Hakkari´nin Şemdinli ilçesinde Umut Kitapevi´nin bombalanmasına ilişkin davada sanık astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve itirafçı Veysel Ateş hakkında verilen 39 yıl 10 ay 27´şer günlük cezanın gerekçeli kararı açıklandı. Gerekçeli kararda mahkemenin süreci ile ilgili bilgiler verilirken, sanıklar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile Veysel Ateş´in yargılama sürecinde herhangi bir pişmanlık göstermediklerinin anlaşıldığı belirtildi.
28.02.2012 18:07 Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Hakkari´nin Şemdinli ilçesindeki Umut Kitabevi´nin bombalanmasına ilişkin dava kapsamında Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi 353 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti; devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, suç işlemek için kurulmuş örgütün üyesi olmak, suç işlemek için kurulmuş silahlı örgütün amaçları doğrultusunda bombayla ve tasarlayarak insan öldürmeye teşebbüs, suç işlemek için kurulmuş ve silahlı örgütün amaçları doğrultusunda bombayla insan öldürmek, suç işlemek için kurulmuş silahlı örgütün amaçları doğrultusunda bombayla kasten yaralama suçlarından yargılanan astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş´e, 10 Ocak 2012 tarihinde yapılan duruşmada 39 yıl 10 ay 27´şer gün ağır hapis cezası vermişti. Mahkeme heyetinin yaklaşık kararın ardından 353 sayfalık gerekçeli kararını da açıkladı.
Gerekçeli kararda Anayasa´nın bazı maddelerine vurgu yapılarak, Hukuk devleti kişilere onurlu ve özgürce yaşayabilecek koşullar sunmayı hedef edinmiştir. Anayasamızın 2. maddesine göre demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan tüm bireylerin Anayasa ve yasaların çizdiği sınırlar içinde barış içinde yaşama hakkı vardır. Anayasa Mahkemesi´nin birçok kararında da belirtildiği gibi hukuk devleti bütün eylemlerinde hukuk kurallarının egemen olduğu devlettir. Bu bağlamda hukuk devleti kamu güvenliğini, kamu düzenini, huzuru, toplumsal barışı ve suç işlenmesini engellemek için gerekli tedbirleri almalıdır. Ancak bunları yaparken Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri zedelememek ve hatta korumak zorundadır. Doğaldır ki devleti oluşturan tüm kurumlar ve kamu görevlilerinin öncelikli görevi bu olmalıdır. Anayasamızın 5. maddesinde açıkça bunu emretmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3üncü maddesinde; herkesin yaşama, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu belirtilmiş Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesinde de bu husus tekrarlanmıştır. denildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nin bazı kararları ile Susurluk davasına da atıfta bulunulan gerekçeli kararda, tanık ifadelerine, terör örgütü PKK itirafçılarının verdikleri ifadelere, olaydan sonra ilçe halkının devletten beklentilerine ilişkin medyada yer alan haber ve yorumlara da uzun uzun yer verildi. Olay yerinde ele geçirilen 2 adet ateşleme tertibatı sökülmüş el bombasının sanıklarca suçta kullanılmak üzere hazırlandığı; sanıklar Ali Kaya ve Özcan İldeniz´in yargılama sürecinde herhangi bir pişmanlık göstermediklerinin anlaşıldığı, sanıklara atılı suçların olası kastla işlendiğinin anlaşıldığı vurgusu yapıldı.
Kararda, şöyle denildi: Yapılan yargılamada toplanan deliller sonucunda, Hakkari İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yapmakta olan sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz´in olay tarihinde suç örgütünün üyesi PKK itirafçısı sanık Veysel Ateş ile normal iştirak iradesini aşan örgütsel birliktelikle hukuk dışı/keyfi yollarla terörle mücadele etmek olarak kabul edilen amaçla TCK´nın 220´inci maddesi kapsamında oluşturulan silahlı suç örgütünün üyesi olarak ve amaçları doğrultusunda, Şemdinli ilçesinde Umut Kitabevi isimli iş yerini işleten Seferi Yılmaz´ı öldürmeye karar verip bu doğrultuda amaçlarını gerçekleştirmek için el bombası kullanmayı da planlayıp malzemeyi temin ederek olay mahalline gittiği, araçlarını Seferi Yılmaz´a ait kitapevinin bulunduğu pasajın açıldığı cadde üzerinde ve olay yerine yakın bulunan bir siyasi partinin ilçe binasının önüne park ettikleri, sanık Veysel Ateş´in önceden temin edilen 2 adet el bombasını alarak pasaja girip planlandığı şekliyle Seferi Yılmaz´ı öldürmek amacıyla ticari bir işletme olan ve iş yerini işleten, dışında başkalarının da bulunması kuvvetle olası ve mümkün olan kitabevine bombaları atması neticesinde maktul Mehmet Zahir Korkmaz´ın ölmesine, Metin Korkmaz´ın ise yaralanmasına neden oldukları, Seferi Yılmaz´ın ise yara almadan kurtulduğu, bu suretle ona karşı olan eylemin tasarlayarak öldürmeye teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmıştır. ( Cihan)
MAHKEME: ÖRGÜT VAR, ANCAK BAĞLANTILAR ÇÖZÜLEMEDİ
29.02.2012 12:07 Şemdinli davası sanıkları astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve PKK itirafçısı Veysel Ateş´i 40 yıl hapse mahkum eden mahkeme karar gerekçesinde çarpıcı tespitler yaptı: Ortada örgüt var, ancak olayın arkasındaki ilişkiler çözülemedi. Bu yönüyle karar Dink davasındaki kararı hatırlattı. Orada da örgütün varlığı kabul ediliyor ancak delillerin elde edilemediği savunuluyordu.
Hakkari´nin Şemdinli ilçesinde bir kitabevini bombaladıkları gerekçesiyle sanık astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve PKK itirafçısı Veysel Ateş´i 40 yıl hapis cezasına çarptıran Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi karar gerekçesini açıkladı. Çarpıcı tespitlere yer verilen kararda, emir komuta zinciri içinde bulunan sanıkların böylesi bir eylemi, tek başlarına planlamaları ve uygulamalarının imkansız olduğuna değinilerek şöyle denilerek Suçun niteliği itibariyle ülke genelinde ve bölgedeki diğer kamu görevlilerini de kapsayacak ölçüde çok yönlü araştırılması gerekir denildi. Kararda şu ifadeler kullanıldı: Yargılama safhasında olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesi mümkün olmamış, soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki bu kişilerin varlığı tespit edilmemiştir. Sanıklar dışında izah edilen örgütü kuran, yöneten, örgüte üye olan ve diğer kişilerin tespit edilip yargı önüne çıkarılmaları görevi, devletin yetkili organlarındadır´
DİNK KARARINI HATIRLATTI
-Terörle mücadele için olsa da hukuk dışı örgütlenme olamaz-
Sanıkların bölgedeki terörün devamlılığına paralel olarak bu hukuk dışı keyfi eylemlerini sürdürme amacında oldukları anlaşıldığı ifade edilerek, ´Terörle mücadele adı altında da olsa açıklandığı gibi hukuk dışı bir örgütlenme devleti, hukuk devleti olmaktan çıkarmaktır´ denildi. Kararda, jandarma teşkilatında istihbaratçı astsubay olarak görevli olan sanıkların icra ettikleri görev içinde bulunan astlık ve üstlük ilişkisi, konumları ile iç disiplin karşısında örgüt içinde yalnız olamayacakları belirtildi. Böyle bir eylemi kendilerinden rütbe olarak olarak yüksek olan görevlilerin himayesi ve katılımı olmadan işlemeyecekleri gözetildiğinde sanıkların örgüt kurmak değil, kurulan örgüte üye olmak ve amaçları doğrultusunda faaliyette bulunmak suçunu işledikleri vurgulandı. Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt´ın ´iyi çocuklar´ dediği sanıklar hakkındaki gerekçeli karar akıllara Hrant Dink davasında alınan kararı akıllara getirdi. O davada da mahkeme ´suikastin örgütsüz işlenemeyeceğini´ bildirmiş ancak örgütü kanıtlayacak delil olmadığını iddia etmişti. ( Yenişafak)
(28 Şubat 2012), son güncel.: (29 Şubat 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Şemdinli´de 2.kez 40 yıl hapis
İyi çocuklar serbest kalınca boş durmamış
Lanet olsun böyle iyi çocuklara
Flaş!!! Şemdinli sanıklarına tutuklama
Şemdinli davası tekrar Van 3. Ağır Ceza´da
ŞEMDİNLİ DAVASI İLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİNDE ARAMA YAP