'Paralel Devlet' ve 'Kaset Komplocuları' konulu iki suç duyurusu savcılığa verilecek.. Milli İradeyi Savunanlar Platformu (MİSAP) adına 'kontrgerilla.com' site yöneticisi gazeteci-yazar Abdullah Harun tarafından da bir basın açıklaması yapılacak.. 23 Ocak 2014 Perşembe 09:30 Çağlayan Adliyesi Önü..
22.01.2014 12:42 Son günlerde Türkiye gündemini meşgul eden ve birbiriyle bağlantılı olduğu düşünülen iki konuda, 'Paralel Devlet' ve 'Kaset Komplocuları' konusunda TMK ile yetkili cumhuriyet savcılığına çok sayıda somut delil içeren iki suç duyurusu dilekçesi verilecektir.
"Milli İradeyi Savunanlar Platformu" (MİSAP) adına verilecek suç duyurularının ardından 23 Ocak 2014 Perşembe günü saat 09.30'da İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde konuyla ilgili bir basın açıklaması yapılacaktır. 'Kontrgerilla.com' site yöneticisi gazeteci-yazar Abdullah Harun'un MİSAP platformu adına basın açıklamasını okumasının ardından, açıklama metninin bir nüshası basın mensuplarına dağıtılacaktır.
İŞTE O BASIN AÇIKLAMASI
23.01.2014 12:54 Milli İradeyi Savunanlar Platformu (MİSAP), bugün 'Paralel Devlet' konulu bir suç duyurusu yaptı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu sonrası Çağlayan Adliyesi'nin önünde kısa bir basın açıklaması da yapıldı. Açıklama basın mensuplarına dağıtıldı.
Basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
"Değerli Basın Mensupları,
Son günlerde ülkemizi sarsan bazı gelişmelerle ilgili az önce bir suç duyurusunda bulunduk. Bu konuda kısa bir açıklama yapmak istiyoruz. Açıklamanın daha geniş versiyonu size dağıtılan basın bildirisinde ve ayrıca web sitemizde de yer almaktadır. (http://www.kontrgerilla.com/basinaciklama-23012014.asp)
"Paralel Devlet" iddialarıyla ilgili bir suç duyurusunu savcılığa verdik. Bu suç duyurusunun metnine de yine web sitemizden ulaşabilirsiniz. (http://www.kontrgerilla.com/sucduyurusu-23012014.asp)
Daha önce aynı konuyu içeren daha dar kapsamlı iki suç duyurusunun daha verilmiş olduğunu biliyoruz. Birkaç aydır yaşanmakta olan paralel devlet iddiaları ile bu yapılanmanın başında Fethullah Gülen’in bulunduğu ve yapılanmayı bizzat idare ettiği şüphesi, yurt içi ve dışı kaynaklı çok sayıda somut bulgu ile güçlenmiş bulunmaktadır.
SOMUT BULGULAR
Sayısı giderek artmakta olan bu bulguların son örneğini 14 Ocak 2014 tarihinde medyada yayınlanan Fethullah Gülen’e ait telefon görüşmeleri teşkil etmektedir. Görüşmelerde; Gülen’in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyasetten ekonomiye her alanda yapılacak eylemlerle ilgili talimatlarını ilettiği görülmektedir. Paralel devlet iddialarını doğrularcasına Gülen'in birçok ünlü iş adamı, bürokrat ve siyasetçiyle yakın temasta olduğu ve ülke içerisindeki paralel yapılanmayı bizzat kendisinin takip ettiği görülmektedir. Gülen, Koç'a yönelik TÜPRAŞ mali denetimini ve cemaate bağlı BANK ASYA'ya yönelik olası devlet müdahalesini engellemek için BDDK ve diğer devlet kurumlarındaki cemaat çalışanlarını devreye sokabileceklerini belirtmektedir. Gülen'in ifadelerinden, “Büyük Patron” dediği kişinin bu görüşmelerden haberdar olmasından korktuğu da anlaşılmaktadır.
Yine geçtiğimiz günlerde iki basın organında yayınlanan haberlere göre, isimlerini vermek istemeyen savcı ve hakimler o gazetelere açıklamalar yapmış, paralel devlet iddialarını doğrulamışlardır. Bu iki haber, kaynaklarının halen görevde olan yargı çalışanları olduğu iddiası nedeniyle çok önemlidir. Haberi yapan sorumlulardan hareketle o kişilere ulaşılıp tanık olarak ifadelerine başvurulma yoluna gidilebilir.
Bu haberlerin dışında, bizzat eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından da önemli bir iddia dile getirilmiş bulunmaktadır. Şahin, Yargıtay'daki bir davada cemaate yakın olduğu ileri sürülen bir işadamıyla ilgili dosyanın onay için Pensilvanya'ya gönderildiğini, Gülen'in de gerekeni yapın diye onay verdiğini belirtmektedir. Bu ciddi iddia üzerine bir soruşturma başlatılmıştır. Şahin bildiklerini Yargıtay'a iletmiştir.
Bir başka somut bulgu da; Fethullah Gülen’in, geçtiğimiz haftalarda internette yayınlanan bir sohbetinde “yüksek bir zatı gece bir alüfte (fahişe) ile buluşmaya giderken aradığını ve olası bir komplodan kurtardığını” söylemesidir. CHP eski lideri Deniz Baykal ile MHP’li bazı milletvekillerine yönelik kasetler geçtiğimiz yıllarda Türkiye siyasetini doğrudan etkilemişti. Benzer bir durumu geçtiğimiz haftalarda yine yaşadık. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’ya yönelik seks kasetleri geçtiğimiz haftalarda yayınlanmıştır. Bu kasetlerin montaj olduğu da çok geçmeden anlaşılmıştır. İlgili kişiler bu konuda açıklama yapmışlardır. Başkasına ait olduğu halde montaj yapılmak suretiyle, belirtilen kişilere ait olduğu iddiasıyla yayınlanan görüntüler, hem gündemi hem de bahsi geçen kişilerin itibarını sarsmıştır. Bu kasetlerin yayınlanmasındaki amacın, Türkiye siyasetini illegal yollarla dizayn etmek olduğuna kuşku duyulmamaktadır. Fethullah Gülen, konuşmasında, böyle 10 olay daha sayabileceğini belirtmektedir. Gülen’in tüm bu sözlerinden, kendisinde kaset komplocularına götürecek çok somut bilgiler olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bulgularla bir arada düşünüldüğünde Gülen’in o kaset komplolarını düzenleyen yapılanmayla örgütsel bağlantıda olabileceği şüphesi ortaya çıkmıştır.
Paralel devlet yapılanmasının varlığı ve başında Fethullah Gülen’in yönetici olarak bulunduğu şüphesine dair iki somut bulgu daha aktarılabilir. İki bulgunun kaynağı da eski Emniyet görevlileridir. Dolayısıyla sahip oldukları bilgilerin ilk elden olduğuna kuşku yoktur.
İlki, eski Edirne Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın basına yansıyan bilgileridir. “Haliç’te yaşayan Simonlar” kitabıyla bu konudaki bilgilerinin bir kısmını kamuoyuna aktarmış bulunmaktadır.
Bir diğeri ise, yine bir başka eski emniyet mensubuna ait bilgilerdir. Paralel devlet yapılanmasını 1999'da ilk kez resmi kayıtlara geçiren dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, “15 Mart'ta raporu İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu'na gönderdik. Panik oluştu. 18 Mart'ta Gülen ABD'ye gitti” demektedir. Cevdet Saral, son günlerde yaptığı açıklamalarda paralel devlet varlığının günümüzde çok tehlikeli bir düzeye eriştiğini iddia etmektedir.
ABD MAHKEMESİ: GÜLEN ABD MENFAATİNE ÇALIŞIYOR
Emekli İzmir Vaizi Fethullah Gülen, ABD'nin Pensilvanya eyaletinde bir malikanede yaşamaktadır. Geçtiğimiz günlerde ABD merkezli The Middle East Media Research Institute (MEMRI) tarafından hazırlanan bir rapor basında yer almıştı. Raporda, Gülen hareketinin Türkiye'de polis gücü, ordu ve yargı kurumlarına sızdığı analizi yer alıyor. Raporda, bir ABD mahkemesinin, “Gülen, ABD’nin menfaatine olağanüstü kabiliyetlere sahip bir yabancı” hükmüne de yer veriliyor. Rapora göre, "oturum izni reddedilecekken araya giren Amerikan CIA istihbaratından iki yetkilinin mektubu sonrası ABD mahkemesinin "Gülen'in ABD menfaatine çalışan bir kişi olduğu" hükmüne vardığı ve "Gülen'e oturum izni verdiği" ileri sürülüyor.
Bu raporun verildiği haberde, bağlantılı bir başka gelişme daha yer alıyordu. Buna göre, Rusya Yüksek Mahkemesi, Fethullah Gülen grubunun Rusya'daki bütün faaliyetlerini 2011'de yasakladı, bu kapsamda Gülen okullarının kapatılmasına karar verdi. Rusya'nın önde gelen kuruluşlarından Yakın Doğu Enstitüsü de Gülen örgütünün CIA'nın dünya çapında kullandığı paravanı olduğunu iddia etti.
P2 LOCASI İLE BENZERLİK
Yukarıda açıklanan eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in iddiaları ile özellikle Fethullah Gülen’in basına yansıyan telefon görüşmeleri, paralel devlet yapılanmasının varlığını ve tepesinde de Fethullah Gülen’in bulunduğu şüphesini güçlendirmektedir. Fethullah Gülen’e ait olan ve isimlerin dahi zikredildiği telefon görüşmelerinden cemaatin tüm devlet kurumlarında hemen her düzeyde örgütlendiği ve devletin değil cemaatin menfaatleri için bu kişilerin devreye sokulduğu anlaşılmaktadır. Organize şekilde işleyen bu gizli yapılanmanın, kamuoyunun ve onun yasal temsilcisi olan devletin menfaatlerine aykırı hareket ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Telefon görüşmesinden, bu yapılanmanın kendisi aleyhine haber çıkmaması için basın yöneticilerine baskı uyguladığı da anlaşılmaktadır.
Paralel Devlet yapılanması da denilen bu yapılanmanın, İtalyan 'P2 Mason Locası' ile büyük bir benzerlik taşıdığı gözlenmektedir. Hikayesi uzun olan Loca'nın bir paralel devlet yapılanması olduğu ve İtalya'yı perde gerisinden yönettiği, 1990 yılı sonunda patlak veren ve tüm Nato ülkelerini sarsan Gladio skandalı ile ortaya çıktı. Bu yapılanmanın Gülen liderliğindeki yapılanmayla bir çok açıdan şaşırtıcı benzerliği söz konusudur. “P2 Mason Locası” ile “Gülen” paralel devlet yapılanmalarının işleyişi yönünden benzerliği.. Her iki yapılanmanın uluslararası genişleme çabası.. Her iki yapılanmanın ABD ile bağlantısı.. Bu şüpheler nedeniyle cemaatin Rusya'da yasaklanmış olması.. bu benzerlikleri teşkil etmektedir.
Telefon görüşmelerinden çıkan bir sonuç da, bazılarının ileri sürdüğü gibi Gülen'in olan bitenden haberdar olmadığı ve birilerinin cemaat adına hareket ederek Gülen'i zor durumda bıraktığı iddiasının geçersiz olmasıdır.
ATAMALARA BEDDUA VE MEKTUP TEPKİSİ
Gülen'in geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan beddua videosu ile Cumhurbaşkanı Gül'e gönderdiği mektubu da şüpheleri güçlendiren diğer somut bulgulardır. Beddua videosunda Gülen, yolsuzluk soruşturmalarının hükümetin müdahalesi ile durdurulmasına ve emniyetteki atamalara çok sert tepki göstermekte, tüm kamuoyunu şok eden el kol hareketleri yaparak içten bedduada bulunmaktadır. Gülen’in Cumhurbaşkanı Gül'e gönderdiği ortaya çıkan mektupta emniyetteki atamaları eleştirmesi de özellikle dikkati çekmektedir. Bir cemaat lideri acaba niçin emniyet atamalarını eleştiren bir mektubu cumhurbaşkanına göndermiştir?.. Niçin atamalarla ilgili beddua etmektedir?..
Diğer sayılan bulguların yanında Gülen'in ortaya çıkan bu bir kaç telefon görüşmesi dahi "paralel yapılanma" iddialarının doğru olduğunu göstermeye yeterlidir. Somut isimlerin de verildiği bu görüşmelerin ayrıntılarında cemaatin BDDK ya da diğer devlet kurumlarında nasıl örgütlendiği ve bu yapılanmanın devletin menfaatlerine değil cemaatin menfaatleri uğruna nasıl harekete geçirildiği çarpıcı şekilde gözlenmektedir. Bunlar, paralel devletin perde gerisinde neler yapabileceğine dair çarpıcı örnekleri teşkil etmektedir.
Bu somut bulgular kamuoyunun aklına korkunç bir şüpheyi de sokmaktadır: Acaba şu ana kadar Türkiye'de devlet icraatlarından hangisi gerçekte devlete aittir?.. Hangileri yasal devletin hangileri paralel devletin eylemleridir?.. Paralel devletin hangi icraatları olmuştur?.. Ekonomi alanında, siyaset alanında, yargı alanında ve diğer tüm alanlarda hangi örtülü paralel eylemler gerçekleşmiştir?.. Paralel devlet hangi davalara, hangi ekonomik kararlara ve benzerlerine müdahale etmiştir?.. Bu yapılanmanın üniversite ve diğer devlet kurumlarına yönelik sınavlara yıllardır müdahale ettiği ve kendi ekiplerini yerleştirmeye çalıştığı ileri sürülmektedir. Hak kazanmadığı halde hangi görevliler haksızca o makamlara gelmiş, hakkı olduğu halde hangi vatandaşlar bu hile sonucu o görevlerden mahrum bırakılmıştır?.. Paralel devlet icraatları olmasaydı acaba Türkiye nasıl bir ülke olurdu?.. Türkiye'de son durum ne olurdu, geçmişte neler yaşanmış olurdu?..
Çok basit gibi görünen bu bir kaç soru aslında şu korkunç şüpheyi göstermektedir: Biz aslında hangi devlette yaşıyoruz. Görünen Türkiye Cumhuriyeti mi, yoksa Paralel Türkiye Cumhuriyeti mi?..
Bu korkunç şüphenin somut bulgularla ortaya çıkmış olması, bu suç duyurusunun ivedilikle işleme alınıp soruşturma başlatılmasını gerekli kılmaktadır.
TERÖR ARGÜMANI
Suç duyurusunda 7 Şubat 2012 tarihinde yaşanan MİT gözaltıları krizi konusu da yer almıştır. Ayrıntıları suç duyurusunda yer alan bilgilere göre, o tarihte Başbakan Erdoğan ve hükümeti en hassas bir yerinden, "terör" üzerinden vurulmak istenmiş, terörü kışkırtan ve KCK ile beraber terörü üreten kişi olarak lekelenmek istenmiştir. Bu yolla hükümetin en fazla üzerinde durduğu bir konu olan Doğu'da terörü bitirme projesi akamete uğratılmak ve itibarsızlaştırılmak istenmiştir. Bu komploda yer aldığı ileri sürülen kesimin medyasına bakıldığında bir kaç yıldır zaten bu yönde bir yayın politikası yürütmekte olduğu da rahatlıkla gözlenmektedir.
YOLSUZLUK ARGÜMANI
7 Şubat girişiminden sonuç alamayanlar 17 Aralık ve devamı komplo girişimleriyle Başbakan Erdoğan ve hükümetini diğer bir hassas yerinden "yolsuzlukla" üzerinden vurmaya çalışmaktadır. Yolsuzluk ve hortumcularla mücadele politikasını temel politika yapmış olan AK Parti yolsuzluk operasyonlarıyla lekelenmek istenmektedir. Seçimlere çok yakın başlatılan yolsuzluk operasyonları çeşitli illerde devam ettirilmekte, ancak çok ilginç bir ayrıntı olarak aralarında bağlantı bulunmamaktadır. Birbirinden bağımsız bu operasyonların peşpeşe seçim öncesi gelmesi tesadüf değildir. Hiç bir partinin yerel seçimler öncesi böyle bir operasyonu kabul etmesi mümkün değildir. Kaldı ki, bu kirli operasyonların ortaya çıkmış olan bazı detayları da bu karanlık planı aydınlatmış bulunmaktadır.
Bunun derken elbette hiç yolsuzluk olmadı denilemez. Ancak bunların bireysel ve istisnai olduğu söylenebilir. Aksi Türk halkının zekasıyla alay etmek demektir. Çünkü eğer gösterilmeye çalışıldığı gibi yaygın bir yolsuzluk ağı olmuş olsaydı Türkiye'nin 11 yılda katettiği mesafeyi almış olması mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla kamuoyunda artık bu komplocular alay konusu olmaktadır. Öyle ki, "Yolsuzluk diyorlar, ne yolsuzluğu?.. Her taraf duble duble yol doldu." deyişi yaygınlaşmaktadır. Yolsuzluk yapanlara Başbakanın sahip çıkmadığı ve çıkmayacağı halk tarafından kabul görmektedir. Bu gerçeği değiştirmeye hiç kimsenin hele bu günlerden sonra gücü yetmeyecektir. Bunu diyen bizler ne AK parti üyesiyiz, ne de o partideki şahıslarla bir akrabalık ya da yakınlık taşımaktayız. İsteyen istediğini konuşsun. Doğru bildiğimizi söylemekten çekinmeyiz. Allah'tan başka hiç kimseden korkumuz yoktur.
Çok şeyler söylenebilir. Başka somut bulgulardan da bahsedilebilir. Örneğin cemaat medyasının 7 Şubat 2012 MİT krizinden sonra yayın politikasını değiştirmesinin anlamı nedir?.. Sürekli MİT'in açığını aramaya çalışmalarının, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a kafayı takmalarının anlamı nedir?.. Aynı takıntının aynı dönemde İsrail'li yöneticilerde de şaşılacak kadar açığa çıkmış olması tesadüf olabilir mi?.. Başbakan Erdoğan Mısır'da tüm dünyaya yönelik bir konuşma yaptığı ve İsrail'e de Filistinlilere uyguladığı terör nedeniyle uyarılarda bulunduğu saatlerde İsveç'in Oslo kentinde daha önce gerçekleşmiş olan terörü bitirme görüşmelerinin ses kaydının "one minute" kullanıcı adıyla internette yayınlanmasının anlamı nedir?.. O görüşmelere Türkiye adına Başbakan'ın özel yetkisiyle katılan Hakan Fidan'ın hedef gösterilmesinin anlamı nedir?.. Bu yayınla MİT'in ve Başbakan'ın teröristlerle görüşen hainler olarak gösterilmeye çalışılmasının anlamı nedir?.. Fethullah Gülen'in ABD'de yaşamakta ısrar etmesinin anlamı nedir?.. İnsani yardım malzemesi götüren Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda saldıran İsrail'e laf etmeyip İsrail'li otoritelerden izin almadı diye gemi yolcularını provokatör diye nitelemesinin anlamı nedir?.. İsrail'li yöneticilere ve Gezi eylemcilerine gösterilen şefkatin Başbakan Erdoğan'dan esirgenmesinin anlamı nedir?.. Seyredenleri şok eden o canhıraş bedduanın anlamı nedir?.. Bir kimse için "evine barkına ateşler düşsün" demenin anlamı nedir?.. O bedduada ve Cumhurbaşkanına gönderilen mektupta Emniyet atamalarını eleştirmenin anlamı nedir?.. "Hoşgörü" anlayışını ana prensibi saydığını savunmuş bir liderin "hoşolmayangörü" durumuna girmesinin anlamı nedir?..
Daha önce Haziran ayı boyunca Türkiye'yi sarsan Gezi olaylarının fitilini Taksim'deki çadırların polis tarafından yakılması teşkil etmişti. O zamanki tartışmalara bakıldığında, polis içindeki bir ekibin bu müdahaleyi bilinçli olarak yaptığını ileri sürenler de olmuştu. Diğer bir deyişle Paralel devlet iddiaları o günlerde de gündeme gelmişti. Bir diğer açıdan, Gezi olayları dair paralel devlet adı verilen kesimin medyasında yürütülen yayın politikasına bakıldığında Başbakan Erdoğan ve hükümetine karşı aynı yaklaşımın sergilendiği görülebilmektedir.
Paralel devletin 17 Aralık 2013 tarihinde başlattığı yeni komplo girişimi planına göre, dış ve iç odakların da katkı sunacağının hesap edildiği görülmektedir. İmparatorluğun çöküşünü heyecanla bekleyen yabancı ülkeler ve büyükelçilerini hatırlayalım. O bekleyenlerin, Gülen'in Pensilvanya'da oturum alabilmesi ve kalmaya devam etmesi için bir bedel alıyor olabilecekleri ileri sürülmekte, bunun bedelsiz gerçekleşmesinin mümkün olmadığı savunulmaktadır. Bu görüşü savunanlar buna dayanak olarak bu suç duyurusunda kaynaklarıyla da belirtilmiş olan MEMRI raporuna ve o raporda iki istihbarat yetkilisinin mektubu sonrası ABD mahkemesinin “Gülen’in ABD menfaatlerine çalıştığı” hükmüne vardığı iddiasını göstermektedirler.
Tekraren “P2 Mason Locası” ile “Gülen” paralel devlet yapılanmalarının işleyiş benzerliği.. Her iki yapılanmanın uluslararası genişleme çabası.. Her iki yapılanmanın ABD ile bağlantısı.. Bu şüpheler nedeniyle cemaatin Rusya'da yasaklanmış olması.. gibi benzerlikler düşünüldüğünde 7 Şubat krizi ile Gezi olaylarının devamı olarak 17 Aralık komplosunda da dış kaynaklı ve iç destekli bir darbe girişiminin düzenlendiği ve halen de devam ettirilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Sonuç olarak, bir paralel yapılanmanın var olduğu ve tepesinde de yönetici olarak Fethullah Gülen’in bulunduğu şüphesi her geçen gün daha da çoğalan somut delillerle güçlenmektedir. Bu konuda acilen bir soruşturma başlatılmalıdır. Varsa ilgili kişiler tespit edilip en ağır cezalara çarptırılmalıdır. Bu yapılanmanın tüm hükümetler ve hatta faaliyette bulunduğu ülkeler için ortak bir tehdit olduğu görülmeli, siyasi kazanımlar sağlama fırsatçılığı bir yana bırakılarak bu tehlikeye karşı ortak bir tavır gösterilmelidir.
23 Ocak 2014
Milli İradeyi Savunanlar Platformu (MİSAP)
Abdullah Harun
Kontrgerilla.com site yöneticisi"
(22 Ocak 2014, 12:42), son güncel:: (23 Ocak 2014, 12:54)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: