Sabırları yok ya. Her şeyi mahkemeden hatta savcılardan da önce onların bilmesi ve ikna olmaları gerekiyor ya. Objektif gazetecilik sabretmeyi ve adli soruşturmanın sonucunu beklemeyi gerektirir. Şimdi de Nedim Şener´in kitabını ve Ahmet Şık´ın yayınlanmamış bir kitabını adres gösterip, basın özgürlüğü diyorlar. İllegal bir örgütün telkin ve tavsiyeleri istikametinde hazırlanan kitap ve yayınlanmasa bile mevcut müsveddelerin hepsi örgütsel doküman sayılır. Liberalliği ve demokratlığı Nedim Şener´e kadar olanlar da katıldı bu talihsiz kervana. Org. Büyükanıt´ın ´iyi çocuklar´ türküsünü terennüm ediyorlar. Genelkurmay medyasının yaylım ateşiyle mağdur edilen savcılar, şimdi de medya genelkurmayı´yla karşılaştı.
Medyanın Büyükanıtları: Tanırız, o gazeteciler iyi çocuktur!
Sabırları yok ya. Her şeyi mahkemeden hatta savcılardan da önce onların bilmesi ve ikna olmaları gerekiyor ya. Objektif gazetecilik sabretmeyi ve adli soruşturmanın sonucunu beklemeyi gerektirir. Şimdi de Nedim Şener´in kitabını ve Ahmet Şık´ın yayınlanmamış bir kitabını adres gösterip, basın özgürlüğü diyorlar. İllegal bir örgütün telkin ve tavsiyeleri istikametinde hazırlanan kitap ve yayınlanmasa bile mevcut müsveddelerin hepsi örgütsel doküman sayılır. Liberalliği ve demokratlığı Nedim Şener´e kadar olanlar da katıldı bu talihsiz kervana. Org. Büyükanıt´ın ´iyi çocuklar´ türküsünü terennüm ediyorlar. Genelkurmay medyasının yaylım ateşiyle mağdur edilen savcılar, şimdi de medya genelkurmayı´yla karşılaştı.
Gültekin Avcı (Emekli Savcı / Bugün): Carpinteri, Brusco, Martino, Domenichini, Goggiolo... Bunlar İtalya´da P-2 Mason Locası skandalında teknik takibe alınan ve savcılıkça soruşturulan bazı gazetecilerin isimleri. İtalyan savcısının soruşturduğu şüpheliler arasında meşhur Corriere della Sera´nın yayıncısı ve editörleri de vardı. Mason üstadı Lucio Gelli´nin başkanlığındaki P-2, İtalya´nın en etkili gazetesi olan Corriere della Sera´nın tüm kontrolünü ele geçirmişti. La Unita, Paese Sera, La Republica ve L´Espresso gibi sağduyulu gazete ve dergiler, işlenen birçok suçu gündeme taşımıştı. Ama bizdeki Basın özgürlüğü elden gitti, artık ben de korkuyorum yaygaraları yapılmamıştı orada. İllegal çetelere payanda olanlar ve seçilmiş iktidarı illegal yollardan değiştirme gayreti içinde olanlar korkar ve kaygılanır.
Basın özgürlüğünden kastedilen şey, buna bir baskının olmaması gereğidir, fakat her yazar hükümetin güvenliği ya da kişinin güvenliği, karakteri ve malına saldırıldığında sorumludur
Basın özgürlüğü özellikle basının üzerinde bir baskı olmamasıyla ilgilidir. Basın faaliyetinin dolaylı olarak illegal gruplara peşkeş çekilmesine izin vermez. Yani basın özgürlüğü ´dolaylı terörizm´i korumaz. Anayasa´nın 26, 27 ve 28. maddeleri açık. Basın özgürlüğü yazılı ve görsel çetecilik ve terör özgürlüğü değil. ABD anayasasının mimarlarından James Wilson´ın teşhisinde saklıdır esrar: Basın özgürlüğünden kastedilen şey, buna bir baskının olmaması gereğidir, fakat her yazar hükümetin güvenliği ya da kişinin güvenliği, karakteri ve malına saldırıldığında sorumludur.
Önemli olan gazetecinin kulağına yazması ve yapması gerekenleri illegal bir aktörün fısıldamamış olması. Nedim Şener´in gözaltına alınması veya tutuklanması, Ergenekon Nedim Şener mi diye karşılanmaz. Bilmediğimiz bir şeyler mi var diye yorumlanır. İstihbarat servisi veya savcı değilsiniz. Mahkeme hiç değilsiniz. Hanefi Avcı tutuklandığında ´Haliçteki Simonlar´ kitabını ve cemaati adres gösterenler, Avcı´nın Devrimci Karargâh´la ilişkilerini görünce afalladılar. Hanefi Avcı´nın kitabı ne durumda, Nedim´i sıkıştırın hızlandırsın, Nedim´in emniyet bağlantıları önemli, Nedim ile Hanefi´nin Dink konusundaki görüş ayrılıkları gündem yapılmamalı, Şık-Sabri Kitap başlıklı notta Nedim Ahmet Şık´la görüşsün şeklinde Oda´da bulunan notlar soruşturulmayacak mı? PKK´yı zayıflatacak yayınların yapılmaması isteniyorsa sebebi soruşturulmayacak mı? Em. İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun´un yazacağı iddia edilen kitabın taslak halinde Oda´dan çıkması siyasetin organize bir şekilde illegal yollardan manipülasyonu kuşkusunu doğurmuyor mu?
Tüm bunlar illegal bir örgütün telkinleriyle yapılıyorsa tutuklama sebeplerinin oluştuğu vahim bir görüntüdür. Herhangi bir kitap ve yayın, illegal bir örgütün telkinleriyle ve talimatlarıyla yazılırsa kuşkusuz terör faaliyetidir. Artık iş özgür basın faaliyetinden terör örgütünün amacına dönüşmüştür. DHKP-C, TKP/ML, PKK, MLKP, İBDA/C gibi illegal örgütlerin yayınları neden basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmiyor?
Sabırları yok ya. Her şeyi mahkemeden hatta savcılardan da önce onların bilmesi ve ikna olmaları gerekiyor ya. Objektif gazetecilik sabretmeyi ve adli soruşturmanın sonucunu beklemeyi gerektirir. Şimdi de Nedim Şener´in kitabını ve Ahmet Şık´ın yayınlanmamış bir kitabını adres gösterip, basın özgürlüğü diyorlar. İllegal bir örgütün telkin ve tavsiyeleri istikametinde hazırlanan kitap ve yayınlanmasa bile mevcut müsveddelerin hepsi örgütsel doküman sayılır. Liberalliği ve demokratlığı Nedim Şener´e kadar olanlar da katıldı bu talihsiz kervana. Org. Büyükanıt´ın ´iyi çocuklar´ türküsünü terennüm ediyorlar. Ahmet Şık ise Ergenekon operasyonunu bulandırmak için öne sürülen en manipülatif isim. Demokrat mahallenin çocuğu olarak takdim ediliyor ama değil. Yazı ve kitaplarına bakıldığında savcılara ve davaya örtülü vuruşlar yaptığı görülüyor. Kontrgerilla ve Ergenekon´u Anlama Kılavuzu isimli kitabının arka kapağını okuyun yeter. Soner Yalçın da derinlerle ilgili kitaplar yazdı. Derinlerle ilgili kitap yazmak beraat ilamı değildir. Odatv dalgasının basın özgürlüğüyle hiçbir ilgisi yoktur. Genelkurmay medyasının yaylım ateşiyle mağdur edilen savcılar, şimdi de medya genelkurmayı´yla karşılaştı.
Liberaller birkez daha hükümete çekidüzen verme girişiminde
Liberal bazı gazeteciler, Nedim Şener´in gözaltına alınmasıyla AK Parti´nin de zor durumda kaldığını, tutuklanırsa durumun daha da kötü olacağını yazıp söylüyorlar. Yani soruşturmanın siyasal olduğu ön kabulüyle savcının siyasal dengeleri gözetmesini istiyorlar. İşte bu kaygıları dikkate almadığı için savcıdır o. Medya generallerini umursamaz. Medya perspektifiyle Ergenekon soruşturması yürütülmez efendiler! ( Gültekin Avcı / Bugün)
Mahalleyi telaş aldı
Mehmet Baransu (Taraf): Irkçılığın, nefret suçunun, karalamanın, iftiranın, yalanın, manipülasyonun gazetecilik olarak adlandırıldığı bir siteye yapılan baskının ardından bizim mahalleyi bir telaş aldı. Yüzlerce gazeteci yargılanırken seslerini çıkarmayanlar, basın ve ifade özgürlüğünden bahsetmeye başladı.
Kafes Eylem Planı´nı yazdığım için hakkımda tutuklama kararı istendiğinde ortalıkta yoktular. Yazmadığım haber için 10 yıl hapis talep edildi, zamanaşımına rağmen Genelkurmay´ın emriyle hakkımda zorla yine 10 yılla dava açtırıldı seslerini kıstılar. PKK baskınlarının önceden bilindiğini, askerlerin pisipisine öldürüldüğünü belgeleriyle yazdım. Bu suç belgelerine birileri ?gizli? dedi ve beş ayrı davada 50 yılla yargılanmaya başladım, kafalarını kuma gömdüler. Genelkurmay´ın milletvekillerini, profesörleri, vatandaşları kanunsuz dinlediğini belgelediğimde, hakkımda 10 yıl hapis cezasıyla dava açıldı, ?olur böyle şeyler? dediler. Yüzlerce gazeteci binlerce davayla yargılanırken gıkları çıkmadı. İçlerinden biri beni ve bir arkadaşı Genelkurmay Başkanı´na ispiyonladı. Bir diğeri ?Mehmet Baransu tutuklansın, Kelebek Bar´da şampanya patlatacağım? dedi.
Bakmayın siz ?Bağcılar Medyası´nın? şu sıralar gazetecilere özgürlük söylemlerine. Ne Soner Yalçın ne Nedim Şener ne de Ahmet Şık onların umurlarında. Varsa yoksa dertleri, soruşturmalar kendilerine uzanmadan bu işin nasıl kapatılacağı? Ergenekon, Ayışığı, Sarıkız, Eldiven, Balyoz.. derken sıranın 28 Şubat darbesine geldiğini görüyorlar. Bütün telaş ve korkunun sebebi bu. Hükümeti yıkmaya teşebbüsün ne anlama geldiğini, cezasının kaç yıl olduğunu anlayacak kadar kültürlüler. Balyoz Darbe Planı´nda alınan kararlara, fişlemelere temel teşkil eden emirlerin 28 Şubat sürecinde verildiğini gayet iyi biliyorlar. İddianamenin ekleri arasında bu emirleri gördüler. 28 Şubat darbesinin yargılanması demek, bizim mahallenin de soruşturulması anlamına geliyor. Onlar suç ortaklığından öte, suçu bizzat işlediler.
Bakmayın öyle gazetecilik ahlakından bahsettiklerine. 28 Şubat darbesinde tüm ahlaklarını, namuslarını bir kenara bırakıp, darbeyi askerlerle birlikte organize ettiler. Önce ?büyük güne? hazırlık için milyonları tasfiye amaçlı fişlediler. Durumdan vazife çıkarıp, darbeyi aşama aşama uygulamaya soktular. ?McCarthy dönemi gibi? o günlerde mahalle mahalle cadı avı yaptılar. Birileri tel örgü içerisinde ?Bir raporluk işin var? diyerek tehdit yaparken, onlar ortalıkta ?Bir manşetlik işin var? tehditleri savuruyordu. 28 Şubat darbesinin ?bin yıl süreceğine? o kadar iman ettiler ki işledikleri suçu manşetlerde, ekranlarda göstermekte sakınca görmediler. Milyonların önünde, darbeye giden yolun tüm taşlarını döşediler. ?Gerekirse Silahlı Kuvvetler silah kullanır? tehdidiyle de seçilmiş hükümeti alaşağı ettiler. Patronları da hükümetler kurup, ihaleler, krediler ve kaçırdıkları vergilerle servetlerine servet kattılar. Bu ülkenin hazinesini soydular.
Sonun yaklaştığını görüyorlar. Şimdi sıranın kendilerine geldiğini düşünüyorlar. Üstelik bu kez belgeler üzerinde ıslaktı, kuruydu tartışması yaptıramayacaklarını da çok iyi biliyorlar. Gazeteci Nazlı Ilıcak´ın ?Andıç? belgesini ortaya çıkarmasına kadar Karargâh´ta tüm darbe planlarına numara verildiğini, altına imza atıldığını iyi biliyorlar. Ilıcak´ın Andıç´ı ortaya çıkarmasından sonra Karargâh´ın darbe planlarına imza koymaktan vazgeçtiğinin de bilincindeler. İşte bu yüzden 28 Şubat darbesi belgelerinin tamamen ıslak, orijinal ve kayıt numaralı, tartıştıramayacakları, kafaları bulandıramayacakları belgeler olduğunun farkındalar. ?Bu soruşturmalar 28 Şubat´a uzarsa kurtuluş şansımız yok? telaşındalar.
O günlerde yaptıklarını kendileri gibi halk da unutmadı. Yargının da unutmayacağından korkuyorlar. 28 Şubat´ı yargılayacak cesur bir savcının bir gün ortaya çıkacağını biliyorlar. Kamyon kamyon belgenin adalete teslim edileceğini, binlerce tanığın savcıya kimlikleriyle konuşacaklarının da farkındalar. Mahalleden bazılarının şu sıralar muhafazakâr medyayı dolaşıp, ?Ben o günlerde bir şey yapmadım? demesinin nedeni de korkuları. Ne Nedim ne de Ahmet onlar için önemli. Neden bu kadar telaşlanıp, ortalığı ayağa kaldırdıklarını, basın özgürlüğünden dem vurmalarını şimdi anladınız mı?
MİT´çileri bir korku sardı!
Kimse bilmez ama bizim mahallede bir de MİT adına gazetecilik yapanlar var. Şu sıralar Taraf´a ve bana saldırmakla meşguller. Bunu da milyonların gözü önünde, yalan söyleyerek yapıyorlar. 28 Şubat´ın en önemli aktörleri arasında yer alan MİT mensubu bu sözde üç gazetecin telaşını anlayabiliyorum. MİT´in psikolojik savaş elemanları, gerçeklerin bir gün ortaya çıkacağı, MİT´ten aldıkları maaşın belgeleneceği korkusunu artık gün gün taşıyorlar. Onlar yazdıklarımızın yüzde yüz doğru olduğunu biliyor da millet onların MİT´in maaşlı elemanı olduğunu ?şimdilik bilmiyor?. ( Mehmet Baransu / Taraf)
(07 Mart 2011), son güncel.: (08 Mart 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Kafası karışanlar, kafa karıştıranlar
Gözaltı için önce mahkeme sonra medya onayı
Flaş!!! Odatv´ye 2. baskın
ODATV İLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Ergenekon davasını engelleme girişimleri
Kontrgerilla Medyası
Virüs adı: Oda.. Hedefi: Ergenekon´u bozmak
Ergenekon medyası ´karanlık oda´da yapılandırıldı
Sabah Akşam ´Karanlık Oda´yı aydınlattı
Flaş!!! Odatv´ye baskın