Başbakan Erdoğan, dün Afyonkarahisar'daki AK Parti kampında konuştu, çok çarpıcı mesajlar verdi: '27 Mayıs'taki senaryo 17 Aralık darbe sürecinde aynen uygulandı. Pensilvanya bunun aracı oldu. Şahsımın 'dönemin Başbakanı' olarak anıldığı iddianameler dahi hazırlanmıştı. Seçilmiş hükümet bir yargı darbesiyle görevden uzaklaştırılacak, CHP'nin MHP'nin ve AK Parti'ye sızmış tuzlukların katılımıyla yeni bir koalisyon hükümeti kurulacaktı. Eğer başarılı olabilselerdi, ben ve çalışma arkadaşlarım şu anda Yassıada benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktık. Bütün senaryo buna göre yazılmıştı...' Başbakan Erdoğan, dün bu konuşmasından hemen önce sabah Danıştay'daki törene katılmıştı. Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu'nun törendeki konuşmasında hükümete yönelik dolaylı eleştiriler getirmesine Erdoğan beklenmedik şok bir tepki gösterdi, Feyzioğlu'nu edepsizlikle suçlayarak töreni terketti. Kamuoyunda 'İkinci one minute' tepkisi olarak değerlendirilen bu olayın ardından Erdoğan'ın parti kampında dile getirdiği çarpıcı görüşleri, 17 Aralık soruşturmasıyla aslında hükümete yönelik bir 'yassıada darbe planı'nın yürürlüğe konulduğunu ve hükümetin bu darbe girişimine de 'one minute' tepkisi verdiğini gösteriyor. Başbakan Erdoğan bugün kampın kapanış konuşmasında da, Danıştay törenini terk etmesinden paralel yapıyla mücadeleye kadar çeşitli konularda çarpıcı mesajlar verdi.
11.05.2014 12:30 Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin Afyonkarahisar'daki istişare toplantısında uzun bir konuşma yaptı ve çok çarpıcı mesajlar verdi. "17 Aralık tarihimizin son darbe girişimidir" diyen Erdoğan "Bu operasyonlar başarıya ulaşsaydı başta şahsım olmak üzere gazeteciler, işadamları, Yassıada benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktık" dedi. "17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinde bu Pensilvanya'daki zat ve örgütü darbeye uzaktan methiyeler düzmek yerine bizzat darbenin aracı oldular, bizzat maşası oldular" mesajı veren Erdoğan, Köşk seçimleriyle ilgili de çarpıcı mesaj verdi. Erdoğan "Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. 13 yılın sonunda bir kez daha Afyonkarahisar'da hatim duası yapmıyor, Bismillah ile yeniden başlıyoruz" dedi. Erdoğan'ın mesajları şöyle:
MENDERES GİBİ YARGILANACAKTIK
17 ve 25 Aralık tarihlerinde yapılan operasyonlar Türkiye'ye bugünden çok farklı istikamet çizmeyi amaçlıyordu. Bu operasyonlar başarıya ulaşsaydı başta şahsım olmak üzere partimizin mensupları, gazeteciler, işadamları, Yassıada benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktık. Bütün planlar buna yönelik yapılmıştı, senaryo buna yönelik yazılmıştı.
"DÖNEMİN BAŞBAKANI" İDDİANAMESİ
Şahsımın "dönemin Başbakanı" olarak anıldığı iddianameler dahi hazırlanmıştı. Bunlar elimize geçti. Seçilmiş hükümet bir yargı darbesiyle görevden uzaklaştırılacak, CHP'nin MHP'nin ve AK Parti'ye sızmış tuzlukların katılımıyla yeni bir koalisyon hükümeti kurulacaktı, bunlar hazırlandı. MHP'nin, Merhum Alparslan Türkeş'in kemiklerini sızlatacak şekilde hainlere vagon olması böyle bir beklentinin neticesiydi. Aramızdaki tuzlukların en zor zamanda çekip gitmeleri böyle bir ikbal beklentisinin sonucuydu. 27 Mayıs'ta darbecilerin gözlerini ne kadar kan bürüdüğünü, tahmin edemeyen aziz millet bu defa aynı hataya düşmedi. Partisine sımsıkı sahip çıktı.
CHP DARBE MİMARLIĞI ÜSTLENDİ
Bu darbeci zihniyet o kadar tembel ve uyuşuk ki, darbe yaparken bile yenilik yapmaya girişmez. 27 Mayıs darbesinin planlarıyla 12 Eylül"ün 28 Şubat'ın darbe planları, 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonuyla aynıdır. Darbeyi sadece askerler yapmaz. Silahlı güçlerin rolü asgari düzeyde kalmıştır. Bazı medya kuruluşları, sermaye çevreleri, yargı içindeki bir kısım yapılar bugüne kadar her müdahalede ve girişiminde bunlar başrolü oynamıştır. Sokağa dökülen, tahrik edilen, hatta eline silah verilen gençler hemen her müdahalede piyon olarak kullanılmıştır. CHP her darbe girişiminde perde arkasında darbe mimarlığı görevini üstlenmiştir, hepsinde istisnasız vardır.
DARBENİN MAŞASI
İşte 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinde bu Pensilvanya'daki zat ve örgütü darbeye uzaktan methiyeler düzmek yerine bizzat darbenin aracı oldular, bizzat maşası oldular. Hani son zamanlarda yine duyduk, dinledik "teknik nakavt" diyorlar ya "hakim de avukat da kiralayacaksın" diyor. İşte o kiraladığı adeta haşhaşla uyuşturulur gibi uyuşturulan elemanlarıyla tarihin en ahlak dışı en edep dışı darbe girişiminde bu örgüt taşeron oldu.
YİNE ÖLÜ İSTİSMARI
27 Mayıs'ta arzuladıkları gibi darbe için zemin hazırlamışlardı ama tutmadı. Yalanlarına kılıf uydurmak için 5 hürriyet şehidi ürettiler. Bir tanesi gösteride seken kurşunla ölmüştü, bir tanesi tanktan tanka atlarken paletlerin arasında ölmüştü, bir diğeri 27 Mayıs'a hazırlanırken elindeki silahın patlaması sonucu ölmüştü. Bunları şimdi de yapıyorlar biliyorsunuz. Gezi olaylarında yaşananları hatırlıyorsunuz değil mi? Zamansız göçüp giden gençlerin nasıl istismar edildiklerini hatırlıyorsunuz. Bu ülkede öyle medya kuruluşları, öyle yazarlar, öyle sermaye sahipleri, siyasetçiler var ki onlar için en iyi genç, ölü gençtir. Onlar, gençlerin dirisini değil, ölüsünü severler.
BAHÇELİ'NİN 3'GEN HESABINA
CHP, MHP, BDP onların yanında irili ufaklı birkaç parti gittiler Pensilvanya ile işbirliği yaptılar. 8 seçimde millet bunlara aritmetik dersi verdi ama almadılar. Şimdi cebirden ümidi kestiler. Kendilerine geometriye vermişler. Üçgenler çiziyorlar, iç açılarını, dış açılarını topluyorlar cetvel, pergel, gönye sanki Cumhurbaşkanlığı seçimine değil de LYS imtihanına hazırlanıyorlar. Zaten geometriden anlasalar paralelle iş tutmazlardı. Paralelle iş tutanın yolu milletle, devletle, iktidarla hele hele Çankaya'yla hiç kesişmez.
'ADAY EN GEÇ AY SONUNDA'
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI
En geç bu ay sonunda veya haziranın ilk yarısında bu işi bitirip adayımızı açıklayacağız. Kim aday olursa olsun, gidenler veya kalanlar ne kadar değişirse değişsin AK Parti çizgisi, ilkeleri ve prensipleri asla değişmez. Adayımız kim olursa olsun çözüm süreci asla sekteye uğramayacak, kanı durdurmak, gözyaşını dindirmek için verdiğimiz mücadele asla yavaşlamayacak.
'PARALEL YARGI'
Yargı içinde 27 Mayıs'ın ruhunu ve misyonunu taşıyan zihniyet merhum Menderes'e yaptığını bize de yapmak, siyasetin alanını daraltmak, partimizi ve bizi itibarsız hale getirmek istedi.
FREEDOM HOUSE'A TEPKİ
Biz bu algı operasyonlarına boyun eğmeyiz? Türkiye, dünyada en fazla ulusal gazete ve televizyonun yayın yaptığı ülkelerden birisidir. Siz kendi ülkenize bakın. Üstelik bu gazete ve televizyonların çok büyük bir bölümü her gün manşetlerinden, ekranlarında özgürce başbakanlarını bakanlarını eleştirebilen hatta hakaret edebilen kuruluşlardır. İsim vermeyeceğim, bazı dernekler bizi öyle ülkelerle aynı kategoriye koyuyorlar ki, hadi bakalım o ülkenin cumhurbaşkanına, başbakanına, kralına, diktatörüne manşetten hakaret etsinler de görelim. Kimse kusura bakmasın, burası muz cumhuriyeti değil."
------------------------------------------------------------------------------
ERDOĞAN: TÖVBE TÖVBE, SEN KİMSİN YA!
11.05.2014 17:30 Başbakan Erdoğan bugün AK Parti İstişare kampının kapanış konuşmasında da çok çarpıcı mesajlar verdi. Danıştay törenini terk etmesinden paralel yapıyla mücadeleye kadar çeşitli konularda mesajlar veren Başbakan Erdoğan, partisinin 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanış konuşmasında Metin Feyzioğlu'na tepki göstererek "Şimdi orada insan nasıl olacak da buna tahammül edecek. Avrupa birliğinden de bahsediyor. ASELSAN Roketsan’dan bahsediyor. Yahu sen kim Aselsan kim? Kimsin sen ya. HSYK yasasına da değiniyor, sanat hakkında da görüşlerini aktarıyor. Tövbe tövbe…" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’nin Afyon’da düzenlenen 22’nci İstişare Topantısı’nın kapanış konuşmasını yaptı.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
"Cumhurbaşkanlığı seçimi, paralel örgüt, diğer örgütlerin yapılanmasıyla mücadele istişare toplantımızda ele aldığımız ağırlıklı konular oldu. son 200 yıl boyunca bu toprakların asli unsurları, millet, yoksullar, okuyamamış olanlar, kendisini ifade edemeyenler, fırsatları imkanları olamayanlar, milli ve manevi değerlerine bağlı olanlar, sistematik bir tahrike aşağılanmaya maruz kaldılar.
“BİZİM ÖZGÜVENİMİZİ YOK ETMEK İSTEDİLER”
Rahmetli Oğuz Atay, onları yani bizleri “tutunamayanlar” olarak tarif etmişti. Hiçbir ayrım yapmadılar. Elit bir zümre, Türk demeden, Kürt demeden, Alevi-Sünni demeden, halk yığınlarına karşı sürekli bir kibir sergilemişti. Son yıllarda birçok konuşmamda bunların üzerinde durdum. Bizim özgüvenimizi yok etmek istediklerini, bizim de buna karşı direnmemiz gerektiğini defalarca ifade ettim. Hani dikleşmeden dik durmak diye ifade ettiğim konu. Milletin 77 milyon ayrımsız şekilde bu toprakların birinci sınıf vatandaşı olduğunu defalarca vurguladım.
“BİZİ TERBİYE ETMEYE KALKIŞTILAR”
3 Kasım 2002 seçimleri esasen bu kibir abidelerinin milletten ağır bir cevap aldığı tarih olmuştur. O kibir abideleri defalarca yolumuza çıktılar. Mürebbiye edasıyla, bizlere ve millete parmaklarını sallayarak bizi terbiye etmeye kalkıştılar. Tepeden baktılar, konuştular. Ve hani ülkede çoğunluğun oyunu alamıyorlar ya, biz azınlıkta kaldık diyorlar. Dolayısıyla azınlık olarak çoğunluğa biz tahakküm etmeliyiz diyorlar. Kendilerini ülkenin asıl sahibi addettiler. Kararları onlar vermek istediler. Ülkeye onlar istikamet çizmek istediler. Kaynakları adil biçimde paylaşmak yerine, tüm kaynakları kendileri için kullanmak istediler. Bu kesimler kibirlerinden bir milim bile geri adım atmadılar.
“AZİZ MİLLETİMİZİN ÖZGÜVEN KAZANABİLMESİ İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIK”
İşte 12 yıldır biz bu kibri kırmaya, milletimize tarihinde olduğu gibi yeniden özgüven kazandırmaya çalışıyoruz. Bu ülkenin, bu milletin neler yapabileceğini, başarabileceğini göstermeye çalışıyoruz. Hamdolsun bunu da yaptık. 12 yıl içinde aziz milletimizin özgüven kazanabilmesi için gece gündüz çalıştık.
“HUKUK KATİLİ HUKUKÇULARA ARTIK HİÇ KİMSENİN EYVALLAHI YOK”
Herkes bilsin ki biz bu ülkede varız, biz bu ülkenin eşit vatandaşlarıyız. Dün de ayrıntılı şekilde ifade ettim, ihtilaller dönemi artık kapanmıştır. Seçkin bir zümrenin, parmağını sallayarak bize ya da aziz millete kibirle ders verme dönemleri artık kapanmıştır. Birileri kürsülere çıkıp konuşurken, kendilerini Yassıada mahkemelerinin savcısı, bizi de yassı ada mahkemelerinde sanık gibi görüyor. Dün söyledim, CHP genel başkanı, milli şef, diktatör, meclis kürsüsüne çıkıp “sizi ben bile kurtaramam” diyerek Meclis’i tehdit etmişti. Artık bu tehditlere boyun eğecek bir Meclis yok. Başbakanlara, hesap soracak, hukuk katili hukukçulara artık hiç kimsenin eyvallahı yok.
“KARŞINIZDA ARTIK PISIRIK BAŞBAKANLAR YOK”
Herkes haddini, konumunu sınırını bilecek. Siz babalarınızın dedelerinin çarpık istikametinde yürümek isteyebilirsiniz. Babalarınız dedeleriniz gibi siyasete parmak sallamak isteyebilirsiniz. Ama biz babalarımızın dedelerimizin kutlu ve şanlı izinden yürüyoruz. Hiç kusura bakmayın biz bu istikametimizi asla değiştirmeyeceğiz. Karşınızda artık boynu bükükler yok, yüzünü yere eğip öfkesini içine atacak mağdurlar yok. Evet geçti o günler. Yassıada günleri geçti. Sizin karşınızda Menderes’in akıbetiyle korkutulan, pısırık başbakanlar bakanlar da yok.
Bizi bu makamlara millet getirdi. Milletin imzası tüm imzaların üzerindedir. Hiçbir atanmış kalkıp da milletin temsilcilerine ders vermeye yeltenmesin.
“BAZI ŞEYLER VAR Kİ, BUNLARIN MİLLETÇE BİLİNMESİ LAZIM”
Dün Danıştay’ın malum kuruluş yıldönümündeydik. Devletin zirvesi orada. Dünkü konuşmamda, kapanış konuşmasında yapacağımı söylemiştim. Çünkü bazı şeyler var ki, bunların milletçe bilinmesi lazım. Ben şu anda sadece istişare toplantısındaki kardeşlerime değil, aynı zamanda ekranları başında bizi izleyen 77 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Bu gerçeğin çok iyi bilinmesi lazım. Çünkü bizler, “korkma” diye başlayan bir istiklal marşına sahiplenmiş milletin evlatlarıyız.
“Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum” diye tarif edilen bir asımın nesliyiz.
Dünkü toplantıda, malum sabah 10’da burada olacaktık. Fakat biz gerçekten sayın başkanın o nezaketli daveti sebebiyle buradaki konuşmamızı 14:00’e aldık. Danıştay’daki toplantıya katıldık. Sayın Cumhurbaşkanımız da, Genelkurmay Başkanı orada. Bakanlar orada. Tabi tüm yargı camiasının mensupları orada. Danıştay’ın başkanı çıkıyor 25 dakikalık gerçekten herkesin saygı duyacağı bir konuşmayı yapıyor. Gerek yasama, yürütme gerekse yargıyla ilgili değerlendirmelerini geniş bir açıdan gayet güzel şekilde takdim ediyor. 25 dakika süren konuşma yapıyor. Kim bu? Ev sahibi.
Orada konuşma hakkı, yetkisi olmayan, araştırmasını da yaptırdım. Ne içtüzüğünde ne de tüzüğünde. Yasalarda zaten yok. Onu orada söyledim. Sonra incelettim ki iç tüzüğünde böyle bir şey yok. Bu gelenek olduğu için bunları da savunma makamı olarak kabul ettikleri için söz verirlermiş. Yargıtay’da da bu şekilde, orada da yıllar yılı buna benzer şeyler oldu. Daha sonra tabi gitmedik. Danıştay’da da bundan dolayı söz veriliyor.
“KARŞINA GELENLERE, ORADA HER TÜRLÜ SAYGISIZLIĞI HAKARETLERİ YAPACAKSIN…”
Tabi oraya konuşmaya çıkan kişi, karşısındaki insanların herhangi bir savunma hakkı var mı? Hukukçusun, konuşmanı yapacaksın. Ama karşına gelenlere, orada her türlü saygısızlığı hakaretleri yapacaksın.
“İNSANDA EN BAŞTA BİR NEZAKET OLUR”
Baro Başkanı çıkıyor, Sayın Danıştay başkanının 25 dakika konuşma yaptığı yerde, ki kendisine de 15-20 dakika konuşması söylenmiş. 1 saat konuşma yapıyor. Sen misafir olarak geliyorsun, konuşma hakkın yok. Çıkıyorsun orada zehir zemberek bir konuşma yapıyorsun. Seçilmişlere, işte o hücrelerine sinmiş kibirle parmak sallamaya yelteniyor. İnsanda en başta bir nezaket olur.
“CHP KURULTAYININ KÜRSÜSÜNDEN DEĞİL DANIŞTAY KÜRSÜSÜNDEN KONUŞUYOR YAHU”
Devlet protokolünün karşısında nasıl konuşulacağını, ne konuşulacağını insan bir kendisine dert eder ve bunu düşünür.
CHP kurultayının kürsüsünden değil Danıştay kürsüsünden konuşuyor yahu. İnanın Danıştay salonunda mıyız, yoksa CHP kurultayında mıyız şaşırdım. Şu hale bakın. Bir yüksek mahkemenin kuruluş yıl dönümünde, memleketin son yüz yıldaki tüm gündem konularını tek tek hatırlatıyor, siyasete siyasetçiye hiza vermeye çalışıyor.
“BABA DEDESİ DE YAPMADI”
Engelliler konusundan başlıyor. Ki anlattığı şeylerden görüyorum ki, engellilerle ilgili ne yaptığımızdan adamın haberi yok. Cumhuriyet tarihinde AK Parti iktidarının engelli vatandaşlarımıza yaptıklarını bugüne kadar hiçbir iktidar yapmadı. Baba dedesi de yapmadı. Onun iktidar olduğu partiler yapmadı. Biz yaptık, haberi yok. Oradan geçiyor basın özgürlüğüne, çevre meselesine çıkıyor sokak olaylarına. Van depreminden de bahsediyor. Van’da bir şey yapılmadığından bahsediyor.
“TÖVBE TÖVBE…”
Şimdi orada insan nasıl olacak da buna tahammül edecek. Avrupa birliğinden de bahsediyor. ASELSAN Roketsan’dan bahsediyor. Yahu sen kim Aselsan kim? Kimsin sen ya. HSYK yasasına da değiniyor, sanat hakkında da görüşlerini aktarıyor. Tövbe tövbe…
Van’da deprem oldu, ben ve arkadaşlarım süratle Van’a hareket ettik. Ankara’dan Kızılay, AFAD ilgili kurumlarımız Van’a yola çıktılar.
‘KALICI KONUTLARIN TEMELİNİ DEPREMDEN 39 GÜN SONRA ATTIK’
Öyle bir yığılma oldu ki Van’da, biz araçlarımızla Van’da Erciş’te dolaşamadık. Orada ekiplerimizi kurduk. Bakan arkadaşlarımızı görevlendirdik. Siz şuraya komite edeceksiniz, buradan ayrılmak yok. Başlarına da Beşir Bey’i getirdik. Çalışmaları koordine ettik. Toplam 29 bin 486 konteynırı depremzedelere sunduk. 175 bin 70 afetzede barındı. Türkiye’nin genelinde, nerede devletin sosyal tesisleri varsa, bu tesislere biz Van’daki depremzedelerimizden arzu edenleri otobüslerle taşıdık. Kalıcı konutların temelini depremden 39 gün sonra attık. İlk yıl bunların çoğu tamamlandı. Van, Edremit Erciş’te 17 bin 489 konut inşa ettik. Evini yapana yardım yöntemiyle köylerde 6202 konut inşa edildi. Toplamda inşa edilen konut sayısı 23 bin 691’e ulaştık. Bunlar bir yılda oluyor.
‘SENİN ŞAKLABANLARIN GELİYOR SANA BU BİLGİYİ VERİYOR’
Van’a depremden sonra bütün bu süre içerisinde yaptığımız yatırım 5 milyar. Eski rakamla 5 katrilyon. Bundan haberin var mı senin ya? Neymiş ona öyle bilgi verilmiş. Sen bilginin kaynağına inmemişsin ki. senin gibi düşünenler, senin şaklabanların geliyor sana bu bilgiyi veriyor. Sen bu işin asıl sahibi karşısında bu doğru olmayan sözleri konuşuyorsun. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar ya. Sana yalan konuşmak yakışır mı? Güya önünde de profesör var.
Şimdi bir konteynır kent istismarıdır gidiyor. Şu anda sadece 67 aile kalıyor. Bunlar da hak sahibi olan afetzedeler değil. Bizler orada hak sahibi olanlara yaptığımız konutlardan verirken, artakalan konutlardan da kiracı olanlara kura çekmek suretiyle verdik. Kiracı kiracıdır. Ama bir kısmına verebildik. Eğer diğer kiracılar da almak istiyorsa, ya kiracı olarak yerleşecek ya da Toplu konut idaresi olarak, illa konut almak istiyorsa konuta girer alır.
‘ARTIK KONTEYNIR KENTLER KALDIRILIYOR’
E sen nasıl hukukçusun ya? Hak sahibi olan kişi neyse, ona bizim önce çözüm bulmamızdır. Kiracı olana bizim al sana da ev deme mecburiyetimiz yok. Ama ona kiraya yer bulduğumuz gibi konteynırları bulduk. Bunların dışında da devletin tüm sosyal tesislerinde onları misafir ettik. Artık konteynır kentler kaldırılıyor. Fakat 67 aile buraları boşaltmak istemiyor. BDP, CHP, MHP zihniyetindeki istismarcılar, fotoğrafın bütününü bir kenara bırakıyor bu 67 aileyi istismar ediyor.
“BURAKCAN’DAN NİYE BAHSETMİYORSUN?”
Bu beyefendi Danıştay kürsüsünden yakın zamanda gösterilerde hayatını kaybedenlerin isimlerini sayıyor, istismar yapmaya çalışıyor. İstanbul’daki olayı anlatıyor. İsim vermeme gerek yok. İstanbul’da yatıyorlar kalkıyorlar Berkin Elvan. Yüzündeki maskesi, sapanı, cebinde patlayıcılar. Ama kalkıyor bakıyorsun, malum medya ekmek almaya giderken… Maskeyle mi gidilir, patlayıcılarla mı gidilir? Her şey ortada. Ama aynı o olayların olduğu gün de kalkıp da terör örgütü Okmeydanı’nda gelip, Burakcan’ı orada şehit ederken o Burakcan’ı bu baro başkanı zikretmiyor. Burakcan’dan niye bahsetmiyorsun? Çünkü o teröre kılıf bulmamıştı, o evinin kapısının önünde, gelen kalabalıkların gelişinde kurban olmuştu.
Sıkıntı burada. Çünkü burak istismara elverişli değildi. Ama diğerleri istismara elverişliydi. Burak için belki her yıl anma töreni yapılacaktır ama bunlar istismara açık yapacakları kutlamalarla oy devşireceklerini zannedeceklerdir.
Burada şimdi bir şey söyleyeceğim. Bir çok arkadaşım belki bilmiyor. Bütün bu acıları çektiren kim biliyor musunuz? Bu idam kararlarını veren kim? Bu konuşanın dede-babası da bu imzayı atanların içinde. O üç tane idamla ilgili Turan Feyzioğlu’nun da orada ismi var. O zaman ki heyetin içinde o da var. sen önce bunun hesabını ver ya. Türkiye’ye bu acıları yaşatan, genel başkanlığına özendiğin parti işte CHP’dir. Bu CHP zihniyetidir, pişkinliktir.
Merhum Ahmet Kaya için söylemiştim. 27 Mayıs olurken bunlar zihinleriyle oradaydılar. Menderes idam edilirken bunlar zihniyetleriyle, partileriyle, dede-babalarıyla oradaydılar. Sivas, maraş olurken, terör 30 yıl bu ülkede can alırken bunlar zihniyetleriyle iktidardı. Danıştay’ın faturasını kime kesmek istediler hatırlayın, sonra altından ne çıktı?
Üç genç idam edilirken, 12 eylül idam yapılırken, huıkuk çiğnenirken, bunlar ve bunların zihniyeti hep oradaydı. 1 Mayıs 77’de işçiler ölürken de oradaydılar. Biz gelene kadar bir mayıs işçi bayramı emeğin bayramı olarak ilan edilebildi mi? Edilemedi. Çıkmış yine sıkılmadan şunu söylüyor. 2010-11’de taksim’de en ufak olay olmadı. Orada da kollar kırıldı. Hatta onları konuşturmadılar bile.
Türk-İş, ikinci sırada Hak-iş onlar konuşma fırsatı bile bulamadılar. Zor alanı terk ettiler. Sanki alan kendilerine tahsis edilmiyormuş gibi kalkıp konuşma yapıyor.
‘E BİR YERE KADAR BUNA TAHAMMÜL EDİLİR’
Meydanı boş buldu konuşuyor, e bir yere kadar buna tahammül edilir. Bunlar hukuk siyasallaşırken de oradaydılar. Pişkince sıyrılmaya çalışıyorlar. Dede-babalarıyla zihniyetleriyle değişmez CHP ruhuyla hep oradaydılar. İşte şimdi tarih arşivler konuşuyor.
Şu ifadeye bakar mısınız “seçmenin seçimler yoluyla iktidarın değişmeyeceğini düşünmeye sevk edilmesi demokrasiye büyük zarar verirmiş” bunu kim söylüyor? Bu adam söylüyor. CHP hiç seçim kazanamıyor. Ne yapalım? Alın siz yönetin mi diyelim? İhtilal gerekçeniz bu mu?
‘SİZ KİMSİNİZ YA, SİZ KİMSİNİZ?’
Arkadaşlar bazı köşe yazarları bunları göreve davet ediyorlar. Dün yapılan bu saygısızlık, tek bir şahsın değil, bir zihniyetin değişmez ruh halidir. Her yıl dönümlerinde biz nezaketle kutlamalara katılıyoruz. Birileri bunu fırsat olarak görüp, fırça çekebileceği imkan olarak görüyor. Siz kimsiniz ya, siz kimsiniz? Siyasete ayar verme cüretini kendinizde görüyorsunuz.
‘BUNDAN BÖYLE BUNLARIN KONUŞACAĞI YERE HİÇBİR ZAMAN KATILMAM’
Biz beş yılda bir milletin huzuruna çıkacağız. Hatalarımızın hesaplarını millete vereceğiz. Biz bu ülkede siyasete itibar kazandırdık. Bu itibarın zedelenmesine, çiğnenmesine asla izin vermeyeceğiz. Siyasetin alanının daraltılması özlemi içinde olanlara fırsat tanımayız. Bu makamda olduğum sürece bundan böyle bunların konuşacağı yere hiçbir zaman katılmam. Ne adli yıl açılışına ne diğerlerine.
Bunların burada konuşma hakkı olmadığı halde bunlara söz veriyor. Bunların orada konuşma hakkı yok.
O zat, CHP kurultayında yapacağı konuşmayla Danıştay konuşmasını karıştırmış. Nerenin çatısı olacaksa olsun. Bilsin ki cüppesine sığınanların bizi hizaya çekmelerine asla pabuç bırakmayız, bırakmayacağız.
“30 MART’TA MİLLET PARALEL YAPIYLA MÜCADELE TALİMATI VERDİ”
Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi 30 Mart’ta milletimiz bize paralel yapıyla mücadele talimatı verdi.
‘BU ÖYLE BİR YAPI Kİ, SÜTÜN İÇİNE KARIŞMIŞ PİS SUYA BENZİYOR’
Bu konuda bizler hep birlikte görevlendirildik. 30 Mart öncesinde yeni bir istikbal mücadelesi olarak isimlendirmiştik. Ülkemize birliğimize bağımsızlığımıza yönelik çok alçakça haince, aynı zamanda unutulması, üstünün örtülmesi affedilmesi mümkün olmayan bir saldırı yapıldı. Karşımızda mertçe ortaya çıkan, iddialarını ortaya koyan bir yapı yok. Bu öyle bir yapı ki, sütün içine karışmış pis suya benziyor. 35 süre boyunca o ak sütün içine sızmışlar, orada her türlü hileyi kullanarak gizlenmişler.
‘HASIMLARIMIZ EN ASGARİ İNSANİ VASIFLARDAN, ŞEREF BELİRTİLERİNDEN DAHİ YOKSUNLAR’
Dışardan baktığınızda o pis su anlaşılamazsa, bu yapı da maalesef bakmakla görülemiyor. Amaçları için her yol bunlara meşru. Yalanla, takiyeyle, kendisine sinsice gizlemek suretiyle olduğundan farklı görünerek, inandığının tersini yaparak bu yapı hücrelere sirayet etmiş. Eğer karşımızda mert bir düşman olsaydı, şerefli bir düşman gibi yenilgiyi kabul edip kenara çekilirdi. Ama hasımlarımız en asgari insani vasıflardan, şeref belirtilerinden dahi yoksunlar.
‘BU YAPININ ANA KAYNAKLARI KÖRELTİLDİ’
Tabi düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışıyla, bu yapının Türkiye’den de destek olunduğuna şahit olduk. CHP bu yapıyla işbirliğine gittik. Seçim sonrası kendi aralarında ne hale geldiler gördünüz. MHP, istismar ettiği milliyetçiliği çiğneyerek bu yapının arkasında vagon oldular. Hiç ummadığımız, makamlar tarafından bu yapı desteklendi. Desteklenmese bile bu yapıya karşı sessiz kalındı. İşte biz böyle zor bir yapıyla mücadele ediyoruz. Hem mertçe kendisini göstermeyen, rakiplerimiz tarafından kullanılan bir yapıya karşı mücadele veriyoruz. Şundan emin olunuz ki bu yapının ayakta kalması, Türkiye’ye yeni zararlar vermesi artık mümkün değildir. Bu yapının ana kaynakları köreltildi.
‘ŞU ANDA OKULLAR HENÜZ KAPATILMADI’
Anadolu’da Trakya’da bir hizmet örgütü olduğunu zannederek destekleyen vatandaşlarımız bu yapıyla aralarına mesafe koymaya başladılar. Çocuklarını okullarından dershanelerinden almaya başladılar.
Şu anda tabi okullar henüz kapatılmadı, herkes kesin kararını veremiyor. Bunlar tabi aileleri birbirine düşürdüler. Bunlar evde karı kocayı birbirine düşürdüler. Böyle bir noktaya böyle bir aşırılığa işi getirdiler. Bu yapının dini değerlerimizi, milli değerlerimizi, Hazreti Kuranı, Peygamberi, Said-i Nursi’yi nasıl istismar ettiğini herkes gördü.
‘O SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ İÇERİSİNDE ORADA DURUYOR’
Bugün buradan yine söylüyorum. Eğer samimiysen, dürüstsen Pensilvanya’da ne işin var? Çık kendi ülkene gel. Madem suçun filan da yok gel ülkene. Niye gelemiyorsun? Gel. Demek ki vatansever değil. inzivaya çekilmiş. Nasıl oluyor da Pensilvanya inziva yeri oluyor ya. Gel Afyon’da Emirdağ’da, gel Bursa’da, memleketin Erzurum’da çekil. Buralar güzel yerler. Ama gelemez. O suçluluk psikolojisi içerisinde orada duruyor. Ama ne olursa olsun takipçisiyiz. Uluslararası platformlarda bu yapının gerçek yüzü görülmeye başlandı. Adana’da İstanbul’da Ankara’da yürekli savcılar hakimler mesleklerinin gerektirdiği vicdani sorumluluğu üstlendiler vatanseverce adımlar atıyorlar. 1999’da Türkiye’den çıkış 15 yıl niye gelemiyorsun, gel.
‘BİZ BU CADI AVINI YAPACAĞIZ, BUNU DA BİLİN’
Paralel yapıyla mücadelenin bir cadı avına dönüşmesini ikide bir konuşuyorlar. Bu ülkeye ihanet edenlerin görevlerini değiştirmek cadı avıysa, biz bu cadı avını yapacağız, bunu da bilin. Oturdukları makamda her türlü, provokatif eylemleri sinsice yapanları bulup çıkardıkça gereğini yapacağız. Bu işin mücadelesi sıradan bir mücadele değil. bu konuda nerede kim neler yapıyorsa bunları bize bildireceksiniz. Bütün vatandaşlarıma söylüyorum bildireceksiniz gereğini yapalım.
‘GEREK KAYNATARAK GEREKİRSE MOLEKÜLLERİNE AYIRARAK STERİLİZE EDECEĞİZ’
Açık söylüyorum, belediye başkanlarıma, il başkanlarıma hepsine söyledim. Kurucu arkadaşlarıma, hukukun demokrasinin dışına çıkmadık çıkmayacağız. Çıkılmasına da müsaade etmeyeceğiz. İnançlı kesimlerin, cemaatlarin, dayanışma ruhunun yıpratılmasına da asla meydan vermeyeceğiz. Sütün içine karışmış bu pis suyu, gerek kaynatarak gerekirse moleküllerine ayırarak sterilize edeceğiz."
------------------------------------------------------------------------------
İŞTE O İDDİANAME: ERDOĞAN'I 'DÖNEMİN BAŞBAKANI' DİYE YARGILAYACAKLARDI
12.05.2014 11:10 Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin Afyonkarahisar kampında önceki gün yaptığı konuşmada, "Hakkımda 'dönemin başbakanı' diyerek iddianame hazırladılar. Bunlar elimize geçti. Seçilmiş hükümet bir yargı darbesiyle görevden uzaklaştırılacak, CHP'nin, MHP'nin ve AK Parti'ye sızmış tuzlukların katılımıyla yeni bir koalisyon hükümeti kurulacaktı" sözleriyle gündeme getirdiği iddianame ortaya çıktı.
Paralel Yapı'nın organize ettiği plana göre, 17 ve 25 Aralık operasyonları ile Erdoğan yalnızlaştırılacak, ailesi üzerinden vurulacak, istifaya zorlanacak ve hazır tutulan o iddianame hızla devreye sokulacaktı. "Darbe belgesi" olarak nitelendirilen iddianame ile "Terör örgütü davası" açılacak, Erdoğan, "Dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan" olarak "Terör örgütü lideri" olarak yargılanacaktı. Erdoğan'ın hakkındaki tüm illegal dinlemeler, hukuk dışı tape ve fiziki takipler kurmaca davanın delili olacaktı. Yasal olarak Başbakan Erdoğan'ın hiçbir telefon görüşmesi dinlenmez, kaydedilmez ve delil olarak kullanılamazken, Paralel Yapı, iddianameyi oluşturabilmek için tüm bu düzenlemeleri çiğnedi. Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık kaynaklarından elde edilen bilgilere göre, 17 ve 25 Aralık operasyonları başarıya ulaşacak ve hazır durumda bekletilen iddianame daha sonra hızlı bir şekilde devreye sokulacaktı.
İLLEGAL TAPELERİN KAYNAĞI
Yok edilmek istenen ancak Adalet Bakanlığı tarafından son anda kurtarılan ve henüz tamamlanmadığı öğrenilen iddianamede tüm illegal dinleme kayıtlarının yer aldığı bildirildi. Paralel Yapı'nın 17 ve 25 Aralık'ta istediğini elde edemeyince, iddianamedeki dinleme kayıtlarını internete sızdırdığı ifade edildi. İddianamenin ilgili bölümünde, "2012/656 sayılı soruşturma kapsamında yapılan teknik takip çalışmalarında M. Fatih Saraç'ın teknik takibi yapılırken, dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan ile Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Ciner'in gerçekleştirdiği..." ifadeleri yer alıyor.
ULUSLARARASI TERÖR
Erdoğan, sürecin tamamlanmasıyla Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatih Rüştü Zorlu'nun yargılandığı Yassıada benzeri bir mahkemede hakim karşısına çıkartılacaktı. Bunun için, oluşturulan algı operasyonunda, sosyal medyada dezenformasyon malzemesi olarak kullanılan asılsız iddialar, Erdoğan'ın aleyhinde delil olarak kullanılacaktı. Paralel Yapı, Başbakan Erdoğan'ı, uluslararası terör örgütü lideri olarak yargılamayı amaçlıyordu. Edilen bilgilere göre, Erdoğan ile birlikte Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile başdanışman Yalçın Akdoğan başta olmak üzere yakın ekibinin tamamı da örgüt yöneticileri olarak yargı önüne çıkartılacaktı. İnceleme başlatılan iddianamenin yeni bir soruşturma dosyasına dönüşeceği ifade edildi. İddianamenin bulunduğu yerde sorumluluğu olan tüm savcılar ile ilgili de inceleme başlayacak. (Sabah)
------------------------------------------------------------------------------
O İDDİANAMEDEN
16.05.2014 11:59 Hükümeti devirmek için 17 ve 25 Aralık operasyonlarını yapan paralel çete, darbe sonrası yapılacak yargılamaların iddianamesini de önceden hazırlamış. İddianamede Erdoğan için “Dönemin Başbakanı” deniliyor.
Seçim ayarlı 17-25 Aralık operasyonlarında asıl hedefin Başbakan Erdoğan ve hükümeti devirmek olduğuna ilişkin belge Afyon’da yapılan AK Parti 22. İstişare Toplantısında katılımcılara gösterilmişti. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yaptığı sunumun yansı fotoğrafında, hazırlanan fezlekedeki şüphelilerin isimleri ve soruşturma sayı numaraları da yer aldı. Ala, paralel yapının “darbe yapıp amaçlarına ulaşmayı” hedeflediğini, bunun ise “dönemin başbakanı” ifadesiyle açıkça ortaya çıktığını anlattı.
Şüpheliler ‘A Takımı’ndan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Enerji Bakanı Taner Yıldız, Fatih Saraç, Bilal Erdoğan, Yalçın Akdoğan, Mustafa Varan ve Aydın Ünal’ın şüpheli olarak gösterildiği sözde fezlekede şöyle deniliyor: “2012/656 sayılı soruşturma kapsamında yapılan teknik takip çalışmalarında M.Fatih Saraç’ın teknik takibi yapılırken dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan ile Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turguy Ciner’in gerçekleştirdiği 15.12.2012 tarihli anlaşma gereği olarak Holding bünyesinde faaliyet gösteren Ciner Yayın Holding A.Ş’ye 26.12.2012 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan karar ile Yönetim Kurulu Başkanvekili olduğu, hemen sonrasında ‘kuruma görevli geldiğini’ farklı görüşmelerde açıkça ifade ettiği, kendisene verilen görev gereği R.Tayyip Erdoğan aleyhine olabilecek haberleri değiştirmek-iptal etmek sureti ile yerine getirdiği...” (Lütfi Kaplan / Star)
Flaş!!! Vesayete One Minute! Başbakan'ın Danıştay'da Barolar Birliği Başkanına tepkisi haberi için tıklayın
(11 Mayıs 2014, 12:30), son güncel.: (16 Mayıs 2014, 11:59)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: