Başbakan Erdoğan ve bakan Egemen Bağış'ın bir süre önce internette yayınlanan telefon görüşmelerinin montaj olduğu TÜBİTAK tarafından tespit edilmişti. Ancak bu gelişme paralel medyada görünür bir telaşa neden oldu. Tarafsız gazeteciliğe yakışmayacak içerikteki haberlerde TÜBİTAK tespiti eleştiriliyor. Devlete yakın bir kurumun vereceği bilirkişi raporunun başka türlü olamayacağı iddia ediliyor. Oysa bu kesimin bilimsellikten ne kadar uzak olduğu bu görüşlerinden anlaşılıyor. Çünkü raporda belirtilen tespitlerin bilimsel olarak değerlendirilmesi çok kolay. Ses spektrumundan birazcık anlayan bunu görebilir. Ancak bu yola gidilmiyor. Aslında bu kaçış ve ileri sürülen gerekçe hiç de yabancısı olmadığımız bir durum..
09.06.2014 12:20 Başbakan Erdoğan ve Bakan Egemen Bağış'ın bir süre önce başka kişilerle yaptıkları telefon görüşmeleri internette yayınlanmıştı. İlgili kişilerin savcılığa başvurusu üzerine ses kayıtları TÜBİTAK tarafından incelendi. Kayıtların montaj olduğu tespit edildi. TÜBİTAK tespitlerini ayrıntılı olarak savcılığa bildirdi. Ancak bu gelişme paralel medyada görünür bir telaşa neden oldu. Tarafsız bir gazeteciye yakışmayacak içerikteki haberlerde TÜBİTAK tespiti eleştirildi. Devlete yakın bir kurumun vereceği bilirkişi raporunun başka türlü olamayacağı iddia edildi.
Oysa bu kesimin bilimsel verilerden ne kadar uzak olduğu bu görüşlerinden anlaşılıyor. Çünkü TÜBİTAK'ın raporunda belirttiği tespitler oldukça net. Doğruluklarının bilimadamlarınca anlaşılması kolay. Sadece TÜBİTAK'ta değil dünyadaki herhangi bir laboratuvarda dahi aynı sonuç elde edilecektir. Çünkü bir ses spektrumunda araya ekleme olup olmadığının anlaşılması çok kolaydır. Araya eklenen, yani doğal konuşma içinde olmayan kısımlar spektrumda sırıtmaktadır.
Ancak derdi bilimsellik ve gerçekler değil başka olan paralel medya ve onun peşine takılan Doğan medyası ise cahilliğini yaptığı eleştirilerde ortaya koymaktadır. Amaçlarının habercilik değil ortaya çıkan bir somut tespiti karalamak olduğu anlaşılan bu çevreler, TÜBİTAK'ın verdiği rapora güvenilemeyeceğini öne sürmekteler.
Aslında bu, hiç de yabancısı olmadığımız bir gerekçe.. Ergenekon sürecinde de sık sık duymuştuk bu gerekçeyi. Ortada yayınlanmış, hükümet çevrelerini karalayıcı içerikte telefon görüşmeleri var. Herkesten bu görüşmelerin isnat edilen kişilere ait olduğuna inanılması isteniyor. "O görüşmeler o haliyle bize ait değil, içine eklemeler yapılmış" diyen kişiler mahkemelere başvurup aksini ortaya çıkarttırdıkları halde onlara inanılmaması isteniyor. Peki nerede kaldı kişilerin masumiyeti?..
Olay sadece bu da değil.. O telefon görüşmelerinin içine müdahale edildiği bilimsel olarak ortaya konulduğu zaman ise buna bilimsel olarak cevap verme yoluna gidilmiyor. Kestirmeden bir hüküm veriliyor. "Telefon görüşmelerinde ortaya çıkan leke aklanmaya çalışılıyor' ve 'zaten TÜBİTAK'ın raporlarına güvenilmez' diyerek konu kapatılmaya çalışılıyor. Ağzınızla kuş tutsanız nafile.. Evet aynen bu kadar basit bir karşı çıkış söz konusu..
Tübitak raporuna yönelik ilk eleştirinin aynı gün Radikal gazetesinin konuyla ilgili haberinde gelmesi de dikkat çekti. Radikal gazetesinde bir cemaat yapılanmasının mevcut olduğu iddiası; 25 Aralık soruşturması, MİT TIR'ları ve İHH'ya baskın haberlerinin ilk kez medyaya sunulması örneklerinde detaylarıyla gündeme gelmiş, medyada tartışma konusu olmuştu.
PARALEL KARDEŞ BU NE TELAŞ
Paralel medyanın TÜBİTAK raporuna yaklaşımına bir tepki de Yenişafak gazetesi yazarın Abdulkadir Selvi'den geldi. Selvi, bugünkü yazısında paralel medyanın TÜBİTAK raporuna yaklaşımını analiz ediyor ve eleştiriyor. Selvi yazısında ayrıca, HSYK'nın halen paralel yapılanmanın etkisinde hareket ettiğini somut bir örnek ışığında iddia ediyor. İşte Selvi'nin yazısından ilgili bölümler:
"Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'la konuşmaları servis edilince, cemaat medyası yeri göğü yıkmış, ekranların masalcı teyzesi, 'En azından TÜBİTAK'a inceletsin bakalım' türünden konuşmalar yapmıştı. Sonunda TÜBİTAK inceledi, konuşmanın hece hece montajlandığı yönünde rapor verdi.
Sen misin bu raporu veren. Cemaat medyasında bir telaş bir telaş ki sormayın. Raporu değiştirilen TÜBİTAK vermişmiş de yok efendim hece hece montaj olmazmış da. Hani biz hece hece montajlamadık, cümlelerin tamamını aldık deseniz daha inandırıcı olacak.
Ayrıca Başbakan'ın konuşmasını siz servis ettiniz aslı sizde gerekirse uluslararası akredite bir laboratuvara incelettirebilirsiniz.
Hem ayrıca biz bu kasetler şantaj-montaj derken itiraz etmiyor muydunuz? Cemaatin dinlemelerle, montaj kasetleriyle, şantajla ilgisi olmaz demiyor muydunuz?
Yasa dışı dinlemeler ortaya çıkıyor, sizde bir telaş. Başbakan'ın konuşmalarının montaj olduğu tespit ediliyor, sizde bir telaş. Paralel kardeş Bu ne telaş.
HSYK'DAKİ PARALEL KARDEŞ BU NE İŞ
17 Aralık darbe girişiminden sonra her biri Yassıada mahkemelerinin Salim Başol'u ya da kara vicdanlı savcısı Altay Ömer Egesel gibi hareket ettiler. Muammer Akkaş, adliye önünde korsan bildiri dağıttı. Savcı Akkaş, 17 Aralık darbe girişiminin yaşandığı gece polislere, bir suç örgütü şeması çizdirip, başına da örgüt lideri olarak Başbakan Erdoğan'ın ismini yazdırmaya çalıştı. Celal Kara ise yasadışı dinlemeler, şantaj ve montaj kasetleri ile yürütülen 17 Aralık operasyonunun savcısıydı. Savcı Zekeriya Öz ise 17 ve 25 Aralık operasyonları sırasında emniyete baskın yapmış, mal varlığındaki olağanüstü artışı izah edememiş kişiydi. Halen attığı twitlerde hükümete meydan okumayı sürdürüyor.
Muammer Akkaş Tekirdağ'a, Zekeriya Öz Bolu'ya, Celal Kara ise Afyon'a atandı. Başbakan'a darbe girişiminde bulunan savcı Tekirdağ'a görevlendirildi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na sehven davetiye çıkaran Savcı Mehmet Demir ise Edirne'ye sürüldü. O gün bugündür adliye koridorlarında, 'Başbakan'a darbenin cezası Tekirdağ, Kılıçdaroğlu'na sehvenin karşılığı ise Edirne' diye alay ediliyor.
İşlemin sehven yapıldığını belirtip özür dileyen Demir'e HSYK tarafından ceza üstüne ceza verilirken, attığı twitlerle hükümete meydan okumayı sürdüren Zekeriya Öz ise korunuyor.
Bu durumda HSYK'ya çok net bir önerim olacak. 1-Mehmet Demir'i sınır vilayetimiz olan Edirne'ye sürmeniz yetmez. Sınır dışı edin. 2-Mehmet Demir'i önce sınır dışına çıkarın sonra vatandaşlıktan atın.
Hükümete muhtıra mahiyetinde bildiri yayınlayan Ahmet Hamsici ve İbrahim Okur'un olduğu HSYK'ya da bu yakışır."
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(09 Haziran 2014, 12:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: