Fuhuş, şantaj ve askeri casusluk davası dün sonuçlandı. 56 sanık, şikayetçi bulunmaması gerekçesiyle ´fuhuş´ ve ´askeri casusluk´ suçlamalarından beraat etti. Mahkeme TSK belgelerini gizlice elde eden bir örgütün varlığını ise kabul etti ve cezalar verdi. Ancak işin bu kısmını göstermeyen bazı medya organlarının olayı sanıklar sanki beraat etmiş gibi vermesi, üstelik de, ´iki yıl içeride boşu boşuna yatmışlar´ diyerek olayı tamamen çarpıtarak vermesi ise dikkati çekti. Olan TSK´nın proje ve belgelerine oldu.
03.08.2012 14:52 Fuhuş, şantaj ve askeri casusluk davası dün sonuçlandı. Polis ve savcılıkta sanıklardan müşteki olan çok sayıda kişinin sonradan şikayetlerini çekmeleri nedeniyle fuhuş, yeterli delil elde edilemediği nedeniyle de casusluk suçunun oluşmadığına karar veren mahkeme, örgüt varlığını ise kabul etti ve sanıkları cezalandırdı. Ancak bazı medya organlarının olayı sanıklar sanki beraat etmiş gibi vermesi ise dikkati çekti. Oysa TSK´nın en gizli sırları fuhuş ve şantaj yoluyla örgüt üyelerinin ellerine geçmiş. Dünkü kararla bu kesinleşti. Bunu suç olarak görmeyen medya organlarının fuhuş anlayışları ise zaten gazetelerinin sayfalarına yansıyor. Ahlaksız haber ve resimler arasında gerçek haberleri görmek zor. Bu durum dayanışma gereği sanıkları niçin suçsuz göstermeye çalıştıklarını da açıklıyor.
Fuhuş ve askeri casusluk şüphesi sadece bu davayla da sınırlı değil. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Mayıs ayından beri yürütülen bir başka soruşturma kapsamında çok sayıda muvazzaf ve emekli asker ile sivil kişi tutuklandı. O olayda da fuhuş ve şantaj yoluyla TSK´nın sırlarının elde edildiği ileri sürülüyor. Tutuklananların sayısı hızla artınca tedirgin olan kamuoyu, ´TSK´da casuslar cirit atıyor´ demeye başladı. Bu olayda da, dün davası sonuçlanan olayda da aynı şüphe söz konusu. Sanıkların elde ettiği gizli belgeler eğer yabancı devletlere satılmıyor ise kimin ne işine yarar?. TSK´nın geliştirdiği gizli bir silah projesi acaba hangi Türk´ün işine yarar?.. Dolayısıyla yeterli delil elde edilememiş olması casusluğun olmadığı anlamına gelmez. Fuhuş ve casusluk iddianamesi okunduğunda projelerin fuhuş, şantaj ve para teklifi yoluyla temin edildiği görülüyor. Bu belgelerin yabancı devletlere satıldığı açık. Mahkeme diplomasi alanına girmek istememiş olabilir.
Ayrıca casusluk, olayın sadece bir yönü. Olayın bir de fuhuş ve gizli belgeleri temin yönü var.Kişilerin uygunsuz görüntüleri, komutanların kirli iç çamaşırları sanıklarda ele geçirildi. Bunların, belge elde edebilmek amacıyla şantaj amacıyla bulundurulduğu açık. Sadece müştekiler olayı büyütmeyip kapatmak, medyada gündeme gelip tartışma konusu olmaktan kurtulmak için şikayetinden vazgeçti diye fuhuş yok deniliyor. Olan ise TSK´nın gizli belgelerine ve itibarına oluyor. TSK´nın sırları örgütün eline geçmiş ne önemi var ki onlar için!.. Acaba o örgüt, islami bir grup ya da cemaat olsaydı o haberler nasıl verilirdi acaba?.. Bazı medyanın dava sanıklarını suç işlemedikleri için beraat etmiş masumlar, içeride iki yıl boşu boşuna yatmış zavallılar gibi göstermesine kamuoyundan ve diğer medyadan tepkiler geliyor. Bir örnek olarak, Zaman gazetesinden İsmail Kavak´ın yorum haberinin bir bölümünü aktaralım:
Medyamızın ´haber karartma´daki mahirliği tartışılmaz. Bu konuda dünyada elimimize su dökecek bir başka medya var mı? Zannetmiyorum... Çünkü, kamuoyundan saklanmak istenen haberler için zaman zaman öyle manşetler atılıyor, öyle haberler kaleme alınıyor ki, ´yok artık´ demekten kendinizi alamıyorsunuz.Örneğin bugün, ´kadim gazeteleri´ açtığınızda bunun son örneğini karşınızda bulacaksınız. 46 sanığa devletin sır belgelerini şantaj yoluyla ele geçirmekten verilen cezaları detay görenler, ´Askeri casusluk davasında tüm sanıklara beraat´ başlığını atmışlar. Eğer başlıkları okumakla yetinirseniz her şey sizin için artık pirüpaktır. Fakat haberi sonuna kadar okuma zahmetine katlanırsanız, ilk soracağınız soru şu olacaktır: Nasıl yani kardeşim, bu 46 kişi çekirdek çitletmekten mi ceza aldı?
Bu doğru bir sorudur. Zira mahkeme, bir yılı aşkın süredir devam eden ´Askeri casusluk ve fuhuş yoluyla şantaj davası´nda aralarında tuğamiraline varıncaya kadar her rütbeden askerin de olduğu sanıklara adeta ceza yağdırdı. Yargıçlar, verdikleri kararda sanıkların devletin gizliliğine ilişkin belgeleri elde ettikleri kanaatine vardığını ancak bunları casusluk amacıyla kullandıkları yönünde delil elde edilemediğine hükmetti.Ne demek bu? Çok açık; ortada bir örgüt var, devletin namus belgeleri bu zevatın zulalarında, ceplerinde, koyunlarında, kasalarında ele geçirildi. Yani suç üstü yapıldı. Bu yüzden de ´örgüt üyeliği, özel hayatın gizliliğini ihlal, haberleşme gizliliğini ihlal, , kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek´ gibi suçlardan sanıklara 15 yıla kadar hapis cezası verdi.
Meselenin özü şudur: Mahkeme, devletin bekasını ilgilendiren hayati belgelerimizi çalanları buldu ve cezalandırdı. Ancak, sırlarımızın hangi kişi, kurum ya da devletlere satıldığını tespit edemedi. Ya da uluslararası yeni krizlere kapı aralamak istemediğinden o defteri açmadı, dosyayı diplomasiye havale etti. Antiparantez şunu da söyleyelim; Eğer Yargıtay cezaları onarsa sanıklar cezaevine geri dönecekler.
Casuslar TSK içinde cirit atıyor sözüne neden olacak kadar yayılmış olan bu rezaletin bazı medya tarafından örtbas edilmeye çalışılması yetmiyormuş gibi, iki yıl içeride boşu boşuna yatmışlar diyerek yavuz hırsız misali bir çarpıtmaya, bir suçlamaya gidilmesi ise pes dedirtiyor. Başörtülü diye oğlunun orduevindeki düğününe alınmayan ve bu nedenle tel örgülerde sessizce ağlayan anneyi görmeyen bu çevrelerin, yıllardır çağdaşlık maskesi ardına gizlenerek varlıklarını sürdüren ve halen de TSK içinde gizli cunta çalışmalarını devam ettirdikleri geçtiğimiz aylardaki ses kayıtlarıyla ortaya çıkan bu ahlak yoksunu ve dini değerler düşmanlarının ordunun sırlarının hayat kadınlarına sızdırmasına tepki göstermemesi ve buna göz yumması şaşırtıcı olmasa gerek. Aslında daha önce de var olduğu ileri sürülen bu rezaletlerin ancak sivil savcılıkların olayların üzerine gitmesi üzerine son bir kaç yıldır ortaya çıkarılabildiği de bir gerçek. Aksi halde rezaletlerin eskiden olduğu gibi örtbas edilmeye, ´çağdaşlık´ adına görmemezlikten gelmeye devam edileceği söylenebilir.
Bu tür rezaletler ve onların görmezden gelinmesi bir şeyi gösteriyor. Milletin seçtiği hükümetleri devirmeye çalışmaktan asli işleriyle uğraşmaya fırsat bulamayan, irticacı gördükleri müslüman halkı birinci tehdit gören, kuruyemişçilere ve kebapçılara kadar halkı şucu bucu diyen fişleyen, vatandaşların çiftliğini görüntülemek için savaş uçaklarını dahi havalandıran bu şaşkın askeri çevreler ile sivil uzantılarının TSK´nın yozlaşmasına neden olan kaynak olduğu açık. Belgeleri savcılardan saklayan ama casuslara açan bu çevrelerin bir de utanmadan ´TSK düşmanlığı yapılıyor´ çığırtkanlığı ise pes dedirtiyor, ´yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış´ atasözünü hatırlatıyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(03 Ağustos 2012, 14:52)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Fuhuş ve casusluk yok, örgüt var
Casuslar TSK´da cirit atıyor
Fuhuş ve casusluk davasıyla ilgili manşetlerimiz
İşte 250 sayfalık iddianame
Askeri casuslukta 2. dava
165 bin belge casusluk çetesinde
Casus müşterileri: Rus İsrail Yunan
Casusluk izleri Poyrazköy´de bulunmuş
Aselsan intiharlarında ´casusluk´ çetesinin izleri ve Ergenekon şüphesi
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap