Turgut Özal döneminin bakanlarından Dinçerler ve Pakdemirli, ağabey Korkut Özal´ı Turgut Özal tarafından kendilerine sır olarak söylenen katilin ismini açıklamaya çağırdı. Bu çağrı, çok ilginç bazı çarpıklık ve soruları gündeme getiriyor.
17.04.2013 15:13 Turgut Özal döneminin bakanlarından Vehbi Dinçerler ve Ekrem Pakdemirli´den bir çağrı geldi. Bu isimler, Özal´ın önemli kurmaylarından Mehmet Keçeciler ve ağabeyi Korkut Özal´ı Turgut Özal tarafından kendilerine emanet edilen sırrı açıklamaya çağırdı. Bu kişilerin iddialarına göre Turgut özal kendisine 1988´de düzenlenen suikast girişiminin ardındaki ismi kendilerine söyledi. Ancak bu sırrı emanet olduğu için açıklayamıyorlar!..
Kanal A´ya konuşan Dinçerler, Mehmet Keçeciler ve Korkut Özal´ın merhum cumhurbaşkanına, 1988 yılında Başbakan iken kongrede düzenlenen suikast girşiminin ardındaki ismi bildiklerini ve açıklamalarının zamanının geldiğini söyledi. Dinçerler, kendisinin de o ismi dolaylı öğrendiğini ancak açıklamasının doğru olmayacağını ifade etti.
Turgut Özal´ın yakın çevresindeki eski bakanlardan Ekrem Pakdemirli ise 20 yıl sonra bu sırrı açıklamanın zamanıdır´ diye konuştu. Programa katılan gazeteci Melik Duvaklı eski bakanların tanıklık yapmasının Özal´a vefa borçları olduğunu belirtirken, gazeteci Arzu Yıldız ise ´Doğu ekspresi romanındaki gibi herkes cinayeti kimin işlediğini biliyor ama kimse söylemiyor´ diyerek tuhaflığa dikkat çekiyor.
Mehmet Keçeciler, 2010 yılında yine aynı programda, Özal´ın suikastı kimin yaptırdığını söylediğini, ona söz verdiği için bunu mezara kadar saklayacağın açıklamıştı.
KATİLLERDEN İKİSİNİN ADI İDDİANAMEYE GİRDİ, KARDEŞ ÖZAL HALA AÇIKLAYACAK!
Bu ilginç durum şu soruları akıllara getiriyor: Madem bu bir sır ve emanet olduğu için gizli kalmalı, öyleyse o sırrın varlığından niçin bahsediyor ağabey Korkut Özal?.. Ayrıca, Levent Ersöz ve Savaş Korkmaz gibi cinayetle suçlanan iki kişinin adı iddianameye girmişken ve ilerleyen süreçte diğer isimlerin de tespit edilip aydınlatılması beklenirken, Özal´ın en yakınlarının sırları saklamayı sürdürmesi açıklanamaz bir tuhaflık değil midir?
Bu sırrın artık açıklanması gerektiğine dair çağrı ise bir başka ilginç çarpıklığı gündeme getiriyor. Özal´ın yakınları ölüm olayının aydınlatılması için hemen hiç bir çaba göstermezken savcılar ve mahkemeler adeta onlara rağmen ölüm olayının izini sürüyor.
Şöyle ki, Turgut Özal´ın eşi Semra Özal´ın ölüm sonrası otopsi yapılmasına karşı çıktığı biliniyor. Bu durum çok sayıdaki tanıkla tespit edilerek Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporuna da yansıtıldı. Yine Semra Özal ile oğul Ahmet Özal, 19 yıl sonra yapılan fethi kabir, yani mezarın açılarak otopsi yapılması işlemine de karşı çıktılar. Küçük oğul Efe Özal´ın da aynı şekilde fethi kabir işlemine karşı çıktığı basına yansıdı. Yine Semra Özal ile Ahmet Özal´ın ellerinde olduğunu iddia ettikleri saç tellerini uzun süre savcılığa vermedikleri de takip edenlerin malumu. Yine Ahmet Özal´ın elinde olduğunu açıkladığı Turgut Özal´ın ses kasetlerini savcılığa vermediği biliniyor. Tüm bu tuhaf ayrıntılara son olarak, kardeş Korkut Özal´ın Katilin ismini biliyorum ama sır diye söyleyemem demesini de ekleyelim. Özal ailesinin ölümün aydınlatılması için hiçbir şey yapmadığını, yapılanları da engellemeye çalıştığını elbette iddia etmiyoruz. Aile fertlerinin bazı çabaları ve açıklamaları oldu. Özal soruşturmasının oğul Ahmet Özal´ın açıklamaları üzerine 17 yıl sonra 2010´da açıldığını da hatırlatalım. Ancak yukarıda saydığımız tuhaflıklar da bir gerçek. Unutulmasın ki Turgut Özal´ın soruşturma dosyası zaman aşımından kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Yine önemli bir ayrıntı, basına yansıyan iddianame ayrıntılarına bakıldığında, soruşturmadaki en önemli kanıtların Ergenekon ve Malatya Zirve davalarında ifade veren tanıkların beyanlarına dayandığı görülüyor. Yani aile fertlerinin katkılarına değil. Kardeş Korkut Özal´ın da kendisindeki şu sır ismi ve diğer bildiklerini bir zahmet savcılığa bildirmesiyle katillerin zor durumda kalacakları gayet açık.
İLK SUİKAST GİRİŞİMİ 1988 YILINDA
Ağabey Korkut Özal´ın sakladığı isimlerin bu isimler olup olmadığını bilemeyiz. Ancak sır olarak saklanan isimlere dair geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan çok somut bilgiler var. Özal´a ve ona bağlı -yani terörü ve ardındaki güçleri bitirme projesinde ona doğrudan ya da dolaylı destek veren- çok sayıda asker ve sivil yetkilinin ölümleri, sadece Levent Ersöz ile Savaş Korkmaz kod adlı kişilerin işi değil. Savcının iddianamesinde açıkça belirttiği gibi Özel Harp yapılanması olan Tushad birimi de işin içinde. Emir komuta zinciri içinde işlenen bir cinayetler fırtınası söz konusu. Karar verilmesinden planlanmasına, işlenmesinden karartılmasına kadar etkin müdahaleler yapıldığı açık. Biz bunları yıllardır dile getiriyoruz. Savcı Kemal Çetin de bunlara dikkat çekti iddianamesinde. Özal´a ölürken bir cumhurbaşkanı muamelesinin yapılmadığı çok açık. Bu kadar geniş çaplı bir komploda iki ismin dışındaki isimlerin de ilerleyen dönemde iddianamelere konu olacağı beklenmelidir.
Hatırlanacağı gibi, 1988 yılında Başbakan iken Turgut Özal´a mensubu olduğu Anavatan Partisi kongresinde bir suikast girişimi gerçekleşti. Özal, bu saldırıdan elinden yaralanarak kurtuldu. Saldırıyı düzenleyen kişi yaralı olarak olay yerinde yakalandı. Bu kişi Afyon Dazkırı´da Ülkü Ocakları 2. başkanlığı yapmış olan Kartal Demirağ idi. Özal bu soruşturmanın perde arkasını savcı Uğur Tönük´ün araştırmasını istedi. Ancak araştırma tamamlanamadı. Şok eden sebebi Savcı Tönük TBMM´de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu´na şöyle anlattı:
Afyon Dazkırı´da 1974-77 seneleri arasında Ege´de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ´ın da bu teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik. Komisyon, Afyon´daki teşkilatın üzerine gitmeye karar verdi. Tam o aşamada, Ortaköy´de bir villaya davet edildim. MİT görevlisi olduğunu sandığım 3 kişi bana ´Tahkikatı kesin´ dedi. Bir generalin adını verdiler ve ´Paşa kararınızı bekliyor´ dediler. Soruşturmadan çekildim.
SAVCI SIR İSMİ ÖZAL´IN KULAĞINA FISILDADI
Savcı Tönük başına gelenleri Turgut Özal´a açıkladı. Bu ayrıntılar gazeteciler Cüneyt Arcayürek ve Can Dündar´ın yazıları ile basına yansıdı. Buna göre, Savcı Tönük ile Başbakan Özal, Özal´ın Harbiye Orduevi´ndeki odasında buluşmuşlar, diz dize oturmuşlar. Tönük, kendisini tehdit edenlerin adını açıklayacağı anda Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzanmış ve sesi sonuna kadar açmış. Sonra da Tönük, o ismi Özal´ın kulağına fısıldamış: Sabri Yirmibeşoğlu!
Bizzat yetkili kişilerin ağzından dile getirilen bu iddialara göre suikasti soruşturan Savcı Uğur Tönük, general Yirmibeşoğlu´nun gönderdiği üç MİT görevlisi tarafından tehdit edildi. İlginçtir ki, savcının kızı da o günlerde kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı. Ardından savcı Tönük soruşturmadan çekildi, dosya da kapatıldı.
´KIBRIS´TA CAMİ DE YAKTIK´ DİYEN KOMUTAN
Suikast sırasında MGK genel sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu, halk arasındaki adıyla Kontrgerilla olan Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) eski komutanlarından biriydi. ´6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı´ açıklamasını yapan kişiydi. Yine Yirmibeşoğlu, ´Kıbrıs´ta cami bile yaktık´ açıklamasını ağzından kaçıran kişiydi. Yine Yirmibeşoğlu, 1978´de Başbakan Ecevit´in, ´Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi´nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?´ kuşkusunu ´Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.´ diyerek doğrulayan kişiydi.
Son bir kaç yıldır tartışma konularının en üst sırasına tırmanan ve Ergenekon davasını bile gölgede bırakan Özel Harp Dairesi (ÖHD), 70´li yıllardan beri tabu olan, üzerine gidilemeyen bir kurumdu. 1990 sonunda İtalya´da patlayan Gladio skandalı tüm Nato ülkelerinde teşkilata üye olurken kabul edilen bir antlaşma maddesi ile kurulan yarı resmi terör yapılanmalarının var olduğunu gösterdi. Tüm üyeler bu yapıların kendi ülkelerinde olduğunu kabul etti. Bir tek Türkiye hariç. O terör çıkarıcı yapılanmaların Türkiye´deki karşılığının Özel Harp Dairesi olduğu ileri sürüldü. Ama tartışmalar sonuç getirmedi. Tabu olarak görülen bu teşkilatın üzerine o yıllarda hiç bir yetkili gidemedi. Tartışmalar kapandı, ta ki 2006 yılında Atabeyler ve Sauna çetelerinde Özel Harp subaylarının da yer aldığının ortaya çıkmasına kadar. 2007 yılında başlayan Ergenekon soruşturmasında ise bu daireyle ilgili giderek artan miktarda belge ve bilgi ele geçirildi. Bazı örgüt üyelerinin Özel Harp mensubu olduğu anlaşıldı. Ve 2009 sonunda Bülent Arınç´a suikast iddiası üzerine başlatılan soruşturmanın Özel Harp Dairesi´nde 26 gün süren kozmik aramalara kadar uzanması, 8 subayın sorgulanması, ardından 3´ünün tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedilmesi ise bu kurumun üzerindeki dokunulmazlık perdesini kaldırdı. O günlerde Türkiye´de adeta deprem oldu, bir çağ kapanıp bir başka çağ açıldı.
İşte kongredeki suikast girişiminin ardından o günlerin dokunulmazı olan Özel Harp Dairesi´nin çıkması Özal´ı da korkuttu. Soruşturmada daha ileriye gidilmemesi talimatı verdi. Bunu Savcı Tönük hem o günlerde açıkladı, hem 2010´da başlayan Özal soruşturmasında savcıya verdiği ifadesinde tekrarladı.
Dosyayı kapattıran Özal, bir başka adım daha attı. Savcı Tönük tarafından suikast olayının detayları kendisine ulaştırılınca o dönemde MGK sekreteri olan Yirmibeşoğlu´nu re´sen emekliye sevketti. Aynı kapsamda ilginç bir bilgi daha var. Suikastin ardında olmakla suçlanan diğer kişi ise yine Özel Harp´te komutanlık yapan orgeneral Kemal Yamak´tı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın genel sekreterliği görevini yürüten Yamak, Özal´ın 1993´te şüpheli ölümü üzerine o gün görevinden istifa etti.
ÖZAL´IN ÖLÜMÜ ÖZEL HARP İŞİ
Ortaya çıkan bu bulgular, Özal´ın etrafında o dönemde çok tehlikeli bir çemberin var olduğunu gösteriyor. Bu çemberin Ergenekon örgütüyle bağlantılarına dair somut bulgular da ortaya çıktı. Özal´ın ölümünden Tushad yapılanması sorumlu tutuluyor. Tushad, ilk kez 2012´de kabul edilen Malatya Zirve ek iddianamesi ile ortaya çıkan bir yapı. Özel Harp Dairesi´nden asker ve sivil görevlilerin yer aldığı bir yapı. İddianamede, bu yapının Ergenekon sanığı emekli general Hurşit Tolon tarafından 1993 yılında TSK içinde çok gizli şekilde Ergenekon´a bağlı bir hücre olarak kurulduğu belge ve ayrıntılı tanık ifadelerine dayanarak ileri sürülüyor. Bu bilginin ortaya çıkmasının ardından Genelkurmay iddiaları yalanladı. Tushad diye bir birimin var olmadığını açıkladı. Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) terörle bağlantısının olmadığını savundu. Ancak bir kaç gün sonra şok bir belge ortaya çıktı. Genekurmay´ın mahkemenin talebi üzerine Ergenekon davasına gönderdiği harddisklerden Tushad´ın varlığını kanıtlayan ıslak imzalı belgelerin taranmış fotoğrafları çıktı. Genelkurmay´ın o günden sonra sesi kesildi.
´ÖZEL HARP´İN ÖZAL´I İNDİREN GÜÇ OLDUĞUNU UNUTMAYIN´
Özel Harp Dairesi´nin diğer adı Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK). Dün kabul edilen Özal´a suikast iddianamesinde Özal´ın ölümünde Özel Harp bağlantısına dair bir başka delil Ergenekon iddianamesinden aktarılıyor. Birinci Ergenekon iddianamesinin 285. sayfasında İşçi Partisi´nden elde edilen ?prov mekt oğuz? isimli word sayfası içerisinde Öcalan´ın avukatı ve özel kuvvetlerde görevli olduğu belirtilen Oğuz´un şu konuşmaları dikkat çekiyor:
Avukat: İmralı´ya ÖKK hükmetmiyor mu? Neden kameraya yakalanmayın diyorsunuz? Oğuz: Kameraya alınan görüntüler Genelkurmay Başkanı´na gidinceye kadar en az beş daire başkanının elinden geçiyor. İmralı´da olan bir tek biz değiliz. MİT de var, Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri istihbaratı da var. Bu sürece karşı olanlar da var. Bunu Genelkurmay Başkanı´na karşı kullanmak isteyenler olabilir. Biliyorsunuz Çevik Bir gitti ama onun ekibi var. Avukat: Anlayamadım. Çelişkili geldi. Çevik Bir Genelkurmay 2. Başkanı idi. Siz de Genelkurmay adına ÖKK adına konuşuyoruz diyorsunuz. Oğuz: Biz sizi protokolden sonra ÖKK´nin 2. Başkanı´na götüreceğiz. Karargâhta görüşeceksiniz. Onunla böyle rahat konuşamazsınız. Özal´dan iyi bir şekilde söz edemezsiniz. Özal´ı indiren güçle konuştuğunuzu unutmayacaksınız. Özal için ´Ermeni köpeği´, ´Kürt eşeği´ gibi laflar duyabilirsiniz.´
ÖZAL´I ANAYASANIN DEĞİŞMESİNİ İSTEMEYEN GÜÇLER ÖLDÜRDÜ
Özal´ın dosyayı kapattırma nedeni aslında korkması değildi. Özal soruşturmasında Savcı Kemal Çetin´in iddianamesine de girdiği gibi; yakınlarının ifadelerine göre, cumhurbaşkanlığına hazırlanan Özal sorun çıkmasını istemiyordu. O yüzden başbakanken gerçekleşen suikast dosyasının kapatılmasını istedi. Buna karşı çıkan ve suikastin ardındaki güçlerle hesaplaşmak isteyen yakınlarını uyaran Özal şunları söylüyordu:
Çocuklar çok gençsiniz. Hesaplaşmaya girersek ülke kaybeder, ülke karışır. Tehdit altındayım, önümüzdeki bir yılı atlatmamız lazım. Bizim bu olayı çözdüğümüzü bunu yaptıranlar biliyorlar. Tekrar girişimde bulunamazlar. Can güvenliğinizin teminatı benim. Dertleri beni tasfiye etmek. 292 vekil bunların gözlerini korkuttu. Anayasayı değiştireceğimizi düşünüyorlar. Bu işi unutun ve sakin olun. Bu bir yıl içinde bunlarla kavgaya girersek, kaybederiz.
İlerleyen süreçteki gelişmeler de Özal´ın kaygısını doğruladı. O süreç sonunda Özal ile ona bağlı ekipte yer alan çok sayıdaki sivil ve askeri yetkili hayatını kaybetti. 1993 yılı kanlı ve kara bir yıl oldu. Özal, cumhurbaşkanlığı seçimi telaşından üzerine gitmediği bu güçlerin dosyayı kapattığında peşini bırakacaklarını ya da cumhurbaşkanlığı makamının gücüyle onları mağlup edebileceğini düşündü. Ancak ´dertleri beni tasfiye etmek´ dediği o güçlerin amaçlarından hiç vazgeçmediği ve tasfiyeyi başardığı görüldü. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(17 Nisan 2013, 15:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Flaş!!! Özal iddianamesine kabul
Özal soruşturması genişliyor
TURGUT ÖZAL SUİKASTİ VE ŞÜPHELİ ÖLÜMÜYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Tanık: Özal´ı Tushad zehirledi
TUSHAD ile ilgili manşetlerimiz
Zehirlenme örtbas mı edilecek?
Özal´ın zehirlendiği iddiası ve adli tıp incelemesi manşetlerimiz
Ergenekon 1993´e uzandı: Tushad
Özal ve komutan cinayetleri bağlantılı
Özal: Dertleri beni tasfiye etmek
DDK: Özal´ın mezarı açılmalı
DDK raporunun tam metni
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini Cumhurbaşkanlığı sitesinden indirmek için tıklayın
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini sitemizden indirmek için tıklayın
DDK Özal´ın ölümüne yoğunlaştı
Özal suikastinde çember daralıyor
Özal suikasti muhteşem bir Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı
Korkut Özal: Kardeşimi Ergenekoncular öldürdü
Kaynak: Özal´ın o dönem ölmesi birilerince uygundu
Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Ergenekon, Balyoz ve diğer iddianamelerde arama yap