Zaman gazetesi, Peygamber Efendimiz'i aşağılayan karikatürleri yayımlayan Cumhuriyet gazetesine polis baskını yapılmasını eleştirdi. 'Hiçbir yargı kararı olmaksızın, gazeteye polis kuşatması, gazete sayfalarının savcılığa gönderilmesi ve dağıtım araçlarının alıkonulması kanunsuzdur ve açıkça bir sansür girişimidir' diyen Zaman, 'Her türlü baskıya rağmen Zaman olarak tavrımız çok açık: Tereddütsüz bir şekilde ifade özgürlüğünün yanındayız' dedi.. Cemaat medyasından karikatür krizi konusunda son zamanlarda peşpeşe şaşırtıcı yaklaşımlar geliyor. Liderleri Fetullah Gülen'e hakaret edilmesine asla tahammül etmeyen bu kesimlerin Peygamber Efendimiz'e hakarete ise hoşgörülü bir yaklaşım göstermeleri kamuoyunda büyük tepkiye yol açıyor. Sadece karikatür krizi konusunda değil başka konularda da cemaatin son dönemde islami açıdan asla kabul edilemeyecek sapkınlık yaşamakta olduğuna dair peşpeşe örnekler gözlenmeye başladı. Hz. Peygamber Efendimiz'i STV dizisinde kamyonete bindirmek, bayanların şarkı söyleyip dans ettiği olimpiyat gösterilerini izlemeye geldiğini ileri sürmek, hükümetle mücadele için twit atılmasını tavsiye ettiğini iddia etmek, 'Cebrail bile parti kursa oy vermem' demek gibi daha önce gerçekleşmiş dini sapkınlık örneklerinin sonuncusunu, Gülen'in hiç hata yapmayacağını iddia etmek oluşturmuştu.
17.01.2015 18:18 Zaman gazetesi, Mizah dergisi Charlie Hebdo'nun Peygamber Efendimiz'i (SAV) aşağılayan karikatürlerinin de yer aldığı yeni sayısından 4 sayfalık bir seçki yayımlayan Cumhuriyet gazetesine polis baskınını eleştirdi.
Zaman, bir bildiri yayımlayarak, "Hiçbir yargı kararı olmaksızın, gazeteye polis kuşatması, gazete sayfalarının savcılığa gönderilmesi ve dağıtım araçlarının alıkonulması kanunsuzdur ve açıkça bir sansür girişimidir" diye belirtti.
"İfade özgürlüğü; dinî inançları tahkir ve kutsala hakaret hakkı tanımaz" denilen açıklamada, "Ancak, dine hakaret ederek ifade özgürlüğü sınırını ihlal edenlere şiddet yoluyla karşılık verilmesini kesinlikle reddediyoruz. Hakarete karşı teröre başvuranlar, kutsala hizmet etmiş veya Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sas) adını yüceltmiş olmuyorlar" ifadeleri yer aldı.
GAZETELER POLİS TARAFINDAN KONTROL EDİLEMEZ
Zaman'dan yapılan açıklama şöyle idi:
"İfade özgürlüğü demokrasilerin vazgeçilmez şartıdır. Medya, bu özgürlüğü toplum adına ve halk yararına kullanır. Bunu yaparken sorumlu yayıncılık adına hukuku, evrensel değerleri ve bütün dünyada geçerli medya etik kurallarını ölçü alır. Demokrasilerde, gazeteler yayımlanmadan, polis tarafından kontrol edilemez. Bu, basın kanunu ile güvence altına alınmıştır.
Paris'te geçen hafta silahlı saldırıya uğrayan mizah dergisi Charlie Hebdo'nun özel sayısından bir seçki hazırlayan Cumhuriyet Gazetesi'nin dağıtımı, önceki gece engellenmeye çalışılmıştır. Hiçbir yargı kararı olmaksızın, gazeteye polis kuşatması, gazete sayfalarının savcılığa gönderilmesi ve dağıtım araçlarının alıkonulması kanunsuzdur ve açıkça bir sansür girişimidir. Her ne sebeple olursa olsun, hukuku çiğneyerek yapılan bu işlem asla kabul edilemez. Demokratik dünyada hoşunuza gitmeyen ve karşı olduğunuz fikirlerle mücadelenin tek meşru yolu, yine fikir ve hukuk yoluyla medeni tepki vermektir.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN YANINDAYIZ
Zaman Gazetesi; fikir, ifade ve medya özgürlüğünü savunurken, kutsala saygıyı en önemli evrensel değer olarak kabul eder. İfade özgürlüğü; dinî inançları tahkir ve kutsala hakaret hakkı tanımaz. AİHM'nin bugüne kadar verdiği pek çok karar, evrensel hukukun da bu yaklaşımı benimsediğini göstermektedir.
Her türlü baskıya rağmen Zaman olarak tavrımız çok açık: Tereddütsüz bir şekilde ifade özgürlüğünün yanındayız. Dine hakaret ederek ifade özgürlüğü sınırını ihlal edenlere şiddet yoluyla karşılık verilmesini kesinlikle reddediyoruz. Hakarete karşı teröre başvuranlar, kutsala hizmet etmiş veya Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sas) adını yüceltmiş olmuyorlar. Aksine insanî değerleri savunan İslam dininin özünü teşkil eden barış, adalet, hoşgörü gibi değerlere darbe vuruyorlar.
Özellikle toplumsal fay hatlarıyla oynandığı, sinir uçlarının sürekli tahrik edildiği şu süreçte, siyasetten medyaya herkesin infial uyandırabilecek davranışlardan uzak durması hayati önem taşımaktadır. Dünyanın ve ülkemizin en acil ihtiyacı, akıl ve sağduyudur. Herkesin bu sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekir."
CEMAAT: HEPİMİZ CHARLIE'YİZ!
Türkiye'de çok zor durumda olan cemaatin kendi ülke yöneticilerinden hatta Peygamberinden (SAV) esirgediği hoşgörüyü Batılılara göstermesi Türkiye kamuoyunda şok edici etki yapıyor. Geçtiğimiz günlerde Zaman yöneticilerinin gözaltına alınacağını öğrendiklerini iddia ederek Çağlayan Adliyesi önünde tepki gösterisi düzenleyen cemaat mensuplarının halkın kendilerini yalnız bıraktığını yaptıkları basın açıklamasında belirtmeleri dikkat çekmişti. Cemaatin bu şok edici sapkınlığı islami kesimde de sarsıntıya yol açtı. Herkes neler oluyor böyle? diye birbirine soruyor. Bir cemaat bu kadar mı sapkınlaşır?.. Hz. Ömer'e bile "sapıtırsan seni kılıçlarımızla doğrulturuz" denildiği bilinirken cemaatin Gülen'i ve diğer yöneticilerini hatasız kabul etmesi cemaatin kıblesinin iyice şaştığını gösteriyor.
Cemaatin bu sapkınlığına şaşıran ve tepki gösteren isimlerden biri yakın zamanda cemaatten ayrılan gazeteci yazar Ahmet Taşgetiren oldu. Paralel yapının Erdoğan nefretini Türkiye nefretine dönüştürdüğünü, dini ve milli her olayda Tayyip Erdoğan'ın durduğu yerin tam karşısında durmaya çalıştığını belirten Ahmet Taşgetiren, mevzunun gelip Hz. Peygamber'e (SAV) dayandığında bile paralel yapının Erdoğan nefretini seçtiğini, dolayısıyla yine yanlış safta yer aldığını söyledi. Taşgetiren, paralel yapının bu noktada ciddi bir özeleştiri yapması gerektiğini, çünkü artık tabanın bu başkalaşmayı, savrulmayı sahiplenemeyeceğini ifade etti. Taşgetiren'in 'Cemaati içeriden öldürmek' başlıklı yazısından önemli bölümler şu şekilde idi:
CHARLİE OLUP, HAZRETİ PEYGAMBER'E (SAV) SÖVENLERİN YANINDA OLDULAR
"Cemaat demek, islami hassasiyet ekseninde oluşan bir yapı demekti. Böyle bir yapının hizmet üretebilmesi için, sistemden alan kazanmak, bunun için de çetin siyasi mücadeleler içinden geçmek gerekti. Bunu Türkiye'deki her islami hizmet yapısı bilirdi, söz konusu Cemaatin kendisi de bilirdi. Bunun için, eşlere baş açtırmak, gerektiğinde alkol kullanmak, eşin dansa kaldırılmasına razı olmak gibi Müslümanlık çerçevesini zorlayan ne çetin bedeller ödenmişti.
Şimdi kalkıp, yanı başınızda aynı mücadelelerin içinden geçmiş yapılarla savaşa tutuşuyordunuz, bunun basiretle ilgisi olabilir miydi? Bir kere, karşı safa geçtiğinizde nerelere savrulacağınızı tahmin etmek ise neredeyse imkansızdı. Adeta tarihinizi tersinden yazmaya başlamış olmaktaydınız. Bu ülkede ve dünyada, İslam'ın ayağa kalkma mücadelesini gözleyen ve her ayağa kalkış denemesinde başına vurmaya hazır odaklarla el ele tutuştunuz.
Şu Charlie Hebdo hadisesinde aldığınız tavra bakınca insan "Allah Allaaah" demekten kendini alamıyor, bu ne savruluş Ya Rabbim! "Charlie değilim" diyemediniz, "Ben Charlie'yim" diyenlerin sözümona özgürlük mücadelesine yan çıktınız. Sizin basın özgürlüğü mücadeleniz ne zamandan beri Hazreti Peygamber'e hakaret edenlerin sövme özgürlüğü ile iç içe geçiyor Allah aşkına? Sorayım: Hocanıza sövülmüş olsaydı yine de sövme özgürlüğünden yana mı olurdunuz? Tayyip'e vurma adına şeytanla işbirliği yapar mısınız, diye sormaktan kendimi alamıyorum? Hikmet Çetinkaya ki, yıllar yılı Hocanıza demediğini bırakmamış bir insandır, bugün onun Peygamberimize hakaret karikatürünü yayınlamasının arkasında duruyorsunuz.
Cumhuriyet'le, Sözcü ile yan yana bir camia medyası. En ağır hakaretleri yapabilme yarışında Camia aktörleri... Dünyaya Türkiye kötülemesi taşıyan bir Camia misyonu. Evet, CHP ile, yer yer BDP ile el ele oldunuz, Amerika ile, Avrupa ile, İsrail ile el ele oldunuz, daha gideceğiniz epeyce yol var. Bir kere ana limandan, yani milletin ana mecrasından koptunuz, arkanıza taktığınız samimi insanlar adına üzülüyorum.
Bir Tayyip Erdoğan'ın sırtını dayadığı dünyaya bakın, bir de sizin. Ömrü billah CHP'ye oy vermeyecek olan insanlara CHP'ye oy attırdınız. Yüreği Gazze için yanacak olanların yüreğine İsrail'e sempati kurdu düşürdünüz. Evet, bir yerlerde Cemaatin ölümüne karar verildi ise onun mezar kazıcıları bizzat Cemaatin bünyesinde bulundu. Ben islami birikim adına hayıflanıyorum, bizim bünyemizden koptu bir uzuv. Hala İslam'ın insan kaynağı çürüyor bu zeminde. Yazık, binlerce kere yazık."
"CAMİA BÜNYESİ BU KOPUŞU KALDIRAMAZ"
Taşgetiren, katıldığı bir TV programında da yine konuyla ilgili görüşlerini aktardı. Taşgetiren şunları söyledi:
"Bir ön safta görünen yapı var. O görünen yapıyla taban arasında çok ciddi bir duygu kopuşu olduğu kanaatindeyim. Camia tabanının, önde görünenlerin tavrını tasvip ettiğini sanmıyorum. Ama bir tavır da koyamıyor olabilirler. O bağlılık efsunu henüz ortadan kalkmamış görünüyor. Mesela seçimlerde CHP'ye oy verdirmek. Bu Camia bünyesinin kaldıramayacağı bir şey. Müthiş bir kırılma. Belki de, babalarla oğullar arasında bir kopuş meydana gelmişti.
"EN AZINDAN SUSSALARDI, SUSAMADILAR"
Charlie Hebdo'nun durduğu yer belli. Camia nerede duracak? Kırılma tam da Hz. Peygamber'le (S.A.V) ilgili konuda yaşanıyor. Ne diyecekler? "Ben Charlie'yim kategorisine katılacaklar mı? Yoksa en azından susacaklar mı? Susmadılar malesef. Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca meselesinden beri bir kampanya yürütüyorlardı. O kampanyayı Avrupa'ya taşıdılar. AP'nin Türkiye aleyhine aldığı kararda da onların lobi çalışmalarının önemli etkisinin olduğunu düşünüyorum.
"CHARLIE HEBDO'YU DA SAHİPLENİVERDİLER"
Oradan yürüye yürüye geldiler Charlie Hebdo'ya. Onu da sahipleniverdiler. Bazı aktörleri var camianın. Gerçekten onların twitlerine baktığınızda, Tayyip Erdoğan nefretinden öte, Türkiye nefretinin ortaya çıktığını görüyorsunuz. Peygamberimiz (S.A.V) söz konusu olduğunda bile, "ya oturup düşünelim, farklı bir tavır ortaya koyalım, farklılaşalım" gibi bir çaba sergilenmemesini gerçekten çok dramatik olarak görüyorum.
Zannediyorum ki, şu hadiseden sonra oturup, eğer içlerinde halen bir şey kaldıysa, "ne yaptık biz" demeleri lazım. Yarın Peygamberimizle karşı karşıya geldiklerinde, orada ne yapacaklarını düşünerek bir değerlendirme yapmalarını beklerim. Müthiş bir başkalaşma yaşanıyor.
Tayyip Erdoğan çok daha geniş bir yelpazeden oy alıyor ama, dindar bir toplum kesiminin siyasi bir temsilcisi gibi. Ahmet Davutoğlu da öyle. Buna karşı savaş açtığınızda önce bu toplum kesiminden kopuyorsunuz. O zaman nerede duracaksınız? Önce Kılıçdaroğlu'yla bütünleşiyorsunuz. Oradan gidip Cumhuriyet Gazetesi'yle bütünleşiyorsunuz. Oradan gidip Sözcü'yle bütünleşiyorsunuz.
Bu mudur? Bu, Camia'yı müthiş bir başkalaşmaya sürüklüyor. Oturup bir özeleştiri yaparlar mı? Özellikle bu hadiseden sonra."
SÜRÜKLENDİĞİN(İZ) YER İYİ BİR YER DEĞİL
Cemaatin sapkınlığına bir tepki de Star yazarı Ahmet Kekeç'ten geldi. Kekeç'in yazısından bazı bölümler şu şekilde idi:
"İhsan Yılmaz, Türkiye'nin İslamcılaştırılmadığını da bilir. Çocukların İmam Hatip'e yönlendirilmediğini de bilir. Hele, İran tipi "otoriter uygulamalara" gidilmediğini herkesten iyi bilir. Fakat bu bilgiler onu yalan söylemekten alıkoymaz. Alıkoymuyor... Şimdi de, Peygamberimiz hakkında iğrenç karikatürler yayınlayan Charlie Hebdo dergisinin Türkiye'de neşrini savunuyor... Yanlarındaymış! Sürekli nefret suçu işleyen bir dergi bu... Müslümanlar hakkında olmadık karikatürler yayınlayan bir dergi. Peygamberimizi türlü kılıklarda resmeden ve İslam dünyasının "kutsal" bildiği değerlerle (bu değerler arasında Hazreti Meryem ve Hazreti İsa da var) alay eden bir dergi. Dahası, alt göndermeleriyle sürekli faşizmi yücelten bir dergi...
İhsan Yılmaz, bu derginin Türkiye'de neşredilmiş olmasından rahatsız değil. Ve yüksek dayanışma duygularıyla, "naşir" Cumhuriyet gazetesine sesleniyor: "Yanınızdayım..."
İhsan Yılmaz'a şunları söylemek isterim.
Erdoğan nefretiyle sürüklendiğin(iz) yer, iyi bir yer değil muhterem. İslam dünyasıyla aynı hassasiyeti paylaşmayabilirsin (nitekim cemaatiniz paylaşmıyor), bir "demokrat" olarak faşizmi yücelten karikatürlerden rahatsız olmayabilirsin, Peygamber Efendimize reva görülenleri (o aşağılık karikatürleri) "ikincil" mesele sayıp üzerinde durmayabilirsin.
Fakat aşağılanan din (senin ifadenle) yalnızca AKP'lilerin dini değil. İncitilen Peygamber (o sevgililer sevgilisi), yalnızca AKP'lilerin Peygamberi değil. Bu kadar mı düşürecektiniz kendinizi? Değerlerinize bu kadar mı yabancılaşacaktınız? Hanenize ve dininize yapılan saldırılara karşı bu kadar mı vurdumduymaz olacaktınız?"
CEMAATİN CHARLIE HEBDO SEVGİSİ
Star Gazetesi Yazarı Ahmet Taşgetiren'in 'cemaati içeriden öldürmek' başlıklı yazısından hareketle cemaatin Charlie Hebdo'ya bakış açısını TV24'te Günün Manşeti'nde değerlendiren gazeteciler Murat Çiçek ve Melih Altınok da gelişmelere tepki gösterdiler.
Murat Çiçek: Durdukları yere bir baksalar. O ana mecradan ayrıldıktan sonra nerelere savrulduklarını bir görseler anlayacaklar ama çok zor.
Melih Altınok: Seyirciler bize Zaman Gazetesi'nin 2 yıl önceki bir haberini göndermişler. Charlie Hebdo o zaman da yine hakaret eden bir karikatür çizmiş ve Zaman 'Fransa dergisi yine tahrik peşinde' diye haber yapmış. 2 yıl önce mi gerçektiniz siz yoksa şimdi mi? Şimdi Hz. Muhammed'i aşağılayan karikatürlere destek oluyorsunuz. Açıkça destek oluyorsunuz hiç lafı dolandırmıyorum! Bir tek paylaşmadığınız kaldı o fotoğrafları.
Melih Altınok: 'Biz de marjinal adamlarız. Biz hep oradaydık. Charlie Hebdo'nun düşüncelerini destekliyoruz' diyebilirsiniz ama Ahmet Taşgetiren cemaati çok iyi tanıyan bir isim ve burada hayal kırıklığını ifade ediyor. 'Gayretullah'a dokunur' muhabbeti yapanlar acaba bunu nasıl değerlendiriyorlar? Tamam 'Her yol mübah' demişsiniz, adeta ruhsat almışsınız hedefe yürürken her türlü işi yapabilmek için.. Peki bu da mı ruhsata dahil? Ben bunu bir din değil, (siyasi bir gruplar artık çünkü) ilkesellik tartışması olarak açıyorum. Artık açıkça siyasetin içerisindesiniz. Cemaatin tabanındaki insanlar (Biz ısrarla ayırma taraftarıyız) artık bunları görmeli!
Melih Altınok: Bu adamlar Türkiye'yi karıştırıp dünyayı kötülemek için her türlü malzemeyi kullanırlar. Yarın birgün sizi, o cemaatin tabanındaki iyi niyetli insanları da kullanırlar. Bunun için söylüyoruz.. Bu kadar kullandırmayın, alet ettirmeyin kendinizi. İnançlarınızı sömürüyorlar.
GÜLEN'E HAKARETE TEPKİ, HZ. PEYGAMBER'E HAKARETE HOŞGÖRÜ!
Gülen cemaatinin karikatür krizinde gösterdiği skandal yaklaşıma dair gelen tepkilerden sadece bir kaç tanesi bu şekilde idi..
Cemaat medyasından karikatür krizi konusunda son zamanlarda peşpeşe şaşırtıcı yaklaşımlar geliyor. Liderleri Fetullah Gülen'e hakaret edilmesine asla tahammül etmeyen bu kesimlerin Peygamber Efendimiz'e hakarete ise hoşgörülü bir yaklaşım gösterdikleri görülüyor ve bu durum kamuoyunda büyük tepkiye yol açıyor. Aslında sadece karikatür krizi konusunda değil başka konularda da cemaat son dönemde islami açıdan asla kabul edilemeyecek bir sapkınlık yaşamakta.. Buna dair peşpeşe örnekler gözlenmeye başladı. Hz. Peygamber Efendimiz'i STV dizisinde kamyonete bindirmek.. Bayanların şarkı söyleyip dans ettiği olimpiyat gösterilerini izlemeye geldiğini ileri sürmek.. Hükümetle mücadele için twit atılmasını tavsiye ettiğini iddia etmek.. 'Cebrail bile parti kursa oy vermem' demek.. "Peygamberin bile kıblesi şaştı oğlum!!! Kudüs'tü Kabe oldu. Bu alemde değişmeyen tek şey yalakalık, güce tapmak" demek, "Evlerine ateşler düşsün.." şeklinde duyulmasa ve görülmese inanılması belki mümkün olmayacak kadar abartılı şekilde beddua etmek..
İşte bu şekilde daha önce gerçekleşmiş dini sapkınlık örneklerinin sonuncusunu ise Gülen'in hiç hata yapmayacağını iddia etmek oluşturmuştu. Liderleri Gülen'in aşağılanmasına tepki gösterip, Hz. Peygamberin (SAV) aşağılanmasına hoşgörü ve fikir özgürlüğü diyerek rıza göstermeleri, cemaatin kıblesinin iyice şaştığı şeklinde değerlendiriliyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Hoca uçmasa mürit uçurur!
(17 Ocak 2015, 17:03)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: