Seçim yaklaştı, hain plan için düğmeye basıldı. 19-20 Ocak tarihlerinde sınırı geçen PKK´lı bir grup Heron tarafından görüntülendi. Askeri bir yetkili, çatışmaların yakın olduğunu öne sürdü.
ŞOK iddia: Seçim yaklaştı terör başlıyor
Seçim yaklaştı, hain plan için düğmeye basıldı. 19-20 Ocak tarihlerinde sınırı geçen PKK´lı bir grup Heron tarafından görüntülendi. Askeri bir yetkili, çatışmaların yakın olduğunu öne sürdü.
PKK´nın eylemsizlik kararını sona erdirmesinin ardından önümüzdeki günlerde Güneydoğu´da sıcak çatışmaların yaşanacağı öne sürülüyor. İddianın sahibi ise elinde Heron görüntüleri bulunan askerî bir yetkili. Askerî yetkiliye göre Türk Silahlı Kuvvetleri önümüzdeki birkaç gün içerisinde operasyonlara başlayacak ve seçim öncesi bölgeden yine şehit haberleri gelecek.
Bir heron skandalı daha mı?
Heron görüntülerine göre 19-20 Ocak 2011´da 12 kişilik bir PKK´lı grup Türkiye´ye sızıyor. Grup havadan 22 saat görüntüleniyor. Ancak Heron, yakıtının bitmesi üzerine merkeze geri dönüyor. Askerî yetkilinin iddiasına göre bu durumda görevlendirmeyle bölgeye ikinci bir Heron gönderilmesi gerekirken, bu yapılmadı.
İçeri sızan PKK´lılar izlerini kaybettirdi
Taraf´a konuşan askeri yetkili ?Bölgede görüntü alınmışsa yakıtı biten heronların yerine görevlendirmeyle ikinci bir Heron gönderilir. Ancak, talep edilmesine rağmen bu görevlendirme yapılmadı. PKK´lılar da sınırlarımız içerisinde izlerini kaybettirdiler? iddiasında bulundu. Askerî yetkili, grupların vurulması izninin Genelkurmay Harekât Başkanlığı´nda olduğunu kaydetti.
Uzungeçit´e baskın yapılacak
Askeri yetkili bu iddialarının yanı sıra aldıkları bazı istihbarat bilgilerini de paylaştı. Mart ayı içerisinde yaklaşık 40 kişilik grubun Şırnak Uzungeçit Jandarma Karakol Komutanlığı´na büyük bir eylem yapmayı planladıklarını iddia etti. Askerî yetkili ayrıca PKK´nın, Nusaybin Merkez´de bulunan güvenlik güçlerine veya Dibek Üs Bölgesi´ne yönelik eylem araştırması içerisinde olduklarını söyledi. ( Taraf)
Cumhurbaşkanı Gül terör çabalarına karşı uyardı
Mısır Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi Başkanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi´nin davetine icabetle günübirlik çalışma ziyareti gerçekleştirmek üzere Mısır´a giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hareketinden önce Esenboğa Havalimanı´nda basın toplantısı düzenledi, ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gül, bir gazetecinin Gül, ´PKK´nın sözde eylemsizlik kararı sona erdi. Bölgede tansiyonu yükseltme çabaları var. Nasıl yorumluyorsunuz?´ sorusu üzerine şunları kaydetti: ´Terörle hiçbir yere gidilmeyeceğini herkes gördü ve bölge halkının da bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da bütün halkımızın da teröre ne kadar şiddetle karşı olduğunu ve terörün ne kadar lanetlendiğini, teröre karşı nasıl herkesin ne kadar tek yürek olduğunu herkes bilmektedir. Onun için olup bitenlerden ders alınıp hiçbir şekilde terörist eylemlere başvurulmaması gerekir.´
Erdoğan: Terör örgütü, seçim öncesinde ülkeyi kışkırtma gayretinde
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütünün de, onun uzantılarının da, seçim öncesinde bölgeyi ve ülkeyi kışkırtarak buradan nemalanmanın gayreti içinde olduğuna işaret ederek, ´Gençlerin ölümü, anaların gözyaşı, babaların yürek sızısı, kapanan kepenkler, savaş alanına dönmüş sokaklar, caddeler pahasına bir oy avcılığı, bir fırsatçılık söz konusu´ dedi.
16 Ocak.. Tunceli.. Terör örgütleri seçim kampanyasını şekillendirdiler..
16 Ocak´ta Tunceli´de toplanan terör örgütleri, aldıkları ortak kararla seçim sürecinde tam bir kaos ortamı oluşturmayı hedefliyor. KCK/PKK´nın yöneteceği planda TİT/B gibi ulusalcı örgütler de bulunuyor. Türkiye yeniden sancılı bir döneme girdi. ´Balyoz Darbe Planı´, devam etmekte olan ´Ergenekon Terör Örgütü´ ve KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) davaları toplumu sert tartışmaların içine sürükledi ister istemez. Öğrenci eylemleri, zaman zaman meydana gelen terör odaklı saldırı ve provokasyonlar da süreci daha tehlikeli bir boyuta taşıyor. Seçim sürecine girilmiş olması ise meselenin ciddiyetini artırıyor... Asıl tehlikenin bundan sonra ortaya çıkmasından endişe ediliyor. Konunun uzmanları bunu teyit eden açıklamalar yapıyor. Terör uzmanlarına göre, kritik dönemece sokak gösterileri ve terör saldırıları damga vuracak. Aslında bu durum, devletin resmî birimlerinin hazırladığı raporlara da yansıdı. MİT, Emniyet ve Jandarma tarafından hazırlanıp İçişler Bakanlığı´na sunulan ´güvenlik´ raporunda ´terör´ tehlikesinin altı çiziliyor. Önümüzdeki altı ayı öngören rapora göre bazı örgütler tarafından organize eylemler yapılıp kaos ortamı oluşturulacak.
Bu ortamı oluşturacak en büyük güç KCK/PKK terör örgütü. Ancak bu sefer KCK yalnız değil. İstihbarat birimlerine göre, örgüt çok yönlü bir eylem hazırlığında. Hedef 12 Haziran´da yapılacak seçimler ve sonrası. Başlangıç noktası olarak 21 Mart´taki Nevruz törenleri seçildi. Ardından herhangi bir zamana bağlı kalmaksızın eylemlerin, gösterilerin dozu artırılacak.
´Kaos planı´ kararı yeni değil. 16 Ocak´ta bir araya gelen değişik örgütlerden bir heyet ne tür eylemlerde bulunacakları hususunu masaya yatırdı. Tunceli kırsalında yapılan toplantının kararları Kandil´e bildirildi. Çünkü bu örgütler sadece KCK´ya lojistik yardımda, bilgi aktarımı ve eleman yardımında bulunacak. KCK bir nevi ´çatı örgüt´ görevini üstlenmiş durumda. KCK temsilcisinin başkanlığında yapılan toplantıya DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi), TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu), MLKP (Marksist Leninist Komünist Partisi), TKP-ML (Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist), MKP (Maoist Komünist Partisi), Devrimci Karargâh, Hizb-üt Tahrir, TİT/B (Türk İntikam Teşkilatı Birliği), THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) gibi örgütlerin temsilcileri katıldı. TİT/B daha çok gösteriler organize ve provakasyonlara yardım edecek; milliyetçi damarı meydana çekmeye çalışacak. Bunun için Hatay Dörtyol´daki gibi olaylar arzulanıyor. Diğer örgütler daha çok silahlı saldırı ve eylemler için ortak hareket edecek. Kirli ittifakın amacı; saldırı ve eylemlerle polisi, orduyu çatışma alanlarına çekmek, toplumu korkutup sindirmek ve hükümeti zor durumda bırakmak. Bu aslında hükümeti seçimlerde başarısız çıkarma planı.
KCK´nın denetimindeki ´derin´ bağlantılı gösteri ve eylemlerin sıralaması ise hayli ilginç. Öğrenci eylemleri bunun ilk maddesini oluşturuyor. Üniversitelerde KCK gençlik yapılanması her türlü eylemde rol alacak. Örneğin başörtüsü konusunda bile KCK mensupları görev yapacak. Harç protestoları, yemek fiyatlarını boykot gibi eylemlerde de söz konusu gençler devreye girecek. Gençlikle başlayan eylemler daha sonra çocuk ve kadınlar kullanılarak şehirlerde devam ettirilecek. ´Serhildan (başkaldırı)´ adı verilen gösterilerde kadın ve çocuklar ön planda tutulacak. Farklı mezheplerin çatıştırılması bile kaos planında yer alıyor. Sünni-Alevi ve Türk-Kürt çatışmasının yanında Çerkezler de sahaya çekilmek istenecek. Cemevlerine saldırı, Çerkezlere ait bazı dernek ve vakıflara sabotaj türü eylemler gerçekleştirilmesi alınan kararlar arasında. Hatta Süryani, Ermeni ve Rumların plana dâhil edilmesi söz konusu. Bu eylemleri TİT/B ve KCK birlikte organize edecek.
Toplumun önemli temsilcilerine saldırıların düzenlenmesi ise planın belki en kritik noktasını oluşturuyor. Çünkü bu saldırılar o grupların sokağa çıkmasına sebep olacak. Tıpkı Ergenekon İddianamesi´ne yansıyan suikast planları gibi. Hatırlanacağı üzere Ergenekoncular Ermeni cemaatinin bazı önemli kişilerine saldırılar planlamıştı. Altın vuruşu KCK´nın ´Öz Savunma Gücü´ denilen silahlı milisleri (HPG´ye bağlı) yapacak. Bunlar şehirlere girip polis ve askerle çatışacak. Böylece Ortadoğu´daki olayların Türkiye´de de meydana gelmesi sağlanacak. Peki, bu plan nasıl işleyecek?
KCK Ana Karargâh Merkezi´nin planına göre şehirlerde veya ilçelerde halk meydanlara çıkacak, bazı iş yerlerini ateşe verip kitlesel gösterileri günlerce sürdürecek. Bu durumda polisle çatışacak olan kadın ve çocuklara HPG´nin daha önceden silahlandırdığı ´milis kuvvetleri´ dâhil olacak. Hatta çatışmaların ilerleyen bölümlerinde dağdan şehir merkezlerine inen HPG timleri ağır silahlarla polise mukavemet gösterecek. Önce polis zor durumda bırakılıp ardından ordunun kışladan çıkması sağlanacak. Bu esnada KCK´nın asıl planı devreye sokulacak. Örgütün maksadı; bütün gösteri ve çatışmalardan faydalanıp devletin resmî kurumlarını işgal etmek. KCK´dan sızan bilgilere göre, Güneydoğu başta batıda da bazı yerleşim yerlerinde kaos ortamı oluşturulup işgallere başlanacak. Belirlenen yerlerin başında Güneydoğu ve Doğu Anadolu´daki bazı ilçeler geliyor. Şemdinli, Cizre, Yüksekova, Doğubayazıt, Kızıltepe, Nusaybin, Lice, Özalp bu ilçelerden. Aynı eylemler Mersin, İzmir, İstanbul´a bağlı bazı ilçelerde de yapılacak.
Planı daha önce orduda görev almış fakat sonra ilişiğini kesip PKK´ya katılan ´genç subaylar´ uygulamaya koyacak. Ergenekon yapılanması ile birlikte çalışan ve ?Derin PKK´lılar? olarak bilinen grup ortak hareket edecek. Plan için Tunceli, Lice, Kato Dağı civarında bulunan örgüt mensupları ile Kuzey Irak´taki kamplardan gelecek gruplar birleşerek hareket edecek. Tabii bu birleşme fiziki olmaktan çok ´Özel Harp´ taktiği gibi hedef noktaları ablukaya alma şeklinde olacak. Bunun için örgüt HPG´nin üç bin militanını kullanacak. KCK´nın milis olarak tabir ettiği kişilere silah dağıtığı da istihbarat birimlerince tespit edilmiş durumda. Şehirde normal bir vatandaş olarak dolaşan ´milis´ olayların tırmanmasıyla silahını alıp önceden belirlenen gruba katılacak.
Sözde ateşkes ilan ettiğini ve süresini uzattığını söylen KCK/PKK aslında bu zamanı çok iyi değerlendirdi. Örgüt, büyük kaos planı için şehir milislerini yetiştirmeyi başardı. Bir buçuk yıldan bu yana KCK vatandaşı olarak kabul ettiği üç bin kişiye askerî eğitim, gösteri ve propaganda eğitimi verdi. Eğitimin üç aşamalı olduğu, yakalanan örgüt mensubu M´nin ifadesine de yansıyor. 15 beş günlük, 3 ve 6 aylık üç farklı eğitim çeşitli kamplarda veriliyor. 15 günlük eğitime katılanlara daha çok propaganda ve gösteri yapma dersleri veriliyor. Bu genelde gençlik yapılanmasında yer alan kişilerin aldığı eğitim. 3 aylık eğitim ise kısmi askerî eğitimi içeriyor. Bunlara molotofkokteyli atma, şehirlerde kitle gösterilerini yönlendirme ve serhildan tarzı eylemlerin nasıl yapılacağı öğretiliyor. Araç kundaklama da 3 aylık eğitimden geçirilen kişilerce yapılıyor. Hatta bazı örgüt yandaşlarının bu süre zarfında bıçaklı veya silahlı suikast eğitiminden geçirildiği belirtiliyor. 6 aylık eğitim ise bir nevi PKK´nın ´Özel Kuvvetler´ biriminin almış olduğu eğitimi içeriyor. Bunun içinde bomba yapımı, ağır silahların kullanımı, intihar eylemlerinde bulunma gibi her türlü askerî eğitim veriliyor. Bu eğitimi alan kişi her türlü eylemi yapmaya hazır hâle geliyor. Zaten KCK´nın oluşturduğu ´Milis Kuvvetler´ daha çok bunlardan oluşuyor. Şehirlerde kaos çıkaracak olanlar da bunlar. Söz konusu eğitimden geçip şehre dönenlerin sayısının 1500´ü bulduğu tahmin ediliyor.
SEÇİM İÇİN HER YOL MÜBAH
KCK/PKK seçim için geliştirdiği bu stratejiden kazançlı çıkmayı hedefliyor. Çünkü örgüt oluşacak kaos ortamından kârlı çıkacağını çok iyi biliyor. Geçmişte yapılanlara bakıldığında aslında örgütün stratejisi açısından yanlış giden bir şey yok. 2004 ve 2009 belediye seçimleri ile 2007 genel seçiminde oluşturulan gergin ortam örgüte yaramış ve desteklediği partiler iyi sonuçlar almıştı. 2011 ise KCK için bir milat niteliği taşıyor. Bu kez de kazançlı çıkmak için her yolu deneyecek. Çünkü KCK´nın desteklediği Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) en az 30 milletvekili (seçime bağımsız adaylarla katılması bekleniyor) çıkarmak istiyor. Ancak bu konuda bazı terör uzmanları tarafından ortaya atılan bir başka iddia var. KCK ´Demokratik Özerklik´ tezini geliştirmek için bazı yerleri ´kurtarılmış bölge´ ilan ederek seçime girmeden bölgede hâkimiyet kurmak istiyor. Yani bir anlamda sine-i millete dönecek. Aslında bu belirsizlik İmralı F Tipi Cezaevi´nde tutuklu Abdullah Öcalan´ın açıklamalarına da yansıyor. Öcalan 20 Şubat´a ait avukatlarla görüşme notunda şöyle diyor: ?Bizim temel anlayışımız demokratik ulustur. Bunun için bugüne kadar gerekli mücadeleyi verdim. Bundan sonraki çalışmamızı Demokratik Ulus Anayasası şeklinde yürüteceğiz. Önümüzdeki günlerde halkımıza, somut demokratik çözümün belirdiği veya belirmediği yönünde açıklamada bulunacağım. Eğer umduğumuz yönde bir gelişme olursa ben ´demokratik çözüm umudu hâlâ var´ diyeceğim ve devam edeceğiz. Yoksa ben aradan çekileceğim. Herkes kendi başının çaresine baksın ve kendi kararını versin diyeceğim.? Kafa karışıklığı ve Öcalan´ın söylemleri bir yana, ´derin PKK´ olarak tabir edilen yapılanmanın ´derin devlet´ ile çalışmalarını sürdürdüğü de bir gerçek. Bunu anlamak için KCK´nın açıklamalarına ve halkı savaşa çağıran söylemlerine bakmak yeterli. KCK Merkezi´nden yapılan açıklamada şöyle deniyor: ?AKP´ye karşı tavrınızı sertleştirin. Önder Apo´ya olan bağlılığınızı gösterin. Halkımız uygulanan şiddete karşı sessiz kalmamalı, protesto eylemlerini yükselterek cevap vermeli. Halkımız iradeli, onurlu bir halk olduğunu ve özgür geleceğini kurmakta kararlı olduğunu bir kez daha ortaya koymalıdır. KCK ve Silivri davaları AKP komplosudur. 15 Şubat ile başlayan 8 Mart ve Nevruz´la devam edecek direnişin dozu giderek artırılmalı. Halkımız özgür iradesini ortaya koyup kendi şehrine sahip çıkıp yönetmeye talip olmalı. Her yeri Tahrir Meydanı´na çevirmeliyiz. Serhildanlar artık sonuç vermeli.?
KCK/PKK kaos planını devreye sokmak için çaba sarf ederken aynı zamanda kendi tabanını yanında tutmak için de psikolojik harp taktiğini uygulamaktan geri durmuyor. Bunun için seçtiği en önemli argüman ´şehitlik´ kavramı. Ölen teröristleri ´şehit´ ilan eden örgüt bunların cenaze törenlerini şova dönüştürüp tabanını güçlendirmek istiyor. Bu durumu örgüt yanlısı internet sitelerinde, yayın organlarında ve örgüt bildirilerinde görmek mümkün. KCK bunun için geçmişe atıflar yaparak olayı biraz daha derinleştiriyor. Örneğin ?İlk kurşun´dan HPG?ye başlıklı yazılarla tabanına duygusal propaganda empoze ediyor. ´İlk kurşun´ Millî Mücadele´de atılan ilk kurşuna atıf yapılarak geliştirilmiş bir tez. Bunun içinse Şemdinli-Eruh baskınları milat sayılıyor.
´Şehitlik´ kavramı Marksist bir yapı için aykırı olmasına rağmen örgüt son dönemlerde sık sık bu dinî terminolojiye başvuruyor. Maksat tabanını kaybetmemek ve dindar Kürtleri de bu sürece dâhil etmek. Bunun için örgüt kaynakları sık sık ´şehitlerimiz´ kavramını kullanıp, ölen teröristleri anlatan yazılara yer veriyor. Örgüt cenazeleri şova dönüştürüp halkı ayaklandırmayı planlıyor. Kaos planı içinde cenaze merasimlerinin ´serhildan´a dönüştürülmesi de var. Bu nedenle şimdiden ´şehitlere´ ağıtlar yazılmaya başlanmış. KCK´nın hiçbir operasyon olmamasına rağmen 2011 yılının şehit sayısını 25 olarak açıklaması manidar. Çünkü bu kişilerin ne zaman öldüğü bilinmiyor. Her ne hikmetse kritik dönemlerde PKK´nın kayıpları artıyor. Son üç seçim sürecinde de bunu görmek mümkün. 28 Mart 2004 seçimleri öncesinde neredeyse kayıp vermeyen örgüt seçim sürecine girildiği ve propagandaların başladığı bir yıllık dönemde 200 militanın ´şehit´ edildiğini ilan ediyor. Buna karşılık 2005 yılında çatışma olmasına rağmen (1 Haziran 2004, PKK ateşkes kararını bozmuştu) örgüt sadece 150 militanın öldüğünü duyuruyor. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde örgütün son 1,5 yıldaki ´şehit´ sayısı 344. 29 Mart 2009 seçimlerine denk gelen dönemde açıklanan ölü sayısı ise 252. Ölüleri üzerinden propaganda yapan örgütün sık sık kayıplarını gündeme getiriyor olması düşündürücü; zira bu geçmişte yapılan cenaze törenlerindeki kaos ortamlarını hatırlatıyor. Zaten örgütün amacı geçmişteki vakaların benzerini yeniden oluşturmak. Hatırlanacağı üzere PKK´nın ilk ´serhildan´ı cenaze töreni ile başlamıştı. 13 Mart 1990 tarihinde çıkan çatışmada ölen bir grup teröristin cenazesinde başlayan olaylar önce Nusaybin, akabinde Cizre ve Silopi´de kitlesel gösterilere dönüştü. Bu yerleşim yerlerine devlet iki hafta boyunca müdahale edememiş ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.
Balyoz tutuklamalarıyla derin devlet zora girince PKK devreye sokuldu
KCK/PKK´nın seçimler öncesinde bildik yönteme, şiddete, başvurmak istemesinin sebebi ne olabilir? Oluşturulmak istenen tabloyu Doğu ve Güneydoğu´yu adım adım dolaşan Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü´ye sorduk.
-KCK/PKK neden yeni bir kaos planı hazırlıyor?
Birincisi, PKK´nın, çağdaş, demokratik, hak ve özgürlüklere bağlı, saygılı bir şekilde süren Kürt hareketini çizgisinden saptırmak için, bir ´derin devlet iktidarı´ projesi olarak yapılandırılmasıdır. ´Devlet iktidarı´ bu projede başarılı oldu. Demokratik Kürt hareketini tasfiye ettiği gibi, yeniden yapılandırılmasını da engellemeyi başardı/başarmakta. Bunun yanında ´derin devlet iktidarı´ PKK´yı, sivil iktidara, özgün olarak da 2002´den sonra AK Parti siyasi iktidarına karşı bir enstrüman olarak kullanıyor. Çünkü 1999 yılında Öcalan´ın Türkiye´ye gelmesinden sonra, onun üzerinde bireysel olarak da kesin bir denetim, yönlendirme, kullanma gerçekleşti. İkinci tespit, PKK´nın silahlı çatışmadan, terör eylemlerinden, şiddetten, tehditlerden, halkı korkutma ve sindirme eylemlerinden beslendiğidir. PKK, bu saydığım unsurlardan uzaklaşmaya başladığı zaman, varlığı da sorgulanmaya başlanır. Bu nedenle PKK, her zamanki gibi bu aşamada da tarihsel, geleneksel, kendisini mutlak olarak tanımlayan ´derin devlet´ tarafından kullanılıyor; kirli ve tehlikeli rolünü oynuyor. Yeni bir kaos çıkarmak istiyor.
-Neden şimdi?
Balyoz tutuklamalarıyla devlet iktidarı zora girmiş durumda. ´Derin devlet iktidarı´ bu zordan kurtulmak, sivil siyasi iktidarı -AK Parti iktidarını- sıkıştırmak için harekete geçmiş durumda. Devlet iktidarı, kullanacağı çoğu silah ve enstrümanın sivil iktidar tarafından elinden alınmış olmasından dolayı, PKK´yı harekete geçirmek istiyor. Bunun yanında, seçimlerin sakin ve demokratik koşullarda yapılması hâlinde BDP´nin yenileceği, PKK´nın çatışmasız, terörsüz, şiddetsiz ortamda kitle tabanını kaybedeceği kaygısı yeni bir kaos planını devreye sokmayı gerektiriyor. Mart, nisan ve sonraki aylarda kitle ayaklanmaları örgütlenmek istenmekte. AK Parti´nin seçim mitingleri engellenecek. CHP´ye ve MHP´ye destek çıkılacak, ´sınırlı´ mitingler yapmalarına yardımcı olunacak. Murat Karayılan´ın eylem planında ileri sürdüğü eylemler, kaos çıkaracak nitelikte eylemlerdir. Şivan Perwer´in tehdit edilmesi, Mehmet Metiner´in öldürülmek istenmesi, suikast planlanan Kürt aydın ve siyasetçilerin listesinin polisin eline geçmesi... Bunlar kaosun öncü eylemleri.
-Örgütün kritik dönemlerde kaos oluşturmak için hareket etmesi onlar açısından sorun teşkil etmez mi?
Doğrusu kaos planını devreye sokan PKK değil, onu yöneten ´derin devlet´tir. Bu nedenle, sorun yumurta tavuk denklemi içinde yürümekte. Devlet iktidarı, sivil siyasi iktidarı zora sokmak istediği, Kürt bölgesinde operasyonları gerçekleştirmek istediği zaman, bu planları devreye sokmuş, PKK´yı harekete geçirmiştir. 1993 yılında Özal döneminde ateşkesin devam ettiği koşullarda 33 askerin katledilmesi; 2007 genel seçimlerinden önce karakol baskınlarının gerçekleştirilmesi; Anayasa değişikliği için referandumun gündemde olduğu koşullarda Tokat ve İskenderun´da askerlere yönelik saldırılar bunun en somut örnekleridir. Ayrıca, Türkiye´nin bütün kritik aşamalarında, demokratikleşmenin ve AB üyeliğinde gelişmelerin olduğu, Kürt sorunuyla ilgili açıklamaların yapıldığı ve adımların atılacağı dönemlerde PKK´nın bu hareket tarzını saptamak zor değildir.
-Nasıl bir kaos planı olabilir?
AK Parti´nin genel seçimlerde oylarının düşürülmesi ve hatta iktidar olmasının engellenmesi; derin devletin yeni araçları ele geçirmesi ve kamuoyunda psikolojik üstünlük sağlaması. Kürtler içinde AK Parti´nin itibarının düşürülmesi; PKK´nın yapacağı terör eylemleri sonucunda siyasi iktidarı çaresiz ve aciz hâle sokması hedefleniyor. Kürt bölgesinde psikolojik üstünlük sağlayıp kitlelerin sandık başına gitmesinin engellenmesi, gidenlerin de BDP´ye oy vermesini sağlamak amaçlar arasında. Bütün bunlar öncesinde AK Parti´yi tavizler vermeye zorlamak da hedefleniyor.
KCK/PKK´nın uygulamaya koymak istediği kaos planı ´Şehit´ cenazeleri ´serhildan´lara (başkaldırılara) dönüştürülecek. 8 Mart ve Nevruz´da gösteriler artırılacak. AKP´nin bölgede miting yapmasına izin verilmeyecek veya bu konuda zorluk çıkarılacak. CHP ve MHP´nin sınırlı propaganda yapmasına izin verilecek. Her şehirde kaos alanları oluşturulup halk ayaklanması başlatılacak. Hedeflenen bazı yerleşim yerlerindeki devlet kurumları işgal edilecek. Farklı mezhep ve etnik yapıdakiler arasında bir çatışma ortamı oluşturulacak. Muhalifler susturulacak, bazı resmî görevlilere suikast yapılacak. Vakıf, dernek gibi STK´lara yönelik baskılar artırılacak. Kanaat önderlerinin KCK lehine konuşmaları veya susmaları sağlanacak. Memurların ve KCK yanlısı görevlilerin protesto yapmaları sağlanacak. Demokratik Özerklik ilkesi halka benimsettirilecek. Her ´KCK vatandaşı´nın eylemlerin parçası olarak görev alması sağlanacak. KCK davaları sürekli gündemde tutulacak. Gerekirse cezaevlerinde ölüm oruçlarına başlanacak. İntihar eylemcileri talimatlar doğrultusunda eylemde bulunabilecek. Gerektiğinde uçak, gemi kaçırma gibi eylemlere başvurulacak. Şehir merkezlerinde halkı sindirme amaçlı patlamalar gerçekleştirilecek. AKP´nin Kürtleri asimile ettiği anlatılacak, halkın dinî duygularıyla oynandığı anlatılacak. KCK mahkemeleri ve devlet modeli tüm yönleriyle uygulamaya konulacak. ?Güçlü olan T.C. değil ´Demokratik Özerklik´ tezidir? fikri işlenecek. ( Aksiyon)
(03 Mart 2011, 11:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Ergenekon-PKK bağlantısı manşetlerimiz
2011, Kontrgerilla için ´Kıyamet Yılı´ mı?
2011 SEÇİM SÜRECİNDE YAŞANAN KIŞKIRTMALAR