Paralel yapının Başbakan Erdoğan'ı 'Yassıada darbe planı' ile devirdikten sonra yürütmeyi planladığı karalama kampanyasının polis fezlekeleri ortaya çıktı. Çete, fezlekeye 'Para konuları ile ilgili talimatı örgüt lideri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın verdiği' notunu düşmüş. Paralel yapının Emniyet bilgisayarlarından sildiği ancak teknik çalışmalarla kurtarılan fezlekelerdeki ifadeler kan dondurucu mahiyette.. Tüm bulgular, paralel yapının 17 Aralık'ta başlattığı ve çeşitli illerde peşpeşe hayata geçirdiği çeşitli yolsuzluk ve Kudüs Selam terör örgütü gibi diğer operasyonlarla hükümeti devirebileceğine inandığını, tüm hazırlıklarını buna göre yaptığını gösteriyor. Bu korkunç plan, 17 Aralık darbe sürecinde, Türkiye'nin daha önce olmadığı kadar büyük bir darbe tehlikesi ile karşı karşıya kalmış bulunduğunu gösteriyor.
14.05.2014 15:19 17 Aralık darbe girişimi geri tepince 25 Aralık'ta Türkiye'nin büyük projelerine imza atan 41 işadamını gözaltına alarak ekonomiyi çökertmeyi ve darbe girişimini başarıya ulaştırmayı hedefleyen paralel yapının tıpkı 27 Mayıs ve 12 Eylül darbesinde olduğu gibi darbe öncesi ve sonrası hazırladığı düzmece davaların belgelerine Yeni Şafak ulaştı. Darbeciler, Başbakan Erdoğan'ı, bizzat kullandığı iki ayrı telefon numarasıyla doğrudan, yine yakınlarının, danışmanlarının ve sık görüştüğü 6 ayrı telefon numarasıyla da dolaylı olarak dinledi. Paralel yapının Emniyet bilgisayarlarından silmeye çalışırken kurtarılan Polis fezlekelerindeki ifadeler ise kan dondurucu mahiyetteydi. Erdoğan için 'Para konuları ile ilgili talimatı örgüt lideri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın verdiği ve konuyu bizzat Binali Yıldırım'ın takip ettiği anlaşılmaktadır' ifadelerine yer verildiği ortaya çıktı.
'DÖNEMİN BAŞBAKANI'
Paralel yapının Emniyet-Yargı işbirliğiyle yürüttüğü tüm soruşturma ve operasyonlarda polisin hazırladığı fezlekeler neredeyse olduğu gibi iddianameye yansıtılıyordu. 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili olarak da İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde dönemin KOM ve Mali Şube Müdürlüklerinde fezlekeler hazırlandığı biliniyordu. Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğü, darbe girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine silinen bu fezlekelerden bazılarını kurtarmayı başardı. Bu fezlekelerde kullanılan dil ve ifadeler, söz konusu fezlekelerin de darbe girişiminin başarılı olması halinde direkt iddianameye dönüştürüleceğini gözler önüne serdi. Fezlekede Başbakan Erdoğan ile ilgili olarak büyük harflerle 'PARA KONULARI İLE İLGİLİ TALİMATI ÖRGÜT LİDERİ DÖNEMİN BAŞBAKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN VERDİĞİ' ifadesine yer verildi.
DOĞRUDAN DİNLEDİLER
Savcı Muammer Akkaş tarafından yürütülen ve 25 Aralık'ta 41 işadamının aynı anda gözaltına alınmasını sağlayarak ekonomiyi sarsmayı ve darbe yapmayı amaçlaması nedeniyle 25 Aralık soruşturması olarak bilinen soruşturma kapsamında Başbakan Erdoğan'ın bizzat kullandığı 2 ayrı telefon numarasının doğrudan ve direkt hedef alınarak dinlendiği, kurtarılan fezlekelerin incelenmesiyle ortaya çıkarıldı. Bu telefon numaraları ile yapılan görüşmeler paralel yapı tarafından kendi kullandıkları özel sisteme kaydedildi. Bu görüşmelerin içinde, Başbakan Erdoğan'ın bizzat kullandığı telefon numarasıyla ilgili dökümlere ID numarasının verilmesi, Erdoğan'ın görüşmeleri için de bizzat savcılık ya da mahkeme kararı alındığını ortaya koydu.
6 NUMARA DA 'DOLAYLI'
Başbakan Erdoğan'ın, Başbakanlık danışmanı Yalçın Akdoğan başta olmak üzere danışmanları, ailesi ve yakın çevresindeki 6 kişiye ait telefon numarası üzerinden de dolaylı olarak dinlenildiği belirlendi. Yine bu telefon görüşmeleri de ID numarasıyla kaydedildi. Başbakan ve milletvekillerinin izlenmesi, takip edilmesi ve suç kovuşturması yapılmasının Anayasa'nın 83. maddesine aykırı olmasına rağmen bu dinleme ve izlemelerin yapılmasının Başbakan Erdoğan'dan 'dönemin Başbakanı' şeklinde bahseden paralel yapının darbe girişiminin başarıya ulaşacağına inandığının göstergesi olarak değerlendirildi. TBMM üyelerinin mevcut yasalara göre suçüstü hallerinde bile, derhal Meclis Başkanlığı'na durumun bildirilmesi gerekiyor. CMK 135 ve devamı maddelerine göre ise Erdoğan'ın sadece bizzat kullandığını telefon numaralarının değil, görüştüğü kişiler üzerinden de dinlenmesi, konuşmalarının kaydedilmesi açıkça suç teşkil ediyor.
Soruşturma delili olarak korunuyor
Emniyet bilgisayarlarından kurtarılan polis fezlekelerine göre 3 yıl boyunca Başbakan Erdoğan'ın konuştuğu herkesin dinlendiği belirlendi. Kurtarılan dosyaların tamamı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında delil olabileceği ihtimaline karşılık muhafaza altına alındı. Bu fezlekelerden birinde 'İleride Başbakanlıkta ele geçirilecek belgeye göre bazı bürokratlarla ilgili suç isnadı yapılacak' notunun düşüldüğü de ortaya çıktı. Ortaya çıkan bu belge ve bilgilerin ardından gözler 25 Aralık darbe girişiminin başarısız olması üzerine Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapan Savcı Muammer Akkaş'ın üzerine çevrildi. (Yenişafak)
KORKUNÇ KOMPLO
Paralel yapının Emniyet bilgisayarlarından sildiği ancak teknik çalışmalarla kurtarılan fezlekelerdeki ifadeler kan dondurucu mahiyette.. Tüm bulgular, paralel yapının 17 Aralık'ta başlattığı ve çeşitli illerde peşpeşe hayata geçirdiği çeşitli yolsuzluk ve diğer operasyonlarla hükümeti devirebileceğine inandığını, tüm hazırlıklarını buna göre yaptığını gösteriyor.
Hatırlanacağı gibi Paralel yapı, bir başka soruşturma kapsamında, Başbakan Erdoğan'ı İran bağlantılı "Kudüs Selam Terör Örgütü"nün Türkiye lideri olarak lanse ediyordu. Mankenler ve sanatçıların dahi bu örgüte üye şüphesiyle yıllarca dinlendiğinin ortaya çıktığı korkunç komploda Erdoğan, Lübnan Hizbullah lideri Nasrallah ve İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejat'tan sonra 3. sırada örgüt yöneticisi olarak gösterilmeye çalışılıyordu. Bu korkunç plan, Türkiye'nin 17 Aralık'ta gerçekten de çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya geldiğini gösteriyor.
Yine hatırlanacağı gibi Paralel Yapı, 7 Şubat 2012'de ilk büyük saldırısını düzenlemiş, MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden Başbakan Erdoğan'ı gözaltına almaya çalışmıştı. O olayda da Erdoğan'a yöneltilen suçlama 'teröre destek' idi. MİT yetkililerinin suçlanma nedeni paralel savcılara göre, PKK terör örgütünün şehir yapılanması olan KCK içerisine sızan MİT ajanlarının sabotaj ve terör olaylarında görev almaları, masum vatandaşların ölümüne neden olmalarıydı. Diğer bir deyişle Erdoğan terörü kışkırtmakla suçlanıyordu. Ancak asıl gerekçenin PKK ile Oslo'da yapılan terörü bitirme görüşmelerine katılmaları olduğunu CHP'liler dahi dile getirmekteydi. Yine o krizin ardında cemaatin olduğu o günlerde bu kesimde dahi dile getirildi. O günlerde çekingen ifadelerle dile getirilen bu görüş, geriye dönüp cemaat yöneticileri ile medyasının MİT krizine o günlerdeki yaklaşımına dikkatle bakıldığında bugün çok daha net olarak söylenebilecektir.
Bilindiği gibi Oslo'daki barış görüşmelerine katılmak için MİT'e yetki veren Başbakan Erdoğan'dı. MİT gözaltıları kriziyle aslında Erdoğan hedeflenmişti. O krizde Erdoğan KCK üzerinden terörü kışkırtmakla suçlandı. Tıpkı 17 Aralık 2013 darbe sürecindeki Kudüs Selam örgütü soruşturmasında olduğu gibi 7 Şubat 2012'deki MİT krizi sürecinde de Başbakan Erdoğan'ı toplumun gözünden düşürmek için terör gibi en adi bir suçlama yöneltildi. Oysa Erdoğan, siyasi hayatıma mal olsa da terörü bitireceğim diyerek büyük bir risk almış olup, son bir kaç seçimdir mitinglerde bas bas bağırıp bunu vurgulamaktaydı. Bir siyasetçi için milliyetçi çevrelerin tepkisini çekecek böyle bir projenin büyük bir risk olduğunu her kesim kabul etmekteydi. Bu nedenle tarihte bu projeyi sadece Turgut Özal dile getirebilmiş ve o da suikast fırtınası olduğu giderek kabul gören bir cinayetler zinciri ile bu girişimin bedelini ödemişti. Sadece çıkardığı yasalarla değil Akil Adamlar heyetleri gibi milliyetçi çevrelerde tepki çeken diğer girişimlerle de Başbakan Erdoğan hep terörün bitirilmesi için gayret gösterdi. Toplum da bunu gördü ve 2011 milletvekilliği ve 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde de bu projeye onay verdi.
Tekrar etmek gerekirse, yaşadıklarımız bir hayal ya da film değil gerçek. 17 Aralık darbe süreci ile Türkiye gerçekten de çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalmış bulunuyor. Sizin hakkınızda deseler ki, "Elimizde dosyan var. Fotoğrafların var, ses kayıtların var. Sen falanca terör örgütü üyesisin", acaba ne yapardınız? Samimi olarak bir düşünün bakalım. Suçsuzluğunuzu nasıl ispatlardınız? Gerçeğin ortaya çıkması acaba ne kadar süre alırdı? Tabi çıkarsa... Oysa kesin olarak gerçekleşmiş bir şey var olacaktır ki, sizin üzerinize artık bir leke sürülmüştür. En yakınlarınız dahi "acaba doğru olabilir mi?" şüphesine kapılacaktır. "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" diyebilecektir. Ağzınızla kuş da tutsanız artık size -az ya da çok- muhakkak farklı bir gözle bakacaklardır. Çünkü insanın doğası buna müsaittir. İşte algı operasyonları yapanlar, insan doğasının bu zayıflığından faydalanmaktadır. "Şuyuu vukuundan beter" atasözü de bu gerçeğe işaret etmektedir. Buradan hareketle paralel yapının Ergenekon'dan daha tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. 17 Aralık darbe sürecinde, Türkiye gerçekten de daha önce olmadığı kadar büyük bir darbe tehlikesi ile karşı karşıya kalmış bulunuyor. Bu yapılanmanın yurtiçi ve dışındaki tüm inlerine girilip hallaç pamuğu gibi atılması, tasfiye edilmesi Türkiye için hayati önemdedir. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(14 Mayıs 2014, 15:19)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: