İzmir'de görülen 'askeri casusluk ve fuhuş' davasında savcı, biri 3 kişilik TÜBİTAK bilirkişisi, diğeri ise askeri-sivil uzmanlardan oluşan 5 kişilik bir başka bilirkişi olmak üzere iki yerden dijital delillerle ilgili yeni bilirkişi raporları alınmasını talep etti. Savcı, 357 sanıktan halen tutuklu olan 10'unun tahliyesini de talep etti. Mahkeme, ilerleyen süreçte sanık savunmalarını aldıktan sonra talepleri değerlendirecek.. Öte yandan davalarda sürekli yeni bilirkişi raporları alınması tepkilere neden oluyor. Savcı ve mahkemenin 'kumpas' ve 'aym' baskısı altında tarafsız ve adil karar verme olasılığının zayıfladığı da ileri sürülüyor.
03.07.2014 14:11 İzmir'de görülen 'askeri casusluk ve fuhuş' davasına devam edildi. 5'i muvazzaf asker, 10'u tutuklu 357 sanığın yargılandığı 'Gizli bilgi ve belge bulundurma' davasına İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanıklar Bilgin Özkaynak, Coşkun Başbuğ, Narin Korkmaz, Safiye Köten, Hakan Oğuzhan ile tutuklu muvazzaf askerler Bülent Acar, Bülent Akbaş, Engin Çırakoğlu, Engin Karatekin ve Onur Süer ile avukatlar katıldı.
Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş, 16 Haziran'da başlayan ve 1216 sayfalık ek iddianamenin okunmasının ardından savunmaları aldığı duruşmada, TÜBİTAK'tan gelen 69 sayfadan ve 17 ek klasörden oluşan raporu da taraflara verdi. Sanıkların avukatları yanlı olduğunu öne sürdükleri TÜBİTAK raporunu kabul etmeyip, yeni rapor alınmasını ve tüm tutuklu sanıkların tahliye edilmesini talep etti. Avukatlar hem ana iddianamedeki hem de ek iddianamedeki suçlamaları kabul etmedi.
İKİ AYRI BİLİRKİŞİDEN YENİ RAPOR ALINMASI İSTENDİ
Ardında söz alan duruşma savcısı Ali Ertan, üç haftadır süren davadaki talepleri değerlendiren dört sayfalık mütalaasını bugün duruşmada okudu.
Savcı Ertan, iki iddianamede yer alan verilerin, bilirkişi ve TÜBİTAK raporlarının, Genelkurmay Başkanlığının yazılarının, emekli deniz, hava, kara kurmay subaylar, emekli üst düzey bürokrat ve bilgisayar programları konusunda uzman kişilerden oluşan 5 kişilik bilirkişi heyetine verilerek, yeni rapor alınmasını talep ederken, verilerin TCK 327. ve 334. maddelerinde tanımlanan bilgilerden olup olmadığının, bu türden bilgiler ise TCK 327/2 ve 334/2'de belirtilen nitelikte bilgilerden olup olmadığının araştırılmasını istedi.
Savcı ayrıca, geçtiğimiz hafta mahkemeye ulaşan TÜBİTAK raporuna yapılan itirazları da değerlendirerek, sanıklardan ele geçirildiği iddia edilen verilerin bilgisayar programları konusunda uzman 3 kişiden oluşturulacak bir bilirkişi heyetine verilerek yeni rapor alınmasını talep etti.
TÜM SANIKLARIN TAHLİYESİ İSTENDİ
Davanın 10 tutuklu sanığın tümünün tahliyesini talep eden savcı Ertan, sanıklar Bilgin Özkaynak, Safiye Köten, Narin Korkmaz ve Hakan Oğuzhan hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulmasını istedi.
Mahkeme heyeti, mütalaaya karşı sanık avukatlarının savunmalarını aldıktan sonra talepleri değerlendirecek.
DAVANIN GEÇMİŞİ
TMK 10. maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın "Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker, 79'u tutuklu 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar isteniyor. İddianamede adı geçen 831 mağdurdan arasında devlet memuru, asker ve MİT mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından "fişlendiği" iddia ediliyor. Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verilerin kaydedilmesi, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve 9'ar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında ise "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep ediliyor.
TMK 10. maddesiyle görevli İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2013 yılı Nisan ayında görülmeye başlanan davada bugüne kadar 69 kişi tahliye edilirken 10 tutuklu sanık kalmıştı. TMK 10. Maddesi ile görevli 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin özel yetkili mahkemelere dair yasa değişikliği sonrası kapatılmasının ardından, dava İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlamıştı.
SON RAPORDA TÜBİTAK 'DELİLLER SAHTE DEĞİL' DEMİŞTİ
Davadaki son gelişme 24 Haziran 2014 tarihinde yaşanmıştı. Duruşmada TÜBİTAK'tan istenen bilirkişi raporu okunmuştu. TÜBİTAK, delillerde sahtecilik bulgusuna rastlanmadığını belirtiyordu. Rapora karşı açıklama yapan sanık ve avukatları ise raporu kabul etmeyeceklerini belirtmişlerdi.
Bu gelişmeyle ilgili yapılan değerlendirmelerde ise, paralel yapılanmanın etkin hale geldiği iddiası sonrası TÜBİTAK'ta geniş çaplı görevden almalar yaşandığı, ancak kurumdan yine de böyle bir rapor çıkmasının, delillerde sahtecilik ve kumpas olduğu iddialarını zayıflattığı vurgulanıyordu. Sanıkların istedikleri yönde bir rapor çıkıncaya kadar yeni bilirkişi talebinde bulunmaya devam edecekleri, mahkemenin bunu kabul etmemesi ve davayı sonuçlandırması halinde ise tıpkı Balyoz davasında olduğu gibi AYM'ye başvurarak hak ihlali gerekçesiyle davanın yeniden görülmesini hedefledikleri ileri sürülüyordu.
İzmir casusluk davasında yargılanan sanıklar ve yakınları, tıpkı Balyoz ve Ergenekon davasında olduğu gibi son aylarda yoğun tartışma konusu olan 'paralel yapılanma ve kumpas' gerekçesini öne sürüyor ve kendilerinin masum olduğunu, paralel yapının kendilerine tezgah kurduğunu savunuyor.
Oysa İzmir casusluk davasında 357 gibi çok sayıda sanık var. Çok sayfadan oluşan bir iddianame var. Eldeki deliller de doğal olarak çok fazla miktarda. Dolayısıyla bu kadar çok kişiyi ilgilendiren geniş kapsamlı bir davada kumpas olması ihtimali gerçekçi ve kabul edilebilir görünmüyor.
Sanıklara -en azından bazılarına- atfedilen ahlaksızlıklar ile onlardan elde edilen çok gizli belgeler casusluk davasında açıkça ortaya konuldu. Komutanların kızlarının uygunsuz resimleri sanıkların bilgisayarlarından çıktı. Telefon dökümleri ve benzeri deliller birbiriyle örtüşüyor. Buna benzer o kadar çok örnek sayılabilir ki bu davada, bunların tümünü 'kumpas kurulmuş' deyip geçiştirmek inandırıcı olamaz. "Hırsızın hiç mi suçu yok?" deyişini hatırlatıyor bu durum.
O kadar çok sayıda somut bulgu var ki bu davada saymak zor. Dava iddianamesinde bunları görmek mümkün. Görüldüğü gibi işin suyu çıkmış bulunuyor. Bilgisayar programcıları 'for-next' ve benzeri döngüleri iyi bilir. İstenen sonuç sağlanıncaya kadar bilgisayarın işlem yapmaya devam etmesi talimatı anlamına gelir. Burada da benzer bir durumla karşı karşıyayız. İstenen bilirkişi raporu verilinceye kadar itirazların sürdürüleceği, savcının ya da mahkemenin dikkate almaması durumunda ise paralelcilikle suçlanabileceği ve davanın da AYM'ye götürüleceği anlaşılıyor. Her taşın altında kumpas arandığı bu ortamda savcı ve mahkemelerin işi de oldukça zor görünüyor. Bize göre mahkeme davayı doğrudan anayasa mahkemesine göndersin bakması için. Böylece boşu boşuna zaman da kaybedilmemiş olabilir. Şaka bir tarafa, bu sözlerle sanıkların mutlaka suçlu olduklarını belirtmek de istemiyoruz. Ama 'yargılanan aslında TSK' ve 'kumpas' iddiaları ile 'AYM' gibi unsurların baskısı altında mahkemelerin tarafsız ve adil bir karar vereceği ihtimalinin zayıfladığını, böyle bir şüphenin ortaya çıktığını belirtmek istiyoruz. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Bu haberle doğrudan bağlantılı haberlerin linkleri:
TÜBİTAK: Deliller sahte değil
Balyoz savcısından haklı tepki
Kumpas'la doğan kahramanlar
'Kumpasa bak' cambazlığı zirvede
(03 Temmuz 2014, 14:11)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: