İzmir askeri casusluk davasında savcı tüm sanıkların beraatini istedi. Ancak bu gelişme paralel medyada 'Casusluk davası da kapatılıyor' şeklinde duyuruldu. İzmir casusluk davasında ortaya çıkan onca kumpas deliline karşın bu iddia pes dedirtti. Bu haber ve benzer önceki haberlerde sanıkların lehinde hiç bir gelişmenin, kumpası kanıtlayan açık delillere dair tek satır bir ifadenin bile yer almadığı görülüyor.
17.02.2016 13:59 İzmir askeri casusluk davasında savcı esas hakkında mütaalasını açıkladı. Tüm sanıklara örgüt suçundan beraat istenen mütaalada örgüt suçunu gösteren delillerin oluşmadığı savunuldu. Dijital delillerin hash değerlerindeki tutarsızlıklara dikkat çekilen mütaalada sanıkların ev ve işyeri aramalarındaki hukuksuzluklara dikkat çekildi. Bazı asker sanıkların evlerinde askeri dökümanların bulunmasının, bu dökümanların çalışmak amacıyla eve getirilmiş olabileceği ile açıklanan mütaalada, benzer davranışların çalışma hayatında sıkça yaşandığı, çalışanların iş dökümanlarını çalışma amacıyla eve götürebildikleri, bunun casusluk olarak değerlendirilemeyeceği vurgulandı. Askeri belgelerle ilgili işlemlerin askeri yargı tarafından yapılmasının talep edildiği mütaalada, sanıklardan sadece sivil olan Safiye Köten ve Narin Korkmaz'ın evlerinde bazı askeri belgeler bulundurmasına dikkat çekildi ve bu iki sanık hakkında belge bulundurma cezası talep edildi.
PARALEL MEDYA ONCA DELİLİ NEDEN GÖRMEZDEN GELİYOR, NEDEN TEK SATIR BİLE BAHSETMİYOR?
Mahkemenin son kararını muhtemelen Cuma günü açıklaması bekleniyor. Ancak konunun paralel medyada "Casusluk davası da kapatılıyor" şeklinde duyurulması dikkat çekti. Zaman gazetesinde Özdemir Özkan imzası ve "Casusluk davası da kapatılıyor, savcı 355 sanığa beraat istedi" başlığıyla verilen haber tepki çekti. İzmir casusluk davasında açığa çıkan onca kumpas deliline, bu konuda ayrı bir soruşturma başlatılmasına, çok sayıda emniyet görevlisinin tutuklanmasına, soruşturma savcısı ve hakiminin HSYK tarafından detaylı gerekçelerle açığa alınmasına, haklarında yurtdışı yasağı konulmasına, bir savcının yurtdışına kaçmasına karşın Zaman gazetesinde yayınlanan haber pes dedirtiyor.
Esasen paralel medyadaki yayınlara bakıldığında; konuyla ilgili sanıkların lehinde olan hiç bir gelişmenin, kumpası kanıtlayan açık delillere dair adeta tek satır bir ifadenin bile yer almaması, yapılanın habercilik faaliyeti değil kuşkuya yer bırakmayan örgütsel bir faaliyet olduğu iddialarına yol açıyor.
İZMİR, ÖRGÜTÜN KURULDUĞU VE EN GÜÇLÜ OLDUĞU KUTSAL 'İLİ'
İzmir'in paralel yapı tartışmaları açısından ayrı bir önemi olduğu dile getiriliyor. Paralel örgüt yıllar önce ilk kez bu ilde, İzmir Yamanlar Koleji'nde hayata geçirildi. Bölge olarak Ege bölgesi, il olarak İzmir örgütün en köklü ve güçlü yapılandığı yer.
İddialara göre; örgüt Gülen'in kaldığı mekanlara kutsallık atfedecek ve dini turlar düzenleyecek kadar aşırıya kaçtı. Geçtiğimiz aylarda Fidan Eğitim Gönüllüleri Derneği'ne yönelik polis baskını üzerine basına yansıyan haberlerde; bahsi geçen derneğin, İzmir'de Kestane Pazarı Camii'nin avlusunda bulunan bir ahşap barakayı Gülen'in İzmir'deyken kaldığı 'kutsal alan' diye iddia ettiği, Türkiye'nin her tarafından getirilen cemaat mensubu insanlara gezdirdiği, vatandaşlardan çok miktarda para topladığı, ancak binayı gezen cemaat mensuplarının duvarlara ellerini sürdüklerinin, hatta bazılarının öptüklerinin gözlemlenmesi üzerine de cami yetkililerinin şok olduğu ve valiliğe başvurarak söz konusu binanın yıkılmasını sağladıkları ortaya çıkmıştı. (1)
İŞTE ŞOK DELİLLER
İşte İzmir casusluk davasında ortaya çıkan kumpas delilleri:
1) NARİN KORMAZ'IN EVİNDEKİ ARAMA: KUMPASI İLK KEZ HAKİM YAKALADI
İzmir'de görülen ve önümüzdeki günlerde sonuçlanması beklenen askeri casusluk davasındaki kumpası ilk kez dava hakimi duruşma esnasında yakalamış, herkesin dikkatini çekmişti. (2)
Davanın 24 Ekim 2014 tarihinde görülen duruşmasında şok bir gelişme yaşanmıştı. Duruşmada, davanın iki numaralı sanığı Narin Korkmaz'ın baba evinde yapılan aramaya katılan polis memurlarından ikisi tanık olarak dinlendi. Duruşmada ayrıca aramaların video görüntüsü de izlendi. Bu esnada Mahkeme Başkanı görüntüler izlenirken duruşma salonundakileri 'Özellikle 57. saniyeye dikkat edin' diye uyardı. Bu saniyelerde, evin üst katındaki kişiler aşağıya çağrıldıktan sonra bir polisin 'siyah poşetle' merdivenlerden çıktığı ve bir süre sonra poşet olmadan indiği görüldü. Mahkeme Başkanı tanık polislere, üst katta kimse olmadığı halde polisin yukarı çıktığını belirterek 'Arkadaşınız yukarıda ne yapıyor?' diye sordu. Yanıt alamayınca da polisin adının Ali Bekar olduğunu açıkladı. Bu gelişme üzerine sanık avukatları, 'kumpasın kanıtlandığını' söyledi.
Narin Korkmaz'ın evindeki arama görüntülerini izlemek için tıklayın
Arama görüntüleri daha sonra basında da yayınlandı. Görüntüler izlendiğinde; Polislerin ellerinde bir siyah poşetle binaya ayak bastığı görülüyor. Kapıyı Narin Kormaz'ın görme engelli babası Atilla Korkmaz açıyor. Aramayı yöneten Emniyet Amiri Yaser Özoğul (3 Kasım'daki ilk dalgada gözaltına alınıp tutuklanmıştı), görmeyen babaya arama iznini gösteriyor ve aramaların "aile fertleriyle birlikte" yapılacağını açıklıyor. Bu açıklamaya rağmen polis memuru Ali Bekar'ın üst kata yalnız çıktığı görülüyor. Görüntülerin 57. saniyesinde başlayan bu yalnızlık 2 dakika kadar sürüyor. Bekar, daha sonra aşağıya iniyor ve arama işlemine başlanıyor. Önce alt katı arayan polisler daha sonra üst kata yöneliyor. Ve buzdolabının arkasında hard disk, usb bellek ve diğer belgeler gibi davanın temelini oluşturan "Deliller" bir poşet içinde bulunuyor. Deliller polislerin gelirken getirdiği o siyah poşete konuluyor.
Polis amirinin aramanın beraber yapılacağına dair uyarısına rağmen adeta göstere göstere gelen bu gelişme şok edici bir nitelik taşıyor. O polisin, arama başlamadan üst kata çıkıp yeniden aşağı inerek aramaya katıldığını, ardından da delil olarak gösterilen CD'leri eliyle koymuş gibi bulduğunu gören mahkeme başkanı, davadaki delillerin hukuksuz şekilde toplandığını ve olmayan deliller üretildiğini belirterek, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.
Bu suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldı. Ve 4 Kasım 2015 tarihinde İzmir merkezli 18 ilde düzenlenen operasyonda aralarında 3 merkez valisi, mülkiye müfettişi ve üst düzey polislerin de olduğu 57 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. 3 Aralık 2015 tarihinde gelen ikinci operasyon ise 16 ilde gerçekleşti, 18 şüpheli emniyetçi daha gözaltına alındı. Eski İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın da bulunduğu 27 kişi tutuklandı. Soruşturmada 1 nolu şüphelinin Fetullah Gülen olduğu ortaya çıktı. Örgüt lideri olarak tanımlanan Fetullah Gülen ile firari 7 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
-Gözaltındakiler "57. Saniye" polisleri çıktı-
Operasyonlarda gözaltına alınan isimlerden bazıları, kamuoyunda '57. saniye kumpası' olarak bilinen o polis aramasına katılan isimler çıktı. O aramaya, biri video görüntülerini çeken olmak üzere 4 kişilik polis ekibi katılmıştı. İsmini tespit edebildiğimiz 3'ü şu şekilde: Üst kata yalnız çıkan polis memuru Ali Bekar, polis memuru Hanifi Aydın ve aramayı yapan 4 kişilik polis ekibinin lideri başkomiser Yaser Özoğul.
-"Özellikle buzdolabının arkasına bakın!"-
3 Aralık'taki 2. operasyonda gözaltına isimlerden bir diğerinin ise casusluk davasındaki bir başka polis aramasında adı gündeme gelmişti. Bu ismin, Casusluk davası sanıklarından Üsteğmen Onur Süer'in Marmaris'teki evinde arama yapacak olan polis ekibine, özellikle buzdolabının arkasına bakmaları yönünde telkinde bulunduğu iddia edilen dönemin emniyet amiri Mehmet Emin Çakıcı olduğu öğrenildi.
2) SAFİYE KÖTEN'İN EVİNDEKİ ARAMA
İzmir Casusluk davasının sanıkları arasında yer alan ve casusluk, fuhuş ve örgüt liderliğiyle suçlu gösterilen Safiye Köten'i 27 ay hapis yatıran delillerin bulunmasında da usulsüzlükler tespit edilmişti. (3)
Kumpas soruşturması ve ardından gözaltılar başlayınca ilginç bir gelişme yaşandı. Köten'in evindeki polis arama görüntüleri ortaya çıktı. Oysa bu görüntülere yıllarca ulaşılamamış, polis görüntülerin bozuk olduğunu öne sürmüştü. Görüntülerde bir polis buzdolabının üzerine çıkıp elini uzattığı ve doğrudan poşeti bulduğu görülüyordu. Poşeti ve içinden çıkanları gören Köten'in şaşkınlığı ise görüntülere açıkça yansıyordu. Kendisine ait olmadığını ısrarla belirten ve ağlamaklı hale gelen Köten'i polisler ise "merak etme rahat ol bakılır incelenir" diye teselli etmeye çalışıyordu. "Köten'in, bulunan delillerin kendisine ait olmadığını söylediğinin görüntülerden açıkça anlaşıldığı, ancak buna rağmen bu itirazının tutanağa geçmemiş olduğunun görüldüğü" sorusuna ise polisler, "Unutmuşuz. Neden yazmadık, hatırlamıyorum. Israr etseydi yazardık" diye cevaplandırdı.
Yargılama sırasında Safiye Köten evinde yapılan aramada ele geçirilen delillerin kendisine ait olmadığını söyledi. Başkaları tarafından yerleştirilmiş olabileceğini iddia etti. Arama sırasında kayda alınan kamera görüntülerinin incelenmesini istedi. Evde yapılan aramada kayıt alınan görüntüler 223’ten 231’e kadar numaralanmıştı. Mutfakta yapılan aramada bulunan delillerin olduğu görüntü ise 230 numaralı görüntü olarak kayda alınmıştı. Ancak mahkeme görüntüye ulaşamıyordu. Polis mahkemeye “Görüntüler bozuk” yanıtı veriyordu.
4 Temmuz 2014’te Safiye Köten tahliye edildi. Türkiye kumpas davaları konuşulmaya başladı. Poliste paralel yapı iddiasıyla tasfiyeler başladı. İşte bu değişimin ardından, bozuk olduğu öne sürülerek mahkemeye gönderilmeyen 230 numaralı görüntüye de ulaşıldı. Görüntü dava dosyasına girdi.
-Eliyle koymuş gibi-
Görüntülerde polis aramaya başlamadan önce, “Kameranız var mı? Çekiyor musunuz?” diye soruyor. Bunun ardından tam poşetin çıktığı yerin önüne sandalyeyi koyan polis tezgâha basıp dolabın üstüne bakıyor. Mutfak dolabının üstüne elini atar atmaz beyaz bir poşeti buluyor. Eliyle koymuş gibi bulduğu poşeti, sol eliyle tutarken, araştırıyormuş gibi sağ tarafa da bakıyor. Bu sırada bir polis, “İyi yere koymuşlar ha” diyor. Görüntülerin ortaya çıkmasının ardından, aramaya katılan ve mahkemede ifade veren polislerin kimisi, Safiye Köten’in “Bulunan delillerin kendisine ait olmadığını söylemesine rağmen tutanağa geçirilmemesini, “Unutmuşuz. Neden yazmadık, hatırlamıyorum. Israr etseydi yazardık” diye cevaplandırdı.
Safiye Köten’in avukatı Ferhat Cantürk, görüntülerin ortaya çıkması üzerine bir açıklama yapmıştı. Yıllarca kayıp görüntünün peşinde koştuklarını belirten Cantürk, “Her duruşma ısrarla bu görüntüleri istedik. Önce oyaladılar, sonra bozuk dediler. Ne zaman ki polisler değişti ardından görüntüler ortaya çıktı. Bu görüntüler, sanık lehine olan delilleri karartmak için saklandı. Çünkü suç işlediklerinin ipuçları mevcut o görüntülerde. Polisler sanki poşetin yerini bilir gibi eliyle koyduğu gibi buluyor. Hatta, ‘Kamera çalışıyor mu’ diye soruyor” dedi.
Safiye Köten'in evindeki arama görüntülerini izlemek için tıklayın
3) ASTSUBAY SAYGIN ÖZDEMİR'İN EVİNDEKİ ARAMA
Casusluk davasında bir başka şüpheli polis araması 22 ay hapis yatan Astsubay Saygın Özdemir'in evinde yaşandı. Arama görüntülerinde, polisin kamera özellikli bir saati hemen bulup astsubayın eline tutuşturmaya kalktığı belirtiliyor. (4)
İzmir'deki askeri casusluk davasında müebbet hapis istemiyle yargılanıp 22 ay hapis yatan Çiğli 2. Ana Jet Üssü'nde görevli Astsubay Özdemir'in ev aramasında elde edilen deliller, tıpkı diğer sanıkların ev aramalarında olduğu gibi mutfak dolabının üzerinden çıktı. Görüntülerde, mutfak dolabının üzerine bakan polis elini uzatır uzatmaz bir hard disk ve gizli kamera özelliği olan saat buluyor. Özdemir'e "Saat senin mi?" diye soran polisler, "Hayır benim değil" cevabını alıyor.
-Mutfakta şüpheli 5 dakika-
Polisler uzaktan gördükleri saati incelemeden gizli kamera özelliği olduğunu tespit ediyor. Şaşkınlık yaşayan Özdemir'e "Saygın Bey bilmiyorsanız öğrenin. Şu 6 rakamının olduğu yerde bir kamera olduğunu fark edersiniz" deyip saati eline vererek görüntü almaya çalışıyorlar. Ancak tuzağa düşmeyen Özdemir, saati almıyor ve "Bana ait değil" sözlerinin tutanağa geçirilmesini istiyor. Ancak tutanağa geçirilmiyor. Bunun üzerine astsubay ikinci kez uyarıyor ancak yine bu sözleri tutanağa geçirilmiyor.
Kumpasçı polislerin, 11 Mayıs 2012 tarihinde, Saygın Özdemir'e cep telefonundan ulaşıp, üzerinde gizlilik ve kısıtlama kararı olan bir soruşturma kapsamında mahkeme kararı ile evinde arama yapacaklarını söylemesiyle başlayan aramada başka ilginç detaylar da var. Astsubay Özdemir'in arkadaşı Ümit Pehlivan ile birlikte oturduğu Karşıyaka'daki eve giren polisler, aynı anda kamera kaydına başlıyor. Önce salon aranıyor. İddiaya göre, Emniyet Amiri Yusuf Usşen'in kaş göz işareti yaptığı polis memuru dışarı çıkıyor. Arama sürerken Özdemir'in yanına gelen bir polis nerede sigara içebileceğini soruyor. Özdemir, "Salonda içebilirsiniz" diyor. Polis bu kez "Mutfakta içsem olur mu?" diye soruyor. Özdemir'in "Siz bilirsiniz" şeklindeki sözleri üzerine polis, mutfağa geçiyor. Burada 5 dakika geçiriyor. Dışarı çıkan polisin geri dönmesi ile birlikte salondaki arama tamamlanıp mutfağa geçiliyor.
-Aramadan 1 ay önce geldiler-
Saygın Özdemir'in avukatı Tuğba Balkan da müvekkilinin, evde arama yapan Mesut Cansız adlı polisi aramadan 1 ay önce evinin önünde kendisini izlerken gördüğünü aktararak şunları söyledi: "Aramaya iştirak eden bu polis memurları narkotik biriminde görevli olup, destek amaçlı aramaya katıldıklarını beyan etti. Müvekkil hakkında da soruşturma aşamasında verilmiş herhangi bir fiziki veya teknik takip kararı da yok. Öyleyse bu polislerin müvekkilin peşinde ne işleri vardı?"
4) İKİ FARKLI İLDE AYNI POLİSLER, AYNI DNA'LAR!.. O POLİSİN İZİ SÜRÜLÜYOR
İstanbul ve İzmir'deki iki casusluk davasına ait benzerliklere dair dava sanıklarının avukatlarından Mahir Işıkay'ın dikkat çektiği hususları aşağıda 9. maddede aktardık. Bu benzerlikler akıllara iki başka bulguyu daha getiriyor. İlki, 3 Aralık 2015'te İzmir'deki 2. dalga operasyonda gözaltına alınan isimlerden dönemin İzmir emniyet amiri Mehmet Emin Çakıcı'nın bir başka ildeki arama için devreye girmesi. Çakıcı'nın, Muğla/Marmaris'te gerçekleşen casusluk operasyonunda zanlılardan Üsteğmen Onur Süer'in Marmaris'teki evinde arama yapacak olan polis ekibine, özellikle buzdolabının arkasına bakmaları yönünde telkinde bulunduğu iddia ediliyordu. (5)
İkinci ise bir başka isim. Ancak henüz belirlenmiş değil. Şöyle ki; casusluk davasının iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ'un Marmaris'teki evinde ele geçirildiği öne sürülen ve davaya delil teşkil eden harddisklerdeki DNA örneklerinin Başbuğ'a ait olmadığı belirlendi. Tespit edilen DNA'nın Ankara'daki bir başka sanığın evinde ele geçirilen harddiskindeki DNA olduğu da tespit edildi. (6)
Mahkemenin talebi üzerine İzmir Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı bilirkişi raporuna göre Albay Coşkun Başbuğ’un Marmaris’teki evinde bulunduğu iddia edilen ve davaya delil olarak sunulan harddisk ile davanın sanıklarından Meryem Bağcı’nın Ankara’daki evinde ele geçirilen flash bellekteki DNA örnekleri iki sanıkla da uyuşmadı. Ancak farklı iki ilde ele geçirildiği iddia edilerek deliller arasına konulan harddisk ile flash belek üzerindeki DNA örneğinin aynı kişiye ait olduğu saptandı. Yani iki farklı ilde yapılan aramalarda aynı polis memuru yer almış. Sanıklara ait DNA yerine işte bu memurun DNA'sı tespit edildi. Emniyet şu an bu kişiyi tespit etmeye çalışıyor. Bu duruma göre o harddiskleri iki farklı ilde sanığın evine aynı memur koydu. Bu şok gelişme sanık avukatlarını şok etti. DNA'nın kime ait olduğunun tespit edilmesi için savcılıklara başvurdular. Hatta o DNA'nın Fetullah Gülen'e ait olup olmadığının belirlenmesini talep ettiler.
Üsteğmen Coşkun Başbuğ o harddisklerin kendisine ait olmadığını yıllardır dile getirdi. Ancak sesini duyan olmadı. Başbuğ ısrarla mücadele etti suç duyuruları yaptı. Ancak paralel polislerin tasfiyesi sonrası sesini duyan oldu. Ve şimdi bu şok gelişme yaşandı.
-Başbuğ: Göreceksiniz o DNA Fetullahçı savcı/polislere ait çıkacak-
DNA'nın kime ait olduğunun ortaya çıkarılması için suç duyurusunda bulunacağını vurgulayan Başbuğ, şöyle konuştu: "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) operasyonlarında tutuklanan, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ya da yurt dışına kaçan bütün polis, savcı ve hakimlerden DNA örneği alınmasını ve test edilmesini talep edeceğim. Çünkü bu disklerin hepsi oynanmış, sonradan yerleştirilmiş suni delillerdi. Bu raporlar da bunu mühürledi. Göreceksiniz bu DNA profili, FETÖ mensubu savcı ya da polislerden birine ait çıkacak."
5) SANIKLARLA EŞYALARINDAKİ DNA'LAR UYUŞMADI
Sanıkların evlerinde yapılan aramalarda elde edilen çeşitli eşyalar üzerindeki DNA'lar sanıklarla eşleşmedi. Örneğin deliller arasında gösterilen ve davanın kilit ismi Narin Korkmaz’ın evinde elde edildiği ileri sürülen beyaz renkli erkek iç çamaşırındaki DNA örneği, o dönem suçlanan sanıkların hiçbirisinin DNA’sı ile uyuşmadı. (7)
İzmir Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı bilirkişi raporuna göre, davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ ile diğer sanıklardan Bilgin Özkaynak, Narin Korkmaz, Safiye Köten ve Filiz Albayrak’ın evlerinden alınan iç çamaşırı, denizci şapkası, ilk yardım çantası, harddisk, flaş bellek, mouse, kitapçık gibi materyaller üzerinde DNA çalışması yapıldı. Adli Tıp Kurumu’nda yapılan testlerde, materyallerden alınan DNA örnekleri, sanıklardan alınan DNA profilleriyle eşleşmedi.
6) DİJİTAL DELİLLERDEKİ ŞÜPHELER
İzmir askeri casusluk davasında sanıklara kumpas kurulduğu iddiasıyla yürütülen soruşturmada Tübitak bilirkişi raporu mahkemeye ulaşmıştı. Rapordaki tespitler, yaşanan bazı detayların tesadüf olamayacağını, delillere müdahale edilmiş olabileceğini düşündürüyordu. (8)
-Hash değerleri farklı-
İzmir casusluk sanıklarından ele geçirilen harddisk ve flash diskler yeniden incelenmesi için TÜBİTAK’a gönderilmişti. Bilirkişi heyeti raporunu tamamlayarak mahkemeye gönderdi. Mahkemenin dijital açıdan delillerin geçerli olup olmayacağına dair görüşü sorulan bilirkişilerin raporunda, alınan ve dosyaya konulan verilerin hash değerlerinin farklı olduğu ve benzeri gerekçelerle şüpheler oluştuğu belirtildi. Raporda incelemeye konu olan 32 sanıktan sadece 2'sinden elde edilen verilerin dijital açıdan tutarlı olduğu dile getirildi.
-Hash değerlerinin farklı olması ne demek?-
Bir bilgisayardan bir başka ortama (cd-dvd-harddisk-flashbellek) veri kopyalama, imaj adı verilen komple yedek alma ya da internette dowload/upload işlemleri yapıldığında işlem bitiminde uzun bir dijital harf&sayı dizesi/kodu üretilir. Örneğin 1288519C5035BCAC83CBFA23A33038CCF5522749 gibi. Bu kod o dosyaların parmak izi gibidir. Benzersizdir. O kopyalamanın dijital bir imzasıdır. Eğer o veri bir başka yere aynen tekrar kopyalanırsa sonuçta yine aynı hash değeri üretilir. Ancak eğer verilerde en ufak bir değişiklik bile yapılacak olursa kopyalama sonrası o verilerin hash değeri de değişecektir. Bu nedenlerle "HASH" değeri, dijital delillerin delil sayılabilmesi için adli süreçte büyük öneme sahiptir.
-Son kullanma tarihi aynı-
TÜBİTAK'tan gelen raporda önemli iddialara yer verildi. Rapora göre, çetenin yöneticisi ve koordinatörü olduğu öne sürülen 2 üniversiteli Safiye Köten ve Narin Korkmaz’ın evlerinde bulunan harddisklerin son kullanıldığı tarih aynıydı: 28 Mart 2012. Örgütün lideri olduğu ileri sürülen Bilgin Özkaynak’ın Sapanca’daki evinde bulunan harddiskin formatlanma tarihi de yine 28 Mart 2012’yi gösteriyordu. Bu 3 ismin gözaltına alındıkları 9 Mayıs 2012 tarihine kadar harddiskleri hiç kullanmadığı görülüyordu. Sanıklardan Deniz Üsteğmen Onur Süer, Deniz Üsteğmen Sunay Akkaya, Meryem Bağcı ve Songül Akdin’in evinde ele geçirildiği ileri sürülen dijital verilerin incelemesi de bir başka ilginç sonucu ortaya koydu. Bu kişilerin evlerinde ele geçirilen harddiskler ve hafıza kartları 2011’de oluşturulmuş, gözaltına alındıkları 9 Mayıs 2012 tarihine kadar hiç işlem görmemişti.
-Tek seferde yüklendi-
İzmir Cumhuriyet Savcılığı’nın raporla ilgili değerlendirmesi şöyle: “Şahıslara ait olduğu iddia edilen diskler içerisinde oluşturulan dosyalara bakıldığında genelde belirli bir zaman dilimi içinde yüklendiği ve son erişim tarihinin disklerin oluşturma tarihiyle aynı olduğu tespit edilmiştir. Yapılan tespitlerde koordinatörler ve liderde elde edilen verilerin iddia edildiği gibi disklere yüklenmediği görülmüştür. Veriler disklere, tek bir zaman diliminde kısa bir sürede tek seferde yüklenmiştir.”
7) PARALEL ÖRGÜT MENSUBU İTİRAFÇILAR
İzmir askeri casusluk davasında sanıklara kumpas kurulduğu iddialarının araştırıldığı halen devam eden soruşturmada TSK'da paralel yapı ile bağlantılı bazı subaylar ile paralel örgüt mensubu diğer isimlerin itirafçı oldukları, çok çarpıcı ve somut bilgiler verdikleri belirtiliyor. (9)
Bu itirafların sadece 'İzmir casusluk' değil, bütünün diğer parçalarını teşkil eden 'Balyoz, İstanbul casusluk, Poyrazköy, Amirallere suikast, Kafes' gibi diğer askeri davaları da yakından etkileyeceği dile getiriliyor. İtiraflarda paralel örgütün; kendi mensuplarını Türk Silahlı Kuvvetlerinde üst düzey kademelere yerleştirmek için telekızlar kullandığı, zaafı olan askerlerin uygunsuz görüntülerine telekızlarla ulaştığı, ardından da tehdit ve şantajla askeri gizli bilgi ve belgeleri elde ettiği, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na paralel yapı mensubu 200 askeri yerleştirdiği bildiriliyor.
İtirafçıların bu iddiaları, Fetullah Gülen'in, önemli bazı kişilerin aşüftelerle (hayat kadınlarıyla) buluşmasını ihbar eden 10'dan fazla telefonun Pensilvanya'da iken kendisine geldiğini dile getirmesini akıllara getiriyor.
Gülen'in bu aşüfteli sohbet videosu, Gülen örgütünün Türkiye'de sık sık gündeme gelen "seks kasetleri" olaylarının ardındaki güç olduğu şüphesini güçlendirmiş, konuyla ilgili savcılıklarda soruşturmalar başlatılmıştı.
8) HSYK, İZMİR CASUSLUK SAVCI-HAKİMİNİ GÖREVDEN ALDI
İzmir askeri casusluk soruşturmasını yürüten savcı Zafer Kılınç ile tutuklama kararlarını veren Hakim Serdar Ergül, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) kararıyla 11 Şubat 2016'da açığa alındı. İki isim hakkında dün de (16 Şubat) yurtdışına çıkış yasağı konuldu. (10)
HSYK kararının gerekçesinde şu tespitler sıralandı:
-Cumhuriyet savcısı Zafer Kılınç'ın, "İzmir askeri casusluk davası"nın soruşturma sürecinde usul ve yasaya aykırı işlem tesis ettiği,
-Kılınç'ın, eski Donanma Komutanı Nusret Güner ve kızıyla ilgili doğruluğu tespit edilmeyen dijital belgeler içinde yer alan fişleme kayıtlarını hazırladığı belirtilen kişiler hakkında tahkikat yapmadığı,
-Kılınç'ın, Nusret Güner ve kızının, iddiaları reddetmelerine, doğrulayıcı hiçbir delil bulunmadığını söylemelerine ve şikayetçi olmalarına rağmen, "kamuoyunun yakından tanıdığı bir komutanı toplum nazarında itibarsızlaştırma adına kendisi ve kızıyla ilgili yapıldığı öne sürülen fişleme kayıtlarını sansürsüz ve bütün detayıyla iddianameye geçirdiği",
SAVCIYA "YÜZ KIZARTICI KASIT" SUÇLAMASI
DOĞRULUĞUNU ARAŞTIRMASI GEREKİRKEN YAPMADI, İĞRENÇLİKLERİ TÜM "DETAYLARIYLA" İDDİANAMEYE KOYDU
-Kılınç'ın, diğer sanıklar hakkındaki fişleme kayıtlarını doğruluğunu da tahkik etmeden iddianameye yazarak, tarafların itibarsızlaştırılmasına neden olduğu,
-Kılınç'ın, "yürüttüğü soruşturma çerçevesinde bulaşıcı hastalık taşıyan eskort kızlarla ilişkisi olduğu iddia edilen şüpheliler hakkında, bu konunun sabit olduğunu belirleyen bir mahkeme kararı bulunmamasına, görevi dahilinde olmamasına ve kanunda, usulde yer almamasına rağmen kurumlara müzekkere yazarak 'özel hayatın gizliliği' hakkını ihlal ettiği",
-Kılınç'ın, diğer bazı sanıklar ve şüphelilerin özel hayatlarına ilişkin konuşma ve mesajlaşmaları, atılı suç ile bağlantısını ortaya koymadan iddianame içine alarak "özel hayatın ifşasına" neden olduğu,
-Kılınç'ın, soruşturma sırasında, 3 askeri hakim hakkında, Milli Savunma Bakanlığından soruşturma izni almadan doğrudan soruşturma yürütmesi, ağır cezalık suç üstü hal olmamasına rağmen bu askeri hakimlerin evlerinde arama yapılması konusunda hukuksuz talimat verdiği,
HAKİM ERGÜL'ÜN UZAKLAŞTIRILMA NEDENLERİ
-Davaya bakan İzmir Hakimi Serdar Ergül'ün de mesleğin şeref ve onurunu bozan ve mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte eylemde bulunduğu,
-Ergül'ün, usulsüz olduğu belirtilen iletişimin tespiti kararlarının bir kısmını karara bağladığı,
-Ergül'ün, şüpheli avukatlarının dosya içeriğini inceleme yetkisinin kısıtlanması kararının kaldırılması taleplerini, Ceza Muhakemesi Kanunun açık hükmüne rağmen, cumhuriyet savcısının görüşünü almadan karara bağladığı,
9) HSYK, İSTANBUL CASUSLUK SAVCI VE 3 HAKİMİNİ GÖREVDEN ALDI: SAVCI YURTDIŞINA KAÇTI!
İzmir casusluk davasıyla ilgili dolaylı ve çok önemli bir gelişme 24 Kasım 2015 tarihinde İstanbul'da yaşandı. HSYK, İstanbul'daki Askeri Casusluk Davası'nda sanıklar lehine verilen TÜBİTAK raporunu dosyaya koymayan eski İstanbul Başsavcıvekili, Çorum Savcısı Fikret Seçen'i geçici olarak görevden uzaklaştırdı. HSYK, aynı nedenle İstanbul'daki Askeri Casusluk Davası'na bakan eski İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri Metin Özçelik, Birol Bilen ve Mehmet Ekici'nin de görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. (11)
İlerleyen günlerde Savcı Fikret Seçen ve diğer isimler hakkında yurtdışına çıkış yasağı konduğu, ancak Seçen'in HSYK kararı çıktığı 24 Kasım günü aceleyle yurtdışına kaçtığı anlaşıldı. (12)
HSYK, Fikret Seçen'in, İstanbul'daki Askeri Casusluk Davası'nda, TÜBİTAK Bilgem'den gelen ve sanıklar lehine olan raporu, iddianameye ve eklerine koymayıp, emanete gönderdiği, iddianamede değerlendirmediğinin tespit edildiğini dile getirdi.
