Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda 'Kozmik Oda' soruşturması olarak bilinen Özel Harp Dairesi personelinin adının karıştığı soruşturmayla ilgili 6 yıl sonra takipsizlik kararı verdi. Kararın sonuç bölümünde, şüphelilerin üzerine atılı suçları işlediklerine dair soyut iddia dışında kamu davası açmaya yeterli, somut ve inandırıcı delil elde edilemediğini, 38 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığını belirtti. Kararla birlikte bazı polisler hakkında 'kumpas' soruşturması da açıldı. Bu karar, başka ülkelere casusluk yaptığı ileri sürülen paralel yapının, Arınç'a suikast ihbarını uydurarak kumpas yoluyla TSK'nın en gizli bilgilerine ulaşmayı amaçladığı iddialarını akıllara getirdi. Ancak konuyla ilgili daha farklı bilgiler geliyor.. İlginç bir açıklama dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Hakkı Pekin'den geldi: 'Seferberlik Tetkik Kurulu'na girmek istediler, fakat girdikleri yer Ankara Bölge Başkanlığı. Asıl belgeler Gölbaşı'ndaki Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı'ndaydı..' Öte yandan Kozmik Oda dosyası kapatılırken çok önemli bazı soruların cevapsız kaldığı gözleniyor. Örneğin Arınç olmasa dahi bir subayın takip edildiğinin kabul edilmesi.. Bu subayın Arınç'ın oturduğu binada oturması.. Takip eden subayların adresin yazılı olduğu kağıdı yuttuğunun gözlerden kaçırılması, onun yerine yutulan kağıttaki el yazısının yutan subaya ait olmadığının ve dolayısıyla suçsuz olduğunun ileri sürülmesi.. Karargahtan kaçırılan bilgisayarlar.. Tutuklanma talep edilen 8 subayın bazı toplum örgütleriyle bağlantılarının olduğuna dair iddialar.. Kozmik aramaların hemen ardından Türkiye çapında kitlesel Türk-Kürt kavgalarının başlaması.. Yine aramalardan bir kaç ay sonra Ankara'da durdurulan Özel Harp kamyonundaki 900 el bombasından 300'ünün 59 terör olayıyla bağlantılı olduğunun tespit edilmiş olması.. Bu hususun Ergenekon davasına resmen girmiş ve gerekçeli kararda da yer almış olması.. Bu bombaların, seri numaraları silinmek üzere bir başka yere nakledilmekte oluşu.. İşte bunlar ve sayılabilecek başka bulgular Kozmik Oda dosyasının 6 yıl sonra kapatılmasıyla aslında, derin devletle geniş kapsamlı bir yüzleşmeden çekinildiği ve dosyanın örtbas edildiği şüphesini güçlendirdi. Kozmik Oda dosyasının, kumpas tartışmalarının oluşturduğu sis perdesinden faydalanılarak örtbas edildiği ileri sürülüyor. Türkiye'de terörün ardında Özel Harp Dairesi'nin (ÖHD) olduğuna dair iddialar 1970'li yıllardan beri gündemdeydi. Eski Başbakan Ecevit bu iddiayı açık açık dile getirmiş, Özel Harp Başkanları iddiaları güçlendiren açıklamalar yapmıştı.
14.03.2015 22:00 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda "Kozmik Oda" soruşturması olarak bilinen Seferberlik Tetkik Kurulu personelinin adının karıştığı soruşturmayla ilgili takipsizlik kararı verdi. Karar gündemin en önemli konuları arasına girdi.
Takipsizlik kararının sonuç bölümünde, şüphelilerin üzerine atılı suçları işlediklerine dair soyut iddia dışında kamu davası açmaya yeterli, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği için 38 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığı belirtildi.
Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Başkanlığına ait 11 ve 16 nolu odalarda nöbetçi hakim tarafından yapılan arama inceleme işlemi sırasında ele geçirilen dijital belgelerde yer alan ve "devlet sırrı" niteliğinde bilgi ve veriler içeren hardisk ve CDlerin Genelkurmay Başkanlığı iadesine karar verildiği belirtilen takipsizlik kararında, emanette bulunan bazı belgelerin dosyada delil olarak saklanması uygun görüldü.
Karada, şüpheliler hakkında uygulanan iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve teknik araçlarla izleme tedbirleri sırasında elde edilen bütün kayıt, tape ve verilerin kovuşturmaya yer olmadığın dair kararın kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde yok edilmesine karar verildi.
Bülent Arınç'a suikast iddiası çöktü, polislere soruşturma açıldı
Özel Harp Dairesi olarak bilinen Seferberlik Tetkik Kurulu’nun sırlarını deşifre eden Kozmik Oda soruşturması, 2009’da Bülent Arınç’a suikast girişimi iddiasıyla başlamıştı. Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli Albay E.Y.B. ve Binbaşı İ.G, bir ihbar üzerine polis tarafından 19 Aralık 2009 günü Arınç’ın evinin yakınlarında durduruldu. İddiaya göre, subaylardan biri üzerinde Arınç’ın evinin krokisinin yer aldığı bir kağıdı yutmaya çalışıyordu. Bu kağıtta ise Arınç’ın evinin adresinin yazılı olduğu öne sürüldü.
Dönemin özel yetkili savcısı Mustafa Bilgili’ye ifade veren Albay E.Y.B. bilgi sızdırdığından şüphelenilen bir albaya izlediklerini iddia etti. E.Y.B, Arınç’ın adresinin olduğu kâğıt için ise, “Kağıdı polis cebime koydu” iddiasında bulundu. Mahkemeye sevk edilen askerler serbest bırakıldı. Savcılık, Seferberlik Tetkik Kurulu’nda arama yaptı. Kozmik Oda’daki aramayı ise dönemin Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Hakim Kadir Kayan yaptı. Arama 26 gün sürdü.
Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, dosyayı devralan Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu Savcısı Küçük, yaklaşık 5 yıl 3 aydır yürütülen soruşturmada dün yaklaşık 30 sanık hakkında takipsizlik kararı verdi. Kararda, Arınç’a suikast iddiasına ilişkin delil elde edilemediği, Kozmik Oda’da ise suç bulgusuna rastlanmadığı ifade edildi. Savcılık, buna karşın karşı kumpas soruşturması başlattı. Bu kapsamda bazı polisler hakkında dosyayla ilgisi olmayan bazı isimlerin telefonlarının “usulsüz dinlenmesi”, olaya ilişkin “sahte belgeler” hazırlanması ve “olmayan ihbarlarla” işlemler yapıldığı iddiasıyla ayrı bir dosya açılarak soruşturma kararı alındı.
Arınç’a suikast iddiasının gündemde olduğu dönemde, Kıbrıs’ta görevli bir askerin alkollüyken, “Bu Arınç’ı da öldürmek lazım” dediği, bir astsubayın da soruşturmayı ilgilendirebileceği gerekçesiyle savcılığa ihbarda bulunduğu anlaşıldı. İhbar üzerine söz konusu konuşmayı yapan askerin teknik takibe alındığı ve böylece şüpheli sayısının arttığı kaydedildi.
TAKİPSİZLİK KARARININ DETAYLARI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, kamuoyunda "Kozmik Oda" soruşturması olarak anılan ve bazı Seferberlik Tetkik Kurulu Personelinin adının karıştığı soruşturmaya ilişkin takipsizlik kararında, soruşturmanın Ankara Emniyet Müdürlüğüne gelen ihbar telefonu üzerine başlatıldığı, ihbarın Keçiören'deki bir telekom bayisinden yapıldığı, iş yerinde kamera bulunmadığı ve ihbarcının tespit edilemediği belirtildi. Kararda, 19 Aralık 2009'da yakalanan şüpheliler E.Y.B. ve İ.G'nin ifadelerinde, bölge başkanından aldıkları şifahi emirle Bülent Arınç'ı değil Albay B.K'yi yaklaşık bir yıldır takip ettiklerini söyledikleri ifade edildi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "mağdur" olarak yer aldığı kararda, 38 kişi "şüpheli" olarak gösterildi ve soruşturmanın, "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye teşebbüs" suçlarından yürütüldüğü bildirildi.
Kararda, 19 Aralık 2009 saat 14.50 sıralarında, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne ait telefonu arayan erkek bir şahsın "Çukurambar'da Bülent Arınç'ın evine geliş gidişlerinde, civarda 06 BH ... ve 06 LJY ... plakalı araçları gördüğünü, araçlardan, içindekilerden ve Arınç'a yönelik saldırıda bulunabileceklerinden şüphelendiğini" belirterek, telefonu kapattığı anlatıldı ve bunun bildirilmesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin soruşturma başlattığı aktarıldı.
İhbar konusu olayın araştırılması için nöbetçi savcının, "Günün önemine binaen ihbarda geçen araçların ve şahısların tespit edilmesine yönelik çalışma yapılması, tespit edilmesi halinde şahısların etkisiz hale getirilerek yakalanması, üst ve araçlarının titizlikle aranması" talimatı verdiği ifade edilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Kolluk görevlilerince telefon ihbarında belirtilen bölge civarında yapılan çalışmalarda saat 17.00 sıralarında Çukurambar Mahallesi 1425. Cadde No: 22 adresinde ihbarda geçen 06 BH ... plakalı aracın park halinde görüldüğü ve bir süre beklenildiği, saat 17.10'da park halinde bulunan aracın yanına ihbarda geçen ikinci araç olan 06 LJY ... plakalı araç ile şüpheliler E.Y.B. ve İ.G.'nin geldikleri, daha sonra da araçtan inip park halinde bulunan 06 BH ... plakalı aracın yanına geldiklerinin görüldüğü, kolluk görevlilerince her iki şahsa kimlik ibraz edildikten sonra şahıslar etkisiz hale getirilmek istendiği, şahısların askeri personel olduklarını beyan ettikleri, yapılan kimlik kontrolünde şüpheli E.Y.B'nin albay, şüpheli İ.G'nin binbaşı rütbesinde askeri personel oldukları belirlenmiştir.
Yakalanan şahısların askeri personel olduklarının anlaşılması ve nöbetçi Cumhuriyet Savcısı'nın 'Merkez Komutanlığı ile irtibata geçilmesi, Merkez Komutanlığı personeliyle birlikte şüphelilerin üst ve araçlarının aranması' talimatı üzerine Ankara Merkez Komutanlığı yetkilileri haberdar edilmiş ve şüphelilerin kabaca üst aramaları yapılmıştır."
Kararda, Merkez Komutanlığı personelinin gelmesi beklenirken şüpheli E.Y.B'nin "su içmek istediği sırada sağ avucunun içerisindeki bir kağıdı yutmaya çalıştığı", zorla alınan kağıtta "1424. Cd. ... A" ibaresinin bulunduğuna dair Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince tutanak tutulduğu, ancak şüphelilerin, tutanağı imzalamadıkları bildirildi.
Şüphelilerin üzerlerinde, ikametlerinde ve araçlarda yapılan aramalarda el konulan not, bilgisayar, hafıza kartı, cep telefonu, kartvizit, ajanda, CD, DVD gibi eşya ve dokümanların sıralandığı kararda, şüphelilerin, arama işlemlerinin ardından, ifadeleri alınmadan serbest bırakıldıkları aktarıldı.
Şüphelilerin kullandıkları 06 LJY ... plakalı araçtaki aramada elde edilen "Tekerlekli Araç Günlük Görev ve Koruyucu Bakım" formuna göre, aracın birlik komutanlığının Ankara Seferberlik Belge Başkanlığı olduğu belirtilen kararda, bunun üzerine aracın görevlendirme ve sevk işlemlerinde imzası bulunan ve şüphelilerle "ilişki ve irtibatlı oldukları değerlendirilen" M.A, O.D, A.B, Y.A, S.A ve S.T'nin de şüpheli sıfatıyla soruşturmaya dahil edildiği bildirildi.
İhbarcıya ulaşılamadı
Araştırmalar sonucunda, ihbarın, Keçiören'deki bir telekom bayisinden yapıldığı, iş yerinde kamera bulunmadığı ve ihbarı yapanın tespit edilemediğine yer verilen kararda, ihbara konu araçlardan birinin Genelkurmay Başkanlığına, diğerininse araç kiralama şirketine ait olduğu ve şüpheli E.Y.B'nin 19 Aralık 2009'da kiralandığının belirlendiği anlatıldı.
Tanıklığına başvurulan oto kiralama şirketi işletmecisi A.D'nin, otomobili E.Y.B'nin 2 günlüğüne kiraladığını bildirdiği, onunla birlikte arkadaşları O.D, İ.G, M.A'nın da birlikte veya tek gelerek araba kiraladıklarını, bu kişilerin Genelkurmay Başkanlığında çalıştıklarını bildiğini ancak tam görev yerlerini bilmediğini, bu şahısların arkadaşı olan A.B'nin de kendisinden araç kiraladığını, O.D'nin kendisini hafta içi arayarak araç kiralamak istediklerini söylediğini, aracı almaya kendisinin veya ismini saydığı diğer arkadaşlarından birinin geldiğini, genellikle araçların hafta sonu kullanılmak üzere kiralandığını beyan ettiği kaydedildi.
Araç kiralama firmasından elde edilen orijinal kiralama sözleşmelerinin birer nüshalarının 26 Aralık 2009'da Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Bölge Başkanlığında, şüpheli Y.A'nın kullandığı odadaki aramada ele geçirildiği belirtilen kararda, şüphelilerin kullandıkları cep telefonlarının HTS kayıtları sıralandı ve "bunların incelenmesinde, çeşitli tarihlerde Çukurambar mevkisinde CELL bilgisi verdikleri, özellikle son iki ayda buradan CELL bilgilerinin yoğunlaştığı" ifade edildi.
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerinin E.Y.B'den "yutmak üzereyken elde edildiği belirtilen" kağıttaki adreste Başbakan Yardımcısı Arınç'ın yanı sıra milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan, emekli ve esnaf kişilerin ikamet ettiği ve apartman girişinde kamera sisteminin bulunmadığı anlatılan kararda, bu şüphelinin üst aramasında elde edilen adresin ise Dikmen'deki Milli Savunma Bakanlığı Lojmanlarına ait olduğu ve burada bir askeri personelin ikamet ettiğine dikkat çekildi.
E.Y.B'nin ikametinde ele geçirilen ajandada yazılan ve "Abdullah Gül" ibaresiyle başlayan yazı içeriğinde, ağırlıklı olarak eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski merkez bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, eski cumhurbaşkanları Ahmet Necdet Sezer ve Süleyman Demirel gibi birçok kişi hakkında gerçeği yansıtmayan ibarelerin bulunduğu ifade edilen kararda, bu araştırma ve işlemlerden sonra 25 Aralık 2009'da Ankara Merkez Komutanlığına müzekkere yazılarak, 8 şüphelinin gözaltına alınması ve istendiğinde savcılıkta hazır edilmesinin istendiği aktarıldı.
Kararda, soruşturmanın başlamasının ardından Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden "şüphelilerin iş yeri olan Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında bölge başkanı odasında, subay ve astsubay odalarında, muhabere ve brifing odasında, çalışma odalarında, arşivlerde, nöbetçi subay odalarında, özel işlem odalarında, idari işler subay ve astsubay odalarında ve tüm binada, gerektiğinde şifreli ve çelik kapılı tüm odalarda arama yapılmasını” talep ettiği, mahkemenin 25 Aralık 2009'daki kararına istinaden de burada cumhuriyet savcılarının katılımıyla arama yapıldığı hatırlatıldı.
Şüphelilerin odalarında yapılan aramalarda ele geçirilen, dosya, ajanda, not kağıtları, el yazıları gibi belgelerin sıralandığı kararda, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliğinin kararı ile bu şüphelilerin ve bunlarla "irtibatlı oldukları değerlendirilen" diğer şüphelilerin iletişimlerinin ve kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin takibe ve kayda alındığı belirtildi.
"Şüphelilerin haklarında CMK'nun 135. maddesi gereğince yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması işlemlerine defalarca alınan mahkeme kararlarıyla devam edildiği" ifade edilen kararda, soruşturma sürecinde, Aralık 2009'da basında çıkan ve "Arınç'ın evinin yakınlarında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan iki subayın ekibinde yer aldığı iddia edilen er S.T, teknik takibe takıldı, babası ile yaptığı telefon konuşmasında Seferberlik Tetkik Kurulu binasında çok sayıda evrak yaktıklarını anlattı" iddiasının bulunduğu haber aktarıldı.
Ancak şüpheli S.T'nin, bu şekilde konuşma yaptığına dair ses kayıt çözüm tutanağının dosya içerisinde bulunmadığı, kaldı ki CMK uyarınca, şüpheli ile tanıklıktan çekinebilecek kişilerden olan babası ile arasındaki iletişiminin kayda alınamayacağı, kayda alma gerçekleşmişse bunun anlaşılması halinde alınan kayıtların derhal yok edilmesi gerektiği, şüphelinin babası ile konuşmasının hiçbir şekilde dosya kapsamında delil olarak kullanılamayacağı hatırlatıldı.
Savcılığın, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında arama talep ederken "haklarında teknik takip yapılan şüphelilerin telefon konuşmalarında Seferberlik Tetkik Kurulu binasında çok sayıda evrak yaktıklarına” ilişkin gerekçe de gösterilmediğine dikkat çekilen kararda, CMK'nın 135. maddesi uyarınca hakkında tedbir uygulanan şüpheli Y.A'nın, avukatı Süleyman Ayhan ile yaptığı, suç unsuru niteliği de taşımayan telefon görüşmelerinin kayda alınarak ses kayıt tutanağı olarak düzenlenip dosyaya konduğu bildirildi.
Tapede, Ayhan'ın avukat olduğunun belirtildiğine işaret edilen ve CMK uyarınca şüphelinin müdafii ile telefon görüşmelerinin hiçbir şekilde kayda alınamayacağı ve ses kayıt çözüm tutanağı haline getirilemeyeceği vurgulanan kararda, Y.A'nın, avukatı Ayhan ile yaptığı suç unsuru niteliği taşımayan 8 telefon görüşmesine ilişkin 20 sayfa tapenin, soruşturma savcısı odasında kağıt biçme makinesinde imha edildiğine yer verildi.
Kararda, olayda sorumluluğu bulunan iki TEM personeli hakkında soruşturma açıldığı belirtildi.
"Suç unsuru tespit edilememiştir"
Şüpheliler hakkında CMK'nun 135. ve 140. maddeleri uyarınca verilen tedbir kararlarında başlangıçta suç ibaresi bölümünde "terör", sonradan ise "silahlı örgüt ve cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" yazıldığına işaret edilen kararda, "CMK'nun 135 ve 140. maddeleri uyarınca şüpheliler hakkında yaklaşık 4 yıl süresince uygulanan 'İletişimin denetlenmesi' ve 'Teknik araçlarla izleme' tedbirleri sırasında isnat edilen suçlar ile ilgili herhangi bir bulgu, suç unsuru teşkil edecek herhangi bir konuşma, söz, eylem ve davranışları tespit edilememiştir" bilgisine yer verildi.
Kararda, Aralık 2009 ve Ocak 2010'da, Genelkurmay Seferberlik Ankara Bölge Başkanlığında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimince yapılan arama sürecine, Genelkurmay Başkanlığınca "devlet sırrı" gerekçesiyle aramaya yapılan itiraza ve bu itirazın reddine ilişkin bilgiler aktarıldıktan sonra, başkanlıktaki fiziki çalışma sonucunda, "suçun açıklığa kavuşturulmasında ve delillerin tartışılmasında faydalı olacağı değerlendirilen evrak ve belgelere el konularak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği" ifade edildi.
"Devlet sırrı içeren belgeler, dava açılan mahkeme hakimi veya heyetince incelenebilir"
Takipsizlik kararında, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğinin, "Kozmik Oda"da arama yapılmasına ilişkin kararları değerlendirilirken, CMK'nın 47/1. maddesinde, "'Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler devlet sırrı sayılır” denildiğine; 125/2. maddesinde ise devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgelerin ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebileceğinin düzenlendiğine işaret edildi.
Kararda, şöyle denildi:
"CMK'nın hükümleri dikkate alındığında; devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler ancak dava açılan mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir. İnceleme sırasında cumhuriyet savcısı, zabıt katibi, taraflar veya avukatlar hazır olamaz. Devlet sırrı niteliğindeki belgelerde suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte bilgiler, hakim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa geçirilir. Hakimin soruşturma evresinde delil araştırması yapması hukukumuz tarafından kabul edilmediği de dikkate alındığında, soruşturma safhasında (ya da dava açılmadığı takdirde) devlet sırrı niteliğindeki belgelerin hakim ya da cumhuriyet savcısı tarafından incelenmesi mümkün değildir.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğinin 26 Aralık 2009 tarih ve 2009/1066 değişik iş sayılı kararı doğrultusunda, Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığına ait 11 ve 16 nolu odalarda nöbetçi hakim tarafından CMK'nun 116. maddesi uyarınca arama ve inceleme işlemi yapıldığı, arama ve inceleme işlemleri sırasında dijital belgelerde yer alan içeriklerin 1,5 terabaytlık sabit diske alındığı, 'devlet sırrı' niteliğinde bilgi ve veriler içerdiği kabul edilen bu verilerin dava açıldığı takdirde mahkemeye sunulması, dava açılmadığı takdirde ilgili kuruma iade edilmesine karar verildiği belirlenmiştir.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2 Ocak 2010 tarih ve 2010/1 sayılı kararında da CMK'nun 125. maddesi kapsamındaki devlet sırrı niteliğindeki belgelerin soruşturma safhasında hakimlikçe incelenmesinin mümkün olmadığına, hakimlikçe yapılan işlemlerin ise CMK'nın 116 ve 119. maddesi uyarınca yapılan arama ve inceleme işlemi olduğuna karar verildiği belirlenmiştir.
Mahkemenin kararlarında belirtildiği üzere, devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve verilerin ancak dava açıldığı takdirde mahkemeye sunulmasının, dava açılmadığı takdirde ise ilgili kuruma teslim edilmesinin gerektiği, bu belge ve verilerin soruşturma safhasında cumhuriyet savcısı ya da hakim tarafından incelenemeyeceği değerlendirilmiş ve 1,5 terabaytlık sabit diske alınan imaj ve içerikleri devlet sırrı niteliğinde kabul edilerek cumhuriyet savcılığımızca incelenmemiştir.
Bu tespitlerin haricinde Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığına ait 11 ve 16 nolu odalarda 26 Aralık 2009 - 20 Ocak 2010 arasında arama ve inceleme işlemi yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimliğinin, cumhuriyet başsavcılığına gönderdiği bilgi ve belgelerin şüpheliler isnat edilen soruşturma konusu olay ve eylemler ile irtibatı tespit edilememiştir.
Hakimlik tarafından gönderilen bilgi ve belgelerin Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığının askeri kadro görevleri ile ilgili bilgi, belge ve yönergeler (istihbarat
çalışmaları, etütler v.s) olduğu, belge içeriklerinde Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eylemleri ile ilgili herhangi bir bulgu, içerik, plan, kroki, görevlendirme ve iş bölümü bulunmadığı anlaşılmıştır."
Takipsizlik kararında, şüpheliler E.Y.B. ve İ.G'nin kullandığı araç içinde elde edilen krokinin, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığının bir yazıcısının, tamir için bırakıldığı servise ait olduğu belirtilerek, adres tarifi amacıyla özensiz ve basit çizilen kağıttan hareketle Bakanlar Kurulu üyeleriyle ilgili alan çalışması yapıldığı, kaçış güzergahlarının çizildiği sonucunun çıkarılamayacağı ifade edildi.
Şüpheli E.Y.B'nin ikametgah aramasında elde edilen ajandadaki "Abdullah Gül" ibaresi ile başlayan yazı içeriğinden hareketle "eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili illegal bilgi toplama faaliyetinde bulunulduğu, devlet büyüklerini karalamaya yönelik, gerçeği yansıtmayan bilgiler olduğunun iddia edildiğine" dikkat çekilen kararda, "Yapılan araştırmada el yazısı notlarda, ağırlıklı olarak eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında, ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, eski Cumhurbaşkanları Ahmet Necdet Sezer ve Süleyman Demirel gibi birçok kişi hakkında gerçeği yansıtmayan ibarelerin bulunduğu belirlenmiştir" denildi.
Şüpheli E.Y.B'nin, savunmasında, yazıların kendisine değil, oğluna ait olduğunu beyan ettiği aktarılan kararda, tanık olarak ifadesi alınan oğlunun da bir arkadaşından okumak üzere edindiği kitaplardan notlar aldığını, bir sayfa kadar not aldıktan sonra sıkıldığını, not almayı ve kitabı okumayı bıraktığını söylediği, kriminal inceleme sonucunda yazıların çocuğa ait olduğunun belirlendiği aktarıldı.
Kararda, "Olay tarihinde lise çağında olan bir kişinin kitap okuması ve okuduğu kitaptan not alması şeklinde gelişen davranışlarının, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili illegal bilgi toplama faaliyeti veya devlet büyüklerini karalamaya yönelik, gerçeği yansıtmayan bilgi toplama ve oluşturma faaliyeti ya da bir suç unsuru olarak kabul edilemeyeceği, ajandada yer alan el yazısı not ve ibarelerin şüphelilere isnat edilen soruşturma konusu olay ve eylemlerle herhangi bir irtibatının bulunmadığı anlaşılmıştır" ifadesine yer verildi.
Şüpheliler bir albayı takip ediyordu
Kararda, 19 Aralık 2009'da yakalanan şüpheliler E.Y.B. ve İ.G'nin ifadelerinde, bölge başkanından aldıkları şifahi emirle Albay B.K'yi yaklaşık bir yıldır takip ettiklerini söyledikleri ifade edildi.
Olay tarihinde Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanı olan şüpheli Y.A'nın da savunmasında "B.K'yi izleme emrini kendisinin şifahen verdiğini, kendisine ise emrin üst komutanlarınca şifahen verildiğini, Bülent Arınç'ın izlenmesi emri vermediğini " beyan ettiği anlatılan kararda, savcılığın B.K'nin de ifadesini aldığı bildirildi ve ifadeden şu bölüm aktarıldı:
"Ben askeri teamülde takip edilebileceğimi düşünmüyorum. Burada Genelkurmayın da mağdur edildiğini düşünüyorum. Terfi dönemlerinde, terfi sırası gelenler ve başarılı olanlar hakkında karalama mektupları gönderilir. Bu mektuplar isimsizdir, sonradan öğrendiğim kadarı ile Genelkurmay açıklamasında, benimle ilgili olarak 'bilgi sızdırdığıma' dair ihbarda bulunulduğunu ifade etmiştir. Ben hakkımda böyle bir ihbar yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Ancak ameliyatım sonrası sıralı amirlerimle konuştum, gerçekten benim hakkımda bir inceleme, soruşturma, araştırma olup olmadığını sordum 'Hiçbir şey yok' dediler. Zaten ben de görev yaptığım bu dönemde, kendi amirlerimden tam sicil aldım en ufak bir olumsuz durum hissetmedim. Bu durum Genelkurmaydan sorulduğunda da ortaya çıkar. Ben iki yıl görevde olmadığım halde Genelkurmaydan hangi kritik bilgiyi taşıyabilir ya da sızdırabilirim? Zaten üç gün sonraki bir açıklamada da Genelkurmay 'O askeri yetkilinin hiçbir bilgi sızdırmadığı' şeklinde açıklama yaptılar. Tekrar belirtmek isterim ki benim takip edilmemi gerektiren sebep yoktur, zaten yaptığım görev itibarıyla da çok gizli bilgilere vakıf olmam mümkün değildir ki bunları sızdırmış olayım. Bir ihbarda bulunulmuş ise normalde sıralı amirlerime yazı gönderilip izlenmem istenilebilir ve süreci benim sıralı amirlerim takip eder ya da hakkımda kuvvetli bir şüphe varsa askeri savcılığa havale edilip onlar takip edebilirdi."
Kararda, B.K'yi takiple görevlendirilen şüphelilerin telefonlarının 4 Nisan 2009'dan 19 Aralık 2009'a kadar, B.K'nin ikamet ettiği Çukurambar'da birçok kez sinyal bilgisi verdiğine işaret edilerek, şüphelilerin, sözlü emirle B.K'yi dönüşümlü şekilde yaklaşık bir yıl süreyle takip ettikleri belirtildi.
Şüphelilerin takip sırasında Genelkurmay Başkanlığına ait araçların yanı sıra, kiraladıkları araçları da kullandıkları ifade edilen kararda, ilgili yönerge uyarınca, Özel Kuvvetler Komutanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı personeline verilen B.K'yi takip emrinin askeri hizmetlerin görülmesiyle uygunluk göstermediği ve hukuka uygun olmadığının anlaşıldığı ancak Çukurambar Mahallesi 1425. Cadde üzerinde bulunma nedenlerinin, ihbar ve iddia edildiği gibi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı takip etmek ya da ona saldırı gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs olmadığı, üstelik Arınç'ın olay günü Manisa'da bulunduğu anlatıldı.
Kararda, HTS kayıtlarına göre, "sözde ihbarın yapıldığı" saat 14.50'de şüpheliler E.Y.B. ve İ.G'nin Çukurambar'da değil, Ümitköy'deki Gordion AVM'de bulundukları kaydedildi.
Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığındaki arama ve inceleme çalışmalarında bir apartman girişinin kapı zillerinin bulunduğu bölümün fotoğrafının ele geçirildiği belirtilen kararda, araştırma sonucu, apartmanda yazar Nuri Pakdil'in kiracı olduğunun belirlendiği, şüphelilerin takip ettiği B.K'nin de Pakdil'i zaman zaman ziyaret ettiği, şüphelilerden O.D'nin de ziyaret anında kapı zilinin fotoğrafını çektiği bildirildi.
Kararda, B.K'nin Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı personelince takibinin askeri hizmetlerinin görülmesi ile uygunluk göstermemesi ve hukuka aykırı olması nedeniyle Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında görev yapan şüpheliler hakkında ayrı soruşturma açıldığına yer verildi.
Şüpheli E.Y.B'nin, "su içerken yutmaya çalıştığı" iddia edilen kağıdın kendisine ait olmadığı yönünde ifade verdiği, TÜBİTAK'ın kriminal incelemesi sonucunda da kağıttaki yazının şüphelinin el ürünü olmadığının belirlendiği anlatılan kararda, olay tarihinden önce defalarca olay yerine ve B.K'nin ikametinin civarına giden şüphelilerin, sanki ilk kez olay yerine gitmişler gibi "1424 Cd. Feza A" ibarelerini bir kağıda yazmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtildi.
"Telefon ihbarı gerçek dışı"
Kararda, "ihbar telefonuna" ilişkin tutanak tutan polisin ifadesinin alındığı bildirilerek, şunlar kaydedildi:
"TİB tarafından düzenlenen yazılar, HTS kayıtları, tutanak mümziinin çelişkili beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, soruşturmanın başlatılmasına neden olan telefon ihbarının gerçek dışı olduğu, aslında böyle bir telefon ihbarının yapılmadığı, cumhuriyet savcısının soruşturma açması için başlangıç şüphesini oluşturacak emarelerin dahi başlangıçta bulunmadığı, olay günü nöbetçi amir olarak görev yapan Komiser Yardımcısı M.Y. tarafından olay tarihi ve saatinde herhangi bir telefon ihbarı gelmediği halde, sanki telefon ihbarı gelmiş gibi soruşturmanın başlatılmasına neden olacak şekilde, 652 sayılı ihbar tutanağının gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği kanaatine varılmış; M.Y. ve onunla irtibatlı diğer görevliler hakkında gerekli soruşturmanın yürütülmesi için evrak tefrik edilmiştir."
Kararda, soruşturma sürecinde Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı binasında 18 Eylül 2013'te de arama yapıldığı, sonuçta ele geçirilen dokümanların, şüphelilere isnat edilen suçlar ile ilgisinin bulunmadığı, bu belgelerin şüphelilerin görev yaptığı Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığının askeri görev ve faaliyetleriyle ilgili olduğunun anlaşıldığı ifade edildi.
Şüphelilerin üzerlerinde, araçlarında, ikamet ve işyerlerinde yapılan arama ve incelemeler sonucunda, soruşturma konusu amaç suça ait plan, liste, kroki, keşif raporu, eylem planı, görevlendirme çizelgesi, personel listesi ve işbölümü gibi herhangi bir delil elde edilemediği belirtilen kararda, takipsizlik şöyle gerekçelendirildi:
"Şüphelilerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşik yapısı dışında illegal bir oluşum kurarak, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a ya da hükümet üyesi diğer bakanlara karşı suikast hazırlığı yaptıklarına, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eylemini gerçekleştirmek üzere, silahlı bir terör örgütü kurduklarına, yönettiklerine veya üye olduklarına, önceden gizlice anlaştıklarına dair herhangi bir delil bulunamamıştır.
Suçun icrasına başlanmasından tüm neticelerinin gerçekleşmesine kadarki safhaları belirleyen bir planlama, bu planlamayı hayata geçirecek kapsamlı bir organizasyon, bu organizasyona uygun bir iş bölümü, bu iş bölümü dahilinde görevlendirmeler ve bu görevlendirmelerin gereklerine uygun görüşmeler, çalışma grupları, fişlemeler, takipler, keşifler, istihbarat faaliyetleri ile özel operasyon ve sorgulama, özel görevli toplama, darbe harekat planı gibi maddi cebir olarak ortaya çıkacak zorlayıcı, korkutucu, cebri hareketlerin kolaylaşması, aksamadan yürütülmesi ve suç bakımından öngörülen neticeye ulaşmasını sağlayacak çalışmalar yaptıklarına dair dosya kapsamında herhangi bir delil elde edilememiştir."
GENELKURMAY SUÇ DUYURUSU YAPACAK
Genelkurmay, devlet sırrı niteliğindeki belgelerin mahkeme kararıyla savcılığa teslim edildiğini ve sızdırmanın bu sırada olduğunu açıkladı. Savcı ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulacak
Genelkurmay Başkanlığı "İlker Başbuğ döneminde teslim edilmeyen belgelerin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in mahkemeye sunduğuna" dair haberlere 12 maddelik yazılı açıklamayla yanıt verdi. Kozmik Oda'da yapılan aramalara ilişkin önemli bilgiler paylaşılan açıklamada, 25 Aralık 2009'da Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'na arama için gelen savcıya izin verilmediği, devlet sırrı niteliğindeki belgelerin ancak mahkeme hâkimi tarafından incelenebileceğinin belirtildiği ve ondan sonra hâkim Kadir Kayan'ın arama yaptığı belirtildi. Yapılan ilk aramada herhangi bir bilgiye ve belgeye el konulmadığı, dışarı çıkartılmadığı belirtilirken, yapılan tüm işlemlerin de tutanak altına alındığı kaydedildi. Daha sonra mahkemenin 22 adet yazılı belgeye el konulmasına ve incelemeye konu hard disk imajlarının mühürlenerek Cumhuriyet Savcılığı'na emanet edilmesine karar verdiği kaydedilen açıklamada, bunun üzerine belgelerden 7 tanesinin devlet sırrı niteliğinde olabileceğinden savcılık yerine Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'ndaki özel bir odada mühürlenerek muhafaza altına alındığı belirtildi.
MAHKEME KARARI
El koyma kararına itiraz edildiği fakat mahkeme kararıyla 22 adet evrakın 11 Şubat 2010'da savcıya verildiği, el konulmak istenen 1.5 terebaytlık hard disk imajının da Genelkurmay'da bırakıldığı kaydedildi. Ayrıca iki nüsha olarak alınan imajlardan birinin Destek Kıtaları Grup Komutanlığı'nda, diğerinin de Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda savcılık mührüyle muhafaza altına alındığı ifade edildi. Ardından 3 yıl boyunca imajlarla ilgili olarak savcılıktan herhangi bir talep gelmediği vurgulandı. 3 yıl sonra ise savcılığın imajların incelemek üzere Adalet Bakanlığı'na getirilmesini talep ettiği, bunun üzerine de imajın askeri sınırların dışına çıkarılarak savcılığa teslim edildiği ifade edildi. Belgeler savcılığa teslim edildikten sonra 17 Temmuz 2014'te imajın akıbeti hakkında savcılıktan bilgi istendiği ve 6 Ağustos 2014'te verilen yanıtta adli emanete alındığı ve incelenmesine başlanmadığı, soruşturmanın devam ettiği bilgisinin verildiği belirtildi. Haberlerde iddia edildiği gibi belgelerin bir kopyasının sızdırılması Adalet Bakanlığı'na ait bir binaya götürüldükten sonra gerçekleşti. İddialar üzerine Genelkurmay Başkanlığı soruşturma başlatılması talebinde bulunacak. Soruşturma talebi Milli Savunma Bakanlığı'na iletildikten sonra Bakanlık bilgilerin kopyalanmasına sebebiyet verebilecek bütün kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacak. Bakanlığın da kozmik oda soruşturmasını yürüten Savcı Mustafa Bilgili ve diğer kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacak.
KOZMİK ODA BİLGİSAYARLARINDA HANGİ KELİMELER ARANDI
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 2009 yılında yapılan Kozmik Oda aramasının perde arkasını anlattı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini anlattı. Kendilerinin bunu kanıtlayan verileri siyasetçilerle paylaştığını anımsatan Başbuğ, niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu iddia etti.
KOZMİK Oda ve Arınç’a suikast olarak bilinen soruşturmanın takipsizlik kararıyla kapatılması, o günlerde yaşananları gün yüzüne çıkardı. Başbuğ, Hürriyet'in Ankara temsilcisine konuştu.
ÜÇ İDDİA DA BOŞ ÇIKTI
Başbuğ, takipsizlik kararını inceledikten sonra haklı çıktıklarını gördüğünü belirterek şu tespitleri yaptı:
1 - O dönem savcıya operasyonun gerekçesini sorduk. Terörle Mücadele Şubesi’nin telefonuna ABD’den gelen bir ihbar olduğunu iddia etmişlerdi. Şimdi takipsizlik kararından görüyoruz ki, HTS kayıtlarına göre TEM telefonunu o saatte arayan olmamış.
2 - İddianın önemli bir kaynağı da bir kağıt parçasıydı. Polisler ‘Yutmaya çalıştı’ dediler. Albay yutmadığını söyledi. Kriminal incelemede yazının onlara ait olmadığı anlaşıldı. İfadeleri bile alınmadan serbest bırakıldı. Takipsizlik kararından anlaşılacağı üzere akla mantığa aykırı işler.
3 - Bir erin babasıyla konuşurken ‘Belge yakıyoruz’ dediği iddia edildi. Kararda böyle bir görüşmenin de olmadığı görülüyor.
Savcılar kelime araması yaparken askerler de arananları tek tek not aldı.
İŞTE O KELİMELER
Başbuğ: “Kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hâkime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede Arınç, Çukurambar, Ali Şahin, Sadullah Ergin ve Toyota gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Planlanmış bir kumpas diyelim, harekât olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik”
UYUYAN HÜCRELERİN LİSTESİ VE DİĞER KOZMİK SIRLAR PARALEL YAPI'NIN ELİNDE
6 yıl sonra gelen takipsizlik kararı kamuoyunda çeşitli şekillerde değerlendiriliyor. Başka ülkelere casusluk yaptığı ileri sürülen paralel yapının, Arınç'a suikast ihbarını uydurarak kumpas yoluyla TSK'nın en gizli bilgilerine ulaşmayı amaçladığı iddia ediliyor.
12 Eylül 2013 tarihinde, yani paralel yapı tartışmalarının başlamasından kısa süre önce çıkan haberlerde Başbakan Yardımcısı Arınç'a yönelik suikasta dair yürütülen 'Kozmik Oda' soruşturmasının kapsamının genişletildiği ve derinleştirildiği belirtilmişti. Buna göre, soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davasına bakan mahkemeden 'mühimmat ve suikast' listelerini istedi. Emniyet'te de dosyalar arasındaki bağlantıları araştırmak için iki ayrı ekip oluşturuldu.
Ancak bir gelişme olmadı. Üstelik görüldüğü gibi o haberler basına paralel tartışmalarından kısa süre önce yansımıştı. Bu önemli.. Şöyle ki; 3 ay kadar sonra başlayan 17 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrasında da paralel yapılanmaya karşı özellikle emniyet içerisinde büyük çaplı görev değişiklikleri yaşandı. Paralel yapıya mensup olduğu şüphesiyle çok sayıda polis görevlisi başka yerlere tayin edildi. Kozmik oda sırlarının ve uyuyan hücre listelerinin paralel yapıya mensup bu polis ekiplerinin eline geçtiğine kuşku duyulmuyor. Kozmik soruşturmaya paralel gölge düştüğü, dosya bilgilerinin paralel yapıya ve hatta oradan da yabancı istihbaratların eline geçtiği şüphesi oldukça ciddi görünüyor.
TÜBİTAK'TAKİ PARALELCİLER DEVREYE GİRDİ
27 Mart 2014 tarihinde Akşam gazetesi şok bir iddiayı gündeme getirmişti. Buna göre; TSK'nın kozmik odasına girmek için Arınç'a "suikast yapılacağı" iddiasını kullanan paralel yapının müthiş planı ortaya çıktı. TÜBİTAK'ın bilgi-işlemci imamı Muaz, askere sızan personelin ne kadarının deşifre olduğunu öğrenme çabası fark edilince oyun bozuldu.
Kozmik oda baskınının perde arkasından da paralel yapı çıktı. Takvimler 20 Aralık 2009'u gösterdiğinde Ankara'nın Çukurambar semtinde, olağanüstü bir hareketlilik yaşandı. Bölgede operasyon düzenleyen polis ekipleri bir albay ve binbaşıyı, "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast hazırlığı" iddiasıyla gözaltına aldı. Gözaltı sayısı ertesi gün 8'e yükseldi.
Özel Yetkili Savcı Mustafa Bilgili'nin yürüttüğü soruşturmada ses getiren gelişmeyse Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki Kozmik Oda'nın aranması oldu. Çok az sayıda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin özel şifrelerle girebildiği bu odanın en önemli özelliğiyse ulusal güvenliği ilgilendiren 'çok gizli' bilgi ve belgelerin saklandığı yer olmasıydı. Bilgili, günler süren aramanın ardından kozmik odadan ayrıldı. Gözaltındaki askerler serbest bırakıldı.
Pensilvanya'da planlandı
Beş yıl önce Türkiye'nin gündemine oturan ve akıbeti konusunda bugüne kadar bir açıklama yapılmayan soruşturmanın bilinmeyenleri ortaya çıktı. Güvenilir kaynaklar, "Arınç'a suikast" soruşturmasının perde arkasında paralel yapının bulunduğunu iddia etti. Derin kurgu Pensilvanya'da planlanarak Ankara'da uygulamaya konuldu. Zamanlama, şüphelileri arasında emekli ve muvazzaf askerlerin de bulunduğu Ergenekon soruşturması sürecine bilerek denk getirildi. Paralel yapının amacı, TSK'ya sızmayı başaran kadroların ne kadarının deşifre olduğunu öğrenmek ve ulusal güvenlikle ilgili sırlara ulaşmaktı.
Derin senaryo uygulamada
TSK personeline ilişkin çok gizli dereceli istihbarat bilgilerinin Seferberlik Tetkik Kurulu'nda şifreli kozmik odada saklandığını bilen paralel yapı, buraya girmenin derin senaryosunu hazırladı. Türkiye'nin gündemine oturacak boyutta bir suikast girişimi kurgulanacak ve bu iddia üzerine başlatılacak soruşturma, kozmik odaya kadar ulaşacaktı. Bunun başarılması halinde savcılık tarafından kozmik odada yapılacak olası aramada, bir şifre uzmanına ihtiyaç duyulacak ve bunun için TÜBİTAK'ın kapısı çalınacaktı. Senaryo hatasız işlerse, şifre uzmanı olarak savcıya eşlik edecek TÜBİTAK'ın paralel elemanı kozmik odaya girmeyi başaracaktı.
TSK'nın paralelleri devrede
Derin örgütün toplantısında ses getirecek isim olarak "Bülent Arınç" belirlendi. Ardından olağan şüphenin oluşturulması için harekete geçildi. Önce, Arınç'ın Ankara'nın Çukurambar'daki evinin bulunduğu bölgeden olağan görevleri kapsamında geçen askeri araçlar belirlendi. Ardından da sivil araçlarla aynı güzergahı kullanan bazı askeri personel tespit edildi. Bu bilgilere ulaşmada, TSK içindeki paralel kadrolardan da destek alındı.
Gerekli materyal toplandıktan sonra, kimliği belirsiz kişinin malum ihbarı polise ulaştı. İhbarda askeri ve sivil plakalar verilerek Arınç'a yönelik suikast hazırlığı yapıldığı belirtildi. İhbarcı, suikastla ilgili bazı deliller konusunda ise Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki kozmik odayı özellikle işaret etti. Bunu yaparken de kendisini bir askeri personel yakını olarak tanıttı.
Muaz kod adlı uzman iş başında
Paralel yapının polisteki bazı unsurlarının da devreye girmesiyle senaryo, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'na "acil durum" uyarısıyla bildirildi. Derin plandan haberdar olmayan Savcı Mustafa Bilgili de olası risklere karşı operasyon için düğmeye bastı. Gözaltıların ardından savcılık, polise yapılan ihbarda özellikle dikkat çekilen kozmik odaya yöneldi. Bu noktada devreye giren bazı polislerin, "Kozmik odadaki şifrelerin kırılması için TÜBİTAK'tan uzman alın" telkini üzerine savcılık, Adalet Bakanlığı kanalıyla kuruma başvurdu. Başvuru üzerine paralel yapı içinde "Muaz" kod adıyla tanınan TÜBİTAK elemanı görevlendirildi ve savcıya eşlik ederek kozmik odaya girmeyi başardı.
TÜBİTAK'ın paralel uzmanı
Kozmik oda noktasına kadar hatasız işleyen senaryo, paralel uzmanın telaşlı hareketleri ve şifre gerektirmeyen bazı evrakları inceleme girişimi üzerine bozuldu. Şifre kırmak için kendisine eşlik eden uzmanın belge incelediğini fark eden Savcı Bilgili, olaya derhal müdahale etti. Bu gelişme üzerine daha da telaşlanan TÜBİTAK'ın paralel uzmanı, Savcı Bilgili'nin talimatıyla kozmik odadan çıkarılarak gönderildi.
Ankara'nın imamıyla temas
Savcı ve askeri yetkililerin dikkatini çeken durum ilgili birimlere bildirildi. Olayın ardından devreye giren istihbarat elemanları, "Muaz" kod adlı TÜBİTAK'ın uzmanını mercek altına aldı. Uzmanın, paralel yapının Başkent'teki okullarında öğretmen olarak görünen Ankara imamıyla İncek'teki bir kıraathanede buluşması ve bazı telefon konuşmaları tespit edildi. Elemanların 5 yıldır paralel yapıya bilgi, ve belge verdiği öğrenildi. Rapor Başbakanlığa da sunuldu.
İSTİHBARAT BAŞKANI: ASIL BELGELER GÖLBAŞI'NDAYDI!
Ancak konuyla ilgili daha farklı bilgiler de söz konusu.. İlginç bir açıklama dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Hakkı Pekin'den geldi: 'Seferberlik Tetkik Kurulu'na girmek istediler, fakat girdikleri yer Ankara Bölge Başkanlığı. Asıl belgeler Gölbaşı'ndaki Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı'ndaydı..'
Kozmik oda operasyonu yapıldığı dönemin Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin 5 yıl sonra açıkladı; “Seferberlik Tetkik Kurulu’na girmek istediler, fakat girdikleri yer Ankara Bölge Başkanlığı. Asıl belgeler Gölbaşı’ndaki Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’ndadır” dedi. 2Suikast bahanesiyle Seferberlik Tetkik Kurulu’na girmek istediler, fakat girdikleri yer Ankara Bölge Başkanlığı." diyen Pekin şöyle devam etti:
"Daha önce de Atabeyler ve Sauna operasyonlarıyla özel kuvvetlere yine girilmek istendi. Ama beceremediler. Arama yapılan yer Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı değil, Seferberlik Dairesi Ankara Bölge Başkanlığı. Onun başında da bir albay bulunur. Buradaki evraklar sadece Ankara ile ilgili evraklardır. Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’nın karargahı Gölbaşı’ndadır. Bütün bölge başkanlıkları Seferberlik Tetkik Kurulu’na bağlıdır. Türkiye’deki bütün o çalışmalar, o listelerin tamamı, asıl belgeler Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’ndadır. İki subayımız Ankara Bölge Başkanlığı’nda çalıştığı için giremediler Seferberlik Tetkik Kurulu’na. Oraya girselerdi Özel Kuvvetler’in ana karargahına da girebilirlerdi."
DOSYA KAPATILMADI ÖRTBAS EDİLDİ
Öte yandan Kozmik Oda dosyası kapatılırken çok önemli bazı soruların cevapsız kaldığı da söylenebilir. Örneğin Arınç olmasa dahi bir subayın takip edildiğinin kabul edilmesi.. Bu subayın Arınç'ın oturduğu binada oturması.. Takip eden subayların adresin yazılı olduğu kağıdı yuttuğunun gözlerden kaçırılması, onun yerine yutulan kağıttaki el yazısının yutan subaya ait olmadığının ve dolayısıyla suçsuz olduğunun ileri sürülmesi.. Karargahtan kaçırılan bilgisayarlar.. Tutuklanma talep edilen 8 subayın bazı toplum örgütleriyle bağlantılarının olduğuna dair iddialar.. Kozmik aramaların hemen ardından Türkiye çapında kitlesel Türk-Kürt kavgalarının başlaması.. Yine aramalardan bir kaç ay sonra Ankara'da durdurulan Özel Harp kamyonundaki 900 el bombasından 300'ünün 59 terör olayıyla bağlantılı olduğunun tespit edilmiş olması.. Bu hususun Ergenekon davasına resmen girmiş ve gerekçeli kararda da yer almış olması.. Bu bombaların, seri numaraları silinmek üzere bir başka yere nakledilmekte oluşu.. Türkiye'de terörün ardında Özel Harp Dairesi'nin (ÖHD) olduğuna dair iddialar 1970'li yıllardan beri gündemdeydi. Eski Başbakan Ecevit bu iddiayı açık açık dile getirmiş, Özel Harp Başkanları iddiaları güçlendiren açıklamalar yapmıştı.
İşte bunlar ve sayılabilecek başka bulgular Kozmik Oda dosyasının 6 yıl sonra kapatılmasıyla aslında, derin devletle geniş kapsamlı bir yüzleşmeden çekinildiği ve dosyanın örtbas edildiği şüphesini güçlendiriyor. Kozmik Oda dosyasının, kumpas tartışmalarının oluşturduğu sis perdesinden faydalanılarak örtbas edildiği ileri sürülüyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
ARINÇ'A SUİKAST VE KOZMİK ARAMA MANŞETLERİMİZ
Flaş!!! Özel Harp´e dava açılıyor
Gezi´nin arkasından onlar çıktı
Gezi´de Özel Harp izi
Özel Harp´e operasyon geliyor
Flaş!!! İhbar üzerine yakalanan bomba kamyonu TSK´nın
Flaş!!! Özel Harp ve Ergenekon bombaları kardeş
Ergenekon savcıları devrede: Özel Harp bombaları soruşturulacak
Arınç suikast belgesi MİT´den
ÜlkeTV´deyiz: Özel Harp ve Arınç
ÜlkeTV´deyiz: Özel Harp ve Arınç Bölüm2
Flaş!!! Yeni kitabımız: Arınç suikasti
İşte kontrgerilla.com´un da katkı sunduğu Özel Harp Dairesi konulu TBMM raporu
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Tedavülden kalkan 100bin Meclis´te
TBMM: 100 bin özel harpçi var
TBMM: Derin güçler aktif
TBMM: Terör Özel Harp işi
Genelkurmay, Özel Harp´i yalanladı
Özel Harp başbakanları korkutuyor
2007 kaos süreci Özel Harp işi
Ergenekon 1993´e uzandı: Tushad
TUSHAD ile ilgili manşetlerimiz
Tushad kimlikleri ek klasörlerde
Şok Tushad belgesi mahkemede
Zirve ek iddianamesi kabul edildi
Tanık: Özal´ı Tushad zehirledi
Tushad, bayrağı PKK´ya yaktırdı
Savcı: Hamido Özel Harp işi
Tanık: Dink´i Özel Harp öldürdü
Dink Özel Harp işi diyen tanığa koruma
Dink mahkemesi Özel Harp´in peşinde
MİT´ten bir Özel Harp belgesi daha
Arınç suikast belgesi MİT´den
Polis: Evler kaos için işaretlendi
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
(14 Mart 2015, 22:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: