Üç yıl önce gerçekleşen Danıştay saldırısında bir üyelerini kurban veren Danıştay camiasından bazıları ya şaşkınlığını hala üzerinden atamamış ya da... Saldırıyı anmak için düzenlenen ve bazı yüksek yargı organlarının başkanlarının da katıldığı törende kürsüye gelen Danıştay 5. Dairesi Başkanı Salih Er, Yargıtay´ın, Ergenekon ve Danıştay dosyalarının birleştirilmesi kararını yok saydı. Bu yönde hem Ankara hem de İstanbul´daki mahkemelerin verdiği kararlar da, saldırıyla Ergenekon arasındaki irtibatın gözardı edilmesini engelleyemedi. Er, saldırının rejime yönelik olduğu görüşünde ısrar ederken, ´şeriatçı´ diye nitelendirdiği basına ve hükümete ağır ithamlarda bulundu, Danıştay´ın ´Cumhuriyet´in niteliklerine sahip çıktığı için hedef olarak seçildiğini´ iddia etti: Türkiye´de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bugün de düşünmelidirler.
Kemalistler kemalistleri kemalizm adına öldürdü beyler uyanın artık
Üç yıl önce gerçekleşen Danıştay saldırısında bir üyelerini kurban veren Danıştay camiasından bazıları ya şaşkınlığını hala üzerinden atamamış ya da...Saldırıyı anmak için düzenlenen ve bazı yüksek yargı organlarının başkanlarının da katıldığı törende kürsüye gelen Danıştay 5. Dairesi Başkanı Salih Er, Yargıtay´ın, Ergenekon ve Danıştay dosyalarının birleştirilmesi kararını yok saydı. Bu yönde hem Ankara hem de İstanbul´daki mahkemelerin verdiği kararlar da, saldırıyla Ergenekon arasındaki irtibatın gözardı edilmesini engelleyemedi. Er, saldırının rejime yönelik olduğu görüşünde ısrar ederken, ´şeriatçı´ diye nitelendirdiği basına ve hükümete ağır ithamlarda bulundu, Danıştay´ın ´Cumhuriyet´in niteliklerine sahip çıktığı için hedef olarak seçildiğini´ iddia etti: Türkiye´de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bugün de düşünmelidirler.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 8 sanık hakkında yerel mahkemece verilen kararı ´Ergenekon davasıyla fiili irtibat bulunduğu´ gerekçesiyle oybirliğiyle bozmuştu. Ve dava Ergenekon´la birleştirilmişti. Saldırının amacının Danıştay´ın türban kararı değil, ülkede kaos oluşturmak olduğu aktarılmıştı. Danıştay 5. Dairesi Başkanı Salih Er, Yargıtay ve iki yerel mahkemenin kararına rağmen saldırının Cumhuriyet´e yönelik gerçekleştirildiğini savundu. Danıştay 2. Dairesi´nin, ´türban konusunda aldığı kararla şeriatçı basının baş hedefi durumuna geldiğini´ ileri sürdü. Salih Er, Ergenekon ve tetikçi Alparslan Arslan arasında irtibat kurulmasından da rahatsız olmuş. Şöyle diyor: Öte yandan, katilin geçmişi, söylemleri üzerinden sonuca varmayı yeterli görenler bilgi kirliliği ve yönlendirmeler karşısında düşünce pencerelerini biraz daha aralamalıdırlar. Danıştay hakiminin, bütün bunları söyledikten sonra Başbakan´ı ´hukukun üstünlüğünü tanımaya´ çağırması dikkat çekti.
Siyasete girip halka güvenmek yerine cüppelerine gizlenerek muhalefet yapmaya çalışanlar giderek halktan ve gerçeklerden kopuyorlar..
ERGENEKON´A SAHİP ÇIKAN DANIŞTAYCILAR DÜŞ DÜNYASINDA YAŞIYORLAR
Salih Er, Danıştay saldırısında azmettirici olmakla suçlanan Ergenekon sanıklarını ´devlete hizmet etmiş kişiler´ olarak tanımladı: Dün bir düş gördüm. Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkıyorlar, soruşturmaların gizliliği konusunda büyük duyarlılık gösteriyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinin arandığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin gözaltına alınma sürecinde örselenmiş ruhların bırakıldığı dönemleri kınıyorlardı. Hukukun üstünlüğüne inanan bir Türkiye gördüm.
Düşünde el atmadığı bir konu kalmamış!..
Dün bir düş gördüm.Ülkemin Başbakanı Danıştay`a sahip çıkıyor, türban kararından sonra `Bunlar bu gidişle evin içine de karışacaklar`, `Efendi bu senin işin değil, Diyanet`in işi`, `Yasamada, yürütmede bazı adımları atarız ama yargıdaki adımı bizim atmamız mümkün değil. Açık konuşuyorum, Danıştay`da bir çok engelle karşı karşıyayız` diyenleri hukukun üstünlüğünü tanımaya çağırıyordu. Ülkemin Başbakanı, yargı kararlarına saygı duymayı herkesin içine sindirmesi gerektiğini söylüyor, Can Dündar`ın dediği gibi `saldırganlığa zemin hazırlamamak için Başbakan nasıl konuşmalı`nın dersini veriyordu. Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkıyorlar, soruşturmaların gizliliği konusunda büyük duyarlılık gösteriyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinin arandığı, anlatımların yandaş basına aktarıldığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin göz altına alınma sürecinde örselenmiş ruhların bırakıldığı, ceplerinde kalbi kırık ömürler ve tansiyon hapıyla dolaşmaların yaratıldığı dönemleri kınıyorlardı. Geleceğin Türkiyesi soruşturmasının savcısı, insan onurunu güvence altına alan bütün kuralların, insan hakları kapsamında olduğunun dersini veriyordu. Namusun yalnızca kadınlarda bulunması gereken bir değer olmadığı, kadınlarımızın, genç kızlarımızın töre cinayetlerine kurban gitmediği, Güldünya`nın, Şemse`nin, nicelerinin adının soğuk mezar taşlarına yazılmadığı, pervasız esintili sabahlarda çocukların örselenmediği, ırk, renk, etnik köken, uyruk, din, cinsiyet ya da cinsel yönelim ayrımının olmadığı, etnik ve kimlik baskının yapılmadığı, yaşı bir gecede büyütülüp idam edilen gençlerin bulunmadığı, `asmayalım da besleyelim mi` diyenlerin devlet büyüğü muamelesi görmediği, borsanın, doların, silah, ilaç sanayinin emperyal güçlerin egemen olmadığı, özelleştirme adı altında rant transferlerinin yapılmadığı, Cumhuriyet`in özellikle son yıllarda elden çıkarılan kazanımlarının gerçek sahiplerine, halka döndürüldüğü, korku tünelinden özgürlüğün aydınlığa çıkan, sorunlarını demokratik parlamenter rejim içinde çözün, hukukun üstünlüğüne inanan bir Türkiye gördüm. Bu düş Obama`nın düşü değil, bizim düşümüz. Ulaşmak uzun soluklu olsa da bu düşün gerçekleşeceğine ben inanıyorum. Biliyorum ki, sizler de inanıyorsunuz. Bu inancımızı bir kez daha paylaşmak üzere Anıtkabir`e, Mustafa Kemal`e gidelim. ( vakithaber)
Danıştay Başkanı Mustafa Birden de Yargıtay ve yerel mahkemelerin kararlarına rağmen saldırının ´laik cumhuriyete yönelik´ olduğunu savundu. Birden´in, Anıtkabir Özel Defteri´ne yazdığı notta şu ifadeler dikkat çekti: Yüce Atatürk, Danıştay´ımıza ve onun şahsında demokratik ve laik cumhuriyetimize yapılan menfur saldırının yıldönümü olan bugün...
Provokasyonda rol alan Danıştaycılar!..
Danıştay daire başkanı Salih Er´in, Yargıtay´ın olayın türban işi olmayıp fiili ve hukuki irtibatlar sebebiyle Ergenekon Terör Örgütü işi olma olasılığını yüksek görüp davaların birleştirilmesini istemesini bile görmezden gelerek saldırganlara dokunmaması ve soruşturmayı yerden yere vurması şaşırtsa da aslında şaşırtmıyor. Bu konuda kafa karıştıran ilk örnek daha saldırının hemen peşinden gelmişti. Saldırıya uğrayan Danıştay heyetinde yeralan Tansel Çölaşan´ın katil Alparslan Arslan´ın saldırıyı türban için yaptığını Allah´ın askeriyim dediğini ve Allahuekber şeklinde tekbirler getirerek kurşun yağdırdığı şeklinde basına verdiği iddiasının heyette yeralan diğer Danıştay üyelerince yalanlanması Tansel Çölaşan ne yapmak istiyor? sorusunu sordurtmuştu ister istemez. Yargı camiası içinden Sabih Kanadoğlu, Emin Ağaoğlu, Özdemir Bozok, Muammer Aydın ve daha bir çok örneği verilebilecek yargı elemanlarının Ergenekon soruşturmasına iyi niyetli olmadığı kesin olan eleştirileri ile Ergenekon Terör Örgütü´nün aslında yargı camiasına örgütsel veya en azından sempatizan düzeyinde ne kadar sızmış olduğu görülebiliyor. İtalya´daki Gladio soruşturmasına giderek daha çok benzemeye başlayan Ergenekon soruşturması, en büyük direnişi tıpkı orada olduğu gibi burada da yargı camiasından görüyor.
(18 Mayıs 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi manşetlerimiz
Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi