7 Şubat 2012'de meydana gelen MİT gözaltıları krizi, cemaat tabanlı paralel yapılanmanın AK Parti hükümetine karşı ilk darbe girişimi olarak biliniyor. Türkiye'yi sarsan bu olayın çok ayrıntılı bir öyküsü, Sabah gazetesinde dünden itibaren yayınlanmaya başladı. İki yıl önce yaşanan krizin bilinmeyen yönlerini, 'paralel devlet operasyonunun' ayrıntılarını bir solukta okuyacaksınız.
08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden Aliye Çetinkaya, işte bu "MİT Krizi'nin" perdesini aralıyor. Telefondaki ses MİT personeline ne dedi? "Bu işleri sadece CIA yapar zannederdik. Vallaha göğsümüzü kabarttınız" diye övgüde bulunan Özel Yetkili Savcı, daha odasından çıkar çıkmaz MİT görevlilerini nasıl teknik takibe aldırdı? MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın çok gizli uçuş rotasını kim ele geçirdi? Başbakan'ın iki ayrı ofisinde bulunan 'böcekler' nasıl bulundu? Gece yarısı MİT Lojmanları'na giren polis ne yaptı? "İmralı'daki kozmik tutanaklar" soruşturma dosyasına hangi yöntemle girdi? İstanbul'dan Ankara'ya gönderilen "ifade talimatını" kimler jet hızıyla işleme aldı? Diyarbakır BDP İl Başkanlığı'nda ele geçirildiği iddia edilen ve içinde Oslo görüşmelerinin bulunduğu söylenen hard disk hangi ülkenin istihbarat servisleri tarafından paralel yapının polislerine verildi? Oslo ve Uludere bir senaryo muydu? MİT'in 85. kuruluş yıl dönümünde açıkladığı vizyon kimleri rahatsız etti? Düğmeye basmak için Başbakan'ın ameliyat olmasını bekleyenlerin asıl planı neydi? Başbakan, neden, "Alacaksanız beni alın?" deme gereği duydu? Ve MİT Kanunu değişikliği için zirvede nasıl bir trafik işledi? İki yıl önce yaşanan "devlet krizinin" bilinmeyen yönlerini, "paralel devlet operasyonunun" ayrıntılarını "akıl tutulmasının" sonuçlarını bir solukta okuyacaksınız...
HERŞEYİN BAŞLANGICI
Her şey, sürpriz bir ismin MİT Müsteşarlığı'na atanması ile başladı. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan'ın, MİT Müsteşarlığı'na önerilmesi, içeride ve dışarıda çok sayıda ezberi bozdu. Geleneksel müttefikleri ile çalışmaya alışmış, istihbarat kurumu üzerinden Türkiye'yi kontrol altında tutmayı başarmış küresel güçler, Fidan ismine hazırlıksız yakalanmış gibiydi. Aslında TİKA'daki çalışmalarından, nükleer silahların yayılmasını önleme ve nükleeri barışçı amaçla kullanma müzakerelerinden biraz tanıyorlardı. Fidan, Erdoğan'ın özel temsilcisi olarak toplantılarda bulunuyordu. Ama kariyer olarak daha ileriye gidebileceğine pek ihtimal vermemişlerdi. İşte o tarihlerde kesintiye uğrayan Oslo ve Habur süreçlerinden sonra Ankara, 30 yıllık kanlı çatışmayı bitirmek üzere oldukça önemli yeni bir inisiyatif başlatmıştı. Bu kez alınan karar, eskisinden çok ama çok farklı idi. Türkiye, üçüncü ülkeleri doğrudan işin içine katmadan tamamen kendi milli imkanları ile "Çözüm Süreci'nde" karar kılmıştı. İmralı ile sürdürülen görüşmelerde ilerleme sağlanmış, artık kamuoyuna süreçle ilgili bilgi verme zamanı gelmişti. Türkiye'yi prangalarından kurtaracak bu süreç, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile başlamış ve MİT'te kurulan özel bir kadro bu amaçla görevlendirilmişti.
SIR GİBİ SAKLANAN AMELİYAT
2011 yılı sonbaharında Başbakan Erdoğan, bir dizi konsültasyon yaptırmış ve sır gibi saklanan ameliyat için 26 Kasım 2011 gününe tarih alınmıştı. Erdoğan hastaneye yatarken 'Paralel Yapı' ilk ve en stratejik hedef olarak gördüğü MİT Müsteşarı Hakan Fidan için dosya hazırlıklarını son aşamaya getirmekteydi. Başbakan'ın sağlık durumu üzerinden spekülasyon yaratan çevreler dikkatleri bir başka noktaya çekerken MİT'ten bir ekip de Ankara'da iki kritik noktada ofis araması yapıyordu. 28 Aralık 2011'de, Başbakan Erdoğan'ın Subayevleri'ndeki ikametgâhı ile resmi konutundaki çalışma ofislerinde, güvenlik birimleri tarafından istihbarata karşı koyma faaliyeti kapsamında arama gerçekleşti. Emniyet birimleri, oda içleri için "temiz raporu" vermişti. Ancak, Başbakan'ın yakın mesai arkadaşları bazı kuşkular duymaktaydı. Duyumları vardı. "Bir de MİT incelesin" denilerek iki ayrı binada MİT'ten de böcek araması istendi. 28 Aralık'ta Erdoğan'ın Subayevleri'ndeki evinde 30 Aralık'ta da resmi konutundaki aramalarda prizlere yerleştirilmiş "böcek" diye tabir edilen ve en az 100 metre yakınlardaki bir noktaya sinyal gönderen iki ayrı dinleme cihazı bulundu. Bu bilginin dışarıya sızmaması için sıkı tedbir alındı, MİT de araştırmayı derinleştirdi!
İLK OPERASYON
Ankara, Başbakan'ın evine kadar sızan köstebeklere odaklandığı sırada İstanbul'da polis, rutin gibi görünen bir baskın düzenlemişti. 20 Aralık 2011 sabahı KCK Basın Komitesi'ne yönelik operasyon kapsamında bir ajans bürosuna da girilmişti. Bilgisayarlara da el konulmuştu. Pek fazla kimsenin dikkatini çekmeyen bu olay, 7 Şubat MİT Krizi'ne giden yoldaki kilometre taşlarından birini oluşturuyordu. Bu gelişme üzerine 2011 yılının son günlerinde MİT İstanbul Başkanlığı'nda hareketli saatler yaşanmaktaydı. Emniyetin operasyonuyla 44 kişi gözaltına alınmıştı. Polis, basılacak yerler listesinde olmayan ancak MİT'in irtibat elemanı bulundurduğu o haber ajansında da arama yapıyordu. Foto muhabiri M.Ö. de gözaltına alınan kişiler arasındaydı.
SAVCI İLE İLK TANIŞMA
Baskını öğrenen MİT görevlileri, konunun anlaşılması için soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı ile görüşmeye karar verdi. MİT yetkilileri, 7 Şubat kriziyle adını duyuracak olan Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya ile o gün tanıştı. MİT görevlileri soruşturma savcılarına, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın özel çalışmasını anlattı. Konunun deşifre olması halinde pek çok MİT elemanının hayatının tehlikeye gireceği ifade etti ve 'Ulusal güvenlik sorunu' ortaya çıkabileceği kaygısını paylaştı.
"CANINIZ BİZE EMANET"
MİT mensuplarını dinleyen Savcılar Bayraktar ve Sarıkaya'nın, "Canınız bize emanet, bu bilgiler bizden çıkmayacak" dediği ve istihbari çalışmaya zarar gelmemesi için özen gösterecekleri sözü de kayda geçti. Hatta anlatılanlar karşısında Savcı Bayraktar, bir ara şaşkınlığını gizleyemedi ve "Böyle çalışmaları biz CIA gibi istihbarat örgütlerinin yaptığını düşünürdük. Gerçekten göğsümüz kabardı' diyerek MİT görevlilerini övmeyi de ihmal etmedi.
UĞURLADI, DİNLEMEYE ALDI
İfadeyle birlikte yeni bir operasyon için düğmeye basıldı. MİT'in çalışmasına duyduğu hayranlığı dile getiren savcılar aynı gün, istihbarat faaliyeti yürüten MİT görevlileri için teknik takip kararı aldırdı. Savcıların özel seçtiği polis ekibi, terör gruplarını takip etmek yerine, terör gruplarına sızan MİT mensuplarını izlemeye özel öncelik verdi. Günübirlik raporlarla savcılara bilgi aktarılırken kapsamlı operasyon için hazırlık devam etmekteydi. MİT mensupları büyük bir dava sürecinin parçası olduklarından habersizdi. KCK Basın Konseyi'ne yapılan operasyon sonrası hazırlanan dosya aslında Müsteşar Hakan Fidan'a odaklanmıştı. İstanbul ve Ankara'da açılan diğer soruşturmalar da aynı dosyada birleştirilerek tek operasyonla işlem tamamlanacaktı.
MİT'TEN GELEN AVUKAT ALDATMASI
"Devletin savcısı, devlete operasyon yapmaz" düşüncesiyle hareket eden MİT görevlileri iç huzuruyla ayrılırken büyük bir tuzağın parçası olacaklarından habersizdi. Gözaltına alınan M.Ö. 'Paralel Yapı' için Müsteşar Fidan'a gidecek kestirme yol olarak seçilmişti. Diğer sanıklardan ayrılan M.Ö. için itinalı bir yaklaşım gösterildi. İfade için İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı S.B.'nin odasına götürüldü. MİT'in, PKK-KCK yapılanması çalışması hakkında detay almaya çalışan polisler, taktik bir manevra uyguladı. Kendi ayarladıkları avukatı MİT'ten gelen avukat gibi tanıtıp M.Ö.'den iki yıl büyük bir emek harcanan KCK yapılanmasına yönelik çalışmayı aldılar. M.Ö. savcılıktan serbest bırakılırken onun çizdiği şema "paralel" ellere de geçti. Böylece, 7 Şubat 2012'nin altyapısı da kuruldu!
MİT KARARGAHINA POLİS ABLUKASI
Müsteşar Fidan ve 4 MİT görevlisi için "gözaltı kararı" çıkartan savcılar, İstanbul'daki Bölge Başkanlığı'na polisi gönderdi. MİT de buna karşı Ankara'daki merkezini görevlilerce korumaya aldı. Başbakan Erdoğan ise ikinci ameliyatını erteleyip devletteki krizi bizzat yönetti.
Ankara, akşam saatlerinde çalan telefonla uzun bir gece yaşayacaktı. 7 Şubat 2012'de saatler 17.00'yi gösterdiğinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın özel telefonunun diğer ucunda Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya vardı. Savcı, Fidan'ı makamında ifadeye davet ediyordu. Sonra listedeki 4 isim de ardı ardına arandı. MİT görevlilerine, "İfadeye gelmezseniz kolluk kuvveti göndereceğiz!" deniyordu. İfade talimatının zamanlaması da manidardı. Başbakan Erdoğan 26 Kasım 2011'de sindirim sistemi ameliyatı olmuş şubat ayı başında "tamamlayıcı ikinci ameliyat" planlanmıştı. MİT'le ilgili sarsıcı gelişme karşısında Başbakan Erdoğan, ikinci ameliyatın tarihini erteledi ve krizi bizzat yönetti.
İTİRAZ REDDEDİLDİ
Savcıların ifade talebi MİT Kanunu'na aykırıydı. Bu yüzden durumun savcılara anlatılmasına karar verildi. Nitekim, ilk günün şoku atlatıldıktan sonra 8 Şubat günü MİT Hukuk Müşavirliği İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak MİT Kanunu'ndaki özel hükümleri hatırlattı. Kanun, böyle bir operasyonun gerçekleştirilemeyeceğini ve Başbakan'dan izin alınması gerektiğini söylüyordu. Ama "özel görevli" savcılık farklı düşünüyordu. Kanun'da açık hüküm bulunmadığı ileri sürülüyor, MİT mensuplarının KCK'nın içine sızma görüntüsü altında örgüt adına faaliyette bulunduğu gibi inanılmaz bir iddiayı gündemde tutuyordu. MİT'in itirazı aynı gün reddedilirken, savcı kendisiyle görüşme talebinde bulunan avukatları dinlemek dahi istemedi.
"ALACAKSANIZ BENİ ALIN!"
10 Şubat günü Savcı Sarıkaya ifadeye gelmeyen MİT mensupları için "gözaltı kararı" verdi. Krizin iyice derinleştiğini gören Başbakan Erdoğan, sağlık ekibinden "planlı ameliyatı ertelemelerini" istedi. Bu sırada Savcılık'ta alınan karar basına haber verilmişti. MİT'in, PKK-KCK yapılanmasının bir parçası olarak hareket ettiğine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu bilgisi yayılmış, imaj operasyonu genişletilmişti. Önce ifade talimatı ardından gözaltı kararı Ankara'yı ayağa kaldırmıştı. . Başbakan, en güvendiği isme yönelik hamle karşısında, yakın çevresine nihai hedefin kendisi olduğunu söyledi. Daha sonra bir televizyon programında o kritik günleri özetleyen çıkışı yaptı: "Alacaksanız, beni alın!" Müsteşar Fidan için hazırlanan yeni talimat hızla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaştırıldı. Devletin zirvesi Savcılık'tan gelecek haberi beklerken, İstanbul'un talimatı Ankara Adliyesi'nde tuhaf şekilde son dakikaya kadar gizlendi. Sorulduğunda, "Henüz bize ulaşan bir yazı yok" cevabı veriliyordu. Tam mesai saati bitimine doğru ulusal yargı ağına bir yazı kaydedildi. Savcılık, 20 dakika içinde harekete geçti. Fidan, Ankara'da bulunan Özel Yetkili savcı tarafından arandı ve ifade çağrısı tekrarlandı. Konu, Savcı Hüseyin Görüşen'de idi. Adalet Bakanlığı ve HSYK ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan, "Şimdiye kadar 20 dakikada işleme konulan kaç yazınız var?" sorusuna açıklık getirmesini istiyordu. Savcılığa iletilen mesaj kısa ve netti: "Hükümet kararlı. Bir yasal düzenleme yapılacak. Müsteşar gelmeyecek. Belki de şu anda resmi bir görev için yurtdışındadır!"
GÖZALTI KRİZİ
Ankara'da hararetli saatler yaşanırken İstanbul da hareketli idi. Gözaltı kararı veren savcı Sarıkaya polisi, MİT İstanbul Bölge Başkanlığı'na göndermişti bile. İstanbul polisi uyarılmış, MİT mensuplarının görüldüğü yerde yakalanması istenmişti. Aynı dakikalarda Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi önünde güvenlik amaçlı tutulan terör ekipleri de acil olarak İstanbul MİT Bölge Başkanlığı'na yönlendirilmişti. Başkanlığın kapısına gelen ekip MİT mensuplarının teslim edilmesini isterken ortam bir anda gerildi. Destek için çevredeki tüm yakın ekipler çağrıldı ve kısa süre içerisinde İstanbul MİT Başkanlığı'nın etrafı polis ablukasına alındı. MİT'te ise "kırmızı alarm" verildi. Çevredeki istihbarat görevlileri 'Acil Durum' koduyla Başkanlığa çağrıldı. Yüzleri maskeli korumalar tam teçhizatlı şekilde Başkanlık etrafında etten duvar ördü. MİT Başkanlık binasında bulunan iki MİT görevlisi ise arkadaşlarının yardımıyla binadan gizlice çıkarılarak güvenli bir adrese götürüldü. Eş zamanlı olarak diğer adreslere gönderilen polisler eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve emekli Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in de kapısını çalıyordu. MİT, polisten hızlı davranmış, 42 yıldır teşkilata hizmet veren ve "Çözüm Süreci" için inisiyatif alan Taner ve Güneş'i korumalar eşliğinde çoktan güvenli evlere nakletmişti. Adreslerden boş dönen polis memurları savcının talimatıyla daha geniş bir araştırma başlattı.
LOJMANLARDA ARAMA
"Müsteşar'ı alamasak bile hiç olmazsa iki MİT görevlisini alırız, daha sonra Fidan'a kadar varırız" düşüncesiyle bir atak daha yapıldı. Savcı, gece yarısı İstanbul'daki MİT Lojmanları için arama kararı çıkarttı. Nöbetçi Mahkeme'den alınan kararda sadece iki MİT mensubunun dairesi değil, aynı kattaki bütün dairelerin de aranması isteniyordu. Saatler 23.00'ü gösterdiğinde ellerinde arama kararlarıyla lojmanların kapısına gelen polis içeri alındı. Dairelere giren polis memurları saatler süren aramada, ailelerin mahremiyetini dahi didik didik etti. Bu arada MİT mensuplarının yakalanması için her gün Müsteşarlığa ait resmi binalara birer ekip gönderilmeye devam edildi.
MİT YASASI'NDA DEĞİŞİKLİK
Başbakan Tayyip Erdoğan, ertelediği ameliyata 11 Şubat 2012'de girdi. Erdoğan, ameliyat öncesi riskleri dikkate almış, sağlık ekibi ve ameliyat yeri tekrar gözden geçirilmişti. Ayrıca MİT krizinin aşılması için jet hızıyla yasal düzenleme yapılması kararlaştırılmıştı. O yasa teklifi 10 Şubat'ta Meclis Başkanlığı'na sunuldu. AK Parti Isparta Milletvekili Recep Özel imzasını taşıyan tek maddelik teklif, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26'ncı maddesinde değişiklik öngörüyordu. "Soruşturma İzni" başlıklı maddeye göre, MİT mensuplarının veya Başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı veya Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin (Özel Yetkili Mahkemeler) görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla, haklarında soruşturma yapılması Başbakan'ın iznine bağlı olacaktı. Meclis'e gelen teklif, 17 Şubat'ta kabul edildi. 18 Şubat'ta ise yasa Resmi Gazete'de yayımlandı.
KOVUŞTURMAYA YER YOK
MİT Yasası'ndaki değişikliğin ardından Başbakanlık 24 Şubat 2013 tarihinde soruşturmaya izin verilmediğine ilişkin yazısını Savcılığa gönderdi. Savcılık, 22 Mart 2013'te kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Böylece kriz son buldu. Savcıların iddianamesi dikkatte alınacak olsaydı, PKK-KCK faaliyetlerinde istihbarat toplamakta görevli MİT mensuplarının tamamı gözaltına alınacaktı.
GİZLİ ROTA ELE GEÇİRİLDİ
Paralel ekip, Müsteşar Fidan için apayrı bir planı icra etmekteydi. Savcılık'tan gözaltı kararının çıktığı gün Müsteşar Fidan, MİT'in özel uçağı ile Ankara'dan İstanbul'a gidecekti. Nasıl olduysa uçağın gizli tutulan rotası elde edilmişti. Gözaltı kararı bu sırada uygulanacaktı. Uçuş iptal olursa plan yedeklenmişti. Yenimahalle'de MİT Müsteşarlığı'na giden ana yola bile polis konuşlandırılmıştı.
ASIL AMAÇLARI ÇÖZÜM SÜRECİNİ BALTALAMAKTI
09.02.2014 11:06 Savcıların iddiaları tamamen 'Çözüm Süreci'ne yönelikti. Her adım PKK örgütüne yardım gibi yansıtılıyor, iddiaların gizli tanıklarla desteklenmesi için çaba gösteriliyordu.. Oslo'daki görüşmenin ses kayıtları, yabancı bir istihbaratçının getirdiği hard diskin içinde paralel yapıya teslim edildi. Bu diskte Diyarbakır BDP'de yapılan aramada bulunmuş gibi yapıldı.. MİT krizini başlatan dosyadaki iddialar çok ağırdı. "Çözüm Süreci" için atılan her adım PKK terör örgütüne yardım gibi yansıtılıyordu. İmralı'daki görüşmelerin "Kozmik Oda" bilgilerine de ulaşan savcı "devlet sırrı" niteliğindeki görüşmeleri de dosyada delil olarak gösteriyordu..
7 ŞUBAT İDDİALARI:
SUÇ TARİHİ: Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın hazırladığı dosyada suç tarihi 1984 ile 2012 tarihleri arasını kapsıyordu. (PKK terör örgütünün kuruluşundan itibaren)
SUÇLAMA: 5 MİT mensubu hakkında; PKK-KCK terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek, isteyerek yardım etme ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etme iddiası bulunuyordu. MİT mensupları terör örgütünün kuruluşundan Çözüm Süreci'ne kadar geniş bir yelpazede birçok konuda ayrı ayrı suçlanıyordu.
'KOZMİK' GÖRÜŞMELER
PKK-KCK terör örgütünün tarihinin özetlendiği soruşturma dosyasında, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşme tutanaklarına, görüşme sonrasında avukatlar ile Kandil arasında yaşanan e-mail trafiğine de yer verildi. Kanlı bir sürecin sonlandırılması için yapılan görüşmeler 'Özel Yetkili' savcılar tarafından terör örgütüne yardım olarak nitelendirildi. İmralı'daki görüşmelerin ses kayıtları da savcının sürdürdüğü yazışmalar sonrasında dosyaya getirtilmişti. Gizli yürüyen bu süreçte devlet sırrı" niteliğindeki belgelere de ulaşmış, "İmralı'daki kozmik tutanaklar" artık özel yetkili ellere geçmişti. Dosya açıldıkça taşlar yerli yerine oturuyordu. Dosyanın önemli dayanaklarından biri, halen gerçekliği tartışılan dijital bir delildi. 13 Ocak 2012 tarihinde BDP Diyarbakır İl Teşkilatı'nda yapılan aramada ele geçirilen bir hard diskten söz ediliyordu. Bu dokümanda, Müsteşar Hakan Fidan ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in PKK'nın Avrupa'daki bazı yöneticileri ile yaptığı görüşmelere yer veriliyordu. Aslında olayın gerçek yüzü farklıydı. İl Başkanlığı'na düzenlenen operasyonundan kısa bir süre önce Türkiye'ye yabancı (Avrupalı) bir istihbarat servisinin elemanı giriş yapmıştı. Takipte olduğundan habersiz olan ajanın, paralel yapıyla çalıştığı sonradan anlaşılan istihbaratçı polislerle gizlice buluştuğu ve yurtdışından getirdiği "hard diski" teslim ettiği belirlendi. Teslimat sonrası, terörle mücadelede görevli polislerin düzenleyeceği operasyona da önden malzeme oluşturulmuştu. Hard diskin içeriği operasyondan önce basına sızdırıldı. DİHA isimli ajansın veri tabanına dışarıdan yüklendiği açıklandı. Ancak, bu dijital kayıt Diyarbakır BDP İl Başkanlığı'nda yapılan baskında kasada bulunmuş olarak kaydedildi. Çözüm Süreci için yapılan "Oslo Görüşmeleri" sekteye uğratıldı. Görüşmeler daha sonra İmralı üzerinden devam ettirildi. Savcılık, MİT hakkında açılan tüm dosyaları biraraya topladı. 7 Şubat soruşturması, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20 ihbarcının dilekçesi üzerine açılan soruşturmayla birleştirildi. Birbirleriyle bağlantısı olmayan dosyaları aynı merkezde biraraya getiren savcılık, tek hamleyle büyük bir operasyon gerçekleştirmeyi hedeflemişti. Bir yandan "Çözüm Süreci'nin" başlaması diğer yandan "MİT'in dış istihbarat ağının" güçlendirilmesi, stratejik birimler kurulması, nitelikli eleman takviyesi, MİT'in bölgedeki ağırlığının artması, büyük güçlerin dikkatinden kaçmadı. Özellikle istihbaratta dışa bağımlılığın azalması, içeride istihbaratın tek çatı altında toplanması girişimi, yerleşik kalıpları bozmuştu. Eş zamanlı olarak dış basında MİT'i hedef alan yayınların başlaması, bu haber ve yorumlara Müsteşar Fidan'ı karalama kampanyalarının eklenmesi ise Ankara için artık sürpriz değildi.
TAM O SIRADA ULUDERE!
Böcek olayının ardından 28 Aralık 2011 tarihinde, Türkiye dramatik bir olayla sarsıldı. Uludere'de, Kuzey Irak'a kaçağa giden bir grup vatandaş, terörist değerlendirmesi ile savaş uçaklarınca bombalandı. 35 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Ve o anda, "Yanlış istihbarat MİT'ten" tartışması başlatıldı. MİT'in, eski tarihli bilgi notları, güncel rapor gibi habere dönüştürüldü. Bunun üzerine MİT, "28 Aralık 2011 tarihinde hayatını kaybeden 35 vatandaşımız ile ilgili olabilecek grup, yer, tarih, sayı ve geçiş güzergahlarına ilişkin Teşkilatımızca herhangi bir istihbarat paylaşımı gerçekleştirilmemiştir" açıklamasında bulundu. Uludere olayını soruşturan Genelkurmay Askeri Savcılığı ise 6 Ocak 2014 tarihinde "takipsizlik kararı" verdi. Kararda; TSK personelinin TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görevi yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı belirtildi.
MİT'E YENİ VİZYON
Kuruluş tarihi 6 Ocak 1927 olarak kabul edilen Milli İstihbarat Teşkilatı, 85'inci yıldönümü için oldukça kapsamlı etkinlikler düzenlemişti. Devletin zirvesi, medya ve eski teşkilat mensupları için ayrı ayrı programlar hazırlanmıştı. Ancak, MİT'in 85. kuruluş yıldönümü, Uludere'nin gölgesinde başladı. Medyanın davetli olduğu programda Müsteşar Fidan, "Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu"nun oluşturulduğunu açıkladı. Daha derinlemesine, tek merkezden koordinasyona yönelik Emniyet, Genelkurmay ve bakanlıkların içinde olduğu bir mekanizma kurulduğunun altını çizdi. Bu kurulun içinde MİT Müsteşarı'nın yanı sıra, MASAK gibi kurumların da görev alacağını ifade etti. İstihbaratın bu Kurul'dan ilgili birimlere dağıtılacağını vurguladı. Bu sırada önemli bir gelişme daha yaşandı. Genelkurmay bünyesindeki Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı (GES) da MİT'e devredildi. Teşkilat ayrıca, "Özel Operasyon Birimi' adı altında yeni bir ekip de oluşturdu. Yurtdışında çeşitli terör grupları tarafından kaçırılan Türk vatandaşları burnu dahi kanamadan kurtarıldı.
OSLO GÖRÜŞMELERİ
Tarih 13 Eylül 2011. PKK'ya yakınlığıyla bilinen bir ajansa yansıyan ses kayıtları, gündeme bomba gibi düştü. Kayıtlarda PKK ile devlet arasında yapılan görüşmeler, özel bir kurgu ile sunuluyor ve o görüşmede dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı (MİT Müsteşarı) Hakan Fidan, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile KCK'lı Mustafa Karasu, PKK'lı Sabri Ok, Kongra-Gel Başkan Yardımcısı Zübeyir Aydar ve koordinatör ülke temsilcilerinin olduğu iddia ediliyordu. Ortaya çıkan kayıtlarla birlikte kamuoyu 'Çözüm Süreci" için yapılan Oslo sürecini öğrenmiş oldu. PKK'nın Avrupa kanadıyla 2006 yılında dolaylı olarak başlayan görüşmeler, 2011'de bazı kayıtların internete sızmasıyla sekteye uğradı. Daha sonra Müsteşar Fidan ve Güneş hakkında Ankara ve İstanbul'da Oslo sürecine ilişkin soruşturma açıldı. Ancak, siyasi irade, terörün sona ermesi için yine MİT üzerinden bu kez İmralı ile çözüm odaklı görüşmeleri sürdürdü. Ve bu görüşmelerin başladığı, kamuoyuna da açıklandı. O tarihten itibaren Türkiye güne, şehit cenazeleri ile uyanmadı! (Aliye Çetinkaya / Sabah)
------------------------------------------------------------------------------
POLİSE EMİR: MİT BİNASINI BASIN, FİDAN'I GETİRİN!
04.03.2014 13:28 Hakan Fidan'ı gözaltına almak için yollara ve havalimanına polis dikmişler. İstanbul'da MİT yöneticileri gizli çıkışları kullanarak binadan çıkmış.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan'ın tutuklanmak istendiği 7 Şubat 2012'deki krizde çatışmanın eşiğinden dönüldüğü öğrenildi. Elde edilen bilgilere göre soruşturmayı yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya 7 Şubat'ta Hakan Fidan ve 4 MİT görevlisini telefonla arayarak ifadeye çağırdı. Bir gün sonra MİT Hukuk Müşavirliği savcılığa itiraz ederek kanundaki istisnai hükümleri iletti. Ancak savcı bu itirazı dikkate almayarak 10 Şubat'ta ifadeye gelmeyen istihbarat görevlileri hakkında gözaltı kararı aldı.
Türkiye gazetesinin haberine göre; savcının talimatıyla İstanbul'daki MİT Bölge Başkanlığı ve diğer istihbarat binalarına gözaltı işlemi için polisler sevk edildi. Benzer bir hareketlilik de Ankara'da yaşanıyordu. Başkentte gözaltı için MİT Müsteşarlığına doğru harekete geçen polis ekipleri hükümet kanadından gelen emirle geri çevrildi. Çünkü polislerin kapından içeri girmesine müsaade edilmeyecekti ve çatışma ihtimali söz konusuydu.
Polisler durumu savcıya bildirdi. Savcı gözaltı kararında diretti ve polislere verdiği emri yerine getirmemeleri halinde haklarında işlem yapacağını söyledi. Ekipler yeniden harekete geçti. Güvenlik güçlerinin karşı karşıya gelmemeleri için yeniden devreye girildi ve polislerin MİT binasına gitmeleri engellendi. Böylece muhtemel bir facianın önüne geçilmiş oldu.
Müsteşar Hakan Fidan'ın Ankara'dan ayrılma ihtimaline karşılık, yol güzergahında ve havaalanında polis tedbir aldı. Fidan dışarı adım atması halinde gözaltına alınacaktı. Ancak, Gül ve Erdoğan'ın "gitme" emri üzerine, hain plan alt üst oldu.
Gizli kapıdan kaçtılar
Ankara'da Hakan Fidan'a kurulan kumpasın bir benzeri İstanbul'da işleme konuldu. Gözaltı listesinde emekli MİT eski müsteşarı Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş de vardı. Polisler Taner ve Güneş'i evlerinde bulamadı. Çünkü MİT her ikisini de çoktan başka yerlere nakletmişti. MİT'in İstanbul'daki bölge başkanlığı ve diğer binalarına polisler gönderildi. Ancak ekipler buralarda da mukavemetle karşılaştı. İstihbaratçılar, polisleri kapıda oyalarken, Taner ve Güneş acil durumlarda kullanılmak üzere önceden oluşturulan gizli kapıdan çıkış yaptı. Eli boş dönen polislerin takibi MİT Yasasında yapılan değişikliğe kadar devam etti. MİT görevlilerinin ancak başbakan izniyle soruşturmaya tabi tutulabilecekleri yasayla düzenlenince takip durdu. (Türkiye)
(08 Şubat 2014, 15:18), son güncel.: (04 Mart 2014, 13:28)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: