Hava Kuvvetleri Komutanlığından 2010 yılında 'Binbaşı' rütbesindeyken zorla emekli edilmeye çalışılan ve daha sonra istifa ettirilen Hakan Filiz, askeri hayatı boyunca Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeleriyle yaşadıklarını ve mücadelesini anlattı. TSK'daki FETÖ'cülerle ilgili bir açıklama da Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen'den geldi. Akıncılar'da tutuklananlardan bir kişiyi tanıdığını belirten Türkşen FETÖ'cülerin kendilerini nasıl sinsice gizlediğini açıkladı.
31.07.2016 18:20 Hava Kuvvetleri Komutanlığından 2010 yılında "Binbaşı" rütbesindeyken zorla emekli edilmeye çalışılan ve daha sonra istifa ettirilen Hakan Filiz, askeri hayatı boyunca Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeleriyle yaşadıklarını ve mücadelesini anlattı.
Filiz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1985'te Kuleli Askeri Lisesini kazandığını, mezun olduktan sonra 1989 yılında başladığı Hava Harp Okulundan 5 yıl sonra "havacı teğmen" olarak mezun olduğunu belirtti.
2007 yılına kadar çeşitli komutanlıklarda görev yaptığına işaret eden Hakan Filiz, 2007-2010 arası ise Orgeneral Akın Öztürk'ü mahkemeye verdiği sürecin başladığını ve uçuşlarının durdurulup, binbaşı rütbesiyle ordudan ayrılmak zorunda bırakıldığını söyledi.
Ordudan istifa ettirilen ve halen özel bir havayolu şirketinde pilot olarak görev yapan Filiz, 1986 yılında askeri lisedeki ikinci yılında yaşadıklarını ise şöyle anlattı:
"Okul komutanımız Kurmay Albay Yaşar Büyükanıt'tı. Derslerimize devam ederken sınıftan bazı arkadaşlarımızı dersten alıp, bir süre sonra geri göndermeye başladılar. İlk başlarda ne olduğunu anlamamıştık. Daha sonra sayı artmaya başlayınca, ben çağrılanlardan birine neler olduğunu sordum. Benim için bu konuşma 'milat' niteliğindedir. 'Bizi okuldan atacaklar, Biz Fetullah Gülen'in elemanlarının ortaokullardaki başarılı gördüğü ve daha sonra soruları vererek bu okula soktuğu çocuklarız. Bizi atacaklar ama önümüzde ve arkamızda gelenler var. Başka okullarda okuyanlar var. Biz Türkiye'nin 2020'li yıllarının orgeneralleri, hakim ve savcıları, polis müdürleri olacağız. Devleti ele geçireceğiz. Bu küçük grubu atmaları bu gerçeği değiştirmeyecek.'
Bu konuşmadan birkaç gün sonra küçük grup dediği yaklaşık 80 öğrenci okuldan atıldı. Hafta sonu, 'dayıma, amcama gidiyorum' diye çarşı iznine çıkan bu kişiler meğerse ışık evlerinde paralel bir eğitim daha alıyorlarmış."
Hakan Filiz, 1989 yılında Hava Harp Okulu seçmelerine katıldıklarını, ancak Kuleli Askeri Lisesinden gelen öğrencilere tam manasıyla bir zulüm yapıldığını belirterek, diğerlerinden farklı muamele gördüklerine işaret etti.
Fareli koğuşlarda yatırılıp, her gün dikenli arazide süründürüldüklerini aktaran Filiz, "Birçok arkadaşımız vazgeçmek zorunda kaldı ve bıraktı. O yıl aramızdan çok az kişi okula girebildi. Sonradan anladık ki bizim devremiz bunlardan arındırıldığı için diğer okullardan gelenlere yer açmaya çalışıyorlarmış. Teknolojiye çok önem veriyorlardı. Cep telefonlarının ilk çıktığı yıllarda ses kaydı yapan cep telefonlarından edindiler. Bu kayıt ve arşiv çalışmalarının daha sonraki Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında ne işe yaradığını hep beraber gördük. O yıllarda işlerine yarayabilecek her şeyi kaydetmeye, kişiler hakkında dosyalar oluşturmaya başladılar." şeklinde konuştu.
FETÖ üyelerinin teşkilat olarak önceliklerinin kendi adamlarının sisteme girmesiyle olacağı için ilk örgütlenmeyi eğitim kurumlarında ve insan kaynağı alımı yapan yerlerde yaptıklarını ifade eden Hakan Filiz, Hava Harp Okulu Ölçme ve Değerlendirme gibi bölümlerde sivil kaynaktan tahsis edilen subaylar vasıtasıyla soruların bunlara sızdırıldığına bizzat şahit olduğunu vurguladı.
"Seçilmeden o uçaklara bindiklerinden kabiliyetsizdirler"
Bir subayın Hava Kuvvetlerinde yükselebilmesi ve general olabilmesi için ilk önce pilot olması gerektiğini anımsatan Filiz, kendi uçuş öğretmenlerini kendi öğrencileriyle uçurduklarını ve bu şekilde pilot yaptıklarını, hak etmedikleri halde pilot olduklarını dile getirdi.
Bu şekilde bir organizasyon yapmadan hiçbirinin pilot olamayacağına inandığına dikkati çeken Hakan Filiz, "Pilotluk, vatan, millet sevgisiyle çelikleşmiş cesur bir yürek gerektirir. Tutuklanan pilotlara bakınız. Hiçbirinin gözünde o ışığı göremezsiniz. Çünkü cesur değillerdir, bu işi baştan beri başkalarının hizmetinde yaptıklarından o heyecanı duyamazlar. Hak etmeden o payeyi aldıklarından öz güvenleri yoktur. Seçilmeden o uçaklara bindiklerinden kabiliyetsizdirler, kalkışma günü altlarında dünyanın en iyi savaş makinesi olmasına rağmen yaptıkları beceriksizlikler bunun kanıtıdır." diye konuştu.
Hızla ve rakipsiz olarak generalliğe kadar ilerlediler
FETÖ'cülerin kendilerinden olmayan başarılı pilot subayları tasfiye etmek için de çeşitli hastalıklar uydurduklarını, bu konuda delilleri bulunduğunu bildiren Filiz, bazı subayların ise Ergenekon ve Balyoz davalarıyla etkisiz hale getirildiğini aktardı.
Hakan Filiz, FETÖ'cülerin bu sayede önleri boş olduğundan hızla ve rakipsiz olarak ilerlediklerini ve tümgenerallik seviyelerine kadar geldiklerine işaret etti.
"Bu yakalananlar buz dağının görünen kısmıdır." diyen Filiz, "Hangi siyasi görüşü desteklediğinizi bir kenara bırakarak, bu temizlik harekatına destek olunuz. Devletimizin bütün kurumlarını bir an önce bu hainlerden temizleyerek, gelebilecek ikinci dalga tehditlerin önüne geçmeliyiz." ifadelerini kullandı.
"Altın nesil"
Hakan Filiz, şu anda darbe girişimi nedeniyle yakalanan tuğgeneral rütbesinin altında "Altın nesil" denilen albay ve yarbay bir kadro bulunduğunu belirterek, "Biz 1985 yılında askeri okula girerken sorular verilip de giren asıl ekip var. Bunlar çok kalabalıklar. Asıl onlar şu anda deşifre olmadı. Şu an deşifre olan kısım 3'te 1'i. Askerlik öyle bir meslek ki aranızda bir hain bile olsa bütün güç dengesini alt üst ediyor. Güneydoğu'da askerimiz sürekli pusuya düşüyor. Sürekli nasıl pusuya düşer bir ordu? İçinizde hain var çünkü." dedi.
Çiğli Hava Üssünde eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk'ün yakınında görev yaptığını anlatan Filiz, kendisine bunları hep söylediğini, ancak Öztürk'ün kulak arkası ettiğini dile getirdi.
"ABD'li binbaşı yakaladım, Akın Öztürk beni hastaneye kapattı"
Hakan Filiz, Çiğli'de 2007 yılında bir filo gecesi düzenlendiğini ve o dönem üsse telefon ve kamera sokulmasının yasak olduğunu belirterek, "Burada bir tane yabancı personel gördüm. Kamerayla çekim yapıyor. Sıkıştırdım biraz kendisini. Daha sonra ben bu adamı Akın Öztürk'e rapor ettim. Meğer bu kişi İncirlik Hava Üssünün istihbaratçı binbaşısıymış, Amerikalı. Bu adamın normalde askeri savcılığa verilip cezalandırılması lazım. Burada başladı bizim eziyetimiz." ifadelerini kullandı.
Kendisinden dilekçeyi geri çekmesinin istendiğini anlatan Filiz, "Akın Öztürk, doktorları, psikologları başıma sardı. Uçuşu kesti. Hastaneye silah zoruyla kapattırdı. 6 gün içeride bıraktıktan sonra 6 ay istirahat verildi. Doktor görmeden raporlar geliyor. 3 yılı tamamlayıp emekli etmeye çalıştılar. Ben bu durumu bir üst komutana ilettim. Oradan da 'Burada bir suç unsuru yoktur' diye cevap geldi. Hava Kuvvetleri Komutanına konuyu arz ettim. Oradan da cevap gelmedi. Er koğuşunda yatırıldım, zorla ilaç vermeye çalıştılar." şeklinde konuştu.
O dönem duruşmalı mahkeme talep ettiğini, mahkemeye çıktığında olan biteni anlattığını vurgulayan Hakan Filiz, şöyle devam etti:
"Bütün bu olaylardan sonra o dönem korgeneral olan Akın Öztürk, o zamanki sağlık komutanı, GATA'da psikiyatri bölümünde görevli birçok profesör, doçent ve doktor, Hava Kuvvetlerine ait birçok kurmay subaya, 'vatana ihanet ve çete oluşturma' suçlamasında bulundum. Mahkemeye, ya bu adamları araştıracaksınız ya da beni iftira atmaktan hapse atacaksınız, size başka bir seçim şansı kalmıyor dedim. Mahkeme, davayı almadı ve konu böylece kapanmış oldu."
Filiz, bir yandan da raporunun bittiğini ve emre itaatsizlik yaparak yeniden hastaneye gitmediğini aktardı.
"FETÖ'cüler hiçbir zaman ön cephede çalışmazlar. Hep böyle masa başı, koordinasyon, istihbarat, personel, eğitim... Hep geleceğe doğru çalıştıkları için çok iyi bir av pilotu, savaş pilotu, komando çıkmaz içlerinden." diyen Hakan Filiz, şunları kaydetti:
"SAT komandolarındaki yapılanmalarına da çok şaşırdım. Bunlardan savaşçı çıkmasına çok şaşırdım. Hala daha inanamıyorum. Eline silah alıp göğüs göğüse mücadele edecek yürekleri yok çünkü memleket için, millet için yapmıyorlar ama komplo konusunda uzman oldukları aşikardır."
ESKİ SAT KOMUTANI: TUTUKLANANLARDAN BİRİNİ TANIYORUM
TSK'daki FETÖ'cülerle ilgili bir açıklama da Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen'den geldi. 1996'da Kardak adasına çıkan su altı komandolarının komutanı olan ve daha sonra Balyoz kumpasında cezaevinde yatan Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen'in anlattıkları şok etti.
Balyoz davası mağdurlarından, Kardak operasyonunu yöneten Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, cezaevinde kaldığı günlerde 7 yaşındaki oğluna durumu nasıl anlattıklarından ve oğlunun yaşadıklarından bahsederken gözyaşlarını zor tuttu.
1996'da Kardak adasına çıkan su altı komandolarının komutanı olan ve daha sonra Balyoz kumpasında cezaevinde yatan Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen'in anlattıkları sosyal medyada günlerdir elden ele dolaşıyor.
Habertürk'te konuşan Türkşen, cezaevinde kaldığı günlerde 7 yaşındaki oğluna durumu nasıl anlattıklarını ve oğlunun yaşadıklarını anlatırken, şunları söyledi:
"Kandırıyoruz yani anlatmaya çalışıyorduk. Benim küçük oğlum 7 yaşındaydı. Uzun süre sakladık biz tabi. Babanın görev yeri değişti. Birçok çocuğa söylenebilen yalanlardan bir tanesi işte. Daha küçüklere burada ağaçların arkasında bir gemi yapıyoruz. O geminin bitmesi lazım. O gemi ne zaman biterse eve döneceğiz. Zaman uzadıkça ne bitmez gemiymiş? Ne zaman bitireceksiniz? soruları. Hep kandırmaya çalışıyoruz."
AKINCI'DAKİ İSMİ ESKİDEN TANIYOR
Türkşen, geçmişte yaşananları ise şöyle anlattı:
1993 yılında Lucky-S uyuşturucu gemisi krizi olduğunda tim komutanı olarak görevdeydim. Tim bütünlüğünü sağlamak için bir otelde yemek düzenledim. İki astsubay personel bu yemeğe katılmak istemedi. Sebebinin ise; yılbaşını içkili yerde kutlamanın inançları gereği doğru olmadığını söylediler. O iki personelden biri TSK'dan yüksek askeri şura kararıyla atıldı. Ve atılırken de SAT Komutanlığı'nın koridorlarında "Menderes'i de bu subaylar astı. Beni atsalar çok mu?" diye bağırarak çıktı ordudan. Diğer astsubay Akıncılar üssünde bu fenalıkları yapmak için üsse giden timin içindeki astsubaydı. İsmini ailesini düşünerek açıklamak istemiyorum.
1993 yılında inançları gereği böyle bir kutlamaya katılamayacağını söyleyen astsubay 2009-2010 yılında böyle bir faaliyette yanıma oturup içki içip kadeh tokuşturduğumuz birisi haline geldi. Aynı kişiden bahsediyoruz. Aynı kişi Akıncılar üssünde yakalanan vatan hainlerinden bir tanesi. Bu bir emare. Bir arkadaşımı yanlış anlaşılabilir diye namaz kıldığı için uyarmıştım. Ama o arkadaşım o davranışın dışına hiç çıkmadı. "Ben bir gün öyle bir gün böyle davranmıyorum. Beni tanıyın." dedi. Ben onu korumaya çalıştım her zaman. Hiçbir zaman bu tarafa da kaymadı o çocuk. Ama siz bir inanç doğrultusundan bir sebeple yön değişikliği gösteriyorsanız onda bir sıkıntı vardır. Söylemleriyle kendilerini belli ederler. Dürüst değillerdir. Siz eğer zihninizin gerisinde birşeyleri saklamaya yönelik konuşursanız, yalanı aklınızda tutmanız lazım. Çok zor bir şey yani. Bir süre sonra açık vermeye başlarsınız.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin askeri darbe girişimi' soruşturması manşetlerimiz
Paralel yapı soruşturmalarındaki Fetullah Gülen delilleri manşetlerimiz
(31 Temmuz 2016, 18:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: