2009 sonunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast şüphesiyle Özel Harp Dairesi'nde 1 ay süreyle aramaların yapıldığı Kozmik Oda soruşturması 5 yıla yakın süredir tamamlanmadı. 60'lı yıllardan itibaren büyük çaplı kitlesel kışkırtma ve terör olaylarını da kapsaması ve bu yönüyle Türkiye'nin en kritik soruşturması olması beklenen soruşturmanın hala sonuçlanmamış olması kafaları karıştırıyor. Ergenekon kapsamındaki bazı dosyaların paralel yapı tarafından sürüncemede bırakıldığı 17 Aralık sürecinde ortaya çıkmıştı. Şüpheleri besleyen son örnek, Ergenekon davasında gerekçenin aylardır tamamlanmaması, mahkeme heyetinin tahliyeler için ilginç şekilde devreye girip talepleri reddetmesi ile TBMM'nin mahkemelerini kapatma yetkisine sahip olmadığını açıklaması oldu. Paralel yapı üzerindeki şüpheler giderek yoğunlaşıyor. Sabah yazarı Mahmut Övür'ün yazısından hareketle hazırladığımız haberimizde Övür, Kozmik soruşturmanın da paralel yapı tarafından geciktirildiği şüphesini dile getiriyor ve şu soruyu soruyor: 'Kaç kez sorduk, dava açıldı mı diye. Hiçbir ses yok. Yoksa bu günlerde devreye sokulan kirli oyunun bir parçası olarak 'uyuyan hücreler'in listeleri alınıp hazırlık mı yapıldı? Yıllar önceden bugün için kirli hesap yapanların, yarın ne yapacağı hiç belli olmaz..' Öte yandan Ergenekon davasının başlangıcından beri dile getirilen, Ergenekon soruşturmasının taraflı ve kısıtlı yürütüldüğü, aslında derin devletin tümünün değil, ABD'ye direnen kesimlerinin üzerine gidildiği iddiasının son aylardaki paralel yapılanma ve bu yapılanmanın ABD ile bağlantısına dair ortaya çıkan ayrıntılarla örtüştüğü görülüyor.
14.03.2014 11:10 2009 sonunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast şüphesiyle başlatılan ve Özel Harp Dairesi'nde (ÖHD) 1 ay süreyle aramalar yapılmasına neden olan Kozmik Oda soruşturması 5 yıla yakın süredir tamamlanmadı. 60'lı yıllardan itibaren büyük çaplı kitlesel kışkırtma ve terör olaylarını da kapsaması ve bu yönüyle Türkiye'nin en kritik soruşturması olması beklenen soruşturmanın hala sonuçlanmamış olması kafaları karıştırıyor.
"Kontrgerilla.com" olarak biz de defalarca kozmik soruşturma ile ilgili haberler yapmış ve niçin gecikme yaşandığını sormuştuk. Ayrıca sadece bu soruşturma değil örneğin savcı Zekeriya Öz tarafından başlatılan Ergenekon kapsamındaki "Karargah Evleri" soruşturmasının yine 5 yıldır sonuçlanmamış olmasını da sorgulamıştık. 17 Aralık ertesinde başlatılmak istenen ancak hukuksuzlukları nedeniyle Başsavcı Turan Çolakkadı ve Başsavcıvekili Oktay Erdoğan'ın müdahalesiyle durdurulan savcı Muammer Akkaş'ın yolsuzluk soruşturması ile ilgili tartışmalarda ilginç bazı detaylar basına yansımıştı. Buna göre; savcı Akkaş, baktığı bazı soruşturmaları uzun süre ile sürüncemede bırakmıştı. Örneğin Fethullah Gülen hareketine son dönemde yakınlığı ile dikkat çeken Mustafa Koç'un Ergenekon'la bağlantısı şüphesine dair bir soruşturmayı.. Savcı Akkaş, Koç'un dosyasını bir kaç yıldır raflarda tozlanmaya terketmişti. Savcı Akkaş'ın Hrant Dink cinayetinin Ergenekon kapsamında yeniden açılan dosyasını da sürüncemede bıraktığı yine o günlerde gündeme gelmiş, iddialar üzerine bir açıklama yapan Akkaş, "tam operasyonlara başlayacaktım dosya elimden alındı" diye kendini savunmuştu.
İşte bu şekilde hem Ergenekon soruşturmasını başlatan ve 17 Aralık soruşturmasındaki bazı hukuksuzlukları ile kamuoyunda şaşkınlığa yol açan Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, hem diğer Ergenekon savcısı Muammer Akkaş ile ilgili "Ergenekon'da taraflı bir soruşturma yürüttükleri, bu kişilerin paralel yapılanma ile bağlantılı oldukları şüphesi" bu ve diğer bazı bulgular ışığında dile getirilmişti.
Buna yeni bir örnek olarak da Ergenekon davasında 15 günde yazılması gereken gerekçeli kararın 7 aydır bitirilmemesi gösterilebilir. Bu konuyla ilgili şikayetlerin geçtiğimiz günlerde gündeme gelmesi üzerine bir açıklama yapan mahkeme heyeti, gerekçeli kararın önemli bir bölümünü tamamladıklarını, yazımın sürdüğünü belirtti. Yani görünüşe göre eğer bir değişiklik olmazsa eski hızla yazım daha aylarca sürebilecek. Ergenekon davası heyetinin bu geciktirmeyi bilinçli olarak yaptığı, toplumda gerginlik çıkmasını amaçladıkları iddiası dile getirildi. Bu iddiayı güçlendiren çok ilginç bir gelişme; heyetin TBMM'nin mahkemelerini kapatma yetkisine sahip olmadığını bu yetkiye HSYK'nın sahip olduğunu açıklamasıydı. Bu açıklama kamuoyunda şok etkisi yaptı. Hemen bir açıklama yapan HSYK 3. Daire Başkanı İbrahim Okur, açıklamaya tepki gösterdi ve mahkeme açma kapatma yetkisinin TBMM'de olduğunu ifade etti. Bu tartışmadan geriye, paralel yapılanmanın seçimler öncesinde 17 Aralık operasyonlarıyla başlattığı yargısal darbe girişimini bir başka eylemle sürdürmeye çalıştığı şüphesi kaldı.
Bu arada mahkeme heyetinin ikinci bir skandal girişimi daha yaşandı aynı zamanda. Kapatılmış olduğu ve bu nedenle tahliye başvurularına bakamayacağı bilindiği halde, mahkeme kendi inisyatifiyle, yani sanıkların başvurusu olmadan onlardan tahliye dilekçelerini toplayıp tahliye taleplerini reddetti. Bu girişim de hukukçulardan büyük tepki gördü.
Kaldırılan tek özel yetkili mahkeme Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi değildi. Tüm özel yetkili mahkemeler kapatılmıştı. Buna karşın diğer mahkemelerin göstermediği direnişi Ergenekon dava heyetinin göstermesine anlam verilemedi. Anlam verenler ise bunun paralel yapılanmanın bir başka eylemi olduğu konusunda hemfikir oldular. Bir açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, heyete yönelik çok ağır ifadeler kullandı. İçişleri ve Devlet bakanlığı da yapmış olan Atalay, "Bu konuda çok şeyler biliyoruz, ama devlet ciddiyeti gereği herşey herzaman ve heryerde söylenmez" türünden bir şeyler söyledi.
Kısacası, paralel yapılanmanın varlığı her geçen gün çoğalan somut bulgularla açığa çıkıyor. Şüpheler kesin kanaatlere dönüşüyor. Yerel seçimler sonrası paralel yapılanmaya yönelik büyük bir operasyon başlatılacağı konuşuluyor.
DİLİPAK HAKLI ÇIKTI
Bir başka ilginç iddiayı, 23 Ocak 2014 tarihinde "Fethullah Gülen liderliğindeki paralel yapılanma" ile ilgili Çağlayan Adliyesi'ne yaptığımız suç duyurumuz sonrası adliye önündeki basın açıklamasında dile getirmiştik. Buna göre; örneğin gazeteci Abdurrahman Dilipak tarafından Ergenekon davasının başlangıcından beri dile getirilen, "Ergenekon soruşturması ile aslında derin devletin tümünün değil, ABD'ye direnen kesimlerinin üzerine gidiliyor" iddiası doğrusu bize biraz uçuk geliyordu. Ancak Ergenekon soruşturmasının kısıtlı tutulması, gitmesi gereken bazı yerlere gitmemesi, örneğin finans ayağının hala ortaya çıkarılmamış olması, Dink cinayeti, Karargah Evleri yapılanması gibi Ergenekon bağlantılı bazı soruşturmaların sonuçlanmaması gibi detaylar da kafamızı kurcalamaya başlamıştı. Son aylardaki paralel yapılanma ve bu yapılanmanın ABD ile bağlantısına dair ortaya çıkan ayrıntılar bunlarla bir araya geldiğinde, Dilipak'ın haklılığını ortaya çıkarmış bulunuyor bize göre. Bu bakış açısıyla şüpheler ortadan kalkıyor.
Tekrar edecek olursak, Ergenekon davasında bazı kesimlerin üzerine gidilmediği, eksik ve taraflı bir soruşturma ve dava yürütüldüğü şüphesi güçleniyor. Sadece Ergenekon davası değil bu dava ile bağlantılı şekilde Karargah Evleri ile Türkiye'nin en kritik soruşturması olması beklenen Kozmik Oda soruşturmalarının 5 yıldır tamamlanmamış olması da şüpheleri aynı yöne çekiyor.
UYUYAN HÜCRELER PARALEL YAPI İÇİN DEVREDE Mİ?
Bu şüpheyi dile getiren bir gazeteci ise Sabah yazarı Mahmut Övür oldu. Ergenekon kararının 7 aydır geciktirilmesini de hatırlatan Övür, Kozmik soruşturmanın paralel yapı tarafından geciktirildiği şüphesini dile getirdi. Övür'ün bugünkü yazısı şu şekilde:
"Kozmik Büro'ya neden girildi?.. Ergenekon ve Balyoz davaları Türkiye'de darbelerle yüzleşme davalarıydı. Darbelerden çok çeken bir ülkenin eninde sonunda böyle bir yüzleşme yaşaması kaçınılmazdı. Öyle de oldu, önce Ergenekon sonra da Balyoz türü davalar başlatıldı.
Bu sürecin önünü 27 Nisan e-muhtırasına direnen siyasi irade açtı, polis ve yargı da açılan bu yoldan yürüdü. Oysa geçmişte, patlayan Susurluk Skandalı'na, ortaya saçılan raporlara, faili meçhullere rağmen eski Türkiye bunu başaramamıştı.
2000'li yıllara girerken, Adana'da savcı Sacit Kayasu 12 Eylül darbesiyle ilgili bir iddianame hazırlamış ve başına gelmeyen kalmamıştı. Türkiye, bu durumdan darbecilere dava açan bir noktaya iktidardaki sivil iradenin kararlılığı sonucu geldi.
Ama dava süreçleri istendiği gibi gitmedi. Paralel yapı, bu süreci kendi lehine güç devşirmek için kullandı ve halen de kullanıyor. Çünkü Türkiye ilk kez bu tür darbe davalarıyla yüzleşiyordu ve hata yapma ihtimali de vardı. Ancak şimdi ortaya çıkıyor ki o hatalar, hata değil bilinçli tercihlerdi.
Tutuksuz yargılamalar yapılsın diye aylarca konuşup durduk. İnadına "Paralel yargı" bu çağrılara kulak vermedi. Nedim Şener, Ahmet Şık gibi KCK'dan seçilmişler gibi yoğun ve haksız tutuklanmalara karşı çıkıldı, duyulmadı.
Hatta birkaç yargı paketi hazırlandı ama yargı bunları da görmezlikten geldi. Şimdi tutukluluk sürelerinin en fazla 5 yıl olmasına ilişkin yasal düzenleme yapılınca herkesi birden salıverdiler.
Bu da yetmezmiş gibi toplumda infial yaratacağı bilinen ya da hesaplanan Danıştay ve Malatya Zirve cinayeti sanıkları da serbest bırakıldı. Bu açık biçimde seçim öncesi siyasete kurulan tuzaktır.
Yasal olarak 15 gün içinde yazılması gereken gerekçeli kararı 7 ayda yazamayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Meclis'i yok sayan çıkışı da bunun açık delili oldu. Şimdi şu sorunun cevabını o yargıçların ve o yargıçların arkasındaki gücün vermesi gerekiyor: Yargı bu davaları neden geç sonuçlandırdı? Uzun tutukluluk konusunda neden direndi?
Öcalan gibi kritik bir davayı bir ayda bitiren Türkiye, ne hikmetse suçüstü yapılmış davaları 5-6 yılda sonuçlandırmıyor. Olacak iş değil.
Ortada kirli bir hesap olduğu açık. Bu yüzden tahliyeler, Türkiye'deki sık sık karşılaştığımız darbe gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Aynı şekilde Ergenekon ve Balyoz'da da darbe girişimcileri olmadığı anlamına gelmiyor.
Algı yaratarak dikkatleri başka yöne çekmeye çalışanlar başaramayacak. Bu arada kim bilir daha ne kirli hesaplarla karşılaşacağız... En önemlisi de "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast yapılacak" diye başlatılan operasyon. Hatırlayın o günleri... Başbakan Yardımcısı Arınç'a suikast yapılacak diye "Kozmik Büro"ya girilmişti.
Peki, nasıl bir sonuç elde edildi? Kaç kez sorduk, dava açıldı mı diye. Hiçbir ses yok. Yoksa bu günlerde devreye sokulan kirli oyunun bir parçası olarak "uyuyan hücreler"in listeleri alınıp hazırlık mı yapıldı? Yıllar önceden bugün için kirli hesap yapanların, yarın ne yapacağı hiç belli olmaz."
UYUYAN HÜCRELERİN LİSTESİ VE DİĞER KOZMİK SIRLAR PARALEL YAPI'NIN ELİNDE
Övür'ün dile getirdiği korkunç şüphe bu şekilde.. Gerçi, 12 Eylül 2013 tarihinde yani 6 ay önce çıkan haberlerde Başbakan Yardımcısı Arınç'a yönelik suikasta dair yürütülen 'Kozmik Oda' soruşturmasının kapsamının genişletildiği ve derinleştirildiği belirtilmişti. Buna göre, soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davasına bakan mahkemeden 'mühimmat ve suikast' listelerini istedi. Emniyet'te de dosyalar arasındaki bağlantıları araştırmak için iki ayrı ekip oluşturuldu.
Ancak hala bir gelişme yok. Üstelik görüldüğü gibi o haber basına 6 ay önce yansımıştı. Bu önemli.. Şöyle ki; 3 ay kadar sonra başlayan 17 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrasında da paralel yapılanmaya karşı özellikle emniyet içerisinde büyük çaplı görev değişiklikleri yaşandı. Paralel yapıya mensup olduğu şüphesiyle çok sayıda polis görevlisi başka yerlere tayin edildi. Kozmik oda sırlarının ve uyuyan hücre listelerinin paralel yapıya mensup bu polis ekiplerinin eline geçtiğine kuşku duyulmuyor. Bu itibarla Övür'ün de dile getirdiği bu şüphelerin ciddiye alınması gerektiği açık. Kozmik soruşturmaya paralel gölge düştüğü, dosya bilgilerinin paralel yapıya ve hatta oradan da yabancı istihbaratların eline geçtiği şüphesi oldukça ciddi görünüyor.
Somut bulgular ışığında gündeme gelen bu korkunç paralel şüphe konusunda Kozmik Oda soruşturmasına bakan savcı Mustafa Bilgili'nin ne diyeceği de merak ediliyor.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
------------------------------------------------------------------------------
ŞOK İDDİA: PARALEL YAPI KOZMİK SIRLARA SIZMAYA ÇALIŞTI
27.03.2014 14:38 Akşam gazetesi şok bir iddiayı gündeme getirdi. Buna göre; TSK'nın kozmik odasına girmek için Arınç'a "suikast yapılacağı" iddiasını kullanan paralel yapının müthiş planı ortaya çıktı. TÜBİTAK'ın bilgi-işlemci imamı Muaz, askere sızan personelin ne kadarının deşifre olduğunu öğrenme çabası fark edilince oyun bozuldu.
Kozmik oda baskınının perde arkasından da paralel yapı çıktı. Takvimler 20 Aralık 2009'u gösterdiğinde Ankara'nın Çukurambar semtinde, olağanüstü bir hareketlilik yaşandı. Bölgede operasyon düzenleyen polis ekipleri bir albay ve binbaşıyı, "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast hazırlığı" iddiasıyla gözaltına aldı. Gözaltı sayısı ertesi gün 8'e yükseldi.
Özel Yetkili Savcı Mustafa Bilgili'nin yürüttüğü soruşturmada ses getiren gelişmeyse Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki Kozmik Oda'nın aranması oldu. Çok az sayıda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin özel şifrelerle girebildiği bu odanın en önemli özelliğiyse ulusal güvenliği ilgilendiren 'çok gizli' bilgi ve belgelerin saklandığı yer olmasıydı. Bilgili, günler süren aramanın ardından kozmik odadan ayrıldı. Gözaltındaki askerler serbest bırakıldı.
Pensilvanya'da planlandı
Beş yıl önce Türkiye'nin gündemine oturan ve akıbeti konusunda bugüne kadar bir açıklama yapılmayan soruşturmanın bilinmeyenleri ortaya çıktı. Güvenilir kaynaklar, "Arınç'a suikast" soruşturmasının perde arkasında paralel yapının bulunduğunu iddia etti. Derin kurgu Pensilvanya'da planlanarak Ankara'da uygulamaya konuldu. Zamanlama, şüphelileri arasında emekli ve muvazzaf askerlerin de bulunduğu Ergenekon soruşturması sürecine bilerek denk getirildi. Paralel yapının amacı, TSK'ya sızmayı başaran kadroların ne kadarının deşifre olduğunu öğrenmek ve ulusal güvenlikle ilgili sırlara ulaşmaktı.
Derin senaryo uygulamada
TSK personeline ilişkin çok gizli dereceli istihbarat bilgilerinin Seferberlik Tetkik Kurulu'nda şifreli kozmik odada saklandığını bilen paralel yapı, buraya girmenin derin senaryosunu hazırladı. Türkiye'nin gündemine oturacak boyutta bir suikast girişimi kurgulanacak ve bu iddia üzerine başlatılacak soruşturma, kozmik odaya kadar ulaşacaktı. Bunun başarılması halinde savcılık tarafından kozmik odada yapılacak olası aramada, bir şifre uzmanına ihtiyaç duyulacak ve bunun için TÜBİTAK'ın kapısı çalınacaktı. Senaryo hatasız işlerse, şifre uzmanı olarak savcıya eşlik edecek TÜBİTAK'ın paralel elemanı kozmik odaya girmeyi başaracaktı.
TSK'nın paralelleri devrede
Derin örgütün toplantısında ses getirecek isim olarak "Bülent Arınç" belirlendi. Ardından olağan şüphenin oluşturulması için harekete geçildi. Önce, Arınç'ın Ankara'nın Çukurambar'daki evinin bulunduğu bölgeden olağan görevleri kapsamında geçen askeri araçlar belirlendi. Ardından da sivil araçlarla aynı güzergahı kullanan bazı askeri personel tespit edildi. Bu bilgilere ulaşmada, TSK içindeki paralel kadrolardan da destek alındı.
Gerekli materyal toplandıktan sonra, kimliği belirsiz kişinin malum ihbarı polise ulaştı. İhbarda askeri ve sivil plakalar verilerek Arınç'a yönelik suikast hazırlığı yapıldığı belirtildi. İhbarcı, suikastla ilgili bazı deliller konusunda ise Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki kozmik odayı özellikle işaret etti. Bunu yaparken de kendisini bir askeri personel yakını olarak tanıttı.
Muaz kod adlı uzman iş başında
Paralel yapının polisteki bazı unsurlarının da devreye girmesiyle senaryo, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'na "acil durum" uyarısıyla bildirildi. Derin plandan haberdar olmayan Savcı Mustafa Bilgili de olası risklere karşı operasyon için düğmeye bastı. Gözaltıların ardından savcılık, polise yapılan ihbarda özellikle dikkat çekilen kozmik odaya yöneldi. Bu noktada devreye giren bazı polislerin, "Kozmik odadaki şifrelerin kırılması için TÜBİTAK'tan uzman alın" telkini üzerine savcılık, Adalet Bakanlığı kanalıyla kuruma başvurdu. Başvuru üzerine paralel yapı içinde "Muaz" kod adıyla tanınan TÜBİTAK elemanı görevlendirildi ve savcıya eşlik ederek kozmik odaya girmeyi başardı.
TÜBİTAK'ın paralel uzmanı
Kozmik oda noktasına kadar hatasız işleyen senaryo, paralel uzmanın telaşlı hareketleri ve şifre gerektirmeyen bazı evrakları inceleme girişimi üzerine bozuldu. Şifre kırmak için kendisine eşlik eden uzmanın belge incelediğini fark eden Savcı Bilgili, olaya derhal müdahale etti. Bu gelişme üzerine daha da telaşlanan TÜBİTAK'ın paralel uzmanı, Savcı Bilgili'nin talimatıyla kozmik odadan çıkarılarak gönderildi.
Ankara'nın imamıyla temas
Savcı ve askeri yetkililerin dikkatini çeken durum ilgili birimlere bildirildi. Olayın ardından devreye giren istihbarat elemanları, "Muaz" kod adlı TÜBİTAK'ın uzmanını mercek altına aldı. Uzmanın, paralel yapının Başkent'teki okullarında öğretmen olarak görünen Ankara imamıyla İncek'teki bir kıraathanede buluşması ve bazı telefon konuşmaları tespit edildi. Elemanların 5 yıldır paralel yapıya bilgi, ve belge verdiği öğrenildi. Rapor Başbakanlığa da sunuldu. (Akşam)
İDDİA DOĞRU OLAMAZ
16.04.2014 14:44 Bize göre Akşam'ın aktardığı bu iddia, yani kozmik oda aramalarının yıllar önce ABD'de planlandığına yönelik iddia doğru olamaz. Çünkü hatırlanacağı gibi, Arınç'a suikast şüphesiyle gözaltına alınan iki askeri görevli bir not kağıdını yutmaya çalıştı. Üzerlerinde ve evlerinde belgeler gibi diğer bazı somut deliller ele geçirildi. Öyle ki Ergenekon medyası olarak nitelendirilen Odatv sitesi dahi bu olayın detaylarını aktararak faka bastıklarını itiraf etti. Bu itirafa Odatv davasının iddianamesinden ulaşılabilir. Ayrıca Arınç'a suikast ve kozmik oda aramalarını içeren soruşturma kapsamında hatırlanacağı gibi 8 özel harp subayı tutuklanmıştı. Daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış olsalar dahi bu durum savcılığın elinde oldukça ciddi deliller bulunduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, ortada bu kadar delil varken kozmik oda olayının yıllar önce ABD'de planlandığı şeklindeki bir iddia bizce inandırıcı değildir. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(14 Mart 2014, 11:10), son güncel.: (16 Nisan 2014, 14:44)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: