Paralel yapının, terör örgütü üyeleriyle irtibatlı oldukları gerekçesiyle aralarında Nuray Mert, Rıdvan Dilmen'in de olduğu bir çok gazeteciyi dinlediği ortaya çıktı. Bir başka dinleme de MHP yöneticilerine yönelik yapıldı. 2011 genel seçimleri öncesi kaset skandallarıyla sarsılan MHP'nin o dönemdeki üst düzey isimlerinin telefonlarının 'Türk İntikam Birliği Teşkilatı' (TİBT) adlı terör örgütüyle ilgili bir soruşturma kapsamında dinlendiği iddia edildi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin en yakınındaki isimlerin mahkeme kararıyla dinlendiği ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde başsavcılığın açıklamasıyla da doğrulandığı gibi, 3000'e yakın kişinin 'Selam' terör örgütü iddiasıyla savcılar tarafından yasadışı dinlendiği ortaya çıkmıştı. Peşpeşe açığa çıkan bu şok bilgiler, paralel yapının hedef gördüğü ya da baskı altına alıp kullanmak istediği herkesi terör gibi şok edici bir gerekçeyle dinlediğini gösterdi. Bu arada adli makamların görevden alınan savcı ve emniyet görevlilerinin önceki çalışmalarına yönelik incelemelerinin sürdüğü, yeni listelerin ortaya çıkabileceği belirtiliyor. Bu arada bir dinleme şoku da TİB'den geldi. Türkiye'nin 'yasal dinleme merkezi' olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda (TİB) yapılan incelemelerde, 2012 yılına kadar yapılan tüm dinlemelerin dijital kayıtlarının kopyalarının alındığı ve arşivden silindiği ortaya çıktı. Kurumun tüm elektronik donanım ve yazılımları 'paralel' şirketlerden alınmış; yetmemiş o şirketlerin personeli 'TİB giriş kartı' verilerek kurumda görevlendirilmiş.
05.03.2014 10:20 Paralel yapının, terör örgütlerinin içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı oldukları gerekçesiyle aralarında Nuray Mert ve Rıdvan Dilmen'in de olduğu bir çok gazeteciyi dinlediği ortaya çıktı.
2011 genel seçimleri öncesi kaset skandallarıyla sarsılan MHP’nin o dönemdeki üst düzey isimlerinin telefonlarının “Türk İntikam Birliği Teşkilatı” (TİBT) adlı örgütle ilgili “terör örgütü” iddiasıyla yürütülen soruşturmada dinlendiği iddia edildi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin en yakınındaki isimlerin mahkeme kararıyla dinlendiği ortaya çıktı.
Bahçeli’nin yakın çevresi
Ankara’da bir süredir geçmişe dönük yasadışı telefon dinleme iddialarını araştıran birimler, Ankara’daki mahkemelerden alınan kararlarla MHP’lilerin ‘yasal görünüm altında’ yasadışı olarak dinlendiğini belirledi. Dinlenen isimler arasında o dönem MHP Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yapan Mehmet Taytak da var. Taytak’ın telefonu, Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 2010/5185, 2011/876 hakim kararı ile “Türk İntikam Birliği Teşkilatı” (TİBT) kurma ana gerekçesiyle 27 Aralık 2010-19 Mayıs 2011 tarihleri arasında dinlendi. Taytak, 21 Mayıs 2011 tarihinde, görüntülerinin internete düşmesi üzerine parti yönetimi ve milletvekili adaylığından istifa etti. Taytak’ın dinlenmesi, kaset skandalı ortaya çıkınca bitti. MHP’lilerin ise 2011 genel seçimleri öncesinde dinlendiği, kaset skandallarıyla dinlemenin durduğu ve tüm kayıtların da silindiği ortaya çıktı.
GAZETECİLER DE VAR
Dinlenen MHP’lilerin içinde Bahçeli’nin Başdanışmanı olan MHP Genel Başkan Yardımcısı Zühal Topçu, Koruma Müdürü Murat Mantuş, Özel Kalem Müdürü Murat Çeliker, Özel Kalem Müdür Yardımcısı Bilal Aydın var. MHP’lilerle aynı gerekçelerle CHP milletvekili Mehmet Haberal’ın oğlu Ekrem Bülent Haberal da dinlendi.
2011 ile 2013 yılları arasında benzer yöntemlerle “Terör örgütlerinin içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı oldukları gerekçesiyle” gazeteciler Hüsnü Mahalli (2011-2012 10 ay), Nuray Mert (2011-2012 8 ay), Hasan Kaya Cemal (2011-2012 14 ay), Cengiz Çandar’ın (2011-2012 14 ay) dinlendiği iddia edildi. Ayrıca “organize suç örgütleri içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı oldukları” gerekçesiyle Rıdvan Dilmen ve Kocaeli Kanal 41 TV sahibi Şahin Turgun’un da dinlendiği iddia edildi.
İstihbaratın başı da dinlendi
Yetkili birimler, birçok ilde aynı yöntemle siyasilerin dinlendiğini de açığa çıkarttı. İddialar şöyle:
- MHP Adana milletvekili Ali Halaman, 2011’de 2 ay boyunca terör örgütü içerisinde faaliyet gösteren kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla
- Organize suç örgütleri içerisinde faaliyet gösteren kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla Adana Cumhuriyet Başsavcılığı hakimi Hüseyin Öksüz 2012’de 3 ay, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı hakimi, Muhammet Ateş 2012’de 6 ay, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı hakimi Mustafa Hakan Uyar 20111-2012’de 12 ay, Adana Cumhuriyet savcısı, Yalçın Kurt 2012’de 6 ay dinlendi.
- MHP Rize İl Başkanı Salih Zeki Mayi, 2010-2011 6 ay, terör soruşturmasında
- Ak Parti Tunceli Ovacık İlçe Başkanı Turhan Kılıç, 2012-2013 arası 6 ay terör örgütünün içerisinde faaliyet gösteren kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla
- Nakşibendi Tarikatı Adıyaman Menzil kolunun kurucusu Muhammet Raşit Erol’un oğlu Fevzettin Erol, 2010-2013 arası 36 ay terör soruşturmasında
- Kütahya Gürallar şirketinin yöneticilerinden Nafi Güral’ın damadı Cemil Onur Sürmeli, 2012-2013 arası 12 ay terör örgütünün içerisinde faaliyet gösteren kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla
- CHP Tekirdağ Belediye Başkanı Adem Dalgıç, 2011-2012 arası 6 ay organize suç örgütü soruşturmasında
- MHP Kocaeli Milletvekili Lütfi Türkkan, 2011’de bir ay organize suç örgütleri içerisinde faaliyet gösteren kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla
- İzmir Emniyet müdür yardımcısı Yüksel Türkal, 2011-2012 arası 15 ay organize suç örgütleri içerisinde faaliyet gösteren kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla
- TBMM Dışilişkiler ve Protokol Başkanlığı Başkan yardımcısı Erdoğan Sakal, 2011-2012 arası 12 ay terör örgütünde faaliyet gösteren kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla
- İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi Erkan Toprak, 2011-2012 arası organize suç örgütü soruşturmasında
- CHP Antalya il başkanı Özer Ahmet Ülken 2011’de 3 ay organize suç örgütü soruşturmasında
- Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Fahrettin Özdemir, 2011-2012 arası 6 ay terör örgütünde faaliyet gösteren kişilerle irtibat iddiasıyla
- TBMM Başkanlığı Müşaviri Şeref Şensöz, 2012’de 6 ay terör örgütünde faaliyet gösteren kişilerle irtibat iddiasıyla
- CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, 2011-2012 arası 10 ay terör örgütünde faaliyet gösteren kişilerle irtibat iddiasıyla
- Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun 2011’de 3 ay, terör örgütünde faaliyet gösteren kişilerle irtibat iddiasıyla
- MHP Hatay Milletvekili Adnan Şefik, 2011’de 4 ay terör örgütünde faaliyetli kişilerle irtibatlı olduğu iddiasıyla. (Milliyet)
PARALEL YAPIYA GÖRE HERKES TERÖRİST
Geçtiğimiz günlerde başsavcılığın açıklamasıyla da doğrulandığı gibi, 3000'e yakın kişinin 'Selam' terör örgütü iddiasıyla savcılar tarafından yasadışı dinlendiği ortaya çıkmıştı. Peşpeşe açığa çıkan bu şok bilgiler, paralel yapının hedef gördüğü ya da baskı altına alıp kullanmak istediği herkesi terör gibi şok edici bir gerekçeyle dinlediğini gösterdi. Bu arada adli makamların görevden alınan savcı ve emniyet görevlilerinin önceki çalışmalarına yönelik incelemelerinin sürdüğü, yeni listelerin ortaya çıkabileceği belirtiliyor.
TİB PARALEL İŞGALE UĞRAMIŞ
KAYITLARI ÖNCE ÇALDILAR SONRA DA SİLDİLER
Bu arada bir dinleme şoku da TİB'den geldi. Türkiye’nin ‘yasal dinleme merkezi’ olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda (TİB) yapılan incelemelerde, 2012 yılına kadar yapılan tüm dinlemelerin dijital kayıtlarının kopyalarının alındığı ve arşivden silindiği ortaya çıktı. Kurumun tüm elektronik donanım ve yazılımları ‘paralel’ şirketlerden alınmış; yetmemiş o şirketlerin personeli ‘TİB giriş kartı’ verilerek kurumda görevlendirilmiş.
Vahim tablo ile karşı karşıya
17 Aralık Operasyonu’nun ardından TİB’de ‘paralel yapı’ ve ‘bilgi sızdırma’ iddiaları üzerine başkan ve daire başkanlarının değiştirilmesinden sonra yapılan incelemelerde, iddia edilenin ötesinde vahim bir tablo ortaya çıktı. Başbakanlık Teftiş Kurulu da kurumda inceleme başlattı. İlk sonuçlar, milletin mahremiyeti ve devletin iletişim güvenliğinin tehlike altında olduğunu ortaya koydu:
5 yıllık arşiv ‘silinmiş’
TİB’in elektronik kayıtlarında yapılan incelemelerde büyük bir skandalla karşılaşıldı. Dijital sistemlerde 2012 yılı öncesine ait tüm kayıtların silindiği ortaya çıktı. Silinen kayıtlarda ‘tape’ olarak bilinen dinleme kayıtlarının yanı sıra, kimlerin hangi mahkeme kararına, hangi suçlamaya göre dinlendiği, kimlerle, ne zaman, hangi süreyle görüştüğüne ilişkin veriler yer alıyor.
Gerekçe: Kağıt kopyaları var
Bilgilerine başvurulan TİB çalışanları, dijital kayıtların silinmesini “kağıt kopyaları arşivde var” gerekçesine dayandırdı. Ancak, kağıt kopya arşivinin taranarak varsa yasa dışı veya yetkiyi aşan dinleme kayıtlarına ulaşılması aylar, belki yıllar sürebilecek. Ayrıca, kağıt arşivde bulunamayan dinleme bilgileri ve içeriklerinin/tapelerinin dijital arşivden kopyalanarak orijinalinin silindiğini kontrol etme imkanı yok. Buna örnek olarak, internete düşen ses kayıtları gösteriliyor. İncelemelerde, “tüm kayıtların kopyalandıktan sonra silindiği” tespiti yapıldı.
‘Log’ kayıtları tutulmamış
İkinci büyük skandal, bu tespitten sonra ortaya çıktı. Elektronik sistemde ‘kullanıcının parmak izi’ olarak bilinen ve sistemi kimin kullandığına, hangi bilgilere eriştiğine, hangi işlemleri yaptığına ilişkin verileri gösteren ‘log’ kayıtlarının sistematik bir şekilde ve düzenli olarak tutulmadığı belirlendi. ‘Log’ kayıtlarının düzenli tutulmamış olması, TİB sisteminde kimin hangi bilgilere eriştiği, hangi bilgisayardan hangi işlemleri yaptığı, kimlerin dijital kayıt arşivinden hangi kopyayı aldığı, hangi bilgiyi değiştirdiği veya sildiği görünmüyor. 2012’ye kadar olan dijital arşivi kimin sildiği de ilk bakışta bulunamıyor.
Sızma olursa öğrenebileceğiz
Kayıt silme ve log kaydı tutmamanın ‘istismar’ amaçlı olduğu değerlendiriliyor. Bu durumda, örneğin Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan bile dinlenmiş olsa, bu kayıtlar ancak ‘sızdığı’ zaman ortaya çıkabilecek. Bu tespit üzerine TİB içinde tüm bilgisayarlarda basılan her tuşun ‘log’ kaydı tutuluyor, yüksek güvenlik alanlarına erişimler için ayrı şifreler ve yeni ‘log’lar geliştirildi.
TİB ‘paralel yapı’ya teslim
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki incelemelerde elde edilen bilgiler şöyle:
- TİB, yasal dinlemeleri tek bir merkezde topladığı için hem çalışanların, hem de teknik cihazlar ve yazılımların güvenilirliği hayati öneme sahip. Çünkü TİB’i kontrol edebilecek devlet dışı bir aktör, tüm ülke iletişimini kontrol edecek bir kapasiteye sahip oluyor. Oysa ilk incelemelerde, “TİB personelinin yüzde 90’ının ‘homojen’ olduğu”, yani kurumun ‘bir grubun’ hakimiyetine girdiği tespiti yapıldı.
- Kurumda çalışan personelle ilgili detaylı güvenlik tahkikatı yapılmadı; periyodik olarak yapılması gereken güvenlik tahkikatı tekrarları da yapılmadı. Bu konuyla sorumlu olanların da ‘homojen’ gruptan olduğu tespiti yapıldı.
- Gülen grubuna ait Fatih Üniversitesi’nin Rektörü Şerif Ali Tekalan’ın oğlunun da kurumsal bir görevle TİB’e alındığı ve personel üzerinde etkinliği olduğu ortaya çıktı.
- TİB’in dinleme, izleme, kayıt cihazları ile bunların yazılımlarının çoğunun da, yine aynı grupla bağlantılı özel teknoloji/bilişim şirketlerinden satın alındığı tespit edildi.
- Özel şirketlerden alınan cihazlarda ‘böcek’ denilen ve dışarıya bilgi aktaran veya dışarıdan sisteme erişilmesine imkan sağlayan cihaz konulup konulmadığı bilinmiyor.
- Aynı şekilde, özel şirketlerden alınan yazılımların kaynak kodlarının TİB’e verilip verilmediği; verilmişse de bunların kontrol edilip edilmediği; yazılımlara ‘dışarıya kopya sızdırmayı veya dışarıdan erişimi’ sağlayacak casus yazılım olup olmadığı bilinmiyor.
- TİB’e alınan personelin yeterli teknik donanım ve yazılım bilgisine sahip olmadığı tespit edildi. Bu yüzden; özel şirketlerden alınan cihaz ve yazılımların kontrol, bakım, onarım ve güncelleme hizmetleri de aynı şirketler tarafından verildi.
- Bu şirketlerin personeli TİB’in giriş kartları verilerek kurum içinde çalıştırıldı.
- TİB’de, ampul, piriz değiştirme, kablo çekme işlerini yapacak elektrik teknisyeni bile özel şirketten alındı.
- TİB, bu şekilde belli birkaç şirkete bağımlı hale getirildi.
- TİB’in teknik altyapısı ve yazılımlarının karmaşık olması denetimi zorlaştırıyor. Bu haliyle, bağımlı olunan şirketler bütün bilgileri elde edebilir ve bu denetlenemez.
- TİB, kurulduğu 2007 yılından bu yana sadece bir kez 2009’da Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlendi. Ancak denetimde örgütlü bir karartma uygulandı ve hayati güvenlik açıkları gizlendi.
- TİB’in bahçesine yine ‘özel bir şirket’ tarafından kurdurulan üç uydu internet anteninin binada hangi cihazlara bağlantısının olduğu ve kimler tarafından kullanıldığı ‘bulunamadı’. Bunun üzerine antenler kapatıldı. Daha sonra antenlerden birinin yabancı uyduyla bağlantılı olduğu anlaşıldı. Bu antenlerden dışarıya bilgi aktarılıp aktarılmadığı araştırılıyor.
TİB’e çalışan şirketlere inceleme
TİB’in hizmet alma yoluyla çalıştığı firmalar mercek altına alındı. İlk etapta NGINE adlı internet araştırma firmasının sözleşmesi feshedildi. NGINE’nin yeni kurulduğu ve TİB’le 9.5 milyon liralık sözleşme yaptığı belirlendi. Şirketin 40 personelinin de TİB’de çalışmasının planlandığı, bunun için bina kiralandığı da belirlendi. TİB’in alt yapısıyla ilgili çalışan ve cemaate yakınlığıyla bilinen Kaynak Holding’e ait Sürat AŞ.’nin TİB’le ilişkisinin de mercek altına alındığı belirtildi.
Çalışanlara tehdit de ‘sızma’ da sürüyor
İNCELEMELERDE, bazı TİB çalışanlarının ‘yeni yönetimle birlikte hareket etmemeleri’ konusunda uyarıldığı, “bu devir geçecek, hepiniz hapse girebilirsiniz” diye tehdit edildiği yönünde şikayette bulunduğu belirlendi. Çalışanların büyük bölümünün hizmet alınan şirketleri korumaya çalışması; TİB’de alınan kararlar, verilen talimatlar ve kurum içindeki çalışmaların anında internette paylaşılması da dikkat çekiyor.
Yabancı istihbarat servisleri için ‘cennet’
İLK tespitlerden çıkarılan sonuçlar şöyle:
- Bu tablo, TİB’in casusluk faaliyetlerine karşı savunmasız olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, Genelkurmay Başkanı’ndan MİT Müsteşarı’na, yüksek yargı üyelerinden üst düzey bürokratlara, iş adamlarından sokaktaki vatandaşa kadar herkesin tüm iletişim kayıtlarının tutulduğu veya üzerinden geçtiği kurumun ‘casusluk’ amaçlı kullanıma açık olduğu, buna yönelik personel denetimi ve güvenliği ile elektronik güvenlik sistemlerine sahip olunmadığı anlaşıldı.
‘Arşiv dinlemesi’ yapılmış
- TİB personelinin tek başına görevi kötüye kullanması halinde dışarıya bilgi satmanın söz konusu olabileceği; ancak kolluk (emniyet/jandarma) ve yargıda aynı gruptan kişilerle birlikte çalışılması halinde, telefon dinleme ile edinilen bilgilerin ‘operasyonel amaçlı’ kullanılabileceği değerlendirildi.
- Bu kadar yüksek sayıda ve uzun süreli dinleme insanla yapılamaz. Buradan da ‘arşiv kaydı’ yapıldığı ortaya çıkıyor. Arşiv kaydıyla, kişilerin telefon konuşmalarının otomatik kaydediliyor ve gerektiğinde kişiye özel çalışma yapılıyor.
- TİB’in 2014 yılı için, önceki yıllara oranla önemli büyüklükte bütçe istemesi de “Bir operasyona mı hazırlık yapılıyordu” şüphesine neden oldu. (Star)
3 CASUS ÇANAK
05.03.2014 12:39 Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) yeni başkanı Cemalettin Çelik'in talebi üzerine inceleme başlatan Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) ulusal güvenliğin karşı karşıya olduğu tehdidin boyutlarını ortaya çıkardı. Yapılan incelemelerde 2012 öncesine ait tüm dijital kayıtların silindiği ya da çalındığı ortaya çıktı. Silinen kayıtlarda 'tape' olarak bilinen dinleme kayıtlarının yanı sıra kimin kimi, hangi kararla dinlediğine ilişkin veriler de yer alıyor. Bu TİB'in dev arşivinin çalınmış ya da silinmiş olduğu anlamına geliyor. Gelişmeler üzerine çalışmalar derinleştirilirken ilk inceleme sonuçları şöyle:
LOG KAYITLARI: Dijital dünyada "parmak izi" olarak bilinen ve sistemi kimin kullandığı, hangi işlemlerin yapıldığı verilerini tutan log kayıtları sistematik olarak tutulmadı. Bu nedenle sistemende kimin ne yaptığı, arşivi kimin sildiği tespit edilemiyor. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan bile dinlenmiş olsa log kayıtları olmadığı için bunların tespit edilmesi oldukça güç.
3 CASUS ÇANAK : TİB binasında 1 değil 3 uydu çanağı tespit edildi. Bunlardan birinin yabancı uyduya dönük olduğu anlaşılınca 3 anten de çalışamaz duruma getirildi.
ŞİRKETLERE İNCELEME: TİB'in çalıştığı firmalar da mercek altına alındı. NGİNE isimli internet araştırma firmasının sözleşmesi feshedildi. Bu firmayla eski TİB yönetiminin 9.5 milyon TL'lik sözleşme imzalandığı anlaşıldı. TİB'in alt yapısıyla ilgili çalışan ve Cemaat'e yakınlığıyla bilinen Kaynak Holding'e ait Sürat AŞ. de mercek altına alındı. TİB personelinin yazılım ve donanıma ilişkin teknik bilgisinin istenen düzeyde olmadığı ve bu nedenle birkaç şirkete bağımlı kılındığı tespit edildi. Alım-satımlar da müfettişler tarafından incelenirken, tüm dinleme ve kodlamalarda şirketlere bağımlı olunduğu kaydedildi.
ÇALIŞANLARA TEHDİT: TİB çalışanlarının bazılarının, paralel yapı tarafından tehdit edildiği tespit edildi. Buna göre çalışanlara, yeni yönetimle hareket etmemeleri konusunda uyarıların yapıldığı, "Bu devir geçecek, hepiniz hapis yatacaksınız" şeklinde tacizlerde bulunulduğu yönetime yapılan şikayetlere yansıdı.
GÜVENLİK TAHKİKATI YAPILMADI: TİB, ulusal güvenlikle yakından ilgili bir kurum olmasına karşın çalışanlarla ilgili detaylı inceleme yapmadan personel alımına gitmiş. Personelin yüzde 90'ı homojen. TİB'in casusluk faaliyetlerine karşı savunmasız olduğu ve devletin iletişim güvenliğinin tehlike altında olduğu vurgulandı.
GİRİŞ KARTI VERMİŞLER: Bilgi güvenliğini tehlikeye atan diğer bir konu, söz konusu şirket çalışanlarına TİB giriş kartı tahsis edilmiş olması. Bu durum "TİB'in mahremiyeti kalmamış" olarak değerlendirildi.
DENETLENMEMİŞ: TİB'in denetlenmesi konusunda ciddi eksiklikler olduğu belirtildi. TİB'in anormal derecede karmaşık teknik altyapısının olduğu, fakat denetleme ve hesap verme konusunda istismara açık olduğu değerlendirildi. TİB, 2007'den bu yana sadece 2009'da Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlenmiş. (Sabah)
(05 Mart 2014, 12:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: