Başbakan Erdoğan seçim mitinglerine dün Manisa ve İzmir'le devam etti. İzmir'de yüzbinlerce kişiye hitap eden Erdoğan, 12 yıllık iktidarları boyunca çetelerle, mafyayla, cuntayla savaştıklarını söyleyerek, 'Ergenekon' ile mücadele ettik. Şimdi Pensilvanya yönetimindeki 'Neo-Ergenekon' ile de mücadele edeceğiz' dedi.
17.03.2014 12:22 Başbakan Erdoğan seçim mitinglerine dün Manisa ve İzmir'le devam etti. İzmir'de Gündoğdu Meydanı'nda yüzbinlerce kişiye hitap eden Erdoğan konuşmalarında şu mesajları verdi:
BURALARI ATEŞE VERMİŞLER: Çok enteresan, işte bu gece yarısı bu meydana (Gündoğdu) yine birileri gelmiş. Taksim'deki Gezicilerin devamı durumunda olan birileri gelmiş. Buraları ateşe vermişler. Bu CHP zihniyeti yıkımdır, bu CHP zihniyeti ateştir, bu CHP zihniyeti ortalığı karıştırmaktır.
YALAN YANLIŞ İFTİRA: Duydunuz mu bu ablaları, sizin kapılarınıza da geldi mi, size de yalan, yanlış, iftira her şey anlatmaya başladılar mı? Fakat geçen gün Hatay tarafından bir teyze bunlara ne güzel cevap verdi değil mi? Bunlarda iftira, yalan var. Bunlara sadece bir şey söyleyin. Artık benim vatandaşım adresi biliyor. Bunlara şunu söylemek lazım; 'sizin hocanız, benim kızımın başının örtüsünü açmaya çalışan birisidir, defolun' demek lazım. 'Affedersiniz kendine göre fetvalar veren birisiyle bizim işimiz yok' bunu söyleyin. Kardeşlerim bunlar hayır, hizmet yapıyor öyle mi? Ne oldu, aralar açılınca şimdi öğrencileri dışarı atıyorsunuz. Sizin gibi düşünmeyenleri dışarı atıyorsunuz. Siz onları orada bedava yatırmıyordunuz, paralarını da alıyordunuz. Ne oldu şimdi size, bitti mi hayırlar? Aldığınız o zekât paralarını nereye harcadınız? O aldığınız kurbanlıkları nereye harcadınız? İşte 30 Mart aynı zamanda bu hesabın sorulmasıdır.
AİLELERİ PARÇALADILAR: Ablalar 'oyları AK Parti'ye değil, MHP'ye verin' diye geziyor. Şimdi orayla dost oldular. Orayla şimdi oğul bacı oldular. Hani geçmişte okyanus ötesine veriyorlardı veriştiriyorlardı. Ne oldu şimdi, maşallah. Aileleri böldüler aileleri, milleti parçaladılar milleti. Yalan yanlış gazeteler, broşürler bastırıp evlere dağıtıyorlar. Kardeşlerim bunun adı hukukta casusluktur, ajanlıktır ama yakayı ele verdiler, bedelini ağır ödeyecekler. Kardeşlerim dedim ya inlerine gireceğiz inlerine... Öyle kolay kolay biz bu devleti sokakta bulmadık. Milli birliğimizi, milli güvenliğimiz tehdit eden bu unsurlara karşı gerekli tedbirleri aldık, alıyoruz, gerekli hesabı da soracağız.
MUSKALARI DA TUTMUYOR: Mardin'de, Siirt'te açık açık BDP'ye oy istiyorlar. Düşünebiliyor musunuz, yani AK Parti'nin karşısında kim güçlüyse ona. Çünkü bunlar için kendi amaçları uğrunda, meşru, gayrimeşru kim olursa olsun, yeter ki AK Parti'nin dışında olsun. CHP'lilere diyorlar ki 'MHP'ye Manisa'da oy verin', MHP'lilere diyorlar ki 'İzmir'de, İstanbul'da, Ankara'da CHP'ye oy verin.' Bunlar bir de ortak adaylar çıkardılar. Pensilvanya, CHP'den yolsuzluk nedeniyle atılmış şahsı aday olarak istedi. Bu CHP de onu İstanbul'dan aday yaptı. O yolsuzluk klasörünün önünde Kılıçdaroğlu'nun çekilmiş resimleri vardı. (Kılıçdaroğlu) 'Mersin'i AK Parti'den alacağız' diyor. Ya Mersin'de zaten CHP belediyesi var. Yani iyice dağıtmış vaziyette. Çünkü Pensilvanya ile aklını fena bozdu. Bundan dolayı da dağıttı. Herhalde Pensilvanya'dan gelen muskalar da tutmuyor.
NEO-ERGENEKON: 12 yıl boyunca çetelerle, mafyayla, cuntayla mücadele ettik. Devlete sızmış, milletin enerjisini hortumlayan çeteleri tasfiye ettik. İnşallah 30 Mart'tan sonra kalan çeteleri de tasfiye ediyoruz. 'Ergenekon' ile mücadele ettik. Pensilvanya yönetimindeki 'Neo Ergenekon' ile de mücadele edeceğiz. Bu seçimde kirli ittifakları, komplo ve kumpasları bozacaksınız.
İNZİVAYA ÇEKİLMİŞ AMA: Neymiş. Pensilvaya'da inzivaya çekilmiş. Duydunuz mu? İnzivaya çekileceksen, gel ülkende inzivaya çekil. Bu nasıl bir inziva? İnzivaya çekilmiş ama oradan alüfteleri takip ediyor. Duydunuz değil mi? Alüfte, yani aşüftenin benzeri. Onları takip ediyor. Siyasilerden birine alüfteyi musallat etmişler de o hemen haber göndermiş, 'sakın ha' demiş. Ya sen hoca mısın, yoksa istihbarat örgütünün başı mısın, nesin ya? Nesin sen? İnzivaya çekilmiş, iş takipçiliği yapıyor. Oradan senaryo talimatları veriyor. Uluslararası gazetelere ülkesini karalayan yazılar yazıyor, röportajlar veriyor. Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Genelkurmay Başkanının, bakanların, savcı, hakim, bürokratların telefonlarını dinleyip, en mahrem devlet sırlarını kaydediyor. Bu casusluktur, yapamazsın böyle bir şey. Cumhurbaşkanının telefonunu dinleyemezsin. Başbakanı dinleyemezsin. Mahkemelerin böyle bir karar alma yetkisi yok.
BU NASIL SUSMAK: Montaj yaptılar, dublaj yaptılar. Allah aşkına bu nasıl bir inziva? Ne diyorlar? 'Herkes konuştu konuştu o sustu'. Bu nasıl bir susmak. 5 ay önce konuşmuş, 'beddua Allah'ın gücüne gider, hatta densizlik' demiş. 5 ay sonra çıktı dikkat et aynı kelimeleri kullanarak 'Allah'ın gücüne gider' dediği 'densizlik' dediği bedduayı daha beteriyle kendisi yapıyor.
ÖYLE ÇİRKİN BİR HAREKET: (İzmir'e gelişi sırasında) Bir bayan balkonda, yanında herhalde kocasıydı, beyiydi. Oradan eliyle öyle bir çirkin hareket yapıyor ki. Sen bir kadınsın. Bu ülkenin Başbakanı buradan geçerken, o kol hareketini nasıl yaparsın? İşte, CHP zihniyeti budur. Bunu, bir erkek yapsa, akıl erer de -ki o dahi yapamaz- bir bayanın bunu yapmasını anlayamıyorum.
İZMİR'DE İNSAN SELİ
İzmir'de, mitingin yapılacağı Gündoğdu Meydanı'nda çalışmalar sabahın ilk ışıklarıyla başladı. Önceki gece meydanda yapılan eylemin izleri ekipler tarafından silinerek AK Parti mitingine hazır hale getirildi. Cumhuriyet Meydanı'nda kurulan polis noktalarından aranarak meydana giden partililer miting alanına ulaştı. Yoğunluk nedeniyle arama noktalarından geçişler uzadı.
Saat 16.00 sıralarında meydan hınca hınç doldu. Ellerinde Türk bayrakları ve AK Parti flamaları bulunan kalabalık, Cumhuriyet Meydanı'ndan Gündoğdu Meydanı'na kadar tüm alanı doldurdu. Başbakan Erdoğan'ın konuşmaya başladığı 16.30 sıralarında alandaki sayı yaklaşık 200 bine ulaştı. Evlerin alana bakan balkon ve çatıları ile denizde de miting yoğunluğu yaşandı. Onlarca tekne, mitingi denizden takip etti. Teknelerde pankartlar ve Başbakan Erdoğan ile Binali Yıldırım'ın fotoğrafları yer aldı. Başbakan Erdoğan, Arif Nihat Asya'nın Bayrak şiirinin dörtlüğünü okurken, kalabalık da şiiri hep bir ağızdan tekrarladı.
İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri miting alanında 3 çadır kurdu. Yorgunluk ya da kalabalıktan fenalaşanlara bu çadırlarda müdahale edildi.
TENCERE-TAVACILAR
Erdoğan'ın konuşması sırasında bazı binalardan, tencere tava çalınarak protesto eylemi yapanlar oldu. Miting alanına girmek isteyen protestocu bir grup ise polis tarafından engellendi. Grupla polis arasında zaman zaman arbede yaşandı.
------------------------------------------------------------------------------
ERDOĞAN: BAŞBAKAN'A BUNUN HESABINI SORACAĞIZ DİYORLAR, BİLMİYORLAR Kİ..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, akşam da Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in sunduğu “İskele Sancak Özel” programında gündemi değerlendirdi. Erdoğan, mahkemelerin cumhurbaşkanı, başbakan ya da Genelkurmay başkanını dinleme kararı veremeyeceğini belirterek "Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?" dedi.
Erdoğan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı "İskele Sancak" programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Bugün ilk olarak Manisa'da AK Parti'nin düzenlediği mitinge katıldığını ve orada bugüne kadarki siyasi hayatında, Manisa'da gördüğü en büyük katılıma şahit olduğunu belirten Erdoğan, o motivasyonla İzmir'e geldiklerini, burada da aynı coşku, heyecanı gördüklerini, özellikle de kadınların coşkusunun Manisa, İzmir ve tüm yurtta çok yüksek olduğunu söyledi.
İzmir mitingine ilişkin emniyetin katılım rakamını 180 bin olarak belirttiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Manisa ve İzmir'de mülki sınırlar içerisindeki tüm ilçelerin büyükşehir için oy kullanacağını, bunun da çok büyük bir yerel hizmet alanı oluşturacağını ve bu yüzden buralarda bir değişim, dönüşümün gerekli olduğunu vurguladı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, "Bu değişim, dönüşüm İzmir'in güzelliği için lazım, İzmir şu andaki verilen hizmete hakikaten layık değil, yanlış bir uygulama var. Belediyecilikte ne ararsanız İzmir'de bu yok, İzmir bunu hak etmiyor, İzmir'e yerel yönetim açısından çok büyük haksızlık var, bu haksızlığın başında da maalesef beceriksiz, başarısız bir CHP belediyeciliği var" değerlendirmesinde bulundu.
İzmir'in su sıkıntısını Büyükşehir Belediyesinin çözememesi üzerine, merkezi hükümet olarak Gördes Barajı'nı inşa ederek çözdüklerini dile getiren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde de CHP'den devraldıkları İstanbul'un su sıkıntısını, 180 kilometre uzaklıktaki Istranca Dağları'ndan su getirerek çözdüklerini anlattı. CHP yönetimindeki İstanbul'da Yalova'dan tankerlere su getirmek ya da yağmur bombalarıyla sorunu çözmek gibi projeler üretildiğini bildiren Erdoğan, "Bunların hiçbiriyle de bu işi çözemediler, İzmir'de de maalesef etkin adımlar atılmadı, biz hemen Gördes Barajı'nı inşa ettik, oradan İzmir'e suyu bağladık. İzmir'in şu andaki mevcut su potansiyeli bizim merkezi hükümet olarak getirdiğimizdir" diye konuştu.
Erdoğan, İzmir'in altyapı, kanalizasyon yapısının sağlıklı olmadığını, çöp sorunu bulunduğunu kaydederek şöyle devam etti: "Çöpte felaket bir durum var. Hala İzmir gibi vilayet, bunca yıldır CHP'dedir, burada hala vahşi depolamadan modern depolamaya geçemediler. Bunların modernizm neresinde, bu nasıl bir modernite veya nasıl bir modern yaklaşım. İzmir'e bu yakışıyor mu, İzmir buna layık mı, bunu hak ediyor mu? Önce bunu çözmemiz lazım ama çözmek için de buradaki zihniyeti değiştirmek lazım, ideolojiyle bir şeyi çözemezsiniz, eser siyasetiyle bunu çözmek zorundasınız. Eğer ideoloji siyaseti bu işe egemen olursa İzmir bu çileyi daha çok çeker. İstanbul'da ta benim dönemimde biz modern depolamaya geçtik. Modern depolamaya geçerken bazı adımlar attık, kompost gübre ürettik, enerji üretime geçtik. Kompost gübreyle park, bahçelerin gübrelenmesi mümkün hale geldi. Ümraniye'de CHP belediyesi vardı. O vahşi depolama sebebiyle o zaman orası patladı, bunun neticesinde aklımda kaldığı kadarıyla 38-39 kişi maalesef öldü, CHP bu işte. Susuzluk hakeza öyle, hava kirliliği İstanbul'da vardı, o zaman bir gazete gaz maskeleri dağıtıyordu, bu şekilde insanlar bir koruma altındaydı.
İzmir'de raylı sistemi beceremediler, EGERAY olsun, İZRAY olsun bunları beceremediler, beceremeyince ben o zaman Ulaştırma Bakanım Binali Bey'i bu işe bir el atalım, büyükşehirler için böyle bir adım atalım, hiç olmazsa oradaki halkımız bu sıkıntıyı aşabilsin. Buna müdahale etmek suretiyle bu iş aşıldı, şu anda raylı sistem burada bu hizmeti veriyor. Bizim elimiz değdi, bundan sonraki süreçte merkezi yönetimle, İzmir'de AK Parti belediyeciliği tanışacak olursa adeta İzmir bir uçuşa geçebilir. 1414 proje belediye başkan adayımız Binali Bey açıkladı, A'dan Z'ye bütün ilçeleri de kapsayacak şekilde bir projeler silsilesi, burada dev projeler var, mesela Çandarlı Limanı dünyanın ilk üç limanından bir tanesi olacak, eğitimde, sağlıkta attığımız adımlar, ulaşımda İstanbul-İzmir otoyolunun süratle buraya ulaşıyor olması çok ciddi adımlar."
"CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın"
Başbakan Erdoğan, "Projelerinizle İzmir'de hizmete talipsiniz ancak İzmirlinin yıllardır yaşam tarzlarına müdahale endişesinden söz edilir. 11 yıldır iktidardasınız kimin hangi yaşam tarzına müdahale ettiniz, neden bu algı oluşmuş" sorusuna da şöyle yanıt verdi:
"Bunu anlamak çok zor. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın. Bunu söyleyenlerin acaba yaşam tarzlarından ne değişti? Giyim, kuşamları mı değişti, böyle bir dayatma mı oldu, bir yasal düzenleme mi yaptık, veyahut ne yeyip, ne içtiğine mi baktık, bu konuda müdahale mi ettik, ne var? Bugün miting yaptığımız yerde herkes orada istediği gibi içiyor, istediği gibi yiyor. Kimsenin kimseye müdahalesi söz konusu değil. Bu iftiraları ben İstanbul'da belediye başkanıyken de bana yaptılar, 'Otobüsleri ayıracak', 'Kadın-erkek ayrı olacak', 'Alkol vesaire yasaklayacak' dediler. Bizim Anayasa'nın gençliğin korunması, ailenin korunması gibi amir hükümleri vardır. Siz, burada devlete Anayasa'nın yüklediği bu yükü yerine getirirsiniz, o ayrı bir konu, ama bunu devlet olarak yaparsınız. Kalkıp da özel sektör böyle bir şey yapıyor, özel sektöre sadece oranın bütün sıhhi şartları uygun mudur, değil midir? Temizliğinden, bütün mutfaktaki temizliğine varıncaya kadar gerekli olan tedbirleri alırsınız, bunu aldıktan sonra mesele bitmiştir, yapılan iş de budur."
"Paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi"
Başbakan Erdoğan, siyasi hayatında yaşadığı en zorlu dönemin ne olduğu sorusu üzerine, "Bir: özellikle partimin kapatılmasına yönelik atılan adım gerçekten çok çok talihsiz bir adımdı. İki: partimiz kuruldu, seçimlere giriyoruz, orada da seçime giremeyişime yönelik bir tezgah, oyun vardı. Fakat en son gelinen nokta, yani paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi" yanıtını verdi.
Geçmişten bugüne iyi niyetle bakan kişilerin kurulan tezgahın, kumpasın içinde yer almasının daha büyük bir felaket olduğunu söleyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz, bu insanlara, bunların içinde ortak dostlarımız var, hep iyi niyetle baktık ama maalesef bu iyi niyet çok çok yanlışmış, çok ters tepti. Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır 'bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun'... Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu Hüseyin Bey'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu'ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara'da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: 'Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi."
Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, "Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor" dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu. Asıl bizi sıkıntıya düşüren, rahatsız eden şey şudur: Yasal veya yasal olmayan, bir ülkenin başbakanı nasıl dinlenir. Başbakanın dinlenmesinde mahkeme kararı diye bir şey olamaz, dinleyemezsin, mahkeme bununla ilgili karar veremez, cumhurbaşkanıyla ilgili veremez, Genelkurmayla ilgili veremez. Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?
Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin. Ben mesela enerji bakanımla görüşüyorum, görüşmemde devlet sırları var, uluslararası tahkime gidilecek bunları konuşuyoruz. Nereden konuşuyoruz? Güvenli hattan konuşuyoruz, yani kriptolu hattan konuşuyoruz. Bunlar kriptolu hattı, güvenli hattı bile dinleyecek kadar izanını, her şeyini kaybetmiş insanlar. Ne yapmışlar? Devletin kurumlarına yerleşmiş, oradan güya devletin üst kademelerine güvenli telefon, kriptolu telefon veriyor. Bunun bizim dinimizde, İslam'da, insanlıkta yeri var mı? Amerika-Almanya arasında bile bu sıkıntıya neden oldu, İngiltere'de yaşandı."
Erdoğan, gazeteci Turgay Güner'in "Zannediyorum kriptolu telefonları rahatça konuşun kumpası için yapmışlar" sözleri üzerine de "Onların düşüncesi öyle. Bizim bir sabit kriptolularımız var, bir de seyyarı var ama bunlar seyyarı da sabiti de hepsini dinler duruma gelmişler" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa, bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabii bunun hesabını verecekler" dedi.
Dinlemeler, izlemeler, siyasiler ve başka pek çok örgütsel faaliyetlerle ilgili bir yasal takibat sürecine gidilip gidilmediği ve bunun bir soruşturmaya dönüşüp dönüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, "Bunların şu ana kadar en önemli attıkları adım, bir defa tabi yargı, bir kısım yargı, bütününü buna katamam, bir kısım yargıyı bunlar tabi ele geçirdiler. Bunun içinde savcısı var, hakimi var. Yargıtay'ın hakeza öyle, Danıştay'ın hakeza öyle" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "Orada kilitleniyor anlamında mı söylüyorsunuz?" şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi:
"Tabii şimdi ilk derece mahkemede icabında mesela çok enteresandır, belli bir süre içerisinde bana yapılan birçok hakaretler var. Bu hakaretlerde ilk derece mahkeme lehime karar verirken, üst yani Yargıtay'da lehime karar veriyordu. Ama şu olaylardan sonra çok manidardır şimdi ilk derece mahkeme lehime karar veriyor, bakıyorsunuz Yargıtay bozuyor. Hakaret çok açık net hakaret. Ben birçok hukukçularla da konuyu görüşüyorum, 'Tartışılmaz' diyorlar. Öyle bitsin diyorum arkadaşlara, çünkü kendim şeye girmek istemiyorum yani özellikle diyelim ki Kılıçdaroğlu'yla ,Bahçeli'yle böyle bir atışmanın içerisine girmek istemiyorum. Adam bakıyorsun ölmüş annemle ilgili, çocuklarımla ilgili iftira üstüne iftiralar yapıyor. Şimdi bu konuda eğer bir aceleye bu işi getirecek olursak, buradan olumlu bir netice çıkamayabilir. Onun için de tabi burada bu kurumların yeniden bir elden geçirilmesi, dizaynı gerekiyor.
Biz HSYK olayında niye bu adımı attık? HSYK olayında bile oradaki belli isimler 'Biz Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor, düşünebiliyor musun? 'Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor. Kim bu adam? Yargı mensubu. Sen bunu nasıl söylersin ya? Çünkü adamların belli yerlerde, belli zamanlarda içerisinde tabi bir araya gelişleri var, ama bilmiyorlar ki yani kendi kurdukları tuzağın üzerinde bir tuzak var, bu da Allah'ın tuzağıdır. Orada işte bir insaf sahibi olan, bakıyorsun geliyor ondan sonra böyle bir durumu anlatıyor size. Yani bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabi bunun hesabını verecekler. Tehditler şunlar bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, ben vatanım için, milletim için kefeni yola, yani giyerek çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız. Öyle kalk sen Pensilvanya'dan bu ülkeyi karıştır, kusura bakmasın buna müsaade edemeyiz. Neymiş sıfatı 'kainatın imamıymış'. Nerenin imamı olursan ol, bu ülkeyi karıştıramazsın."
"Bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez"
"Bu tahkikatın içinde o da var mı" şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, "Ne demek canım tabii olacak. Daha ne oluyor ki herşey dökülüyor ortaya. İşte görüyorsunuz yanında yıllar yılı beraber olmuş arkadaşı, öğrencisi Latif Bey neler anlatıyor ya adamcağız. Anlattığı şeyleri görünce ürpermeyecek misin? 15 yıl onu takip ettirmiş. 'Hocam takip ettirdin mi beni?' diyor, 'Takip ettirdim' diyor. Niye, 'E ne yapıyorsun, ne ediyorsun bileceğim' diyor. Arkadaşlar böyle bir hocalık, böyle bir imamlık olabilir mi? Ben bir de imam hatip mezunuyum, bana hocalarım hiç böyle bir şey öğretmediler. Bir çete, bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez. Pırlanta gibi cemaatler var, bunlarla hiç alakası yok. Sonra o kadar enteresan bir şey ki bakıyorsun işte alufte. Yok bilmem işte bir siyasi böyle bir alufteyle şey olacakmış da bilmem neymiş de filan falan, 'hemen' diyor 'geceyarısı haber verdirdim' diyor, 'aman ha bu tuzağa düşmesin', şuna bak. Böyle bir şeye, tabi, sen bu işleri mi takip ediyorsun. Sen alim, ilim erbabı bir zat mısın, yoksa bu işleri takip eden bir istihbarat elemanı mısın? Anlaşılır bir şey değil. Herşey var" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, daha önceki açıklamalarında "Hesap soracağız" şeklindeki ifadesi hatırlatılarak, bu ifadenin içini dolduracak somut suç üstü verilerin elde edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: "Bu konuda zannediyorum şu cevabım herşeyi halleder, İstanbul Başsavcısının yaptığı açıklama manidardır. Bakın ne diyor, daha 3 binde filan olduğu zaman, hani sanatçısı, bilim adamı şusu, busu herkesin dinlenmesi olayı, gazetecisi vesairesi filan falan, 'Daha bir çok klasörlerin geleceği anlaşılıyor' diyor. Şimdi burası ilginç. Şu anda bir defa tabi emniyetle yargı arasında, tabi burada da yine ben emniyetteki tertemiz olan insanlar var onları tenzih ederim, yargıda da hakeza, bir defa burada paralel yapı her iki tarafta koordine olmuş vaziyette. O koordine olmuş haliyle birisi kalkıyor, paslaşarak, orayla da işi koordine ederek oradan gidiyor icabında dinlemeyi, arama emrini herşeyini alıyor ve aldıktan sonra emniyet hemen müdahalesini yapıyor. Bakın yukarıya üstüne haber vermeden ve utanmadan, sıkılmadan birileri diyor ki bakıyorsun televizyonda zaman zaman dinliyoruz onların kendi kanallarında da bana özet bilgiler geliyor, yani bunlarda utanma filan kalmadı. Bunlarda ar, mar, haya hiçbir şey yok.
Diyor ki; 'Üstüne haber verecekmiş' diyor. 'Üstüne haber verdiği zaman üstü ona müsaade eder mi?' diyor. Lafa bak, ya bunun sorumlusu kim? Vali. Bunun sorumlusu kim? Emniyet müdürü. Altında böyle bir şey olacak, bundan haberi olmayacak. Olur mu, nasıl böyle bir şey olur? Yani eğer üstünün izin vermeyeceği veyahutta 'evet' demeyeceği bir şeyse, demekki burada bir suistimal var sen bu suistimali gördüğün için altta o anlaştığın paralel yapının emniyet tarafındaki ayağıyla bu işi hemen bir oldu bittiyle çözelim, apar topar sabah 5'te 6'da evinden alalım herkesi, hop götürüp içeri atalım. Ve tabi bunu yaparken de hemen bunun öncesinde ne yapıyorsun? Yine paralel medya var. Paralel medya ile de ayağı kuruyorsun, çok gizli, gizli kaydı olan evrakları da anında onlara servis ediyorsun. Arkadaşlar inanın bu kadar alçaklık, bu kadar adilik olmaz ya, olmaz. Düşünün bunların işadamı olduğunu düşünün şimdi birçoğu işadamları var ki bu işadamlarının içerisinde tanıdığımız insanlar var. Bu insanlar, bu kamuya teşhir edildiği zaman bu insanların onuru ne olacak. Bu insanların kredibilitesi ne olacak. Kalkıyor adam mesela orada bir tane arkadaşlardan yine, ben yine gururla söylüyorum mesela daha önce buna Cumhuriyet gazetesi takmıştı bir zamanlar. Yasin El Kadı'yla ilgili şimdi bunlar taktı ve bunu o kadar ileri gidiyorlar ki bu da terbiyesizliğin daniskası diyor ki 'El Kaide'ye destek veren, onun yardımcısı, finansörü olan' Allah cezanızı vermesin ya. Ben bu adamı tanımasam, bu insanı tanımasam ben de yutacağım."
"El Kaide'ye de karşı olan ve Türkiye hayranı olan, bu ülkeye hayran olan bir insan" diyen Başbakan Erdoğan, Yasin El Kadı Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanırken söz konusu gelişmelerin yaşandığına işaret etti.
"El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var"
"Bu El Kaide lafını çok duyduk, MİT tırlarında duyduk, sayın Yasin El Kadı da duyduk, İHH baskınlarında duyduk. El Kaide ile ilgili daha uluslararası, daha büyük ölçekli bir hazırlık olduğundan mı şüpheleniyorsunuz?" şeklinde bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti:"Biliyorsunuz, El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var. Biz tabi buna karşı tedbirlerimizi alıyoruz. Bu konuda benimle ilgili El Kaide'nin yaptığı çok ciddi biliyorsunuz açıklamalar var, olumsuz açıklamalar var. Ama bunu da onlar bildiği halde, işlerine gelmiyor. Şimdi yani bu paralel yapı, bu Pensilvanya değil mi Marmara gemisiyle ilgili olumsuz, aleyhte açıklamalar yapan. Yani 'Bu hükümetin onlara müsaade etmemesi gerekirdi' diyor. Kılıçdaroğlu aynı şeyi söylemiyor muydu, 'Biz olsak etmezdik' diyor. Aynı paralele düşüyorlar. Aynı şekilde bakıyorsunuz yine Mısır olaylarında aynı yere düşüyorlar. Suriye olaylarında Pensilvanya'nın bir tane oradaki mazlum, mağdur insanlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Gazetelerinin, yayın organlarının bir ciddi anlamda bir açıklaması var mı? Soruyorum. İşin içindesiniz, yok. Başka yere hizmet ediyorlar, hizmet farklı."
------------------------------------------------------------------------------
BAŞBAKAN YARDIMCISINDAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
Bu arada gündemdeki tartışmalarla ilgili bazı önemli açıklamalar da Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'den geldi. Milliyet gazetesinden Serpil Çevikcan'a açıklamalar yapan İşler, “Bir önceki yerel seçimde yüzde 38.8 oy almıştık. En az 8-10 puan ilave edebileceğimizi düşünüyorum. Son günlerde gelişecek olaylar çerçevesinde bizim oyumuz 5-6 puan artabilir, 5-6 puan düşebilir” diye konuştu. İşler, “Türkiye’de bu cemaat tamamen bitmiştir artık” diye konuştu.
İşte o röportaj:
Doğru bir din, Kuran, sünnet anlaşıyına ihtiyacımız var. Bir hocayı, şeyhi sevebiliriz ama bu aklımızı kiraya vermeyi gerektirmez. Bütün din kardeşlerime sesleniyorum. Kimse aklını kiraya vermesin. Ben dershane meselesi başladığında Fethullah Hoca’nın siyasi lider gibi mesaj verip ağır ifadeler kullanmasını duyunca şaşırmıştım. Ciddi şekilde cemaati bitirme operasyonu olacağını düşündüm. Yani Türkiye’de bu cemaat tamamen bitmiştir artık. Elde bir örgüt kalmıştır. Bütün Türkiye’de yaşanan son yıllardaki ne kadar karanlık, kirli, pis iş, şantaj, tehdit varsa hepsinin arkasında bu yapının olduğu anlaşıldı ama artık bunların arkasında bir cemaat olarak düşünmüyor. Şimdi bu yapı üzerinde konuşulması gereken ne kadar yerlidir ne kadar yabancıdır. Bu yapı, bu cemaati tamamen kalkan olarak kullanmış.
CEMAATE DE OPERASYON YAPILDI
Bu yapı öncelikle kendi saf, temiz müntefiplerini istismar etti. Hem onlardan hem de 76 milyondan özür dilemeliler. Müthiş bir cemaat algısı vardı bundan 4 ay önce. Şimdi o algının yerle bir olduğunu görüyoruz. Belki de cemaat artık cemaat olmaktan bir örgüt haline dönüşme yolunda kararını verdi. Bizim Türk milleti böyle bir yapıyı kaldıramaz. Böyle bir cemaatle iletişim içinde olmasını beklemiyorum. Cemaat bir yerde kendi ipini kendisi çekti. Dershane olayından sonra ‘Bu sadece AK Parti’ye yapılan bir operasyon değil bu aynı zamanda cemaate yapılan bir operasyon’ demiştim. Bunun böyle olduğu ortaya çıktı. Cemaat bitmiştir.
GÜLEN, ‘İLK SEÇİMDE GÖRECEKSİNİZ’ DEMİŞTİ
(Fethullah Gülen ile en son ne zaman görüştünüz sorusu üzerine) İkincisi 2012 Eylül’ündeydi. Ben; ‘Bu başarıların arkasındaki tek sebep siyasi istikrar. Bu istikrarın devam etmesi lazım’ demiştim. O da ‘Siyasi istikrarın devam etmesi için bizim elimizden geleni yaptığımızı herkes ilk seçimde görecek. Elimizden ne geliyorsa onu yapacağımızı herkes görecek’ dedi. Şimdi işler tamamen tersine döndü.
MUTA NİKÂHI YOK
Ben de bu muta nikahını gazetelerden duydum. Türkiye’de bir muta nikahı olgusu olmadığını biliyorum. Bu tamamen şia’ya mahsus bir durum. Seçimleri etkilemeye yönelik karalama kampanyası. Bazı önde gelen zevatın bu olaya isminin bulaştırılması saçma sapan bir şey. Sayın Başbakanımızla, bazı bakanlarımızla, devlet adamlarıyla ilgili iddialar kabul edilebilir değil. Halka sorun, muta diye bir şeyi kimse bilmez, öyle bir uygulama da yok.
TEKER TEKER YARGI ÖNÜNE ÇIKACAKLAR
(30 Mart’tan sonra nasıl bir soruşturma süreci yaşanacak sorusu üzerine:) İçişleri Bakanlığımız suç duyurusu yaptı. Casusluk, yetkiyi kötüye kullanma, bilgileri sızdırma, kişilik haklarına saldırı. Eyleme geçen hususlar. TCK’daki karşılığı neyse elbette ki bu cezaları alacaklar. Hükümet şimdi seçimle meşgul. Bunun arkası gelecek. Bu operasyonları yapanlar teker teker yargı önüne çıkacak. (Kamuda cemaate sempati duyup da bu işlerin içinde olmayanları nasıl ayıracaksınız sorusu üzerine:) O kolay. Onu hukuk çerçevesinde yapacağız. Herhangi bir eyleme geçilmemişse, zarar vermemişse devlete, onlara tabi ki dokunulmaz.
MÜFETTİŞLER ARKA KAPIDAN
Bize gelen bilgilere göre dershanelerde, yurtlarda çocukları yönlerdirme gayretindeler. Milli Eğitim bakanlığı teftiş yapıyor bunun üzerine. Ancak görüyoruz ki yasal denetleme için giden müfettişlere bu işin yaptırılmadığını, fanatik velilerin işi provoke ederek denetimi engelledikleri, müfettişlerin arka kapıdan kaçırıldığı gibi açıklamalar var. Küçücük çocukların beyinlerini yıkanması kabul edilebilir bir şey mi?
GEÇMİŞTEKİ MUHABBETTEN DOLAYIDIR
(Gülen cemaatine dönük ılımlı mesajlar veren bakanlar kurulu üyeleri de var. Paralel yapı bakanlar kurulunu da mı etkiledi sorusu üzerine:)
Fethullah Hoca ile ilgili güçlü bir imaj vardı ama şimdi bir örgütün lideri olarak kabul ediliyor. Ben şahsen bu kadar her şey ortaya çıktıktan sonra böyle açıklamalar olduğunu bilmiyorum. Geçmişteki muhabbetinden, sevgisinden, saygısından dolayı bu ifadeyi kullanmış olabilir ama Bakanlar Kurulu’ndaki her arkadaşın bu yapının gerçeğini kavradığını biliyoruz.
OLAĞANÜSTÜ OLAYLAR YAŞANABİLİR
30 Mart kader seçimi haline geldi. Özellikle bu yapı için ölüm kalım meselesi haline geldi. Eğer bu yapı 30 Mart’ta beklediği sonucu alamazsa yok olacağını biliyor. Bu yüzden 30 Mart’a kadar ellerinden geleni yapacaklar. Önce ‘15 Mart’ı bekleyin’ dediler, bekledik bir şey göremedik. Şimdi 25 Mart’ı bekliyoruz. Sempatizanlarını birarada tutabilmek için ‘30 Mart’a kadar bu iş bitecek’ mesajı veriyorlar. Şu ortamda ben Türkiye’de birtakım olağansütü hallerin olmasını, olayların yaşanmasını bekliyorum doğrusu. Olağanüstü ve özellikle de seçim sonucuna dönük. Şimdi seçimde yenileneceklerini anladılar. Son 15-20 günde Ak Parti oylarının 5-6 puan arttığını biliyoruz. İşte burada seçim sonuçlarını etkilemeye, seçimin güvenilirliğini zedelemeye yönelik bir takım faaliyetlerde bulunabilirler. Zaten sokak olaylarını başlattılar. Sosyal medyadan organize olup hemen, binlerce insan Berkin’in ölümü nedeniyle 32 ilde harekete geçti. Bu kırılgan ortamda, ‘seçim sonuçlarıyla oynandı, sandıkta hile yapıldı vs.’ diye belki daha büyük çapta Türkiye’de operasyon yapmayı tasarlıyor olabilirler. Ama bundan sonra yapılacak her sokak olayı, Gezi olaylarının başarısız ve kötü bir kopyası olacaktır. Devletin artık tecrübesi var. Kaldı ki bunların sokağı harekete geçirmesi Ak Parti oylarını arttırdı. Türkiye’nin seçim sonrasında Ukrayna’ya döneceği iddiaları da var. Bunları gören aklıselim sahibi milletimiz, istikrardan yana oyunu kullanır. ‘Eğer Türkiye’de Tayyip Erdoğan giderse, AK Parti’ye bir şey olursa biz biteriz’ düşüncesi dalga dalga yayılıyor. 30 Mart’ta bu nedenle çok iyi bir sonuç alacağız.
YÜZDE 5-6 ARTABİLİR DE DÜŞEBİLİR DE
Bir önceki yerel seçimde 38.8 almıştık. En az 8-10 puan ilave edebileceğimizi düşünüyorum. 45-50 arası oy oranı bekliyorum. Yapılan anketler sürekli artışta. Son günlerde gelişecek olaylar çerçevesinde bizim oyumuz 5-6 puan artabilir, 5-6 puan düşebilir. Ama benim kanaatim oyumuzun bundan sonra daha da artacağı yönünde. Çünkü bu süreci sayın başbakanımız çok akıllıca ve cesurca yürüttü. Eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki bir kavgadır bu. Milletin gözü açıldı.
(17 Mart 2014, 12:22)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: