İntihar etti denilen ancak şüpheler üzerine dosyası tekrar açılan Albay Kazım Çillioğlu´nun ölümünün ardından olay yerinde çekilen fotoğrafı ortaya çıktı. Gündemi sarsacak fotoğraf şüpheleri gideriyor ve Albay´ın intihar etmediğini, dövüldüğünü, kurşunla infaz edildikten sonra, cesedinin oda içinde sürüklendiğini gösteriyor. Kısa süre önce mezarının açılmasıyla yapılan otopside kaburga kemiğinde bir kırık ve sırtında da bir delik tespit edilmişti.
Şok fotoğraf: Çillioğlu infaz edildi
İntihar etti denilen ancak şüpheler üzerine dosyası tekrar açılan Albay Kazım Çillioğlu´nun ölümünün ardından olay yerinde çekilen fotoğrafı ortaya çıktı. Gündemi sarsacak fotoğraf şüpheleri gideriyor ve Albay´ın intihar etmediğini, dövüldüğünü, kurşunla infaz edildikten sonra, cesedinin oda içinde sürüklendiğini gösteriyor. Kısa süre önce mezarının açılmasıyla yapılan otopside kaburga kemiğinde bir kırık ve sırtında da bir delik tespit edilmişti.
Uçak kazasında hayatını kaybeden Orgeneral Eşref Bitlis´in komutanlarından Albay Kazım Çillioğlu´nun şüpheli ölümüne ışık tutacak olay yeri fotoğrafı ortaya çıktı. Fotoğraf, intihar denilerek kapatılan dosyadaki resmi tutanakları yalanlıyor. Ailesinin duygusal durumunu düşünerek mozaiklediğimiz fotoğrafta, sırtüstü yatan Çillioğlu´nun, dudak çevresindeki şişlik ve kan izleri ölmeden önce darp edildiğini gösteriyor. Resmi tutanağa geçen ´masada sağ eliyle intihar etti´ tespitini çürütüyor. 17 yıl sonra gün yüzüne çıkan görüntüde, Çillioğlu´nun salona sürüklenerek getirildiğini gösteren halıdaki iz, etraftaki kan lekeleri, sağ eliyle intihar ettiği söylenmesine sol kolundaki kan izi, ayaklarının pozisyonu şehit edildiğini ortaya koyuyor. Çillioğlu´nun sağ eliyle başından intihar ettiği kayda geçti. Olay Yeri İnceleme Tutanağı´nda ise silahın albayın sol tarafında bulunduğu belirtildi. Çelişkiyi olay yeri fotoğrafı da doğruladı. Silahın albayın sol tarafında nizami bir şekilde durması dikkat çekti.
Orgeneral Eşref Bitlis´in ekibinde yer alan eski Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu´nun ölümü üzerindeki sır perdesini olaydan 17 yıl sonra aralayacak önemli bir belge daha ortaya çıktı. Ailesinin başvurusu üzerine klasik otopsi için 9 Haziran´da geçtiğimiz günlerde kabri açılan ve ilk incelemede iki kaburgasında kırık, kürek kemiğinde de delik tespit edilen Çillioğlu´na ait olay yeri fotoğrafını Yeni Şafak ele geçirdi. Olay yeri fotoğrafı, klasik otopsisi dahi yapılmadan dosyası oldu-bitti raporlarıyla ´intihar etti´ denerek kapatılan Albay Çillioğlu´nun, ölümünden hemen önce darp edilerek lojmanının içinde sürüklendiğini ortaya koydu.
SIR ÖLÜM FOTOĞRAFTA
Eski Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu, 3 Şubat 1994 tarihinde lojmanında ölü bulundu. Klasik otopsisi yapılmayan Albay Çillioğlu´nun ölümüyle ilgili 3 Şubat 1994´te Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı, 4 Şubat 1994´te ´Olay Yeri Tespit Tutanağı´nın yanı sıra Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından 22 Şubat 1994´te ´Kovuşturmaya Gerek Yoktur´ belgeleri hazırlandı. Çelişki ve eksikliklerle dolu olduğu Düzce Adli Tıp Kurumu tarafından tespit edilen bu belgeler, Çillioğlu´nun ölümünü ´intihar´ olarak kayda geçti. TSK bünyesinde derin infazların yaşandığı 1991-1994 yılları arasında hayatını kaybeden Çillioğlu´nun ´şehadet izi´ olay yeri fotoğrafına yansıdı.
SALONA SÜRÜKLENEREK GETİRİLMİŞ
Yeni Şafak´ın ele geçirdiği olay yeri fotoğrafı, Albay Çillioğlu´nun şehit edilmeden önce darp edildiği iddiasını kanıtlayan izler taşıyor. Fotoğrafta, fayans döşeli koridordan girilen salon zemininin açık renk bir halıyla kaplı olduğu görülüyor. Salonun ortasında kırmızı örtülü bir masa, duvar köşesinde bir buzdolabı, duvar kenarında ise kahverengi renkli bir dolap bulunuyor. Koridor kapısından itibaren serili olan halıda ise Çillioğlu´nun salonun ortasındaki masa ve duvar kenarındaki dolabın ortasına kadar sürüklendiğini gösteren iz, belirgin olarak görülüyor.
YÜZÜNDE DARP İZİ VAR
Ailesinin hassasiyetlerini göz önüne alarak görüntüsünü tamamen kararttığımız Albay Çillioğlu´nun yüzündeki darp izi, olay yeri fotoğrafında çıplak gözle görülebiliyor. Sol ayağının sağ ayak altında kalmasından hareketle yüzüstü yatan birinin kendi iradesi dışında çevrildiği gibi sırt üstü yatan Çillioğlu´nun dudak çevresinde şişlikler bulunuyor. Askeri kamuflajıyla yerde yatan Çillioğlu´nun yüzündeki şişliğin bulunduğu bölgedeki kan izlerinin de belli belirsiz silindiği görülüyor.
SOL KOLA BULAŞAN KANIN ANLAMI NE?
Olay yeri fotoğrafında Çillioğlu´nun ölümüyle ilgili soru işaretlerini artıran unsurlardan biri de kan izlerinin konumu. Kan izleri daha çok Çillioğlu´nun kafasının bulunduğu halı üzerinde yoğunlaşıyor. Duvar köşesindeki buzdolabı üzerine sıçramış kan damlaları da fotoğrafta göze çarpıyor. Sağ elinde kan damlaları görülen Çillioğlu´nun sol koluna bulaşmış kan izleri dikkat çekiyor. Kamuflajın sol koluna bulaşmış bu kan izleri, sağ eliyle kendisini öldürdüğü iddia edilen Çillioğlu´nun lojman içinde bir yerden başka bir yere taşındığı şüphesini güçlendiriyor. Bu şüphe, Düzce Adli Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından hazırlanan 3 Ocak 2011 tarihli Adli Muaye Raporu´nda da dile getirilmişti. Raporda, Ölenin elbiseleri üzerinde standart adli tıbbi uygulamaya uygun etkili bir araştırma yapılmamış olduğu görülmektedir. Elbiselerdeki kan lekeleri tanımlanmamış, ölenin vücudundakiler ile karşılaştırılmamıştır denilmişti.
SİLAH ´NİZAMİ´ OLARAK SOLDA
Olay günü tugay revirinde yapılan dış otopsi sonrası hazırlanan raporda, Çillioğlu´nun ölümüne sebep olan kurşunun sağ kulağın üst tarafından girip sol arka tarafından çıktığı bilgisi yer aldı. Olay Yeri İnceleme Tutanağı´nda ise ölüme sebep olan silahın Çillioğlu´nun sol tarafında bulunduğu bilgisi kayda geçti. Kafasına sağ taraftan ateş eden birinin elindeki silahın ölüm sonrası sol tarafında bulunması, Albay Çillioğlu´nun cinayete kurban gittiği şüphesini güçlendiren durumlardan biriydi. Olay yeri fotoğrafı da bu gerçeği gözler önüne serdi. Silah, kafasının sağ tarafından vurulan Çillioğlu ile dolap arasında kurulu şekilde görülüyor.
SİLAH İNCELENMEDİ
Düzce Adli Tıp Adli Muayene Raporu´nda, ölüme sebep olduğu iddia edilen bu silahla ilgili skandal ifadeler içeren bir değerlendirme de yapıldı. Raporda, İntihar iddiasını kanıtlayacak şekilde ceset el ve el sırtlarından alınması gereken atış artıklarına ait örneklerin alınarak analiz edildiğine dair kayıt bulunamamaktadır denildi. Raporda ayrıca, Ölü Muayene Tutanağı´nda ceset, silah ve boş kovan pozisyonlarına ait tanımlamaların yeterli düzeyde kanıya ulaşmayı sağlayacak ölçüde net yapılmadığı kaydedildi.
Kaburgalar kırık kürek kemiği delik
Albay Çillioğlu´nun oğlu, Gökhan Çillioğlu, 2010 yılı sonunda babasının ölümüyle ilgili savcılığa başvurdu. Ailenin başvurusu üzerine Erzurum´a gönderilen dosyayı inceleyen savcılık, görevsizlik kararı vererek dosyayı Malatya´ya gönderdi. Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, olayın yaşandığı tarihte Tunceli´de görev yapan görevlilerin ifadelerine başvurulurken kesin ölüm nedeninin belirlenebilmesi için Albay Çillioğlu´nun Düzce´de bulunan mezarının açılmasına karar vermişti. Albay Çillioğlu´nun kabri 17 yıl önce yapılmayan klasik otopsi için 9 Haziran 2011´de açıldı. Görevliler, ilk incelemede, Çillioğlu´nun iki kaburgasında kırık, kürek kemiğinde ise delik tespit etti.
İntihar etti denemez
Son olarak 5 Mayıs 2011 tarihli sayısında Düzce Adli Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından hazırlanan ve Çillioğlu için ´intihar etti´ denemeyeceği tespitini içeren ´Adli Muayene Raporu´nu yayımlamıştı. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 3 Şubat 1994 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı ile 4 Şubat 1994 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağı´nın yanı sıra Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından kaleme alınan 22 Şubat 1994 tarihli Kovuşturmaya Gerek Yoktur belgelerini inceleyen Adli Tıp, hazırladığı ´Adli Muayene Raporu´nda skandal boyutlardaki çelişki ve eksikliklere dikkat çekerek Çillioğlu için ´intihar etti´ denemeyeceği tespitini yaptı.
Bitlis Paşa´nın ekibindendi
Dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis´in uçağı 17 Şubat 1993´te Diyarbakır´a giderken düştü. Kazım Çillioğlu, normalde Eşref Paşa ile aynı uçakta Diyarbakır´a gidecekti. 15 Şubat´ta Diyarbakır´da olması gerektiğini söyleyip uçakla değil kendi imkânlarıyla gitmişti. Çillioğlu, programını değiştirip iki gün önce Diyarbakır´a gitmeseydi o uçakta olacaktı. 93´te Çillioğlu bir başka kazadan daha şans eseri kurtulmuştu. Helikopterle bir göreve gidecek olan Çillioğlu, son anda vazgeçip yerine yardımcısını gönderdi. Helikopter düştü ve yardımcısı şehit oldu. Kısa bir süre sonra tayini 1993 yılı Nisan ayında Tunceli´ye çıktı. 3 Şubat 1994´te de ölüm haberi geldi. ( Yenişafak)
ALBAY ÇİLLİOĞLU´NU YEŞİL SORGULADI VE ÖLDÜRDÜ İDDİASI |
3 Şubat 1994... Albay, her zaman olduğu gibi ikindi namazını kıldıktan sonra ellerini açıp uzun uzun dua etti. Yükselip alçalan sesi, kapıdaki görevli subay tarafından duyuluyordu neredeyse. Son zamanlarda canına kastedileceğine dair şüpheleri iyice artmıştı. Zaten Tunceli´ye geldiğinden beri birileri ölümü için her türlü yolu deniyordu. Son anda şüphelenip binmediği helikopter düşmüş ve üç subay şehit olmuştu. Son bir yıl onun için bayağı sıkıntılı geçmişti zaten. Namazdan sonra makamından çıktı. Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu saatler sonra birilerinin aklına gelir ve aranmaya başlanır. Başvurulan ilk adres, nedense kaldığı lojman olur. Tam teşekküllü, yüzeysel otopsi raporu hazırlayacak ekip de gelenlerle birlikte kırılan kapıdan içeri girer ve salonda Çillioğulu´nun cansız bedeniyle karşılaşılır. O gün makamında ölü bulunduğu açıklanan Çillioğlu´nun, ölüm raporunda ise evinde intihar ettiği belirtilir. Ölümünden sonra sadece dış otopsi yapılarak ´intihar etti´ raporu verilir ve dosyası kapatılır. 8. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığı da kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde karar verir. Albayın yanında Bu, Türklüğün var olma mücadelesidir. Bir an önce geniş kapsamlı düşünmeliyiz. yazılı bir de not bulunur. Sağ elini kullanan albay, kendine garip bir şekilde sol tarafından ateş etmişti. Başka bir gariplik de namazlarını kaçırmayan Albayın evine botlarıyla girmesidir. Üniforması ve botu ayağında salonun ortasında ölü bulunmuştu Albay Kazım Ç illioğlu.
9 Haziran 2011... Oğlunun resmî başvurusu ve Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı´nın kararıyla, Çillioğlu´nun Düzce´de bulunan mezarı açıldı. Yapılan ilk otopsi incelemesinde albayın kaburgasının iki yerden kırıldığı ve kürek kemiğinde bir kurşun yarası tespit edildi. Bu durum intihar iddiasını çürüten önemli delil oldu. Savcılık, şimdi dönemin tanıklarını ve vakanın oluşumunu inceliyor. İlk kanaat, albayın ölümünün intihar olmadığı yönünde.
Peki, Albay Kazım Çillioğlu, son görev yeri olan Tunceli´de nasıl ve kimler tarafından öldürüldü? Aslında oğlu Gökhan Çillioğlu´nun da zaman zaman gündeme getirdiği ´Babamı Yeşil öldürdü´ tezi giderek güçleniyor. Bu durumda Yeşil, elini kolunu sallayarak alay komutanını kendi lojmanında nasıl öldürebilir? Ve ayrıca neden öldürsün? Cevaplar için 1993´e gitmekte fayda var. Çünkü albayın ölümünün altında yatan süreç, o yılın ikinci ayında başlıyor.
Takvim yaprakları, 17 Şubat 1993´ü gösteriyor. Ankara´da zemheri soğuğu var. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis´i Diyarbakır´a götürmek üzere Güvercinlik Askerî Havaalanı´ndan kalkan 10011 numaralı BEECHCRAFT SUPER KING AIR B 200 Vip uçak, kalkışından 7 dakika sonra, saat 12.27´de Yenimahalle Posta İşletmeleri Merkezi bahçesine düşüyor! Olayı telsizden duyan JİTEM Gruplar Komutan Vekili Kıdemli Binbaşı Ahmet Cem Ersever, hemen arabaya atlar, hızla olay yerine intikal eder. Posta İşletmeleri Merkezi bahçesine sanki bomba düşmüş gibidir!
Üstünü beyaz bir kar örtüsü kaplamış olan bahçenin yaklaşık 500 metrekarelik kısmı kapkaraydı. Bekçi kulübesi köz hâlindeydi... Etraf, dumanı tüten metal yığınlarıyla doluydu... Uçak enkazının bulunduğu alan gelişigüzel koruma altına alınmıştı. Bir iki astsubay ellerindeki eski tip fotoğraf makineleriyle bütün bu manzarayı görüntülemeye çalışıyordu. Özellikle etrafa saçılmış enkaz parçalarının tek tek fotoğraflarını çekiyorlardı. Gazeteci ordusu da olanları ve yaşananları görüntülemeye çalışıyordu. Bütün objektifler, karaltıların içine yönelmiş, ne aradıklarını bilmez bir şekilde dolaşıyordu. Ve başta Orgeneral Eşref Bitlis olmak üzere uçakta bulunan herkes şehit olmuştu. JİTEM Gruplar Komutan Vekili Kıdemli Binbaşı Ahmet Cem Ersever´in gördüğü ilk manzara buydu! (En önemli delil niteliğindeki uçak enkazının 500 lira karşılığında hurdacıya satıldığını da yeni soruşturma ortaya çıkardı.) Ersever, kalabalıkta ilk bakışta Başbakan Süleyman Demirel´i, eski Başbakan Mesut Yılmaz´ı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş´i fark etti. Ve askerî savcılar Hasan Tüysüzoğlu ile Serdar Karapınar´ı... Bu kadar karışıklık ve kalabalıkta delillerin kaybolmadan toplanması imkânsızdı... Herkes her yerde rastgele dolaşıyordu. Bu durumda uçağın hangi sebeple düştüğü tespit edilemeyebilirdi. Bunu fark edince içi cız etti! Demek komutanının ölüm sebebi dahi belirlenemeyecekti! Ersever, Eyvah, komutanım! dedi, Eyvah! Uçağın düşme sebebi bile tespit edilemeyecek! Babası gibi sevdiği, hatta belki de babasından çok sevdiği komutanının öldüğünü, işte ilk olarak o an idrak etti! Olay yerinden uzaklaşmak isterken olayı çözmek için yemin etti: Komutanım, uçağın düşmesinin ve ölümünün sebebini hayatım pahasına bulacağım ve dünyaya açıklayacağım!
1994´te intihar ettiği söylenen Albay Kazım Çillioğlu´nun ölüm yolculuğu, Eşref Paşa´nın uçağının 17 Şubat 1993´te Ankara´da düşmesinden sonra başladı. Bunun ilk fişeğini Cem Ersever çaktı. Ve Türkiye değerli bir albayını faili malum ama üstü örtülen bir meçhul intihara kurban verdi. Ahmet Cem Ersever, ettiği yeminden sonra kendini Eşref Paşa´nın uçak kazasının sebebini bulmaya adadı. Artık bütün mesaisi buydu. Zaten 17 Mart 1993´te JİTEM´deki görevinden istifa eden Ersever, yanına aldığı ve daha önce bir kısmını itirafçı olarak çalıştırdığı kişilerden oluşan 30 kişilik bir ekip kurdu. Bu ekibin amacı, Bitlis suikastını çözmek ve PKK´ya karşı mücadele etmekti. Hatta Ersever, İstanbul´da bir de şirket kurarak itirafçı Mustafa Deniz ile ortak işletmeye başlattı. Bu sırada Çillioğlu´nun uçağa binmemesi, Jandarma´da bir grup tarafından hep bir şüpheyle karşılandı. Bu şüpheyi duyanlardan biri de Ersever´di. Oysa olayın aslı çok basitti, uçağın kalkışı hava şartları nedeniyle tam olarak belli olmadığından (yarım saatte bir erteleniyordu), Çillioğlu uçağın kalkacağını son anda, yani kalkıştan 10 dakika önce öğrenmiş ancak uçağa yetişememişti. Fakat uçağın sürekli bilinçli şekilde bekletildiği iddiası bazı tanıklar tarafından artık dile getiriliyor. Olayın aslı bu olmasına rağmen Albay Çillioğlu, adı listede olduğu (adı bir gün önceden çıkarılmamış, aksine Paşa ile birlikte Diyarbakır´a gidecekti) ancak uçağı kaçırdığı için bir numaralı şüpheli olarak görüldü. Bu nedenle olayları birinci ağızdan dinleyen ve takibe alan bir tanığın anlattıklarına göre Ersever, sivil olmasına rağmen Çillioğlu´nu gayriresmî sorguya çekti. Bu sorguda ikna olan Ersever, Çilioğlu´na zarar vermeden onu bıraktı. Ancak Eşref Bitlis Paşa´nın kazasının izini hep sürdü. Bunun için çalışmalarını derinleştiren Ersever´in önemli bilgi ve belgelere ulaştığı bilgisi, JİTEM ve özellikle itirafçıların kulağına kadar gitti. Hatta 24 Ekim 1993´te Ankara´ya giden Ersever, burada Şam´daki Kemancı isimli kitabının hazırlık çalışması için yayıncısı ile görüşür.
Kitap, iki bölümden oluşmaktaydı. Birinci bölümde, PKK ve ona karşı yapılacaklar; diğerinde ise Eşref Bitlis suikastı vardı. Hatta bu konuda önemli belgeler de toplamıştı Ersever. Yayıncısına, Dur, bekle. Olayın arkasında öyle bir isim var ki söylesem bana deli dersin. Ama bekle, sana belgesini getireceğim. Kitabı öyle basalım. dedi. Bu, Ersever´in son görüşmesi oldu. Ortadan kaybolan Ersever, 4 Kasım 1993´te Ankara Elmadağ´da ölü bulundu. Ancak öldürülmeden önce, Ersever´in Bitlis suikastını aydınlatacağından korkan bir ekip onu uzun bir sorguya alır, evrakların kimde olduğunu işkence yaparak söyletir. Ersever, belgelerin İstanbul´da Neval Boz´da olduğunu söylemek zorunda kalır. Aynı ekip Boz´u ve bulabildikleri bazı evrakları Ankara´ya getirir. Aynı şekilde Neval Boz da infaz edilir. İddiaya göre, Ersever´i infaz edenlerle Bitlis Paşa´nın uçağını düşürenler aynı ekipti. Bu ekibin, yerli ve yabancı olmak üzere ikili ortak şeklinde çalıştıkları belirtiliyor. İşin ucu Ergenekon´a kadar uzanıyor. Ersever´i sona sürükleyen önemli kişilerden biri, ortağı itirafçı Mustafa Deniz oldu. Deniz, Ersever´in bütün çalışmaları hakkında hem MOSSAD´a hem Amerikalılara hem de Ergenekon yapılanmasına bilgi veriyordu. Öldüğü söylenen Mustafa Deniz´in İhsan Hakan adını kullandığı ve hayatta olduğu artık resmen biliniyor. Hâlen JİTEM´den maaş aldığı belgeleri yayımlandı. Ersever´i ihbar eden Mustafa Deniz, daha sonra eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı´nın itirafçı ekibinde yer alıyor. Aslında onlar birbirlerini Diyarbakır´da tanıyor. Deniz´den sonra Cem Ersever´in aleyhinde çalışanlarından biri de eski Habur Gümrük Müdürü Ali Balkan Metel´in şoförü JİTEM elemanı Kemal Uzuner´di. Bu kişi, Ersever´in elinde bazı belgeler olduğunu söyleyip onu JİTEM´e gammazladı. Bu şahsın da yolu Hanefi Avcı ile kesişiyor. Ergenekon tutuklusu Veli Küçük´ün Batı Trakya Dergisi´nden ortağı olan Uzuner, Ersever ile son görüşenlerden biri. Bitlis Paşa ile ilgili belgelerin Veli Küçük´ün evinde ortaya çıktığı söylense de bu gerçekleri yansıtmıyor. Yani suikasta dair belgelerin Ergenekon operasyonunda ele geçirilen belgeler olmadığını; ancak önemli evraklar olduğunu söylemek mümkün. Fakat hem Mustafa Deniz hem de Kemal Uzuner´in Hanefi Avcı ile irtibatları, Ersever´e ait belgelerin Avcı´da olma ihtimalini güçlendiriyor. Aynı şekilde Çillioğlu cinayetinde kullanılan silahın da Uzuner tarafından Ergenekon ekibine verildiği belirtiliyor. Olaydan sonra kovanların balistik incelemesi yapılmamıştı.
Cem Ersever´den istenilen belgeler alınamayınca Albay Çillioğlu´nun Eşref Bitlis suikastına dair çok şey bildiği ve kilit adam olduğu ortaya atıldı. Bundan korkan ekip, Çillioğlu´nu sorgulamak istedi. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım görevlendirildi. Tunceli´yi çok iyi bilen, hatta Tunceli halkının ´Sakallı´ lakabını taktığı Yıldırım, kendisi için bütün kapılar ardına kadar tuhaf bir şekilde açılınca, Albay Kazım Çillioğlu´nu Ersever´den sonra sorguya aldı. Albayı lojmanına getirip sorgulayan ekipte Mahmut Yıldırım, Mustafa Deniz, Kemal Uzuner ve üç kişi daha vardı. Bu ekip alay komutanını alıp sorgularken hiç kimsenin görmemiş olması hâlâ önemli bir çelişki. Yeşil ve ekibinin Çillioğlu´nu sorgularken kendi bildik yöntemlerine başvurduğu belirtiliyor. İddiaya göre Yeşil, Çillioğlu´nu bildiklerini anlatması için zorladı, işkence yaptı. Çillioğlu, önce havluya sarılmış sopalarla ve tekmelerle darp edildi. Ardından öldüğünden şüphelenen infaz ekibi bilgi ve belgeleri aldıktan sonra intihar süsü vermek için tabancasını kafasına sıktırdı. Böylece dışarıdan bakıldığında üzerinde üniforması olan albaya, bunalıma girmiş ve intihar etmiş görüntüsü verildi. Otopsi raporları hazırlandı, kayıtlara intihar olarak geçirildi. Albayın yazdığı notun da olayı bilenlere yönelik bir tehdit mesajı olduğu ve Çilllioğlu´na zorla yazdırıldığı belirtiliyor. Çünkü Bu, Türklüğün var olma mücadelesidir. Bir an önce geniş kapsamlı düşünmeliyiz. şeklindeki not, albayın hayat felsefesine dair hiçbir anlam içermiyor.
Yeşil´in bazı delilleri aldığı ve kararttığı gibi bazı belgelerin de Mustafa Deniz ve Kemal Uzuner´in eline geçtiği, bunların da durumu Avcı´ya bildirdikleri belirtiliyor. Emniyetçi Hanifi Avcı´nın 4 Şubat 1997´de Meclis Susurluk Komisyonu´na verdiği ifadeye göre, Ersever JİTEM´in Güneydoğu sorumlusu olduğu için elinde çok önemli belge ve bilgiler vardı. Bu belgeleri eski Habur Gümrük Müdürü Ali Balkan Metel´in şoförü olan JİTEM elemanı Kemal Uzuner´in evinde saklıyordu. Uzuner de ifadesinde bu bilgiyi doğruluyor ve belgelerin evde kapalı bir valiz içinde yer aldığını anlatıyordu. Yine Hanifi Avcı´nın ifadesine göre Ersever, sevgilisi ve itirafçı arkadaşı Mustafa Deniz ile birlikte en son bu evden jandarmalar tarafından alınmıştı. Söz konusu valiz de yanlarında gitmişti. Oysa bu beyanatlar olayın üstünü örtmekten başka anlam taşımıyor. Belgeler alınmış olsaydı Çillioğlu´nun öldürülmesine gerek kalmayacaktı. Nitekim bu ekip, Çillioğlu´nu sorgulayıp elinde belge olup olmadığını ve neler bildiğini anlatmasını istemişti. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım´ın ön plana çıkarılmasıyla olayın zaten bir türlü izine rastlanmayan bu şahsın üzerine yıkılıp davanın kapanacağını düşünmek yanlış olur. Çünkü Yıldırım yaşıyor ve Ergenekon tutuklusu Levent Ersöz samimi şekilde irtibatlıydı. Yeşil´in, Ersöz´ün Bursa´da görev yaptığı sırada bu kente adamlarıyla gelerek İbrahim Sönmez´e (bilinen Sönmez ailesi ile bir bağı yok, soyadı benzerliği) ait tekstil fabrikasına el koyduğu biliniyor. Yıllar önce öldüğü söylenen Mahmut Yıldırım´ın aramızda dolaştığı bir gerçek.
Albay Kazım Çillioğlu cinayeti ile ilgili Mahmut Yıldırım başta olmak üzere Mustafa Deniz, Kemal Uzuner ve Cem Ersever´in yardımcısı olan Binbaşı Aytekin Özen´in (JİTEM Diyarbakır Grup Komutan Yardımcılığı yaptı) görüşleri ehemmiyet kazandığı gibi, Veli Küçük ve Yeşil ile irtibatlı olan Levent Ersöz ve Hanefi Avcı gibi kişilerin görüşlerine de başvurulması, Çillioğlu dosyasının açıklığa kavuşturmasına önemli katkı sağlayacak nitelikte. Tabii o tarihte Tunceli Jandarma Alay Komutanlığı´nda görev yapan subay ve diğer personelin de bir bir sorgudan geçirilmesi ve ifadelerine başvurulması şart. Çünkü Yeşil´den Veli Küçük´e, oradan Mustafa Deniz ve Hanefi Avcı´ya kadar uzanan bu infaz olayı, Ergenekon davası ve özellikle faili meçhul cinayetlerin çözümü adına önemli ipuçlarını içeriyor. Çünkü iddiaya göre, Kürt meselesi ile ilgili olan ve Eşref Paşa ile aynı çizgide olan Kazım Çillioğlu´nun, bölgedeki binlerce faili meçhul olayın listesini tuttuğu ve olayları aydınlatmak için önemli delillere ulaştığı, aktarılan bilgiler arasında. ( Haşim Söylemez / Aksiyon)
(27 Haziran 2011, 10:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
ALBAY KAZIM ÇİLLİOĞLU´NUN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Flaş!!! Çillioğlu dosyası tekrar açıldı
Adli Tıp: Çillioğlu intihar etmiş olamaz
Albay dövülmüş, iki kurşunla öldürülmüş
Çillioğlu´nun ölüm sırrı bu mu?
Çillioğlu´nun ölüm sırrı bu mu?
JİTEM´in Derin Paşası: Mehmet Çörten
İzmir Jandarma´da gece yarısı belge imhası
Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek
Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü
Eşref Bitlis suikasti manşetlerimiz
Cem Ersever suikasti manşetlerimiz
Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu
PKK´nın bitirilememesi gücünden değil ihanetten
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz