Taraf yazarı Yıldıray Oğur, Ergenekon sanıklarının tutuklanmadan önce tanınan kimlikleriyle, gözaltına alındıktan sonraki hallerini köşe yazısında çarpıcı şekilde analiz ediyor. Oğur, gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener´in gözaltına alınmasının hangi gerekçeyle yapıldığının ortaya çıkmasının dahi beklenmeden demokrat sanılan bazı medya mensuplarınca dahi ağır şekilde eleştirilmesini, Ergenekon soruşturmasını öven bu kişilerin birden tavır değiştirmesini eleştiriyor. Yine Taraf yazarı Melih Altınok da köşe yazısında aynı konuda eleştirilerde bulunuyor. Altınok, yazısında gözaltılara karşı çıkmayan medya üzerinde mahalle baskısı kurulmaya çalışıldığını işliyor.
İddianameyle gerçek kimlikleri ortaya çıkanlar
Taraf yazarı Yıldıray Oğur, Ergenekon sanıklarının tutuklanmadan önce tanınan kimlikleriyle, gözaltına alındıktan sonraki hallerini köşe yazısında çarpıcı şekilde analiz ediyor. Oğur, gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener´in gözaltına alınmasının hangi gerekçeyle yapıldığının ortaya çıkmasının dahi beklenmeden demokrat sanılan bazı medya mensuplarınca dahi ağır şekilde eleştirilmesini, Ergenekon soruşturmasını öven bu kişilerin birden tavır değiştirmesini eleştiriyor. Yine Taraf yazarı Melih Altınok da köşe yazısında aynı konuda eleştirilerde bulunuyor. Altınok, yazısında gözaltılara karşı çıkmayan medya üzerinde mahalle baskısı kurulmaya çalışıldığını işliyor.
Yıldıray Oğur (Taraf): Onlar nasıl ´Ergenekoncu´ olabildi.
Muzaffer Şenocak; nalburluk, okul kantinciliği, cafe işletmeciliği, tekstil işi ve son olarak 2005 yılında Ankara´da bir güvenlik firmasında çalışan eşinden boşanmış iki çocuk babası bir tutunamayandı. 21 Haziran 2009´da Ergenekon soruşturmasından tutuklanana kadar hakkında bilinen buydu, ya da... İddianamelerde bambaşka bir Muzaffer Şenocak´la tanıştık. Askerliğini Ankara´da yapan Şenocak, Ankara´da çalıştığı ODAK Güvenlik firmasının ortaklarından biri Ergenekon soruşturması kapsamında Eskişehir´deki evinden cephanelik çıkan emekli Binbaşı Fikret Emek´ti. Afrika ülkelerinde sahte bir NATO kimliğiyle paralı askerlerin yetiştirildiği kurslara katılmıştı. Soruşturmada ifadesi alınan hem eski eşine hem de evlenmeyi düşündüğü kız arkadaşına Özel Kuvvetler´de çalıştığını söylemiş, sonra ifadesinde ?Beni yanlış anlamışlar, onlara böyle bir şey söylemedim? demişti. Bursa´daki evinden patlayıcı yapımında kullanılan dört sıvı tüp, patlayıcı maddeler, fitiller, bir sigara paketinin içine saklanmış jammer, birçok nüfus cüzdanı, pasaport sureti, Özel Kuvvetler´e ait plaket, bazı kişilere ait güvenlik araştırma bilgileri çıktı.
Hayrettin Ertekin; Kayserili, İstanbul sosyetesinin yakından tanıdığı bir kuyumcuydu. Hukuk Fakültesi´ni bitirmiş. Bakü´de doktora yapmıştı. Dedikodulara göre az kalsın Özal ailesine damat olacaktı. Adı bir ara Sedat Peker´in ilişkide olduğu insanlar arasında geçti. Son olarak Ali Baransel´in Can Ataklı´nın yöneticilik yaptığı Business Channel adlı bir televizyon kanalı kurmuştu. 22 Şubat 2008 tarihinde Ergenekon soruşturmasından tutuklanana kadar Hayrettin Ertekin hakkında bunları biliyorduk.. İddianamelerdeki Ertekin bambaşka biriydi. Askerliğini, Milli Savunma Bakanlığı´nda yapmış, Milli Güvenlik Kurulu Toplumla İlişkiler Dairesi eski başkanlarından Ceyhun Fikret Arat´ın yardımcısı olarak çalışmıştı. Milli Savunma eski Bakanı Haluk Bayülken ile beraber Brüksel´deki NATO karargâhlarına gezilere gittiğini anlattı savcılara. Daha sonra ortaya çıkınca apar topar kapatılan başkanlığını yaptığı Develi Derneği´nin internet sitesindeki biyografisine ?1983 yılında terfiyen Genel Kurmay karargahına tayin olmuştur. Sırasıyla bilgisayar ve muhabere eğitimi bilişim ve istihbarat kursu gören Ertekin çalışmaların sonucu 4 yıllık eğitim yaparak ABD as. İst. Uzmanlık sertifikası almış olan Hayrettin Ertekin sırasıyla M.S.B Özel Kalem Müd, NATO enf dairesi , Brüksel NATO (mons ) karargahlarında başarılı görev yapmıştır? diye yazdırmıştı. Ertekin sorgusunda sitedeki biyografisini reddedip, haberi ?Aramızda husumet vardı? dediği polisin öldürdüğü gazeteci Metin Göktepe´nin çıkardığını iddia etti. Kara Kuvvetleri Komutanlığı yeni brövesini ona yaptırıldı. Kürtçe dublajlı bir filmi gösterdiği için ertesi sabah işten attığı Business Chanel´ın yöneticiliğini yapan Can Ataklı onun için ?Büyükanıt´a çok yakındı. İstediği an telefon ediyor, istediği an Genelkurmay´a giriyor ve paşanın makamına çıkabiliyordu. Telefon konuşmalarında Komutanım diye hitap edilen, askerlik işi olanın ona gittiği bu sosyetik kuyumcunun yanına biri bir komutan PKK itirafçısı ve JİTEM´ci Abdülmuttalib Tonçer´i yerleştirmişti.
Hüseyin Nazlıkul; Almanya´da tıp eğitimi almış, akupunktur ve alternatif tıp konularında uzman, televizyon programlarına çıkan ünlü bir doktordu. Bir taraftan da Başbakan-Merkel görüşmesi gibi önemli toplantılarda Almanca profesyonel çevirmenlik yapıyordu.. 23 Eylül 2008´de Tuncay Özkan ile birlikte Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındı. İddianamelerde birbirine hiç benzemeyen Nazlıkullar var. Bir taraftan Kanaltürk´ün kurulması için Tuncay Özkan´ı teşvik eden, frekans ihalesi alması için Almanya´da şirket kuran Alman sarı basın kartı sahibi gazeteci, öte yandan Almanya´da PKK davalarında Kürtçe destek veren bir çevirmen, ama aynı zamanda da abisi dağda olan, kendisi de Almanya´daki PKK faaliyetlerinde görev alan, Özgür Politika gazetesine yazılar yazan bir yurtseverdi Nazlıkul.
Mete Yalazangil; Milli güreş, voleybol, takımlarıyla uluslararası yarışmalara giden eski bir sporcu, fizyoterapist ve kondisyonerdi. Bir güvenlik şirketinde çalışıyor ve DYP Kadıköy İlçe Genel Sekreterliği´ni yürütüyordu.. 22 Temmuz 2007´de Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındı. Herkes ona ?Mete Hoca? diyordu. Akın Birdal suikastının azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay´ın sürekli etrafındaydı. Suikastın ardından sorgulanıp serbest kalmıştı. Gülaltay´ı hapishanede ziyaret etti. Muzaffer Tekin ve eski askerlerle sık sık görüşüyordu. İddianameye göre Tekin, Yalazangil´den Gülaltay´ı nakledildiği cezaevinde de ziyaret etmesini istedi, nedense buna karşı çıktı. ?Serbest meslek sahibi? Muzaffer Şenocak´tan alıp, emekli Albay Muzaffer Tekin´e teslim ettiği CD´nin içinde MGK öncesi toplantıya katılacak komutanların hazırlık çalışmaları, tartışmaların yer alıyordu.
Hiçbir resmî görevi olmamış yayınevi sahibi Durmuş Ali Özoğlu´nun alay komutanının karşısında esas duruşa geçtiği, genç teğmenlerin örnek aldığı, ?Üniformanı çıkarıp askerliğe devam edeceksin? diye tarif ettiği Özel Kuvvetler sicilini daha önce yazmıştım.
Bugünlerde neredeyse fasa fiso ilan edilecek açılıp okunmamış Ergenekon iddianamelerinden hepsi. Sivil ama asker gibi davranan, evlerinden tonlarca gizli belge, bomba çıkan kuyumcular, alternatif tıpçılar, serbest meslek sahipleri, yayıncılar... Dört yıl boyunca savcıların askere, medyaya karşı kazıya kazıya çıkardığı, iddianamelerde üzerilerine bir gizlilik şalı örtülmüş, ancak dikkatli okurların fark edeceği Türkiye´nin karanlık yüzünden portreler... Bugün çok kolay harcarken yeniden düşünüp taşınalım diye... ( Yıldıray Oğur / Taraf)
Ahmet Şık´ı Ergenekon´a kalkan yaptırmayın
Taraf yazarı Melih Altınok, son gözaltıların Ergenekon davasını değersizleştirmeye yetmeyeceğini yazdı ve ekledi: Ahmet Şık´ı Ergenekon´a kalkan yaptırmayın. İşte Altınok´un yazısı: kalkan yaptırmayın
Melih Altınok (Taraf): Geçen cuma Ahmet Şık´ın Ergenekon üyesi olduğuna inanmadığımı ancak kendisi hakkında tamamen kişisel düşüncelerimizden kaynaklanan şerhlerimizin, ulusalcıların ve ilişiklerinin istediği gibi, Ergenekon davasının bütününü değersizleştirmeye yetmeyeceğini yazmıştım. Ama yok, aklıselim bir tutum sergilemek adeta suç. İsteniyor ki, suçsuzdurlar diyelim. Yahu iyi de bilmiyorum, suçlular mı suçsuzlar mı? Gözaltına alınanların hepsini yakından tanıyan insanlar var. Soner Yalçın alındığında da pek çok kişi kendisine kefil olduğunu açıkladı. Örneğin Cumhuriyet yazarı Şükran Soner de ?Terörle mücadeleye ömrü adamış şerefli askerlerin, JİTEM´cilerin bu dava kapsamında nasıl olup da PKK ile ilişkilendirildiklerini? anlayamadığını söylüyor. Ahmet´in kapı komşuları, çalışma arkadaşları, dostları falan da kişisel kanaatlerini açıklıyorlar, açıklıyoruz. Kimsenin de bir şey dediği yok. Ahmet´e kefil olanların pek çoğunun yaratılan atmosferden etkilendiğinden ve iyi niyetinden şüphem de yok.
Ama bırakın da davayı önemseyen ve bu kişiler hakkında şahsi kanaati olmayan insanlar da, kimilerinin ?solcu, sosyalist bir ismin Ergenekon´la nasıl ilişkilendirilebileceğine? dair şüphelerine katılmadığını söyleyebilsinler. Ahmet´in pek çok solcu gibi örgüte üyelik seviyesinde olmasa da ?cemaat ya da AKP paranoyasından mustarip olduğu, savrulmalar yaşamış olabileceği türünden naif eleştirilerini yapabilsinler, özetle (şeker de yiyebilsinler.) Sözkonusu kişiler için ?suçludurlar? iddiasında bulunmayan insanları, ?suçsuzdurlar? diye ikrar etmedikleri için insafsızlıkla, dahası polis devleti savunuculuğuyla suçlamanın âlemi var mı? Biliyorum, Savcı Zekeriya Öz´ün kamuoyunu tatmin etmediği, yeterli açıklamada bulunmadığını söylüyorsunuz. Gayet makul bir gerekçe. Ancak birileri de çıkıp, ?Küçükler, Perinçsizler ya da Kerinçekler hakkında da savcı kamuoyunu yeterince aydınlatmamıştı ama bu kişilerin suçsuz olduğunu iddia edeni Haliç´ten (Simonlar değil) denize atıyorlar? dese ne diyeceksiniz?
?Bu vatandaşların yedikleri herzeler ayyuka çıktı? değil mi? Hah, bu tartışmada kriter ?kemiksiz? hukuk değil de kişisel kanaatlerimizse, bazılarımızın, evlerinin aranmasına bile tahammül edemeyecek kadar yakından tanıdığı, kefil olduğu isimleri herkesin tanıması gibi bir zorunluluk olmadığını da kabul etmesi gerekiyor değil mi? Mesele bu davayı ne kadar sindirip sindiremediğimiz, birbirimiz kandırmayalım.
Bir önemli notu da düşmeden edemeyeceğim. Ahmet Şık´ın Darbe Günlükleri´ni ortaya çıkartan kişi olduğunu söyleyip ?Ergenekon´un ortaya çıkmasını sağlayan biri nasıl olur da Ergenekon soruşturmasından gözaltına alınabilir? diye soranlar, kafalarındaki bir doğruyu desteklemek için ciddi bir manipülasyona alet olduklarının ve de Darbe Günlükleri´ni büyük bedeller ödeyerek yayımlayan bir gazeteciye saygısızlık ettiklerinin farkında değiller. Bu hataya iyi niyetinden şüphe etmediğimiz pek çok usta gazeteci de ortak oldu, oluyor. Darbe Günlükleri´ni kamuoyuna duyuran ve Türkiye tarihinin en önemli demokrasi davasının önünü açan yegâne kişi gazetemiz yazarlarından Alper Görmüş´tür. Ahmet Şık da hepimiz gibi bu günlüklerden Nokta dergisi sayesinde haberdar olmuş, oradan okumuştur, o kadar. ( Melih Altınok / Taraf)
(08 Mart 2011, 16:33)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Bunlar da medyadaki Büyükanıt´lar
Kafası karışanlar, kafa karıştıranlar
Gözaltı için önce mahkeme sonra medya onayı
Flaş!!! Odatv´ye 2. baskın
ODATV İLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Ergenekon davasını engelleme girişimleri
Kontrgerilla Medyası
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara