DDK´nın Özal raporu, ölümün şüpheli olduğu ve otopsi yapılması gerektiği tespitiyle sonuçlandı. Sadece son dakikalarının incelendiği Özal´ın ölümünde somut deliller bulunamadı. Ancak peşpeşe gelen bazı tuhaf aksilikler, Özal´ın ölümünü şüpheli yapıyor. Otopside beklenen bulgular çıkmasa bile cinayet şüphesi ortadan kalkmayacak. Çünkü şüpheli bulgulardan belki sadece bir tanesi devre dışı kalmış olacaktır. Özal ve ona bağlı komutanların peşpeşe gerçekleşen ölümlerinde, ABD Başkanı Kennedy suikastinde benzeri görülen geniş çaplı bir komploya dair çok sayıda bulgu var.
19.06.2012 13:36 Devlet Denetleme Kurulu, 13 Haziran´da açıkladığı raporunda Cumhurbaşkanı Özal´ın ölümünü şüpheli buldu. Mezarının açılarak otopsi yapılmasını tavsiye etti. Satır araları okunduğunda ise, fenalaştıktan sonra hastaneye yetişemeden yolda hayatını kaybeden Özal´ın ölümüne dair somut delil olmadığı belirtiliyor. Olayla ilgili tüm ayrıntıları inceleyen Kurul, örneğin ülkenin en üst makamındaki Cumhurbaşkanına bakması gereken doktorun sözleşme şartlarına göre hafta sonu izinli olmasının normal olduğunu ortaya çıkardı. Bunun gibi bir çok ayrıntıyı tek tek ele alan Kurul, 19 yıl önce gerçekleşen olayda, ya yeterli bilgiye ulaşamadığı ya da olağandışı bir durumla karşılaşmadığı nedeniyle somut delil olmadığı kanısına vardı. Ancak Kurul Özal´ın vefatının bir çok tuhaf gecikmenin peşpeşe gelmesi sonucu gerçekleştiğine de dikkat çekiyor ve ölümün bu nedenle şüpheli olduğunu belirtiyor. Bu tuhaf gelişmelerden birisi olarak otopsi yapılmamasını gösteren Kurul, bunu ´akıl tutulması´ olarak niteliyor. Sonuç olarak elde şu an için somut delil olmasa bile bunu elde etmeye yarayabilecek somut bir çözümü, mezarın açılarak otopsi yapılmasını tavsiye ediyor.
Bu noktada kafaları kurcalayan tuhaf iki ayrıntıyı da dile getirelim. Özal vefat ettikten hemen sonra gündeme gelen otopsiye o dönem eşi Semra Özal´ın ´cesedi kestirmeyiz´ diye karşı çıktığı ileri sürülüyor. Bu iddia Kurul raporunda da dile getiriliyor. Aile bu iddiaları daha önce yalanlamıştı. Biz istemesek bile devletin otopsiyi yapması gerekir demişlerdi. Ancak Kurul´un otopsi yapılması gerektiği görüşünü açıkladıktan sonra Oğul Ahmet Özal´ın otopsiye gerek olmadığını hala dile getiriyor olması dikkat çekici. Bir vatandaş için dahi mutlak bir şüphe varsa otopsi yapılması gerekirken, halkı temsil eden en üst makamdaki bir şahıs için yapılmaması düşünülemez. Zamanında yapılmayan ve Kurul´un ´akıl tutulması´ olarak nitelendirdiği, ancak kasıtlı olarak ihmal edildiği yıllardır kamuoyunda dile getirilen otopsi işleminin bu kez yapılması bekleniyor. Ailenin saç tellerini savcılara teslim etmemesi de dikkat çekici. Hem Özal´ın öldürüldüğüne dair iddiaları ilk olarak dile getiriyor, soruşturma başlatılmasına yol açıyorlar, hem savcılara yardımcı olmuyorlar. Anlaşılması güç ve tuhaf bir durum.
Otopsi kararını verecek makam, soruşturmayı yürüten savcılık. Otopsiden bir şey çıkmayabilir. Uzmanlar, iddia olunduğu gibi arsenik ile zehirlenme yapılmışsa, bunun tespit edilebileceğini, ancak böcek ilacı söz konusu ise bunun tespit edilemeyeceğini belirtiyorlar. Yine de adli tıpta analiz imkanları çok genişledi. Sürpriz bir sonuç ortaya çıkabilir. Nitekim ölümü Özal´la aynı kapsamda araştırılan ve geçtiğimiz aylarda otopsisi yapılan Albay Kazım Çillioğlu´nun saç diplerinde arseniğe rastlandı. Ancak Özal´ın otopsisinden böyle somut bir sonuç çıkmasa bile bu, ölümün şüpheli olduğunu ortadan kaldırmayacaktır. Çünkü bu sonuç, şüpheli bulgulardan sadece bir tanesini devre dışı bırakmış olacaktır.
Özal´ın vefat anıyla ilgili şüpheleri sıralayacak olursak;
- Hastanede alınan kan örneklerinin her türlü olasılığı dikkate alan şekilde analiz edilmemesi. Örneklerin daha sonra da imha edilmesi.
- Ölümün şüpheli olduğunun hastanede bazı yetkililerce dile getirilmesine karşın otopsi yapılmaması.
- Hastaneye gidilirken dakikalar bile önemliyken yarı yolda güzergahın değiştirilerek başka bir hastaneye gidilmesi. Bu çok kritik değişiklik talimatı Kurmay Albay Aslan Güner´den geldi. (Güner, adı Ergenekon sürecindeki tartışmalarda sık sık gündeme gelmiş olan bir isim.)
Evet, Devlet Denetleme Kurulu raporunda somut bir delil gösterilmiyor. Ancak Kurul´un, sadece Özal´ın fenalaşmasından hayatını kaybettiği ana kadar olan son bir kaç saati incelediğine dikkat çekmek istiyoruz.Kesin olan bir durum varsa o da, Özal´a ölürken bir Cumhurbaşkanı muamelesi yapılmadı. Adeta ölmesi için her türlü gecikme uygulandı. Ölüm nedeninin ortaya çıkmaması için de eksik işlemler yapıldı. Tüm bu şüphelerin peşpeşe gelmesi aslında başlı başına somut bir bulgudur. Ancak bir mahkemenin hüküm vermesine yeterli delil teşkil etmeyeceği de açıktır.
Özal´ın ölümüne dair bir de özel yetkili savcılıkça soruşturma yürütülmekte. Gizli olduğu için soruşturma dosyasına ne tür delillerin girdiğini henüz bilemiyoruz. Ancak geçtiğimiz günlerde savcıların, Cumhurbaşkanı Özal ile bazı komutanların ölümleri arasında bazı bağlantıları yakaladığı iddia edildi. Savcıların bu nedenle dosyalardaki delilleri paylaşma kararı aldıkları ileri sürüldü.
Çoğu 1993 yılında olmak üzere inanılmaz şekilde peşpeşe şüpheli ölümler zinciri yaşandı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis, Jandarma Diyarbakır Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın, Jandarma Tunceli Bölge Komutanı Albay Kazım Çillioğlu ile Jandarma Mardin Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden hayatlarını kaybettiler. Hepsinin aynı ekipte, Özal´a bağlı komutanlar ekibinde yer aldıkları ve ´terörü barış projesiyle çözme´ sürecini sabote etmek amacıyla derin devlet tarafından öldürüldükleri yıllardır ileri sürüldü. Hatta gazeteci Uğur Mumcu ve Binbaşı Cem Ersever gibi şahısların ölümleri ile Bingöl 33 er, Sivas ve Başbağlar katliamlarının da aynı derin güçler tarafından aynı karşı proje doğrultusunda tezgahlandığı iddia edildi. 2007´de başlayan Ergenekon soruşturma sürecinde ortaya çıkan çarpıcı delil ve bulgular üzerine tüm bu soruşturma dosyaları 2010 yılında çeşitli illerdeki savcılıklar tarafından açıldı. Çillioğlu ile Özden´e otopsi yapıldı. Çillioğlu olayında Jandarma içinde bir yapılanma tespit edildi. Halen izi sürülüyor. Kısacası, bu komutan ve sivillerin cinayete kurban gittiklerine dair somut deliller elde edildi. Yıllardır dile getirilen şüpheler güçlendi.
Tüm bunlara ilave olarak, Özal´a başbakanken düzenlenen suikast girişimini hatırlatalım. Bu girişimin derin güçlere, ´Özel Harp Dairesi´ne, diğer adıyla da ´Kontrgerilla´ya kadar dayandığı, ilerleme sağlanamadığı için de kapatıldığı ortaya çıktı. Yakınlarının ifadelerine göre, cumhurbaşkanlığına hazırlanan Özal sorun çıkmasını istemiyordu. O yüzden dosyanın kapatılmasını istedi. Buna karşı çıkan ve suikastin ardındaki güçlerle hesaplaşmak isteyen yakınlarını uyaran Özal şunları söylüyordu: Çocuklar çok gençsiniz. Hesaplaşmaya girersek ülke kaybeder, ülke karışır. Tehdit altındayım, önümüzdeki bir yılı atlatmamız lazım. Bizim bu olayı çözdüğümüzü bunu yaptıranlar biliyorlar. Tekrar girişimde bulunamazlar. Can güvenliğinizin teminatı benim. Dertleri beni tasfiye etmek. 292 vekil bunların gözlerini korkuttu. Anayasayı değiştireceğimizi düşünüyorlar. Bu işi unutun ve sakin olun. Bu bir yıl içinde bunlarla kavgaya girersek, kaybederiz.
Turgut Özal´a yapılan suikast girişiminin ardından eski Özel Harp Dairesi ve eski MGK Genel Sekreteri Org. Sabri Yirmibeşoğlu´nun adı çıktı. Bizzat yetkili kişilerin ağzından dile getirilen iddialara göre suikasti soruşturan Savcı Uğur Tönük, bu generalin gönderdiği üç MİT görevlisi tarafından tehdit edildi. Kızı kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı. Ve ardından dosya kapatıldı. Suikast sırasında MGK genel sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu, halk arasındaki adıyla Kontrgerilla olan Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) eski komutanlarından biriydi. ´6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı´ açıklamasını yapan kişiydi. Özal suikastini soruşturan ve suikastçi Kartal Demirağ´ın Afyon Dazkırı bölgesindeki kontrgerilla örgütlenmesine dahil olduğunu tespit eden savcıyı, olayın üzerine daha fazla gidilmemesi için uyaran kişi de MGK sekreteri Yirmibeşoğlu´ydu. Yine Yirmibeşoğlu, 1978´de Başbakan Ecevit´in, ´Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi´nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?´ kuşkusunu ´Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.´ diyerek doğrulayan kişiydi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, suikast olayının detayları kendisine ulaşınca MGK sekreteri Yirmibeşoğlu´nu re´sen emekliye sevketti. Suikastin ardında olmakla suçlanan diğer kişi ise yine Özel Harp´te komutanlık yapan Org. Kemal Yamak´tı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın genel sekreterliği görevini yürüten Yamak, Özal´ın 1993´te şüpheli ölümü üzerine o gün görevinden istifa etmişti.
Ortaya çıkan bu bulgular, Özal´ın etrafında o dönemde çok tehlikeli bir çemberin var olduğunu gösteriyor. Bu çemberin Ergenekon örgütüyle bağlantılarına dair somut bulgular da ortaya çıktı. Özal, Cumhurbaşkanlığı seçimi telaşından üzerine gitmediği bu güçlerin dosyayı kapattığında peşini bırakacaklarını ya da cumhurbaşkanlığı makamının gücüyle onları mağlup edebileceğini düşündü. Ancak ´dertleri beni tasfiye etmek´ dediği o güçlerin amaçlarından vazgeçmediği ve tasfiyeyi başardığı anlaşılıyor.
Benzer bir tasfiye operasyonunun ABD Başkanı John F. Kennedy suikasti olayında da yaşandığını söyleyebiliriz. İddialara göre Amerikan Başkanı, Rusya ile soğuk savaşı tırmandırmayarak soğutma politikası uygulaması nedeniyle silah üreticileri ve onların devlet içindeki uzantılarınca planlı ve örtülü bir şekilde öldürüldü. Olay, çok büyük bir komplo idi. Bu komplonun içinde yer alan sözde tetikçi Lee Harvey Oswald ve suikastle ilgili olay yerindeki ayrıntılara tanık olan çok sayıda kişi, ya cinayetlerle ya da yüksekten düşme, trafik kazası ve diğer ölüm şekilleriyle hayatlarını kaybettiler. Tetikçi Oswald´ı öldüren kişi de bir başka kişi tarafından öldürüldü. Mahkeme önüne çıkabilecek birinci derecede resmi delil ve tanıklar titizlikle ortadan kaldırıldı. Peşpeşe gerçekleşen bir ölümler zinciri yaşandı. Meclis Suikasti Araştırma Komitesinin dosyalarının, ulusal menfaatleri açısından 2029 yılına kadar kamuoyuna gizli tutulacağı açıklandı.
Ölümünden bir süre önce Cumhurbaşkanı Özal´a terör konusunda şok bir mektup yazan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, terörle mücadelede ihanet içerisindeki bazı devlet görevlilerinin mutlaka tasfiye edilmesi gerektiğini belirtti. Sayın Cumhurbaşkanım, Zatı Aliniz bu olaya müdahil olmalı, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddi risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz. Bölge halkının kazanılması zaruridir. Halk yanlış yönetim ile terör örgütü arasında sıkışmış durumdadır. Bunu suiistimal eden unsurların bertaraf edilmesinin zorunluluğu ortadadır.
Bu mektubu okuyan Turgut Özal, terör raporları da hazırlayan yakın arkadaşı Maliye Bakanı Adnan Kahveci ile Eşref Paşa´dan ´ortak bir çalışma´ istedi. Bu olaydan 2 ay sonra, 5 Şubat 1993´te Kahveci trafik kazasında, 12 gün sonra Bitlis düşen uçakta, 2 ay sonra da Cumhurbaşkanı Özal makamında vefat etti. Org. Bitlis´in raporunda terörden rant elde eden 34 kişinin isminin de yer aldığı ileri sürüldü. Dönemin önemli tanıklarının iddiasına göre Bitlis´in tasfiye edilmesini istediği kişilerden bazıları bugün Ergenekon ve Balyoz tutuklusu olarak Hasdal cezaevinde bulunuyor. Sonuç olarak bertaraf etme girişimi tersine döndü. Devletin en üst noktalarındaki yetkililere yönelik bir bertaraf operasyonu başlatıldı. Başbakanken suikastle başarılamayan tasfiye, Özal cumhurbaşkanı iken yürütülen daha geniş çaplı bir operasyonla başarıldı. Özel Harpçilerin dile getirdikleri 6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi? cümlesi, Özal ve ekibinin ölümleri için de söylenmekte: Özal suikasti muhteşem bir Özel Harp işiydi. Amacına da ulaştı. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(19 Haziran 2012, 13:36)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
DDK: Özal´ın mezarı açılmalı
DDK raporunun tam metni
Özal ailesinden garip tavır
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini Cumhurbaşkanlığı sitesinden indirmek için tıklayın
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini sitemizden indirmek için tıklayın
DDK Özal´ın ölümüne yoğunlaştı
Özal suikastinde çember daralıyor
Özal ve komutan cinayetleri bağlantılı
Özal suikasti muhteşem bir Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı
Korkut Özal: Kardeşimi Ergenekoncular öldürdü
Kaynak: Özal´ın o dönem ölmesi birilerince uygundu
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Turgut Özal´ın şüpheli ölümü manşetlerimiz
Orgeneral Eşref Bitlis´in şüpheli ölümü manşetlerimiz
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikasti manşetlerimiz
Albay Kazım Çillioğlu´nun şüpheli ölümü manşetlerimiz
Albay Rıdvan Özden suikasti manşetlerimiz
Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek
Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü
Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu
PKK´nın bitirilememesi gücünden değil ihanetten
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Ergenekon, Balyoz ve diğer iddianamelerde arama yap