28 Şubat davasının 34. duruşmasında sanık savunmalarının alınmasına devam edildi. Duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Hayri Bülent Alpkaya şok bir itirafta bulundu. Alpkaya, dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, 'Şimdiye kadar seçilmiş hiçbir genel başkan onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi' demesi üzerine Çiller hakkında başlatılan kampanyanın inisiyatifiyle yapılmadığını, ancak Deniz Kuvvetleri Komutanlığının emri gereğince yapıldığını belirtti. Böylece TSK'nın 28 Şubat döneminde siyasete müdahil olduğuna bir başka örnek, en üst seviyedeki bir komutandan gelmiş oldu. Duruşmada bir başka ilginç ayrıntı da, bir müşteki avukatının mahkeme başkanına yönelik tepkisi oldu. Başkanın, bir sanığa sorulan soruya yorum sorusu diye izin vermemesi üzerine avukat Yunus Akyol, Başkan Köksal'a, 'Sayın Başkan, şöyle bir durum var: Bu yargılama burada bitmeyecek. Yargıtay aşamasında da beyanlarımız olacak. Şu anda almamız gereken cevaplarla ilgili söyleyeceğimiz şeyler olacak. Gördüğüm kadarıyla sanık haklarını olması gerektiği gibi kullandırıyorsunuz. Benzer hakları müşteki hakları konusunda da göstermenizi dileriz' dedi. Başkan Köksal ise bu tepkiye, 'Değerlendirmenizi sonra yaparsınız diye karşılık verdi.
19.11.2013 11:06 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 34. duruşması başladı.
Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bu duruşmaya da katılmadı.
Duruşmaya katılanlar tutanağa geçirildiği sırada tutuksuz sanıklardan Ümit Şahintürk oturduğu yerde baygınlık geçirdi. Salondakilerin yardımıyla Şahintürk' dışarı çıkarıldı.
Dünkü duruşmada dönemin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter’i İlhan Kılıç’ın savunması alınmıştı. Bugün duruşmaya ise dönemin Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı emekli Korgeneral Çetin Saner’in savunmasının alınması ile devam ediliyor.
SANIK ÇETİN SANER'İN SAVUNMASI
28 Şubat Davası sanıklarından dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral Çetin Saner, "Yargı mensuplarına ve basına verilen brifinglerin koordinatörü olmadım, bunları organize etmedim ve kimseye herhangi bir davetiye göndermedim" dedi.
Saner, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada yaptığı savunmada, Genelkurmay İstihbarat Başkanı'nın, Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik iç ve dış tehditler hakkında çalışma yürüttüğünü anımsatarak, irtica tehdidi kavramının 1976'da gündeme alındığını dile getirdi.
İstihbarat Başkanı olarak kendisinin Genelkurmay Hareket Başkanlığının faaliyetlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini ifade eden Saner, iddianameye dayanak yapılan belgelerin, onaysız ve kayıtsız fotokopiler olduğunu savunarak, bunların görevde olduğu birimle ilgili olmadığını öne sürdü.
Batı Çalışma Grubu'nda (BÇG) çıkan emirlere katkıda bulunduğu iddiasını kabul etmediğini belirten Saner, asılsız bir ithamla karşı karşıya bulunduğunu iddia etti.
İddianamede yer verilen bazı konularla ilgili herhangi bir emir vermediğini ve eylemde bulunmadığını savunan Saner, o döneme ilişkin iddianamede yer verilen Genelkurmay Genel Sekreterliğinin toplantısına katılmadığını ve bu tarihte izinli olduğunu dile getirdi.
O dönemde, yargı mensuplarına ve basına verilen brifinglerde yer aldığını ve konuşma yaptığını hatırlatan Saner, ancak bu brifinglerin koordinatörü olmadığını, bunları organize etmediğini, kimseye herhangi bir davetiye göndermediğini savundu.
Şemdin Sakık'ın iddianameye konu edilen ifadelerine de değinen Saner, "Sakık ile ilgili iki hususu gayet iyi hatırlıyorum. Bir, yerini tespit ederek yakalamaya çalıştığımız için yaptığımız faaliyetler. İkincisi, yakalandıktan sonra yakalayan Tuğgeneral Engin Alan'ı, Genelkurmay Karargahı'na geldiğinde alnından öpmüşümdür" dedi.
Müştekilerden Mustafa Kahramanyol'a kötü sicil verilmesi konusunda dönemin GATA Komutanı ile bir görüşmesinin söz konusu olmadığı öne süren Saner, "Ben kimseye 'Buna kötü sicil ver' diye bir şey söylemedim, bu konuda herhangi bir emir verme yetkim de yok" ifadesini kullandı.
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e söylediği ilişkin sözlerle ilgili olarak da konunun BÇG ve Hükümeti düşürmekle ilgisinin bulunmadığını savunan Saner, bu konuda Akşener'in de şikayetinin bulunmadığını anımsattı. Saner, "Eğer suç olduğunu düşünüyorduysa beni mahkemeye verseydi" diye konuştu.
-"Evet, ayıp etmişim"
Akşener'e yönelik sözleri nedeniyle hicap duyduğunu dile getiren Saner, "Evet ayıp etmişim. Yakışmamıştır. Özür de diledim" dedi.
Saner, Meral Akşener'in, tehdit edilmediğini ve korkmadığını son dönemde katıldığı bir televizyon programında da dile getirdiğini söyledi.
Mustafa Kahramanyol dışında hiçbir müştekinin aleyhinde şikayeti bulunmadığını dile getiren Saner, aleyhine herhangi bir delil bulunmadığını söyledi.
İddia makamının, hakkındaki iddiaları bir kez daha gözden geçirmesi gerektiğini ifade eden Saner, "Devletim beni nerede görmek istiyorsa orada hizmet ettim. Suçsuzum. Beraatımı talep ediyorum" dedi.
MGK Genel Sekreterliğinden gönderdikleri arasında Genelkurmay İstihbarat Başkanlığına ait belgeler de bulunduğunun anımsatılması üzerine Saner, bu belgelerle ilgili savcılık sorgusunda kendisine bilgi verilmediğini öne sürdü.
Söz konusu belgelerin kendisine gösterilmesi üzerine Saner, belgelerde birtakım yanlışlıkların olduğunu ileri sürdü.
Bu belgelerin İstihbarat Başkanlığınca hazırlanmış olabileceğini ifade eden Saner, ancak bunların MGK Genel Sekreterliğine nasıl ulaştığını bilmediğini iddia etti. Saner, "MGK'da bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından kürsüde verilen brifing yok kayıtlarda. Olacak şey değil" ifadesini kullandı.
-"Ben kibar İstanbul çocuğuyum"-
Müşteki Şevket Kazan'ın avukatı Yılmaz Bölükbaşı, Mustafa Kahramanyol'a ve Meral Akşener'e ilişkin sözlerini anımsatarak, "Çetin Saner olarak üslubunuz bu şekilde midir" sorusu üzerine, Saner, "Benim üslubum bu değildir. Ben kibar İstanbul çocuğuyum" diye yanıt verdi.
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın "BÇG'nin çalışmalarıyla ilginiz var mı" sorusu üzerine Saner, bu oluşumla ilgisinin bulunmadığını savundu.
MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığından "gayet iyi bilgiler" aldıklarını dile getiren Saner, BÇG'nin, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı ile bir ilgisinin olmadığını ifade etti.
Müşteki avukatlarından Muammer Emin Aslan'ın da yargı mensuplarına ne amaçla brifing verildiği sorusu üzerine Saner, "Ben verilen emri uygularım. Komutanım 'Şu brifingi hazırla' diye emir verir. Ben de astlarıma brifingin hazırlanması emrini veririm" diye konuştu.
Başka bir soru üzerine Saner, Genelkurmay Başkanlığının, fişlemelerle bir ilgisinin olmadığını savunarak, Genelkurmay Başkanlığının ihtiyaç halinde MİT Müsteşarlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığından bilgi istediğini dile getirdi.
"Askerlikte kanunsuz emire uyulur mu" sorusuna ise Saner, "Askerlikte alınan emir harfiyen uygulanır. Ben hiçbir komutanımdan kanunsuz emir almadım, kanunsuz iş yapmadım" dedi.
Saner'in avukatı Murat Tanfer Türemen de müvekkilinin suçsuz olduğunu savunarak, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.
-'Akşener'i yağlı akzığa oturtturacağım' sözü için özür diledi: 'Ben kibar İstanbul çocuğuyum'-
Dönemin Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı emekli Korgeneral Çetin Saner, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’e yönelik sarf ettiği ‘yağlı kazık’ tehdidiyle ilgili, “Bana yakışmadı, hicap duyuyorum.” dedi. Meral Akşener, 28 Şubat soruşturmasının sürdüğü günlerde tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde, ‘yağlı kazık’ tehdidinin iddia edildiği gibi Çevik Bir değil, Çetin Saner tarafından yöneltildiğini ifade etmişti. Saner ise önce tehdit etmediğini söylemiş, savcılık sorgusunda sözlerini kabul etmişti. Ancak Akşener’i hedef almadığını ileri sürmüştü. Üye Hakim Hakan Oruç, Saner’e bu konuyu hatırlatıp, “Sizin konumunuzda olan biri böyle bir sözü nasıl söyleyebilir?” diye sordu. Bunun üzerine, o gün Genelkurmay Başkanlığı’na gelen İçişleri Bakanlığı müsteşarı ile bir ara baş başa kaldığını anlatan Saner şöyle devam etti: “Kendisini ilk defa orada gördüm. İkimiz odada yalnızdık. Bu cümleyi orada söyledim, ama ayıp etmişim. Bana yakışmadı, hicap duyuyorum. Özür de diledim. Benim üslubum bu değil. Ben kibar İstanbul çocuğuyum.”
SANIK KAMURAN ORHON'UN SAVUNMASI
Duruşmanın öğleden sonraki oturumu, dönemin Genelkurmay Lojistik Başkanı Kamuran Orhon'un savunmasıyla başladı. BÇG'nin kurulma kararının alındığı günden, REFAHYOL hükümetinin istifasına kadar geçen sürede yurt dışında bulunduğunu anlatan Orhon, 7 Nisan 1997'de yapıldığı söylenen ve katılmadığı toplantıyla suçlandığını anlattı.
İnsan hakları, demokrasi ve hukuk devletinin günün önemli kavramları olduğunu kaydeden Orhon, "Benim gibi hiçbir suçla ilgisi olmayan birinin 15 ay cezaevinde tutulması insan hakları ihlali değil midir?" diye sordu.
Ciddi böbrek yetmezliği bulunduğunu bildiren Orhon, "Cezaevi koşullarında çektiklerimi nasıl unutabilirim? Müştekiler arasında atılı suçla ilgili olduğumu söyleyebilecek bir kişi olamaz. Ne BÇG grubunda, ne kriz masasında ne de bunlarla ilgili iddia edilen bir yapıda bulundum. BÇG ile ilgili hiçbir toplantıda bulunmadım" diye konuştu.
Orhon, kendisinin ve oğlunun sağlık sorunları nedeniyle ABD'de bulunduğu sırada hükümetin istifa etmesinden sorumlu tutulduğunu ifade etti.
Orhon, ilerleyen böbrek rahatsızlığı ve ikamet yerinin İzmir olması dikkate alınarak, duruşmalardan vareste tutulmayı istedi.
Kamuran Orhon'un ardından avukatı Asım Kılıç savunma yaptı. Kılıç, suçlamaya konu dönemin 60 gününde müvekkilinin izinli veya raporlu olduğunu aktardı.
Hükümet istifa ettiğinde de rahatsızlığı nedeniyle müvekkilinin ABD'de olduğunu belirten Kılıç, "Suç teşkil eden eylem ile müvekkilin karargah dışında bulunduğu dönem örtüşüyor. Dolayısıyla bu suçu işlemesi mümkün değil. Müvekkilimin herhangi bir eylemi söz konusu değil. Beraatine karar verilmesini istiyorum" diye konuştu.
SANIK HAYRİ BÜLENT ALPKAYA'NIN SAVUNMASI
Daha sonra eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Hayri Bülent Alpkaya'nın savunmasına geçildi. Alpkaya, suçlama konusu dönemde Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanlığı yaptığını bildirerek "BÇG'nin kurulduğundan haberim var. Bununla beraber BÇG'de yer almadım ve hiçbir görev verilmediği için çalışmalarından haberdar değilim. BÇG'nin Çevik Bir'in emriyle kurulduğunu biliyorum. Benim bildiğim, BÇG'nin, yasa ve yetkiyle kurulan Genelkurmay'ın çalışma gruplarından biri olduğudur" diye konuştu.
MEBS'in çalışma alanlarının, BÇG'nin görev ve faaliyet alanlarıyla kesişmediğini söyleyen Alpkaya, "MEBS Başkanı olarak, ne şahsım ne birimlerim BÇG içinde yer almıştır" dedi.
Alpkaya, iddianamede MEBS Başkanı olduğu sırada, 7 Nisan 1997 tarihli İrtica Konusunda Alınacak Tedbirler belgesine ilişkin toplantıya katılmadığını kaydetti.
BÇG'de görev yapanlarının büyük çoğunluğunu dava vesilesiyle tanıdığını bildiren Alpkaya, "Daha yeni tutuklandığımda İdris Koralp yanıma gelerek, 'Komutanım, ben sizin kayınbiraderinizin devre arkadaşım' diye kendini tanıttı. Kendini o sırada tanıdım, adının İdris Koralp olduğunu öğrendim" diye konuştu.
Alpkaya, kendisine sorumluluk yüklenmesinin vahim bir maddi hata olduğunu ileri sürdü.
ALPKAYA: ÇİLLER'E YÖNELİK 'ŞEREFSİZ ONBAŞI' KAMPANYASI DENİZ KUVVETLERİ'NİN EMRİYDİ!
Alpkaya, dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, "Şimdiye kadar seçilmiş hiçbir genel başkan onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi" demesi üzerine Çiller hakkında başlatılan kampanyayla ilgili, "Bu tarihte Genelkurmay Başkanlığında görevli değildim, Sayın Tansu Çiller de hükümet görevinde değildi. Hükümet istifa ettikten 3 ay sonra meydana gelen bu kampanyanın, bana yöneltilen suçlamayla ilgisi yoktur. Kampanya da inisiyatifimle yapılmamıştır. Bu, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının emri gereğincedir" ifadesini kullandı.
Özellikle eski asker müştekilerin hiçbirinin beyanında isminin geçmediğini, onların hiçbirinin kendi emrinde görev yapmadığını ifade eden Alpkaya, atılı suçlarla ilgisinin bulunmadığını savundu.
Savunmasının ardından Alpkaya'nın çapraz sorgusuna geçildi. Üye Hakim Hakan Oruç, Tansu Çiller'le ilgili kampanyayı hatırlatarak "Deniz kuvvetleri komutanlığı, başbakanlık ve bakanlık yapmış biri hakkında nasıl böyle bir kampanya yürütebilir?" diye sordu.
Alpkaya, "Emrin Deniz Kuvvetlerinde verildiğini biliyorum. O emir bana da verildi. Emrin gereğini yaptık. Özellikle onbaşı rütbesindeki personelin büyük bir hassasiyeti olmuştu" dedi.
Müşteki avukatlarından Cüneyt Toraman'ın, "Tansu Çiller'in beyanı, ordunun bütün taleplerini yerine getiren bir siyasetçiye yönelikti. Ordunun, yani sizin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri arasında böyle bir tercih yapmanız doğru mu" sorusu üzerine Alpkaya, "O kampanyayı başlatan ben değilim. İkincisi herhangi bir partinin hedef alındığını siz düşünüyorsunuz, ben söylemedim" karşılığını verdi.
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar, MEBS'te, Genelkurmay'ın hafızasının elektronik ortamda oluşturulması noktasında bir çalışma olup olmadığını sordu.
Alpkaya, soru üzerine, "Sizin aklınıza öyle şeyler geliyor ki sanki biz sabahtan akşama kadar başka şeylerle uğraşıyoruz" ifadesini kullandı.
Beytar'ın, devamında, "Karanlık bir dönem var" demesi üzerine ise Alpkaya, "Onu da siz söylüyorsunuz" dedi.
-"Yorum sorusu" diyaloğu-
Müşteki avukatlarından Yunus Akyol, "O dönemde bazı subay ve astsubaylara eşinizin başörtüsünü açın, namaz kılmayın diye emirler verildi. Bu insanlar bu kanunsuz emirleri yerine getirmediler. Alt rütbedeki subaylar bu tür emirleri yerine getirmezken, sizin rütbenizde birinin bu emirleri kritize etmesi çok mu zordu" diye sordu.
Alpkaya, kendisinin bu soruyla ilgisi olmadığını söyledi ve yanıtlamayacağını ifade etti.
Bazı sanık avukatları da bulundukları yerden, sorunun yorum olduğunu dile getirdi.
Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, avukat Akyol'u yorum sorusu sorulmaması konusunda uyardı.
MAHKEME BAŞKANINA TEPKİ: HAKLARI TEK TARAFLI KULLANDIRIYORSUNUZ
Akyol, bunun üzerine Başkan Köksal'a, "Sayın Başkan, şöyle bir durum var: Bu yargılama burada bitmeyecek. Yargıtay aşamasında da beyanlarımız olacak. Şu anda almamız gereken cevaplarla ilgili söyleyeceğimiz şeyler olacak. Gördüğüm kadarıyla sanık haklarını olması gerektiği gibi kullandırıyorsunuz. Benzer hakları müşteki hakları konusunda da göstermenizi dileriz" dedi.
Tayyar Köksal ise eleştirilere, "Biz, soruların yoruma girilmeden sorulması konusunda uyarı yapıyoruz. Değerlendirmenizi yeri geldiğinde yaparsınız. Lütfen sorunuzu sorun. Burada savunma alıyoruz, değerlendirme değil" karşılığını verdi.
Alpkaya, "Herkes kendi yönünden değerlendirmesini soru şekline getirip konuşmak istiyor. Ben Güney Deniz Saha komutanıyken emrimde 18 bin personel vardı. Bunların 500'e yakını onbaşıydı. Bu onbaşıların infial içinde olduğunu biliyorum. Onlar şahsen DYP Genel Merkezi'ne mi gitsin? Bu yapılan, oradaki onbaşılara yol göstermektir. Eğer şikayetleri varsa gitsinler, ne yaparlarsa yapsınlar" ifadelerini kullandı.
Mahkeme, savunması alınan sanık Kamuran Orhon'un duruşmalardan vareste tutulmasına karar vererek duruşmayı yarın saat 10.00'a erteledi.
(19 Kasım 2013, 11:06), son güncel.: (20 Kasım 2013, 09:58)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap