İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine ilişkin, Hava Harp Okulu'nda görevli subayların da aralarında bulunduğu 32'si tutuklu 43 sanığın yargılandığı davada, bazı sanıkların savunmaları alındı. Duruşmada eski Hava Harp Okulu Alay Komutanı Hüseyin Ergezen, Adil Öksüz'ün Sakarya'daki evinde yapılan aramada bir kitapta parmak izinin bulunduğunun hatırlatılması üzerine, "Tam saçmalık, bir kitabı her yere götürülmüş olabilir" dedi. Duruşmada mahkeme başkanının bu sorusu üzerine, Adil Öksüz'ün Sakarya'daki evinde yapılan aramada bir kitabın 2 sayfasında tutuklu sanık Hüseyin Ergezen'in baş parmak izinin çıktığı ortaya çıktı.
![]() ![]() ![]() |
27.10.2018 14:58 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki örgütün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul Hava Harp Okulu'nda görevli subayların da aralarında bulunduğu 32'si tutuklu, 43 sanığın yargılanmasına devam edildi.
22.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu'nda yapılan duruşmada, tutuklu sanık eski Hava Harp Okulu Alay Komutanı Kurmay Albay Hüseyin Ergezen'in savunması alındı.
Hava Harp Okulu'nun eski faaliyetlerinden, öğrencilerin başarılarından bahseden Ergezen'i Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, iddianamedeki suç isnatlarına karşı savunma yapması için uyardı.
Ergezen, uyarılara rağmen eski okul faaliyetlerine ilişkin savunmasını sürdürdü. Başkan Gürlek de Ergezen'e direkt soru sorulmasına karar verdi.
"Adil Öksüz'ün evindeki kitapta sanığın parmak izi çıktı"
Akın Gürlek'in "Adil Öksüz'ün Sakarya'daki evinde yapılan aramada bir kitabın 2 sayfasında baş parmak iziniz çıktı. Bu konu hakkında neler diyeceksiniz?" sorusu üzerine Ergezen, "Tam saçmalık, bir kitap her yere götürülmüş olabilir." dedi.
Gürlek'in, "11-12 Temmuz'da Akın Öztürk'ün genel sekreteri Ahmet Özçetin, kışlaya geliyor ve verilen ifadelerde bu kişinin kayıt yapılmadan kışlaya girişinin sağlanması talimatını vermişsiniz. Neler diyeceksiniz?" sorusuna Ergezen, "Neden geldiğinden haberim yok." yanıtını verdi.
Başkan Gürlek'in "Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, hakkınızda ankesör soruşturması var. Bir diyeceğiniz var mı?" sözleri üzerine de Ergezen, bilgisi olmadığını söyledi.
Mahkemenin sorularını sormasına devam etmesi üzerine sanık Ergezen, "Bu şekilde sorgulanmayı kabul etmiyorum. Ben savunmama devam etmek istiyorum." dedi.
"Amaç davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmek"
Milli Savunma Bakanlığı avukatı Necip Kibar, "Sanığın davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmek için bu şekilde cevap verdiğini düşünüyoruz. Hava Harp Okulu'ndaki toplantıların gece saatlerinde yapılmasını normal midir?" şeklindeki sorusu üzerine Ergezen, "Savunma yapmam engelleniyor." dedi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, sanığa 3 defa uyarılmasına rağmen farklı şeyler anlattığını söyleyerek, soru sorma işlemine devam edileceğini belirtti.
Sanık Ergezen de "Cevap vermeyeceğim." dedi.
Mahkeme başkanı, sanığa isnat edilen eylemlere ilişkin olarak savunma yapması için söz verdi.
Ergezen, Hava Harp Okulu'nda yapıldığı iddia olunan darbe toplantılarıyla alakasının olmadığını, toplantıları kendi personeliyle yaptığını, iddia edilen WhatsApp gruplarında yer almadığını söyledi.
Bin 300 personeli ve binlerce silahı olan biri olarak, hiçbir gruba dahil edilmediğini ve haberleşme grubunda bulunmadığını iddia eden Ergezen, "Personelimden darbe imasında bulunduğuma dair bir ifade yok. 2 erim var. Bunlar duysaydı ballandıra ballandıra anlatırlardı. Bunlar darbe hazırlığı girişiminde bulunmadığımın ispatıdır. 14-15 Temmuz'da darbe toplantısı yapıldığı iddiaları var. Kurul faaliyetleriyle ilgili toplantılara katıldım. Yalova'da darbe toplantısı yapıldığı iddiası da var. Aynı anda iki yerde olamam. Benim günümün yarısı toplantılarla geçer." diye konuştu.
Ergezen, darbe toplantısı yapıldığı iddia edilen saatlerde evrak işleriyle uğraştığını, Yalova'da öğrencilerle birlikte olduğunu, Yalova'da kampta bulunduğu saatlerde çok sayıda ziyaretin yapıldığını ve terör tehditlerini duyduğunu ifade eden Ergezen, şöyle devam etti:
"Yalova'dan İstanbul'a gittim. Okulla ve öğrencilerle ilgili Tuğgeneral Fetih Alpay ile görüşmek istedim, yoktu, görüşemedim. Uçuşların kesildiği bilgisi geldi. Okulda artan güvenlik tedbirlerini soruşturdum. Helikopterlerin seslerini duydum, bana Genelkurmay Başkanı'nın geleceği ve terör olaylarıyla ilgili olduğu söylendi. Okulu gezdim. Boğaziçi Köprüsü'nün terör tehdidiyle tutulduğu ve alçak uçuşların yapıldığı söylendi. Sicil amirlerime ulaşamadım."
"TRT'ye helikopterle gitmiş"
Yalova'daki filo komutanını arayarak, terör olaylarıyla ilgili uyardığını anlatan Ergezen, kendisine gelen telefonda terör olaylarıyla ilgili TRT ve Digitürk binalarının güvenliğinin alınması emri verildiğinin söylendiğini, personele hazırlık yaptırdığını, TRT'ye gitme kararı verdiğini, amirlerinden hiçbirine ulaşamadığını aktardı.
TRT'ye gitmek için helikoptere bindiğini, köprünün askerler tarafından kapatıldığını gördüğünü, emrin güvenilirliğini hiç sorgulamadığını, emre itaat ettiğini, kendisine gitme emrinin kim tarafından verildiğini bilmediğini anlatan sanık Ergezen, "15 Temmuz'da verilen emri gerçekleştirdim. TRT'ye indik, binanın güvenliği sağlanmıştı zaten. Bir binbaşı Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından geldiklerini söyledi. Ben sadece 2 sivil ve 2 güvenlikçi gördüm. Arka tarafa biz yerleştik. Nöbet tutulan yerlere baktım. Telefonumun şarjı bitmişti, telefonumu şarj ettim." diye konuştu.
"Harbiyelilere sivil kıyafet dağıtmış"
Tutuklu sanık Hüseyin Ergezen, Yalova'dan çıkan askerlerle ilgili telefonda görüşmeler yaptığını, bunların köprüye gittiğini, telefonda görüştüğü kişilerin kendisine "terörist olduklarını düşündükleri kişilerin saldırdığını, ateş ettiklerini" anlattığını, bu sebeple TRT'deki durumla ilgilenemediğini söyledi.
Kalkışmayı ilk duyduğunda birliğin böyle bir şeyin içine sokulduğunun aklına gelmediğini, durumları tedbir olarak değerlendirdiğini anlatan Ergezen, "TRT'de kapıda provokasyon yapan insanlar vardı, kapıya dayanmışlardı. TRT'den ayrılmayı ve köprüye gitmeyi düşündüm. Sivil kıyafetler dağıtarak harbiyelileri arkadan çıkarttım. Arka kapıdan orayı terk ettim. Köprüye gitmek istedim, gidemediğimi anlayınca Yeşilköy'deki okula taksiyle geçtim. Komutana ulaşamadım, oyuna getirildiğimizi anladım." ifadelerini kullandı.
Ergezen, TRT İstanbul müdürü olacakmış
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, "Atama listesinde İstanbul TRT müdürü olarak isminiz geçiyor. Neler diyeceksiniz?" sorusuna sanık, "Benim haberim yok." yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Mehmet Alagöz'ün sorulara sanık Ergezen'in cevap vermemesi üzerine Başkan Gürlek, sanığın sorulara uygun cevap vermemesi nedeniyle sorgusunu bitirdi.
Duruşmaya ara verildi.
Duruşmada, savunma yapan tutuklu sanık Oktay Erkin, Hava Harp Okulu'nda idari işlerden sorumlu astsubay olduğunu, iddianamede kalkışmadan haberi olduğuna dair bir şeyin olmadığını, bu durumu evindeyken duyduğunu, daha sonrasında okula gittiğinde, televizyonlarda açıklamaların başladığını, darbecilerin mühimmat almasını engellediğini dile getirdi.
15 Temmuz'dan sonra 1 yıl boyunca göreve devam ettiğini, hatta tanık olarak ifade verdiğini, silahlığın kapısının kilitli olduğunu ve kimsenin tek başına bu kilidi açamayacağını söyleyen Erkin, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Tutuklu sanık Serdar Bay da okul dekanının icra astsubayı olarak görev yaptığını, kalkışmaya karşı herhangi bir faaliyette bulunmadığını, tanık olacağı yerde sanık olarak davada yer aldığını ileri sürdü. Bay, kalkışmadan haberi olmadığını, sadece görevini icra ettiğini savunarak, 00.00 sıralarında televizyondan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde bir grubun kalkışma yaptığına dair açıklamaları gördüğünü ve TRT'de okunan bildiriyi görünce darbe olduğunu anladığını iddia etti.
Gece saat 03.00 civarı Tuğgeneral Fethi Alpay'ın dekanın odasına geldiğini ifade eden sanık Bay, Alpay'ın bir süre sonra odadan çıktığını, kendisine emir vermediğini, kendisinin de sekreterlikten ayrılarak, dinlenme odasına geçtiğini, en sağlıklı hareketin beklemek olduğuna karar verdiğini söyledi.
Sanık Bay, sabaha kadar televizyon izlediğini dile getirerek, “Kimin ne yaptığını anlamaya çalıştım. Dekanın geri gelmesini bekledim. Daha sonra dekan Ahmet Gümüş geldi, lojmana gitti ve daha sonrasında personelin eve gitmesini söyledi. Birlikten çıkış yapıp, evime gittim. Darbeyle uzaktan yakından ilgim yoktur.” dedi.
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek’in “Olağanüstü durum var. 23.20'de dekanlık binasına girmişsin. Her şey belli, okulda kalkışma yapıldığı belli. Neden emirlere uyuyorsun?” diye sorması üzerine sanık Bay, “Hukuksuz bir emir yok. Hukuka uygun emirlerdi. Ortada darbe emri yok” ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı Gürlek de “Sana göre öyle” dedi.
Tutuklu sanık Tuncay Demirci ise savunmasında, Hava Harp Okulu'nda beden eğitimi eğitmeni olarak görev yaptığını, sözleşmeli olduğunu, emrinde hiçbir personelin bulunmadığını, 15 Temmuz'da önce aracının ölçümünü yaptırdığını, hamile olan eşiyle market alışverişi yaptığını, 21.45 civarında amirinin kendisini arayarak, spor salonuna çağırdığını, herkesin salonda olduğunu gördüğünü söyledi.
Amiri İsa Öztürk'ün kendisine terör ihbarı aldıklarını söylediğini anlatan sanık Demirci, eğitim elbiselerini giydiklerini, bir süre sonra darbe söylemlerini duyduklarını, şok olduğunu, İsa Öztürk'ün kendisine darbeyle ilgilerinin olmadığını söylediğini, panik olunca aracında beklemeye başladığını, daha sonra evlerine dağıldıklarını belirtti.
Bazı sanıkların savunmalarını tamamlamasından sonra duruşma, yarına ertelendi.
23.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu'nda yapılan duruşmada, sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi.
Savunma yapan tutuklu sanık Hasan Gülser, iş kontrol amiri olduğunu, olay tarihinde istihkak tabur komutanlığına vekaleten baktığını, o tarihlerde 4 subayın izinli olduğunu, 15 Temmuz'da normal mesaiye başladığını, daha sonra Albay Yusuf Özdemir'in geldiğini ve birliğe terör saldırısı olabileceğini söyleyerek, uyardığını anlattı.
Albay Özdemir'in kendisine saldırı uyarısıyla ilgili olarak 5 bin adet merminin çekilmesini, şarjörlere basılmasını söylediğini ifade eden sanık Gülser, "Bu durumu bölük komutan vekiline ilettim. Her şey yönergeye uygun yapıldı. Kanunsuz hiçbir şey yapılmadı. 16.30'da mesaiden ayrıldım, Taksim'e giderek bir şeyler yedim, eve geldim. Daha sonrasında Albay Yusuf Özdemir aradı ve 'birliğe gel' dedi. O sırada televizyonda terör tehdidi nedeniyle köprülerin ve havaalanlarının kapatıldığını gördüm. Birliğin emniyetini almak maksadıyla 22.15'te birliğe giriş yaptım. 22: 30 sıralarında Albay Yusuf Özdemir, askeri park sahasına çağırdı, oraya gittik." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, sanığa "Tanık beyanlarında 'beklenen gün geldi' şeklinde askerlere konuşma yapmışsın. Ne diyeceksin?" sorusunu sordu.
Sanık Gülser de, "Ben böyle bir konuşma yapmadım." dedi.
Saat 23.20'de askerleri hangara oturttuğunu, diğer birlikten gelen askerleri görünce terör tehdidi şüphesinin arttığını savunan sanık Gülser, şöyle devam etti:
"00.10'da park bölgesinden 3-4 helikopterin kalktığını gördüm. Hava Harp Okulu Kurmay Başkanı Albay Barbaros Akça inenler arasındaydı ve daha sonrasında vatandaşlarla tartıştığını gördüm. Ne olduğunu anlamaya çalıştım. O sırada eşimle konuştum, bana televizyondaki açıklamaları anlattı. 00.10'da ilk defa durumları eşimden duydum. 01.00 civarı helikopterden havacı bir albay indi. Şoku atlatınca birlikten ayrıldım. 18 Temmuz'da normal mesaime gittim. Kanunsuz hiç bir emir vermedim."
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, "Tanık beyanlarında 'kana kan dişe diş' tarzında konuşmalar yapıldığı söyleniyor. Sana nizamiyenin korumasını vermişler. Eşinden öğrendikten sonra neden emirlere uydun?" diye sorması üzerine sanık Gülser, "Öyle bir konuşma duymadım." cevabını verdi.
Bir diğer tutuklu sanık Ünsal Eken, ulaştırma taburunda görevli olduğunu, uçuş ekibinin ulaşımını sağladığını, iddianamede yer alan tüm suçlamaları reddettiğini, olay tarihinde yolladığı araçların bir kısmını görev icabı yolladığını, bir kısım araçları ise kendisinin yollamadığını, kendi planlama listesine göre hareket ettiğini, bu yüzden tutuklu bulunduğunu öne sürdü.
Sanık Eken, kendisine kimsenin havaalanına gideceğini söylemediğini, kendisinin de kimseye havaalanına git demediğini öne sürerek, "Araçların havaalanına gittiğini, döndükten sonra öğrendim. Nöbet sıra çizelgesine göre nöbet tuttum. Nöbetimi kimseyle değiştirmedim. Hiçbir toplantıya katılmadım. Günlük görev listesinin dışına çıkmadım. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum." ifadelerini kullandı.
Tutuksuz sanık Muhammet Ali Kaya da savunmasında, ulaştırma tabur komutanı izinli olduğu için bu bölüme vekaleten baktığını söyleyerek, "Buradaki herkes turuncu alarmdan bahsediyor, ben üsteğmen olarak tatbikat duydum. Televizyon izlerken terör saldırıları olduğunu gördük, sonrasında sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamalarını gördük. Silahhaneden silah çıkmadı çünkü silahhaneyi kilitledim ben. Mühimmatımı saydım, eksik yoktu. Silahhanem hiç açılmadı. Kimse benim bünyemde bulunan silahhaneden silah kullanmadı. Silahhaneyi kilitlemem benim bu hain darbe girişimine katılmadığımın kanıtıdır." sözleriyle savunma yaptı.
Çıkan araçlardan haberi olmadığını iddia eden sanık Kaya, "darbe haberleri ile Başbakan'ın konuşmasını gördüğünü, Ünsal Eken'in de araçları yollamasının bu kapsamda olmadığını, kendi zamanında da araç tahsisinin yapılmadığını, askerlerini arayarak, hiçbir olaya ve kalkışmaya karışmama telkininde bulunduğunu, Başbakan'ın konuşmasından sonra araç çıkışlarını yasakladığını, telefonda yaptığı konuşmalardan da darbe karşıtı olduğunun anlaşılacağını" belirtti.
Söz konusu sanıkların savunmalarını tamamlamasından sonra duruşma, yarına ertelendi.
24.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu'nda yapılan 8. duruşmaya, 6 tutuklu, 9 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanlığı'nın avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam etti.
Savunma yapan tutuksuz sanık Mustafa Böcek, olay tarihinde Hava Harp Okulu’nda uzman çavuş olarak görev yaptığını, gördüğü her şeyi komutanlarına rapor ettiğini, darbe girişimini geç de olsa anladığını ama kimlerin darbeci, kimlerin darbe karşıtı olduğunu bilemediğini söyledi.
Sanık Böcek, sabaha karşı vatandaşları sokakta görünce hain darbenin başarısız olduğunu anladığını ifade ederek, "Uzman Çavuş Serdar Şahin nöbetçi amirimdi, bir araca eskortluk yapmamız gerektiğini söyledi. Yakıt taşıma olduğu aklıma gelmedi, normal eskortluk görevi zannettim. Darbeye yardım olduğu aklıma gelmedi. Destek Nizamiye’ye geldiğimizde yakıt tankeri olduğunu gördüm. Daha sonrasında gözaltına alındım. Kendi envanterimiz olan araçla tankere eskortluk yaptık. Bir emir verildi, emir komuta zincirinin en altında yer alıyorum. Emri veren ve emir amacını bilmem mümkün değildir. Yakıt ikmali yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Serdar Şahin, komutanların kurtarılması için yapmamız gerektiğini söyledi.’’ diye konuştu.
Bir diğer tutuksuz sanık Murat Günder de savunmasında, Hizmet Bölük Komutanlığı’nda bölük komutanı olarak 11 Temmuz 2016’da göreve başladığını, 1. derece sicil amirinin Albay Yusuf Özdemir olduğunu, Özdemir’in kendisine turuncu alarm verildiğini ve 2 bin merminin şarjörlere basılmasını emrettiğini dile getirdi.
Sanık Günder, Özdemir’in bu talebini resmi yollarla usulüne uygun bir şekilde talep ettiklerini, iznin verildiğini, mermilerin olduğu yeri kilitlediğini ve sonrasında Halkalı’da bulunan ailesinin yanına gittiğini anlattı. Daha sonra terör tehdidiyle birliğe çağrıldığını, yolda telefonuna haberlerin düştüğünü aktaran Günder, emekli astsubay olan babasıyla, amcasıyla konuştuğunu, kendisini darbe konusunda uyardıklarını beyan etti.
Kendisini birliğe çağıranların darbeci mi, darbe karşıtı mı olduğunu bilmediğini savunan Günder, "Birliğe neden gittiğime dair o gece video çektim. Çünkü bu hainlerin daha önce kurdukları tuzakları biliyordum. Bu video darbe amacıyla gitmediğime dairdir. Birliğe 00:22 civarı girdim."’ diyerek olay günü kendini çektiği videoyu mahkeme heyetine izletti.
Birliğe giriş yaptıktan sonra odasına gittiğini aktaran sanık Günder, odasının camlarının kırık olduğunu, Orhan Çiçek’in odasının camlarını kırdığını, mermilerin bulunduğu yerin anahtarını aradığını öğrendiğini söyledi. Günder, askerler toplanınca emrindeki 40-45 kadar askere "Beni dinleyeceksiniz" telkininde bulunduğunu ancak Albay Yusuf Özdemir askerlere araçlara bin emri verince askerlerin araçlara bindiğini belirtti.
Sanık Günder, "Albay Yusuf Özdemir, bana da araca binmemi söyledi, ben binmedim, 2. defa emretti, ben bahanelerle binmedim, onlar gittiler. Daha sonrasında aracıma geçtim, radyoyu dinledim. Emrimdeki başçavuş geldi ona sordum 'Cemaatçi misin?' diye, bana 'Allah onların belasını versin, değilim’ dedi. Olaylara karışmamasını ve evine gitmesini istedim. Binanın ışıklarını kapattım. Yusuf Özdemir askerlerimi almıştı, askerlerimi çok merak ediyordum. 04.15 gibi bir araç geldi, mermi almaya geldiklerini söylediler, mermi vermedim. 04.30 gibi birlikten çıktım. Halen ihraç olmamış bir üsteğmenim. Darbecilerin karşısında durdum. Beraatımı istiyorum." şeklinde konuştu.
"Ömer Halisdemir gibi kahramanlar var, gidiyor, darbeci komutanın kafasına sıkıyor"
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, Günder'e "Bu ülkede Ömer Halisdemir gibi kahramanlar var, gidiyor, darbeci komutanın kafasına sıkıyor. Bu durumu sen de engelleyebilirdin. Niye karşı çıkmadın?’’ diye sordu. Bunun üzerine sanık Günder, "Beni oraya gönderen kimse yoktu. Tek başımaydım, nasıl karşı çıkayım?" dedi.
Başkan Gürlek’in ‘’Neden tepki göstermedin?’’ sorusuna sanık Günder, "Askerlere 'albayı dinlemeyeceksiniz' dedim. Askerlere otobüse binerken 'nereye gittiğinizi bile bilmiyorsunuz' dedim. Askerleri, Yusuf Özdemir’i tanımıyorum, ben oraya gideli 4 gün olmuştu. Korktuğum açık ve nettir." diye cevap verdi.
Sanıkların savunmalarının alınmasının tamamlanmasından sonra mahkeme, tanık dinlemesine geçti.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski pilot üsteğmen Kerime Yıldırım, cezaevinden SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanarak, tanık olarak ifade verdi.
Tanık Kerime Yıldırım, Vodafone Arena Stadyumu’na personel götürme emrini Albay Hüseyin Ergezen’in verdiğini ifade ederek, "Albay Ergezen, terör saldırıları olabileceğini, bu kapsamda uçmam gerektiğini söyledi. Kaç kişiyi götürdüğümü hatırlamıyorum. Helikopter 8-10 kişi alıyor. Personelin nereden geldiğini bilmiyorum. Öğrenciler de vardı. İlk önce TRT’ye Hüseyin Ergezen, 2 rütbeli ile askeri öğrencileri götürdüm. İlk uçuşum buydu. Atatürk Havalimanı’ndaki kuleden uçuş izni istedim. Kule bana nereye gideceğimi sordu, ben de albaya sordum. Albay bana 'Kadıköy' dedi. Uçuş yaparken albay 'rotayı değiştir' dedi. Onun yönlendirmesiyle hareket ettim. Bütün helikopterdekiler indi, Atatürk Havalimanı askeri aprona geri döndüm.’’ şeklinde konuştu.
Beşiktaş’taki stada kendisinin de, Tuncay Yıldırım’ın da uçtuğunu söyleyen Yıldırım, Yüzbaşı Fatih Aksoy'un Albay Ergezen’in emriyle stada uçmasını söylediğini, Ergezen’in sicil amiri olduğunu belirtti.
Talepleri sorulan Cumhuriyet savcısı, tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını, duruşmaya gelmeyen 2 sanık hakkında yakalama kararı çıkartılmasını ve eksik hususların giderilmesini talep etti.
Duruşma, sanık avukatlarının taleplerinin alınması için yarına ertelendi.
25.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu'nda yapılan duruşmaya, 32 tutuklu, 9 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanlığı'nın avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, mahkemeye gelen belgeleri okudu. Başkan Gürlek, bazı sanıklar hakkında farklı illerde ankesör soruşturması başlatıldığını, eski Albay Hasan Ergezen'in Adil Öksüz ve Kemal Batmaz ile telefon görüşme kayıtlarının olduğuna dair belgenin mahkemeye ulaştığını, bir diğer tutuklu sanık İsa Pek'in cezaevindeki bilgisayar odasından çıkarken kartuşa gizlediği bir not bulunduğunu söyledi.
Sanık Pek, nottan haberi olmadığını ifade etti.
Duruşma, sanık avukatlarının taleplerinin alınmasıyla devam etti.
Duruşmada söz alan sanıkların avukatları, öncelikli olarak tutuklu olan müvekkillerinin tahliyesini istedi.
Avukatlar, müvekkillerinin darbe girişimine katılmadıklarını, olay günü terör tehdidi üzerine hareket ettiklerini iddia etti.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuksuz sanıklar haklarındaki adli kontrol tedbirlerinin devamına, ilgili yerlere yazılan yazıların cevaplarının beklenmesine, tanıkların bir sonraki celsede dinlenmesine karar vererek, tutuklu sanıkların cezaevlerinde yandan ve önden fotoğraflarının çekilmesine hükmetti.
Sanıkların fotoğraflarının çekilmesinden sonra, davayla ilgili görüntülerle birlikte bilirkişiye gönderilerek, bilirkişi raporu alınmasını kararlaştıran mahkeme, sanık Oktay Erkin hakkındaki suçlamaların tanık beyanı kapsamında lehine değişebileceği ihtimaline binaen adli kontrol uygulanarak tahliyesine karar verdi.
Diğer 31 sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı 21 Ocak 2019'da Silivri'de görülmek üzere erteledi.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan 687 sayfalık iddianamede, darbe kalkışması öncesi Hava Harp Okulu'nda düzenlenen toplantı ve koordinasyon çalışmaları ile darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016 sabahı ve darbe girişimi sırasında okulda gelişen olaylar anlatılıyor.
İddianamede, 14 Temmuz 2016'da öğle saatlerinden itibaren Hava Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral Fethi Alpay'ın makam odasında darbe koordinasyon toplantısı düzenlendiği, toplantılara eski 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Mehmet Nail Yiğit, eski İstanbul Jandarma Komutanı Kurmay Albay Gürcan Sercan, eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Albay Ahmet Çelebioğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı görevlisi eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in katıldığı belirtiliyor.
Tuğgeneral Sönmezateş'in, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın derdest edilmesi" emrini bu toplantıda aldığı kaydedilen iddianamede, toplantıların geç saate kadar gizlilik içerisinde yapıldığı, 16 Temmuz'da, toplantının yapıldığı komutanlık katındaki kameraların sökülerek saklandığı, soruşturmada saklanan kameraların bulunduğu ve toplantıya ilişkin görüntülerin elde edildiği bildiriliyor.
İstanbul Valisi Şahin'in derdest edilme planı
Darbe teşebbüsü gecesi Hava Harp Okulu'ndan yola çıkan subay ve astsubayların, Zeytinburnu Kazlıçeşme'de emniyet güçleri tarafından yakalandığı ve sanıklardan eski Binbaşı Ecir Şık'ın üst aramasında 4 sayfadan ibaret darbe görevlendirme planının ele geçirildiği vurgulanan iddianamede, burada İstanbul Valisi Vasip Şahin'in derdest edilmesiyle ilgili bir planın yazılı olduğunun görüldüğü aktarılıyor.
İstanbul'da darbe kalkışması için havalanan askeri helikopterlerin iniş-kalkış koordinesine ilişkin tespitler ile Atatürk Havalimanı ve Ulus'taki TRT binasının işgalinin yönetilmesine ilişkin planlardan da bahsedilen iddianamede, sanıkların "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" ve "TBMM ile hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Sanıkların ayrıca "silahlı terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak, hava ulaşım araçlarının alıkonulması, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi" gibi suçlardan da değişik oranlarda hapis cezalarına çarptırılması talep ediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-30 Ekim (2017) 'İstanbul 43 sanık (ilk 44) Darbe/Hava Harp Okulu' davası
(27 Ekim 2018, 14:58)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: