Balyoz Darbe Planı davasının bir numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın kızı Pınar Doğan Rodrik ve damadı Dani Rodrik, açtıkları web sitesinde ve yayınladıkları kitapta Balyoz belgelerinin sonradan üretilmiş sahte belgeler olduğuna dair iddialarını ispatlamak için yoğun bir çalışma yürütüyor. Gölcük Donanma´dan gelen belgeler işlerini sekteye uğrattıysa da mutlaka ona da bir açıklama getireceklerdir. Okurlarımızdan Selim Berk, Rodrik çiftinin akademisyen olmalarına karşın balyoz delillerini çürütmek için sergiledikleri ve bir akademisyene yakışmayan etik dışı davranışlarını işleyen bir yazı göndermiş. İşte Selim Berk´in o yazısı:
15.02.2011 13:12 Balyoz Darbe Planı davasının bir numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın kızı Pınar Doğan Rodrik ve damadı Dani Rodrik, açtıkları web sitesinde ve yayınladıkları kitapta Balyoz belgelerinin sonradan üretilmiş sahte belgeler olduğuna dair iddialarını ispatlamak için yoğun bir çalışma yürütüyor. Gölcük Donanma´dan gelen belgeler işlerini sekteye uğrattıysa da mutlaka ona da bir açıklama getireceklerdir. Okurlarımızdan Selim Berk, Rodrik çiftinin akademisyen olmalarına karşın balyoz delillerini çürütmek için sergiledikleri ve bir akademisyene yakışmayan etik dışı davranışlarını işleyen bir yazı göndermiş. İşte Selim Berk´in o yazısı:
Sayın Basın Mensupları, Sizlere Balyoz sanığı orgeneral Çetin Doğan´ı çeşitli mecralarda savunmaya çalışan kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik´in etik dışı hareketlerini eleştirmek için yazıyorum. Bu emaili görevli oldukları Harvard üniversitesinin rektör, rektör yardımcısı ve ombudsmanına, üniversite gazetesi Crimson´in yönetimine, bağlı oldukları Harvard Kennedy School´un dekanına ve Türk ve Amerikan basınından çeşitli kurumlara ve elbette Dani Rodrik ve Pınar Doğan´a da göndermiş bulunuyorum, söz konusu ingilizce emaili aşağıda bulabilirsiniz. Konuya zaten vakıf olduğunuzu düşündüğümden ingilizce emaildeki bazı açıklayıcı cümleleri burada tekrarlamayacağım. İnancım odur ki akademik kurumların ve akademisyen olmanın birinci standardı etiktir ve bu şahısların akademik toplum ve öğrencileri için bu konuda iyi birer örnek olmadığını düşünüyorum. Simdi bu şahısların etik dışı bulduğum hareketlerine geçeyim.
1) Dani Rodrik, web sitesinde (http://cdogangercekler.wordpress.com) darbe planının kurgu olup adalet, polis, medya, TÜBİTAK, aydınlar ve hükümetin içindeki grupların alternatif bir gerçeklik yarattıklarını iddia etmektedir. Türkiye´nin bu ana kurumları hakkındaki iddia Türkiye´yi çürümüş ve başıbozuk bir devlet olarak yansıtmaktadır ki bu çok çirkin bir yalandır ve etik dışıdır. Ayrıca WSJ´da bir makalesinde Türkiye´de demokrasinin olmuş olduğunu iddia etmektedir. Rodrik ve eşi Türkiye´de çeşitli mülakatlar verdiler ve hiç birinde böyle şeyler söylemediler. Türkiye´de bir şey söyleyip dışarıda başka şeyler yazmak da dürüst bir hareket değildir ve etik dışıdır. Bu şahıslar yabancı basında yazdıkları makalelerdeki böyle çirkin ifadelerle yabancı kamuoyunu ajite ve manipüle etmeye çalışmaktadırlar.
2) Rodrik, Balyoz davasındaki delillerin pek çoğunu ortaya çıkaran Taraf gazetesi ve yayın yönetmenleri için ?suç ortağı? ifadesini kullanmaktadır. Rodrik ve eşinin iddiası olan bazı CD´lerin darbe planlarının yapıldığı 2003´ten çok sonra üretildiği iddiası araştırılmaktadır ve bu CD´lerin sahte olmayıp sadece güncellenmiş olabileceğini düşünenler de bulunmaktadır. Taraf gazetesinin dava delillerini ortaya çıkarması bir suç değil ancak bir kamu hizmeti olabilir. Rodrik ve eşi kendi iddialarına destek vermeyen liberalleri de suçlamakta ve onları liberal olmayıp jakoben olmakla itham etmektedir. Dünya Rodrik ve eşinin etrafında dönmüyor ve kendileri gibi düşünmedikleri ve kanıtlanmamış iddialarına destek vermedikleri için liberalleri böyle damgalamaya hakları yoktur. Bu hareketler de etik dışıdır.
3) Rodrik ve Doğan´ın iddialarında cevap veremedikleri çelişkiler ve yanlışlar bulunmaktadır, bunlar hakkında Önder Aytaç ve Alper Görmüş´ün yazdıklarını aşağıda bulabilirsiniz. İddiaları henüz kanıtlanmamışken ve bu delillerin ve CD´lerin gerçek olabileceğini düşünen Alper Görmüş ve Polis Akademisi ve Emniyet kökenli Önder Aytaç ve Emre Uslu gibi yazarlar varken Rodrik ve Doğan iddialarını saf gerçeklermiş gibi sunmaktadırlar.
4) Rodrik ve Doğan,bloglarında çocukça bir şekilde ve bilim insanlarına yakışmayacak şekilde Taraf yazarlarının soyadlarına yakıştırmalar yapıp ?Ahmet Aldatan, Yasemin Çıngar, Mehmet Bulanıksu? ifadelerini kullanmaktadırlar.
Rodrik ve Doğan´ın yabancı basındaki çirkin ve doğru olmayan ifadelerine başka örnekler de verebilirdim. Çetin Doğan´ın 1997 post-modern darbesini gerçekleştiren Batı Çalışma Grubunun başkanı olduğunu, Balyoz sürecinde ortaya çıkan ses kayıtlarında da ?´Toplumsal olaylarda artık acıma, bilmem ne yapma filan yok... Tepeleme var, başka bir şey yok.? ve ?´Başbakan ile özel görüşmelerde hakaret etmek lazımdır. Bunlarla bir yere varamayız. Basının içinde iyi olanları kullanmamız lazımdır. Basından kuvvet komutanları ile beraber bu hükümete ültimatom vermek lazımdır.´? dediğini, aktif görevde olduğu sırada altındaki sekiz albay ve yarbayın Genelkurmay´a dilekçe verip kendi hesapları içinde olup olmadığını sorguladıklarını, mahkeme önünde de iki korumasına ayakkabısının çamurunu sildirdiğini biliyoruz. Dani Rodrik ve Pınar Doğan´ın gayri etik yollarla savunmaya çalıştıkları Çetin Doğan budur.
Adalet sistemine inan bir vatandaş olarak Balyoz ve diğer darbe davalarının ülkemiz için çok önemli olduğuna ve ordunun sadece kendi işini yapacağı daha iyi bir demokrasiye doğru ilerlememizde önemli bir rolü olduğuna inanıyorum. Rodrik Türkiye´de demokrasinin olmuş olduğunu iddia ediyor ama görev yaptığı ülkenin şu anki büyükelçisi Ricciardone ki Türkiye hakkında çok güçlü bir geçmiş ve bilgisi bulunmaktadır, daha bir kaç gün önce Türkiye´nin demokrasi ve diğer alanlarda büyük gelişme gösterdiğini ifade etmiştir.
Yazdıklarımın delillerini aşağıdaki web sitelerinde bulabilirsiniz. Söz konusu ingilizce emaili ayrıca Rodrik ve eşinin bu konuda makale yazdıkları WSJ, New Republic, National Interest, Foreign Policy ve Le Monde´a da göndermiş bulunuyorum. Bu emaili size gönderdikten sonra Türk medyasından çok sayıda başka gazete, TV, haber sitesi, köşe yazarı ve e-gruba da yollayacağım.
Saygılar, Selim Berk
http://rodrik.typepad.com/dani_rodriks_weblog/2010/12/a-tale-of-two-books.html
http://www.medyafaresi.com/yazi/306/onder-aytac-cetin-dogan-in-cocuklarinin-anlamsiz-mucadelesi.html
http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=2759
http://www.medyacafe.com/yasemin-congar-ve-ahmet-altan-font-colorredsuc-ortagidirfont-36024h.htm
http://blog.milliyet.com.tr/Dani_Rodrik_in_%E2%80%9Ckurgulari__ve__kuruntulari%E2%80%9D/Blog/?BlogNo=281830
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1082613
http://www.liberalses.com/yorum/cetin-doganin-kizi-ve-damadina-celiski-dersi.aspx
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87etin_Do%C4%9Fan
http://www.gazetea24.com/haber/_turkiye_cok_ilerleme_kaydetmis_.htm
http://www.milliyet.com.tr/-onurlu-subay-a-degil-kayinpederime-inaniyorum/devrim-sevimay/siyaset/yazardetay/19.04.2010/1226824/default.htm
Gelin-damat çürük, deliller balyoz gibi
Balyoz Darbe Planı davasının bir numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın kızı Pınar Doğan Rodrik ve damadı Dani Rodrik, açtıkları web sitesinde ve yayınladıkları kitapta Balyoz belgelerinin sonradan üretilmiş sahte belgeler olduğuna dair iddialarını ispatlamak için yoğun bir çalışma yürütüyor. Hedeflerinde sadece Balyoz davası değil Ergenekon davası da var. Her davada, özellikle Balyoz ve Ergenekon gibi çok yoğun trafiğin yaşandığı davalarda illa ki bazı hatalar meydana gelmiş olabilir. Örneğin Teğmen Çelebi´nin cep telefonuna başka sanığın telefon numaralarının yüklendiği ortaya çıktı. Polis bunun sehven olduğunu belirtse de bu çevreler inanmadı. Ergenekon davasının çöktüğünü iddia ettiler. Ancak birşey daha ortaya çıktı. Zaten o numaralar teğmenin suçlanmasında yer almamış. Ayrıca teğmen dava duruşmasında yaptığı savunma ve çapraz sorgusunda Hizbuttahrir örgütüne sızdığını da itiraf etti. Bu konu tartışıldıkça teğmen hakkında diğer deliller de bir bir gündeme geldi.
Kamuoyu herşeyin farkında
Bu çarpıcı bir örnek. Bunun gibi tek tük insan kusuru olabilecek hataları ön plana çıkarıp asıl delilleri gizleme kurnazlığı çok şükür ki işe yaramıyor. Kamuoyu herşeyin farkında. Ergenekon çevrelerinin, davaların komplo olduğuna dair gayretlerine o kadar çok örnek sayılabilir ki. Hepsi asılsız çıktı, bir teki bile doğru çıkmadı. Askeri mahkemede yargılanan Ergenekon tutuklusu Yarbay Mustafa Dönmez´in Zir Vadisi´nde ve evinde ele geçen çok miktarda cephane ile el yazılı ajandası gibi diğer delilleri inkar etme gayretleri. Hep polisi suçlaması, askeri övmesi. Ama hiçbirisi işe yaramadı. Aramalara katılan çok sayıdaki askeri gözlemciler Dönmez´in iddialarını yalanladılar. Askeri laboratuvarda incelenen el yazısı Dönmez´e ait çıktı. Bir gerçek daha çıktı o davada. Dönmez´in eşini başkasıyla aldattığı. Eşi dahi şok oldu. Yani iş nereden nereye geldi. Türkiye´yi sallayan ıslak imzalı belgenin ilk olarak fotokopi olarak ofisinde ortaya çıktığı Ergenekon tutuklusu Avukat Serdar Öztürk´ün delilleri inkar etmek için gösterdiği gayretler ayrı bir alem. Tüm delillere direndiler, hepsine bir kulp bulmaya gayret ettiler.
Heron ihaneti ve TSK´dan sızdırılan belgeler
Bir valiz dolusu belge ve ses kaydı üzerine Gölcük Donanma´nın zemininden gelen çuvallar dolusu belge. Yine de direniyorlar.. Onlar direndikçe TSK´daki şerefli subaylar yeni belgeler gönderiyor. Gönderiyorlar, çünkü cuntacıların ihanetinden rahatsızlar. ´Çok PKK´lı vuruluyor durdurun ya da düşürün şu heronları!´ diyen subaylar TSK içindeki PKK işbirlikçisi hainleri bütün çıplaklığıyla ortaya serdi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Komutanı Eşref Bitlis, Bingöl´de 33 er katliamı gibi çok sayıda subay ve sivile yönelik suikastler ihanetin nasıl geniş boyutlu olduğunu gösterdi. İşte bundan rahatsız olan şerefli subaylar cuntanın sırlarını birbir ortaya döküyor. Cunta direndikçe yeni belgeler geliyor.. Fotokopi diye küçümsüyorlar ıslak imzalı aslı gönderiliyor, o ıslak imzalı belgeyi ortadan kaldırmak için Genelkurmay´da nasıl haftasonu mesaisi yaptıklarına dair ihbarlar, savcılardan hangi delilleri gizleyeceklerine dair ses kayıtları geliyor. Direniyorlar. Bir valiz dolusu balyoz belgesi ve ses kaydı geliyor. Direniyorlar. Zemine gizlenmiş çuvallar dolusu belge geliyor. Yine direniyorlar.
Mahkeme ayrıntılara indikçe yeni deliller çıkıyor
Delilleri inkar etmek için sanıkların neredeyse yapmadığı numara, atmadığı takla kalmıyor. Böyle olunca mahkeme uzuyor. Aslında uzaması bir açıdan da iyi oluyor, çünkü ayrıntılara inildikçe Danıştay davasında kamera görüntülerinin örtüldüğünün ortaya çıkması gibi yeni çarpıcı gerçeklerle karşılaşıyoruz. Soruşturma genişledikçe genişliyor, örgütün diğer uzantılarına yöneliyor. Haberal için yapmadıkları numara kalmayınca mahkeme olayın üzerine gidiyor ve orada da örgüt uzantıları tespit ediliyor. Onun, doktorların dediği gibi kıpırdarsa ölecek durumda olmadığı, gayet sağlıklı olduğu, düzenlenen düzmece raporlarla hasta gibi gösterilerek cezaevinden uzak tutulmaya çalışıldığı ortaya çıkıyor. Bu gelişme bir başka korkunç şüpheyi daha teyit ediyor. Ecevit´in Haberal´ın hastanesinde nasıl iyileşemediğini, ´Kasten iyi edilmiyor, çünkü başbakanlıktan düşürüp başkasını yerine geçirecekler´ ihbarı üzerine adeta kaçırılırcasına hastaneden çıkarılan Ecevit´in evinde nasıl hızla iyileştiğini. Soruşturmalar sürdükçe ve genişledikçe çok çarpıcı başka gerçeklerle karşılaşacağımız anlaşılıyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
´Balyoz belgeleri sahte´ kampanyası
16 Şubat 2011 - Nazlı Ilıcak (Sabah): Balyoz darbe iddialarının sahte belgeye dayandığını ispatlama gayretleri, gene yoğunluk kazandı. Herkes, Balyoz´un başkomutanı Çetin Doğan Paşa´nın kızı ve damadının blogundan ilham alıyor. Oysa Taraf´tan Alper Görmüş, Balyoz yalandır; belgeler 2009 yılında hazırlanıp 2002 tarihi atılmıştır diyenlerin dayanaklarını, haftalar önce tek tek çürüttü. Birkaç örnek vermek isterim. 2007 öncesi Ege Ordu Komutanlığı denirdi. 2007´de, Ege Ordusu Komutanlığı tanımı kabul edildi. Oysa belgede Ege Ordusu Komutanlığı ndan bahsediliyor. Alper Görmüş, Google´da bir araştırma yapmış ve Ege Ordusu Komutanlığı nın 2002´de de kullanıldığını tespit etmiş. Darbe belgelerinin düzmece olduğunu ileri sürenler, Büyük Ortadoğu Projesi- BOP sözünün,ilk defa Condoleezza Rice tarafından Ağustos 2003´te kullanıldığını belirtiyor ve soruyor: 2002 tarihli Balyoz belgesinde BOP´tan nasıl bahsedilebilir?
Sözü Alper Görmüş´e ve Cengiz Çandar´a verelim. Malum Çandar, Amerikan dış politikasını yakından izleyen bir gazeteci. Naklettikleri bilgilerden anlaşılıyor ki, Greater Middle East tabiri, 1990´lardan itibaren kullanılıyor; bu kavram, Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisi tartışmalarında yer alıyor. Meselâ, Amerikalı askerlerin üniversitesi niteliğindeki National Defense University (Milli Güvenlik Üniversitesi) tarafından yayınlanan Jed Snyder´in 1995 tarihli makalesi, Turkey´s role in the greater middle east başlığını taşıyor. Aynı başlıklı bir başka makaleye 22 Mayıs 2002´de, Bush´un Neo-Con takımı, Donald Rumsfeld, Dick Cheney, Richard Perle, Paul Wolfowitz tarafından oluşturulan Yeni Amerikan Yüzyıl Projesi (PNAC) sitesinde, William Cristol imzasıyla rastlıyoruz. Bu konuda çok örnek var ama yer darlığı yüzünden yer veremiyorum. Demek, BOP, 2002´den önce de kullanılıyor.
Bir başka soru, Haydar Baş´ın, 2005 tarihli bir konferansındaki bilgilerin benzerinin, 2002 tarihli Balyoz belgesinde nasıl yer aldığıyla ilgiliydi. Haydar Baş, 2005´teki konuşmasını, daha önce kendisinin yaptığı ya da mevcut olan daha eski tarihli bir metne dayandıramaz mı? Nitekim Balyoz belgesindeki metinde kullanılan ekonomik veriler, Haydar Baş´ın ekonomik verilerinden farklı. Meselâ, Balyoz belgesinde iç borçlar 250 milyar dolar denilirken, Haydar Baş, 2005 tarihli konuşmasında 400 milyar dolarlık iç ve dış borçtan söz ediyor. Balyoz belgesi, dünya ticaretinin % 60´ının 500 büyük şirketin elinde olduğunu yazıyor; Haydar Baş, % 65 oranını veriyor. Ya aynı kaynaktan beslendiler ya da Balyoz yazarı, Haydar Baş´ın önceki konuşmasını, bir forum blogundan alıp, yapıştırdı.
Şimdilik cevaplandırılmayan bir soru var ortada: 2008´de kurulan bir ilâç firması (Recordati), nasıl 2002 tarihli Balyoz´un firmalar listesinde yer alıyor? Bu hususun yargı safhasında aydınlanacağını tahmin ediyorum. Büyük ihtimalle, bu isimde ufak bir firma, o dönemde de mevcuttur ya da listeler güncellenmiştir. Zira, bu kadar kapsamlı sahte belge hazırlama becerisine sahip olanlar, tâli bir unsurda böyle bir hata yapabilirler mi? Alper Görmüş güzel bir örnek veriyor: 2002-2003 yılında, Hürriyet bünyesinde cereyan eden bir olaya katılanlar anlatılırken, o tarihte gazetede çalışmayanların isimlerini de yazmak, en sıradan bir araştırmacı için bile mümkün değil. Düzmece belge hazırlayanlar, savcılığın, önce bu listede yer alan firmaların o tarihte var olup olmadığına bakacağını bilmez mi? Son söz: Balyoz belgeleri sahte diyenler bu yazdıklarımı dikkatle okusunlar. (Nazlı Ilıcak / Sabah)
(15 Şubat 2011, 13:12), son güncel.: (16 Şubat 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Gelin-damat çürük çıktı: İşte kozmik CD´ler
Sağlam deliller, çürük gelin-damadı sarstı
Gelin-damat çürük, deliller balyoz gibi
Gelin-Damat:Doğan,demokrasi kahramanı
Balyoz´un ekonomi bakanı, damat Rodrik miydi?
Gelin-damat Gölcük belgelerine ne diyecek?
Balyoz ve Gölcük´ü sulandırma çabası
Ergenekon ve benzer davaları engelleme girişimleri
Kontrgerilla medyası da Gölcük için ´yerim dar´ diyor
Gölcük´e belge gizleyenleri okurlarından gizleyenler
Kontrgerilla Medyası
İŞTE ´BALYOZ´UN TÜM SES KAYITLARI
BALYOZ İDDİANAMESİNDE ARAMA YAP
Balyoz Planı manşetlerimiz
Donanma´da zemine gizlenmiş 10 çuval belge manşetlerimiz
Flaş!!! Donanma´da arama: 10 çuval belge