TÜBİTAK raporunda, davaya esas teşkil eden CD'yi hazırladıkları iddia edilen sanıkların, CD'nin hazırlandığı tarihte raporlu oldukları ve kuruma gelmediklerinin tespitinin yer aldığını kaydeden Yılmaz, Anayasa Mahkemesinin de sanıkların yaptığı bireysel başvuruda, bu hususa vurgu yaptığını anımsattı.
-Casusluk hakimleri de açığa alındı-
Yılmaz, aynı nedenle İstanbul'daki Askeri Casusluk Davası'na bakan kapatılan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri Metin Özçelik, Birol Bilen ve Mehmet Ekici'nin de görevden uzaklaştırılmasına karar verdiklerini bildirdi. Üyeler, daha önce de başka iddialar nedeniyle görevden uzaklaştırılmıştı.
-Hakimi ve savcısı paralel şüpheli-
İstanbul casusluk davasında ilk yargılamaya bakan ve cezalara hükmeden mahkemenin başkanı, paralel örgüt talimatları doğrultusunda tutuklu polisleri tahliye etmeye kalkıştığı suçlamasıyla tutuklanan ve halen Yargıtay'da yargılanmakta olan Metin Özçelik idi. Soruşturmanın savcısı ise paralel yapı soruşturmasında geçtiğimiz aylarda yurtdışına firar eden Fikret Seçen idi.
-İki dava birbirinden bağımsız mı?-
Şimdi bu noktada; biri görülmüş ve cezalarla sona erip yeniden yargılama sonrası beraatle sonuçlanmış olan İstanbul'daki, diğeri ise halen devam eden ve muhtemelen 2 gün sonra Cuma günü sonuçlanacak olan İzmir'deki askeri casusluk davalarının birbirinden bağımsız olduğu, birbirine karıştırılmaması gerektiği söylenebilir. Ancak ortaya çıkan tüm bulgular birbiriyle birarada düşünüldüğünde, aksine iki davanın aynı merkezden başlatıldığı şüphesi güçleniyor. İki davanın da odağında Paralel Yapı var.
Bunun dışında ise iki dava arasında ilginç bazı benzerlikler var. İzmir casusluk davasının sanık avukatlarından Mahir Işıkay'a göre, iki ilde açılan askeri casusluk davaları, "Casusu olmayan casusluk davaları"dır. Işıkay, benzerlikleri şöyle sıralıyor: (13)
-İki dosya da ‘vatansever ihbarcılar’ yurtdışından isimsiz ve imzasız e-posta ile ihbarda bulundu.
-İki davada deliller buzdolabı arkası, yatak altı, gibi yerlerde elle konulmuş gibi bulundu. Hepsi siyah poşetler içinde.
-İki dosyada da sadece özel hayatı ilgilendiren görüşmeler var.
-İki davanın iddianamesinde de şikâyet eden kimse yok.
-İki dosyada da ‘gceklübü’ veya ‘geceklüp’ gibi hatalı yazılımlar aynı.
-İstanbul'da ‘Kara kutu’, İzmir'de ‘Pandora’ gibi açılmayan süper şifreli dosyalardan söz ediliyor.
10) İZMİR'DE ŞOK GELİŞME: TÜBİTAK BİLİRKİŞİLERİ FİRAR ETTİ!
İzmir'de 3 Aralık 2015 tarihinde düzenlenen operasyonda haklarında gözaltı kararı olduğu halde kendilerine ulaşılamayan kişilerden 3'ünün TÜBİTAK görevlileri olduğu ortaya çıktı. Bu kişilerden Süheyl Mustafa Keskin ve Yalçın Çakmak’ın Rusya’ya, Burak Akoğuz’un ise Birleşik Arap Emirlikleri’ne kaçtığı belirlendi. (14)
Üç TUBİTAK görevlisinin Hollanda’ya kaçan firari savcı Fikret Seçen’le aynı gün yurtdışına çıktıkları tespit edildi. Zanlıların İzmir casusluk davasındaki dijital veriler hakkında usule aykırı rapor düzenledikleri iddia ediliyordu. Bu isimlerin kaçması, soruşturmanın sahte delillerle başlatılıp yürütüldüğü şüphesini güçlendiren en önemli deliller arasına girdi.
İşte o isimler:
BAŞSAVCILIK: GÜLEN ÖRGÜTÜ, TSK'DAKİ HEDEFLERİNİ İTİBARSIZLAŞTIRMA VE TASFİYEYİ HEDEFLEDİ
İzmir casusluk davasında kumpas şüphesiyle halen bir soruşturma yürütülüyor. Soruşturma kapsamında geniş kapsamlı 2 operasyon yapıldı. Toplam 75 emniyet mensubu hakkında gözaltı kararı verildi. Bunlardan 27'si tutuklandı. Soruşturmada 1 nolu şüphelinin Fetullah Gülen olduğu ortaya çıktı. Örgüt lideri olarak tanımlanan Fetullah Gülen ile firari 7 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Bu operasyonlarla ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada çarpıcı bilgiler verildi:
"Kamuoyunda FETÖ/PDY olarak bilinen örgüte mensup olduğu iddia edilen kişilerin, kamuoyunda İzmir Askeri Casusluk davası olarak bilinen davaya esas teşkil eden soruşturma sürecinde, terör örgütünün yönlendirmesi, talimatları doğrultusunda taraflı ve kasıtlı olarak usulsüzlükler yaptıkları, bu davanın şüphelilerinin kamuoyunda itibarsızlaştırılarak devlet bürokrasisinden ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nden tasfiyesini amaçladıkları yönündeki iddialar, bu yönde ciddi bulgular elde edilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca başlatılan soruşturma kapsamında toplanan deliller doğrultusunda haklarında yeterli şüpheye ulaşılan, aralarında üst düzey kamu görevlilerinin de bulunduğu kişilere yönelik gözaltına alınma talimatı verilmiştir. Konuya ilişkin soruşturma devam etmektedir."
SANIK AVUKATI: EN VAHŞİ, EN AHLAKSIZ DOSYAYDI
İzmir Askeri Casusluk davasıyla ilgili bir değerlendirme de sanık avukatlarından Murat Ergün'den geldi. Ergün, "Casusluk dosyası, en vahşi ve ahlaksız dosyaydı" değerlendirmesinde bulundu.
Ergün, şöyle konuştu: "Bu dosyadaki hukuksuzluklar, önceki hukuksuzlukların verdiği cesaretle ve o hukuksuzlukların cezasız kalması nedeniyle çok daha pervasızdı. Üretilmiş delillerle gerçek dışı suçlamalara dayanan ve bu şekilde yüzlerce hatta binlerce kişinin mağdur edildiğini en başından beri söylüyorduk. Elbette hukuksuzluğun boyutu dikkate alındığında, bunun birkaç kişi tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu büyüklükte bir kumpası, devletin değişik kademelerine çöreklenmiş, kamu gücünü kullanan çok sayıda kişiden oluşmuş bir çetenin yapması mümkündü."
BU NASIL BİR AHLAKSIZLIK?! EVLİ KARI-KOCANIN YATAK ODASI İLİŞKİSİ İDDİANAMEYE KONULDU!
İzmir casusluk davasıyla ilgili söylenebilecek bir detay da "evli insanların" yatak odası ilişkilerinin dahi iddianameye konulmuş olmasıdır. Birbiriyle evli iki insanın arasındaki yatak odası ilişkisi sansürlenmeden iddianameye konuldu. Böyle yüz kızartıcı bir skandal nasıl olur? Ama oldu. "Aşüfte"li ve "halat ucu bir yerde"li onlarca telefon aldığını sohbetinde gururla anlatan ancak nasıl bir gaf yaptığının farkında olmayan bir dini(!) liderin örgütü herhalde ahlaklı olacak değil!.. Şaşmamak lazım. Yine o iddianamede davada sanık, mağdur ve müşteki olmayan kişilerin dahi adını geçirdiler. Onları böylece lekelediler. Donanma Komutanının kızının uygunsuz görüntüsünü yayınladılar. Komutan bunu gururuna yediremedi istifa etti. Keşke etmeseydi, direnseydi. Ve böylece çete bir amacına daha ulaşmış oldu. Böyle yapa yapa, TSK ve diğer kurumlarda hedefledikleri kişileri devre dışı bıraktılar. Geriye doğru bakıldığında epeyce büyük bir tahribat yaptıkları söylenebilir.
MEDYA MI YOKSA ÖRGÜT MÜ?
Sonuç olarak; Kontrgerilla.com olarak biz davanın hakimi, savcısı ya da avukatı değiliz. sadece görünen bulgulara göre hareket ediyoruz. Kaldı ki durum ortada olsaydı bile masumiyete karar verilmesi gerekirken, şimdi paralel kesimlerde aksi yapılıyor. Sanıklar onca kumpas bulgusuna karşın hala suçlu gösterilmeye ve beraatleri "dava kapatılıyor" şeklinde sunulmaya çalışılıyor. Zaman gazetesinde dün (16 Şubat) Özdemir Özkan imzası ve "Casusluk davası da kapatılıyor, savcı 355 sanığa beraat istedi" başlığıyla verilen kısa habere bakıldığında bu çarpıklık dikkati çekiyor. (15)
Görünen açık delilleri ısrarla gözlerden kaçıran paralel medyanın habercilik değil örgütsel faaliyet yaptığı iddia ediliyor. Konuyla ilgili sanıkların lehinde olan hiç bir gelişmenin, kumpası kanıtlayan açık delillere dair adeta tek satır bir ifadenin bile bu medyada yer almamasının, örgütsel faaliyet dışında açıklanabilir bir izahı olamayacağı dile getiriliyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
1) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7559
2) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=6381
2) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7435
3) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7346
4) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7362
5) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7435
6) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7622
7) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7622
8) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=6381
8) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7615
9) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7329
10) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7669
11) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7404)
12) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7428)
13) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7469)
14) www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7432)
15)Zaman.com.tr/gundem_casusluk-davasi-da-kapatiliyor-savci-355-saniga-beraat-istedi_2346434.html
İzmir casusluk davasında savcı beraat talep etti
Yeniden görülen İstanbul Casusluk davası beraatle bitti
İzmir casuslukta DNA sanığın değil
Fetullah Gülen'e 4. kırmızı bülten İzmir casusluk davasından!
57. saniye polisleri gözaltında
57. dakika kumpasına 57 gözaltı
Hakim kumpası böyle kanıtladı: '57. saniyeye dikkat edin'
İşte Narin Kormaz'ın evindeki '57. saniye' aramalarının görüntüleri
Paralel kumpasa 2. dalga: 18 gözaltı, Seçen bağlantısı
Şok şok!!! Savcı Seçen de yurtdışına kaçtı!
İşte Safiye Köten'in evindeki arama görüntüleri: Casusluk poşeti böyle bulundu!
Paralel yapı-03 Kasım (2015) 'İzmir askeri casusluk kumpası' soruşturması manşetlerimiz
İstanbul ve İzmir casusluk davalarıyla ilgili manşetlerimiz
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar manşetlerimiz
Paralel yapı-TSK uzantıları manşetlerimiz
İstanbul ve İzmir casusluk davalarıyla ilgili manşetlerimiz
İstanbul ve İzmir'deki casusluk davalarında ilginç benzerlikler
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri manşetlerimiz
(17 Şubat 2016, 13:59)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: