HSYK'nın bugünkü toplantısında, 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara, 2. soruşturma talimatını veren savcı Muammer Akkaş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, Başsavcıvekili Oktay Erdoğan ve İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok hakkında inceleme kararı çıktı. İnceleme sonucunda suç tespit edilirse ilgili şahıslar hakkında soruşturma başlatılacak. Ancak geçtiğimiz günlerde bahsi geçen isimler hakkında korsan açıklama yaparak ihsası rey yapmış olan HSYK'nın şimdi aynı savcılar hakkında bir inceleme yapmasının doğru olmadığı ve kamuoyu vicdanın tatmin etmeyecek sonucun şimdiden belli olduğu konuşuluyor.
07.01.2014 14:29 HSYK'nın bugünkü toplantısından önemli kararlar çıktı. Kurul, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda adı geçen şahıslar hakkında inceleme başlattı. Bu isimler, 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara, 2. soruşturma talimatını veren Muammer Akkaş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, Başsavcıvekili Oktay Erdoğan ve İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok'tan oluşuyor. İnceleme sonucunda suç tespit edilirse ilgili şahıslar hakkında soruşturma başlatılacak.
HSYK'nın bugünkü toplantısında, 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara, 2. soruşturma talimatını veren savcı Muammer Akkaş, Akkaş'a müdahale ederek soruşturma dosyasını elinden alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile Başsavcıvekili Oktay Erdoğan isimleri üzerinden gündeme gelen suçlamalar mercek altına alındı.
NE İLE SUÇLANIYORLAR?
17 Aralık 2013 tarihinde başaltılan yolsuzluk gözaltı operasyonundan İstanbul emniyetinin başındaki Hüseyin Çapkın, İçişleri Bakanı Muammer Güler gibi en üst makamlarının haberdar olmamasına karşın aylar öncesinden Taraf gazetesi muhabirlerinin haberdar olduğu ortaya çıkmıştı. Yine operasyonların yapıldığı 17 Aralık'ta üst makamların dahi haberdar olmadığı çok gizli dosyaya ait belge ve bilgiler, Taraf muhabiri Mehmet Baransu tarafından bir web sitesinden yayınlanmaya başlamıştı. 17 Aralık'taki operasyonların en üstünde soruşturmayı yürüten Başsavcıvekili Zekeriya Öz ile savcı Celal Kara bulunuyordu.
25 Aralık 2013 tarihinde medyada yolsuzluk kapsamında bir başka operasyonun başladığı duyuruldu. Gözaltına alınacakların listesi medyada yayınlanmıştı. Ancak gözaltılar gerçekleşmedi. Savcı Muammer Akkaş'ın TMK.10, yani "terör" kapsamında yürüttüğü soruşturmaya ait bilgilerin medyada yayınlanmaya başlaması gündemi sarstı. Savcı Muammer Akkaş'ın gözaltı talimatları, Başsavcıvekili Oktay Erdoğan tarafından imzalanmadı, bu nedenle de yeni İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok tarafından yerine getirilmedi. Devreye daha sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı girdi. Basına bilgi sızdırdığı gerekçesiyle dosyayı Muammer Akkaş'tan alan Çolakkadı, dosyayı başka 5 savcıya devretti. Bunu protesto eden Savcı Muammer Akkaş ise adliye önünde medyaya bildiri dağıttı, engellendiğini iddia etti.
Bu gelişme üzerine 22 üyesinden 13'ünü toplayan HSYK, korsan bir açıklama yaptı. Oy çokluğuyla aldığı kararını açıkladı. Kurul, Akkaş'ın engellendiğini savundu ve tepki gösterdi. HSYK o açıklamada ayrıca, emniyetin savcının emirlerini uygulamamaya dayanak gösterdiği adli kolluk yönetmeliğinin hükümet tarafından değiştirilmesine de tepki gösterdi.
Bu aslında büyük bir hata oldu. Çünkü yönetmelik değişikliğine çeşitli kuruluşlar tarafından Danıştay'da iptal davası açılmıştı. Açılmış bir dava varken HSYK'nın bu kapsamda bir açıklama yapması yargıyı yönlendirmek olarak görüldü ve hukuk çevrelerinden büyük tepki gördü. Nitekim bu gelişmeleri haklı çıkarırcasına ertesi gün bir başka gelişme yaşandı. Bazı prosedürleri atlayan ve acil toplanan Danıştay, adli kolluk yönetmeliğindeki değişikliğin yürütmesini durdurdu. Bu gelişme tartışmaları iyice alevlendirdi. Danıştay'ın üyelerini seçen HSYK'nın dün yaptığı korsan açıklama ile Danıştay üzerinde baskı oluşturduğu ve bu yönde karar çıkmasında etkili olduğu tartışmaları yaşandı.
İHSASI REY?
Ancak ortada bir başka ilginç "ihsası rey" durumu daha var. Korsan açıklamada Savcı Akkaş'ı savunmakla ihsası rey yapmış olan HSYK, şimdi Akkaş ve onun muhatabı olan kişiler hakkında inceleme ve soruşturma yürütecek. Bunun kamuoyu vicdanını şimdiden yaraladığı söylenebilir. Kurulun alacağı kararın -hangi yönde olursa olsun- tartışma doğuracağı da söylenebilir.
SUÇLAMALAR
17 Aralık operasyonunun en başındaki Başsavcıvekili Savcı Zekeriya Öz hakkındaki bir iddia, dün medyada yer aldığı gibi geçtiğimiz aylarda Dubai'de 70 bin TL tutarında 5 günlük bir tatil yapmış olması. Zekeriya Öz, iddialar üzerine ilerleyen saatlerde bir açıklama yaparak kendini savundu. Tatilin masraflarını kendi cebinden ödediğini belirtti dün. Ancak bugün bunun aksini kanıtlayan belgeler ortaya çıktı. Masrafların Ağaoğlu İnşaat tarafından ödendiği anlaşıldı. Şirketin sahibi Ali Ağaoğlu da bunu bizzat açıkladı. Zekeriya Öz'ün masrafları kendisinin ödediğine dair savunmasının yalan çıkması şaşırtıcı oldu. Şaşırtıcı olan bir diğer ayrıntı ise Ali Ağaoğlu'nun, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınanlar arasında olması idi.
17 Aralık operasyonunu yöneten savcılar Zekeriya Öz ile Celal Kara hakkındaki diğer bir suçlama da, üst makamlardan gizledikleri soruşturma içeriğini Taraf muhabirlerine sızdırmak ve soruşturmayı medya kanalıyla yönlendirmeye çalışmak. Yani bu savcılar usülsüz soruşturma yürütmekle suçlanıyor.
25 Aralık'taki 2. operasyonun savcısı Muammer Akkaş için de aynı suçlama, yani yetkili makamlardan gizlediği soruşturma bilgilerini medyaya sızdırmak ve usulsüz soruşturma yürütmek suçlaması söz konusu.
SAVCILARIN SAVUNMASI
Savcılar, bilgileri kendilerinin sızdırmadığını, bilgilerin belki adliye kalemindeki görevlilerden ya da belki emniyet görevlilerinden sızmış olabileceğini savunuyorlar. Ancak bilgilerin UYAP yargı ağından, en üst makamlardan dahi gizli olduğu ortaya çıktı. Çünkü eğer aksi olsaydı olasılıkla emniyetteki görev değişiklikleri daha önceye alınırdı. Ayrıca paralar, para kasaları ve benzeri gibi öne çıkarılan iddia konusu suç unsurları ortadan kaldırılabilirdi. Bu bile tek başına üst makamların soruşturmadan haberdar olmadığını çok net şekilde göstermektedir.
YAZARIN NOTU: Bu cümlelerle "burada suç var" demek istemiyoruz. Çünkü suçlamalar henüz iddia düzeyindedir ve ortada iddianame bile yoktur. Ancak "varsayalım ki suç unsurları olsun" anlamında söylenmiştir.
Görüldüğü gibi soruşturmayı sahiplenen ve ellerinden alınmasına tepki gösteren savcıların en üst makamlardan gizlemeyi başardıkları soruşturma bilgilerini Taraf gazetesi muhabirlerinin eline nasıl ve üstelik de aylar öncesinden geçtiğini açıklamaları gerekmektedir. Suçu adliye kalemindeki ya da emniyetteki görevlilere atmak onları çok gizli soruşturmaların başındaki sorumlu kişi konumundan çıkarmaz. Bunun hesabını vermeleri gereken kişiler kendileridir.
Bu arada dikkati çeken bir başka ilginç gelişme daha yaşandı. Savcı Zekeriya Öz, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş'ı, 'şüpheli' sıfatıyla ifadeye çağırdı. Suçlama konusu, soruşturma bilgilerini İçişleri Bakanı Muammer Güler'e sızdırmaktı. Yeni atanan İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, ifade çağrısında prosedür eksiklikleri olduğu gerekçesiyle Arıbaş'ı ifade vermeye göndermedi. İşte bu, aslında çok ilginç bir gelişme oldu. Şöyle ki, eğer Savcı Öz'ün iddia ettiği husus doğru olsaydı İçişleri Bakanının gözaltılardan haberinin olması gerekirdi. Bu durumda da daha önce devreye girerek atamaları yapması ve operasyonlara engel olması beklenirdi. Ancak operasyonlardan habersiz olduğu anlaşıldı. Burada Taraf muhabirlerine bir operasyon yapılıp, çok gizli bilgilerin bir örgütsel yapılanma kapsamında ele geçirildiği ya da verildiği şüphesinin aydınlatılması beklenirken aksi yönde bir gelişme olması şaşırtıcı oldu. Öyle ki, emniyet istihbarat müdürü şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı diye son dakika olarak duyurulan ilk haberlerin, bu yöndeki gelişmelerin başlangıcı olduğu yorumlarıyla haber sitelerinden verildiği gözlendi. Ancak ilerleyen dakikalarda olayın aslında ters yöndeki bir gelişme olduğu anlaşıldı. İşte bu şekilde, çok gizli soruşturma bilgilerinin en üst makamlardan saklanması başarılırken Taraf muhabirlerine sızdırılmış olması Savcı Öz üzerinde şüphe oluşmasına neden oldu.
HSYK'nın inceleme kapsamına aldığı diğer isimlerden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile Terörden Sorumlu Başsavcı Vekili Oktay Erdoğan hakkında ise savcılara ve dolayısıyla soruşturmaya engel olmak ve karartmak suçlaması var.
Savcı Akkaş'ın gözaltı kararlarına onay vermeyen isim Başsavcıvekili Oktay Erdoğan oldu. Akkaş'tan dosyayı alan ise Başsavcı Turan Çolakkadı idi. Bu isimlerin müdahale nedenleri ilk andan itibaren soruşturma bilgilerinin medyaya sızdırılması idi. Dosya bu gerekçeyle Savcı Akkaş'tan alındı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yeni atanan Selami Altınok ise Savcı Muammer Akkaş'tan gelen gözaltı talimatlarını yerine getirmemekle suçlanıyor. Altınok'un gerekçesi, yeni çıkan adli kolluk yönetmeliğine göre gözaltı kararlarında Başsavcıvekilinin imzasının olmaması.
EMNİYET VE YARGIDA CUNTA YAPILANMASI
Tüm bu tartışmaların altında yer alan ana tartışma konusu ise Emniyet ve Yargı içinde var olduğu ileri sürülen bir cemaat yapılanmasının, bu operasyonları tam seçimler öncesinde düzenleyerek hükümeti kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak ve seçim yenilgisi almasını sağlamak. Evet tartışmaların temelinde aslında tam olarak bu iddia var.
Bu iddiayı güçlendiren gelişmeler çok fazla. 7 Şubat 2012'deki MİT gözaltıları krizi, bu krizin öncesinde Oslo görüşmelerinin medyaya sızdırılması, 2013 Haziran ayındaki Gezi olayları, ardından dersane tartışmaları, ardından MİT belgesi ve hemen ardından 17 ve 25 Aralık operasyonları.. Hepsinde de cemaatle bağlantılı bu iddia gündeme geldi. Cemaat medyasının bu olaylara yaklaşımına bakıldığında bu şüphe güçleniyor.
Dersane tartışmaları tam yatıştı denirken hemen ardından, Taraf muhabiri Mehmet Baransu'nun çok gizli MGK belgesini açıklaması ve eklediği yorumlarla hükümetin cemaati bitirmeye çalıştığını iddia etmesi geldi. Baransu aslında "bu sadece klasörde olan bir belgeydi, daha bavulu açmadım" derken ilerleyen günlerde başka gelişmelerin olabileceğini işaret etmişti. Seçimlere yaklaştıkça seks kasetlerinin ve başka belgelerin ortaya çıkacağı bekleniyordu. Ve beklendiği gibi de oldu.
Taraf muhabiri çok gizli MGK belgesini açıklayıp çarpıtma ile hükümetin cemaati bitirmeye çalıştığını iddia edince, ve bu olay dersane tartışmalarının hemen ardından gelince, emniyet ve yargı içindeki o yapılanmanın Taraf muhabirlerine sürekli bilgi sızdırdığı konuşuldu. Suç duyuruları yapıldı savcılıklara.
Tam bu tartışma sona erdi denirken hemen ardından önce 17 Aralık, bir hafta sonra da 25 Aralık operasyonları geldi. O operasyonların ardında da aynı cemaat yapılanmasının olduğu konuşuluyor.
Cemaat lideri Fethullah Gülen'in hem Gezi'deki, hem dersane ve hem de diğer gelişmelerdeki tavırları da bu şüpheyi güçlendiriyor.
Özellikle Cumhurbaşkanı Gül'e gönderdiği mektupta emniyetteki atamaları eleştirmesi bu yapılanma iddialarını güçlendiren son bulgu oldu.
Bir cemaat lideri niçin emniyet atamalarını eleştiren bir mektubu cumhurbaşkanına gönderir?.. Niçin atamalarla ilgili beddua eder?..
Emniyet ve Yargı içinde gizli bir cemaat yapılanması olduğu iddiası her geçen gün güçleniyor. 7 Şubat 2012'deki MİT krizi ile ilk kez gündeme gelen bu iddia bu kez daha yoğun şekilde gündemde. O gün MİT Müsteşarı üzerinden Başbakan Erdoğan ve hükümeti karalanmak istenmişti. Erdoğan, "siyasi hayatıma da mal olsa terörü bitireceğim" derken, KCK ve MİT üzerinden terörü azdıran bir başbakan ve hükümeti olarak gösterilmek istendi. Yani hükümet en hassas bir noktadan karalanmak istendi.
17 Aralık'ta ise hükümet yolsuzluk gibi en hassas bir başka noktadan karalanmak isteniyor. Tüm bunlar tesadüf olabilir mi?.. Bazı gelişmelerin peşpeşe gelmesi tesadüf olabilir mi?.. Hanefi Avcı, "cemaat, emniyet ve yargıda kritik noktaları ele geçirdi" derken haklı mıydı?..
7 Şubat 2012'deki MİT krizi ardından geçen son 2 senede cemaat medyasında ve özellikle Taraf gazetesinde sürekli MİT'i ve çözüm sürecini hedef alan haberler yapıldı. Bu çok dikkat çekiciydi. İddialar peşpeşe geliyor ve adeta "birileri MİT'e kafayı taktı" dedirtiyordu. MİT'in cemaat yapılanmasına karşı çalıştığı ve bu yapılanmanın devlet kurumlarında nereye kadar sızdığını tespit etmeye çalıştığı iddiası, Odatv ve Aydınlık gibi Ergenekon medyasında dahi konuşuluyordu. Anlaşılıyor ki, bu iddialar doğru. Ve yine anlaşılıyor ki cemaatin adli yapılanması, işte bu takip ve gelecekteki tasfiyeden kurtulmak için var gücüyle karşı atağa geçmiş durumda.
HANGİ TANKIN ÜZERİNE NASIL ÇIKMALI?
Son söz olarak şu soruları sormak istiyoruz. Korsan açıklama ile daha baştan bahsi geçen isimler hakkında ihsası rey yapmış olan HSYK, o incelemeleri nasıl yapacaktır?.. Bu incelemelerin sonucu şimdiden belli değil midir?.. Bu şüphe varken incelemeler adil olacak mıdır?.. İnceleme ve soruşturmalar kamuoyu vicdanını tatmin edecek midir?.. Görevden alınması gerekenlerin yerine diğerleri mi görevden alınacaktır?.. En üst makamlardan soruşturma bilgilerini saklamayı başarırken basından saklamayı başaramayan(!..) savcılara karşı, üstelik de aylar öncesinden bilgilerin basına geçtiği ortaya çıkmışken HSYK niçin hemen harekete geçmemiştir de adli kolluk yönetmeliği değişikliği üzerine hemen harekete geçmiştir ve skandal şekilde korsan bir açıklama yapmıştır?.. Savcı Akkaş'ın korsan basın açıklamasına destek için mi HSYK korsan bir açıklama yapmıştır?.. Niçin eksik üyelerle ve oy birliği de sağlanmadan böyle bir skandala imza atılmıştır?.. İhsası rey bu değilse nedir?.. Niçin bu açıklamanın ertesi günü Danıştay standart prosedürleri de atlayarak acil bir karar vermiş ve o kolluk yönetmeliğinin yürütmesini durdurmuştur?.. HSYK'nın korsan açıklama yapması ve Danıştay'ın üyelerini belirliyor olması bunda etkili midir?.. Cemaatin HSYK üzerinden üst yargıya da sızdığı iddiaları bu şekilde güçlenmemiş midir?.. Hükümete karşı yargı içindeki bir yapılanmanın sivil darbe yapmaya çalıştığı şüphesi karşısında nasıl davranılmalıdır?.. Askeri bir darbe girişiminde tankların üzerine çıkıp engel olmak hep konuşulmuştur. Peki bir yargı darbesinde nasıl hareket edilmelidir?.. Hangi tankın üzerine nasıl çıkılmalıdır?..
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(07 Ocak 2014, 14:29)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: