17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında iki önemli gelişme yaşandı.. Soruşturma kapsamındaki 3 dosyadan biri olan TOKİ soruşturmasında işadamı Ali Ağaoğlu ve eski bakan Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar'ın da aralarında bulunduğu 60 şüpheliye yeterli delil olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. Savcı Ekrem Aydıner, takipsizlik gerekçesinde önemli tespitler yaptı. Öte yandan HSYK, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarını başlatan savcılar Celal Kara, Muammer Akkaş, Zekeriya Öz ve 25 Aralık operasyonunda gözaltı kararı veren hakim Süleyman Karaçöl hakkındaki incelemesini tamamladı ve soruşturma başlatma kararı aldı.
02.05.2014 14:38 17 Aralık 2014 tarihinde Başsavcıvekili Zekeriya Öz tarafından başlatılan yolsuzluk soruşturmasında bugün iki önemli gelişme yaşandı.. Soruşturmayı daha sonra devralan savcı Ekrem Aydıner, dosya kapsamındaki 60 şüpheliye yeterli delil olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Savcı Aydıner, gerekçesinde önemli tespitler yaptı. Diğer gelişme ise HSYK'da yaşandı. HSYK, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarını başlatan savcılar Celal Kara, Muammer Akkaş, Zekeriya Öz ve 25 Aralık operasyonunda gözaltı kararı veren hakim Süleyman Karaçöl hakkındaki incelemesini tamamladı. 4'e 3 oy çokluğuyla bahsi geçen isimler hakkında soruşturma başlatma kararı alındı.
60 KİŞİYE TAKİPSİZLİK
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun bir ayağı olan TOKİ soruşturması kapsamında işadamı Ali Ağaoğlu ve eski bakan Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar’ın da aralarında bulunduğu 60 şüpheliye yeterli delil olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen yolsuzluk soruşturmalarında TOKİ dosyasıyla ilgili kısmı tamamlandı. Savcı Ekrem Aydıner tarafından yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı çıktı. Savcı Aydıner, Ağaoğlu, eski Bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Ahmet Nazif Zorlu, Mehmet Ali Aydınlar, Hüseyin Avni Sipahi, İsmail Ünal'ın da aralarında bulunduğu 60 şüpheli hakkında yeterli delil olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.
İhbar mektubu geldi
Takipsizlik kararında soruşturmanın İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne 18 Eylül 2012’de gönderilen elektronik posta ihbarıyla başladığı belirtildi. Söz konusu ihbar mektubunu “Türkiye’nin en zengin adamı olup da hala yolsuzluk yapması, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemesi kanıma dokunuyor” diye bitiren şahıs mektubunda şu iddialara yer verdi. “Ali Ağaoğlu devletten çok ucuza aldığı arazilere binalarını dikti. Ve millete fahiş fiyatlara satarak köşeyi döndü. 3-5 yıl öncesine kadar kimse adını bile bilmezdi ama şimdi Türkiye’nin sayılı zenginleri arasına girdi. Ali Ağaoğlu tanıdığı bürokratlar sayesinde arazileri ucuza kapattı. Ucuza kapattığı arazileri imara açtırdığı veya emsal değerlerini yükselterek bu arazilerden inanılmaz paralar kazandı. Ağaoğlu çoğu inşaatında emsal değerini göz önüne almadı bile. Bu durumdan ne hikmetse kimse ses çıkarmadı. Geçtiğimiz günlerde bu usulsüzlüklerini bizim bir arkadaş Akmerkez’de Papermoon'da Ali Ağaoğlu’nun suratına karşı saymış. Bunun üzerine Ağaoğlu adamlarını bizim arkadaşın üzerine salıyor ve adamları bizimkileri tartaklıyor. Daha sonra arabalarını kurşunluyor. Bu kadar yolsuzluğu sorulmayan Ağaoğlu bu olaydan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmıştır. Olayı tanıdığı Emniyet Müdürleri sayesinde kapanmıştır”
Dinleme talebi önce reddedildi
Akmerkez’de yaşanan olaya ilişkin örgütlü bir yapı olduğu gerekçesiyle Ali Ağaoğlu’nun aralarında bulunduğu 4 şüpheli hakkında iletişim tespitinin yapılması için İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’ne yapılan talebin reddedildiği belirtilen kararda, Ali Ağaoğlu’nun Maslak 1453 projesinde 600 bin metrekare imara aykırı inşaat yapıldığına ilişkin iddialara dair ise İstanbul 33. Sulh Ceza Mahkemesi’nden iletişimlerinin 3 ay süre ile dinlenmesine dair 5 Ekim 2012’de karar alındığı anlatıldı. Diğer şüphelilerin iletişimlerinin tespitine ilişkin kararların ise alınan bu ilk tespit kararı ile yapılan dinleme ve tespitler sırasında elde edilen bilgilere dayandırılarak alındığı kaydedildi.
Keyfi kararlar verilemez
Ceza yargılanmasında amacın keyfi kararların verilmesi olmadığını belirten savcı Aydıner, “Amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Yani ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla sınırsız, hukuk kurallarına aykırı ve sanık kurallarını hiçe sayan yöntemler izlenemez. Ceza yargılamasına ters düşülerek elde edilen delillerin yargılama makamı tarafından değerlendirmeye alınmaması gerekir. Çünkü bunlar hukuka aykırı delil olarak nitelendirilir. “dedi.
Önleme dinlemesi ile elde edilen delil soruşturmada kullanılmaz
Hukuka aykırı delillerin ceza soruşturması ve yargılamasında kullanılamayacağını belirten savcı Aydıner, önleme dinlemesi ile elde edilen delillerin ceza soruşturmasında kullanılamayacağını ifade etti. Bunların delil olarak kullanılmasının sınırını çok genişletmemek gerektiğine dikkat çeken Aydıner, “Aksi halde dağdaki çobanın dahi telefonlarının dinlendiği paranoyası ile yaşadığı bir toplum yaratırız” ifadelerini kullandı.
İhbar mektupları ve varsayımlar ihlallere yol açar
Emniyete ihbar olarak gelen ve ‘Ali Ağaoğlu’nun adamlarına birini tartaklattığı ve adamlarının yere bir el ateş ettiği yönündeki’ ifadelerin suç işlemek için örgüt kurmak suçunun unsurlarını oluşturmadığını belirten savcı Aydıner, “ Somut bir delil içermeyen, yasal olarak işleme konma imkanı dahi bulunmayan isimsiz ihbar mektupları ile varsayımlara dayanarak, iletişimlerin tespiti ihlallerine yol açabilecek yollara başvurulması mümkün değildir.” dedi.
Örgüt iddiası ortaya atıp delil toplanmaya çalışılıyor
Takipsizlik kararında Aydıner, “Son yıllarda ne yazık ki bir suç soruşturmasının başlangıcında örgütün varlığını iddia ederek, soruşturmaya başlamak delil toplamanın bir yolu gibi kullanılmaktadır. Hemen her suç soruşturmasında, suçun işlenmesi için örgüt kurulduğu iddia edilip, mahkemelerden iletişimin tespiti ve dinlenilmesi kararları alınmaktadır. Ancak daha sonra örgütün varlığı kanıtlanamasa bile hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen ve bu nedenle tesadüfi delil gibi kabul edilmesi gereken deliller, cezaya gerekçe olarak kabul edilmektedir.”
ÖZ, YETKİSİ OLMADIĞI HALDE ÖRGÜT ŞEMASI ÇİZDİRMEYE KALKIŞMIŞTI
Savcı Ekrem Aydıner'in bu eleştirisi akıllara Zekeriya Öz'ü getiriyor. Hatırlanacağı gibi 17 Aralık soruşturmasının ilk günlerinde İstanbul Emniyet Müdürü değiştirilmiş, aynı zamanda alt kademelerde de çok sayıda değişiklikler yapılmıştı. 17 Aralık soruşturmasını yürüten Başsavcıvekili Zekeriya Öz, bu gelişmeler sonrası İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bir ziyaret yapmış, ancak engellemelerle karşılaştığı iddia edilmişti. Bunun detayları daha sonra ortaya çıkmış ve Öz'ün TMK yetkili savcısı olmadığı halde 17 Aralık soruşturmasında şüphelilerin örgüt şemasını Emniyet'e çizdirmeye çalıştığı anlaşılmıştı. Yeni atanan emniyet görevlileri ise Öz'ün talebini yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddetmişti.
Soruşturmadaki iletişim tespit kararı hukuka aykırı
TOKİ soruşturmasında örgütün varlığının peşinin kabul edildiği ve iletişimin tespiti kararı alındığını ifade eden Savcı Aydıner, “ Soruşturmanın başlangıcında verilen iletişimin tespiti kararı hukuka uygun değildir. Bu kararın hakim tarafından verilmiş olması kanun koyucunun aradığı hukuki ve fiili şartların gerçekleştiğine dair kesin karine sayılamaz.” dedi.
Yeterli delil yok
Savcı Aydıner, takipsizlik kararının son bölümünde tek tek iddiaların delillerin yetersiz olduğunu anlattı. Savcı Aydıner, şüphelilere yöneltilen rüşvet vermek ve almak, resmi evrakta sahtecilik suçlamalarına ilişkin yeterli delil olmadığını belirtti. Savcı Aydıner, Abdullah Oğuz Bayraktar’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığının oğlu olmasına rağmen iş sahipleri ile yakın ilişkiler içinde olmasının eleştirilebileceğini belirterek, “Ancak bu durum başlı başına suç teşkil eden bir nitelik arz etmemektedir. “ifadelerini kullandı.
Seli-benli konuşmaları menfaat ilişkisi olarak göstermişler
Maslak 1453 projesi imara aykırı olarak rüşvet karşılığında yapıldığı iddialarına da değinen savcı Aydıner, “ Bu projede imar planlarına aykırı olarak yapılan işlemlerin nelerden ibaret olduğunun açıklanmadığı, kimin ne şekilde projenin imara aykırı yapılmasını sağladığının delilleri ile belirtilmediği Abdullah Oğuz Bayraktar’ın Ali Ağaoğlu ve bakanlık bürokratları olan şüpheliler ile senli-benli konuşmasını doğal olmadığından yola çıkılarak aralarında bir menfaat ilişkisinin olduğunu izaha çalışıldığı, telefon dinlemelerinde de yasa dışı işlem yapıldığı ve göz yumulduğu sonucunu çıkaracak konuşmalara rastlanmadığı tespit edildi.” açıklamasını yaptı.
Bakanlık tarafından iptal edildiği belirtildi.
Aydınlar’ın rüşvetle izin aldığına dair delil yok
Şüpheli Mehmet Ali Aydınlar’ın Acıbadem Sağlık Grubunun bulunduğu binaya ek yapmak istediği ve inşaat izni alamaması üzerine Hüseyin Avni Sipahi ile irtibata geçerek rüşvet ile izin aldığı iddia edildi. Savcı Aydıner, bu iddianın da somut delillere dayanmadığını belirterek, inşaat izninin de alınmadığını, rüşvet alındığına dair bir delil elde edilemediğini vurguladı.
Eleştirebilir ancak suç teşkil etmez
TOKİ İstanbul Emlak Dairesi Başkanı Ali Seydi Karaoğlu’nun Tuzla’da doğal sit alanı olan bir araziyi sit alanından çıkarmak için rüşvet aldığı yönündeki iddialara da değinen savcı Aydıner, “Yapılan iş ve işlemlerde imar ve şehircilik açısından eleştirilebilecek yanlar bulunsa bile suç teşkil edecek herhangi bir eylemin bulunmadığı tespit edilmiştir.” dedi.
Örgüt kanıtlanamadı
Şüphelilerin suç işlemek amacıyla örgüt kurduklarına, örgüte üye olduklarına dair delil bulunmadığını belirten savcı Aydıner, Çevre ve Şehircilik Bakanlığında görevli Osman İyimaya hakkında ise bakanlığın soruşturmaya izin vermediğini de açıkladı. Savcı Aydıner, şüphelilerde elde edilen bazı delillerin ise saklanmasına, bazılarının ise şüphelilere iadesine karar verdi.
HSYK SAVCILARI SORUŞTURACAK
Öte yandan konuyla ilgili diğer gelişme HSYK'da yaşandı. 17 ve 25 Aralık soruşturmalarını yürüten savcılar Celal Kara, Muammer Akkaş, Zekeriya Öz ve 25 Aralık operasyonunda gözaltı kararı veren hakim Süleyman Karaçöl hakkında HSYK müfettişleri tarafından yapılan inceleme sona erdi ve soruşturma kararı çıktı.
HSYK 3.Dairesi dört isimle ilgili incelemenin soruşturmaya dönüştürülmesi konusunda karar vermek için geçtiğimiz günlerde bir araya geldi. Dairenin 7 üyesinden üçü ‘soruşturma izni verilmemesi’ konusunda görüş bildirirken, 4 üyenin “soruşturma izni verilmeli’ şeklindeki kanaatleriyle dört isme 4/3 oy çokluğu ile soruşturma başlatıldı.
T24'ten Arzu Yıldız'ın haberinde detaylar yer alıyor Buna göre; Akkaş, Kara, Öz ve Karaçöl hakkında soruşturma açılmaması yönünde oy kullanan üyeler Ahmet Kaya, Bülent Çiçekli ve Resul Yıldırım olurken, soruşturma açılması yönünde görüş bildirenler arasında 17 Aralık sonrası adli kolluk yönetmeliği değişikliğine imza atan ve sürece dair uzun bir açıklama yayınlayan HSYK 3.Dairesi Başkanı Ahmet Hamsici, üyeler Ömer Köroğlu, Ahmet Karayiğit, Zeynep Kavlak oldu.
Dört isim savunmalarını yapacak
17 Aralık sonrasında Bolu’ya düz savcı olarak atanan Zekeriya Öz, Afyon’a atanan Celal Kara ve Tekirdağ atanan Muammer Akkaş ile yetkileri alınan hâkim Karaçöl hakkındaki soruşturma HSYK 2.Dairesi tarafından yürütülecek. Dört isme müfettiş raporlarında geçen hususlara ilişkin savunmalarını yapmaları için önümüzdeki günlerde HSYK’dan yazı gönderilecek. Savunmalar alındıktan ve bu isimlerin belirteceği tanıkların dinlenmesi, yeni delillerin incelenmesi neticesinde soruşturma tamamlanacak.
Dört isimle ilgili müfettiş incelemesinde medyada yer alan iddiaların yansıdığı, savcı Muammer Akkaş’ın 25 Aralık günü mahkeme aracılığıyla aldığı gözaltı kararının uygulanmaması üzerine yaptığı basın açıklaması, aynı dosya ile ilgili gözaltı kararı veren Özgürlük Hakimi Süleyman Karaçöl’ün dosyaları incelemeden bu kararı verdiği ayrıca yine dosyaları incelemeden bazı iş adamlarının mal varlıklarına tedbir uygulanması kararından dolayı soruşturulması istendi. Savcı Celal Kara ile ilgili ise, basına yansıyan iddialar müfettiş raporuna yansıdı. Söz konusu iddialar arasında Kara’nın bazı şüphelilerden Başbakanın ismini vermesi yönünde baskı yaptığı hususları da yer aldı.
Öz hakkında basına yansıyan iddialar soruşturulacak
Öte yandan, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili olan Savcı Zekeriya Öz ile ilgili de Dubai seyahati ile ilgili Ali Ağaoğlu’nun açıklamaları, bunun yanı sıra Ağaoğlu’nun bir avukatının beyanları rapora yansıdı. Öte yandan basında yer alan ‘savcı iş takibinde’ başlıklı haberde yer alan savcı Öz’ün Fatih Belediye Başkanı ile bir otel yapımı için görüştüğü yönündeki haberlerinde araştırılması gerektiği ifade edildi.
İddiaların dosyaya yansıdığına dair somut delil bulunamadı
Kurulda yapılan görüşmelerde üyeler, savcının Dubai seyahatine Ağaoğlu tarafından gönderildiğine dair somut bir delil olmadığını, gerek Fatih Belediye Başkanının gerek de Ağaoğlu’nun soruşturmaların şüphelisi olduklarını ve Öz’ün bu ilişkileri soruşturma dosyasına bu kişilerin lehinde bir husus olarak yansıtmadığını belirterek, soruşturmaya gerek olmadığını savundular.
Müfettişe de inceleme başlatıldı
Öte yandan, savcılarla ilgili incelemeyi yapan HSYK Müfettişi Vedat Ali Tektaş’ın hazırladığı raporda, savcı Öz’ün mal varlığını araştırdığı öğrenildi. Kurulun Öz hakkında verdiği inceleme izninde mal varlığının araştırılması, hesaplarının incelenmesi gibi hususların yer almadığı belirtilerek, Tektaş’ın yetkilerini aştığı gerekçesiyle de Tektaş hakkında inceleme başlatıldı. Tektaş’ın yetkilerini aşması ile ilgili başlatılan incelemenin de HSYK’da görevli kıdemli bir müfettiş tarafından inceleneceği öğrenildi.
Tektaş daha önce Deniz Feneri e.V soruşturmasını yürüten savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkında “görevi kötüye kullanmak” ve “evrakta sahtecilik” yapmak suçlamaları ile rapor hazırlamış, savcılar Yargıtay’da yargılandıkları davadan beraat etmişlerdi. Tektaş ismi Kayseri Şeker Fabrikası soruşturmasında da şüphelilere haklarında soruşturma olduğu yönündeki bilgileri verdiği iddiasıyla da gündeme gelmişti.
SAVCILARDAN SORUŞTURMAYA TEPKİ
02.05.2014 19:01 HSYK’nın haklarında soruşturma açılmasına karar verdiği 17 ve 25 Aralık savcıları, bu kararla ilgili olarak T24 haber portalından Arzu Yıldız’a konuştu. 17 Aralık soruşturmasına nezaret eden, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz, “Bu kadar yalan dolan haber ortaya atılmışken daha başka bir sonuç beklemiyordum. Verilmeyecek hesabımız yok. Daha önce inceleme aşamasında olduğu için kendimizi savunmadık. Şu andan itibaren kendimizi savunma hakkı elde ettik” dedi.
17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcı Celal Kara, durumu basından öğrendiğini ifade ederek şunları söyledi: “Bu durumla ilgili bir açıklama yapmak istemiyorum. Kurulun takdiri çiğ süt emmedik verilmeyecek hesabımız yok.”
25 Aralık soruşturmasını yürüten savcı Muammer Akkaş ise, “Benim soruşturma izni verildiğinden bilgim yoktu. Bize henüz tebliğ edilen bir şey yok. Tebliğden sonrasına durumu daha net anlarız. Ne diyelim hayırlısı olsun” dedi.
------------------------------------------------------------------------------
YENİ SAVCIDAN ESKİSİNE DERS GİBİ KARAR
03.05.2014 15:54 60 sanıklı dosyayı kapatan Savcı Ekrem Aydıner:- Örgüt kurulduğuna ilişkin hiçbir delil yok- Suçlamalar, 'tape'lerin zorlama yorumundan ibaret- 'Soruşturma açmak' kanıt toplama için yöntem oldu- Maça gitme isteğine bile 'rüşvet' dediler- Dinleme talebini ilk iki mahkeme reddetmesine rağmen, karar üçüncü bir mahkemeden alınmış- Dağdaki çobanın bile 'beni dinliyorlar' dediği bir topluma dönüştük.
Hükümete yönelik 17 Aralık komplosunun 3 ayağından biri olan TOKİ soruşturması sona erdi. Savcı Ekrem Aydıner, aralarında işadamları Ali Ağaoğlu, Mehmet Ali Aydınlar, Ahmet Nazif Zorlu ve eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar'ın da bulunduğu 60 kişi hakkında, 'suç işlemek için örgüt kurdukları, bu örgüte üye oldukları, örgüte yardım ettikleri ve suç işlediklerine dair hiçbir delil bulunmadığını' vurgulayarak takipsizlik kararı verip dosyayı kapattı. Aydıner'in 30 Nisan'da yazdığı kararda, 17 Aralık komplosunun tüm hukuksuzlukları tek tek deşifre edildi. Soruşturmanın, 18 Eylül 2012'de İstanbul Emniyeti'ne gönderilen bir ihbar mektubuyla başladığı ortaya çıktı. İhbarın ardından savcılığın 'dinleme kararı' için İstanbul 16. Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurduğu, ancak bu mahkemenin 'şüphelilerin suç örgütü kurduklarına dair somut delil bulunmadığı' gerekçesiyle talebi reddettiği, bu karara İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi'ne yapılan itirazın da reddedildiği belirtildi.
KARAR 3. MAHKEMEDEN ÇIKARTILDI
İki mahkemenin kararına rağmen İstanbul Emniyeti'nin bu kez İstanbul 33. Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurarak telefon dinleme iznini aldığı kaydedildiği kararda, 'Haberleşme hak ve hürriyetini kısıtlayıcı nitelik arz eden iletişimin tespiti kararı, bu çok önemli insan hakkının ihlaline neden olmayı önlemek üzere gerekli özen gösterilmeden, varsayıma dayalı bir örgüt oluşturulmak suretiyle alınmış, bütün soruşturma, başlangıçta hukuki olmaktan uzak bu karar üzerine inşa edilmiştir' denildi.
HUKUK HİÇE SAYILAMAZ
Ceza yargılamasının amacının maddi gerçeğe ulaşmak olduğunu belirten Savcı Aydıner, 'Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla sınırsız, hukuk kurallarına aykırı ve sanık hakkını hiçe sayan yöntemler izlenemez' dedi. Aydıner kararında, soruşturma dosyasına giren delillerin 'hukuka aykırı' olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: 'Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller, hukuka uygunluğun baştan sona süreceği ceza yargılamasında kullanılamaz ve hükme esas alınamaz. Bazı delilleri yargılamada kullanılabilir hale getirmek hukukla bağdaşmaz.'
ÇOBAN BİLE PARANOYAK OLUR
'İletişim hürriyetinin özüne dokunmamak ve iletişim tespiti kararlarının kötüye kullanımının önünün kesmek gereğini de kabul etmek zorundayız. Aksi halde dağdaki çobanın dahi telefonlarının dinlendiği paranoyası ile yaşadığı bir toplum yaratırız ki, şu an ülkemizde ortaya çıkan durum aşağı yukarı budur. İnsanların haberleşme özgürlüğünden söz edemeyecekleri bir ortamı yaratmak (...) bir hukuk devletinde kabul edilebilecek bir durum değildir. Birtakım tahmin ve varsayımlardan hareketle, bireylerin haberleşme kayıtlarına girilerek ve esasında adli maksatlı iletişimin denetlenmesi yolunun tercih edilmesi gerekirken, önleme dinlemesi varmış gibi tedbire başvurmak hukuka uygun kabul edilemez.'
ÖRGÜT VARSAYIMIYLA DİNLİYORLAR
'Son yıllarda bir suç soruşturmasının başlangıcında, 'örgütün varlığını iddia ederek soruşturmaya başlamak' delil toplamanın bir yolu olarak kullanılmaktadır. Hemen her suç soruşturmasında suçun işlenmesi için örgüt kurulduğu iddia edilip, mahkemelerden dinleme kararları alınmakta, ancak daha sonra örgütün varlığı kanıtlanamasa bile hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen 'tesadüfi deliller' cezaya gerekçe olarak kabul edilmektedir. Bu soruşturmanın başlangıcında da örgüt varlığı peşinen kabul edilerek, dinleme kararının verilmesi sağlanmıştır.'
Maç bileti istedi 'rüşvet' dediler
Savcı Ekrem Aydıner, 17 Aralık soruşturmasında elde edilen delillerin 'hukuki' olduğu varsayılsa bile, suçlamaların dinleme kayıtlarından elde edilen 'yorumlara dayandığını' kaydetti. Aydıner, kararında şu hususlara vurgu yaptı: '(Dinleme kayıtlarındaki) Konuşmalarda para alışverişine, rüşvet anlaşmasına, menfaatin neyin karşılığında temin edileceğine dair hiçbir konuşmanın geçmediği, şüpheli Hamza Dalkılıç'ın eşi ve kızının maça gitme isteklerini ilettikleri Yavuz Çelik ile aralarında geçen konuşmaların bile rüşvet talebi gibi değerlendirildiği tespit edilmiştir. Bir kamu görevlisinin bir inşaat projesinden uygun koşullarla ev almak istemesi ve ona indirim yapılmak istenmesine dair konuşmaların dahi 'imar probleminin çözümünde suç örgütüne yarımda bulunan kişiye, sözkonusu projeden piyasa fiyatının çok altında daire aldırmaya çalışmak' olarak yorumlandığı görüldü. Ancak bu kamu görevlisinin imar problemlerinin çözümüne ne şekilde yardımcı olduğu veya olacağının açıklanmadığı anlaşıldı.' (Yenişafak)
------------------------------------------------------------------------------
SAVCI ÖZ'Ü BİTİRECEK 3 SUÇLAMA
07.05.2014 15:10 HSYK müfettişlerinden, Zekeriya Öz'ün meslek hayatını bitirebilecek 3 tespit: 2009-2012 arasındaki gelir-gider dengesinde 290 bin TL'lik fark var. Lüks Dubai tatilini faturalandıramadı ve 17 Aralık'ta polislere baskı yaptı..
HSYK 3. Dairesi'ne savcılar Zekeriya Öz, Muammer Akkaş, Celal Kara ve hâkim Süleyman Karaçöl hakkında soruşturma açılmasına karar verdiren müfettiş raporunun detaylarına SABAH ulaştı. HSYK müfettişleri hazırladıkları inceleme raporunda özellikle Savcı Öz'le ilgili 3 kritik tespit yaptı, incelemenin soruşturmaya dönüştürülmesini talep etti. Müfettişler Savcı Zekeriya Öz'e yönelik 3 kritik tespit yaptı:
YARGITAY'DA YARGILANABİLİR
-2009-2012 yılları arasındaki gelir gider dengesinde 290 bin TL'lik açıklanamayan bir fark oluştu.
-Savcı Öz SABAH'ın ortaya çıkardığı Dubai tatilini faturalandıramadı.
-17 Aralık sürecinde de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne giderek polislere baskı yaptığı iddiası...
Müfettiş raporuna Savcı Öz'ün 17 Aralık sürecinde İstanbul Emniyeti'ne giderek polislere baskı yaptığı iddiası da yansıdı. Müfettişler Öz'ün 19 Aralık sabahı İstanbul Emniyeti'ne giderek polislere baskı kurduğu iddiasının soruşturulması gerektiğini vurguladı. HSYK soruşturmasından çıkacak sonuca göre Zekeriya Öz'ün meslekten ihracı ardından da Yargıtay'da yargılanmasının gündeme gelebileceği belirtiliyor. Raporda diğer savcılar Muammer Akkaş, Celal Kara ile hâkim Süleyman Karaçöl hakkında da soruşturma açılması talep edildi. 17 Aralık soruşturmasının UYAP'a usulüne uygun girilmediği ve sistemden gizlenmeye çalışıldığı iddialarının da incelenmesi istendi.
DUBAİ TATİLİNİ BELGELEYEMEDİ
HSYK müfettişlerinin hazırladığı raporda öne çıkan detaylar şöyle: Raporda Savcı Zekeriya Öz'ün maddi gelirleri üzerinde duruldu. Buna göre Savcı Öz'ün kazanç ve harcamalarını inceleyen HSYK müfettişleri, 2009-2012 arası 3 yıllık dönemde, gelir-gider dengesinde 290 bin TL'lik açıklanamayan bir fark oluştuğunu saptadı. Savcı Öz'ün bu 290 bin TL'yi nasıl kazandığı soru işareti doğurdu. Bu kazançla ilgili herhangi bir açıklamanın yapılamadığı öğrenildi. Bu yüzden müfettişler bu gelir-gider farkının soruşturulmasını istedi.
AĞAOĞLU ÖDEMİŞTİ
Savcı Öz'le ilgili incelemenin soruşturmaya dönüşmesinin 2'nci sebebi SABAH'ın manşeti oldu. SABAH, Öz'ün Dubai tatilinin faturasını işadamı Ali Ağaoğlu'nun ödediğini belgeleriyle ortaya koymuştu. Savcı Öz, tatil giderlerini kendi cebinden ödediğini ileri sürerken, karşı açıklama Ağaoğlu'ndan gelmiş ve "Masrafları biz karşıladık" demişti. Bunun üzerine Öz, tatil masraflarını kendi cebinden karşıladığına ilişkin belgeleri açıklayacağını ileri sürmüş, ancak herhangi bir belge ya da bilgi ortaya koyamamıştı. Daha sonra Öz'e yakın bazı isimlerin Ağaoğlu'nun ofisine giderek tatil faturası talep ettiği iddiasını somutlaştıran görüntüler de ortaya çıkmıştı. Savcı Öz'ün, HSYK müfettişlerinin talep etmesine rağmen Dubai tatilini kendi kaynaklarıyla karşıladığına ilişkin bir doküman ya da belge sunamadığı raporda yer aldı. Bu durum, Öz'le ilgili iddiaların gerçek olduğu şüphesini güçlendirdi. Müfettişler Öz'ün 'kıyak tatili' işadamlarına ödettiği konusundaki güçlü bulgular üzerine incelemenin soruşturmaya dönüştürülmesini istedi. (Sabah)
(02 Mayıs 2014, 14:38), son güncel.: (07 Mayıs 2014, 15:10)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: