Başbakan Erdoğan ve Bakan Egemen Bağış'ın bir süre önce internette yayınlanan telefon görüşmelerinin montaj olduğunu belirten TÜBİTAK raporunun paralel medya ve CHP liderinde neden olduğu rahatsızlık sürüyor. Raporda ortaya konulan bilimsel görüşler çok net idi. Ancak karşı çıkanlar olayın bu yönüyle ilgili tek söz etmiyor. Konuyla ilgili bir gelişme daha oldu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, raporla ilgili meclis grup konuşmasında yaptığı konuşmada; bir hayvanat bahçesi eski müdürünün TÜBİTAK'ta görevlendirildiğini belirterek, bu nedenle çıkan raporların da bilimsellik ve tarafsızlıktan uzak olduğunu ima etti!.. Yuh mu demek lazım yoksa çüş mü?.. Ancak Yeni Akit'ten Ali İhsan Karahasanoğlu beyfendilik etmiş, kendisini tutmuş. O kişiye ve paralelindekilere tepkisini yumuşakça göstermiş.. Ancak şüpheliyiz.. Bize göre, anlayacakları seviyenin üstüne çıkmış..
16.06.2014 14:24 Başbakan Erdoğan ve Bakan Egemen Bağış'ın bir süre önce internette yayınlanan telefon görüşmelerinin montaj olduğu TÜBİTAK raporuyla ortaya konulmuştu. Ancak bu rapor paralel medya ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nda rahatsızlığa neden oldu.
İlgili kişiler Erdoğan ve Bağış'ın savcılığa başvurusu üzerine ses kayıtları TÜBİTAK tarafından incelendi. Kayıtların montaj olduğu tespit edildi. TÜBİTAK tespitlerini ayrıntılı olarak savcılığa bildirdi. Ancak bu gelişme paralel medyada görünür bir telaşa neden oldu. Tarafsız bir gazeteciye yakışmayacak içerikteki haberlerde TÜBİTAK tespiti eleştirildi. Devlete yakın bir kurumun vereceği bilirkişi raporunun başka türlü olamayacağı iddia edildi.
Oysa bu kesimin bilimsel verilerden ne kadar uzak olduğu bu görüşlerinden anlaşılıyor. Çünkü TÜBİTAK'ın raporunda belirttiği tespitler oldukça net. Doğruluklarının bilimadamlarınca anlaşılması kolay. Sadece TÜBİTAK'ta değil dünyadaki herhangi bir laboratuvarda dahi aynı sonucun çıkmaması mümkün değil. Çünkü bir ses spektrumunda araya ekleme olup olmadığının anlaşılması montaj yapan kişinin acemiliğine de bağlı olarak kolay olabilmektedir. İncelemeye konu olan ses kayıtlarında ise eklemeler oldukça barizdir. Araya eklenen, yani doğal konuşma içinde olmayan kısımlar spektrumda sırıtmaktadır.
Ancak derdi bilimsellik ve gerçekler değil başka olan paralel medya ve onun peşine takılan Doğan medyası ise cahilliğini yaptığı eleştirilerde ortaya koymaktadır. Amaçlarının habercilik değil ortaya çıkan bir somut tespiti karalamak olduğu anlaşılan bu çevreler, TÜBİTAK'ın verdiği rapora güvenilemeyeceğini öne sürmekteler.
Aslında bu, hiç de yabancısı olmadığımız bir gerekçe.. Ergenekon sürecinde de sık sık duymuştuk bu gerekçeyi. Ortada yayınlanmış, hükümet çevrelerini karalayıcı içerikte telefon görüşmeleri var. Herkesten bu görüşmelerin isnat edilen kişilere ait olduğuna inanılması isteniyor. "O görüşmeler o haliyle bize ait değil, içine eklemeler yapılmış" diyen kişiler mahkemelere başvurup aksini ortaya çıkarttırdıkları halde onlara inanılmaması isteniyor. Peki nerede kaldı kişilerin masumiyeti?..
Olay sadece bu da değil.. O telefon görüşmelerinin içine müdahale edildiği bilimsel olarak ortaya konulduğu zaman ise buna bilimsel olarak cevap verme yoluna gidilmiyor. Kestirmeden bir hüküm veriliyor. "Telefon görüşmelerinde ortaya çıkan leke aklanmaya çalışılıyor' ve 'zaten TÜBİTAK'ın raporlarına güvenilmez' diyerek konu kapatılmaya çalışılıyor. Ağzınızla kuş tutsanız nafile.. Evet aynen bu kadar basit bir karşı çıkış söz konusu..
Tübitak raporuna yönelik ilk eleştirinin aynı gün Radikal gazetesinin konuyla ilgili haberinde gelmesi de dikkat çekti. Radikal gazetesinde bir cemaat yapılanmasının mevcut olduğu iddiası; 25 Aralık soruşturması, MİT TIR'ları ve İHH'ya baskın haberlerinin ilk kez medyaya sunulması örneklerinde detaylarıyla gündeme gelmiş, medyada tartışma konusu olmuştu.
TÜBİTAK raporundan rahatsız olanlara CHP lideri Kemal Kılçdaroğlu da katıldı. Meclis grup konuşmasında rapor konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, bir hayvanat bahçesi eski müdürünün, TÜBİTAK’ta görevlendirildiğini belirterek, bu nedenle çıkan raporların da bilimsellik ve tarafsızlıktan uzak olduğunu ima etti!..
'Kağıttepe', 'yukarı çıkan merdivenden aşağıya inmeye çalışma' vesaire vesaire gibi gaflarına alışmış, gülmüştük. Ama bu son olay farklı.. Yuh mu demek lazım yoksa çüş mü?.. Ahlaksız kasetle liderliğe gelenlerden ve paralelindekilerden ahlaklı davranış ve haber çıkabilir mi, sanmıyoruz.
Kılıçdaroğlu'nun TÜBİTAK eleştirisi Akit gazetesine de konu oldu. Ancak Yeni Akit'ten Ali İhsan Karahasanoğlu, beyfendilik etmiş ve kendisini tutmuş. O kişiye ve paralelindekilere tepkisini yumuşakça göstermiş.. Ancak şüpheliyiz.. Bize göre, anlayacakları seviyenin üstüne çıkmış.. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
İşte Ali İhsan Karahasanoğlu'nun o yazısı:
"TÜBİTAK’ta neler olmuş neler!.. Hayvanat bahçesi eski müdürü, TÜBİTAK’ta görevlendirilmiş.. Sanırsınız ki, o kişinin eski görevi, hayvan bakımı ile ilgili imiş. Şimdi TÜBİTAK’a geçtiğinde de, bilimsel araştırmaların değerlendirmesi ile ilgili zirve bir makamda görevlendirilmiş.
Ne birincisi doğru. Ne ikincisi. Bahsedilen kişi, ne önceki görevi itibari ile hayvan bakıcısı.. Ne de yeni görevi ile ilgili olarak, bilimsel değerlendirme için en üst akademik kariyer gerektiren bir yerde.. Ama belden aşağı vuracaklar ya.. Böyle ortalığı bulandırıyorlar.
Basit örnekler vereyim. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda nice hukukçular var.. Kadrolu avukatlar var. İdari makamda bulunanlar arasında, hukuk-siyasal mezunları var. Hukuk mezunları var diye. Diyanet nasıl ki dini bilimlerle ilgili bir kurum olmaktan çıkıp, mahkeme veya hukuki işlerin yürütüldüğü bir kurum olmazsa.. Daha önce hayvanat bahçeleri ile ilgili bir kurumda idari görevli bir kişi, TÜBİTAK’a geçti diye konuyu alaya alamaz..
Bir örnek de tersinden vereyim.. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde.. 28 Şubat dönemi hariç. Önceki yıllarda da.. Şimdi de.. Birçok ilahiyat mezunu.. İHL mezunu görevli var.. Profesyonel kadroda, fiilen çalışıyorlar.. Klasik anlamda moral subayı mı dersiniz. Din hizmetleri ile ilgili görevli mi dersiniz.. Farketmez. Mesleği direkt askerlik olmayan. Din hizmetleri ile ilgili insanlar var. Zaman zaman, şu cami imamı, TSK’ya bu anlamda transfer olabiliyor.. Veya TSK’da görevli iken, Diyanet’e de geçebiliyor.. Bu durumda.. Din hizmetleri ile ilgili kişiler, TSK’da görev aldılar diye, kimse TSK’ya, “İmamlar ordusu” diyemez.. Aynı şekilde, TSK’daki bir din subayı, Diyanet’e geçerse.. “Diyanet, askerlerin elinde” denilemez..
Bu kısa bilgiden sonra.. Şu veya bu kurumdan bir kişi, TÜBİTAK’a geçtiğinde.. O kişinin eski görev yaptığı kurumla, yeni kurumu arasında bağ kuranların, ne kadar ahlaksızca bir saldırı yaptıklarını, uzun uzun anlatmaya, artık gerek yok..
Ama bunların karın ağrısının ne olduğunu çok iyi biliyorum. TÜBİTAK düne kadar, paralelin adeta bir merkezi haline gelmişti.. En somutunu, haberleştirmiştik. Fetullah Gülen’e bağlı üç astsubay, Kayseri’de askeri bilgisayarlara sahte belge yerleştirirken yakalandığında, bu astsubayların avukatlığını yapan Mustafa Dokumacı, ne hikmetse, 2013 Aralık başında, TÜBİTAK’ta hukuk sorumlusu olmuştu..
Paralelciler bunun hesabını vermediler.. Fetullah Gülen’e bağlı astsubayların sahtekarlık girişimini savunan avukatın, TÜBİTAK gibi bir kurumda, nasıl hukukçuluk yapacağını izah edemediler.. Neyse ki.. Nisan başında, o avukatın TÜBİTAK ile ilişkisi kesildi..
İşte bunun acısını çıkartmaya çalışıyorlar.. O avukatın.. Ve onun gibi daha nice Gülen destekçilerinin yerleştiği TÜBİTAK, yavaş yavaş tarafsız isimlerle yönetilir hale geldikçe.. Paralelciler de, dezenformasyonla, kurumu hedef haline getiriyorlar.."
TÜBİTAK'ta paralel temizlik
Paralel arkadaş bu ne telaş
Erdoğan ve Bağış kayıtları montaj
Bağış montajında şok ayrıntı
(16 Haziran 2014, 14:24)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: