar onur kırıcı bunları hazırlayan kurum geri çeksin
Fırtına ifadesine bu sözlerle başladı: “Savunmama başlamadan önce bana yöneltilen tüm suçlamaları kabul etmediğimi, şiddetle reddettiğimi beyan etmek istiyorum. Bu suçlamaların onur kırıcı olduğunu bu suçlamaları hazırlayan kurumların bunları geri çekmesini talep ediyorum. Bu suçlamalar geri çekilmiyorsa iade ediyorum. Kimsenin böyle bir suçlamayı bana yönelteceğini düşünemiyorum. “ ( Vatan)
(30 Aralık 2009, 15:16), son güncel.: (05 Ocak 2010)
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, üç eski kuvvet komutanının sorgusuna ilişkin olarak ´suç şüphesi ortadan kalkmış değil, dosyanın askeri savcıya gitmesi sözkonusu olamaz´ dedi.
Çolakkadı: Paşaların suç şüphesi sürüyor, soruşturma sivil savcının
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, üç eski kuvvet komutanının sorgusuna ilişkin olarak ´suç şüphesi ortadan kalkmış değil, dosyanın askeri savcıya gitmesi sözkonusu olamaz´ dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, sorgulanan eski kuvvet komutanları hakkındaki iddialar ve ele geçen delillerin değerlendirilmesinin devam ettiğini kaydetti. Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Çolakkadı, 5 Aralık Cumartesi günü, ´şüpheli´ olarak ifadeleri alınan dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman ve Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına´nın, bazı gazetelerde yer alan ´kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmadığı´ gerekçesiyle serbest bırakıldığı yönünde bir açıklama yapmadığını ve ifadelerinin yanlış yorumlandığını söyledi. Çolakkadı, şüphelilerin serbest bırakılmasının suç şüphesini ortadan kaldırmadığını vurgulayarak, kendisine sorulan ´tahliye gerekçeleri´ sorusuna karşılık, ´CMK 100. maddesi uygulanarak serbest bırakılmışlardır´ cevabını verdiğini bildirdi. ´Kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmadığı için serbest bırakılmışlardır´ diye bir açıklama yapmadığını dile getiren Çolakkadı, eski kuvvet komutanları hakkındaki iddialar ve ele geçen delillerin değerlendirilmesinin devam ettiğini kaydetti. Turan Çolakkadı, bir soru üzerine, ´eski kuvvet komutanlarının görevi başındayken suç işledikleri gerekçesiyle soruşturma dosyasının yetkisizlikle askeri savcılığa gönderilmesi gibi bir durumun şu an için söz konusu olmadığını´ da sözlerine ekledi. ( Yenişafak)
Yargı süreci bitmedi
Hukukçular, 3 eski kuvvet komutanının 10 saatlik sorgudan sonra serbest bırakılmasının ´suçsuz´ oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Paşaların ek ifadesinin alınabileceği ve haklarında dava açılabileceği kaydedildi. Ergenekon savcılarına verdikleri ifade ardından serbest bırakılan emekli kuvvet komutanları Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek için ayrı iddianame hazırlanabileceği öne sürüldü. Darbe günlükleriyle ilgili sorgulanan komutanlar, yeni deliller bulunması durumunda tekrar sorgulanacak. Türk yargı tarihinde ilk kez, görev başında bulundukları dönemde suç işledikleri iddia edilen emekli 3 kuvvet komutanı şüpheli sıfatıyla sivil savcılara ifade verdi. 10 saat süren sorgulamanın ardından serbest bırakılan Yalman, Fırtına ve Örnek´in haklarında yeni deliller elde edilirse, ek ifade için tekrar savcılığa çağrılabileceği öğrenildi. Soruşturma sonunda savcılar dava açmak için yeterli delil bulunduğunu değerlendirirse, komutanlar hakkında ayrı bir iddianame hazırlanacak.
Suçsuz demek değil
Yeni Şafak´a konuşan emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, eski kuvvet komutanlarının tutuklanmamalarının suçsuz oldukları anlamına gelmeyeceğini belirterek,“Bundan sonra iki ihtimal var. Ya haklarında kovuşturmaya gerek görülmeyecek ya da yeni deliller ışığında soruşturmaya devam edilebilir” dedi. Petek, şunları söyledi: “2. iddianame ve günlük içeriklerini biliyoruz. 2003 -2004 yılları arasında yapılan toplantılar ifadelerde geçiyor. Ancak komutanların emekli olduktan sonra darbe girişimlerine devam edip etmedikleri iddianamede yok. Bu süre zarfında savcılar o konularda da delil toplamış olabilirler.” Komutanların tutuklanmamalarının, suçsuz oldukları anlamına gelmediğini vurgulayan Petek, “Bence savcılar kısa sürede yeni bir iddianame hazırlayarak, Yalman, Fırtına ve Örnek´i mahkemeye sevk edeceklerdir. Genelde savcılar bu tür durumlarda delil takdirini mahkemelere bırakırlar” dedi.
Habertürk TV´ye konuşan eski DGM Savcısı Mete Göktürk ise 3 emekli paşanın serbest bırakılmalarının, hukuki sürecin parçası olduğunu söyledi. Göktürk, şöyle konuştu: “Darbe günlükleri diye bir defter var. Eski Genelkurmay Başkanı´nın tanıklığı var. Bütün bunlar bu kişilerin ifadeye çağrılmaları için yeterli bulunmuş. Şu aşamada tutuklamaya gerek olmadığı görülmüş. Serbest bırakılmaları, haklarında dava açılmayacağı anlamına da dava açılacağı anlamına da gelmez. Yeni delillerin ortaya çıkması durumunda tutuklanmalarına da karar verilebilir. ( Yenişafak)
2003-2004 yıllarında AK Parti hükümetini devirmek için planlar yapmakla suçlanan eski kuvvet komutanları Yalman, Fırtına ve Örnek, Ergenekon savcılarına şüpheli sıfatıyla ifade vermek üzere Beşiktaş´taki Adliye´ye geldi. Komutanların adliyeye geldiği sıralarda Amirallere suikast soruşturması kapsamında sorgulanmak üzere iki subay da adliyeye getirildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgenaral Hilmi Özkök Temmuz ayında muhtelif sayıdaki darbe girişimleri hakkında savcılara ´Bilgi sahibi´ sıfatıyla İzmir Adliyesi´nde özel bir odada 20 sayfalık bir ifade vermişti. Özkök savcılara, ´Ayışığı ve Yakamoz konularını biliyordum. Bilgi geliyordu, ancak delil bulamadığım için işlem yapmadım´ demişti. Günlüklerde adı geçen dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Ergenekon kapsamında tutuklanıp cezaevine konulduktan sonra sağlık sorunları nedeniyle tutuksuz yargılanmasına karar verilmişti. Dönemim diğer 3 kuvvet komutanının da bugün ifadeye gelmeleriyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir dönem görev yapan Genelkurmay Başkanı dahil tüm komuta kadrosu adliyeye çağrılarak ifade vermiş oldu.
FLAŞ!!! Türkiye´de bir ilk: Cuntacı Kuvvet Komutanları Adliye´de
2003-2004 yıllarında AK Parti hükümetini devirmek için planlar yapmakla suçlanan eski kuvvet komutanları Yalman, Fırtına ve Örnek, Ergenekon savcılarına şüpheli sıfatıyla ifade vermek üzere Beşiktaş´taki Adliye´ye geldi. Komutanların adliyeye geldiği sıralarda Amirallere suikast soruşturması kapsamında sorgulanmak üzere iki subay da adliyeye getirildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgenaral Hilmi Özkök Temmuz ayında muhtelif sayıdaki darbe girişimleri hakkında savcılara ´Bilgi sahibi´ sıfatıyla İzmir Adliyesi´nde özel bir odada 20 sayfalık bir ifade vermişti. Özkök savcılara, ´Ayışığı ve Yakamoz konularını biliyordum. Bilgi geliyordu, ancak delil bulamadığım için işlem yapmadım´ demişti. Günlüklerde adı geçen dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Ergenekon kapsamında tutuklanıp cezaevine konulduktan sonra sağlık sorunları nedeniyle tutuksuz yargılanmasına karar verilmişti. Dönemim diğer 3 kuvvet komutanının da bugün ifadeye gelmeleriyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir dönem görev yapan Genelkurmay Başkanı dahil tüm komuta kadrosu adliyeye çağrılarak ifade vermiş oldu.
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, ´Ergenekon´ soruşturması kapsamında ifadelerine başvurulmak üzere Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´ne geldi. Sivil plakalı araçlarla ayrı ayrı adliyeye gelen Yalman, Fırtına ve Örnek, hakim ve savcıların giriş yaptığı bölümden binaya alındı. Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde saat 10.00´da başlayan ifade verme işlemi, saat 12.30´da öğle yemeği için durduruldu. Bu arada, emekli Oramiral Özden Örnek´in ifadesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz ve Fikret Seçen, emekli Orgeneral İbrahim Fırtına´nın ifadesinin Cumhuriyet Savcısı Murat Yönder, emekli Orgeneral Aytaç Yalman´ın ifadesinin de Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak tarafından alındığı öğrenildi. ( AA)
Adliye önünde generalleri protesto gösterisi
Ergenekon soruşturmasının yürütüldüğü Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi önünde toplanan bir grup, darbe girişimlerini protesto ederek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´un da yargılanmasını istedi. Darbe karşıtı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´un görevden alınmasına ilişkin çeşitli dövizler taşıyan ve kendilerini Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu üyeleri olarak nitelendiren grup adına bir basın açıklaması yapan Meltem Oral, Sevgili günlük diyerek başladığı açıklamasında, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek´in yazdığı iddia edilen darbe günlüklerine atıfta bulundu. Oral, şöyle konuştu: Şemdinli´de patlayan bombayı durduramadık, ama sayende 350 çocuğu öldürmek niyetiyle Koç Müzesi´ndeki denizaltıya konulmuş bombayı patlamadan etkisiz hale getirebildik. Hrant Dink´in, rahip Santaro´nun, Malatyalı misyonerlerin imdadına yetişemedik, ama Büyükada vapuruna kurulan kafes tuzağını geç olmadan bozabildik. Bugün artık Genelkurmay karargahında bir cuntanın değil, tüm karargahın cuntanın ta kendisi olduğunu biliyoruz. Kaos planlarının altında imzası bulunan Dursun Çiçek´ten önce Hasan Iğsız ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´un görevden alınacakları ve yargılanacakları günü iple çektiklerini aktaran Oral, Sen günlüklerin Mata Hari´sisin diye hitap ettiği günlüğe teşekkür etti. ( AA)
CNN Türk: Savcı Öz gazetecilere: ´Pijamalarınızla gelin´ dedi
Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, ifadeye çağırılan eski kuvvet komutanlarına sözlü tebligat yapmadığını söylemişti. Milliyet gazetesindeki habere göre Savcı Öz´ün, Ben kimseyi aramaya tenezzül etmem. Tebligat yazılı yapıldı ifadesini kullandığı iddia ediliyordu. Ergenekon savcısı, kuvvet komutanlarının adliyeye gidiş saati ile ilgili gazetecilerin sorusuna da Pijama ve uyku tulumlarınızla gelin cevabını verdi.
Doğan Medyasının sorgulamaya bakışı
CNN TÜRK´ün yayınına katılan eski DGM Savcısı Mete Göktürk: Komutanların iddialar hakkında ifade vermeleri normaldir. Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal: Günlüklere bakılınca darbe planları görülüyordu. AK Parti 2002´de tek başına iktidar oldu. Anlaşılan o ki o tarihlerde düğmeye basıldı. Hükümetin ayağını kaldırmaktı amaç. Ergenekon ile gelinen bir yer var. Özden Örnek darbe iddialarını kabul etmedi. Ancak Hilmi Özkök bunun aksini iddia etti. Öylesine açık ki her şey. Türkiye´de asker ne kadar hukukun içine çekilirse o kadar yere basar. Milliyet gazetesi yazarı Tufan Türenç: Komutanların ifadelerinin alınmasını olumlu buluyoruz. Ortada bir suç varsa açığa çıkarılmalı. Neyin doğru olduğuna inanmak güç. Günlüklerin gerçek olmadığı bile söyleniyor. Darbe hazırlığı yaptığı iddia edilen 3 komutanın söyleyecekleri önemli. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök gayet açık, dürüstçe bu duyumları ben de aldım araştırdım ama somut bir şey bulamadım. Defteri kapattık dedi. Ama o defterler yeniden açılıyor. Ben Hasan Cemal gibi düşünmüyorum. O çok önyargılı. Suçlular cezalarını çeksinler istiyor. Duygusal ve önyargılı olmamak lazım. İçeride suçsuz 2.5 yıldır yatan insanlar var. İddianameler saçma sapan. Sami Selçuk bile söyledi. Ben böyle iddianame görmedim diyor. Bu dava bitmez. Orduyu yıpratmak kimseye yarar getirmez. Ordunun içinde ters bir şeyler varsa onu hukuk çerçevesi içinde ele almak gerek. Ortada Ergenekon diye bir örgüt var mı onu incelemek lazım önce. Ben bu davanın bu kadroyla Türkiye´ye fayda getireceğine inanmıyorum. Hürriyet gazetesi yazarı Saygı Öztürk: Bir gecede askere yargı yolu açıldı. Ben Özden Örnek ile 2 gün önce konuştum. Hukuka olan bağlılıklarını iletti. ´Herkes bana küfürler etti ama ben ağzımı kapadım ve konuşmadım´ dedi. ´Ben o günlükler bana ait değil dediysem öyledir. İçim son derece rahat. Kendime güveniyorum´ dedi. Bundan sonrası önemli. Cumhuriyet savcısı ya takipsizlik kararı verecek ya da dava devam edecek. Bu süreç normal ama gecikmiş bir durum. Darbe iddialarıyla ilgili hiçbir komutanın bilgisine başvurulmaması ilginçtir. Demek ki planlı programlı bir sistem hazırlandı geceyarısı yasasıyla. Bana göre önce Örnek´in ifadesi alınacak. Çünkü darbe günlükleriyle suçlanıyor.Hürriyet gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever: Şimdiye kadar bu insanlara hiç dokunulmayacağı genel kanıydı. Bugün bu kırılıyor. Çok ağır iddialar var. Suçlu olup olmadıklarını söyleyecek ne yetkim var ne de haddim. Ama konunun mahkemeye taşınması önemli. Darbe yapanlara soru sorulacak mı merakla bekliyorum. Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan: Bu çok geç kalınmış bir karar. Ne sıfatla çağırıldıkları bile belli değil. Soruşturmanın geç de olsa başlamış olması önemli. ( Cnnturk)
Özden Örnek´e 75 soru yöneltildi
07 Aralık 2009: Ergenekon soruşturması kapsamında ifadeleri alınan eski kuvvet komutanları Yalman, Fırtına ve Örnek´in 10 saat süren sorgusuyla ilgili detaylar ortaya çıkmaya başladı.Darbe günlüklerinin sahibi olduğu iddia edilen dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´e Zekeriya Öz ve Fikret Seçen tarafından 75 soru yöneltildiği öğrenildi. Özden Örnek´in ifadesinin 45 sayfa tuttuğu belirtildi.İbrahim Fırtına´nın ise savcı Murat Yönder´e 35 sayfa ifade verdiği öğrenildi. Savcılar Örnek´in günlükleri ve Özkök´ün ifadelerinde yer alan ve birbiriyle örtüşen olay ve anlatımları emekli komutanlara sordu.Komutanlara, görevde oldukları dönemde kendi aralarında yaptıkları toplantılar ve Genelkurmay Başkanı Özkök´e çekilmesi için baskı yaptıkları iddiası da soruldu. Örnek´in günlüklerinde yer alan Ya sen çekil ya da biz çekiliyoruz diyeceğiz şeklindeki ifadelerin anlamı konusunda sorular yöneltildi. Dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt´ı tasfiye etme girişimi konusunda da 3 paşanın bilgisine başvuruldu. ( Yenişafak)
Şener Paşa´nın notları okununca şaşırdılar
08 Aralık 2009: Darbe şüphelisi 3 eski kuvvet komutanı, 10 saatlik sorguda en zor anları Şener Eruygur´un Sıhhiye´deki ofisinde ele geçirilen notlarla karşılaşınca yaşadı. Darbe toplantılarına ilişkin bilgilerin yer aldığı notları ilk kez duyan paşalar, şaşkınlıklarını gizleyemedi. Ergenekon Davası´ndaki ´en üst´ sorgulamanın detayları ortaya çıkmaya başladı. Sorguya, Özden Örnek´in ve Mustafa Balbay´ın günlükleri konusunda yöneltilecek sorulara hazırlanmış olarak giren 3 kuvvet komutanı, Şener Eruygur´un ofisinde ele geçirilen darbe notları ile karşılaşınca büyük şaşkınlık yaşadı. Ergenekon operasyonu ifadelerine başvurulan Kara Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Hava Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına´nın Ergenekon sanığı Jandarma eski Komutanı Şener Eruygur´un darbe toplantılarına ilişkin notlarından da sorgulandıkları ortaya çıktı. Özden Örnek ve Mustafa Balbay´ın günlüklerinde yer alan bilgiler üzerinden başlayan sorguda, kuvvet komutanlarına Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök´ün ifadelerinin de sorulduğu belirlendi.
Şener Eruygur´un notları iddianamede yer almadığı için bilinmiyordu
Kuvvet komutanlarına sürpriz sorgunun ise Jandarma eski Komutanı Şener Eruygur´un bilgisayarında tuttuğu notlardan geldiği ortaya çıktı. 1 Temmuz 2008 tarihinde Ankara´da gözaltına alınan Eruygur´un bilgisayarında, günlüklerde yer alan darbe toplantılarına ilişkin notların bulunduğu öğrenildi. Eruygur´un bu notlarının Ergenekon iddianamesi ve eklerinde yer almadığı ifade edildi. Örnek´in ve Balbay´ın günlükleri konusunda yöneltilecek sorulara hazırlıklı olarak gelen kuvvet komutanları, Eruygur´un bilgisayarından çıkan notlarla karşılaştı. Komutanların, ilk kez sorgulama sırasında karşılaştıkları bilgiler karşısında şaşkınlıklarını gizleyemedikleri belirlendi.
Yeni isimler belirlendi, her an ifadeye çağrılabilir
Öte yandan, kuvvet komutanlarının sorgulama sırasında verdikleri bilgilere göre, yeni isimlerin de ifadesine başvurulacağı öğrenildi. Bu gelişme üzerine gözler Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarının yapıldığı 2002-2004 tarihleri arasında görev yapan diğer komutanlara çevrildi. Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur, Ayışığı ve Sarıkız darbe planlarından başka Eldiven ve Yakamoz isimli iki darbe planını hazırlamakla suçlanmıştı. Ergenekon savcılarının üç eski komutana sorduğu notların Jandarma eski Komutanı Şener Eruygur´un Sıhhiye Orduevi´ndeki odasındaki bilgisayarından çıktığı öğrenildi. Şener Eruygur´un Silahlı Kuvvetler´de görev yaptığı sırada paşalarla gerçekleştirdiği bazı özel görüşmeleri bilgisayarına kaydettiği tespit edildi. Bu notların Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer almadığı kaydedildi. ( Yenişafak)
(05 Aralık 2009, 09:45), son güncel.: (08 Aralık 2009)
2004 yılında görev yapan kuvvet komutanları Ergenekon savcıları tarafından ifade vermeye çağrıldı. Darbe planlarında adları geçen Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´e savcılıkça tebligat gönderildi. Eski komutanların haftasonuna kadar ifade vermeleri bekleniyor. Ergenekon savcılarının eski Cumhurbaşkanı Necdet Sezer´in ifadesini almak için de hazırlık yaptıkları dün medyaya yansımıştı.
FLAŞ FLAŞ!!! Eski Kuvvet Komutanları ifadeye çağrıldı
2004 yılında görev yapan kuvvet komutanları Ergenekon savcıları tarafından ifade vermeye çağrıldı. Darbe planlarında adları geçen Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´e savcılıkça tebligat gönderildi. Eski komutanların haftasonuna kadar ifade vermeleri bekleniyor. Ergenekon savcılarının eski Cumhurbaşkanı Necdet Sezer´in ifadesini almak için de hazırlık yaptıkları dün medyaya yansımıştı.
14.30: FLAŞ gelişme: Komutanlar ifadeye çağrıldı
2004 yılında görev yapan kuvvet komutanlarının Ergenekon savcıları tarafından ifade vermeye çağrıldığı öğrenildi. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ile eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman cumartesi günü; darbe günlüklerinin sahibi olduğu ifade edilen Oramiral Özden Örnek´in ise daha geniş soruşturma için pazar günü ifade vermesi bekleniyor. Bu gelişme çok önemli olarak değerlendiriliyor. Çünkü bu kuvvet komutanları AK Parti hükümetini devirmeye çalıştıkları iddia edilen en üst düzeyde komutanlar, sembolik konumları var. Şu ana kadar tartışmaların özünde yer almalarına rağmen ifadelerinin alınmaması bile ne kadar ciddi bir konumda yeraldıklarını gösteriyor. Dün medyaya düşen, eski Cumhurbaşkanı Necdet Sezer´in ifadesini almak için Ergenekon savcılarının hazırlık yaptıkları iddiası, soruşturmanın bugünkü ikinci TİB baskınıyla da tekrar denenen her türlü engelleme ve saptırma girişimlerine rağmen Ergenekon savcıları tarafından taviz verilmeksizin sürdürülmekte olduğunu, geriye doğru 2003-2004 yıllarına doğru da genişlediğini gösteriyor. Bu gelişmenin üzerine gelen eski komutanların ifadesinin alınacağı haberi aslında şaşırtıcı değil, üstelik yeni de değil. Bu iddia aylar önce de gündeme gelmiş ancak gerçekleşmemişti. 12 Mayıs 2009 tarihinde basında yeralan haberlerde Özden Örnek, Aytaç Yalman ve İbrahim Fırtına´nın Ergenekon savcılarına ifade vereceği iddia edilmiş ancak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu iddiayı yalanlamış ve o günlerde böyle bir girişimin olmadığını açıklamıştı.
Geciken gelişme: Özden Örnek ve diğer iki komutana Ergenekon sorgusu
Ergenekon davası ile ilgili olarak üç eski komutanın ifadesi alınacak. İfadesi alınacak isimler şunlar: Özden Örnek Aytaç Yalman ve İbrahim Fırtına. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök Ergenekon savcılarına 8 saat ifade vermişti. Şimdi de dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Darbe Günlükleri´nin yazarı Oramiral Özden Örnek, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İbrahim Fırtına´nın ifadesi alınacak. Bir zamanlar Veli Küçük ve Teoman Koman Susurluk komisyonuna bilgi vermeye dahi gelmemişlerken şimdi Genelkurmay Başkanı´ndan sonra Deniz Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri komutanlarının da Ergenekon savcısına ifade verecek duruma gelmesi Ergenekon soruşturmasının daha da büyüyeceğinin işareti olarak yorumlanıyor.
Örnek´in bilgisayarında tuttuğu günlüklerindeki darbe görüşmeleri
Nokta dergisinde yayımlanan Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen “Darbe Günlükleri”, 2003-2005 yılları arasındaki dönemi kapsıyordu. “Sarıkız” darbe girişiminin Kara, Hava, Deniz ve Jandarma Kuvvet komutanlarının birlikte planlandığı iddia ediliyordu. “Ayışığı” planının ise Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur tarafından planlandığı öne sürülüyordu. İddialara göre bu dönemdeki en son darbe girişimi ise “Eldiven” ismindeydi.
Mustafa Balbay haklı olarak sormuştu: Ben buradayım, Örnek nerede?
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay´ın, İkinci Ergenekon davasının 25 Kasım 2009 tarihinde yapılan 20. duruşmasında, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ve duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ile yaşadığı diyalog, uzun süre önce sorulan ancak yanıtı hala verilmeyen şu soruyu akıllara getirmiş ve tartışmaya açmıştı: “Askeri darbe yapmak için çalıştıkları iddia edilen kişiler sanıkken, darbe hazırlığı yapıldığı iddia edilen dönemde görevde olan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman neden hala tanık ya da sanık değil? Ben buradayım Özden Örnek nerede?”
Üye değil, iştirak ettiler
Balbay´ın, Ergenekon davasındaki en önemli kanıtların başında yer alan ve Örnek tarafından kaleme alındığı belirtilen günlükleri kastederek “Ben buradayım, Örnek nerede?” diye tepki göstermesi, bu soruyu yeniden gündeme taşıdı. Savcılar, darbe iddialarıyla ilgili olarak başta eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur olmak üzere çok sayıda isim hakkında dava açtı. Ancak darbeyi Eruygur´la birlikte planladığı iddia edilen Örnek, Yalman ve Fırtına hakkında bugüne kadar “bilinen bir cezai işlem” yapılmadı. Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde, emekli kuvvet komutanlarının durumuyla ilgili olarak şöyle denildi: “Dönemin kuvvet komutanlarının, açıkça izah edildiği üzere, görev yaptıkları dönemde ´askeri müdahaleye zemin hazırlama´ yönünde diğer şüphelilerle birlikte hazırlanan plan ve eylemlere iştirak ettikleri, ancak 2004 Ağustos ayında Şener Eruygur´un emekli olmasını müteakip, bu yönde herhangi bir çalışma ve eylemleri tespit edilemediğinden, adı geçenlerin bu döneme ilişkin eylemleri ile ilgili soruşturma evrakı tefrik edilmiştir.” Aynı konuda iddianamenin “hukuki değerlendirme” bölümünde ise “Soruşturmada gelinen bu aşamada, Ergenekon terör örgütü ile irtibatı tespit edilemeyen kuvvet komutanlarının görev yaptıkları dönemde Ergenekon terör örgütü yöneticileri ile birlikte iştirak ettikleri eylemlerle ilgili evrak tefrik edilmiştir” ifadeleri kullanıldı. Böylece savcılık, emekli komutanların Ergenekon terör örgütüyle irtibatının bulunmadığı, ancak terör örgütü yöneticilerinin eylemlerine iştirak ettiklerinin saptandığını açıkça söylemiş oldu.
Tefrik ihtimalleri
Tefrik ceza yargılamasında, dosyanın ana dosyadan ayrılması anlamında kullanılan bir kavram. Ceza Muhakemesi Kanunu´na (CMK) göre, tefrik edilen soruşturma evrakı ile ilgili yapılabilecekler belli. CMK´da bu konu tek bir maddede düzenlenmiyor. Ancak ayrılan dosya konusunda yapılabilecekler farklı düzenlemelerin içinde anlatılıyor. Buna göre savcılık, tefrik ettiği evrakla ilgili “takipsizlik” kararı verebiliyor. Emekli kuvvet komutanları hakkında bugüne kadar böyle bir karar verilmedi. Savcılık “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı soruşturma görevinin kendisinde olmadığını belirtebiliyor. Ancak savcılığın kendisini görevsiz bularak, dosyayı askeri yargıya gönderdiğine yönelik bir açıklama da bugüne kadar yapılmadı. Savcılık, bunu yapmadığı gibi, ikinci iddianamede, bu konuda soruşturma yürütmeye görevli olan savcılığın kendisi olduğunu da açıkça belirtti.
Yetkili sivil savcılık
İddianamede, bu konuda “Dosyaya konu olayların hemen büyük çoğunluğunun kamuoyunda infial uyandıran ve sivil dünyada gerçekleşen, yürütme organına yönelik terör eylemi olduğu, bu fiillerin azmettiricisi olan kişilerin general ya da muvazzaf asker olmaları, üniforma taşımaları salt askeri mahal gibi muğlak bir kavrama dayanak yapılarak askeri yargının görevli olduğu sonucu doğurmayacağı ve eylemlerin meydana geldiği yerin askeri mahal dışı olduğunda tereddüt bulunmamaktadır” denildi.
Yeni yasa da çıktı
Savcılığın bu görüşü doğrultusunda gerçekleştirilecek işlemlerin Yargıtay´dan döneceği yorumları yapılırken, Ak Parti bir gece yarısı operasyonuyla, anayasal düzene karşı işlenen suçlarda askeri yargının yargılama yetkisini bütünüyle kaldıran ve askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyi 27 Haziran 2009´da yasalaştırdı. Yasanın emekli komutanlarla ilgili olası görev tartışmalarının sonlandırılması için çıkartıldığı da iddia edildi.
Hilmi Özkök tanıklığa çağrılacak mı?
02 Aralık 2009: Üç generalin savcılığa çağrılması, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ün tanıklığını yeniden gündeme getirdi. Daha önce Ergenekon savcılarına İzmir´de bilgi veren ve günlüklerde “darbeyi önleyen kişi” olarak yer alan Özkök, “Tanıklık yapar mısınız” sorusuna şu yanıtı vermişti: Sanık veya tanık olarak mahkeme çağırırsa herhalde ´gitmem´ denmez. Ergenekon savcılarının ifadelerini almak üzere eski kuvvet komutanları Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına´yı savcılığa çağırması dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ün tanıklığını yeniden gündeme getirdi. Hilmi Özkök, Ergenekon soruşturması kapsamında darbe planlarıyla ilgili Ergenekon savcılarına tanık olarak ifade vermişti. Özkök´ün ifadeleri ikinci iddianamede yer almıştı. Ancak üç kuvvet komutanıyla ilgili dosya ayrılmıştı. Kuvvet komutanlarının ifadeye çağrılmasıyla soruşturma yeni bir aşamaya girdi. Bu gelişme, istifaya zorlanan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ün yeniden tanık olarak bilgisini başvurma olasılığını da gündeme getirdi. Hilmi Özkök, Milliyet gazetesinden Fikret Bila´nın Mustafa Balbay ve Özden Örnek´in ´Darbe Günlükleri´yle ilgili ´Tanıklık yapar mısınız?´ sorusuna karşılık şu cevabı vermişti: “Hukuka saygı duyarım. Hukuk çağırırsa o zaman icabet etmek gerekir, diye düşünürüm. Sanık veya tanık olarak mahkeme çağırırsa herhalde ´gitmem´ denilemez. Ben her zaman kanun ve nizamlara bakarım. Ne diyorsa öyle hareket ederim.” Özkök, Ergenekon savcılarına verdiği ifadede, darbe planlarının kendisine slayt olarak seyrettirildiğini söylemişti. ( Taraf)
Başsavcıvekili: Komutanların ne zaman geleceğine karar vermedik
03 Aralık 2009: İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nden ayrılırken gazetecilerin, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına´nın Ergenekon soruşturması kapsamında ne zaman ifade vermeye gelecekleri sorusunu, Ne zaman geleceklerine karar vermedik diye yanıtladı. ( Cnnturk)
Hilmi Özkök´ün savcılara verdiği ifade darbe iddialarını doğrulamıştı
Hafta sonuna kadar sorguya gelmesi beklenen dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İbrahim Fırtına, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek hakkında ikinci Ergenekon iddianamesinde çok sayıda delil yer alıyor. Ergenekon sanığı emekli Org. Hurşit Tolon´da ele geçirilen dijital veriler arasından çıkan ´Opera-son´ isimli belge bunlardan biri. Bu dokümanda, ifadeye çağrılan kuvvet komutanlarının yanı sıra Orgeneral Fevzi Türkeri, Orgeneral Oktar Ataman, emekli Orgeneral Çetin Doğan ile bazı korgeneral, tümgeneral ve tuğgenerallerin uygulamaya koyduğu strateji ayrıntılarıyla anlatılıyor. Belgeye göre, önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök istifa ettirilecek, daha sonra da AK Parti iktidardan düşürülecekti. Ergenekon soruşturması kapsamında tanık olarak dinlenen emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök de, beraber çalıştığı kuvvet komutanlarının 2003-2005 yılları arasında darbe planları yaptıklarını doğrular şekilde ifade vermişti.
Hilmi Özkök´ün ifadelerinin darbe günlükleriyle örtüşmesi 3 eski kuvvet komutanını savcılık sorgusunda zorlayacak
Ergenekon savcıları, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek´i, Örnek´in olduğu öne sürülen günlüklere ve eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ün ifadesine dayanarak sorgulayacak. Hilmi Özkök´ün ifadelerinin darbe günlükleriyle örtüşmesi 3 eski kuvvet komutanını savcılık sorgusunda zorlayacak. İşte Milliyet gazetesinde yer alan Gökçer Tahincioğlu imzalı haberin ayrıntıları...
Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nın şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağırdığı eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, savcılığın daha önce tanık sıfatıyla ifadesini aldığı eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök´ün yalanlamadığı günlüklerdeki olaylar nedeniyle sorgulanacak. Savcılar, Özkök´ün ifadesini, emekli komutanlara karşı kullanacak. Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur´dan ele geçirilen Cumhuriyet Çalışma Grubu´nun (CÇG) faaliyetlerine ilişkin raporlar da komutanlara, darbeye yönelik faaliyetleri gösteren deliller olarak sunulacak. Ergenekon savcıları, 3. Ergenekon iddianamesinde, Özkök´ün ifadeleri için “Özden Örnek ve Mustafa Balbay´dan ele geçirilen günlüklerde yer alan bir kısım hususları doğrular nitelikte olduğu görülmüştür” saptamasında bulundu. Böylece, darbe planlarının en önemli kanıtı olarak gösterilen günlüklerin Özkök tarafından yalanlanmadığı, Özkök´ün anlatımlarının, emekli komutanlar aleyhine kullanılabileceğinin mesajı verildi.
Örnek´e ait olduğu sabit
Örnek´in, günlüklerin kamuoyuna yansıyan biçiminin kendisine ait olduğuna yönelik iddianameleri yalanlamasına karşılık, Ergenekon savcıları, 3. iddianamede günlüklerin Örnek tarafından kaleme alındığının sabit olduğunu vurguladı. Buna göre, emekli komutanlar ve özellikle Örnek, günlüklerin doğru olduğu kanaatine varmış savcılar tarafından sorgulanacak. Komutanlara, Özkök´ün ifadeleri ve günlükler dışında, Eruygur´dan ele geçirilen CÇG faaliyet raporları sorulacak. İkinci iddianamede, CÇG´nin eylemleri şöyle özetlendi:
- Özkök´ün istifasını isteyen komutanlar tarafından hazırlanmış mektuplarla Özkök´ün baskı altına alınmaya çalışıldığı.
- Emekli generallere mektup gönderildiği.
- Gazete ve televizyon sahiplerine askerin hükümete bakışını sert mesajlarla duyurması için baskı yapıldığı.
- İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay´ın talimatı ile Cumhuriyet gazetesinin bu yöndeki haberleri manşetten verdiği.
- Öğrencilerin sokağa dökülmeye çalışıldığı, bu amaçla görüşülen rektörlerden bazılarının hükümet aleyhine sert açıklamalar yaptığı. Kemal Gürüz ve Kemal Alemdaroğlu´nun bu organizasyonu yaparak “Ordu göreve” pankartlarının açıldığı mitinglerde görüldükleri.
GÜNLÜKLER VE Özkök´ün ifadesindeki BENZERLİK
DARBE GÜNLÜKLERİ: (22 Eylül 2003): Genelkurmay Başkanı, bizle aynı fikirde veya yakın ise yolumuza devam edeceğiz. Eğer bir işlem yapılmasını kabul etmezse kendisine “Ya sen çekil yahut da biz çekiliyoruz” diyeceğiz.
ÖZKÖK: İddianamede Özkök´ün, “TSK´nın temsilcisi olduğundan zaman zaman birçok konuda kendisine teklifler, endişeler, arzların geldiğini, bunları zaman zaman müzakere ettiklerini, TSK´nın hassasiyeti olan konuların kendisine iletildiği zaman doğrudan kamuoyuyla paylaşmak yerine bizzat Başbakan´a gidip ´böyle böyle endişeler var kaygılar var´ şeklinde ilettiğini, kendisinin çekilmesi veya kendilerinin de çekileceği yönünde herhangi bir bilgi gelmediğini” söylediği belirtildi.
“Şeriat” beyanı
DARBE GÜNLÜKLERİ: (30 Eylül 2003) Kara Kuvvetleri Komutanı´nı aradım, özel çalışmayı sahibine vermişti. Dört noktada itiraz olmuştu. Adamların şeriat devletini kurmak istediğine inanmıyormuş. Diğer gerekçeleri de önemli ama en önemlisi budur.
ÖZKÖK: İddianamede Özkök´ün, “Komutanlar ile zaman zaman görüş alışverişinde bulunduklarını, spesifik olarak hatırlamamakla birlikte birçok yerde hükümetin şeriatı getireceğine inanmadığını açıkça söylediğini” belirttiği vurgulandı.
Tarih ve olayı doğruladı
DARBE GÜNLÜKLERİ: (3 Aralık 2003) Genelkurmay Başkanlığı´nda YAŞ hazırlık toplantısı. Genelkurmay Başkanı sonra en kıdemsizden başlamak üzere tüm katılanlara söz verdi. Yalman, “Seçimden önce muhtıra vermeliyiz”, Genelkurmay Başkanı, “Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükümet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz” dedi.
ÖZKÖK´ÜN İFADESİ: İddianamede Özkök´ün, “YAŞ toplantısı öncesi orgenerallerin adet gereği Ankara´ya geldikleri, toplantılarda görüş alışverişinde bulunulduğu, iktidara yeni gelen parti ile ilgili olarak geçmişteki bazı söylemleri nedeniyle çekincesi olanların toplantıda açık açık fikirlerini beyan ettiklerini ancak kimsenin kendi yanında muhtıra verme şeklinde bir teklifte bulunamayacağını, kendisinin de böyle bir şeye fırsat vermeyeceğini, bu şekilde bir teklif gelmediğini” söylediği belirtildi.
Eruygur´u uyardım
DARBE GÜNLÜKLERİ: (20 Ocak 2004): Jandarma Genel Komutanı daima bir ihtilal özlemi içerisinde, bir an önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugün de defalarca tekrar etti.
ÖZKÖK: İddianamede, Özkök´ün, “Ayışığı ve Yakamoz darbe planlarıyla ilgili gelen duyum üzerine makamında Eruygur´a böyle bir plan ve çalışma olup olmadığını sorduğunu, Eruygur´un da olmadığını söylediğini” anlattı. ( Cnnturk)
İkinci İddianamede generaller aleyhinde çok sayıda delil yeralıyor
Darbe planlarına ilişkin sorgulanacak emekli kuvvet komutanları hakkında ikinci Ergenekon iddianamesinde birçok delil yer alıyor. Ergenekon davası sanığı eski emekli Orgeneral Hurşit Tolon´da ele geçirilen dijital veriler arasından çıkan ´Operasyon´ isimli belge bunlardan biri. Belgede Aralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına, Org. Hurşit Tolon, Org. Fevzi Türkeri, Org. Oktar Ataman ile emekli Orgeneral Çetin Doğan ile bazı korgeneral, tümgeneral ve tuğgenerallerin bulunduğu çok sayıda generalin, önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök´ü istifa ettirmek, daha sonra da AKP iktidarını düşürmek amacıyla uygulanacak bir strateji belirlediği ve uygulamaya koyduğu tespit edilmiştir. ifadesi yer alıyor. Söz konusu ekibin ağustostaki Yüksek Askeri Şûra öncesi, Ankara´da bir toplantı yaptığı ve şu kararların alındığı belirtiliyor: Strateji esas olarak; Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman´ın istifa etmemesi üzerine belirlenmiş olup, Yüksek Askeri Şûra´nın ağustos toplantısından önce söz konusu kişilerin Ankara´da yaptığı toplantıda kararlaştırılmıştır. Halen özel kuryelerle söz konusu planın geliştirilmesine ve uygulanmasına çalışılmaktadır. Planın yürürlüğe konulması için Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök´ün istifa ettirilip yerine Org. Yalman´ın getirilmesi esas alınmaktadır. Söz konusu istifanın sağlanamaması durumunda belirlenen stratejinin de uygulanmasının mümkün olmadığı söz konusu grup tarafından kabul edilmekte ve istifanın sağlanması için tüm çabanın gösterilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Eruygur´da çıkan belgeler doğruluyor
İkinci Ergenekon iddianamesinde Sarıkız kod adlı darbe planıyla ilgili, Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek tarafından kaleme alındığı anlaşılan günlük notlarında ele geçirilmiştir. Sarıkız kod adlı darbe planı çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, dernekler ile temasa geçip hükümet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür. Sarıkız kod isimli darbe planının Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına tarafından hazırlanmış olabileceği değerlendirilmektedir. deniliyor. Şener Eruygur´da ele geçirilen belgeye göre Özkök´ün istifa ettirilmesi yerine Aytaç Yalman´ın atanması planlanıyor. Özkök´ün ´etkisiz/yetkisiz´ hale getirileceği belirtiliyor. Ergenekon savcıları, emekli Genelkurmay Başkanı Özkök´e; Görevli olduğunuz dönemde darbeciler ve faaliyetleri ile ilgili size herhangi bir bilgi geldi mi? diye sordu. Özkök, görevli olduğu dönemde çok çeşitli bilgi belge ve duyum geldiğini fakat bunların resmi delil mahiyetinde olmadığını dile getirdi. Ergenekon savcılarının tespiti ise şöyle oldu: Tanık Hilmi Özkök´ün ifadesinde belirttiği bazı konular, Özden Örnek ve Mustafa Balbay´dan ele geçirilen günlüklerde yer alan bir kısım hususları doğrular nitelikte olduğu görülmüştür.
Aytaç Yalman: Hemen gecikmeksizin eyleme geçmeliyiz
Ergenekon iddianamesinde bahsedilen Yakamoz adlı darbe planında TSK´nın Anayasa dahil olmak üzere sivil idarenin ve Türkiye´nin dış dünyayla olan ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi planlanıyor. Kuvvet komutanlarının organize ettiği anlaşılan planda yasama, yürütme ve yargının organlarının nasıl şekillendirileceği tüm detaylarıyla açıklanıyor. Şener Eruygur´dan elde edilen 13 No´lu CD´de ´muhtemel plan ve projeler´ başlıklı belgede kuvvet komutanları AKP´nin düşürülmesi için değişik önerilerde bulunurken Aytaç Yalman´ın Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz. dediği yer alıyor. Ayışığı darbe planlarında, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ün kendisinden ve uygulamalarından rahatsız olan Aytaç Yalman ve Şener Eruygur´un Jandarma altında Cumhuriyet Çalışma Grubu kurdukları, bu grupla hükümet aleyhinde kullanılacak argümanların oluşturulmasını sağladıkları tespit ediliyor. Ayrıca Kuvvet komutanları Org. Yalman, Org. Fırtına, Ora. Örnek ve Org. Eruygur´un altına birlikte imza attıkları özel istihbarat bilgilerini Genelkurmay Başkanı´ndan bağımsız olarak Rauf Denktaş´la paylaştıkları belgelenmiş. Eruygur´dan elde edilen belgelerde AK Parti iktidarını zor durumda bırakmayı planlayan Orgeneral Aytaç Yalman´ın rektörlerle görüşerek öğrencilerin hükümet aleyhine eylemlerde bulunmasına çalıştığı anlatılıyor. Mustafa Balbay´ın günlüklerinde de Yalman´ın AKP´nin iktidarda bulunmasının kendisini rahatsız ettiğini ve yapılması gerekenleri sıraladığı belirtiliyor. ´Darbe planıyla ilgili yazılan mektuplar´ başlıklı belgelerde ise özellikle 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilmesi planlanan darbe planları ile ilgili detaylı bilgi notları yer alıyor. Notlarda darbe girişimiyle birlikte TSK´nın yeniden düzenlenmesi, sivil idarenin yeniden düzenlenmesi ve dış dünyayla ilişkilerin yeniden düzenlenmesi gibi konuların nasıl hayata geçirileceğinin bizzat kuvvet komutanları tarafından organize edildiği anlatılıyor.
Alper Görmüş (Nokta Dergisi´nin eski Genel Yayın Yönetmeni): Yeni bir dönem açıldı
Bu olması gereken bir şeydi. Ergenekon davasının özünü gizli darbe girişimlerinin oluşturduğunu geçen hafta savcı ifade etmişti. Dolayısıyla böyle bir suç iddiası varsa o dönemin komutanlarının ifadesinin alınması kaçınılmaz bir süreçti. Geç kalmış bir gelişme. Şimdiye kadar, ´Bu planda tanklar mı yürütülmüş ki, bu suç değildir´ fikri dolaşıyordu ortalıkta. Bu girişim ile savcıların bu düşünceleri ciddiye almadığı gösterilmiştir. Darbe girişiminde bulunmanın da, plan yapmanın da meşru olmadığını göstermesi bakınmadan Türkiye´de yeni bir dönem açılmıştır diyebiliriz.
Lale Mansur (Sanatçı): Şaşkın ama mutluyum
İlk defa darbe planı yapanların yargılanması karşısında açıkçası büyük bir mutluluk ve şaşkınlık yaşıyorum. Nihayet böyle bir şeyi görebildik. Asker içinde de suç işleyenlerin yargılanabileceği bir ülkede yaşıyor olmak güzel. Askeri kanadın ve belli bir kesimin diline pelesenk ettiği, ´Orduyu yıpratmayın´ sözünün ne kadar anlamsız olduğunu bu süreçte iyi gördük. Aslında orduyu yıpratanların bizzat askerin içinden çıkanlar olduğunu anlıyoruz. Çürük yumurtaları ayıklamadıkları sürece kendileri orduyu yıpratıyor. Allah´tan aralarında demokrasiye inanan askerler var. Cuntacılar mutlaka yargılanmalı. Aylar önce hazırladıkları Kafes planı ortada. Hala bu tür planlar yapmaktan vazgeçmiyorlar.
Doğan Akın (Tempo 24 web sitesi Genel Yayın Yönetmeni): Üç general ile sınırlı kalmayacak
Darbe girişimlerinin varlığını, yokluğunu ya da ölçüsünü belirlemesi açısından yeni bir içtihat olacak. Özden Örnek´in bilgisayarından çıktığı bilirkişi raporu ile tespit edilen günlükleri sürekli reddettiler. Alper Görmüş´e hakaret ve iftira davası açıldı. Görmüş bilirkişi raporunun mahkemeye getirilmesini ve soruşturmanın genişletilmesini talep etti. Fakat mahkeme bunu kabul etmedi. Burada yarım kalmış bir mesele ve de çok önemli bir mesele söz konusudur. O zaman reddedilen soruşturmanın bu soruşturma kapsamında yapılacağı açıktır. Bu, üç general ile sınırlı kalmayacaktır.
Cengiz Alğan (Dur De Platformu sözcüsü): Eylemlerimizin meyvesini alıyoruz
Türkiye´nin birçok ilinde gerçekleştirdiğimiz darbe karşıtı yürüyüşlerimizin meyvesini alıyoruz. O gün sokaklara çıkan binlerce kişi ilk defa farklı kesimlerden olmalarına rağmen ortak bir dille ´darbelere hayır´ demişti. Yıllardır ümitle bu günleri bekledik. Türkiye adına çok sevindirici bir gelişme. Bu işin muvazzaflarla ya da düşük rütbeli askerlerle kapatılmayacak kadar önemli olduğunun görülmesi yargı adına büyük bir gelişme.
Osman Pamukoğlu (Emekli Tümgeneral): Bana göre çok geç kalındı
Ayışığı, Sarıkız, Eldiven... Bunların bir yerde konuşulduğu, belli bir fikir olarak veya düşünce olduğu, hayata geçirebilir miyiz diye bunun üzerine kafa yordukları, imkan ve fırsat aradıkları belli. Ama o, onunla uyuşamamış; bu bununla anlaşamamış. O dönemin Genelkurmay Başkanı (Hilmi Özkök) ´Benim haberim vardı, önemsemedim.´ diyor. İfadelerine başvurulmasından daha doğal bir şey olamaz. Bana göre geç bile kalındı. Herkesten bir şey dinlemesi lazım. TSK her hafta cuma günü basın toplantısı düzenliyor. Gazeteci ne sorar? Hep siyasi... Niye onlarla basın toplantısı yapıyorsun? Atatürk´ü işine geldikleri zaman işine geldikleri gibi kullanıyorlar. ( Zaman)
Tamer Korkmaz (Yenişafak): Darbeye karşı derin devlet ve TSK´da bir güç-irade oluşmasaydı; Hilmi Özkök´ün tek başına darbeyi önlemesi mümkün olamazdı
Örnek´in günlüklerindeki 18 Ağustos 2004 tarihli notları bir kez daha dikkatlice okuyalım: “Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman da ziyaretime geldi. Değerli bir dosttan ayrılmanın sıkıntısı içime çökmüştü. Çok sıkıntılı bir yıl geçirmiştik... Şener Eruygur´un bizim bildiğimizin dışına çıkarak bazı işler yaptığını ondan öğrendim. Hatta o kadar ileri gitmişti ki, biz bile tasfiyeye tabi imişiz. Bunlar dehşet verici bilgilerdi...” Org. Hilmi Özkök, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, Sarıkız-Ayışığı- Eldiven-Yakamoz kod adlı darbe hazırlıklarını yapan generallerle ilgili görünürde herhangi bir tasfiye işlemine girişmedi... (Hala onların aleyhinde konuşmuyor.) Peki, ne yaptı? Sonuç aldı! Yani, darbe girişimlerini tesirsiz hale getirdi, engelledi; Ergenekoncuları paketledi! Burada, Hilmi Özkök´ün darbecilerle mücadeledeki stratejisine dikkatinizi çekmek isterim. Tam bu noktada, hayati bir hususu vurgulamakta çok büyük fayda görüyorum. Org. Özkök tek başına, mesela bir “Süpermen!”misali darbeyi engelleyen kişi miydi? Sorunun cevabı, gayet tabii “Hayır”dır. Şayet, ABD-Ergenekon yapımı darbe girişimlerine karşı devletin derinliklerinde ve TSK´da hakim bir güç veya irade oluşmasaydı; Hilmi Özkök ya da bir başka ismin tek başına darbeyi önlemesi-engellemesi mümkün olamazdı! Ankara´daki “derin mücadele”de, “o ana kadarki” en büyük kırılma, 1 Mart 2003´te tezkerenin reddedilmesi hadisesidir. Bu tarihi olayın asıl mahiyetini kamuoyu henüz bilmiyor. Türkiye´deki yıllanmış “derin-gizli yapı” bir başka deyişle “Ankara´daki Washington” en büyük- en hayati yarayı tezkerenin reddedilmesi olayında almıştır. 2003-2004 dönemindeki darbe hazırlıklarının başarılı olamayışının arka planında, bu bilinmeyen-görünmeyen-algılanamayan gerçek vardır! Dolayısıyla... ABD´nin Ankara eski Büyükelçisi Eric Edelman´ın şimdilerde çıkıp da “O dönemde darbe hazırlıkları yapan generaller bana gelseydi, onlara ABD´nin darbeye karşı olduğunu söylerdim” diye konuşması, trajikomik olmanın da ötesinde, “hikaye”den ibarettir. ( Yenişafak)
Şamil Tayyar (Star): Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanma yasası için AYM´nin kararı bekleniyor: Yeni 367 faciası olur mu?
04 Aralık 2009: Emekli kuvvet komutanları Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek´in Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara ifade verecek olması, kamuoyunda farklı yorumlara yol açtı. Tartışmanın sağlıklı bir zeminde yürütülebilmesi için 2. iddianamenin ilgili bölümlerini yeniden okumanın yararlı olacağı kanaatindeyim. Savcılar, Sarıkız dosyasını, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven dosyalarından ayırdı. Ayırma gerekçesi, Sarıkız darbe senaryosunun sözkonusu komutanların görevde olduğu dönemde hazırlandığı iddiasıdır. Dolayısıyla yargılamanın askeri mahkemede yapılmasına kanaat getirdiler. İddianameye göre; bu komutanlar sadece Sarıkız´dan suçlanmaktadır. Diğer darbe senaryoları, Şener Eruygur ve ekibine mal edilmektedir. Ayrıca, Sarıkız´ın en önemli argümanı Özden Örnek günlükleridir. İlave olarak, Mustafa Balbay´a ait günlükler, paşanın günlükleriyle karşılaştırmalı olarak 2. iddianameye konmuştur. Daha sonra ifadesi alınan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ün günlüklerle örtüşen ifadeleri de sürecin önemli bir evresidir. Şener Eruygur ve Hurşit Tolon´da ele geçirilen bazı belgeler de darbe iddialarıyla ilgili önemli bir yer tutmaktadır. Savcıların, Sarıkız´ı diğerlerinden ayırmalarının temel sebebi, Ergenekon yapılanması içinde görmemelerinden değil, komutanların görev dönemlerine ait olmasıdır. Tabi, iddianamenin kabul edildiği 25 Mart 2009 tarihinde, askere sivil yargı yolunu açan yasal düzenleme henüz yapılmamıştı. Şimdi durum farklı, yargılama yolu açıldı. Savcılar, sorgulardan sonra üç paşayı Ergenekon davasına dahil edeceklerdir. Çünkü, 2. iddianamede çok açık şekilde suçlanıyorlar. Aksi durumda, 2. iddianamenin çöpe atılması gerekir. Buradaki sürpriz gelişme, Anayasa Mahkemesi´nin sivil yargılamayla ilgili kanunu iptal etmesi olabilir. O durumda kağıtlar yeniden karılır. Duyuyoruz ki, Anayasa Mahkemesi abluka altına alınmış, kararın bir an önce verilmesi isteniyormuş. Bakalım, yeni bir 367 faciası doğacak mı? ( Star)
(01 Aralık 2009, 14:30), son güncel.: (04 Aralık 2009)
İkinci Ergenekon davasının dün yapılan 19. duruşmasında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay´ın çapraz sorgusuna başlandı. Balbay´ın avukatları ´darbe´ günlüklerinin delil niteliği taşımadığı için soru sorulmamasını istedi, mahkeme bu talebi reddetti. Savcılar ise darbe günlükleriyle ilgili Balbay´a birbirinden ilginç sorular yöneltti. Balbay, günlüğünde tuttuğu ´darbe notları´yla ilgili soruları ´gazetecilik faaliyeti´ diyerek geçiştirdi. Balbay, darbe notlarını savcılıkta kabul etmiş ancak mahkemede ´montaj´ demişti. Savcı, ´neresinin montaj olduğunu´ sordu. Balbay, ´Hatırlamıyorum´ demekle yetindi. Darbe notlarını niçin sildiğini de açıklayamadı.
Balbay darbe notlarını niçin sildiğini açıklayamadı
İkinci Ergenekon davasının dün yapılan 19. duruşmasında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay´ın çapraz sorgusuna başlandı. Balbay´ın avukatları ´darbe´ günlüklerinin delil niteliği taşımadığı için soru sorulmamasını istedi, mahkeme bu talebi reddetti. Savcılar ise darbe günlükleriyle ilgili Balbay´a birbirinden ilginç sorular yöneltti. Balbay, günlüğünde tuttuğu ´darbe notları´yla ilgili soruları ´gazetecilik faaliyeti´ diyerek geçiştirdi. Balbay, darbe notlarını savcılıkta kabul etmiş ancak mahkemede ´montaj´ demişti. Savcı, ´neresinin montaj olduğunu´ sordu. Balbay, ´Hatırlamıyorum´ demekle yetindi. Darbe notlarını niçin sildiğini de açıklayamadı.
İkinci Ergenekon davasının 19. duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde görüldü. Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay´ın cumhuriyet savcısı ile nöbetçi hakime verdiği ek ifadelerinin okunması tamamlandı. Mahkeme heyetinin kararının ardından çapraz sorguya geçildi. Balbay, sorgusunda ´darbe notlarına´ ilişkin sorulara kaçamak cevaplar verdi. ´ Balbay günlükleri´ olarak kamuoyuna yansıyan darbe notları, Ergenekon davası sanıkları Şener Eruygur, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur´la ilişkileri, Kent Otel ve Ehli Dil toplantılarına ilişkin soruları yanıtlamak istemedi.
Savcı Taşkın Balbay´ın açığını fena yakaladı
Darbe notlarını neden sildiniz?
Savcı Nihat Taşkın´ın, Sizin savcılık sorgunuzu da ben yapmıştım. Orada günlükleri sorduğumda kabul etmiş ve ´haber amaçlı notlar´ demiştiniz. Hangi bölümlerin montaj olduğuna, hangi bölümlerin sonradan oluşturulduğuna açıklık getirebilir misiniz? Savunmanızdaki çelişkiyi açıklar mısınız? Mahkemede ise bunların tahrif edilmiş, montaj olduğunu söylediniz. Buradaki çelişkiyi açıklar mısınız? sorusuna, gazeteci olduğunu ve aldığı notların suç olmadığını söyleyerek cevap verdi. Notların 1998-2005 yılları arasına ait olduğunu ifade eden Balbay, uzun zaman geçtiği için tam hatırlamadığını savundu. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün´ün, Aradaki çelişki soruluyor şeklinde hatırlatmada bulunması üzerine Balbay, Savcılık ifadesinde hiç kaçamak cevap vermedim. Şu anda da kaçamak cevap verme taraftarı değilim diye cevap verdi. Savcı Taşkın ise Balbay´a niçin darbe notlarına ilişkin bölümü sildiğini ısrarla sorarak, Notların önemli olup olmadığını nasıl ayırıyorsunuz? Notları neden sildiniz? diye sordu. Balbay, buna cevap vermedi.
Gazeteciden de terörist olur
Sorgusunda ´gazeteci terörist´ olamayacağını sık sık tekrarlayan Balbay´a cevabı yine Savcı Taşkın verdi. Taşkın, Terör suçu sadece silah alıp dağa çıkmakla olmaz. Hükümete karşı suçlar da terör suçu kapsamındadır ve siz bununla suçlanıyorsunuz şeklinde cevap verdi. Balbay, soruların tamamına yakınını Ben bunları cevaplamıştım. diyerek geçiştirdi.
İşte cevapsız kalan sorulardan bazıları
1) Şener Eruygur´un size söylediği sözleri ´AKP´yi orta vadede parçalayabiliriz.´ şeklinde not etmişsiniz. Bu Ayışığı darbe planıyla uygunluk gösteriyor. Yasa dışı faaliyet sayılabilecek bu planların size aktarılmasının nedeni nedir? Bu görüşmede aldığınız notları haber yaptınız mı?
2) (Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat gibi ortam uygun değil. Bizim yapmamız gereken onları korkutmaktır.) diye not almışsınız. Bu görüşmeyi haber yaptınız mı?
3) Gizli kalması gereken MGK notları size neden verildi? ´MGK´da hepsini tavsiye etmeliyiz.´ sözünü açıklar mısınız? ´Manisa´daki evde arama yapılacak. Bülent Arınç savcıyı aramış, annemin eşyaları var, kırıp dökmesinler demiş.´ Söz konusu notlarda Şener diye birinden bilgiyi aldığınız yazıyor. Size haber veren bu Şener kimdir?
4) Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur´la görüşmenizde ´medya patronlarının dürtülmesini´ söylüyorsunuz. Bundaki amacınız nedir? Bu görüşmede görüldüğü üzere bir gazeteci olarak görevdeki askere akıl veriyorsunuz. Gazetecilik yapmak yerine akıl vermedeki amacınız nedir?
5) Notlarınızda Batı Çalışma Grubu yerine yeni bir ´Çalışma Grubu´ kuruldu demişsiniz. Bu grubu açıklar mısınız?
Yeni oluşumda liderlik teklif edildi
Mustafa Balbay, tutuklu sanıklardan eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek´i 2004 yılından beri tanıdığını anlattı. Özbek´le yaptığı telefon görüşmelerini şöyle anlattı: Özbek´in güçlü bir sendikası var. Bunu ´Türkiye´nin yararına kullanabilir miyim?´ diye kafa yoran bir insan. Bu ülkenin sorunlarını, kendi başına bir şey gelmiş gibi düşünen bir insandır. ´Bir parti mi olur, yoksa mevcut bir partiyle mi olur?´ diye görüşlerde bulunuyorduk. ´Adaşım yeni oluşumla sen çık.´ dedi. Ben, Cumhuriyet´e aitim, Cumhuriyet´le bütünleşmiş bir insan olduğum için kabul etmedim. ( Zaman)
Savcı Pekgüzel: Bu nasıl gazetecilik?
Balbay, söz konusu günlükleri 1998 yılından 2005 yılına kadar tuttuğunu belirterek, “Tamamında ne olduğunu hatırlamıyorum. Onları gazetecilik görevim gereği kamuoyunu bilgilendirmek için tuttum” dedi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel “İki gündür gazeteciyim diyorsunuz. İlhan Selçuk ile yaptığınız telefon görüşmeleriniz ve günlüklerinizdeki ´CHP solda yeterince yapılanmadı. Herkesin CHP´de yer alması sağlanılmalı´ gibi notlar var. Bunun gazetecilik ile ne ilgisi var´ diye sordu. Balbay, herkesle görüştüğünü dile getirdi.
´Haberim yok´tan ´dedikodu´ya
Savcı Nihat Taşkın Cumhuriyet Çalışma Grubu ile ilgili notlarını anımsatınca Balbay da “O günlerde kulağımıza çok dedikodu geliyordu. Onları not etmişim´ diye konuştu. Balbay, geçen hafta yaptığı savunmasında Cumhuriyetçi Çalışma Grubu´ndan haberi olmadığını ve böyle bir yapılanmayla ilgili birşey bilmediğini iddia etmişti. Savcı Taşkın, “İlk sorgunuzda Şener Eruygur´u kamuoyundan tanıdığınızı belirtip, Hasan Atilla Uğur hakkında hiçbir şey söylemediniz. Ama savunmanızda onlarla görüşme yaptığınızı söylediniz. İlk savunmanızda neden bunu saklama gereği duydunuz´ diye sordu. Mustafa Balbay, bu konuyu daha önce açıkladığını söyledi.
Avukatları önleyemedi
Mustafa Balbay´ın çapraz sorgusuna geçilmeden önce avukatları, Balbay´ın “Bilgisiyarımdan silmiştim” dediği darbe günlükleri ile ilgili soru sorulmamasını talep etti. Ballbay´ın avukatları “CMK´ya aykırı olarak elde edildiğini iddia ettikleri dijital verilere ilişkin çapraz sorguda soru yöneltilmemesini” talep etti. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, dijital verilerin hukuka aykırı bir şekilde elde edilmediğini ifade ederek, Balbay´ın avukatlarının talebinin reddedilmesini istedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bilirkişi incelemesinin davanın her aşamasında mahkeme tarafından yaptırılacağını belirterek, hukuka aykırı olarak bilgisayarlardan elde edildiği ileri sürülen delillerin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdiklerini bildirdi. Şengün, ´dijital verilere ilişkin çapraz sorguda soru sorulmasın´ talebini reddettiklerini açıkladı. Bunun ardından savcılar Balbay´ı ´Darbe Günlükleri´ ile ilgili çapraz sorguya aldılar. ( Star)
Balbay: Darbe günlükleri Nokta dergisinden önce bize geldi yayınlamadık
İkinci Ergenekon davasının bugün yapılan 20. duruşmasında Balbay´ın çapraz sorgusuna devam edildi. Balbay, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel´in, ´Özden Örnek´in darbe günlüklerinin, Nokta dergisinde yayınlanmadan önce size geldiğini söylediniz. Siz neden yayınlamadınız?´ demesi üzerine Balbay, içeriğini tartıştıklarını ve doğrulatamayınca yazmamaya karar verdiklerini söyledi. Pekgüzel´in, ´Darbe günlüklerini yayınlamak sizce önemli bir haber değil midir?´ sorusuna da Balbay, ´O zaman burada oturup gazeteciliği tartışalım. Doğrulatamadım. Doğrulatamıyorsanız, siz hedef olursunuz. Biz bu konuya girmek istemedik´ dedi. Balbay, Pekgüzel´in, ´Ayışığı darbe planından ne zaman haberiniz oldu?´ şeklindeki soruya, medyadan haberdar olduğunu söyledi. Pekgüzel´in, ´Bu darbe çalışmalarının içinde bizzat yer aldınız mı?´ sorusuna da Balbay, ´Ne böyle bir niyetim ne de böyle bir girişimi duymuşluğum vardır´ yanıtını verdi.
İkinci Ergenekon davasının özü darbe planları
Bu sırada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Pekgüzel´e dönerek, ´Bu darbe girişimiyle ile ilgili bir tahkikat bildiğim kadarıyla yok. Var mı?´ dedi. Pekgüzel de ´Davanın özü bu. İkinci davanın özü, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven´ diye cevap verdi. Cumhuriyet savcılarının darbe günlükleri ve girişimleriyle ilgili çok sayıdaki sorularını tamamlamasının ardından, Başkan Şengün, Balbay´ın çapraz sorgusuna ara vererek sanıkların beyanlarını almaya başladı. ( Haber7)
İfadem değiştirilmiş diyen Balbay değişiklikleri gösteremedi
25 Kasım 2009: Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, ´Balbay günlükleri´ şeklinde kamuoyuna yansıyan darbe notlarını okuduktan sonra 2003-2005 yılları arasında hazırlanan Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe planlarında bizzat yer alıp almadığını sordu. Balbay, Ne böyle bir niyetim ne de böyle bir girişimi duymuşluğum vardır. dedi. Bu sırada Mahkeme Başkanı Köksal Şengün´ün, Darbe girişimleri ile ilgili bir tahkikat var mı? demesi üzerine Savcı Pekgüzel, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe planları bu davanın özü. Burada asıl yargılama konusu, bu darbe planları. Askeri şahıslar hakkında soruşturma da Ankara´da sürüyor. açıklamasında bulundu. Pekgüzel, darbe notları arasındaki (Fatih ve Şenel´le Sheraton´da sohbet) Yav biz bu işi 28 Şubat´ta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir, Fevzi, ben. Her şeyi hazırladık. Karadayı bizi uyuttu. ´Az sonra´ dedi, ´hemen´ dedi. ´Hükümet devrilsin, ondan sonra´ dedi. şeklindeki yazıyı okudu. Balbay, bu notların montajla oluşturulduğunu ileri sürdü. Savcının, Montajlanan kısımları bize gösterir misiniz? demesi üzerine, montajlama işinin detay olduğunu, bunu cevaplamayacağını söyledi. Bu arada, sanıklardan Tuncay Özkan´ın oturduğu yerden bağırarak konuşunca, Mahkeme Başkanı, Burası kahvehane değil. diyerek uyardı.
Jandarma istihbarata görüşlerimi aktardım
Savcı Taşkın´ın, Ersöz´le yaptığınız görüşmede, ´Sendikalarda bir kıpırdanma var mı?´ diye soruluyor. Siz, ´Bazı sendikalarda var´ diyorsunuz. Sendikaların faaliyetleri neden size soruluyor? Siz haber almak için gitmişsiniz. Ama daha çok size soru soruluyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?´ sorusuna, Biz haber almak istiyoruz. Onlar da istiyor. Adı üstünde Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı. Ben bu ülke için görüşlerimi paylaştım. Gazetecilik yapmak için Ankara´da devlet kurumlarıyla ilişkilerin iyi olması gerekiyor. şeklinde cevap verdi.
51 nolu DVD için parmak izi tespitinden vazgeçildi
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada, mahkeme heyetince alınan kararlar, üye yargıç Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı. Buna göre heyet, tutuklu sanık Mustafa Levent Göktaş´a ait olduğu ileri sürülen 51 nolu DVD ile ilgili parmak izi raporunda, üzerlerinde parmak izi incelemesi yapılmasının CD ve DVD´lere zarar verebileceği belirtildiğinden, CD ve DVD´lerin kanıt niteliğinin kaybolmaması için, parmak izi incelemesi yapılması yönünde daha önce alınan ara kararlardan vazgeçilmesine hükmetti. Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün avukatı Ali Rıza Dizdar´a müvekkiliyle ilgili Adli Tıp Kurumu´na yazılacak yazıların elden takibi konusunda yetki verilmesini kararlaştıran heyet, yalnızca duruşma salonunun bulunduğu binadaki baro odasında kullanılmak üzere kablolu internet bağlantısının, ücreti baro tarafından karşılanmak kaydıyla cezaevi yönetimince kurulmasının sağlanmasına karar verdi.
Şahin´in hastalığı, cezaevinde kalmasına engel değil
Bu arada, demans (bunama) hastalığı olduğu gerekçesiyle Adli Tıp Kurumu´na sevk edilen İbrahim Şahin hakkındaki rapor tamamlandı. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından mahkemeye gönderilen Ekim 2009 tarihli 8 sayfalık raporda, Şahin´in cezaevinde kalmasına engel bir rahatsızlığı olmadığı bildirildi. Mahkeme heyeti, tutuklu sanık İbrahim Şahin´in avukatlarının isteğini kabul ederek, Şahin´in, Ceza Muhakemesi Yasası´nın 74. maddesi doğrultusunda Adli Tip Kurumu´na sevki yapılarak, mevcut hastalığının, suç tarihinde ve halen TCK´nın 32. maddesi kapsamında cezai ehliyetini etkileyip etkilemediği hususunda ön rapor alınmasını kararlaştırdı. Tutuklu sanıklar Emcet Olcayto, İbrahim Özcan ve Durmuş Ali Özoğlu´nun, bugünkü oturumda iddia makamı ve mahkeme heyetine karşı sarfettikleri sözlerle ilgili gereğinin yapılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı´na suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştıran heyet, sanıkların telefon görüşmeleriyle ilgili soruşturma aşamasında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı´ndan istenen tüm telefon dökümleri ve ses kayıtlarını içeren CD´lerin Beşiktaş´taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından istenmesine hükmetti.
5 tutuklu sanık tahliye edildi
İkinci Ergenekon davasında ilk tahliye kararları da çıktı. Dosya kapsamı ve suç vasfının değişme ihtimali dikkate alınarak tutuklu sanıklardan jandarma teğmen Onur Özdemir, jandarma astsubaylar İlhan Bulayır ve Murat Eke ile polis memurları Kemalettin Balcı ve Bülent Güngördü´nün tahliyesine karar verildi. Sanıklardan ikisi saat 02.30 sıralarında Silivri Cezaevi´nden ayrıldı. Basın mensuplarının sorularını yanıtsız bırakan şahıslar, kendilerini bekleyen aynı araca binerek, cezaevinden uzaklaştı. İkinci Ergenekon davasında, 5 tahliyenin ardından tutuklu 48 sanık kaldı. Duruşma 14 Aralık 2009´a ertelendi. ( Cihan)
´Darbe Günlükleri´, Nokta´dan 8 ay önce Balbay´ın eline geçti
26 Kasım 2009: Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek´in tuttuğu darbe günlüklerinin, Nokta dergisinde yayımlanmadan 8 ay önce Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay´ın eline geçtiği iddia edildi. Günlüklerin, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur tarafından Balbay´a verildiği öne sürüldü. Tempo 24 isimli internet sitesinde yayımlanan haberde, Ergenekon soruşturması kapsamında Balbay´ın bilgisayarında yapılan incelemenin raporlarına yer verildi. Habere göre konuya ilişkin raporlar ikinci Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde bulunuyor. Raporlarda, Darbe Günlükleri´nin Balbay´ın bilgisayarına ´giriş tarihi´ 15 Temmuz 2006, kayıt saati de 13.20. Yani günlükler Nokta dergisinde yayımlanmadan tam 8 ay önce Balbay´ın bilgisayarına girdi. deniliyor. 204 numaralı klasörde, Mustafa Balbay ve Şener Eruygur´dan elde edilen günlüklerin karşılaştırılması yapılıyor. Değerlendirilme başlıklı bölümdeki tespitlerde Balbay´ın bilgisayarında yapılan incelemede, bilgisayara dijital olarak aktarılan Darbe Günlükleri´nin Eruygur´da yakalanan 7 No´lu CD´nin içerisindeki Özden günlük isimli klasörden seçilerek oluşturulduğu belirlendi. Aktarılan bölümlere Balbay´ın bahsedilen şeyleri anlayabilmesi için küçük değerlendirme notları da eklenmiş. Özden Örnek´e ait darbe günlükleri, ilk olarak denizcilersitesi isimli bir internet sitesinde yayımlandı. Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar da 13 Mart 2007 tarihli yazısında sitedeki iddiaları köşesine taşıdı. 29 Mart 2007 tarihli Nokta dergisinde ise 2004´te iki darbe atlatmışız başlığı altında ´Darbe Günlükleri´ kamuoyuna duyuruldu. ( Zaman)
Mustafa Balbay´dan haklı soru: Ben buradayım, Örnek nerede?
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay´ın, ikinci Ergenekon davasının önceki gün yapılan duruşmasında, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ve duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ile yaşadığı diyalog, uzun süre önce sorulan ancak yanıtı hala verilmeyen şu soruyu akıllara getirdi: “Askeri darbe yapmak için çalıştıkları iddia edilen kişiler sanıkken, darbe hazırlığı yapıldığı iddia edilen dönemde görevde olan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman neden hala tanık ya da sanık değil?”
Üye değil, iştirak ettiler
Balbay´ın, Ergenekon davasındaki en önemli kanıtların başında yer alan ve Örnek tarafından kaleme alındığı belirtilen günlükleri kastederek “Ben buradayım, Örnek nerede?” diye tepki göstermesi, bu soruyu yeniden gündeme taşıdı. Savcılar, darbe iddialarıyla ilgili olarak başta eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur olmak üzere çok sayıda isim hakkında dava açtı. Ancak darbeyi Eruygur´la birlikte planladığı iddia edilen Örnek, Yalman ve Fırtına hakkında bugüne kadar “bilinen bir cezai işlem” yapılmadı. Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde, emekli kuvvet komutanlarının durumuyla ilgili olarak şöyle denildi: “Dönemin kuvvet komutanlarının, açıkça izah edildiği üzere, görev yaptıkları dönemde ´askeri müdahaleye zemin hazırlama´ yönünde diğer şüphelilerle birlikte hazırlanan plan ve eylemlere iştirak ettikleri, ancak 2004 Ağustos ayında Şener Eruygur´un emekli olmasını müteakip, bu yönde herhangi bir çalışma ve eylemleri tespit edilemediğinden, adı geçenlerin bu döneme ilişkin eylemleri ile ilgili soruşturma evrakı tefrik edilmiştir.” Aynı konuda iddianamenin “hukuki değerlendirme” bölümünde ise “Soruşturmada gelinen bu aşamada, Ergenekon terör örgütü ile irtibatı tespit edilemeyen kuvvet komutanlarının görev yaptıkları dönemde Ergenekon terör örgütü yöneticileri ile birlikte iştirak ettikleri eylemlerle ilgili evrak tefrik edilmiştir” ifadeleri kullanıldı. Böylece savcılık, emekli komutanların Ergenekon terör örgütüyle irtibatının bulunmadığı, ancak terör örgütü yöneticilerinin eylemlerine iştirak ettiklerinin saptandığını açıkça söylemiş oldu.
Tefrik ihtimalleri
Tefrik ceza yargılamasında, dosyanın ana dosyadan ayrılması anlamında kullanılan bir kavram. Ceza Muhakemesi Kanunu´na (CMK) göre, tefrik edilen soruşturma evrakı ile ilgili yapılabilecekler belli. CMK´da bu konu tek bir maddede düzenlenmiyor. Ancak ayrılan dosya konusunda yapılabilecekler farklı düzenlemelerin içinde anlatılıyor. Buna göre savcılık, tefrik ettiği evrakla ilgili “takipsizlik” kararı verebiliyor. Emekli kuvvet komutanları hakkında bugüne kadar böyle bir karar verilmedi. Savcılık “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı soruşturma görevinin kendisinde olmadığını belirtebiliyor. Ancak savcılığın kendisini görevsiz bularak, dosyayı askeri yargıya gönderdiğine yönelik bir açıklama da bugüne kadar yapılmadı. Savcılık, bunu yapmadığı gibi, ikinci iddianamede, bu konuda soruşturma yürütmeye görevli olan savcılığın kendisi olduğunu da açıkça belirtti.
Yetkili sivil savcılık
İddianamede, bu konuda “Dosyaya konu olayların hemen büyük çoğunluğunun kamuoyunda infial uyandıran ve sivil dünyada gerçekleşen, yürütme organına yönelik terör eylemi olduğu, bu fiillerin azmettiricisi olan kişilerin general ya da muvazzaf asker olmaları, üniforma taşımaları salt askeri mahal gibi muğlak bir kavrama dayanak yapılarak askeri yargının görevli olduğu sonucu doğurmayacağı ve eylemlerin meydana geldiği yerin askeri mahal dışı olduğunda tereddüt bulunmamaktadır” denildi.
Yeni yasa da çıktı
Savcılığın bu görüşü doğrultusunda gerçekleştirilecek işlemlerin Yargıtay´dan döneceği yorumları yapılırken, Ak Parti bir gece yarısı operasyonuyla, anayasal düzene karşı işlenen suçlarda askeri yargının yargılama yetkisini bütünüyle kaldıran ve askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyi 27 Haziran 2009´da yasalaştırdı. Yasanın emekli komutanlarla ilgili olası görev tartışmalarının sonlandırılması için çıkartıldığı da iddia edildi. ( T24)
26 Kasım 2009: Kamuyounu bir süredir meşgul eden ve üzerinde büyük tartışmalar başlatılan 51 Nolu DVD hakkında verilen kararın kriminal laboratuvar uzmanlarını şaşırttığı iddia edildi. Mahkeme, içinde üst düzey kamu görevlileri ile ailelerine ait çok sayıda şantaj görüntüsü olduğu ileri sürülen 51 nolu DVD ile ilgili de önemli bir karar aldı. Tutuklu sanık Levent Göktaş´a ait olduğu iddia edilen DVD ile ilgili parmak izi raporunda, üzerlerinde parmak izi incelemesi yapılmasının CD ve DVD´lere zarar verebileceği belirtiliyordu. Heyet bu uyarıyı dikkate aldı DVD´nin kanıt niteliğinin kaybolmaması için, parmak izi incelemesi yapılması yönünde daha önce verdiği karardan vazgeçti.
Delillere zarar gelmez
Kriminal laboratuvar uzmanları bu konuda mahkemeyle aynı düşünmüyor. Levent Göktaş´a ait olduğu ileri sürülen CD ve DVD´ler üzerinde yapılacak parmak izi incelemesinin kesinlikle kayıtlara zarar vermesinin mümkün olmayacağı konusunda görüş bildiriyorlar. Tozlama yöntemiyle parmakizi görünürleştirildikten sonra musluk suyuyla yıkamanın CD ve DVD yüzeyini temizlediğini, iyot buharı tekniğinde ise, iyot kendi kendine buharlaştığından temizleme işlemine dahi gerek kalmadığını, bu işlemler sonunda data ve görüntüde kayıp yaşanmadığını belirtiyorlar. Parmak izi ve delilleri ortaya çıkarma konusunda ileri tekniklerin uygulandığı Türkiye´de CD ve DVD´ler üzerinde yapılacak parmak izi incelemesi davaya farklı bir boyut kazandırabilir. Ancak mahkeme heyeti gelen istekler doğrultusunda parmak izi alınması kararını şimdilik ertelemiş görünüyor. Yapılacak incelemede kamuoyunda büyük infiale neden olan 51 Nolu DVD´nin üzerinde kimlerin parmak izi olduğu ortaya çıkacak. Ancak bu önemli ayrıntıya delillerin zarar görme ihtimali nedeniyle sıcak bakılmıyor. Kriminal laboratuvar uzmanları ise parmak izi incelemesinde delillerin zarar görmesi diye bir konunun mümkün olmayacağının ısrarla üzerinde duruyor.
Uzmanların ortak fikri
Önce data ve görüntü analizi yapılarak veriler depolanabilirdi. Bu işlemin ardından parmak izinin DVD ve CD´ler üzerinde yapılması uygun düşerdi. 51 Nolu DVD´de önce parmak izinin görünürleştirilmeye çalışılması tavsiye edilen ilk tercihlerin arasında yer almıyor. Ayrıca bu konu üzerinde CD ve DVD üzerinden svablama ile örnek alıp, DNA analizi yapmakta mümkün. DVD üzerinde kaç kişinin DNA örneğine rastlanırsa daha sonra şüphelilerle karşılaştırma yoluna gidilerek istenilen sonuca ulaşılabilir. ( Sonsayfa)
(24 Kasım 2009, 10:18), son güncel.: (26 Kasım 2009)
52 şüpheli hakkında hazırlanan 1454 sayfalık Ergenekon soruşturmasının 3´üncü iddianamesi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edildi. Yalçın Küçük 1, Mehmet Haberal 2 numaralı sanık konumunda. İddianame şu anda sanık avukatlarına veriliyor. İstanbul Ümraniye´de bir gecekonduda ele geçirilen 27 el bombasıyla başlayan Ergenekon soruşturmasının üçüncü iddianamesinin gönderildiği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 37´si tutuklu 52 şüphelinin yer aldığı iddianame için kararını açıkladı. Mahkeme iddianameyi kabul etti ve böylece 3. dava da açılmış oldu. 3. iddianameyle ilgili sürpriz bir gelişme de mahkeme heyetinin tutuklu sanıklardan Ferit Bernay ile Muhterem Bağcı´nın tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar vermesi oldu. Üçüncü iddianameyle açılan dava için ilk duruşma tarihi 7 Eylül 2009. Hatırlanacağı gibi 4 gün sonra, 11 Eylül 2009 tarihinde ise Diyarbakır´da Cemal Temizöz davası başlayacak.
FLAŞ FLAŞ!!! Kritik haftada 2. karar: 3. İddianame kabul edildi
52 şüpheli hakkında hazırlanan 1454 sayfalık Ergenekon soruşturmasının 3´üncü iddianamesi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edildi. Yalçın Küçük 1, Mehmet Haberal 2 numaralı sanık konumunda. İddianame şu anda sanık avukatlarına veriliyor.İstanbul Ümraniye´de bir gecekonduda ele geçirilen 27 el bombasıyla başlayan Ergenekon soruşturmasının üçüncü iddianamesinin gönderildiği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 37´si tutuklu 52 şüphelinin yer aldığı iddianame için kararını açıkladı. Mahkeme iddianameyi kabul etti ve böylece 3. dava da açılmış oldu. 3. iddianameyle ilgili sürpriz bir gelişme de mahkeme heyetinin tutuklu sanıklardan Ferit Bernay ile Muhterem Bağcı´nın tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar vermesi oldu. Üçüncü iddianameyle açılan dava için ilk duruşma tarihi 7 Eylül 2009. Hatırlanacağı gibi 4 gün sonra, 11 Eylül 2009 tarihinde ise Diyarbakır´da Cemal Temizöz davası başlayacak.
Bernay ve Bağcı, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. 3. iddianamedeki tutuklu sayısı 35´e düştü.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, üçüncü ´Ergenekon´ iddianamesinde tutuklu sanık olarak yer alan eski 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ferit Bernay ile Muhterem Bağcı´nın tahliyelerini kararlaştırdı. Bernay ve Bağcı tutuksuz yargılanacaklar.
İlk duruşma tarihi: 7 Eylül 2009
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 37´si tutuklu 52 sanık hakkında açılan üçüncü ´Ergenekon´ davasının ilk duruşmasının 7 Eylül 2009 tarihinde yapılmasını kararlaştırdı.
İddianame şu anda sanık avukatlarına veriliyor ve dijital ortamda elde edilir edilmez nereden indirebileceğinizi buradan takip edebilirsiniz.
Albay Dursun Çiçek ve Çevik Bir dördüncü iddianamede. Kamuoyunda kaos planı olarak bilinen İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nı hazırladığı iddia edilen Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek ile 28 Şubat sürecinin önde gelen ismi emekli Orgeneral Çevik Bir´in, dördüncü iddianamede yer alacağı anlaşıldı. Dün kabul edilen üçüncü iddianamenin son bölümünde haklarında soruşturmanın devam ettiği sanıkların isimleri sıralandı. Buna göre Ergenekon davası kapsamında haklarında soruşturma süren ve dördüncü iddianameye girmesi beklenen isimler şöyle: Malatya Zirve Yayınevi misyoner cinayetlerinde ismi geçen eski Malatya İl Jandarma Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger, emekli Astsubay Mehmet Çolak, kaos planında imzası bulunduğu iddiasıyla önce tutuklanan sonra serbest bırakılan Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek, 28 Şubat sürecinin önde gelen ismi emekli Orgeneral Çevik Bir, sahte şeyh Ali Kalkancı, eski MİT İstanbul Daire Başkanı Nuri Gündeş, İstek Vakfı´nın kurucusu Bedrettin Dalan Yaşar Öz, Kürşat Yılmaz, Tuncay Güney, Serdar Öztürk.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye ilçesinde patlayıcı maddelerin ele geçirilmesiyle ilgili başlatılan soruşturma sonucu ortaya çıkarılan ´Ergenekon´ isimli organizasyonla ilgili hazırlanan üçüncü iddianameyi incelemeyi tamamladı. Mahkemenin, 1454 sayfadan oluşan üçüncü iddianameyi kabul etmesinin ardından 37´si tutuklu 52 sanık hakkında dava açılmış oldu. İddianamenin tamamlanmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nca yapılan yazılı açıklamada, iddianamede operasyon kapsamında 10 Ocak ile 17 Nisan 2009 tarihleri arasında gözaltına alınan ve tutuklanan sanıkların yer aldığı ifade edilmişti. İddianamenin giriş bölümünde örgüt çerçevesinde daha önce yapılan soruşturmalar ve açılan davaların özetlendiği, örgütün gerçekleştirmeyi planladığı ve gerçekleştirdiği eylemler, suikast planları ve el konulan silahların anlatıldığı belirtilen açıklamada, iddianamenin ikinci bölümünde ise şüphelilerin bireysel durumlarının ele alındığı, isnat edilen suçlar ve uygulanması talep edilen yasa maddelerine yer verildiği bildirilmişti. Açıklamada, her şüpheli için arama ve el koyma işlemlerinde bulunan delillerin anlatımı, el konulan delillerin incelenmesi, tanık ifadeleri, şüphelilerin emniyet ve savcılık ifadeleri ile hakimlik sorgusu, hukuki durumun anlatımı, netice ve talep konularının ele alındığı vurgulanmıştı. Operasyon kapsamında 12 Haziran 2007 tarihinden itibaren el konulan, bulunan silah ve mühimmatın dökümünün de yapıldığı açıklamada, sanıklar hakkında da ´silahlı terör örgütü kurma veya yönetme´, ´Türkiye Büyük Millet Meclisi´ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme´, ´Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs etme´, ´hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek´, ´devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme´, ´Açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme´, ´sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması, bulundurulması´, ´tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma´, ´özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek´, ´devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, amacı dışında kullanma, hile ile çalma´ suçlamalarının yer aldığı kaydedilmişti.
DALAN VE KANADOĞLU ŞÜPHELİ VEYA SANIK OLARAK İDDİANAMEDE YOK ANCAK ADI GEÇİYOR
1454 sayfadan oluşan iddianamede eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin, Türk Metal Sendikası eski Başkanı Mustafa Özbek, rektörler, muvazzaf subaylar ve polisler sanık olarak yargılanacak. Ancak aralarında firari Bedrettin Dalan´ın ile Sabih Kanadoğlu´nun da da aralarında bulunduğu bazı sanık ve evi arananların ismi geçmiyor. Bedrettin Dalan´ın isminin yer almamasının nedeni iddianamede şöyle belirtiliyor: Poyrazköy´deki kazıların ve bulunan silahların 3. iddianemenin konuları arasında yer almaması
Ruhsatsız silahlardan biri Kanadoğlu´nun
Soruşturma kapsamında şüpheli ve sanıklarda 57 ruhsatsız tabanca ele geçirildi. Bu silahlardan biri 7 Ocak 2009´da evi aranan ancak 3. iddianamede sanık olarak yer almayan eski Yargıtay Savcısı Sabih Kanadoğlu´na ait. Kanadoğlu´nun soruşturma kapsamındaki hukuki durumu bilinmiyor; ancak üçüncü iddianamede örgüte ait olduğu iddia edilen silahların sahipleri arasında ismi geçiyor.
Suçlamalar
Sanıklara terör örgütü kurmak ve yönetmek, terör örgütüne üyelik ve cebir ile şiddet kullanarak hükümetin kısmen veya tamamen görevlerini yapmasına engel olmak gibi suçlar yöneltiliyor.
SUİKAST PLANLARI
İddianame´nin giriş bölümü, Ergenekon terör örgütü olarak adlandırılan oluşumun eylemleri ve suikast planlarıyla ilgili. Ele geçirilen tüm silah ve mühimmat da bu kısımda yer alıyor. 2. bölümde ise, şüphelilerin bireysel ve hukuki durumlarıyla, suçlamalara yer verilmiş. Diğer Ergenekon davalarında yöneltilen suçlamalar da yineleniyor. Bu iddianamede özellikle, ele geçirilen silah ve mühimmatlar var. Bunlar arasında, 14´ü boş 57 lav silahı, 84 top mermisi, 424 el bombası, 175 tabanca 22 uzun namlulu silah, 3 kiloya yakın patlayıcı ve 53 dinamit lokumu bulunuyor.
İbrahim Şahin´in 12 suikast timi var
13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 3. Ergenekon iddianamesinde şok iddialar yer alıyor. Bunlardan biri de yeni iddianamenin kilit ismi İbrahim Şahin ile ilgili: Şahin´e bağlı 12 suikast timi var. İddianameye göre eski Özel Harekatçı İbrahim Şahin´in evinde suikast planları ele geçirilmişti. Şahin´e bağlı 12 suikast timinin olduğu iddianamede yer alırken bu timlerin içinde muvazzaf subayların bulunduğu belirtiliyor. İbrahim Şahin´le bir muvazzaf subay arasındaki diyaloglar şu şekilde iddianamede yer aldı: Şahin bir muvazzaf subaya telefon açıyor: Yeraltına çekilmeye hazır mısın? diye soruyor. Muvazzaf subay: Emredersiniz komutanım.
SİVAS KATLİAMI VE ERGENEKON
Sivas katliamının Ergenekon örgütü tarafından gerçekleştirildiği iddialar arasında. Katliamla ilgili yeni görüntülerin de olduğu 3. iddianamede yer alan konular arasında.
Birinci iddianame ise 2 bin 455 sayfadan oluşuyor; emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu´nun da aralarında bulunuğu 86 sanığı kapsıyordu. İkinci iddianame ise, 1909 sayfadan oluşuyor ve 56 sanığı içeriyordu. İddianamenin omurgasını ise, darbe girişimi ve günlükler oluşturuyordu.
YALÇIN KÜÇÜK 1, MEHMET HABERAL 2 NUMARALI SANIK!
Üçüncü iddianamede adı geçen isimler:Soruşturmanın 10, 11 ve 12´nci operasyonlarında gözaltına alınan yazar Yalçın Küçük, MGK Eski Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, Özel Harekat Eski Daire Başkan Vekili ve Susurluk hükümlüsü İbrahim Şahin, Türk Metal İş Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, üniversite rektörleri Prof. Dr. Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Ferit Bernay, Mustafa Yurtkuran ve Osman Metin Öztürk´ün üçüncü iddianamede ´şüpheli´ olarak yer alıyor.
Önemli 20 sanığa yönelik suçlamalar ve istenen cezalar
Ergenekon 3´üncü iddianamede Yalçın Küçük, Mehmet Haberal, Kemal Gürüz, Levent Göktaş, Erdal Şenel, Cengiz Köylü ve İbrahim Şahin´in örgütün kurucusu ve yönetcisi olduğu öne sürüldü.
Yalçın Küçük (Prof. Dr.-Sosyolog): Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 15,5 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası
Mehmet Haberal (Prof. Dr.- Başkent Üniversitesi Rektörü): Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası
Erol Manisalı (Prof. Dr. Cumhuriyet yazarı): Silahlı terör örgütüne üye olmak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 8 yıldan 19,5 yıla kadar hapis cezası
Fatih Hilmioğlu (Prof. Dr.- Eski İnönü Üniversitesi Rektörü): Silahlı terör örgütüne üye olmak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 8 yıldan 19,5 yıla kadar hapis cezası
Rıza Ferit Bernay (Prof. Dr.-Eski 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü): Silahlı terör örgütüne üye olmak, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası.
Mustafa Abbas Yurtkuran (Prof. Dr.-Eski Uludağ Üniversitesi Rektörü): Silahlı terör örgütüne üye olmak, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası
Halil Kemal Gürüz (Prof. Dr.- Eski YÖK Başkanı): Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek suçundan 19,5 yıldan 34,5 yıla kadar hapis cezası
Muhittin Erdal Şenel (Emekli Tümgeneral-Genelkurmay eski Hukuk Müşaviri): Silah terör kurmak ve yönetmek, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası
Mustafa Levent Göktaş (Emekli Albay): Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, yasaklanan gizli belgeleri temin etmek, Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme amacı dışında kullanma hile ile çalma, Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek gerekçesi ile 36 yıldan 67 yıla kadar hapis cezası
Münür Kemal Yavuz (Emekli Orgeneral): Silahlı terör örgütüne üye olmak, devletin güvenliğne ilişkin gizli belgeleri temin etmek gerekçesi ile 12 yıldan 27 yıla kadar hapis cezası
Tuncer Kılınç (Emekli Orgeneral Eski MGK Genel Sekreteri): Silah örgütüne üye olmak, Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, devletin güvenliğine ilişkin tahrip etme, amacı dışında kullanma hile ile almak, çalmak gerekçesi ile 12 yıldan 49 yıla kadar hapis cezası
Hüseyin Vural Vural (Emekli Albay): Silah terör örgütüne üye olmak, Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, açıklaması yasaklanan gizli belgeleri temin etmek, Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek gerekçesi ile 14 yıldan 36 yıla kadar hapis cezası
İlyas Çınar (Emekli Kurmay Albay): Silah terör örgütüne üye olmak, Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, açıklaması yasaklanan gizli belgeleri temin etmek gerekçesi ile 13 yıldan 31 yıla kadar hapis cezası
Mustafa Dönmez (Yarbay): Silahlı terör örgütüne üye olmak, Sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması bulundurulması, Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak veya el değiştirme, Açıklanması yasaklanan gizli belgeleri temin etme, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten , Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek gerekçesi ile 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıldan 40 yıla kadar hapis cezası
Erbay Çolakoğlu (Binbaşı): Silahlı terör örgütüne üye olmak, yasaklanan gizli bilgileri temin etmek gerekçesi ile 9 yıldan 19 yıla kadar hapis cezası.
Cihandar Hasanhanoğlu (Kıdemli Kurmay Albay): Silahlı terör örgütüne üye olmak, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası.
Mustafa Koç (Kurmay Albay): Silahlı terör örgütüne üye olmak, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası
Cengiz Köylü (Kurmay Albay): Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekten 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası.
Mustafa Özbek (Türk Metal Sendikası Genel Başkanı): Silahlı terör örgütüne üye olmak, yasaklanan gizli belgeleri temin etmek, Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek gerekçeasi ile 9 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası
İbrahim Şahin (Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili): Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, Sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması, bulundurulması, Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak veya el değiştirmek, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgelri temin etmek, Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, TBMM´yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekten 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 30 yıldan 66 yıla kadar hapis cezası.
HİLMİ ÖZKÖK´ÜN İFADESİ İDDİANAMEDEÇOK GENİŞ YER ALDI
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen üçüncü ´Ergenekon´ iddianamesinde, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök´ün ´tanık´ sıfatıyla verdiği ifade de yer aldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı´nca hazırlanan iddianamenin giriş bölümünde, Özkök´ün ´tanık´ sıfatıyla alınan ifadesinde, Genelkurmay Başkanlığı yaptığı dönemde kuvvet komutanlarının bir araya geldikleri ve toplantı yaptıkları yönünde kendisine bilgiler geldiğini belirttiği, ancak doğrudan soruşturma yapılmasını gerektirecek mahiyette bilgilerin elinde bulunmaması nedeniyle bu konuda herhangi bir yasal işlem başlatmadığını kaydettiği belirtildi. Özkök´ün ifadesinde, kuvvet komutanlarının her zaman toplanabileceğini, bunda bir sıkıntının olmadığını, idareci olarak komutanları ve ordunun sürekli güçlü ve koordinasyon içinde bulunmaları konusunda elinden gelen gayreti göstermeye çalıştığını dile getirdiği kaydedilen iddianamede, Özkök´ün birçok kez ihbar, mektup, CD ve benzeri bilgilerin kendisine ulaştığını belirttiği anlatıldı.
İddianamede, Özkök´ün, zaman zaman da toplantılarda açıkça gündeme getirmeksizin üstü kapalı mesajlarla bu hususları dile getirdiğini söylediği de belirtilerek, o günlerde, özellikle kamuoyunda jandarma istihbaratın yasal olmayan dinlemeler yaptığına ilişkin değerlendirmelerin olması ve bu yönde gelen duyumlar üzerine Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Mehmet Şener Eruygur´a İstihbarat Daire Başkanı ile Teknik Daire Başkanını yanına göndermesini söylediğini, İstihbarat Daire Başkanı Tuğgeneral Levent Ersöz ile Teknik Daire Başkanı Albay Hasan Atilla Uğur´a makamında jandarma teşkilatının teknik takip ve dinlemeler konusunda ciddi imkan ve kabiliyetlere sahip olduklarını, bu işlemlerin yasal çerçevede yapılması gerektiğini söyleyerek bu konuda uyarıda bulunduğunu kaydettiği vurgulandı.İddianamede, Özkök´ün ayrıca bu işlemlerin nasıl yapıldığı ile ilgili kendilerinden bilgi aldığını, buradaki temel amacının şayet yasal olmayan dinlemeler yapılmakta ise kendilerini bu konuda uyarmak olduğunu kaydettiği de belirtildi.
ÖZKÖK´E MUHTIRA SORUSU
Özkök´e ´Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde görev yapan kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından, ne amaçla ve nasıl oldu?´ şeklinde bir soru sorulduğu ifade edilen iddianamede Özkök´ün bu soruya verdiği yanıt şöyle aktarıldı:
´2002 yılının Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildiğini, kısa bir süre sonra iktidar partisinin değiştiğini, Şura toplantıları öncesinde adet gereği orgenerallerin Ankara´ya geldiklerini ve orada çeşitli toplantılar yapıldığını, bu toplantılarda Şura´da görüşülecek konular ile TSK ile ilgili çeşitli konularda görüş alışverişi yapıldığını ve aralarında müzakere ettiklerini, iktidara gelen parti ile ilgili olarak geçmişteki bazı söylemleri sebebiyle çekincesi olanların açık açık fikirlerini beyan ettiklerini, usul olarak en kıdemsizden başladığı için herkesin görüşlerini aldıktan sonra kendisinin de görüşlerini belirttiğini, herkesin şahsi görüşünün yanında kimsenin, kendi yanında muhtıra verme şeklinde bir teklifte bulunamayacağını, kendisinin de böyle bir şeye fırsat vermeyeceğini, görevde bulunduğu dönem ve daha sonraki dönemlerde de bu şekilde bir teklif gelmediğini, Kıbrıs konusunda çalışma yapmaları hususunda tüm kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanı´na birlikte bir çalışma yapmaları talimatı verdiğini, normal usulde bu tür çalışmalarda herkesin görüşünü beyan ettiğini ve bu görevi kıdemli olana verdiğini, kıdemli olanın da bu tür çalışmaları elden arz ettiğini veya bir kapak yazısı ile gönderdiğini, daha sonra da Genelkurmay Karargahı´nda değerlendirildiğini ve Genelkurmay Başkanı´nın görüşünü alarak ilgili makama verildiğini, kendisinin böyle bir çalışma beklerken birden 4 imzalı alışılmış usullerinin dışında yazılı bir belge önüne gelince usul olarak rahatsız olduğunu, ayrıca daha sonraki dönemde Kıbrıs Büyükelçisi´nin kendisinden habersiz bazı bilgileri Jandarma Genel Komutanı´na ilettiğini duyması üzerine bu konuyu ilgilisine usulüne uygun bir şekilde söyleyerek, bu yapılanın uygun bir davranış olmadığını, bundan sonra tüm bilgileri kendisine getirmesini ilettiğini anlattı.´
ÖZKÖK´E YÖNELTİLEN DARBE PLANLARI SORUSU
İddianamede, Özkök´e ´Sarıkız´, ´Ayışığı´, ´Yakamoz´ ve ´Eldiven´ isimli darbe planlarından bilgisinin olup olmadığı, oldu ise bu darbe planlarını kim ya da kimlerin hangi maksatla hazırladığını öğrenip öğrenmediğinin sorulduğu da belirtilerek, Özkök´ün darbe planlarından sadece ´Ayışığı´ ve ´Yakamoz´ kod isimli darbe planlarından 2004 yılı bahar ayları içerisinde haberinin olduğunu ifade ettiği yer aldı.Özkök´ün bu bilgilerin kendisine bir slayt sunumu şeklinde geldiğini, geldiği zamanın da söylentilerin azaldığı zamanlar olduğunu, ´Eldiven´ kod isimli darbe planını ve ´Cumhuriyet Çalışma Grubunu´ duymadığını ifade ettiği kaydedilen iddianamede, Özkök´ün bu slaytlar kendisine geldiğinde isimleri geçen kişilerden bazılarının emekli olacaklarını, bu bilgilerin kendisine ilk geldiğinde karargahtaki arkadaşlarıyla dahi paylaşmadığını, çünkü bazı şeylerin şüyu vukuundan beter olduğunu söylediği belirtildi.Özkök´ün ifadesinde, 19 Ekim 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı´nda rektörlere yönelik bir brifing verildiğinden haberdar olmadığını, ancak Jandarma Dinlenme Tesisleri´nde sivillerle zaman zaman yemek yendiğini duyduğunu, bunların da olağan şeyler olduğunu söylediği yer alan iddianamede, Özkök´ün kendisine ´Genç Subaylar´ başlığı altında herhangi bir mektup gelmediğini, ancak o dönemde basın ve yayın organlarında bu tür mektupların gönderildiği yönünde duyumlar aldığını, emekli generallere Jandarma Genel Komutanlığı´ndan gönderilen mektuplardan haberi olmadığını belirttiği kaydedildi.
ERUYGUR´A UYARI
İddianamede, Özkök´ün kuvvet komutanlarının harp okullarının açılış ve diploma törenlerinde yapacakları konuşmalara ilişkin hazırladıkları yazılı metinleri Genelkurmay Başkanının görmediğini ve bu metinleri bu amaçla da istemediğini, ancak o dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman´ın konuşma yaptıktan sonra veya önce bu metni görmüş olabileceğini, ancak hatırlamadığını ifade ettiği belirtilerek, Özkök´ün ´Özellikle ´Ayışığı´ ve ´Yakamoz´ olarak isimlendirilen darbe planları yapıldığı yönünde 2004 yılının bahar aylarında gelen duyum üzerine Şener Eruygur´a Genelkurmay makamında olduğu bir sırada böyle bir plan ve çalışma olup olmadığını sorduğunu, Eruygur´un da böyle bir çalışma olmadığını söylediğini, ancak bunlara rağmen özellikle sık sık gazetecilerin, rektörlerin Jandarma Genel Komutanlığı´na çağrılarak görüşülmesinin yanlış anlaşılmalara neden olacağını söylediğini ve kendisini uyardığını, görevli olduğu dönemde MİT Müsteşarı´nın zaman zaman tarafına bazı bilgiler ve kayıtsız belgeler verdiğini, ancak hatırladığı kadarıyla kendisine ´Ergenekon´ olarak sözü edilen örgütle ilgili arşivlere geçecek mahiyette kayıtlı bir evrak verilmediğini´ söylediği yer aldı.
Üçüncü ´Ergenekon´ iddianamesinde ´tanık´ sıfatıyla ifadesine yer verilen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök´ün, ´zaman zaman görüş alışverişinde bulundukları komutanlara o dönemdeki hükümetin şeriatı getireceğine inanmadığını açıkça söylediği´ yer aldı.İddianamede, ´tanık´ sıfatıyla ifadesine başvurulan Özkök´e şu sorunun yöneltildiği belirtildi:
´Mehmet Şener Eruygur´dan ele geçirilen dijital verilerin incelemesinde, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek´in olduğu değerlendirilen günlüklerin olduğu görülmüştür. Bu günlüklere, ´22 Eylül 2003 başlığı altında komutanların Jandarma Genel Komutanlığı´na giderek çok özel olarak konuştukları ve bazı kararlar aldıklarını, bu kararlara göre ´AKP Hükümetini vazgeçirmek için neler yapılması konusunda yapılan hazırlıklar bu hafta Genelkurmay Başkanı´na takdim edilecek, incelemesi için kendisine fırsat verilecek ve sonra onun niyetleri ve görüşü sorulacak, eğer bizle aynı fikirde veya yakın ise yolumuza devam edeceğiz, eğer bir işlem yapılmasını kabul etmezse kendisine ´Ya sen çekil yahut da biz çekiliyoruz diyeceğiz´ şeklinde yazdığı görülmüştür.Komutanlar olarak, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Mehmet Şener Eruygur, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına´dan söz edildiği anlaşılmaktadır. Görevli olduğunuz dönemde, adı geçen kuvvet komutanları, belirtilen konularla ilgili sizden herhangi bir talepte bulundular mı? Şayet böyle bir talepte bulunulduysa ayrıntıları ile anlatınız.´
İddianamede, Özkök´ün Türk Silahlı Kuvvetleri´nin temsilcisi olduğundan zaman zaman birçok konuda kendisine teklifler, endişeler, arzların geldiğini, bunları zaman zaman da müzakere ettiklerini, Türk Silahlı Kuvvetleri´nin hassasiyeti olan konular iletildiği zaman doğrudan kamuoyu ile paylaşmak yerine bizzat Başbakan´a gidip ´Böyle böyle endişeler var kaygılar var´ şeklinde ilettiğini, her zaman kurumlar arasında düşmanlığın değil, birlik ve beraberliğin ön plana çıkması için çalıştığını, bu manada çekilmesi veya kendilerinin çekileceği yönünde herhangi bir bilgi gelmediğini söylediği kaydedildi.
BÜYÜKANIT´A YÖNELİK EYLEM PLANI İDDİASI
İddianameye göre, Özkök´e yöneltilen diğer bir soru şöyle:
´Ayışığı kod adlı darbe planında, ´l.Ordu Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve 2. Ordu Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri´nin altında sağlam adamlar bulunması ya da oldu bitti ile bunların hareketsiz ve yetkisiz bırakılması´ gerektiği belirtilmiştir. Şüpheliler Mehmet Şener Eruygur ve Ahmet Hurşit Tolon´dan ele geçirilen dijital verilerde de Orgeneral Yaşar Büyükanıt´a ait sağlık raporları, kullandığı ilaçlar, ailevi bilgiler, dostlarıyla ilgili kişisel bilgiler, kardeşi Mednan Büyükanıt´ın öldürülmesi ile ilgili soruşturma ve kovuşturma evrakları, kooperatif bilgileri ve bazı kişisel bilgiler olduğu görülmüştür. Ayrıca Özden Örnek´e ait olduğu anlaşılan günlüklerde ´10 Ekim 2004´ başlıklı not içerisinde ´Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı geldi. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur´un bir şeyler karıştırıp durduğunu anlatan Aytaç Paşa´nın neler söylemek istediğini şimdi daha iyi anladım. Yaşar´ı zehirlemeye kadar varan planlar hazırlanmış´ ifadesinin yer aldığı belirlenmiştir. Sizin dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt´a yönelik yapılan çalışmalardan ve hazırlanan eylem planlarından haberiniz oldu mu? Bu planları kimlerin nasıl yaptığını biliyor musunuz?´
İddianamede, Özkök´ün bu soruya karşılık, ´2004 yılı bahar aylarında gelen ve ´Ayışığı´ ve ´Yakamoz´ olarak isimlendirilen planlarda Yaşar Büyükanıt´la ilgili değerlendirmeleri gördüğünü, günlüklerdeki konu ile ilgili bilgisinin olmadığını, herhangi bir değerlendirme de yapamayacağını´ ifade ettiği kaydedildi.
Özkök´e ´Özden Örnek´e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin ´30 Eylül 2003´ başlığı altında ´Kara Kuvvetleri Komutanı ile yaptığı görüşmede ´özel çalışma´nın Genelkurmay Başkanı´na verildiğini ve 4 noktada itiraz olduğunu söyleyerek, ´Adamların şeriat devletini kurmak istediğine inanmıyormuş, diğer gerekçeleri de önemli ama en önemlisi budur. Yani esastan aramızda fark var. Tedbirler ile genelde hemfikir olmuş´ diyerek Kara Kuvvetleri Komutanının anlattıklarını aktardığı, bu konuyla ilgili Kara Kuvvetleri Komutanına ´bu çalışmayı kendisine vermek dahi önemliydi´ şeklinde yazdığı görülmüştür. Kara Kuvvetleri Komutanı bahsedilen çalışmayı size verdi mi? Verdiyse bahsedilen çalışmanın içeriği neydi?´ şeklindeki soru sorulduğu da anlatılan iddianamede, Özkök´ün de ´Kuvvet komutanları ile zaman zaman görüş alışverişinde bulunduklarını, spesifik olarak bu olayı hatırlamamakla birlikte birçok yerde o dönemdeki hükümetin şeriatı getireceğine inanmadığını açıkça söylediğini, bu konuda daha önce görüşlerini belirttiğini´ ifade ettiği yer aldı.
İMAM HATİP LİSELERİ KONUSU
İddianameye göre, Özkök´e ifadesi sırasında şöyle bir soru yöneltildi:
´Özden Örnek´e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin ´7 Ekim 2003´ başlığı altında, Genelkurmay Başkanı ve diğerleriyle Ege Ordu Komutanlığına giderek, Orgeneral Hurşit Tolon´u ziyaret ettiklerini yazdığı, ´8 Ekim 2003´ başlığı altında, imam hatip liseleriyle ilgili çıkan yasayla ilgili konuştuklarını, karargahlarına bu konuyla ilgili ayrı ayrı çalışma yapmaları talimatı verilmesi için karar aldıklarını, kahvaltı sırasında Hurşit Paşa´nın İHL´lerle ilgili gazetelerde çıkan haberleri bilerek ve planlı bir şekilde Genelkurmay Başkanı´na açtığını anlatarak, ´Genelkurmay Başkanı´nı konuşturmaya başladık. Her taraftan sıkıştırmaya başladık. Kahvaltıdan sonra hemen karargahı aradım ve talimat verdim. Diğer taraftan da Kocaeli Üniversitesi Rektörünü aradım ve ona da rektörler olarak bu işi hemen ve sert bir şekilde protesto etmelerini, arkalarında olduğumuzu söyledim´ şeklinde yazdığı ve Genelkurmay Başkanı´nın cesur bir kişi olmadığını, AKP Hükümeti´ne karşı zaman kazanmak için kendilerini oyaladığını, hükümet ile gizli bir anlaşması varmış gibi davrandığını anlatarak´ ... Kara Kuvvetleri komutanı sonunda işin başına kalacağını biliyor. Bu nedenle çok dikkatli ve her olayı takip ediyor. Yaptığı her hareketin duyulmasını ve anayasal kurumların yalnız olmadığı intibasını vermek istiyor. Çok dürüst ve güvenilir insan. JANGKK tam bir şahin, Genelkurmay hakkında bir kanaate sahip olmuş ve o kanaat kendisinde bir saplantı haline gelmiş. Genelkurmay ne yaparsa yapsın şüphe ile karşılıyor´ diyerek konuştuklarını aktardığı tespit edilmiştir. Ahmet Hurşit Tolon ve diğerleriyle bahsedildiği şekilde kahvaltı yapıldı mı? Bu kahvaltıda ne konuşuldu? Sizi sıkıştırmalarının sebebi nedir ve talepleri ne oldu?´
İddianamede, Özkök´ün ´Ordu komutanlıklarında denetlemelerde zaman zaman kahvaltı yaptıklarını, bu kahvaltılarda çok değişik konuların konuşulduğunu, ancak böyle bir konunun konuşulduğunu hatırlamadığını, fakat imam hatipler konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri´nin hassasiyeti bulunduğu için böyle bir konunun konuşulmuş olabileceğini´ dile getirdiği kaydedildi.
İddianameye göre, Özkök´e yöneltilen diğer bir soru şöyle:
´Özden Örnek´e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin ´15 Kasım 2003´ başlığı altında, Kara Kuvvetleri Komutanı ile Harbiye Orduevine gittiklerini, Genelkurmay Başkanı ile yaptığı görüşmeyi aktardığı, aralarındaki anlaşmazlıktan bahsederek´ ...Konuşmamız bundan sonra tatsız bir şekilde sona erdi. 11 Kasım günü kendisi yurt dışına gitti. Ben de İlker´e gittim (II. Başkan). Yaptığımız özel çalışmanın ne olduğunu sordum. Bana, ´Biz de bir gurup kurduk. Komutan sizinkileri okudu. Grup bizim ve sizin önerilerinizi birleştirerek bir öneri hazırlayacak ve bunu sizlere göndereceğiz. Sonra bu konuyu Askeri Şura´ya getirerek tartışıp herkesin fikrini alacağız. Bilahare de sonucu Cumhurbaşkanı´na götüreceğiz sonra da Başbakanı buraya davet ederek kendisi ile bu konuyu görüşeceğiz. Bizim planımız bu şekilde´ dediğini anlatarak, bu şekilde Genelkurmay´ın planını ilk defa öğrenmiş olduklarını, bu plan üzerinde Kara Kuvvetleri Komutanı ile tartıştıklarını, konun hafifletilmemesini sağlamak gerektiğini düşündüklerini, bu konular konuşulurken Şura´da Başbakan olmaması gerektiğini, her kafadan bir ses çıkmasını önlemek için de Şura öncesi toplantı yapılarak herkesin aynı hizaya getirilmesi gerektiğini anlattığı ve ´Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanı bana, Şener´in bazı sivri fikirleri var. O bizden biraz farklı bu konulara yaklaşıyor. Ama onun fikirlerini benimsemek şimdilik mümkün değil. Çok dikkatli olmalıyız gereksiz yere tırmandıracak hareketlerden kaçınmalı´ diyerek, Jandarma Genel Komutanı´nın fikirlerinden haberdar olduklarını, amaçlarının mümkün olduğunda beraber hareket etmek olduğunu söyleyerek´ bu nedenle ne yapıp edip Genelkurmay Başkanı´nı kendi yanımıza çekmeliyiz´ diyerek toplu olarak Genelkurmay Başkanının yanına gidip konuşmayı düşündüklerini söylediği görülmüştür. Kuvvet Komutanlarınca bahsedildiği şekilde bir girişimde bulunuldu mu? Bu ne amaçla yapıldı? Bu konuda nasıl bir çalışma yapıldı? Sizin tavrınız ne oldu?´
İddianamede, Özkök´ün bu soru üzerine ´Bu konunun kendisi dışındaki bir konu olduğunu´ ifade ettiği belirtildi.
ÖZKÖK´ÜN GÖSTERDİĞİ TEPKİ
İddianameye göre, Özkök´e ifadesi sırasında şöyle bir soru yöneltildi:
´Özden Örnek´e ait olduğu değerlendirilen ´günlükler´in ´1 Aralık 2003´ başlığı altında, Genelkurmay Başkanlığına gittiklerini, AKP Hükümeti, laiklik konularından bahsederek, herkese söz verildiğini, Kara Kuvvetleri Komutanının ´Ben çok rahatsızım ve devlet elden gidiyor. Biran önce bir sıkıyönetim içerisine girilmeli´ dediğini, kendisinin ise ´Madem ki hepimiz bu hükümetin Anayasaya aykırı hareket ettiğine eminiz o halde 35. madde gereğinde Anayasayı da korumak bizim görevimizdir. Eğer bir eylem planı yapılacaksa bu planın ne maksatla yapıldığının bilinmesi lazım bu nedenle burada bir karar vermemiz gerekiyor´ dediğini, bu söz üzerine Genelkurmay Başkanının ´Her ikiniz de açıkça konuşmadınız ama söylemek istediğiniz şey olamaz ve bize çok zemin kaybettirir. Yapacağımız başka şeyler var´ dediğini, kendisinin de ´Doğru söylüyorsunuz o telaffuz etmek istediğimiz şeyden başka da şeyler olabilir mesela bu hükümete bir alternatif yaratmak gibi...´ dediğini, ancak Genelkurmay Başkanı´nın bunu kabul etmediğini, Genelkurmay Başkanı´nın niyetinin bir şey yapıyor görünüp, kendilerini oyalamak olduğunu anladığını, kendisinden sonra Şener Eruygur ve Fırtına´nın konuşarak aynı ifadeleri kullandıklarını, bu şekilde kararlılık gösterdiklerini, ´bu duruma Genelkurmay Başkanı´nın rahatsız olduğunu´ yazdığı görülmüştür. Bahsedildiği şekilde bir toplantı yaptınız mı? Kimler katıldı? Sizden istekleri ne oldu? Sizin buna tepkiniz ne oldu?´
Özkök´ün bu soruya karşılık, ´Kuvvet komutanları ile sık sık toplantı yaptıklarını, fakat burada geçen hususları hatırlamadığını, fakat kendi aralarında bu tür görüşmeleri yapmışlarsa bu konudan bilgisinin olmadığını´ dile getirdiği belirtildi.
ERUYGUR´UN ´İHTİLAL ÖZLEMİ´
İddianamede, ´Özden Örnek´e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin ´20 Ocak 2004´ başlığı altında, Hava Kuvvetleri Komutanlığında yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldığını, irtica ve Kıbrıs olarak iki ana konularının olduğunu, Kara Kuvvetleri Komutanının, Hurşit Tolon´u desteklediği için Genelkurmay Başkanı ile oldukça sert bir şekilde kavga ettiğini anlattığını, Genelkurmay Başkanı ve II. Başkanın Tolon´a destek vermediğini anlatarak, ´Kıbrıs konusunda ise GK (Genelkurmay) DİB ile beraber bir hazırlık yapıyorlardı ama bizim hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Konuşmalar sırasında Jandarma Genel Komutanı daima bir ihtilal özlemi içerisinde bir an önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugün de defalarca tekrar etti´ şeklinde yazdığı görülmüştür. Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener Eruygur´un ´ihtilal özlemi´ ve bu konuda yaptığı çalışmalardan bilginiz oldu mu? Oldu ise tepkiniz ne oldu? Bu konuda herhangi bir çalışma yaptınız mı?´ şeklindeki soruya da Özkök´ün ´bu hususu yukarıda açıkladığı´ şeklinde cevap verdiği yer aldı.
İddianamede, ´Özden Örnek´e ait olduğu değerlendirilen günlüklerin ´16 Mart 2004´ başlığı altında, Genelkurmay Başkanını görmeye gittiğini anlatarak ´Bizim yaptığımız bazı girişimler ve bilhassa Jandarma Genel Komutanı´nın girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı. Jandarma Genel Komutanı´nı nedense hedef olarak almıştı ve bütün belgeler elimde, bunları devletin arşivlerine geçireceğim, bu tarihi bir görevdir. Şener´in yaptıkları yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerinde eski Meclis Başkanı ve rektörler ile görüşme yapmış bunları nasıl yapar´ diyerek Şener Eruygur´un yaptıklarını kendisine anlattığını, daha sonra fişleme olaylarından bahsettiğini, bu tür olayların TSK´yı küçük düşürmekten başka bir işe yaramadığını anlattığı tespit edilmiştir. Özden Örnek ile bu şekilde bir toplantı yaptınız mı? Bahsedildiği gibi Mehmet Şener Eruygur´un ´Darbe´ faaliyetleriyle ilgili herhangi bir girişimde bulundunuz mu? Arşivlerde bu konuyla ilgili belge var mı?´ şeklindeki soru üzerine Özkök´ün, ´Yukarıda belirttiğim gibi eski Meclis Başkanı ile ordu karargahında bir toplantı yaptıklarından bilgisinin olmadığını, yukarıda da belirttiği gibi bilahare Şener Eruygur´un bizzat kendisine bazı duyumlarının olduğunu söyleyerek uyarıda bulunduğunu, zira kendisinin o dönem en önemli prensip ve görevlerinden birinin de muhtemel olayları vuku bulmadan önlemek olduğunu, yukarıda belirtilen Cumhuriyet Çalışma Gurubunun eylem ve faaliyetlerinden haberdar olmadığını, fakat bazı basın yayın organlarında bu konularla ilgili haberler çıktığını, kendisinin de basın vasıtasıyla haberdar olduğunu´ söylediği belirtildi.
ERUYGUR´UN ÖDENEKLERİ KULLANMA YETKİSİ
İddianamede, ´Söz konusu sunumlarda, Cumhuriyet Çalışma Grubunun bu faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için başlangıç olarak asgari 200 bin ABD doları kaynak ayrılması gerektiği belirtilmiştir. Cumhuriyet Çalışma Grubunun 19 Ocak 2004 tarihli devre raporunda ise Cumhuriyet Platformu çalışmaları başlığı altında, Ulusal Birlik Hareketi STK Platformundan bahsedildiği, bu kapsamda Ulusal Birlik Hareketinin yaygınlaşması için işbirliğinin sürdürülmesi gerektiği ve bunun için hazırlanacak basın bildirisinin, bedeli 830 kaleminden ödenmek suretiyle Ulusal Birlik Hareketi ve Cumhuriyet Platformu imzası ile yüksek tirajlı gazetelerde yayımlanması gerektiği belirtilmiştir. Cumhuriyet Çalışma Grubunun 28 Ocak 2004 tarihli devre raporunda ise yine yapılan bir harcamanın haber alma ödeneğinden karşılanması gerektiği belirtilmiştir. 830 kalemi ve haber alma ödeneği olarak belirtilen ödenekler nelerdir? Hangi amaçla kullanılır? Bu ödenekleri kullanma yetkisi kimlerindir? Bu ödenekler Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ise Şener Eruygur´un bu ödenekleri belirtildiği şekilde kullanma yetkisi var mıdır? Şayet bu ödenekler Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ise ve usulsüz olarak kullanılmışsa bu usulsüzlük ve kullanılan paranın miktarı nasıl tespit edilebilir?´ sorusunun da Özkök´e yöneltildiği belirtilerek, Özkök´ün de ´Jandarma Genel Komutanlığının ödeneği ve bütçesinin ayrı olduğunu, harcamaları nasıl yaptıklarını ayrıntılı olarak bilemeyeceğini´ ifade ettiği kaydedildi.
MUSTAFA BALBAY GÜNLÜKLERİ
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen üçüncü ´Ergenekon´ iddianamesinde, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök´ün tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde belirttiği bazı konuların, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek´e atfedilen günlük ile gazeteci Mustafa Balbay´dan ele geçirilen günlükte yer alan bazı hususları doğrular nitelikte olduğu kaydedildi.İddianameye göre, Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesinin alınması sırasında Özkök´e, ´3 Mart 2004 tarihinde Ankara´da ATO tesislerinde düzenlenen ´Hilafetin İlgası´ isimli panel hakkında bilginiz var mı? Bu panelin Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından düzenlendiğini biliyor musunuz? Özden Örnek´in günlüklerinde belirttiği gibi Kuvvet Komutanlarının bahse konu panele size sormadan gitmelerine tepki gösterdiniz mi? Panelin düzenlenmesi, desteklemesi ve katılım sağlanmasının amacı nedir? Sizin bu konuda tepkiniz ne oldu?´ soruları soruldu.Hilmi Özkök de ´toplantının yapıldığı tarihte İsveç´te resmi bir ziyarette olduğunu, döndüğünde böyle bir toplantının yapıldığını ve bu toplantıda AB aleyhine bazı konuşmaların olduğunu öğrendiğini, ancak böyle bir konuşmanın gerçekleştiği yerde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bulunmasından üzüntü duyduğunu, ancak bu durumu onlara ifade edip etmediğini hatırlamadığını, ayrıca kendisi yokken yerine Kara Kuvvetleri Komutanı vekalet ettiği için bu tür faaliyetler kendisinin takdiri olduğunu´ söyledi.
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´e, Mustafa Balbay´ın günlüklerine ilişkin olarak ele geçirilen dijital verilere de işaret edilerek, ´Mustafa Balbay ile irtibatınız var mı? Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde irticai faaliyetlerle mücadele eden bir birim var mıdır? Var ise bu birimin görev ve sorumlulukları nelerdir?´ soruları da yöneltildi. Özkök ´Balbay ile herhangi bir irtibatının bulunmadığını, gazeteciler vasıtasıyla hükümet görevlilerine haber iletmeyi hoş karşılamadığını, yüz yüze görüşmeyi tercih ettiğini, bilindiği gibi Batı Çalışma grubu gibi bazı uygulamaların yapıldığı iddialarının bulunduğunu, Emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu zamanında 2. Başkan olduğunu ve bu uygulamaların bazılarına gerek kalmadığı gerekçesi ile terk edildiğini ve kendi zamanında da aynı düşünce ile bu tür uygulamaların sonlandırılması gerektiğini düşündüğünü ve uygulamadan kaldırttığını, bu konuda yapılan hususları not almış olabileceklerini´ ifade etti.
İddianamede ayrıca, Ahmet Hurşit Tolon´dan ele geçirilen dijital veriler içerisinde yer alan ´opera-son´ isimli word belgesi içeriğinden ´aralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, Hurşit Tolon, Fevzi Türkeri, Oktar Ataman ile emekli Orgeneral Çetin Doğan ve bazı korgeneral, tümgeneral ve tuğgenerallerin bulunduğu çok sayıda generalin, önce Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ü istifa ettirmek, daha sonra da AKP İktidarını düşürmek amacıyla uygulanacak bir strateji belirlediği ve uygulamaya koyduğunun tespit edildiği´ kaydedilerek, ´Herhangi bir kimse sizi istifaya zorladı mı? Sizin tepkiniz ne oldu?´ şeklinde soru yöneltilen Hilmi Özkök´ün de ´bu konudan bilgisinin olmadığını´ söylediği belirtildi.
İddianamede, Ahmet Hurşit Tolon´dan ele geçirilen dijital verilerde yer alan ´Demokrat Generaller´ adı altında yazılan ve ´Sayın Generalim´ diye başlayan mektup ile 24 Mayıs 2003 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan ´Dört Yıldızlı Tepki´ başlıklı habere de işaret edildi. Özkök´e bunlara yönelik olarak ´Görevli olduğunuz dönemde darbeciler ve faaliyetleri ile ilgili size herhangi bir bilgi geldi mi? Geldiyse sizin tavrınız ne oldu?´ şeklindeki sorunun da yöneltildiği belirtilen iddianamede, Özkök´ün ´Görevli olduğu dönemde çok çeşitli bilgi, belge ve duyumların geldiğini, fakat bunların resmi delil mahiyetinde olmadıklarını, bu nedenle sadece bilgi mahiyetinde okuyup değerlendirdiğini, bu nedenle resmi bir işleme koymadığını, bu bilgileri bir süre muhafaza ettirip sonra imha ettirdiğini, o dönemde medyada, kendisi hakkında yıpratmak amaçlı birçok haksız yazı yazıldığını, kendisi ve ailesinin o dönem itibariyle bu tür haksız yazılar sebebiyle ciddi üzüntüler duyduklarını ve bu konuda o dönemde açıklama yaptığını´ beyan ettiği yer aldı.
İDDİANAME: ´HİLMİ ÖZKÖK´ÜN İFADELERİ ÖZDEN ÖRNEK VE MUSTAFA BALBAY GÜNLÜKLERİNİ TEYİT ETMEKTEDİR´
İddianamede, ´tanık Hilmi Özkök´ün ifadesinde belirttiği bazı konuların, Özden Örnek´e atfedilen ve Mustafa Balbay´dan ele geçirilen günlüklerde yer alan bir kısım hususları doğrular nitelikte olduğunun görüldüğü´ değerlendirmesine de yer verildi.
Ergenekon davası ile ilgili olarak üç eski komutanın ifadesinin alınacağı iddiası cumhuriyet savcılarınca doğrulanmadı. AA muhabirinin ´Ergenekon´ soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcılığı kaynaklarından aldığı bilgiye göre, bazı haberlerde ´emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, emekli Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ve emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına´nın ´Ergenekon´ soruşturması kapsamında ifade vereceği´ yönünde bir girişim başlatılmadı. Aynı kaynaklar, eski kuvvet komutanlarının ifadelerinin alınmasının şu an için gündemde olmadığını bildirdi.
Özden Örnek ve diğer iki komutan şimdilik sorgulanmayacak
Ergenekon davası ile ilgili olarak üç eski komutanın ifadesinin alınacağı iddiası cumhuriyet savcılarınca doğrulanmadı. AA muhabirinin ´Ergenekon´ soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcılığı kaynaklarından aldığı bilgiye göre, bazı haberlerde ´emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, emekli Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ve emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına´nın ´Ergenekon´ soruşturması kapsamında ifade vereceği´ yönünde bir girişim başlatılmadı. Aynı kaynaklar, eski kuvvet komutanlarının ifadelerinin alınmasının şu an için gündemde olmadığını bildirdi.
Doğrulanan günlükleri Vatan gazetesi yayınlıyor. İşte ilginç notlar: Özkök, rest çeken Hava Kuvvetleri Komutanı´nı istifaya davet etmiş... Ek klasörlerinde yer alan Örnek´in günlüklerine göre Kayseri´deki cumhuriyet balosuna türbanlı kadınların yer alması komuta kademesinde sert tartışmalar yaşanmasına neden oldu. Özkök, rest çeken Hava Kuvvetleri Komutanı´nı istifaya davet etti. Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek´in Ergenekon İddianamesi´nin ek delilleri arasında yer alan Günlükleri, 2003´te Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına arasında yaşanan istifa restleşmesini de ortaya çıkardı. O yıl AKP´li Niyazi Özcan ile Mustafa Elitaş, Kayseri Valisi Nihat Canpolat´ın Kayseri Orduevi´ne düzenlediği Cumhuriyet Balosu´na türbanlı eşleriyle katıldı.
Özden Günlükleri´ne göre Genelkurmay´da türban restleşmesi
Doğrulanan günlükleri Vatan gazetesi yayınlıyor. İşte ilginç notlar: Özkök, rest çeken Hava Kuvvetleri Komutanı´nı istifaya davet etmiş... Ek klasörlerinde yer alan Örnek´in günlüklerine göre Kayseri´deki cumhuriyet balosuna türbanlı kadınların yer alması komuta kademesinde sert tartışmalar yaşanmasına neden oldu. Özkök, rest çeken Hava Kuvvetleri Komutanı´nı istifaya davet etti. Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek´in Ergenekon İddianamesi´nin ek delilleri arasında yer alan Günlükleri, 2003´te Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına arasında yaşanan istifa restleşmesini de ortaya çıkardı. O yıl AKP´li Niyazi Özcan ile Mustafa Elitaş, Kayseri Valisi Nihat Canpolat´ın Kayseri Orduevi´ne düzenlediği Cumhuriyet Balosu´na türbanlı eşleriyle katıldı.
Tahkikat başlatıldı
10´uncu Yıl Marşı eşliğinde Cumhuriyet pastasının da kesildiği baloda ev sahibi konumunda olan Kayseri Garnizon Komutanı Tümgeneral Hindal Çekiç´in türbanlı katılıma dönük bir açıklaması olmamıştı. Baloya ilişkin fotoğraflar ertesi gün basında yayınlanınca büyük gürültü koptu. TSK´dan bazı Kuvvet Komutanları başta olmak üzere birçok çevreden Kayseri Orduevi´ndeki Türbanlı Cumhuriyet Balosu oldukça sert tepki çekti. Olayla ilgili sessizliğini koruyan Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, tepkilerin yankısı devam ederken 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu´nda Orduevleri, Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği´ne aykırı bazı uygulamaların yapıldığı gerekçesiyle idari tahkikat başlattı.
İstifa restleşmesi
Fakat bu olayın TSK içinde ne tür bir yankı oluşturduğu sır olarak kaldı. Altı yıllık sır Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek´in, 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin 2009/268 esas nolu dosyasının ekleri arasında yer alan Günlükleri ile açığa çıktı.
Reste karşı rest
7 Kasım 2003, Önce Hava Kuvvetleri Komutanı (Org. İbrahim Fırtına) ve sonra da Kara Kuvvetleri Komutanı´na (Org. Aytaç Yalman) gittim. İbrahim (Org. Fırtına) bana çok dertliydi. ´Arkadaşım seninle paylaşmak istediğim bazı şeyler var´dedi. Bir gün önce gazetelerde Kayseri Orduevi´nde türbanlı olarak içeri alınan bazı kişilerin ve valinin resimleri vardı. Bunun için Genelkurmay Başkanı´nı görmeye gitmiş. Bu çok ciddi bir konu ben garnizon komutanı olan tümgenerali Ankara´ya tayin etmeyi düşünüyorum demiş. Aslında olay tam anlamıyla valinin bir tezgahı. Türbanlıları bir anda içeri sokup sonra da resimlerini çektirmiş ve gazetelere dağıtmış. Sonradan türbanlılar çıkartılmışsa da bir işe yaramamış. Genelkurmay Başkanı bu konuda Ama bu çok ciddi bir iş bir kısım halk buna karşı tepki gösterebilir. Onun için bunu yapamayız. Sonra generale yazık olur demiş. Fırtına devamla generale bir şey olmayacak sadece buraya tayin edeceğiz demesine rağmen kabul etmemiş ve O zaman seninde istifa etmen gerekir demiş. Fırtına da Hemen şimdi istifa ediyorum ve bu konuşmamızı da derhal bir basın toplantısı yaparak açıklıyorum demiş. Genelkurmay Başkanı olay ciddiye binince mayna ederek kıvırmaya başlamış ama bizim Fırtına bir kere çileden çıkmış ve bu tehdit onun çok ağırına gitmiş. Kendisini teselli ettim ve her türlü desteğimin ondan yana olduğunu söyledim.
VATAN´IN NOTU: Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına´nın Ankara´ya çekmek istediği Kayseri Garnizon Komutanı Tümgeneral Hindal Çekiç, 2004´teki YAŞ toplantısında emekliye sevkedildi.
Bülent Alpkaya inanılmaz cimri
22 Kasım 2003, Bugün Sevil´in (Eşi Sevil Örnek) öğrendiği bir konu bizi hayrete düşürdü. Ağustos 2004 ayında biz daha komutayı teslim almadan önce Bülent Alpkaya (BA) (Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral) etrafında çalışanların hepsini başka yerlere atamıştı. Örneğin Astsb. Ali Osman benim eski astsubayım olmasına ve benim istememe rağmen kendisine hayır demiş ve Ankara´daki Astsubay orduevine atamıştı. Yanlarında çalışan temizlikçi kadınları da Sevil hanım sizleri istemiyor, hem zaten o çok sinirlidir ve onunla geçinemezsiniz diye başka yerlere göndermişlerdi. Bened onlar ayrıldıktan sonra hepsini tanıdığımız bu kişileri geriye görevlerine aldım. Bu insanlar bir müddet sonra Sevil´e geçmişte neler olduğunu anlatmaya başladılar. BA´lar evlerine aldıkları yiyecekleri 100 gr gibi az olarak alırlarmış ve burada çalışanlara katiyen bir şeyler ikram edip yedirmezlermiş. Zaten cimri olduklarını anlamıştım... Karı koca ayrı katlarda yatarlarmış ve hiçbir zaman beraber yemek yemezlermiş. Evde ne doğru dürüst bir yemek takımı ne de bir tava bulabildik. Bunların nasıl yaşadığı tam bir sır.
SEZER, ERDOĞAN´IN ELİNİ SIKMADI
1 Ağustos 2003, Pazar akşamı Cumhurbaşkanı´nın (Ahmet Necdet Sezer) yemeğine gittik. Bizi görünce seneye beraberiz dedi. Yemekte Başbakan, Cumhurbaşkanının elini sıkmak istedi ama o elini geri çekti. Böyle bir devlet zirvesi olabilir mi? Tüm generaller G.Kurmay Başkanı Başbakan ile konuşmaz ve ona yüklenir, Başbakan ile G.Kurmay, Başbakan ile Cumhurbaşkanı dargın bizi kim darbe edecek acaba? Pazar gün emekliye ayrılanlar veda konuşması yaptılar. Bu konuşma geleneksel bir konuşmadır ve yine geleneksel olarak ayrılanlar ne duyduklarını dile getirirler. Bu sefer durum farklı idi.
Düğüne ahbap çavuşlar çağırıldı
11 Eylül 2004, Akşam Cumhurbaşkanı´nın oğlunun düğününe gittik. Çok dedikodusu yapılan bir düğün oldu. Dedikodunun esas amacı kamu alanını önleyen CN´na misilleme yapmaktı. Sade ve güzel bir düğün oldu. Cumhurbaşkanı inandığından şaşmayan bir kişi onun için aynı tutumunu bu konuda da devam ettirdi. Düğünde bizim ahbap çavuşlar da davet edilmişlerdi. Utanmadan ve kendilerini insan yerine koyarak gelmişler. Ne Sevil ne de ben yüzlerine bakmadık. Kendime hayret ediyorum. Ben bu tip tepki verecek bir insan olmadığım gibi, insanları da seven bir kişiydim. Bunlardan bu kadar nefret ettiğime göre herhalde kendime göre haklı nedenlerim var. Utanmazlar.
VATAN´ın notu: Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer´in oğlu Levent Sezer, Evren Altunay´la Eylül 2004´te evlendi. Çankaya Köşkü´nde sade bir törenle dünyaevine giren çiftin düğününe Başbakan Erdoğan katılmadı. Nikah törenine arasında, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, eski Başbakan Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit, CHP lideri Deniz Baykal ve çok sayıda davetli katılmıştı.
Her yerden Reysaş çıkıyor
02-09 Aralık 2002, 4 Aralık günü müteahhit Feridun Toydemir beni görmeye geldi. İnternette yayınlanan son haberden, yani benim Yaşar´a (Org. Yaşar Büyükanıt) yazdığım mektubu sonra İlhami Paşa, Yalçın Kayatunç ile Tayfun Aksoy´u mahkemeye vermek için gelmiş. Bende kendisine bence hiçbir mahsur olmadığını ama silahlı kuvvetleri küçük düşürebileceğini bu nedenle dikkatli olmasını istedim. Konuşma sırasında bana ilginç bir konu anlattı. Senelerdir İlhami Paşa (Deniz Kuvvetleri eski Komutanı İlhami Erdil)bulunduğu bir iş toplantısında bir iş adamı Deniz Kuvvetleri´nden şikayetle son olarak bir torpito işine girelim dedik, İlhami Paşa´nın tanıdığı olan Bülent Ben bu işi hallederim diye bizden para aldı ama bize kimse ihaleyi vermeyince oldukça yüklü bir para kaptırmış olduk demiş. Anladığım kadarı ile bu bizim yaptığımız DM2A4 torpitolarının ihalesi idi ve bu ihaleye İngiliz ve İtalyanlarda katılmışlardı. Silahlı Kuvvetlerde hangi büyük ihaleyi kurcalarsanız altından REYSAŞ ve Ulusoy çıkar. Bunu herkes bilir ama kimse tedbir almaz.
VATAN´ın notu: Reysaş, Türkiye´nin en büyük uluslararası karayolu, deniz ve demiryolu taşımacılık ağına sahip şirketlerinden biri. Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven.
Büyükanıt´ın önü kesilecekti
28 Ekim 2004, Akşam evde ise başka şeyler öğrendim ve ağzım açık kaldı.
- Aytaç Paşa´ya Genelkurmay Başkanı (Orgeneral Hilmi Özkök) iki kez uzama teklif etmiş. Eğer uzasaydı Yaşar emekli olacaktı. - Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Yaşar´ın imar bankasında 1 milyon doları var dedikodusu üzerine TMSF Başkanı ile Yaşar´ı yüzleştirmiş. Garibimin beş kuruş parası yok ama Aytaç Paşa´nın yaptığı da doğru değil. - Genelkurmay Başkanı´nın Yaşar´ı sevmediğini ve onu Kıvrıkoğlu´nun adamı olarak gördüğü, bu nedenle de genelkurmay başkanı olmasını istemediğini. - Şener´in Genelkurmay Başkanı tarafından ikaz edildiğini artık herkesin bildiğini. ( Vatan)
Ergenekon´un ikinci iddianamesinde eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen günlükte 03 Aralık 2003 tarihindeki tüm komutanların katıldığı çok önemli bir toplantıdan bahsediliyor. 3 Aralık 2003... Genelkurmay´da tüm komutanlar bir masa etrafında. Hükümetteki AKP iktidarından rahatsızlıklar dile getiriliyor. Komutanlar ´bir şeyler yapılması gerektiği´ konusunda hemfikir. Son sözü dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök alıyor: “...Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok.”
Çok kritik toplantıda son sözü Hilmi Özkök söyledi: Muhtıra vermem!
Ergenekon´un ikinci iddianamesinde eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen günlükte 03 Aralık 2003 tarihindeki tüm komutanların katıldığı çok önemli bir toplantıdan bahsediliyor. 3 Aralık 2003... Genelkurmay´da tüm komutanlar bir masa etrafında. Hükümetteki AKP iktidarından rahatsızlıklar dile getiriliyor. Komutanlar ´bir şeyler yapılması gerektiği´ konusunda hemfikir. Son sözü dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök alıyor: “...Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok.”
Ergenekon´un ikinci iddianamesinde Türkiye´nin 2003 - 2004 yıllarında atlattığı darbe girişimlerinin anlatıldığı emekli Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen ´darbe günlükleri´ne de geniş yer veriliyor. ´Sarıkız´, ´Ayışığı´, ´Yakamoz´ ve ´Eldiven´ adlı darbe planları aynı zamanda iddianamenin de çatısını oluşturuyor. İddianamede günlüklerin Örnek´e ait olduğunun ´sabit´ olduğu belirtiliyor. Örnek´in günlüğündeki birkaç sayfa Türkiye´nin darbeye ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. Örnek´in tuttuğu günlükteki ´03 Aralık 2003´ tarihli bölüm şöyle:
“Sabah Kara Kuvvetleri Komutanlığı´nda başarılı birlikler ödül törenine katıldık.” “Sonra beraberce Genelkurmay´a geçerek 15:00´dan itibaren çok önemli toplantıyı icra etmeye başladık. Genelkurmay bize pazartesi günü yaptıkları takdimin aynısını yaptılar ve Genelkurmay Başkanı sonra en kıdemsizden başlamak üzere tüm katılanlara söz verdi. Söz alanların ifade ettikleri konular sırası ile ve özet olarak aşağıdadır.
Faruk Cömert: AKP daha da küstahlaşabilir. (Dönemin Harp Akademileri Komutanı - Orgeneral) AKP yerel seçimleri kazanırsa TSK´ya karşı daha da küstahlaşabilir. Bu hükümet amacına ulaşabilmek için Batı´ya daha fazla taviz verebilir, dolayısıyla haklarımızı da kaybedebiliriz.
Yener Karahanoğlu: Geç mi kalıyoruz? (Dönemin Donanma Komutanı - Orgeneral) Pozitif eylem için neredeyiz. Acaba geç mi kalıyoruz? İcraatlarının izlenerek sonuçlarına göre karar vereceksek, geç kalabiliriz. Onlar nasıl tam demokrasiyi kullanıyorlarsa bizde onlara tam demokrasi ile mukabele etmeliyiz. Yani azınlık olarak çoğunluğa hükmedemiyeceklerini anlatmalıyız.. Bir yol olarak AKP dışındaki tüm partiler bir cephede birleştirilmelidirler. Kadrolaşma benim olduğum bölgede yüzde 90 oranında gerçekleşmiştir. Daha başka kadrolaşma beklemeye gerek yoktur.
Orhan Yöney: Yargıdan medet ummamalıyız. (Dönemin NATO Güney Avrupa Müşterek Kuvvetler Komutanı - Oramiral) AKP´nin iktidar olmasına rağmen muktedir olamadığı halka gösterilmelidir. Bu yönde eylemler yapılmalıdır. Zaman geçtikçe karşımızdaki kitle büyümektedir. Bunlar kadrolaştıkça genişliyorlar. Dolayısıyla zaman lehimize çalışmıyor. Bu nedenle ileride bir eylem yapmaya gidersek, alacağımız tedbirler çok sancılı olabilir. Eylemlerimiz aralık 2004 dönemine kalmamalıdır. O tarihlerde AB, AKP´nin isteklerini yapacak bu ise bizim aleyhimize olacaktır. Bu nedenle eskalasyonu hızlandırmalıyız. Halka bazı şeyleri açıkça anlatmalıyız. Yazarlar ve önemli kişiler ile temasa geçerek ´eğer demokrasiyi korumak istiyorsanız biz sizinleyiz´ diye mesaj vermemiz lazım. Yargı bitmiştir. Yargıdan medet ummamalıyız. Ama yargıyı eski rayına oturtmak için destek vermeliyiz. Doğal müttefiklerimiz, üniversiteler ve sendikalardır. Bu kurumlar bizlerden işaret beklemektedirler. Halktan uzaklaşmışız, halka daha çok yaklaşmalı ve şeffaf olmalıyız. AKP´nin hassas taraflarından birde milletvekili dokunulmazlığıdır. Bu konuyu işlememiz gereklidir. Siyasete bulaşmayacak şekilde derneklere üye olalım. Böylelikle kendimizi daha iyi tanıtır ve fikirlerimizi etrafa daha iyi yayabiliriz. Muhalefet partisinin üzerine daha çok gitmeliyiz. Bir gün müdahale etmek zorunda kalırsak ´sizde hesap vereceksiniz´ mesajını onlara verelim. Emniyete çok güveniyorlar ve bizim karşımızda onları seçenek olarak görüyorlar. Memurları iki kategoriye ayırmışlar. ´Alnı secdeye değenler´ ve ´alnı secdeye değmeyenler´. Eskalasyonun Başbakan´a bu takdimi yapmakla etkili olacağını zannetmiyorum. Biz AKP´ye gücümüzü göstermek zorundayız. Bizi hafife alıyorlar.
Şükrü Sarıışık: Alternatif şart. (Dönemin MGK Genel Sekreteri - Orgeneral) Bizim çok fazla zamanımız kalmadı. Onların icraatlarının demokrasi ile önlenmesi mümkün değil. Alternatif lazım. Kamuoyunun bizden beklentisi var. Çoğunluğun hakkını gasp ediyorlar. Erbakan kararı onları rahatlatmıştır. (Bugün Yargıtay Erbakan´ın sahtecilik verilmiş olan iki buçuk yıla yakın hapis cezasını onadı).
Fethi Tuncel: İcraata geçmeliyiz. (Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı - Orgeneral) Takdimde belirtilen hassas taraflarından hiçbirini istismar edemeyiz. Alternatif olarak karşılarına bir siyasi alternatif çıkaramayız. Basının desteğini alamayız. Eylem planını bir an önce tesbit ederek icraata geçmeliyiz.
Fevzi Türkeri: Devlet tehlikede. (Dönemin 2. Ordu Komutanı - Orgeneral) Devletin bütünlüğü tehlikededir. Bu takdimi seçimden sonra Başbakan´a anlatmanın bir yararı yok. Doğu ve Güneydoğu Anadolu´da bölücülük hız kazanmıştır. Ülkemiz süratle bölünmeye gitmektedir. Şimdiden tedbir alınmalıdır. Basın, TÜSİAD, sermaye sahiplerini toplayıp bu iktidarın yaptıklarını anlatalım. Onları tarafımıza çekmeye çalışalım. Eylem planında çok zorluklar ile karşılaşacağız. Toplum iktidarın yaptıklarına pembe gözlükler ile bakmaktadır. Yerel seçimlerden önce Başbakan´a bu işlerin böyle gitmeyeceğini anlatalım.
Oktar Ataman: Bölünüyoruz. (Dönemin 3. Ordu Komutanı - Orgeneral) Kötü bir tablo bedbin olmamak lazım. Doğu ve Güneydoğu Anadolu´da bölücülük ve irtica iç içe beraberce hareket ediyorlar. Hızla bölünme noktasına gidiyoruz. Bu iktidar güvenliğimize ve anayasamıza bir tehdittir. Bertaraf etmek için her şey yapılmaktadır. Kamuoyunun kazanılması gerekir. Medya patronları önemli. Bu kişiler, bire bir konuşularak tarafımıza kazanılmalıdırlar. Eylem planını süratle geliştirerek icraata koymalıyız.
Hurşit Tolon: ABD arkalarında. (Dönemin Ege Ordu Komutanı - Orgeneral) Bu iktidar ne olduğunu ortaya koydu. Ancak takiyyeye başvuruyor. Arkasında ABD, AB var. Bunlar Ortadoğu´yu 1915´de yaptıkları gibi şekillendirmek istiyorlar. Bu hükümetten öncelikli tehdit bölücülük, sonra irticadır. İrtica bunların devlet yapısı içerisindeki kinin ifadesidir. Seçimden önce ikaz etmezsem önümüze aşamayacağımız bir engel çıkacaktır. Halk bize sırtını çevirmez. Bu hükümet ulusal onurumuz ile oynamaktadır. Onur kırıcı bir durumdayız. Üniter yapımıza zarar verilmektedir. Bu iktidarın alternatifi var mı? Şu anda yok gibi görünüyor. Muhalefete bu konu anlatılmalıdır. Dünya kamuoyuna açıklanan konular onurumuzu kırmaktadır. (Pek çok örnek verebiliriz. Bir örnek dil konusunda yaşananlardır. Uyum paketi altında hazırlananlar sadece bölünmemizi kolaylaştıracaktır. Ruhban okulu ve ekümenik sıfatı ile yapılanlar bu ülkeyi parçalayacak adımlardır.
Şener Eruygur: Söz artık bitti. (Dönemin Jandarma Genel Komutanı - Orgeneral) Söylenecekler söylendi. Sadece bir iki konu ilave etmek istiyorum. Her şey elden gidiyor. Örneğin Emniyet teşkilatı Jandarma ile yarışıyor ve onu kötüleyerek yükselmeye çalışıyor. Ayrıca WEB sayfası açmışlar ve Başbakan´ı destekliyorlar. Suriyeli aracılar son olayda emniyetten daha sıcak ve yakın davrandılar. Bizden bilgi saklıyorlar.
Yaşar Büyükanıt: Erdoğan ile Fethullah buluştu. (Dönemin 1. Ordu Komutanı - Orgeneral) Ortaya konan stratejinin bazı gerekli parametrelerin ilavesi ile gözde geçirilmesi uygundur. Vahim bir tablo. Jeopolitik açıdan ABD ve AB ülkemize Ortadoğu´da yeni bir rol biçmeye çalışmaktadır. Yeni model bir Türkiye yaratmaya çalışmaktadırlar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD´ye gittiğinde Fethullah Gülen ile buluştular. Ak ismi bilinerek ve kasıtlı olarak Bedüüzamanın yazılarından alınmıştır. ABD, AB ve Türkiye´yi manipüle etmektedir. Direnmenin başladığı yerde ekonomi bir silah olarak kullanılmaktadır. Pozitif davranmalıyız. Acaba zamanımı geçti. Bence geçti. Dead line seçimlerdir. Eylem planında tedbirleri sıralamak kolay ama uygulanabilir olmalıdırlar. Kamuoyu desteği için en önemli kaldıraç basın yayındır. Bunu kullanmalıyız.
İbrahim Fırtına: Parlamento fesh edilmeli. (Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı - Orgeneral) Eylem planının amacı Anayasa´yı korumaktır. Takdimde TSK´nın eylem planını tek başına yapamayacağını belirtmek bir zafiyettir. Bu cümleler kayıtlardan çıkarılmalıdır. Cumhurbaşkanı ile müşterek hareket şart. Parlamento Cumhurbaşkanı tarafından fesh edilmelidir. Yeniden anayasa yapılmalı ve bu Anayasaya kendini koruyacak her türlü imkan konulmalıdır. AİHM 10. md. ´Hiçbir anayasa kendini koruma hakkından mahrum olamaz´ der. Ayrıca ABD, Fransız Anayasaları´nda da benzer maddeler var. Bu hükümetle olmaz. Hukuki şartlar müsaittir. Gereken yapılmalıdır. Cumhurbaşkanı´nın yetkileri vardır.
Özden Örnek: TSK, zaman ve zemin kaybediyor. (Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı - Oramiral) Takdimde yapılan durum tespiti dışında bende bir durum tespiti yaptım. Burada bulunan herkes aynı fikirde. Bu bence en önemli konuydu. TSK zaman ile zemin kaybetmektedir. Bu ifadeyi halk desteği anlamında söylüyorum. İkinci teskereden sonra ve bilhassa Ağustos 2004 ayındaki MGK yasasını çıkmasından sonra halkın TSK´ya karşı olan inancı zayıflamıştır. ´Ilımlı islam´ diye bir şey Türkiye için mevzu bahis değildir. Biz halkının çoğunluğu Müslüman olan bir toplumuz ve idare tarzımızda Cumhuriyet´tir. Sakınmamız gereken en önemli konu bundan sonra aleyhimizde ´dinsizler´ propagandasının yapılmasıdır. Böyle bir tutum ile karşılaşırsak süratle ve kararlı bir şekilde cevap vermeliyiz. Eğer elimizde NATO tatbikatlarında olduğu gibi ikaz indikatörlerini gösteren bir ışık levhamız olsaydı şimdi hepsi kırmızı olacaktı. Askerin söylediği yapılır ama bunun nedeni vardır. Zira askerin elinde silahı vardır ve bu silah askere bazı manevra yetenekleri verir. Silahımız bizim caydırıcılığımızdır. Bu nedenle ´ben silahımı kullanmayacağım´ diye açıklamalar yapmamalıyız. AKP nin attığı her adıma aynı şiddette ama çok kararlı olarak cevap vermeliyiz. Ben bunların bölüneceğine inanmıyorum ve bundan sonraki seçimi de kazanacaklardır. O zaman geç olacaktır. Bölücülük ve bugünkü vehameti, bu durum tespitinde bütün şiddeti ile vurgulanmalıdır.
Aytaç Yalman: Seçimden sonra muhtıra verilmeli. (Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı - Orgeneral) Söylenecekler söylendi. Kendimi suçlu hissediyorum (Genelkurmay Başkanı bu söz üzerine ´neden kendini yalnız sorumlu hissediyordun´ diye sordu) Yalnız kendim değil sizde benim kadar sorumlusunuz. Buradaki diğer arkadaşların sorumluluğu bizden sonra gelir. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz.
Hilmi Özkök: Teşekkürler ama olmaz. (Dönemin Genelkurmay Başkanı - Orgeneral) Toplantının sonunda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök konuşuyor: Teşekkür ederim herkesin aynı fikirde olması güzel. Ben yüzde 80´i ile aynı fikirdeyim. Ama katılmadığım noktalar var. Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükümet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz birçok şeyin olduğuna da inanıyorum.
(Özden Örnek:)Bu toplantı bence tarihi bir toplantıydı. Bir yıldır ilk defa yapılıyordu. Genelkurmay Başkanı´na onunla aynı fikirde olmadığımız mesajı verildi. Oda kendinin yalnız kaldığını anladı. Görüntüye rağmen direnmekte devam ediyor. Ama artık çok geç .Zira yasal olarak böyle bir toplantı yapmakla kendisi de geri dönemeyecek bir yola girdi.” ( Radikal)
Önceki gün kabul edilen ikinci Ergenekon iddianamesinde Türkiye´nin 2003 - 2004 yıllarında ´atlattığı´ darbe girişiminin ayrıntıları da resmen ortaya çıktı. İddianamede bu girişimin ayrıntıları adım adım olmak üzere 15 aşamada özetlenmiş.
Önceki gün kabul edilen ikinci Ergenekon iddianamesinde Türkiye´nin 2003 - 2004 yıllarında ´atlattığı´ darbe girişiminin ayrıntıları da resmen ortaya çıktı. İddianamede bu girişimin ayrıntıları adım adım olmak üzere 15 aşamada özetlenmiş.
Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesiyle birlikte Türkiye´nin 2003 - 2004 yıllarında ´atlattığı´ darbe girişiminin ayrıntıları da ortaya çıktı. Daha önce medyaya yansıyan ve emekli Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen günlükler ve daha sonra Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay´a ait notlarla kamuoyu darbe planlarından haberdar olunmuştu. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına tarafından ´Sarıkız´ kod adıyla bir darbe planı yapıldı. Bunun ´Ayışığı´, ´Yakamoz´ ve ´Eldiven´ adı verilen aşamaları vardı. ´Sarıkız´ ülkede darbe zemini oluşturmak için yapılması gereken faaliyetleri, ´Ayışığı´ ve ´Yakamoz´ darbenin bizzat aktif olarak nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiğini, ´Eldiven´ ise darbe sonrası yapılacak faaliyetleri içeriyor. İddianamede Ergenekon´un darbe planları adım adım şöyle anlatıldı:
1- Genelkurmay Başkanı Özkök´e baskı
Hilmi Özkök´ün istifası talebini içeren mektupları, muvazzaf askerler tarafından hazırlanmış görüntüsü verilerek Özkök´e gönderilmek suretiyle baskı altına almaya çalıştıkları,
2- Sahte ´genç subaylar´ mektupları
Darbe hazırlıklarına destek sağlamak amacıyla emekli generallere mektup gönderdikleri,
3- Medya patronlarıyla sert mesajlar
Örnek´ten ele geçirilen günlüklerden anlaşıldığı üzere, ulusal gazete ve televizyon sahiplerinin çağrılarak,iktidardaki hükümet aleyhine ve özellikle askerin hükümete bakış açısını sert mesajlarla topluma duyurulması amacıyla yayın yapılması için baskı yapıldığı ve bu yapılan baskılar sonucunda amaçlanan yayınların yapılmasının sağlandığı,
4- Selçuk ve Balbay´ın katkısı
Örgüt yöneticisi Selçuk ve örgüt üyesi Balbay´ın talimatları ile Cumhuriyet Gazetesi´nin örgüt amacı doğrultusunda bu yöndeki haberleri manşetten vererek hazırlıklara katkıda bulunmaya çalıştıkları,
5- Rektörleri Alemdaroğlu ile Gürüz organize etti
Ülkede kargaşa meydana gelmesini sağlamak amacıyla öğrencileri gösterilerle sokağa dökmeye çalıştıkları, bu amaçla bazı rektörlerle görüştükleri, ayrıca rektörlerden hükümete sert tepki göstermelerini istedikleri,bunun üzerine harekete geçen bazı rektörlerin Hükümet aleyhine sert açıklamalar yaptıkları, özellikle Ergenekon terör örgütü yöneticileri dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile İ.Ü. Rektörü Kemal Alemdaroğlu´nun bu organizasyonları yaptıkları, ´Ordu göreve´ yazılı pankartların asıldığı mitinglerde görüntü kayıtlarının bulunduğu,
6- Sendikacı Mustafa Özbek toplantılara katıldı
Sendika yöneticileri ile irtibata geçerek, Hükümet aleyhinde sert açıklamalar yapılmasını sağladıkları, bu hususta düzenlenen toplantılara örgüt üyesi Mustafa Özbek´in iştirak ettiği,
7-AKP´den ayrılabilecek milletvekillerini tespit
Hükümeti parçalayıp ülkeyi yönetmeyecek hale getirmek ve bunun sonucunda ülkede çıkacak kaosla darbeye zemin oluşmasını sağlamak amacıyla, örgüt üyesi İsmail Yıldız´a milletvekilleri hakkında araştırma yaptırdıkları ve bu yolla iktidar partisinden ayrılabilecek nitelikteki milletvekillerini tespit ettikleri, bu doğrultuda örgüt üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız´ın mecliste yer almayan bazı siyasi parti liderleri ile görüştükleri ve yapılan bu görüşmeyi kayda aldıkları,
8- Milletvekilleri ve bakanların fişlenmesi
Bu amaçla bakanlar,milletvekilleri, üst düzey bürokratların siyasi görüşleri ve yaşam tarzları ilgili kişisel verileri hukuka aykırı kaydettikleri,
9- Kıbrıs´ta çözümsüzlük politikası
Ayrıca,örgütün stratejileri arasında bulunan ´Kıbrıs sorununun´ çözümsüzlüğe götürmek amacına matuf olarak açıklamalar yaptıkları, sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmeye çalıştıkları ve böylece ülkenin dış politikasını olumsuz yönde etkileyerek siyasi istikrarsızlığı sağlamaya çalıştıkları, Eruygur´un Kıbrıs Büyükelçisi´ni çağırarak bundan sonraki süreçte her talimatı kendisinden alacağını, Genelkurmay Başkanı çağırdığında kendisine basit bilgileri vereceğini, önemli bilgileri bizzat kendisine vermesi gerektiği şeklinde talimat verdiğinin ses ve görüntü kayıtlarından anlaşıldığı,
10- ATO Başkanı Sinan Aygün´ün darbe çağrısı
Örgüt üyesi Sinan Aygün vasıtasıyla, sanayi odalarını organize etmeye çalıştıkları, özellikle Aygün´ün tereddütte olan Kuvvet Komutanları´nı ziyaret ederek, TSK´yı göreve davet eden konuşmalar yaptığı ve bu düşüncenin yönlendirebileceği kitlelerin kanaati olduğu intibaını uyandırmaya çalıştığı,
11- Harp Okulları törenlerinde sert mesajlar
Darbe planları içerisinde yer alan Kuvvet Komutanları´nın, yürütme organı üzerinde baskı uygulamak amacıyla Harp Okulları´nın eğitim dönemi açılış ve diploma törenlerinde sert ve toplumu geren açıklamalar yaptıkları,
12- CÇG´nin amaçları doğrultusunda haber
Sahte kimlikli şahıslar tarafından yurtdışında hazırlanan ´vatansever.info´ isimli internet sitesini kurdurarak, Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) tarafından hazırlanan örgütün amaçları doğrultusundaki haber ve yayınlar yapmak suretiyle, kamuoyunu olumsuz yönde yönlendirmeye çalıştıkları,
13- Eruygur´un makamında gizli toplantılar
İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur´un çoğu kez Eruygur´un makamında gizli toplantılar yaptıkları, eylem planını görüştükleri, özellikle Selçuk´un içinde yer aldığı 9 Mart 1971 de darbe teşebbüsü ile ilgili tecrübelerini aktararak dikkat edilmesi gereken hususlarda tavsiyelerde bulunduğu, Selçuk´la Eruygur ve diğer asker kökenli örgüt üyeleri arasındaki haberleşmeyi Balbay´ın sağladığı,
14- Sivil toplum örgütlerini tek merkezden yönetmek
Bu dönemde ´Ulusal Birlik Hareketi´ni kurdurarak, kendilerine yakın sivil toplum kuruluşlarını tek merkezden yönetmeye çalıştıkları,özellikle ADD ve Çağdaş Eğitim Vakfı´nı Cumhuriyet Çalışma Gurubu´nun belirlediği strateji doğrultusunda yönlendirdikleri,
15- Sendikaların örgüt amacında yönlendirilmesi
CÇG´nın planları arasında yer alan ´sendikaların manipüle edilmesi´ stratejisine uygun olarak,özellikle örgüt üyesi Mustafa Özbek´in başkanı olduğu sendika ile kendileri ile birlikte hareket edecekleri yönünde tespitler yaptıkları bazı sendikaları amaçlarına uygun olarak yönlendirdikleri tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Savcılık: Yargılama yeri sivil mahkeme
Ergenekon iddianamesindeki en dikkat çekici nokta ilk kez bir askeri darbe girişiminin sivil mahkemede yargılanması. Altı savcının hazırladığı 1912 sayfalık iddianamede Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur´un 2003 - 2004 yılları arasında hükümeti yıkma girişiminde bulundukları, bu girişimleri sivil hayatta da yürüttükleri belirtiliyor. Savcılar ikinci iddianameye Eruygur ve Tolon´u ´şüpheli´ sıfatıyla kattı. Savcılık, üç general, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına´yla ilgili soruşturmayı ise bu dosyadan ayırdı. Bu, üç general hakkında da soruşturma yolunun açıldığı anlamına geliyor. Yargılamanın sivil mi, askeri mahkemede mi yapılması gerektiği konusunda savcılar, iddianamede öncelikle ´askeri suç´ kavramının mevzuatta açık olarak ele alınmadığı belirtiliyor. İddianamede şöyle deniliyor: “Asker kişiler tarafından işlenen bütün suçlar hakkında Askeri Ceza Kanunu uygulanmamaktadır. Asker kişilerin diğer kanunlar gereğince cezalandırılması mümkün olan suçlar da bulunmaktadır. Olayların çoğunluğunun kamuoyunda infial uyandıran ve sivil dünyada gerçekleşen yürütme organına yönelik terör eylemi olduğu bu fiillerin azmettiricisi ve planlayıcı olan kişilerin general ya da muvazzaf asker olmaları, salt askeri mahal gibi muğlak bir kavrama dayanak yapılarak askeri yargının görevli olduğu sonucunu doğurmayacağı, eylemlerin meydana geldiği yerin askeri mahal dışı olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla muvazzaf asker ya da generaller bu emirleri askeri mahalde verseler dahi suçun işlendiği yer askeri mahal dışıdır. Örgütün yöneticiliğini yapan şüphelilerin, muvazzaf olduğu dönemdeki eylem ve faaliyetlerini, emekli olduktan sonrada devam ettirdikleri, bu dönemde suç delilleri ile birlikte yakalandıkları, bu nedenle eylemlerinin temadi ettiği göz önüne alındığında yargılama merciinin adli yargı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.”
Eruygur´un hedefinde Büyükanıt da varmış
İddianamede dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur´un darbe hazırlıklarını yürütürken, Kara Kuvvetleri Komutanlığı´na gelecek olan Yaşar Büyükanıt´ın önünü kesmek için yıpratmaya ve sindirmeye yönelik ciddi çalışmalar yaptırdığı belirtiliyor. Bu bölüm şöyle anlatılıyor: “Ayışığı kod adlı darbe planında belirtilen bu husus ´Yakamoz´ kod adlı darbe planında hayata geçirilmiş ve TSK´nın yeniden düzenlenmesi başlığı altında, 1. Ordu Komutanı Büyükanıt ile 2. Ordu Komutanı Fevzi Türkeri etkisiz hale getirildiğinde onların yerine atanacak korgenerallerin belirlendiği görülmüştür. Bunların yanı sıra darbe planlayıcısının baş aktörlerinden olan dönemin Jandarma Genel Komutanı Eruygur, darbeyi daha sağlıklı gerçekleştirebilmek için bir taraftan da Kara Kuvvetleri Komutanı olmayı planlamış ve bu nedenle de Yaşar Büyükanıt´ın önünü kesmek için yıpratmaya ve sindirmeye yönelik ciddi çalışmalar yaptırdığı belirlenmiştir.” İddianamede bununla paralel olarak Eruygur´un Genel Başkanlığını yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Merkezi binasındaki odasında ´ORG. BÜYÜKANIT´ isimli klasör içerisinde Büyükanıt´a ait sağlık raporları, kullandığı ilaçlar, ailevi bilgiler, dostlarıyla ilgili kişisel bilgiler, kardeşi Mednan Büyükanıt´ın öldürülmesi ile ilgili soruşturma ve kovuşturma evrakları, kooperatif bilgileri ve bazı kişisel bilgiler olduğu belirtiliyor. Büyükanıt´la ilgili emekli Oramiral Özden Örnek´e ait olduğu belirtilen günlüklerde ´10 Ekim 2004´ başlıklı not içerisinde “Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı geldi. Önce Filiz ile yanlız konuştuk. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur´un bir şeyler karıştırıp durduğunu anlatan Aytaç Paşa´nın neler söylemek istediğini şimdi daha iyi anladım. ´Yaşar´ı zehirlemeye kadar varan planlar hazırlanmış. Tabi aynı zamanda internette okuduğumuz Yaşarların üç villa sahibi oldukları, İmar bankasından para çektikleri, Seville beraber asker işi yaptıkları gibi konularında bu grup tarafından yapıldığını tespit etmişler´ ifadeleri de dikkat çekiyor. ( Radikal)
Eruygur´dan çıkan belge: Darbeci kadrolaşma sürüyor
Emekli Orgeneral Şener Eruygur´da ele geçirilen 15 sayfadan oluşan ve ´Başarılamayan bir darbe planı ve bugüne yansımaları´ adını taşıyan belge dikkat çekici. İlgili bir makama hitaben ayrıntılı bir şekilde bilgi mahiyetinde yazılan metinde konusu darbe planının baş aktörünün Eruygur olduğu belirterek, planlar dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından öğrenilince başarısızlığa uğratıldığı anlatılıyor. Metni yazan kişinin darbe planlarını ayrıntılı bildiği anlaşılıyor. Darbe planları ile ilgili hazırlanan power point sunumlarında gizliliğin korunabilmesi için kodlanarak hazırlandığı ancak dikkatli bir inceleme sonucu bu kodların yüzde 95´nin çözüldüğünün belirtiliyor. Metnin devamında ´dikkat çeken hususlar´ başlığı altında, şu bilgiler yer aldı: “Bu sadece askerlerin planladığı bir girişim değil sivillerle ortaklaşa yürütülen bir girişimdir. Darbeci ekip dağıtılsa bile hareketi sürdürecek ...
Darbeci vekiller de var
Genelkurmay Başkanı Özkök tarafından girişim önlendiğine göre, hareketi devam ettirmek üzere yapılan kadrolaşma bugün devam etmektedir. Çünkü Özkök herhangi bir tasfiye yapmamıştır. Harekete katılan milletvekilleri de vardır. Özellikle AKP´den ayrılanlar mercek altına alınmalıdır. AKP´yi parçalamak için milletvekilleri teknik takip (telekulak - dinleme) altındadır. TSK artık eski TSK değildir. Darbe konusunda daha önceki yıllarda olduğu gibi birlik beraberlik sağlanamamıştır. Sivil idarede mülki amirler dahil tasfiye planlandığından, daha önce kamuoyuna yansıyan fişleme faaliyetlerinin ne maksatla yapıldığı daha iyi anlaşılmıştır. YÖK ve üniversiteler ile sendika merkezli hareketlerin girişimle ilişkisi araştırılmalıdır. İç tepkilerin kontrol altına alınabilmesi için, darbe hareketinin milliyetçilik tabanı üzerine bina edilmesi planlanmıştır. Kurulacak alternatif partinin başına N. Kemal Zeybek, A.Vefik Alp veya Ümit Özdağ´ın geçirilmesi planlanmıştır. Darbe girişimi, birinci derecede Eruygur´un, ikinci derecede Tolon´un önünün açılmasına hizmet etmektedir. Başbakan Erodoğan´ın Cumhurbaşkanı olmasının önlenmesi darbe girişiminin temel argümanlarından biri olarak kullanılmaktadır. Darbe planlaması diğer kuvvet komutanlıkları ile koordineli olmakla birlikte esas itibarıyla Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde yapılmıştır. Orgeneral Aytaç Yalman´ın kararsızlığı, Orgeneral İbrahim Fırtına´nın tarafsızlığı, 1. ve 2. Ordu Komutanlıkları´nın karşı olmalarının belirgin olması, konunun geniş zeminde tartışıldığını ve koordine edildiğini göstermektedir.” ( Radikal)
Ziyaretçilerimizi forum sayfamızda 27 Nisan muhtırasıyla ilgili başlatılan tartışmaya katılmaya çağırıyoruz. Katılın, görüşlerinizi belirtin. Mesajlarınız onay süreci beklenmeden anında sitede yayınlanmaktadır.
30.04.2012 13:12 Ziyaretçilerimizi forum sayfamızda 27 Nisan muhtırasıyla ilgili başlatılan tartışmaya katılmaya çağırıyoruz. Katılın, görüşlerinizi belirtin. Mesajlarınız onay süreci beklenmeden anında sitede yayınlanmaktadır. Genelkurmayın muhtırası niçin normal yolla verilmedi? Asker içinde farklı kesimler mi var? Niçin muhtıra cumhurbaşkanlığı seçiminin 1. turu sonrasında ve anayasa mahkemesine götürüldüğünde verildi? Gece yarısı niçin verildi? Amacına ulaşır mı? Erken seçimler yapılsa ve AKP oylarını arttırsa sizce nasıl bir durum oluşur? Bir darbe olasılığı görüyor musunuz? Muhtırada dile getirilen şikayetler hakkında ne düşünüyorsunuz? 28 Şubat muhtırası süreci devam ediyor mu? E-muhtıra e-darbeyi getirir mi? E-darbe nasıl birşey? Hasan Mutlucan internetten mi seslenecek? Artık Tandoğan meydanı yerine www.haydin-tandogan-meydanina.com falan filan gibi bir web sitesinde oylama yaparak mı gösteriler düzenlenecek? Darbe sanal mı olacak, kurumların web sitelerine mi el konulacak?.. (Abdullah Harun)
15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı15.7.2016
17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin
darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak
değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor.
Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken
canlı yayında darbe..
Tamamı17.07.2016
20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen
cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu
iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı.
Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe
yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı20.01.2015
11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı11.3.2014
19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı19.12.2015
12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı12.10.2015
18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı18.08.2015
09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı9.10.2016
24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına
katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek
verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele
Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir
ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı24.06.2013
16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine.. Tamamı16.12.2018
08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı8.11.2014
01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı1.11.2014
08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı8.2.2014
14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı14.1.2014
03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı3.11.2014
02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı2.12.2013
19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı19.6.2013
21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin
"şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında
"işkence ..
Tamamı21.11.2022
29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı29.11.2022
30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı30.11.2022
29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı29.11.2022
29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı29.11.2022
29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı29.11.2022
02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı2.12.2022
28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı28.11.2022
28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı28.11.2022
02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı2.12.2022
30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı30.11.2022
30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı30.11.2022
28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı28.11.2022
21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı21.11.2022
21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı21.11.2022