AİHM´den tarihi karar.. Ergenekon tutuklu sanığı Tuncay Özkan´ın başvurusuyla ilgili kararını açıklayan AİHM´e göre, Ergenekon diye bir örgüt var. Ergenekon sanıklarının tutuklanma sebepleri de meşru. Karar, AİHM´in Ergenekon´la ilgili ilk resmi değerlendirmesi niteliğini de taşıyor. Karar bundan sonraki bütün Ergenekon davaları için referans teşkil edecek. Türkiye´de Ergenekon davalarına bakan mahkemeler örgütün varlığına dair henüz bir karar vermemişken, AİHM´in deliller üzerinden yaptığı incelemeler sonucunda vardığı karar Ergenekon sanıkları arasında şok etkisi yaptı.
10.02.2012 11:07 AİHM, Tuncay Özkan´ın başvurusuyla ilgili kararını açıkladı. AİHM´ye göre Ergenekon diye bir örgüt var. Ergenekon´dan tutuklananların tutuklanma sebepleri meşru. Kararda, Türk yargısının adil yargılama hakkını ihlal etmediği belirtiliyor. Yargılama sürecinin uzun olduğu gerekçesiyle yapılan şikayette reddediliyor. Bundan sonra gelecek bütün Ergenekon davalarının kaderini bu ara karardaki içtihat belirleyecek. AİHM´nin de Ergenekon´la ilgili ilk resmi değerlendirme niteliğini taşıyor. Karar bundan sonraki bütün Ergenekon davaları için referans teşkil edecek.
Tuncay Özkan, gözaltı ve tutukluluk süresinde, AİHM´nin, yakalanan her kişiye, yakalama nedenleri ve kendisine yöneltilen her türlü suçlamanın en kısa zamanda bildirileceğine, hangi hallerde tutuklanacağına, makul süre içinde yargılanacağına ve hiç kimsenin, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamayacağına ilişkin maddelerinin ihlal edildiği öne sürmüştü. ( Zaman)
ERGENEKON SANIKLARI ŞOK OLDU
Türkiye´de Ergenekon davalarına bakan mahkemeler örgütün varlığına dair henüz bir karar vermemişken, AİHM´in deliller üzerinden yaptığı incelemeler sonucunda vardığı karar, Ergenekon sanıkları arasında şok etkisi yaptı. Başvuru yapan Özkan´ın ve başvurmayı düşünen diğer sanıkların umudu, ´henüz varlığı ortaya çıkmayan bir örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklanmanın insan haklarına aykırı olduğu´ üzerine bina edilmişti. Sanıklar tam tersi bir karar bekliyordu. Bu karar örgütün varlığına dair resmi düzeyde ilk tescil de oldu. Sanık Tuncay Özkan´ın başvurusu, Ergenekon sanıkların hiç beklemediği bir sonuca yol açmış oldu.
İŞTE KARARIN AYRINTILARI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ergenekon davası sanığı Tuncay Özkan´la ilgili kabul kararında Türkiye´yi haklı buldu. Ergenekon´u Hükümeti şiddet yoluyla devirmek isteyen bir terör örgütü olarak tanımlayan AİHM, iç hukuk yolları tükenmemesine rağmen Tuncay Özkan´ın başvurusunu kabul etti.Tuncay Özkan´la ilgili nihai bir karar vermek için Türkiye´de yargı sürecinin bitmesini bekleyen AİHM, kabul kararında Özkan´ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´yle (AİHS) korunan özgürlük ve güvenlik hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikayetini reddetti. Özkan´ın tutukluluk süresiyle ilgili şikayeti ise ileride verilecek bir ara kararla değerlendirilecek.
Türk mahkemelerinin Ergenekon davasında bağımsız ve adil bir yargılama yürüttüğüne hükmedilirken, Tuncay Özkan´ın meşru sebeplerle tutuklandığına hükmetti. Türk adli makamların ortaya koyduğu delillerin Ergenekon terör örgütünün varlığına ilişkin güçlü şüpheler bulunduğuna hükmetti. Strasbourg Mahkemesi, Özkan´ın tutuksuz yargılanma talebini organize suçlarla mücadele eden güvenlik güçlerinin işini zorlaştıracağı gerekçesiyle reddetti.
Cihan Haber Ajansı´na konuşan AİHM kaynakları, bundan sonra karara bağlanacak Ergenekon davalarıyla ilgili şikayetlerin kaderini Özkan´la ilgili kabul kararındaki içtihadın belirleyeceğini ifade ediyor. Karar, AİHM´nin de Ergenekon´la ilgili ilk resmi değerlendirmesi olma özelliğini taşıyor.
AİHM, Tuncay Özkan´la ilgili değerlendirmesinde, Mahkeme, davacının Hükümeti şiddet yoluyla devirmek amacıyla faaliyet yürüten Ergenekon isimli suç örgütünün aktif üyelerinden biri olduğu şüphesiyle özgürlüğünden mahrum bırakıldığını tespit etmiştir. Mahkeme, davacının milli güvenlik güçlerine ait birçok gizli belgeyi ele geçirdiğini, Ergenekon örgütü tarafından tasarlanmış programların yayımlamak amacıyla kurulan bir televizyon kanalını yönettiğini ve söz konusu örgüt adına kendi evinde bomba sakladığını tespit etmiştir. ifadelerini kullandı.
Tuncay Özkan´ın Ergenekon örgütünün askeri üyeleri tarafından talimat aldığı yönündeki şüpheleri güçlendiren telefon kayıtlarına atıfta bulunan AİHM yargıçları, tutukluluk kararını meşru buldu. Strasbourg Mahkemesi, Türk adli makamların Ergenekon terör örgütü üyeliği gerekçesiyle ilgili yaptığı tutuklamanın somut kanıtlara ve meşru sebeplere dayandığına hükmetti.
Ergenekon terör örgütü üyeliği şüphesiyle tutuklu bulunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´ne ve Türkiye´nin müktesebatına aykırı olmadığına hükmetti. Kararda, AİHS´nin Özgürlük ve Güvenlik hakkını koruyan 5. Maddesinin güvenlik güçlerinin organize suçlarla mücadelesine zorluk çıkaracak şekilde yorumlanamayacağı belirtildi.
ÖZKAN´IN HAKKINDAKİ SUÇLAMALARI BİLMEDİĞİ İDDİASI MESNETSİZ
Tuncay Özkan´ın tutuklanma gerekçesini bilmediği gerekçesiyle yaptığı şikayeti de değerlendiren AİHM, davacıya tutuklama esnasında ve gözaltında tutulurken hakkındaki suçlamaların kendisini mahkemede savunabilecek ölçüde aktarıldığını görüşünü belirtti. Kararda, Davacıyı tutuklayan İstanbul polisi Ergenekon isimli terör örgütü üyeliği şüphesiyle tutuklandığı yönünde bilgilendirmiştir. denildi. Mahkeme, Özkan´ın kendi hakkındaki suçlamaları bilmediği yönündeki iddiasının açıkça mesnetsiz olduğuna hükmetti.
YARGI SÜRECİ HIZLI VE BAĞIMSIZ
Strasbourg Mahkemesi, Özkan´ın yargılama süresinin uzun sürdüğü gerekçesiyle yaptığı şikayeti de reddetti. Özkan´ın yargılanmasının adli tatile rağmen 6 aydan kısa bir süre içinde başladığını hatırlatan Strasbourg Mahkemesi, Türk adli makamların süratinde herhangi bir kuşku unsuru bulunmadığını belirtti.
Tuncay Özkan, AİHM´ye yaptığı şikayette kendisini yargılayan mahkemenin Hükümet tarafından yönlendirildiği gerekçesiyle AİHS´nin 6. Maddesiyle korunan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişti. AİHM´nin kabul kararında, Özkan´ın bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılandığı kaydetti
ERGENEKON VE BALYOZ BAŞVURULARI GÖRÜŞÜLMEDEN REDDEDİLDİ
Öte yandan, AİHM kaynakları, Ergenekon ve Balyoz davasıyla ilgili yapılan başvuruların mahkeme safhasına gelmeden reddedildiğini belirtiyor. AİHM´ye yapılan başvurularda Mehmet Haberal´la ilgili şikayetlerin sayısı dikkat çekiyor. Son olarak, Mehmet Haberal´ın rektörü olduğu Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi´nde tedavi olan bir hastanın başvurusu da reddedildi. Her yıl binlerce başvurunun yapıldığı AİHM, iş yükünü hafifletmek amacıyla başvuruların ezici çoğunluğunu ön değerlendirme aşamasında reddediyor.
AİHM´ye Türkiye´yi şikayet eden hastanın tedavisi esnasında doktoru olan Haberal´ın tutuklanması nedeniyle ölüm tehlikesi atlattığını ve yaşama hakkının ihlal edildiği yönünde şikayette bulunduğu belirtildi. 28 Eylül 2011´de Ergenekon davası sanıklarından Mehmet Haberal´ın, tutukluluğunun kaldırılması talebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne (AİHM) yaptığı başvuru da reddedilmişti.
Sağlık durumunu öne sürerek tahliye talebinde bulunan Mehmet Haberal, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´nin (AİHS) 3. ve 4. maddeleri kapsamındaki adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, insanlık dışı ve onur kırıcı ceza uygulandığı iddiasıyla Türkiye´yi şikayet etmişti. Strasbourg´da bulunan AİHM, pazartesi günü verdiği kararda, Türkiye´nin söz konusu ihlalleri gerçekleştirmediğine hükmetmişti. ( Cihan)
KEŞKE DİĞER GAZETECİLER DE AİHM´E GİTSE! |
-Özkan´ın şikayet ettiği konular ve AİHM´in cevapları-
Özkan´ın başvuru sebeplerinden biri, tutukluluk süresinin uzunluğu idi. Özkan, iç hukukta, tutukluluk haline itiraz için sonuç alabilecek bir mekanizmanın mevcut olmadığını ileri sürüyor, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkından mahrum olduğunu belirtiyordu. Bu durumun, Sözleşme´nin özgürlük ve güvenlik hakkı başlıklı 5. maddesine ve etkili başvuru hakkı başlıklı 13. maddesine aykırı olduğunu iddia ediyordu. AİHM, dosyanın mevcut durumunu gözeterek, iddiaları değerlendirecek imkana sahip olmadığı gerekçesiyle, şikayeti Türkiye Cumhuriyeti hükümetine iletti.
Özkan ikinci şikayetini, Sözleşme´nin 5. maddesinin 1. fıkrasının c bendine dayandırıyor, suçu işlediğine dair makul, kabul edilebilir delil ve sebep bulunmadığını belirtiyordu. Buna mukabil Mahkeme, Ergenekon isimli terör örgütüne üye olmak iddiasıyla tutuklandığını, Ergenekon´un amacının hükümeti devirmek olduğunu, başvuru sahibinin birçok gizli belgeyi yasadışı yollardan elde ettiği yolunda şüphelerin bulunduğunu, Ergenekon´un amaçları doğrultusunda yayın yapan bir televizyonun sahibi ve yöneticisi olduğunu, ayrıca ses kayıtlarının bu örgütle ilişkilerini gösterdiğini, Türk Ceza Kanunu´nun çok ağır biçimde cezalandırdığı bir fiil dolayısıyla tutuklandığını hatırlatarak, suç işlediğine dair somut delillerin mevcudiyetinin altını çizdi ve başvuruyu bu açıdan da reddetti.
Özkan, neyle suçlandığını bilmediğini de söylüyordu. Oysa AİHM, iddiaların tam bir listesinin eksiksiz olarak sanığa verilmesinin zorunlu olmadığına, Özkan´a, Ergenekon örgütü üyeliği ve onun adına faaliyet yürüttüğü şeklindeki şüphelerin intikal ettirildiğine dikkat çekti. Zaten dedi Mahkeme, sanık, tutukluluğuna itiraz ettiğinde de, hakkındaki bu iddiaların doğru olmadığını söylemiştir. Buradan da, söz konusu iddiaları bildiği ortaya çıkmaktadır.
Mahkeme, Tuncay Özkan´ın Emniyet´te kötü muamele gördüğü yolundaki beyanlarını da kabul etmedi.
Davanın uzun sürdüğü savına katılmayarak, 23 Eylül 2008´de dava açılmıştır; 3 yıllık süre uzun değildir sonucuna vardı.
Tuncay Özkan´ın son şikayeti, adil yargılanmadığı hususundaydı. Ama bu şikayeti de kabul görmedi. Zira alt kademe yargı süreci henüz tamamlanmadığı gibi, Yargıtay aşamasına da gelinmemişti. Mevcut durumda, Sözleşme´nin adil yargılamayla ilgili hükümlerinin ihlalinden bahsedilemezdi. Fakat ceza davası bittiğinde, Özkan, adil yargılanmadığı kanaatini muhafaza ediyorsa, o tarihte yeniden AİHM´ye başvurabilirdi.
-Keşke diğer tutuklu gazeteciler de müracaat etse!-
Keşke, Mustafa Balbay, Soner Yalçın ya da 100 tutuklu gazeteciden herhangi biri AİHM´ye müracaat etse de, kara propaganda bütün yalanlarıyla bir kere daha ortaya çıksa! Cümle alem, Bu kişiler gazetecilik faaliyetlerinden dolayı mı tutuklu bulunuyor? Yoksa örgüt üyeliği ya da propagandasından dolayı mı? açık seçik anlasa...
AİHM, Özkan´ı tutuklu bir gazeteci gibi görseydi, elbette tutukluluğunun kabul edilebilir sebeplere ve somut delillere dayandığını söylemezdi. AİHM kararı, Özkan´ın, gazetecilik faaliyeti sebebiyle değil, örgüt üyeliğinden yargılandığını ortaya koydu. ( Nazlı Ilıcak / Sabah)
AİHM, TUTUKLULUĞU VE ŞÜPHEYİ MAKUL BULDU |
Buradaki davayı etkileyebilecek, kökünden sarsabilecek iki konu var: Bir tanesi Ergenekon sanıklarının gözaltındayken herhangi bir kötü muameleye uğrayıp uğramadıkları meselesi, ikincisi ve hukuki olarak daha da ´sarsıcı´ olabilecek olan, Ergenekon sanıklarının yakalanma ve tutuklanmalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´ne uygun olup olmaması.İşkence/kötü muamele yönündeki iddianın bu üç sanıktan sadece Tuncay Özkan tarafından AİHM önünde dile getirildiğini görüyoruz. AİHM, Özkan´ın kötü muamele yönündeki iddiasını ´açıkça dayanaktan yoksun´ bularak reddetti. AİHM´nin Türkiye´yi daha önce yüzlerce kez işkence ve kötü muamele nedeniyle mahkûm ettiğini göz önüne alacak olursanız eğer, mahkeme tarafından yapılan ?Özkan kötü muameleye uğramadı? tespitinin önemi de ortaya çıkacaktır.
Türkiye´de sürekli öne sürülen bir argümanı da AİHM´nin bu davalardaki kararlarıyla ortadan kaldırdığını belirtmeliyim. Kamuoyunda yaygın bir şekilde Ergenekon sanıklarının neyle suçlandıklarını bilmeden yıllardır hapiste yattıkları söyleniyor. AİHM özellikle Özkan davasında, başvurucunun daha gözaltına alınır alınmaz, Ergenekon üyesi olmak şüphesiyle gözaltına alındığının kendisine söylendiğini ve keza gerek örgütün yapısı ve gerekse üyeler arasındaki ilişkiler konusunda kendisine çok sayıda soru sorulduğunu, dolayısıyla da neyle suçlandığını bildiğini söylüyor. Dolayısıyla da onunla aynı aşamalardan geçen tüm Ergenekon sanıklarının, AİHM´nin anladığı anlamda, ´suçlarının ne olduğunun kendilerine söylendiğini´ kabul etmek durumundayız.
´Makul şüphe´ kriteri Bu aşamada en kritik konu AİHM´nin, sanıkların yakalanma ve tutuklanmalarıyla ilgili olarak ne diyeceği konusuydu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´ne göre hiç kimse bazı istisnai durumlar haricinde özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Konumuz bakımından önemli olan bu ´istisnalardan´ bir tanesi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´nin 5. maddesinin 1. paragrafının c bendindeki düzenlemedir. Bu bent ?Bir suç işlediği hakkında geçerli şüphe bulunan...bir kimsenin yetkili merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulu durumda bulundurulması?nı kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması için meşru bir gerekçe olarak kabul ediyor.
Nitekim her üç Ergenekon sanığı da bu 5-1-c hükmüne dayanarak AİHM´ye başvurdu, yakalanmaları ve tutuklanmaları için ´geçerli şüphe´ olmadığını iddia etti. İşte bu hüküm çerçevesinde AİHM´nin Ergenekon davasına ilişkin olarak ne söyleyeceği yaşamsal bir öneme sahipti. AİHM her üç sanık bakımından da hukuken geçerli bir suç şüphesinin olduğunu belirtti ve tutuklanmalarını ´sözleşme´ye uygun buldu. Bu çok önemli bir sonuç. Neden çok önemli, çünkü AİHM bu kararla suçlamaların bir temeli olduğunu ve sanıkların bu suçları işlediğine dair, tutuklamayı haklı gösterecek oranda bir şüphe ´yoğunlaşması´ olduğunu söylemiş oluyor. AİHM´nin kişilerin tutuklanmaları için ´makul bir şüphenin´ olmadığını belirterek verdiği mahkûmiyet kararları (örneğin Fox, Campbell/İngiltere ve Lukanov/Bulgaristan davaları) Ergenekon sanıklarının açtıkları davalarda vardığı sonucun öneminin altını çiziyor. Eski Bulgar Başbakanı Lukanov´un yabancı ülkelere fon aktardığı suçlamasıyla tutuklanmasını AİHM, suçlamaların temellerinin ´muğlak´ olduğunu belirtmiş ve Bulgaristan´ı mahkûm etmişti.
Tutuklanma haklı mıydı? Ergenekon sanıklarının her üçünün de Ergenekon´un ´aktif birer üyesi´ olmak şüphesiyle ve şu somut suçlamalarla tutuklandığını belirterek AİHM bu sebepleri meşru gördüğünü ortaya koyuyor:Adil Serdar Saçan´ın, ?Ergenekon örgütünün varlığını ortaya koyan çok sayıda delili örtbas ettiği ve Ergenekon´la ilgili soruşturmayı kasıtlı olarak engellediği?. Mustafa Levent Göktaş´ın, Ergenekon´a ait ?patlayıcıları ve silahları sakladığı, insanları örgütsel faaliyet için fişlediği?. Tuncay Özkan´ın ?gizli devlet belgelerini temin ettiği, Ergenekon´un kullanacağı programların yayımlanacağı bir televizyon kurduğu ve yönettiği...?
Uzun süredir Türkiye´de dalga geçilen, hafifsenen, sağından solundan sürekli olarak çekiştirilen iddiaları AİHM´nin çok ciddiye aldığı oldukça net bir şekilde görülüyor. Şüphesiz ki bu tutuklanma gerekçelerini AİHM´ye hükümet sundu. Ancak AİHM tıpkı Lukanov davasında dediği gibi, bu dava için de iddiaların ´muğlak olduğunu´ veya böyle tutuklama gerekçesi olamayacağını söyleyebilirdi. Ama sonuç öyle olmadı.
Farkında mısınız, AİHM, Türkiye´deki bazı tartışmalara da nokta koyuyor bu kararla. Özkan´ın ?Ergenekon programlarını yayımlamak için televizyon kurmasını? meşru bir tutuklama gerekçesi olarak sayıyor. Tabii ki bu iddia ispata muhtaç ve iddianın doğruluğu yargılama sonucunda belli olacak ama AİHM bu yöndeki şüphenin tutuklama için kabul edilebilir bir hukuki zemin yarattığını söylüyor. Demek ki, gazetecilerin her yaptığı faaliyeti gazetecilik faaliyeti olarak nitelendiremiyormuşuz! AİHM bu üç davada verdiği kararlarla Ergenekon davasının meşruiyetini ve hukukiliğini tanımış oldu. İlerleyen süreçte adil yargılanma konusunda verebileceği mahkûmiyetlerin ortadan kaldıramayacağı kadar sağlam bir meşruiyettir bu. AİHM kararlarının, Ergenekon davasına ilişkin Türkiye´de süre giden propaganda savaşına bir son vererek, bu tartışmaların hukuki bir zemine oturmasına yardımcı olmasını umut ediyorum. Önüne geleni ´Ergenekoncu´ ilan edenlerin de ?Ergenekon yoktur? diye ortalıkta dolaşanların dikkatle okuması gereken kararlar bunlar...
ÖZKAN´IN ŞİKAYETLERİ VE AİHM´İN KARARLARI
ŞİKAYET: Başvuru sahibi, Emniyet Müdürlüğü´nde, sorgulamanın uzunluğu nedeniyle insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz kaldığını, bu durumun, AİHS´nin 3´üncü maddesine aykırı olduğunu belirtir.
KARAR: AİHM, sözleşmenin 3´üncü maddesini ihlal eder ölçüde değerlendirilebileceği yönünde, sorgulama koşulları ve uzunluğu konusunda bir delil bulamadı. AİHM bu başvuruyu dayanaktan yoksun buldu ve reddetti.
ŞİKAYET: Sözleşmenin 5´inci maddesinin 1´inci fıkrasına dayanarak, başvuranın makul nedenler olmadan gözaltına alınması ve tutuklanması, dolayısıyla özgürlüğünün kısıtlanması, bu durumun ne iç hukuka ne de sözleşmeye uygun olduğu.
KARAR: AİHM´in yerel mahkemelerin yerine bir görüş bildirmesi, değerlendirmesi mümkün değil. Çünkü deliller o mahkemelerin elinde ve ancak onlar, ellerindeki delillerin değerlendirilmesini gerçekleştirebilir. Başvuru sahibinin yasadışı bazı gizli devlet belgelerini devlet güvenlik kurumlarından temin ettiği, Ergenekon´un kullanacağı programların yayımlanacağı bir televizyon kurduğu ve yönettiği, evinde patlayıcı maddeler bulundurmaktan şüphelenildiğini not ettik. Ayrıca AİHM, başvuru sahibinin telefon dinleme belgelerinde örgütün talimatları doğrultusunda hareket ettiği, yakalanmadan önce yapılan ev arama sırasında polisin elde ettiği kanıtlar çerçevesinde elde edilen şüpheler temelinde ağır ceza kanunu hükmüyle soruşturma açıldığını not ediyor. Bu sonuca göre, başvuru sahibinin gözaltına alınması ve tutuklanması, sözleşmenin 5´inci maddesinin 1´inci fıkrasına uygun olarak, (´şüphelenmek için makul nedenler´ temelinde) gerçekleştiği söylenebilir. AİHM başvuranın tutuklanmasında, yerel mahkemelerin yasal hükümleri yorumlaması ya da uygulamasında keyfi ya da mantıksız şekilde yorumlanabilecek bir durum olmadığı kanaatindedir...
ŞİKAYET: Tutuklanmasıyla ilgili suçlamalar konusunda herhangi bir bilginin kendisine verilmediği bunun da sözleşmenin 5´inci maddesinin 2´nci fıkrasına aykırı olduğu.
KARAR: AİHM´nin tespitine göre, tutuklanma sırasında İstanbul polisi, Ergenekon olarak bilinen bir örgüt üyesi olmasından şüphelenildiğini bildirdi. Tutuklanmasından sonra polise verdiği ifadelerinde, Ergenekon örgütünün yapılanmasından, üyeleriyle olan ilişkilerinden, diğer üyelerle olan telefon konuşmalarından sorgulandı. AİHM, başvurucunun tutuklanmasından hatta ilk gözaltına alınmasından beri, yasal zemin konusunda yeterince bilgilendirildiğini düşünmektedir.
ŞİKAYET: Başvuru sahibinin tutukluluk süresinin sözleşmenin 5´inci maddesinin 3´üncü fıkrası gereğinde makul süreyi, yani üç yılı aşmış olması...
KARAR: AİHM, davanın karmaşık olduğunu düşünüyor. Yoğun kanıtların olması ve sanık sayısının fazlalığı bunu gösteriyor.AİHM, savcılığın tutuklanma sonrası altı ay içinde iddianameyi sunduğunu gözlemliyor. Ayrıca başvuru sahibi, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi´nin yavaş çalıştığı ve hareketsizlik olduğu yönünde yararlı olabilecek bir varlığı ortaya koymadı. Bu nedenle, AİHM, davanın karmaşıklığı da dikkate alındığında, davanın uzunluğunun AİHS´nin 6-1 maddesini ihlal teşkil edebilecek makul bir süreyi aşmadığını düşünüyor. Bu madde de 35´ini madde dahilinde, dayanaktan yoksun ve şikayetin reddine...
ŞİKAYET: Sözleşmenin 6´ıncı maddesinin 1´inci fıkrası ve 13´üncü maddesi uyarınca, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanmadığı, dolayısıyla adil bir yargı sürecinin gerçekleşmediğini belirtiyor.
KARAR: AİHM, davanın halen İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi´nde devam etmekte olduğunu, bundan dolayı, başvuranın davasıyla ilgili kapsamlı bir inceleme yapmanın mümkün olmadığını düşünüyor. AİHM ayrıca, başvuran aleyhindeki suçlamalar üzerine, Ağır Ceza Mahkemesi´nin vereceği karar, ya da olası bir itiraz sonucuna yönelik spekülasyon yapma durumunda değil. Başvuru sahibi ulusal mahkemedeki yargılamanın bu aşamasında, AİHS´nin 6´ıncı maddesinin hükümlerine aykırı bir davranışı içerebilecek şikayette bulunamaz.
NİHAİ KARAR: AİHM oybirliğiyle başvuranın, tutukluluk süresiyle ilgili etkin bir hukuk yolu eksikliği konusunu değerlendirmeyi ertelediğini, başvurunun diğer bölümlerinin kabul edilemez olarak ilan edildiğini duyurur.
Hukukçular kararı nasıl yorumladı?
Ben katılmıyorum ama benzer kararlar var
Prof. Dr. Süheyl Donay: AİHM´nin bu konuda çeşitli kararları var. Dosya sayısı ve sanık sayısı tutuklama süresi bakımından değerlendirmede esas alınıyor. Bana göre, genel yapısına uygun değil bu karar AİHM´in.
Tutukluluk süresiyle ilgili karar doğru
Avukat Ergin Cinmen: Tutukluluk süresiyle ilgili AİHM´nin vermiş olduğu karar doğru. AİHM 4 ve bazı hallerde 5 yıllık tutukluluk süresini de makul olarak görüyor. Dolayısıyla tutuklama sebebi ve kanıtlarla ilgili AİHM kanıt değerlendirmesine girmez. Vermiş olduğu kararı da şaşırtıcı bulmuyorum.
Davanın haklı veya haksızlığını göstermek
Avukat Turgut Kazan: AİHM´in kararı Ergenekon davasının haklılığı ya da haksızlığı ile ilgili bir değerlendirme taşıyamaz. Davada bugüne kadar geçen tutukluluk süresinin makul süre sayılabileceği görüşünden hareketle bir karar vermiştir.
Adalet Bakanlığı´nın verdiği bilgiler yanıltıcı nitelikte
Celal Ülgen (Tuncay Özkan´ın avukatı): Kamuoyunda bu konu yanlış yorumlanıyor. Yandaş medya tarafından bunlar yanlış aksettiriliyor. Tuncay´ın üzüldüğü konular var. Örneğin; Adalet Bakanlığı´nın verdiği cevap dilekçesinde Tuncay´ın evinde bomba bulunduğu söylenmiş. Oysa iki tane el bombası dışından yapılma kalemlik bulunmuş. ( Radikal)
FLAUTRE, ERGENEKON DAVASININ MEŞRUİYETİNİ SORGULAYANLARA TEPKİ GÖSTERDİ
30.03.2012 15:35 Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, Avrupa Parlamentosu´nda (AP) dün kabul edilen Türkiye raporunda Ergenekon davasının meşruiyetini sorgulayan ifadelere tepki gösterdi.Yeşiller grubunun Fransız üyesi Flautre, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ´Ergenekon davasının geneli üzerinde şüphe uyandırma girişimi ciddiyetsizlik çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Aralık ayında bazı tutuklama kararlarının meşruiyetine hükmetti. Ergenekon´la ilgili davalar hakkında şüpheler uyandırmaya ya da suçlamaların temelsiz olduğunu iddia etmeye kalkışmamalıyız´ dedi.
AP Türkiye raporunda, ´Ergenekon ve Balyoz davaları gibi darbe planı iddialarına yönelik soruşturmalar Türk demokratik kurumlarının ve yargının gücünü ve doğru, bağımsız, tarafsız ve şeffaf işleyişini ve temel haklara şartsız ve sağlam taahhütlerini göstermelidir. Bu davalarda sanıklar hakkında tutarsız deliller kullanıldığı iddialarından endişe duyulmaktadır. AB Komisyonu´na bahsedilen davaları yakından takip ederek bulgularını 2012 İlerleme Raporu´na eklemesi çağrısı yapılır´ ifadesine yer verilmişti. Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Tuncay Özkan´ın ´özgürlük ve güvenlik hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine´ yönelik başvurusunu değerlendiren AİHM, tutuklama kararının meşruiyetine ve adli makamların elindeki delillerin kifayetine hükmetmişti.
Flautre, dünkü oylamada Yeşiller grubunun Alman Üyesi Ska Keller´le verdiği ortak değişiklik önergesiyle ´ordunun laik bütünlüğüne´ vurgunun rapordan çıkarılmasını değerlendirirken, ´Türkiye´de ordunun sivil kontrolü için yıllardır yapılan reformları takdir ederken şimdi kalkıp ordunun laikliğini şart koşmamız yersiz olurdu. Laik bir devletin zaten tüm kurumları laiktir´ dedi. Raporda ilgili paragrafta yapılan değişiklik sonrası, ´Askeri harcamalar üzerinde sivil denetimi güvence altına almak için Aralık 2010´da Ordu üzerindeki sivil denetimi geliştirmeye yönelik süren çabalar memnuniyetle karşılanır. Mahkemelerin askeri harcamalar üzerinde tam denetim uygulayabilmesi çağrısı yapılır. Silahlı kuvvetler ve jandarmanın sivil yargıya tabi olması ve jandarmanın ombudsman denetimine alınması çağrısı yapılır. Türkiye´nin NATO üyeliğinin önemi nedeniyle silahlı kuvvetlerin operasyonel kapasitesinin güvence altına alınma ihtiyacı vurgulanır´ ifadesi yer almıştı. ( AA)
(10 Şubat 2012), son güncel.: (30 Mart 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: