12 Eylül davasında önemli gelişme.. Savcı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, esas hakkındaki görüşünü mahkemeye sundu. Savcı, sanıklar Kenan Evren (97) ve Tahsin Şahinkaya (89) için, 765 sayılı TCK'nın 'Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler' başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. İlerleyen saatlerde kararını açıklayan mahkeme sanıklar hakkında müebbet hapis cezasına hükmetti.
18.06.2014 12:57 12 Eylül davasında önemli gelişme.. Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Özdabakaoğlu, "sanıkların, darbeyi yapmaya yaklaşık 1 yıl kadar önce karar verdiklerinin ve darbenin halkın gözünde sempatik görünmesini değerlendirmek için müdahale etmediklerinin" anlaşıldığını belirtti.
7. Cumhurbaşkanı ve dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren (97) ile Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın (89) sanık olarak yargılandığı 12 Eylül davasının 22. duruşması Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde saat 10.00'de görülmeye başladı. Mahkeme Başkanı Oktay Saday'ın yönettiği duruşmaya, sanıkların avukatı Bülent Hayri Acar, müdahilliğine karar verilen bazı gerçek ve tüzel kişiler katıldı. Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır da duruşmayı takip edenler arasında yerini aldı.
Sanıklar Evren ve Şahinkaya ise duruşmaya telekonferans yöntemi ile katıldı. Ankara GATA'da bulunan Kenan Evren ile İstanbul GATA'da bulunan Tahsin Şahinkaya'nın görüntüleri SEGBİS sistemiyle salondaki televizyon ekranına yansıtıldı.
12 EYLÜL DAVASININ GEREKÇELİ KARARINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN
(PDF, 2.6MB, 22.07.2014 eklendi)
DURUŞMADA GERGİNLİK
Duruşmanın başında salonda müdahiller ile izleyicilerin arasında bir sıra boyunca oturtulan çevik kuvvet mensupları gerginlik nedeni oldu. İzleyiciler çevik kuvvete tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Oktay Saday, duruşma salonunda bulunanları uyararak, "Laf atanı dışarı atarım, bağıranı müdahale edeni hemen dışarı çıkaracağız. Sessiz sakin bir duruşma olsun istiyorum, kimsenin sözüne müdahale edilmeyecek, aksi halde duruşmayı yürütemeyiz" dedi.
Bunun üzerine salonda bulunan izleyiciler itiraz ederek, "Çevik kuvvet ne olacak, darbecilerin yanında mısınız? Biz bunları 12 Eylülde çok gördük" dedi.
Söz alan Avukat Kazım Genç mahkeme başkanına "Ağzını açanı dışarı atarım ne demek? Ben avukatım elbette ağzımı açacağım" dedi.
Avukatlar da çevik kuvvet mensuplarının duruşma salonunda silahlı bir şekilde bulunmasına itiraz etti.
Bunun üzerine mahkeme heyeti karar alarak duruşma salonunun güvenliğini sağlayan çevik kuvvet ekiplerini dışarıya çıkarttı. Bu karara salonda bulunan dinleyiciler alkışlayarak destek verdi. Mahkeme Başkanı Oktay Saday, "Alkış istemiyorum" diye uyarı yaptı.
MÜTALAA OKUNDU
Duruşmada daha sonra cumhuriyet savcısı Erdinç Hakan Özdabakoğlu esas hakkında görüşünü okudu.
Maraş, Fatsa olayları ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 12 Eylül Davası'na zemin hazırladığını savunan savcı, mütalaasında toplumsal kaos yaratılarak, ülkenin yönetilemez hale getirildiğini, derin bir yapının olayları kurguladığını ve sanıklar Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya'nın darbe yapmaya 1 yıl önceden karar verdiklerini savundu. Savcı, darbenin halka meşru gösterilmesi için de, terör olaylarının bilerek üzerine gidilmediğini mütalaasında belirtti.
Savcı, Evren ve Şahinkaya'nın, TCK'nın "Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan mene cebren teşebbüs edenler, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına çarptırılır" hükmünü içeren 146. maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarını istedi. Sanıkların, 2 Ocak 1980'de Cumhurbaşkanı Korutürk'e verdikleri uyarı mektubuyla başlayan suçu, 12 Eylül 1980 ve devamında da işlediklerine işaret eden Savcı, 765 sayılı TCK'nın 80. maddesindeki "zincirleme suç" hükümleriyle aynı kanunun 146/1. maddeleri uyarınca sanıkların ayrı ayrı cezalandırılmalarını istedi.
Sanıklar ve avukatlarının, askeri darbe gerekçesi olarak TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine dayanarak yaptıkları yönündeki beyanlarını anımsatan Özdabakoğlu, kanunların Anayasa'ya aykırı olamayacağını ifade etti ve "Kanunla verilen bir yetkinin, Anayasa'yı ortadan kaldırmak adına kullanılması mümkün değildir" dedi.
Özdabakoğlu, sanıkların, lehlerine olan 765 sayılı TCK'nın 146. maddesi ile zincirleme suçu düzenleyen 80. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmalarını istedi.
Ankara GATA'daki Evren ile İstanbul GATA'daki Şahinkaya, savcının görüşünü duruşma salonu ile bulundukları yerler arasında kurulan sesli ve görüntülü sistem üzerinden izledi.
-Önceki savcı da müebbet istemişti-
Dava, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldüğü sırada esas hakkındaki görüşünü açıklayan önceki cumhuriyet savcısı Selçuk Kocaman, sanıkların TCK'nın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etmişti.
VE KARAR AÇIKLANDI: MÜEBBET HAPİS!
Saat: 13.58 - İlerleyen saatlerde kararını açıklayan mahkeme, sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın, 765 sayılı TCK'nın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığını bildirdi. Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, duruşmalardaki iyi halleri nedeniyle sanıklar hakkında takdiri indirim uyguladı ve ağırlaştırılmış müebbet cezasını, müebbet cezasına çevirdi.
Bu kararla birlikte Evren ve Şahinkaya'nın rütbeleri de sökülecek ve orgenerallikten erliğe düşürülecekler.
SANIKLARIN SON SÖZÜ
Ankara GATA'da bulunan ve hüküm öncesinde sesli ve görüntülü sistemle savunması sorulan Kenan Evren, "Avukatıma iştirak ediyorum" dedi. İstanbul GATA'da bulunan Tahsin Şahinkaya ise "Avukatımın savunmasına katılıyorum. Başka söyleyeceğim bir şey de yok" diye konuştu.
Heyetçe yaptıkları müzakerenin ardından Mahkeme Başkanı Oktay Saday hükmü açıkladı.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET VERİLDİ, CEZA HAFİFLETİLDİ
Saday; Evren ve Şahinkaya'nın 21 Aralık 1979'da dönemin Başbakanı'na verdikleri muhtırayla Anayasa'yı ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçunu işledikleri, 12 Eylül 1980'de de cebren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men suçunu işledikleri gerekçesiyle eylemlerine uyan 765 sayılı TCK'nın 146/1. maddesi gereğince "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırıldığını bildirdi.
Sanıklar hakkında, zincirleme suç maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiğini belirten Saday, sanıkların duruşmadaki tavır ve hareketleri ile dosya kapsamı ele alınarak, takdiri indirimle bu cezanın "müebbet hapse" çevrildiğini kaydetti.
Mahkeme Başkanı Saday, Evren ve Şahinkaya hakkında Askeri Ceza Kanunu'nun 30. maddesinin uygulanmasına karar verildiğini açıkladı. Askeri Ceza Kanunu'nun 30. maddesi, "askeri rütbelerin sökülmesini" düzenliyor.
'ŞU ANDA RÜTBESİZ ER KONUMUNDALAR'
Avukatlardan Ömer Kavili, Evren ve Şahinkaya hakkındaki kararı şu sözlerle değerlendirdi:
''Sanıklar şu anda rütbesiz er konumundalar. Sanıklar ölürse devlet töreniyle gömülemeyecekler. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla müebbet hapis cezası arasındaki fark, mahkemenin cezada indirim yapma yetkisi vardı, onu kullandı. Bu karar infaz hukuku açısından sanıklar 8 yıl mı yoksa 10 yıl mı hapis yatacaklar onu belirleyecek. Ancak sanıkların onuru bu mahkemede kalmıştır. Hapis cezasının infazı bakımından eğer doktor raporu alabilirlerse hapis yatmayacaklar ancak Tahsin Şahinkaya hakkında GATA'dan "yatılı hasta değildir" diye bir rapor var.''
------------------------------------------------------------------------------
SAVCININ SUNDUĞU MÜTALAADAN
Saat: 15.03 - Emekli Orgeneral Kenan Evren ile emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya' hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının istendiği mütalaanın detayları da netleşiyor. Mütalaada, Anayasa ve Anayasal düzen ortadan kaldırılarak, kişi hak ve özgürlüklerin tamamen Milli Güvenlik Konseyinin inisiyatifine terk edildiği, başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlükler açısından hiçbir güvencenin kalmadığı vurgulandı.
'ANAYASAL DÜZENİ ORTADAN KALDIRMIŞLARDIR'
Belgelerin okunması ve itirazların alınmasının ardından Savcı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, esas hakkındaki görüşünü açıkladı. 18 sayfalık mütalaada savcı Özdabakoğlu, sanıkların Anayasal düzeni ortadan kaldırdığını belirterek, o tarihte yürürlükte bulunan 1961 Anayasasına atıfta bulunarak, sanıkların millete ait olan egemenlik yetkisini, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan yasama yetkisini ve Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna ait olan yürütme görevini, silahlı güç kullanılarak ele geçirdiklerini anlattı. Sanıkların ülke yönetimini ele geçirdikten sonra çıkardıkları 12 Aralık 1980 tarihli ve 2356 Sayılı Milli Güvenlik Konseyi Hakkındaki Kanunun 1. maddesindeki "Milli Güvenlik Konseyi; Devlet ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, üyeleri; Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan teşekkül eder." şeklindeki düzenleme ile Milli Güvenlik Konseyini oluşturduklarının belirtildiği mütalaada, Anayasada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Cumhuriyet Senatosuna ve Cumhurbaşkanına ait yetkilere cebren el konulduğu ifade edildi.
'TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN GÜVENCESİ KALMADI'
Milli Güvenlik konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan hükümlerle 12 Eylül 1980 tarihinden sonra çıkarılan ve çıkarılacak olan Bakanlar Kurulu Kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin yürütülmesinin durdurulması ve iptali isteminin ileri sürülemeyeceğine ilişkin düzenlemeler yapıldığını kaydedildiği mütalaada, "Bu düzenlemelerle, Anayasa ve Anayasal düzen ortadan kaldırılarak, kişi hak ve özgürlükleri tamamen Milli Güvenlik Konseyinin insiyatifine terk edilmiştir. Başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlükler açısından hiçbir güvence kalmamıştır" denildi.
Sanıklar 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirmiş oldukları askeri darbeden sonra yönetimleri boyunca, demokratik kurumların kurulmasına ve faaliyet göstermesine engel olduklarının kaydedildiği mütalaada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı oluşturuluncaya kadar 6 Aralık 1983 tarihine kadar suçları işlemeye devam ettikleri vurgulandı. Sanıklar 27 Aralık 1979 tarihinde Cumhurbaşkanı aracılığıyla hükümetteki siyasi partilerle diğer tüm siyesi parti liderlerine TSK İç Hizmet Kanununu hatırlatarak muhtıra niteliğinde uyarı mektubu verdiklerinin anımsatıldığı mütalaada, şöyle denildi:
"Verilen muhtıra doğrudan siyasi parti mensuplarına verilmiştir. Ancak dolaylı olarak Cumhurbaşkanına verilmiş muhtıra olarak kabul etmek gerekir. Demokratik sistemin başı olan Cumhurbaşkanın altındaki Başbakana verilmiş muhtıra aynı zamanda Cumhurbaşkanına verilmiş bir muhtıradır. Çünkü askeri darbe yapıldığında Cumhurbaşkanının görevde kalma garantisi yoktur. Anayasal demokratik sistem içerisinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bağlı olduğu Başbakanın da içerisinde bulunduğu, siyasi parti liderlerine göndermiş olduğu mektupta kullandığı, "Türk Silahlı Kuvvetleri;... uzlaşmaz tutumlarını sürdüren siyasi partileri uyarmaya karar vermiştir." şeklinde, üstelikte mektubun devamında Cumhuriyet Tarihimiz boyunca askeri darbe gerekçesi olarak kullanılan İç Hizmet Kanununu da hatırlatarak uyarması demokratik rejim açısından kabul edilemez bir tehdit ve suçtur. Askeri darbeye teşebbüs suçu ancak bu şekilde işlenebilir. Aksi halde Silahlı Kuvvetleri elinde bulunan silahlarla harekete geçtikten sonra engelleme imkanı yoktur."
'MUHTIRA TEHDİT NİTELİĞİNDEDİR'
Sanıkların vermiş oldukları muhtıra ile ayrıca Anayasayı ortadan kaldırmaya ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçunu işlediklerinin altının çizildiği mütalaada, eylemin Sayılı TCK'nın 146.maddesinin ihlali niteliğinde olduğu vurgulanarak, "Madde de "cebren" denilmiştir. Buradaki cebir unsurunu mutlaka maddi cebir olarak anlamamak gerekmektedir. Cebir hem maddi hem manevi olabilir. Elinde, devlet içerisinde başka bir kurumca karşı konulamayacak bir güç bulunan Silahlı Kuvvetlerin, Anayasal demokratik sistem içerisinde hiyerarşik olarak bağlı olduğu, Başbakan ve tüm siyasi partileri doğrudan, bunların temsil edildiği TBMM ile Cumhurbaşkanını dolaylı olarak, üstelik Türkiye Cumhuriyet tarihi içerisinde darbe gerekçesi olarak kullanılan TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesini ima ederek uyarı mektubu göndermesi, tehdit niteliğindedir" denildi. Bu tehdidin manevi cebir niteliğinde olduğunun ifade edildiği mütalaada, "Uyarı mektubuyla 146. madde ihlal edilmiştir. Ancak sanıklar 2 Ocak 1980 tarihindeki suçu, 12 Eylül 1980 tarihi ve devamında işlemiş oldukları Anayasayı ihlal (askeri darbe) suçunun icrası kapsamında işlediklerinden haklarında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 80. maddesindeki zincirleme suç hükümleri uygulanarak, Sanıkların eylemlerine uyan ve suç tarihi itibarıyla lehlerine olan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146/1,80,31 ve 33 maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalı" denildi.
YURTKUR BELGESİ İMHASINA SUÇ DUYURUSU TALEBİ
Sanıklar hakkında verilen adli kontrol kararının devamının istendiği mütalaada, sanıklar hakkında 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 30. maddesi gereğince işlem yapılmasına, Yurt-Kor isimli belgenin mahkemeye gönderilmeyip imhasını sağlayan görevli subay Abdullah Recep hakkında suç duyurusunda bulunulması talep edildi.
------------------------------------------------------------------------------
MÜEBBETTEN BETER CEZA: RÜTBELER SÖKÜLECEK, ÖLÜMLERİNDE DEVLET TÖRENİ YAPILMAYACAK
19.06.2014 10:11 12 Eylül darbesinin mimarları Evren ve Şahinkaya’yı, “Devlet aleyhine cürüm” suçundan müebbet hapis cezasına çarptıran mahkeme, iki emekli orgeneralin tüm rütbelerinin sökülmesine hükmetti. Öldüklerinde devlet töreni yapılamayacak.
MUHALEFET, “YARGILANMALARI HAYAL” DEDİ... YARGILANDILAR VE MÜEBBET HAPİS CEZASI ALDILAR
12 EYLÜL Anayasa referandumuyla muhalefetin karşı çıkmasına rağmen yargılanmalarının önü açılan 12 Eylül Darbesi’nin hayatta kalan mimarları Kenan Evren (97) ve Tahsin Şahinkaya (89) “Devlet kuvvetleri aleyhine cürüm” işlemek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Tüm rütbeleri söküldü. Böylece gerçekleşmiş bir darbe tüm anayasal ve yasal koruma tedbirlerine rağmen yargılanmış ve cezalandırılmış oldu. Evren ile Şahinkaya’nın şahsında 12 Eylül darbesi mahkum oldu.
Muhalefet: Yargılama bir hayal
12 Eylül darbesini gerçekleştiren dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya, darbenin ardından yaptıkları anayasaya geçici 15. maddeyi koymuş ve yargılanmalarının önüne geçti. TSK İç Hizmet Kanunu 35. madde de darbeye gerekçe ve hak olarak konuldu. AK Parti, geçici 15. maddenin kaldırılması için anayasa teklifi hazırlayıp, referanduma götürdü. CHP ve MHP başta olmak üzere muhalefet “Bu bir kandırmaca Evren ve Şahinkaya yargılanamaz” propagandası yaptı.
Koruma referandumla delindi
12 Eylül 2010 günü yapılan referandumla darbecileri koruyan Anayasanın geçici 15. maddesi kaldırıldı. Bunun üzerine Evren ve Şahinkaya için yargılanma süreci başladı. 12 Eylül darbe davasının ilk duruşması 4 Nisan 2012’de yapılırken, Evren ve Şahinkaya duruşmalara hiç katılmadı. Evren Ankara, Şahinkaya ise İstanbul GATA’daki odalarından duruşmalara canlı bağlandı. 12 Eylül yargılaması sürerken, AK Parti TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddeyi de kaldırdı.
Bugün olsa yine yapardım
Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya, yargılamanın ilk günlerinde mağdur avukatlarının bazı sorularına da yanıt vermişti. Bazı sorulara hiçbir şekilde cevap vermeyen iki sanık, bazı sorulara çarpıcı cevaplar verdi. “İhtilal tarihi bir olaydır. Tarihi olaylar yargılanamaz. 12 Eylül iktidarı, kurucu iktidardır” diyen Evren, “Biz o gün doğru olanı yaptık. Bugün olsa yine aynı şekilde o ihtilali yapardık” demişti.
Devlet aleyhine cürem işlediniz
2 yıl süren yargılama dün Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karara bağlandı. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan Savcı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, Evren ve Şahinkaya’nın, eski TCK’nın “Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler” suçunu düzenleyen maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi. Özdabakaoğlu, “sanıkların, darbeye yaklaşık 1 yıl önce karar verdiklerinin ve darbenin halkın gözünde sempatik görünmesini sağlamak için müdahale etmediklerinin” anlaşıldığını belirtti.
Son söz: Avukatıma katılıyorum
Sanık avukatları da “Hukuken 12 Eylül olayının cezalandırılması imkansız. Bunu yargılayacak bir yetkiniz yok. Kurucu iktidarlar yargılanamaz” tezini savundu. Mahkeme Başkanı Oktay Seday, Ankara GATA’da bulunan Kenan Evren’e görüntülü sistemle son savunmasını sordu. Evren, “Avukatıma iştirak ediyorum” dedi. İstanbul GATA’da bulunan Şahinkaya ise “Avukatımın savunmasına katılıyorum. Başka söyleyeceğim bir şey de yok” dedi. Heyetin müzakeresi sonrası Mahkeme Başkanı Oktay Saday hükmü açıkladı.
Gerçekleşen darbeye ilk ceza
Başkan Saday, Evren ve Şahinkaya’nın “21 Aralık 1979’da dönemin Başbakanı’na verdikleri muhtırayla Anayasa’yı ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu işledikleri, “12 Eylül 1980’de de cebren T.C. Anayasası’nı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM’yi ıskat ve cebren men suçunu işledikleri” gerekçesiyle “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezasına çarptırıldığını bildirdi. Saday, sanıkların duruşmadaki tavır ve hareketleri ile dosya kapsamı ele alınarak, takdiri indirimle bu cezanın “müebbet hapse” çevrildiğini kaydetti.
Rütbeler sökülecek silahlara el konacak
MAHKEME Başkanı Oktay Saday, Evren ve Şahinkaya hakkında Askeri Ceza Kanunu’nun 30. maddesinin uygulanmasına karar verildiğini açıkladı. Bu madde uyarınca sanıkların rütbeleri sökülecek. Ceza alan Evren ve Şahinkaya’nın askeri kimlikleri elinden alınırken silahlarına da el konulacak. Orgeneral olan rütbeleri ‘er’liğe düşürülecek olan paşaların eş ve yakın akrabalarına verilen kimlik kartları geri alınırken yakınlarının yararlandığı Orduevi’ne giriş başta olmak üzere diğer VİP hizmetlere de son verilecek. Paşaların sadece maaşı değişmeyecek.
Öldüklerinde devlet töreni yapılamayacak
RÜTBELERİ söküldüğü için Evren ve Şahinkaya öldüklerinde devlet töreniyle gömülemeyecek. Cezalar Yargıtay tarafından da onanırsa cezaevine girecekler. Ancak ilerlemiş yaş ve hastalık durumları göz önünde tutulacak. Cezalarını hastanede veya iyileştikten sonra çekmeleri gündeme gelebilir. Cumhurbaşkanı’nın af yetkisi de var. Avukat Ömer Kavili, “Hapis cezasının infazı bakımından eğer doktor raporu alabilirlerse hapis yatmayacaklar ancak Tahsin Şahinkaya hakkında GATA’dan ‘yatılı hasta değildir’ diye bir rapor var’’ dedi.
Berfo Ana göremedi ama ruhu şad oldu
12 Eylül Davası’nda darbeci generaller Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın aldığı cezalar, 12 Eylül’de idam edilen, işkence gören ve hala kayıp yakınlarını arayanları sevindirdi. 12 Eylül döneminde gözaltında kaybedilen oğlu Cemil’i arayan ve ‘Berfo Ana’ olarak bilinen Berfo Kırkbayır, 105 yaşında hayata gözlerini yumuncaya kadar Evren’in takipçisi olmuştu. Berfo Ana, davanın ilk duruşmasına ambuülansla gelmiş, çıkışta da “Evren’den davacıyım. Mezarımı istiyorum. Ölene kadar Evren’den davacıyım. Ocağı sönsün” diye feryat etmişti. Oğlu Miakil Kırbayır, “Annem de bunu görmek isterken öldü. Şimdi ruhu şad olur umarım” dedi.
Evren’in yargılanması için soruşturma başlattığı gerekçesiyle HSYK tarafından savcılıktan atılan Sacit Kayasu, “Bu dava uğruna kanser oldum. Kendi adıma sevinmiyorum. Hala mağdurum. 15 yıl çektirdiler. Bugün hak ettikleri cezaları aldılar. Benim için değil ama milletim için bayramdır bugün. Darbeciler ceza aldı. Bahar havasıdır. Zil takıp oynasınlar” dedi.
12 Eylül’de idam edilen sol görüşlü Ramazan Yukarıgöz’ün ağabeyi Yılmaz Yukarıgöz ise “Bana 13 Eylül 1980’de ‘Evren yargılancak, bir de ceza alacak’ deselerdi inanamazdım tabii. Bugün ise gerçek oldu bu rüya” dedi. 12 Eylül’de işkence gören ‘Doğu’nun Başbuğu’ lakaplı ülkücü Yılma Durak, “Yüz yaşında da olsa Evren ceza almalıydı. 4.5 yıl hücrete yattım. İşkenceden dolayı ağır ameliyatlar geçirdim. Bu insanların bir gün bu işin hesabını vermesine tarifsiz sevindim” dedi.
12 EYLÜL ZULMÜNÜN GERİDE BIRAKTIĞI ACILAR
- TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu.
- 650 bin kişi gözaltına alındı.
- 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
- 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
- 7 bin kişi için idam cezası istendi.
- 517 kişiye idam cezası verildi.
- Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).
- 30 bin kişi “sakıncalı” diye işten atıldı.
- 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
- 30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak kaçtı.
- 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
- 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.
- 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
- 3 bin 854 öğretmen, üniversiteden 120 öğretim üyesi ve 47 hâkim işlerinden atıldı.
- 400 gazeteci için 4 bin yıl hapis istendi.
- Gazetecilere 3 bin 315 yıl hapis verildi.
- 31 gazeteci cezaevine girdi.
- 300 gazeteci saldırıya uğradı.
- 3 gazeteci silahla öldürüldü.
- Cezaevlerinde 299 kişi öldü.
- 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
- 14 kişi açlık grevinde öldü.
- 95 kişi “çatışmada” öldü.
- 43 kişinin “intihar ettiği” açıklandı. (Star)
12 EYLÜL DAVASININ GEREKÇELİ KARARINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN
(PDF, 2.6MB, 22.07.2014 eklendi)
(18 Haziran 2014, 12:57), son güncel.: (22 Temmuz 2014, 18:06)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
12 Eylül soruşturma ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
Flaş!!! 12 Eylül iddianamesine kabul
12 Eylül iddianamesini okumak/indirmek için tıklayın
12 Eylül gerekçeli kararını okumak için tıklayın
Flaş!!! 12 Eylül´e soruşturma açıldı.. Dosya no: 2010/605