Balyoz Planı Davası avukatları tanıklarla doğrudan görüşerek duruşmaya gelmeleri için ikna etmek yerine üçüncü kişiler üzerinden zorlamaya çalışıyor. Avukatlar, siyasilere ve çeşitli barolara gönderdikleri mektuplarda delillerin sahte olduğunu, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile dönemin Genel Kurmay Başkanı Sayın Hilmi Özkök´ün davada tanık olması gerektiğini belirttiler.
03.04.2012 12:55Balyoz Planı Davası avukatlarından Celal Ülgen ile Hüseyin Ersöz tarafından, davaya ilişkin olarak Adalet Bakanı Sadullah Ergin´e, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerine, TBMM Başkanı Cemil Çiçek´e, Başbakan Recep Tayip Erdoğan´a, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu´na, TBMM´deki diğer partilerin genel başkanlarına, İstanbul, Ankara, İzmir Barosu Başkanları ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı´na bir mektup gönderildi.
-Avukatlar:Bilimsel gerçeğin üstü örtülüyor-
Davanın gelişim sürecinin anlatıldığı mektupta, Bu davada soruşturma savcılarının mahkemeye sundukları üç temel kanıt vardı. Birincisi, Bütün Balyoz planlarını içeren 11 nolu CD. İkincisi, Donanma Komutanlığı´nda döşeme altındaki çöplükten elde edilen 5 numaralı harddisk, 11 nolu CD´nin bir kopyası aynı çöplükten de çıkmıştı. Üçüncüsü de Hakan Büyük´ün evinde elde edildiği iddia edilen flash bellek. Bu üç kanıt için de ayrı ayrı bilirkişi incelemeleri, uzman görüşleri tarafımızdan yaptırıldı. 11 nolu CD ile ilgili olarak ABD´de Arsenal Danışmanlık ve Adli Bilişim Şirketi ile Yıldız Teknik Üniversitesi´ne, Hakan Büyük´ün evinden el konulduğu ileri sürülen flash bellekle ilgili olarak Boğaziçi Üniversitesi´ne, 5 numaralı hard diskle ilgili olaraksa, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve yine Arsenal Danışmanlık ve Adli Bilişim Şirketi´ne bilirkişi incelemeleri yaptırıldı. Uzman raporları alındı. Bu incelemelerin tamamı mahkemeden teslim alınan imajlar üzerinden yaptırılmıştır. Bu denli çok kişinin tutukluluğunun sürdüğü bu yargılamada böylesine yaşamsal uzman raporlarına karşın, soruşturma aşamasında alınmış yüzeysel raporlarla karşılaştırılmaması, uzman raporlarındaki bilimsel görüşlerin üniversitelerde kürsü sahibi kişilerden oluşturulacak bilirkişi kuruluna incelettirilmemesi bilimsel gerçeğin üstünün örtülmesi çabasından başka bir şey değildir. İddianamede yer alan savların başında eski Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Aytaç Yalman´ın darbeyi önlediği savı gelmektedir. O halde Aytaç Yalman´ın ifadesi ´kamu tanığı´ önemine haizdir. Keza Dönemin Genel Kurmay Başkanı Sayın Hilmi Özkök´ün de bu konularda bilgisi olduğu çokça basında yer almaktadır. Bu durumda hem Sayın Yalman´ın ve hem de Sayın Özkök´ün ifadelerinden gerçek darbe sanıkların ürkmesi gerekir. Buna karşın sanıklar ittifakla bu iki değerli komutanın ifadesinin alınmasını istemektedirler. Mahkeme ise bilinmeyen bir nedenle bundan özenle kaçınmaktadır. Bu gerçeklerin üstünün örtülmemesi delil üreten bu çetenin ortaya çıkarılması Türk Yargısı için derin devleti ortaya çıkarmakla eş değer taşımaktadır. Yukarıdaki konuların aydınlanması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda özgülü çabanızı bekliyor saygılar sunuyoruz denildi. ( DHA)
-Davayı uzatma gayretleri-
Avukatlar dün mahkeme kalemine gerekli masrafı yatırarak mahkemeden bu iki generalin duruşmalara tanık olmak için çağrılmalarını talep etmişti. Özkök daha önce yaptığı açıklamada, sanıkların böyle bir talebine sıcak bakmayacağını, sanıkların çağrısıyla tanıklık yapmayacağını açıklamıştı. Bu iki tanığın sanıkları zor duruma sokacak ifadeler verdiği ortaya çıkmıştı. Bunun kamuoyuna yansımasına rağmen tanıkların mahkemeye gelmek istememelerinin, ifadelerini sahiplendikleri anlamına geldiği açık. Mahkeme de bu şekilde düşündüğü için olsa gerek onları tanık olarak duruşmalara çağırmadı. Buna rağmen sanıklar onların tanıklıklarında ısrar ediyor.
-Deliller değil iddialar sahte-
Delillerin sahteliği iddialarına gelince bu günlerde bu konu zaten bir kez daha ve yoğun şekilde tartışılmakta. Ve bu tartışmalar, delillerin değil de aslında iddiaların sahte olduğunu, kafa karıştırma amacıyla ileri sürüldüklerini çok net şekilde gösteriyor. Balyoz seminerlerine ait saatlerce uzunluktaki ses kayıtları, ıslak imzalı belgeler, askeri savcıların Balyoz planlarının gerçekliğine dair şok ses kayıtları, Askeri bilirkişinin hazırladığı ancak sürgün edilmesine yol açan Balyoz´un bir darbe planı olduğuna dair rapor. Bilgiler üzerinde güncellemeler yapıldığına dair ortaya çıkan bilgiler.. Bunlar sanık ve avukatlarınca gözden kaçırılmaya çalışılıyor. Gölcük donanma komutanlığı istihbarat şubenin zeminine gömülü olarak ele geçirilen belgelere dahi itiraz ediyorlar. Pes dedirtecek bahanelerle bu delillerin sahte olduğunu, oraya başkaları tarafından yerleştirildiğini ileri sürerek kamuoyunun kafasını karıştırmaya gayret ediyorlar.
Tartışmalara ışık tutacak ilginç ve benzer bir örnek Odatv davasında yaşandı. Belgelerin virüs yoluyla dışarıdan yüklendiği iddia edildi. Pes ya da yuh dedirtecek bu gerekçeler gerçekleri örtemiyor. Çünkü o belgeler sadece bir bilgisayarda çıkmadı. Bir çok sanığın bilgisayarında da çıktı. Ayrıca Odatv´nin yayınları incelendiğinde o belgelerdeki talimatların nasıl uygulandığı, Odatv´nin Ergenekon savcı ve hakimlerini karalama amaçlı ´iftarı yemeği´ haberinde çok iyi görüldü. Hakimlerin bu taktiklerle yanıltılması mümkün değil. Sadece kamuoyunun kafası karıştırılmaya çalışılıyor. Ancak sanıklar delillere itiraz ettikçe o deliller tartışılıyor, araştırılıyor. Neticede sahte değil sağlam oldukları, aslında iddiaların kasıtlı ve kafa karıştırmaya yönelik olduğu görülüyor. Kamuoyu bu tartışmalar sayesinde davaya müdahil oluyor.
Balyoz ve diğer davalarda deliller sadece sahte dedikleri delillerle sınırlı olsaydı itirazların bir anlamı olabilirdi. Ama davada esas olan ve yukarıda sayıldığı gibi çok sayıda başka deliller de var. Ayrıca delillerin sahte olduğunu iddia eden sanıkların bunların sahteliğini yani savcı ve polis tarafından nasıl üretildiğini de ispatlamaları gerekir. Yani hangi savcı ve hangi polis nerede nasıl bu komployu yapmış ispatlamaları gerekir. Öyle farzımuhal değil fikir yürüterek değil, bilfiil ispatlamaları gerekir. İşte dijital verilerle şöyle oynanmış böyle oynanmış diyerek değil. Bu mantıkla işin içinden çıkılmaz.
Donanma zemin döşemeleri altında deliller bulunuyor, savcı ve askeri yetkililer nezaretinde deliller tespit ediliyor, ona dahi itiraz ediyorlar. Bir kulp bulmaya kafa karıştırmaya çalışıyorlar. ´Deliller işte orada bulundu´ denilince, ´Olsun n´olmuş yani. Birileri müdahale etmiş dijital verilerle oynamış. Onu bulun bulamazsanız siz yapmışsınız demektir!´ diyerek pes dedirten bir mantık sergiliyorlar.
Yine benzer bir mantık Ergenekon sanığı avukat Serdar Öztürk´ün savunmasında da sergilendi. Bürosunda ele geçen belgeleri kabul etmedi. Polis tarafından aramalar esnasında el çabukluğuyla konulup bulunduğunu iddia etti. Aramalarda çok sayıda başka avukatın da bulunduğu ortaya çıkınca çark etti. Bu kez sokaktan geçen bir sabıkalının bunları koymuş olabileceğini iddia etti ve üstelik de bu kişinin bulunmasını istedi. YUH dedirten bir gerekçe. Yani bu mantığın sonu yok görüldüğü gibi. Hem yoldan geçen birisinin üzerine suçu atıp aradan sıyrılıyor hem de o sabıkalının(!) bulunmasını istiyor!
Bir başka ilginç örnek de Ergenekon sanığı Levent Bektaş´tan. Çay söylemek için dışarı çıktığında polislerin bir dvd´yi bürosuna yerleştirmiş olduğunu iddia etmiş. Madem öyle, söyleme o zaman çay, bürodan dışarı çıkma. Telefon et çay getirsinler.. Üstelik sen bir avukatsın. Böyle bir mazeret yakışmaz sana. Komik duruma düşüyorsun sadece..
İşte tüm bu ilginç ve komik savunmalar inanılmaz gibi görünse de dava süreçlerinde gerçekten yaşandı. Çok fazla örneği daha sayılabilir.
-Pes dedirten gerekçeler-
Mahkemenin bu davada bilirkişiye yaptırdığı incelemeler sanıklar ve avukatlarınca kabul edilmiyor. Gerekçe olarak TÜBİTAK´ın Başbakanlığa bağlı bir kuruluş olması gösteriliyor. Oysa tüm davalarda mahkeme aynı kurumlara bilirkişi raporu hazırlatıyor. Sanıkların inanılmaz bir komploculukla mahkemenin bilirkişi raporunu kabul etmeyerek ABD´li firmalara bilirkişi raporu hazırlatıyorlar. Bu raporların kabul edilmesini isteyerek mahkemeye dayatmada bulunuyorlar. Benzer bir tartışma Dursun Çiçek´in ´ıslak imzalı belgesi´ için de yaşanmıştı. Jandarma, Emniyet ve Adli Tıp olmak üzere birçok devlet kurumunca hazırlanan raporlara itiraz eden sanıklar yine ABD´li firmalara bilirkişi incelemesi yaptırılmasında ısrar etmişlerdi. Sanıkların Adli Tıp raporuna itirazlarında da benzer bir gerekçe vardı: Adli Tıp´ın bir devlet kurumu olması. Yani oradaki doktorların devletçe atandığı gerekçesiyle güvenilir olamayacağı idi. Bu nedenle güvenilir bir sonuç için hükümetin gölgesinden uzak yurtdışı bir kuruma bilirkişi raporu hazırlatılmalıydı!.. Pes dedirten bu itirazları dile getiren kişiler yine aynı avukatlardı. Bu avukatlar Ergenekon davalarında ´ıslak imza makinesi´ ve ´buzdolap´ şovlarıyla da tanınıyor. Son icraatları hakimin evrakları arasına gizlice CD yerleştirmeleri olmuştu. Sanıkların sahte delillerle yargılandıklarını ispatlamak için sahte delil yerleştirme girişimi ise davalık olmalarına yol açtı. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(03 Nisan 2012), son güncel.: (05 Nisan 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINDA DELİL TARTIŞMALARI
SAVCILIĞIN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASININ TAMAMINI (920 sh) OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Flaş!!! Balyoz: Savcıdan esas mütalaa
Savcı: Balyoz cd´leri güncellendi
Balyoz planı ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
1. Balyoz iddianamesinde ara
2. Balyoz iddianamesinde ara
3. Balyoz iddianamesinde ara
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri