2011 yılının başlamasıyla birlikte AB´ye uyum çerçevesinde uygulamaya geçen yeni ceza yasası CMK 102, Ergenekon ve benzer terör örgütü sanıklarını vurdu. Ergenekon sanıklarından tutukluluk süreleri 4 yılı dolduracak olanlar, yeni düzenlemeye göre tahliye edilmeyi bekliyordu. Ancak anayasal suçlarda tutukluluk süresinin 10 yıla çıkarılabilmesine Yargıtay da onay verdi. 10 yıllık tutukluluk süresini tamamlamış Hizbullah, PKK gibi terör örgütü tutukluları grup grup tahliye edilirken, tahliye edilmeyi bekleyen Ergenekon tutuklularının 6 sene daha cezaevinde kalabileceklerinin ortaya çıkması bu çevrelerde tam anlamıyla şok etkisi yaptı. Hizbullah ve PKK tutuklularının serbest bırakılmasını eleştiren bu çevreler, Ergenekon tutuklularının ise derhal tahliye edilmesini talep ediyorlar. Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar köşe yazısında bu çelişkiye dikkat çekiyor ve Ergenekon medyasını çifte standart uygulamakla suçluyor.
Ergenekon çevreleri ´10 yıl´ şokuna girdi
2011 yılının başlamasıyla birlikte AB´ye uyum çerçevesinde uygulamaya geçen yeni ceza yasası CMK 102, Ergenekon ve benzer terör örgütü sanıklarını vurdu. Ergenekon sanıklarından tutukluluk süreleri 4 yılı dolduracak olanlar, yeni düzenlemeye göre tahliye edilmeyi bekliyordu. Ancak anayasal suçlarda tutukluluk süresinin 10 yıla çıkarılabilmesine Yargıtay da onay verdi. 10 yıllık tutukluluk süresini tamamlamış Hizbullah, PKK gibi terör örgütü tutukluları grup grup tahliye edilirken, tahliye edilmeyi bekleyen Ergenekon tutuklularının 6 sene daha cezaevinde kalabileceklerinin ortaya çıkması bu çevrelerde tam anlamıyla şok etkisi yaptı. Hizbullah ve PKK tutuklularının serbest bırakılmasını eleştiren bu çevreler, Ergenekon tutuklularının ise derhal tahliye edilmesini talep ediyorlar. Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar köşe yazısında bu çelişkiye dikkat çekiyor ve Ergenekon medyasını çifte standart uygulamakla suçluyor.
Biliyorsunuz Türk Ceza Kanunu 2004 yılı sonunda AB´ye uyum çerçevesinde değiştirildi, tutukluluk sürelerine sınırlama getirildi. Özel yetkili mahkemelerin kapsamına giren suçlarda bu süre 10 yıl, diğer mahkemelerde 5 yıl oldu. Gerçi, bu süre tespitine ilişkin hukuki tartışmalar var ama Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nin bu yöndeki kararı, tartışmalara son noktayı koydu. Son derece insani bir düzenlemedir. Geciken adalet adalet değildir düsturundaki gibi, bir devlet 5-10 yıl içinde hüküm veremiyorsa bedelini sanık ödememelidir. Evrensel hukukun geçerli olduğu demokratik rejimlerde temel kriter budur.
Dosyalar yargıda birikiyor
Cezaevlerini dolduran 120 bin 360 kişiden 56 bin 812´si tutuklu. Tutuklulardan 35 bin 843´ü hakkında henüz karar verilmemiş, 20 bin 969´u hakkındaki karar dosyası ise Yargıtay´da bekliyor. Defalarca yazıp çizdik, sorun çok boyutlu. Her türlü yetersizliğin ve imkansızlığın ötesinde yargı sisteminde zihni tembellik ve uyuşukluk var. Çark ağır aksak işliyor. Fiziki şartları tümden iyileştirseniz, kadro ihtiyacını karşılasanız, yeni birimler oluştursanız bile, bu kafa yapısıyla Kızılay´dan Ulus´a zor ulaşırsınız. Kaldı ki son yıllarda fiziki şartların iyileştirilmesi ve kadro sorunun giderilmesi konusunda çok önemli aşamalar kaydedildi. Yeterli mi, elbette değil. Hükümetin acil olarak, mümkünse seçimden önce yüksek yargıdaki yeni daireler oluşturma taleplerini karşılaması gerekir.
Karın ağrısı Ergenekon
Şu da bir gerçek: Son tartışmalardaki asıl sıkıntı, yargının hantallığı, geciken adalet, adil yargının erozyona uğraması, masumiyet karinesinin ihlali, hukukun üstünlerin hukuku haline gelmesi değil. 15 yıldır içeride yatan tutukluları kimse hatırlamadı, İnönü döneminden bu yana devam eden davaları kimse tınlamadı. Sayısız kişiye daha tutuklandıkları gün ?katil? diye bağırdılar, ?mafya babası? yaftasını astılar, ?terör örgütü lideri veya üyesi? dediler.
Hukuku şimdi hatırladılar
Bu hukuksuzluklarını Ergenekon ve Balyoz sürecinde unutup şimdi ?masumiyet karinesi yok mu??, ?hani hukukun üstünlüğü vardı??, ?bu kadar uzun süre tutukluluk olur mu??, ?mahkeme kararı kesinleşinceye kadar herkes masum değil mi?? diye sormaya başladılar. Heyhat, gel gör, tutukluluk sürelerine getirilen sınırlamadan Ergenekon sanıklarına piyango çıkmayınca tekrar başa döndüler. ?Hizbullah´a tahliye?, ?Domuz bağı katilleri ve babalar serbest?, ?mafya liderine tahliye? manşetleri birbirini izledi. Hatta işi öyle çığırından çıkardılar ki, Milliyet Gazetesi dün manşetine ?Silivri´ye 10 yıl darbesi? ağıtını yerleştirdi. Ergenekon soruşturmalarından çok önce, 2004 sonunda çıkarılan yasa hükmünü ?darbe? olarak nitelendirdiler. Hürriyet de ?Hüküm giymeden 10 yıl yatabilirler? başlığının altına Sedat Şahin´in fotoğrafını yerleştirerek ?Serbest kalabilir? deyip aklınca ironi yaptı. Hele dün Vatan´da bir yorum vardı, evlere şenlik. Efendim, Türkiye´de kararların oluşumu ortalama 6 yıl sürüyormuş, tutukluluk sürelerini 5 yılla sınırlamak doğru değilmiş. Ey tosuncuklar! Hani tutukluluk süreleri uzundu? Hani masumiyet karinesi vardı? Hani yargı kararı kesinleşinceye kadar herkes masumdu? Karın ağrınız belli, şu Ergenekon sanıklarını bıraksalar iyileşeceksiniz. Olabilir, hiç değilse mertçe çıkın ortaya, hukuk devletinin omzundan ateş etmeyin sağa sola... Bu arada şunun altını çizelim; sakın ola, diğer tahliyeleri onayladığım anlamı çıkmasın yazdıklarımdan. Sadece bir kez daha Ergenekon ve Balyozcu taifenin maskesini düşürmek istedim. Gerçi yüzsüzler ama olsun... ( Şamil Tayyar / Star)
Biz buna gazeteci diyoruz!
Şamil Tayyar´ın bahsettiği çifte standart, Habertürk yazarı Fatih Altaylı´da net şekilde ortaya çıkmış. ´Biz buna adalet´ diyoruz yazısında Hizbulkontra terör örgütü üyesi ile Ergenekon terör örgütü üyesini karşılaştırmış. Biri tahliye ediliyor diğeri hala hapiste diyerek hayretini ortaya koyan Altaylı, Haberal´ı masum göstermek için abartmaktan çekinmiyor. Oysa Ergenekon Terör Örgütü´nün yönetimi ele geçirebilseydi, Hizbulkontra vahşetini aratmayacak şekilde binlerce insanın hapsedileceği ve öldürüleceği, Kamboçya türü katliamlar için 15lik 15binlik 15 milyonluk öldürme listeleri hazırladığı Ergenekon iddianamelerine de yansımıştı. Bu örgütün planladığı eylemlerden bazıları gerçekleştirildi, bazıları ise gerçekleşmesine fırsat verilmeden ortaya çıkarıldı. Denizaltı içinde öğrencileri havaya uçurmak gibi plan safhasında çökertilen adi terör eylemleri, Hrant Dink, Malatya Zirve, Danıştay gibi gerçekleşen adi saldırı, cinayet ve katliamlar, ´balyoz´ darbesini gerçekleştirmek için camilerin en kalabalık olduğu saatlerde bombalanması ve kendi uçaklarımızın düşürülmesi gibi ´bizden görünen´ içimizdeki hainlerce gerçekleştirilecek adi terör eylemleri, Fatih Altaylı gibi ´bizden görünen´ içimizdeki köşe yazarları tarafından gözlerden kaçırılarak sanıklar masum gösterilmeye çalışılıyor.
HAPİSTE DIŞARIDA
Fatih Altaylı köşe yazısında şöyle diyor: HAPİSTE: Prof. Dr. Mehmet Haberal. Profesör doktor. Bugüne kadar binlerce ameliyat yaptı. Binlerce hayat kurtardı. On binlerce hayat kurtaran binlerce doktor yetiştirdi. Hastane kurdu. Orada da on binlerce kişiye şifa verdi. Terör örgütü mensubu olduğu gerekçesiyle yargılanıyor. Yargılaması sürüyor. Hâlâ hapiste. DIŞARIDA: Terör örgütü Hizbulkontra´nın askeri kanat sorumlusu Hacı İnan. Burada gördüğünüz kişinin mesleğini bilen yok. Hizbullah diye bir örgütün yöneticisi, tetikçisi. İnsanları domuz bağıyla bağlayıp infaz ettiği iddiasıyla yargılananlardan. Kadın, çocuk, erkek demeden infazlar gerçekleştirdiği söyleniyor. Öldürdüğü iddia edilen insan sayısı 188. Bu bilinen rakam. Gerçek sayıyı kimse bilmiyor. Terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla yargılanıyor. Yargılaması sürüyor. Serbest bırakıldı. ( Habertürk)
´Hizbullah´a az, Ergenekon´a çok mantığı olmaz´
Ceza Hukukçusu Profesör Bahri Öztürk çifte standarda tepki gösteriyor: Ben bu yasanın hazırlayıcıları arasındayım. 102. madde bugün kabul edilen 102. madde değil. Bu yasa 4 Aralık 2004´te Meclis´te oybirliğiyle kabul edildi. Dolayısıyla sorgulanması gereken yasa değil, 6 yıl geçmesine ve bu maddenin uygulamaya gireceğinin bilinmesine rağmen hâlâ bir şey yapılmamasıdır. İnsanların 10 yıl, hatta 14 yıl tutuklu kalmamaları için bu yasa çıkarıldı. Düşünün, 10 yıl bir kişi yargılanıyor ve hakkında hüküm verilemiyor. Sen eğer 14 yıldır hâlâ hüküm vermemişsen bu neden serbest bırakılıyor diyemezsin. Uygulama, bu işi altı yıldır çözmeliydi. Ayrıca diyelim Hizbullah veya PKK sözkonusu olduğu zaman 13 - 14 yıllık süre az bulunuyor; fakat Ergenekon davası sözkonusu olunca 2 yıllık tutuklamalar kabul edilmiyor. Böyle bir çifte standart olmaz. Eski CMK´da tutuklamada süre sınırı yoktu, 102. maddeyle bir tavan getirildi. Bundan önceki CMK, 15 - 20 yıllık tutuklamalara sebep oluyordu, böyle mi olması isteniyordu? Deniyor ki, adam müebbetle yargılanıyor, 102. maddeyle serbest kalacak. Ama öyle değil. Bir kere iki imkân var. En basiti adli kontrol. Dışarı çıkan adamı kontrol altında tutabilirsiniz. İkincisi, güvenlik tedbirleri var. Yani adam öldürmeye teşebbüsten yargılanan bir kişi eğer tahliye edildikten sonra işini bitirirse, bunun vebali bu yasayı uygulayanlarda değil, gereken sürede hüküm vermeyenlerde ve o adli güvenliği sağlayamayanlardadır. Dediğim gibi, bu yeni bir tartışma değil. 6 yıldır hiçbir tedbir alınmaması ve yargılamanın da gerekeni bu yasa geleceğini bile bile yapmaması kabul edilemez. Zaten bu uzun tutukluluk süreleri AB´nin içtihadına da uygun değildir. Bundan Türkiye yargılandı ve ağır cezalar aldı.. ( Habertürk)
Silivri´dekiler niye tahliye olamıyor?
06 Ocak 2011: Ali İhsan Karahasanoğlu (Yeni Akit): Peşinen bir hatırlatma yapalım.. Tutuklu ve mahkum farklı kavramlardır. Tutuklu; henüz aleyhinde kesinleşmiş ceza olmadığı halde, tedbiren cezaevinde tutulan kişiye denir. Bu kişilerin cezaları kesinleşirse, önceden yattıkları süre, cezadan düşülür. Beraat ederlerse, devletten tazminat isteyebilirler. Mahkum ise; cezası kesinleşmiş kişiye denir. Yerel mahkeme ceza verdi.. Bu kişi mahkum mudur? Hayır.Yargıtay´ın da cezayı onaması gerekir.Ondan sonra, kişi mahkum sıfatını alır. Normal olanı; cezaevlerinde mahkumların (yani cezası kesinleşmiş olanların) bulunması, tutukluların ise (cezası kesinleşmemiş olanların) çok önemli suçdan yargılanıyor ise, cezaevine konulmasıdır. Bu iki kavramın anlamını verdikten sonra, son üç gündür, herkesin kafasını karıştıran CMK 102 gereği tahliye edilenlerin, mahkum değil, tutuklu olduklarını hatırlatalım.. Dolayısı ile bu kişiler; haklarında verilen cezalar kesinleştiğinde, tekrar cezaevine girecekler! Çünkü şu an yattıkları süre, ?cezalarını karşıladığı? için değil, ?azami tutukluluk süre?leri dolduğu için tahliye oluyorlar! Kanunun mantığı şu: Hiç kimseyi, mahkum olmadan (cezası kesinleşmeden) cezaevine koymayalım. Bunu lafta değil, pratikte de uygulayalım. Bazı ciddi suçlarda, belli sebeblerle sanığı tutuklama hakkı var ama... Bunun da; kanunda azami süresini belirleyelim.. Ki, tutuklama keyfi cezalandırmaya dönüşmesin! Dolayısıyla, iki şeyi birbirine karıştırmayalım. 10 yıldan fazla cezaevinde kalmak kaldırılmış gibi bir algılama yanlış! Mahkumiyet kararı kesinleşmiş ise, 10 yıl da yatarsınız, 20 yıl da.. 30 yıl da.. Bakınız Apo, halen cezaevinde. Son kararlar ışığında, tahliyesi gündeme bile gelmiyor. Çünkü cezası kesinleşmiş durumda. Ama, henüz davası sonuçlanmamış ve cezası kesinleşmemiş olanlar, yeni kurala göre, en fazla 10 yıl cezaevinde tutulabilir. Bu kural da, Türkiye´de ?adil yargılanma hakkı? gereği yeni getirilmiş bir düzenleme.
Yargıtay cezaları onarsa tahliyeciler içeri girecek
Bu çerçevede somut örneklere bakarsak.. Hizbullah adı altında yargılananlar, tahliye oldular ama.. Haklarında verilen ceza Yargıtay´da.. Yargıtay onama kararı verdiği an, ceza kesinleşecek ve tekrar cezaevine girecekler. Gümüşhane´deki 5 kişinin katili olarak yargılanırken cezaevinden çıkan kişi de, dosyası henüz Yargıtay´dan onanmadığı için tahliye oldu. Yani cezası kesinleşmediği için şu an serbest.. Bugün cezası onansın, hemen aynı gün, yakalama kararı çıkacak ve o da yeniden cezaevine girecek. Konu çok açık ve net. Ama tartışılan bir husus var.
Ergenekon´un matematik hesabı zayıf
Birçok kişiyi öldürmekle suçlanan kişiler tahliye oluyor da, Silivri sanıkları niye tahliye olmuyor? Hatta bazı aklıevveller, ciddi ciddi itiraz ediyorlar: ?AK Parti´nin adaleti işte bu kadar. Hizbullah´a var. Silivri´ye yok? diyorlar! Ne kadar akılsızca, ne kadar cahilce bir itiraz! Tahliyeleri karara bağlayan, Adalet Bakanlığı veya AK Parti iktidarı değil. Yargıtay veya yerel mahkemeler. Dolayısı ile, ?Şunu tahliye ettiler, bunu etmediler? diye, siyasi iktidarı suçlamanın bir manası yok. Daha önemlisi, tahliye olanların hiçbirisinde, sanık ayrımı yapılmıyor. Yani, ?Şu davanın sanıklarını tahliye etmeyelim. Bu davanın sanıklarını tahliye edelim? şeklinde bir ayrım yok. Ayrım, sadece isnat edilen eylemin cinsi ve görevli olan mahkeme açısından. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi´nde yargılanan PKK sanığı da 10 yıl yattı ise tahliye oluyor. PKK´ya karşı kurulan dini hassasiyetleri ağır basan karşı grubun içinden olanlar da 10 yıl cezaevinde kaldı iseler, tahliye oluyorlar. Peki Silivri´dekiler niye hiç tahliye olmuyor? Matematik biliyorsanız, sebebini de anlarsınız. Sayı saymayı ilköğretimde öğrendi iseniz, bu karşılaştırmayı hiç yapmazsınız bile.. Silivri´de yatanlar, en eskisi itibari ile kimler? Örneğin, Danıştay Cinayeti sebebi ile tutuklu olan Alparslan Arslan... Kaç yıldır cezaevinde Arslan? Topu topu 4 yıl 7 ay. Veli Küçük´ler, Mustafa Balbay´lar, Mehmet Haberal´lar ve diğerleri Arslan´dan da az yatmış durumdalar. Dolayısı ile, 10 yılı doldurmadıkları için, son tahliyeler kapsamında serbest kalmaları da mümkün değil! Bunu anlamayacak ne var? ( Ali İhsan Karahasanoğlu / Yeni Akit)
Abdullah Harun
(05 Ocak 2011), son güncel.: (06 Ocak 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
10 yıllık tutukluluk süresi tartışmalarıyla ilgili manşetlerimiz
Ergenekon sanıklarına yeni yıl şoku
Ergenekon sanıklarına şok: Tutukluluk 10 yıla uzayabilir
Kontrgerilla Medyası